Jump to content

Usame Bin Laden Öldürüldü


Terzaghi

Recommended Posts

Saygideger Astur;

 

On the evening of 9/11, several politicians appeared on TV and announced that Bin Laden was behind the attacks, but refused to explain how they knew.

 

John Edwards said this on ABC News. Notice how he can't justify the claim when he's asked to.

 

 

 

http://www.youtube.com/watch?v=_0eC3uns3pA&feature=related

 

evrensel-insan

Link to comment
Share on other sites

Saygideger Astur;

 

On the evening of 9/11, several politicians appeared on TV and announced that Bin Laden was behind the attacks, but refused to explain how they knew.

 

John Edwards said this on ABC News. Notice how he can't justify the claim when he's asked to.

 

 

 

http://www.youtube.com/watch?v=_0eC3uns3pA&feature=related

 

evrensel-insan

 

 

Yahu, olay iyice komik olmaya başladı. Bizlerle dalga geçiyorsun herhalde. İlk videoda Edwards Bin Ladin falan demiyor, muhabir bu yönde duyum aldık diyor ve doğru olup olmadığını soruyor, adam da bu soruya cevap veremem diyor. İkinci videoda da her türlü komplo klişesi var, müziğine kadar, aynı benim astığım karikatürdeki gibi... Burada da adam televizyonda uçağın binaya çarptığını gördüm, pilot hatası sandım diyor. Ben bu olay yaşandığında Türkiye'de olayı TV başında takip ettim, ilk uçağın binaya çarpış videosu habire dönüyordu arkaplanda. Videodaki adam canlı yayını yoktu diyor da, Bush ben canlı yayında gördüm demiyor ki! Üçüncü videoya bakmadım, ilk ikisi bana gerekli fikri verdi.

 

Komplo teorisyenlerinin olağanüstü iddiaları için kullandıkları olağanüstü kanıtları da böylece görüyoruz.

Link to comment
Share on other sites

Saygideger Astur;

 

Wallahi, garip adamsin, vesselam. O videoda ha spiker sormus, ha konusan bahsetmis, ne fark eder. Zaten spiker UBL'i o adamdan duydugu icin, onun ile roportaj yapiyor ve ona soruyor, o da "aciklayamam" diyor.

 

ikinci linkteki videoya gelince,, cocuklar ilk kuleyi soruyorlar ve Bush ta onu cevapliyor. Cevaplama seklide, televizyonda gordugu. Halbuki TV o sira henuz birinci kuleyi ABD'de hic gostermemis, ikinci kuleyi gostermis. Yani birinci kule ile ilgili kimsenin televizyonda gordugu bir goruntu yok.Iki kule arasi 27 dakika.

 

Bu arada 3 bina yikiliyor, 3. bina neden yikiliyor, ona bir ucak carpmasi yok.

 

Bir de pentagona ucak carptigi olayi var, ama ortada ucak yok, sadece pentagondaki hasar var.

 

Bu arada, olay aninda kule icinden cekilmis 10 bolumluk belgesel var. Sana ilkinin linkini verecegim, digerlerini oradan takip edersin.

 

 

Ayrica, burayi da oku.

 

Cleland attacked his own commission after the other members cut a deal to accept highly limited access to CIA reports to the White House that may indicate advance knowledge of the attacks on the part of the Bush administration. "This is a scam," Cleland said. "It's disgusting. America is being cheated."

 

"As each day goes by," Cleland said, "we learn that this government knew a whole lot more about these terrorists before September 11 than it has ever admitted.... Let's chase this rabbit into the ground. They had a plan to go to war and when 9/11 happened that's what they did; they went to war."

 

Feel free to download the PDF version and print it yourself.

 

http://www.911truth.org/article.php?story=20040525104145424

 

 

Yukarida linkini verdigim, 10 bolumluk belgeselin, 6. bolumunde ve tam orta yerinde, dunya tvleri haberi verirken, Ingilizce verilen bir haberde de UBL ismi belgeselin 4. dakikasinda geciyor.

 

 

evrensel-insan

Link to comment
Share on other sites

Saygideger Astur;

 

Wallahi, garip adamsin, vesselam. O videoda ha spiker sormus, ha konusan bahsetmis, ne fark eder. Zaten spiker UBL'i o adamdan duydugu icin, onun ile roportaj yapiyor ve ona soruyor, o da "aciklayamam" diyor.

 

Ne demek ne fark eder yahu?! Adam UBL falan demiyor, spiker bir yerlerden böyle duyum aldık diyor, adam da "no comment" deyip geçiyor.

 

ikinci linkteki videoya gelince,, cocuklar ilk kuleyi soruyorlar ve Bush ta onu cevapliyor. Cevaplama seklide, televizyonda gordugu. Halbuki TV o sira henuz birinci kuleyi ABD'de hic gostermemis, ikinci kuleyi gostermis. Yani birinci kule ile ilgili kimsenin televizyonda gordugu bir goruntu yok.Iki kule arasi 27 dakika.

 

Şimdi bahsettiğin konuşmasına bir daha baktım Bush'un, transkript şu şekilde:

 

12/4/2001:

http://www.whitehouse.gov/news/releases/2001/12/20011204-17.html

 

" Q One thing, Mr. President, is that you have no idea how much you've done for this country. And another thing is that, how did you feel when you heard about the terrorist attack? (Applause.)

 

THE PRESIDENT: Thank you, Jordan. Well, Jordan, you're not going to believe what state I was in when I heard about the terrorist attack. I was in Florida. And my Chief of Staff, Andy Card -- actually, I was in a classroom talking about a reading program that works. I was sitting outside the classroom waiting to go in, and I saw an airplane hit the tower -- the TV was obviously on. And I used to fly, myself, and I said, well, there's one terrible pilot. I said, it must have been a horrible accident.

 

But I was whisked off there, I didn't have much time to think about it..."

 

Adam birinci uçak falan demiyor ki, bir uçak diyor. İkinciden bahsediyor olamaz mı? Bahsedilenin birinci uçak olduğunu bir tek videolarda konuşan komplo teorisyenleri söylüyor, adamın ne dediğine bakınca göremiyoruz böyle bir şey.

 

 

Klasik numaralar bunlar.

 

Bu arada iki kule arası 17 dakika.

 

 

Bu arada 3 bina yikiliyor, 3. bina neden yikiliyor, ona bir ucak carpmasi yok.

 

http://en.wikipedia.org/wiki/7_World_Trade_Center#Collapse

 

 

Bir de pentagona ucak carptigi olayi var, ama ortada ucak yok, sadece pentagondaki hasar var.

 

http://www.msnbc.msn.com/id/12818225/ns/us_news-security/

 

Videosu da var, fotoğrafları da var, parçaları da var uçağın. İyi ki araştırmışsın bu olayı ha...

 

Yukarida linkini verdigim, 10 bolumluk belgeselin, 6. bolumunde ve tam orta yerinde, dunya tvleri haberi verirken, Ingilizce verilen bir haberde de UBL ismi belgeselin 4. dakikasinda geciyor.<

 

 

Tamam da El-Kaide'nin bu olayda bir numaralı şüpheli olmasının nesi şaşırtıcı? Dünya Ticaret Merkezi'ni 1993'te de bombalamıştı El-Kaide. Herkes doğal olarak saldırı olduğu anlaşılır anlaşılmaz aynısını düşünüyordu.

Link to comment
Share on other sites

Komplo teorileri konusunda Mantık ve Astur'dan çok farklı düşünmüyorum.

Ama Astur'un tepkisini de en az komplo teorilerinin evrensel'in savunduğu şekilde savunulması kadar gereksiz buldum.

Yani, komplo teorilerine inanların düşünemediği, otçu olduğu, evrensel'e bu kadar yüklenmesi...vs.

Sonuçta gücün, herşeyi görünmesi istediği şekilde gösterebildiği bir dünyada yaşıyoruz. Bilgiye ve kaynağa ulaşmanın artık bu kadar kolay olması bile buna engel değil.

Hatta Mantık'ın dediği, Astur'un da karikatürlerini eklediği şekilde milyonlarca insanın vicdansız ve yalancı olması bile mümkün. Olmadığını kanıtlamak komplo teorilerini kanıtlamak kadar zor.

Bence herşey olabilir, ama herşey olabilir diye her olayın altında başka birşey aramak da yanlış. Bir sürü farklı şey söylenebilir, hepsine bi sürü gerekçe sunulabilir. Emin olamayız.

Herkeşin günahı kendi boynuna, sebep olanların allah bilalarını versin.

Link to comment
Share on other sites

Ama Astur'un tepkisini de en az komplo teorilerinin evrensel'in savunduğu şekilde savunulması kadar gereksiz buldum.

Yani, komplo teorilerine inanların düşünemediği, otçu olduğu, evrensel'e bu kadar yüklenmesi...vs.

Sonuçta gücün, herşeyi görünmesi istediği şekilde gösterebildiği bir dünyada yaşıyoruz. Bilgiye ve kaynağa ulaşmanın artık bu kadar kolay olması bile buna engel değil.

Hatta Mantık'ın dediği, Astur'un da karikatürlerini eklediği şekilde milyonlarca insanın vicdansız ve yalancı olması bile mümkün. Olmadığını kanıtlamak komplo teorilerini kanıtlamak kadar zor.

Bence herşey olabilir, ama herşey olabilir diye her olayın altında başka birşey aramak da yanlış. Bir sürü farklı şey söylenebilir, hepsine bi sürü gerekçe sunulabilir. Emin olamayız.

Herkeşin günahı kendi boynuna, sebep olanların allah bilalarını versin.

 

Evrensel'e karşı biraz sabırsız vs. yazmış olabilirim haklısın, ama tabii kendisiyle ilk defa yazışmıyoruz, bir de fena kilitliyor adam, hiç çekemediğim şey. Neyse...

 

Komplo teorilerine inanan insan düşünce hatası yapıyordur, olayları yanlış metodoloji ile inceliyordur. Ben de eskiden bu tarz şeylere inanırdım, bugün eskiden düşünmeyi bilmediğimi görüyorum, bu hakaret falan değil, tespit. Bu Loose Change vb. belgeselleri (!) hazırlayan tipleri de bir araştırın derim, dünyanın her yerinden binlerce uzman yerine bunları dinleyen adama ne diyelim? Diyorum ya, bunlar evrim yıkan müslüman kafaları. O zaman evrim konusunu da inşallah, maşallah, kedi canını hocamızdan öğrenelim. Hasta olunca da doktora değil cinci hocaya gidelim.

 

Milyonlarca insanın vicdansız ve yalancı olması da mantıksal olarak mümkün ama alternatif açıklamalarla kıyasladığında olasılığın ne denli düşük olduğunu görebilmen lazım. O kafayla bakarsan belki bu forumda da aslında 3 kişi falan var, evrensel, Astur, mantık falan aynı kişiler, farklı hesaplardan yazıyorlar falan da denebilir. Ama işte öyle düşünmenin sonu yok. Kafayı yersin maazallah!

 

Neyse kardiş, öle işte...

Link to comment
Share on other sites

 

Bir sır, iki kişi arasında bile kalmazken, yüzlerce, binlerce insanın tutması gereken bir sır nasıl sır olarak kalır?

 

Zaten daha yapılmadan konuşurdu birileri. "Benim vicdanım kendi binlerce masum vatandaşımızın ölümüne yol açacak böyle bir planda yer almama imkan vermiyor" diyen çok kişi çıkardı.

 

 

Çok ikna edici bir açıklama değil. Yani her durum ve her zaman için geçerli olacak bir açıklama değil bu.(Tabii bunu 11 Eylül için söylemiyorum bunları, o ayrı bir tartışma konusu; o konuya çok derinlemesine hakim olmadığım için şimdilik bir şey demeyi uygun bulmuyorum.)

 

Eğer senin dediğin gibi düşünsek hiçbir istihbarat örgütünün filan doğru düzgün çalışamaması lazım. Sadece onların değil, suç işleyen örgütlerin de eninde sonunda birbirlerini ihbar edip, tüm sırlarını, gizli bilgilerini, her şeylerini açığa çıkartıp yok olmalarını beklemek gerekir ki. Öyle olmadığı çok açık ve net.(Zaman zaman öyle oluyor denilebilir ama her zaman değil, mesele de bu zaten.)

 

Şu da var: zaman zaman bazı kişiler çıkıp bazı şeyler yazabilir, bazı sırları açığa vurabilir vb. Ama karşı taraftan birileri atağa geçip onları yalanlayabilir; çeşitli şekillerde onları susturabilir.

 

Üstelik bir kaç kişinin tek başına yazması, söylemesi bazı şeyleri değiştirmeyebilir. Çünkü sadece yazmakla, konuşmakla, argümanlarla filan bu iş olsaydı insanların çoğunun 'evrim' teorisini filan kabul etmeleri gerekirdi. Böyle bir şey de her zaman olmuyor. Zaman zaman oluyor belki ama her zaman olmuyor.

 

Yani tek başına yazmakla, söylemekle bu işler her zaman, belki de çok defa olmuyor. Sesini duyurabilmek, karşı tarafı gerektiğinde susturabilmek, ekonomik açıdan güçlü olmak dahil bir sürü şey işin içinde.

Link to comment
Share on other sites

 

Milyonlarca insanın vicdansız ve yalancı olması da mantıksal olarak mümkün ama alternatif açıklamalarla kıyasladığında olasılığın ne denli düşük olduğunu görebilmen lazım. O kafayla bakarsan belki bu forumda da aslında 3 kişi falan var, evrensel, Astur, mantık falan aynı kişiler, farklı hesaplardan yazıyorlar falan da denebilir. Ama işte öyle düşünmenin sonu yok. Kafayı yersin maazallah!

 

 

 

Doğruları bulmak için milyonlarca insana mı güveneceğiz? O zaman 'evrim' teorisinin yanlış olduğunu bile düşünebiliriz. İnsanların çoğu iyi düşünemeyebilir, bilimsel gerçeklerden ziyade yalanlara, saçma sapan dogmalara vb. inanabilir pekala. Bu olasılık da 'evrim' teorisi örneğine baktığında o kadar düşük değil. Gerçekleşmiş bir olay.

 

Şimdi Tükiye'de insanların çoğuna soralım "Tanrı var mı" diye ve onların çoğu da hep bir ağızdan "Tanrı var" desin.

 

Şimdi bunların yalan söylemesi mümkün, vicdansız da olabilirler belki ama bu düşük olasılık diyerek Tanrı var mı diyeceğiz.

Link to comment
Share on other sites

Doğruları bulmak için milyonlarca insana mı güveneceğiz? O zaman 'evrim' teorisinin yanlış olduğunu bile düşünebiliriz. İnsanların çoğu iyi düşünemeyebilir, bilimsel gerçeklerden ziyade yalanlara inanabilir pekala. Bu olasılık da 'evrim' teorisi örneğine baktığında o kadar düşük değil. Gerçekleşmiş bir olay.

 

Sen burada mantık ve benim dile getirdiğimiz argümanı argumentum ad populum safsatası ile karıştırıyorsun Marquez.

 

Bizim iddiamız çoğunluk bunun komplo olduğuna inanmıyorsa burada komplo yoktur tarzı bir iddia değil. Öyle olsa karşı argümanın geçerli olurdu.

 

Bizim dediğimiz şu: Bu 11 Eylül komplosu gibi dev bir komplonun hayata geçirilmesi için üç beş kuvvetli ve karanlık tipin bir plan yapması yetmez, bu planın başarıya ulaşması için binlerce kamu görevlisinin, itfaiyecinin, polisin, askerin, gazetecinin, siyasetçinin, bilim insanının vs. da bu işin parçası olması lazım. Sen cidden ABD toplumunun bu denli büyük bir kısmının hem kendi vatandaşlarından binlercesinin böyle öldürülmesine onay vereceğini falan gözünün önüne getirebiliyor musun? Buna nasıl olur da kimseler itiraz etmez? Hani belki Bush yönetiminde, silah sanayiinde falan böyle şeyler planlayabilecek karanlık tipler vardır, ama toplumun her kesiminden bu kadar adamı zan altında bırakacak bir açıklama sana da uçuk gelmiyor mu?

 

Evrim teorisi örneğini bu durumda kullanırsak şöyle bir şey dememiz lazım. Bildiğin gibi evrim teorisinin geçerliliği konusunda bilimsel konsensus var. Müslümanın biri çıkıp "aslında burada bir komplo var, teorinin geçerli olmadığını tüm bilim insanları biliyor, ama kişisel çıkar vb. sebeplerle bu teoriyi savunmaya devam ediyorlar" dese komplo teorisi olur. Dünyanın dört bir yanında birbirinden bağımsız araştırma, deney vs. yapan on binlerce bilim adamını da yukarıda bahsettiğimiz örnekteki gibi zan altında bırakmış olur. Anlatabildim umarım.

 

 

Şimdi Tükiye'de insanların çoğuna soralım "Tanrı var mı" diye ve onların çoğu da hep bir ağızdan "Tanrı var" desin.

 

Şimdi bunların yalan söylemesi mümkün, vicdansız da olabilirler belki ama bu düşük olasılık diyerek Tanrı var mı diyeceğiz.

 

Editlemişsin, şimdi gördüm. Yine yanlış analoji kurmuşsun. Tanrı'nın var olduğuna içten bir şekilde inanan insanların Tanrı var demesinde zaten şaşılacak bir şey yok. Çok zengin ateist bir organizasyonun aslında nüfusun çoğu Tanrı'ya inansa da insanlara para verip ya da tehdit edip bu konuda bir anket yapıldığında on binlerce insana Tanrı yok diye düşündükleri yönünde yalan söylettiklerini düşün. Komplo teorilerinde olan biten bu.

Link to comment
Share on other sites

Bu 11 Eylül komplosu gibi dev bir komplonun hayata geçirilmesi için üç beş kuvvetli ve karanlık tipin bir plan yapması yetmez, bu planın başarıya ulaşması için binlerce kamu görevlisinin, itfaiyecinin, polisin, askerin, gazetecinin, siyasetçinin, bilim insanının vs. da bu işin parçası olması lazım. Sen cidden ABD toplumunun bu denli büyük bir kısmının hem kendi vatandaşlarından binlercesinin böyle öldürülmesine onay vereceğini falan gözünün önüne getirebiliyor musun?

 

Olayın nasıl gerçekleştiğini tam bilemiyorum ama verebilirler. Örneğin Nazi Almanyasın'da Almanlar, milyonlarca Yahudinin ölmesine izin vermişti. (Belki de Almanların çoğu bunu bilmiyordu. Bilseler de bilmeseler de sonunda milyonlarca Yahudi ve savaşlar sonunda milyonlarca Alman öldü. Almanlar, Hitler'i seçerek buna onay vermiş oldular.) Benzerini Stalin de yapmıştı. Milyonlarca Ukraynalı sonunda aç kalarak ölmüştü. Stalin'in açıklamalarına göre bunlar yalan, komplo vb. idi.

 

Stalin tüm bu yaptıklarını Batı'dan yıllarca gizlemeyi başardı. Belki de Batı da bu olaya çok derin inceleme gereği duymadı.

 

İşin aslı su: ABD'lilerin de, Almanların da, Rusların da böyle çok uzun boyutlu düşündükleri sanmıyorum.

 

ABD'nin Irak'a saldırması, bu saldırı sonunda yüzbinlerce insan ölmesi zaten bunun göstergesi. Buna rağmen Bush ikinci defa seçildi. Çünkü insanlar savaşın doğru olduğuna inandı.

 

Diğer önemli bir nokta ise şu orada görev alan binlerce, yüz binlerce kişi olayı tüm detayları ile bilmez. Belki ne olduğunu bile tam bilmez. Bilme gereğini de duymaz. Atom bombasının yapılmasını buna örnek verebilirim.

 

İstihbarat savaşlarını buna örnek verebilirim.

 

Örnek çok yani.

 

Sen cidden ABD toplumunun bu denli büyük bir kısmının hem kendi vatandaşlarından binlercesinin böyle öldürülmesine onay vereceğini falan gözünün önüne getirebiliyor musun? Buna nasıl olur da kimseler itiraz etmez?

 

Diğer yandan bu olaya nereden bakıldığına bağlı. Milyonlarca kişinin kurtulması ve zaferi için bir kaç kişinin ölmesinin çok kötü olmadığını düşünenler buna onay verebilirler. Ama tabii ABD'de böyle bir olay olmuştur demiyorum, olabilir diyorum. Şartlara, zamana bağlı değişebilir tabii.

 

Mesela Sivas'ta kalabalık 33 kişiyi yakarak öldürmüştü. Maraş olayları var.

 

Senin mantığına göre insanların böyle şeyler yapmamalarını beklemek gerekir. Ama oluyor işte.

 

Uygun bir motivasyonla kitleler de suç işleyebilir.

Link to comment
Share on other sites

Olayın nasıl gerçekleştiğini tam bilemiyorum ama verebilirler. Örneğin Nazi Almanyasın'da Almanlar, milyonlarca Yahudinin ölmesine izin vermişti. (Belki de Almanların çoğu bunu bilmiyordu. Bilseler de bilmeseler de sonunda milyonlarca Yahudi ve savaşlar sonunda milyonlarca Alman öldü. Almanlar, Hitler'i seçerek buna onay vermiş oldular.) Aynısını benzerini Stalin'de yapmıştı. Milyonlarca Ukraynalı sonunda aç kalarak ölmüştü. Stalin'in açıklamalarına göre bunlar yalan, komplo vb. idi.

 

Alman toplumunun çoğunun toplama kamplarında olanlardan haberinin olduğunu sanmıyorum, ama yine de yaygın bir anti-semitizm falan vardı zaten orada. 2000'lerin ABD'sinde bu tarz ırkçılık vs. yok, hedef alınan belli bir etnik grup yok.

 

Holodomor olayı da son derece iyi belgelenmiş bir olay, daha geçen yaz Holodomor müzesini ziyaret ettim, hayatını kaybeden milyonlarca insanın ismi vs. bile arşivlerde var. Birileri bugün Holodomor'u Stalin ve Sovyet yönetimi değil de teröristler gerçekleştirdi dese...Bunun kokusunun çıkmaması mümkün mü? Doğru analoji bu.

 

Diğer bir nokta ise şu orada görev alan binlerce, yüz binlerce kişi olayı tüm detayları ile bilmez. Belki ne olduğunu bile tam bilmez. Bilme gereğini de duymaz. Atom bombasının yapılmasını buna örnek verebilirim.

 

İstihbarat savaşlarını buna örnek verebilirim.

 

Örnek çok yani.

 

İstihbarahçı dediğin adamların zaten olayı sır saklamaları. Onları geçelim.

 

11 Eylül'de saldırıya uğrayan Pentagon, WTC vb. tüm yerlere bir dolu yangın uzmanı, polis, sağlık görevlisi vs. gitti. Daha sonra bu binaları bin tane uzman inceledi. Bir sürü soruşturma yapıldı. Bu insanlar herhalde uçak mı çarptı bomba mı patladı anlarlar değil mi? Sırf bu açıdan bakıldığında bile kaç tane adamı zan altında bıraktık bak. Bu görevlilerden kurtarma faaliyetleri sırasında ölen eden de çok, haberi olan adam hayatını riske eder mi hiç hem? Kurtarmak için hayatını riske ettiği insanların ölmesine onay verir mi? Olacak iş değil.

 

 

Diğer yandan bu olaya nereden bakıldığına bağlı. Milyonlarca kişinin kurtulması ve zaferi için bir kaç kişinin ölmesinin çok kötü olmadığını düşünenler buna onay verebilirler. Ama tabii ABD'de böyle bir olay olmuştur demiyorum, olabilir diyorum. Şartlara, zamana bağlı değişebilir tabii.

 

ABD saldırıya uğradıktan sonra toplumdaki hissiyat bize saldıranları cezalandırmak için savaşa gidiyoruz ve de bu haklı bir savaş şeklindeydi. Savaşlara destek zaten zamanla düştü.

Link to comment
Share on other sites

2008 yilinda,11 Eylul ile ilgili daha once yazmis oldugum bir yazimi buraya alintiliyorum. Boylece konu daha detayli tartisilabilir.

 

11 Eylul ve getirdikleri/goturdukleri

Ikiz kuleler ve onun perde arkasini, eminim cogunuz takip etmissinizdir. Bu konuya aciklik getirmeden once, bazi seyleri belirtmek istiyorum.

 

Terorun dunyaya tanistirilis tarihi, kamuoyuna yansima temelinde, 1960-70' lerdir. SSCB'nin, Afganistan isgali sirasinda, oraya Arabistan'dan gonderilen, Usami-bin- laden ile carpistigini, bilmem duydunuz mu? El-kaide teror orgutu, amerikan idealizminin teror orgutudur.

 

SSCB'nin 1990' lardaki "parcalanisindan" sonra, amerikan idealizmi, icin, o devirlik, Sovyet tehlikesi bitmisti. Amerikan idealizmi, hem ekonomik cikari temelinde, hem de islami ilimlilastirmak icin, yeni planlar pesindeydi. Guzel bir bahane bulup, orta dogu'ya bir cesit fiziksel mudahele yapmaliydi. Bunun temelinde, iste bu-ki dunya politikasinda, bircok acidan bir yeni baslangictir-ikiz kuleler eylemini duzenledi.

 

Internetten veya basindan, okumussunuzdur. Fizik kurallari olarak, o ucagin, kule yikacak bir yapiya sahip olamayacagini, binalar yikilirken, alttan patlamalar duyuldugunu, beyaz saraya girdigi soylenen ucagin hic bir parcasinin izine rastlanmadigini, o kadar yikinti arasinda, teroristlerden birinin pasaportunun saglam olarak bulundugunu,, binalarin sanki, yikima hazirlanmis sekilde coktugunu, carpan ucagin, cekilen resimden bir yolcu ucagi degilde; bir savas ucagi oldugunu v.s.

 

Bir suru arastirmanin, ikiz kulelerin daha onceden planlanmis sekilde cokertildigini, hatta, bina da calisan, bir kac yahudi uyarilarak, ogun ise gitmemelerinin istendigini, tahminim az cok herkes duymustur.

 

Isin ilginci, sanki onceden hazirlanmis bir konusma imis gibi, Bush'un, hemen teroru hedef gosterdigini de herkes bilir. Peki, Amerika neden kendi kendini vurdu? Bu sorunun tek bir cevabi, var; o da once Afganistan'a ve sonra da irak'a-ki Saddam'i da zaten iran-irak savasinda yonlendirmis ve kullanmisti-saldirisina, kendini hakli gosterme cabasi. Ki sonra bu caba, "bu ulkelere disaridan demokrasi goturme" masaliyla suslendi. Cunku Irak'ta nukleer silah bulunamadi.

 

Iste, kisaca 11 Eylul, amerikan idealizminin hem ekonomik hemde politik cikari temelinde, kendisini ve muttefiklerini-fiziksel guc olarak orta dogu'ya aktarma planinin baslangicidir.

 

Ayni planin bir baska ucu da, teroru yarattigi islami radikal islam gostererek ve tum radikal islami terorist ilan ederek ve yine kendi uydurmasi temelinde, bu sekilde yonetildigini soyledigi ulkeleri hedef gostererek; hem muslumanlar arasinda bir kutuplasma yaratmak, hemde radikal islami terorist gostererek, ilimli islami onermek ve nihayetinde de, ilimli islami kendi dini ideolojisi olan, evengalizme peskes cekmek. Tabi bu arada musluman kokenli ulkeler icinde, amerikan idealizminin ideolojisi olan sorosu, ulkelerin en ust kademelerine tasiyip, ulkelerin idaresini icerden ele gecirmek.

 

Gunumuzde bile, hala amerikan idealizminin hedef gosterdigi ulkeler, aciklanmis temelde; Iran, K.Kore ve Suriye'dir. Ana amac BOP projesi temelinde, orta doguyu tamamen yonetimine gecirip, Israil'i araplara karsi guclu ve rakipsiz kilmak ve su anda dunya gucu olarak gelismekte olan iki ulkeye-ki Rusya ve cin-isgal ettigi topraklar sayesinde, sinir komsusu olmak.

 

Konunun Turkiye yonune gelirsek; 1980'lerde iyice belirginlesen bir temelde, soros, evengalizm ve ilimli islam politikalari son suratle uygulanmaktadir. Bu konudaki, adamlari, T.Ozal, F.Gulen ve K.Evren'dir. Turkiye uzerine baslayan bu politik grisimin tarihi ise, Menderes'le acikca baslamis-ki idamin durdurulmasi istenmis, yalniz karar yetisememistir. S.Demirel' le su yuzune cikmistir-ki S.Demirel'i iktidara getiren amerikan ideolojisinin medyatik calismasi ve kamuoyunu kandirmasi temelindedir-

 

Bugun ku, durumda da pek bir degisiklik yoktur. AKP,nin nasil bir parti oldugu, ilimli islami nasil getirmek istedigi ve T.Erdogan'in da BOP projesi es baskani oldugunu sanirim herkes bilir.

 

Amerikan idealizminin asil amacinin, musluman toplumlari kutuplu ve cemaat olarak koruyarak, gelismis toplumlarin bireylerini de, bireyci akilcilik temelinde-ki tarihsel olarak iflas etmistir-robotlastirarak ve kanunun ve adaletin yerine de, gucu getirerek; Dunyayi, ronesans-1440- oncesine, yani, insanoglunun ilk defa, kendine, dogaya ve bilime dondugu devrin oncesine; ortacag karanligina, sirf cikari ugruna, dunyayi, insanoglunu ve insanligin degerlerini gommek istemektedir.

 

Iste, amerikan idealizminin ideali budur.

Butun bunlar isiginda, 11 Eylul'u cok iyi algilamak ve getirdiklerini iyice sorgulayip, nedenlemek gerekir. Bunu toplumlar ne kadar basarirsa, o kadar kendi menfaatlerini koruyabilme mucadelesi verirler.

 

evrensel-insan

Link to comment
Share on other sites

Alman toplumunun çoğunun toplama kamplarında olanlardan haberinin olduğunu sanmıyorum, ama yine de yaygın bir anti-semitizm falan vardı zaten orada. 2000'lerin ABD'sinde bu tarz ırkçılık vs. yok, hedef alınan belli bir etnik grup yok.

 

Holodomor olayı da son derece iyi belgelenmiş bir olay, daha geçen yaz Holodomor müzesini ziyaret ettim, hayatını kaybeden milyonlarca insanın ismi vs. bile arşivlerde var. Birileri bugün Holodomor'u Stalin ve Sovyet yönetimi değil de teröristler gerçekleştirdi dese...Bunun kokusunun çıkmaması mümkün mü? Doğru analoji bu.

 

 

 

 

Bunun kokusunun çıkmaması mümkün mü? Doğru analoji bu.

 

Yani doğrular sonunda galip mi geliyor diyorsun.

 

Ama her zaman öyle olmuyor. İnsanlar dinlere, dini kitaplara inanıyor. Üstelik bu kitapların bilimsel bir kanıtı olmamasına rağmen. Yani koku çıksa bile birçok kimse için bunun anlamı yoksa koku çıksa ne olur çıkmasa ne olur diye de düşünülebilir.

 

Yani koku, kokuyu hissedebilen için geçerli olacaktır; hissedemeyenler için eski tas eski hamam.

 

11 Eylül'de saldırıya uğrayan Pentagon, WTC vb. tüm yerlere bir dolu yangın uzmanı, polis, sağlık görevlisi vs. gitti. Daha sonra bu binaları bin tane uzman inceledi. Bir sürü soruşturma yapıldı. Bu insanlar herhalde uçak mı çarptı bomba mı patladı anlarlar değil mi? Sırf bu açıdan bakıldığında bile kaç tane adamı zan altında bıraktık bak. Bu görevlilerden kurtarma faaliyetleri sırasında ölen eden de çok, haberi olan adam hayatını riske eder mi hiç hem? Kurtarmak için hayatını riske ettiği insanların ölmesine onay verir mi? Olacak iş değil.

 

11 Eylül'ün nasıl olduğunu tam bilmiyorum. O yüzden o konu şöyle olmuştur diyemem. Ama devlet kurumlarının her zaman için, her koşulda doğruyu söylediklerini, söylemek zorunda olduklarını sanmıyorum.

Link to comment
Share on other sites

Yani doğrular sonunda galip mi geliyor diyorsun.

 

Ama her zaman öyle olmuyor. İnsanlar dinlere, dini kitaplara inanıyor. Üstelik bu kitapların bilimsel bir kanıtı olmamasına rağmen. Yani koku çıksa bile birçok kimse için bunun anlamı yoksa koku çıksa ne olur çıkmasa ne olur diye de düşünülebilir.

 

Yani koku, kokuyu hissedebilen için geçerli olacaktır; hissedemeyenler için eski tas eski hamam.

 

Galip gelmelerine gerek yok, ama ortaya çıkarlar. Bugün hala Dünya'nın düz olduğunu iddia eden insanlar var, ama gerçek açığa çıktı bir kere.

 

 

11 Eylül'ün nasıl olduğunu tam bilmiyorum. O yüzden o konu şöyle olmuştur diyemem. Ama devlet kurumlarının her zaman için, her koşulda doğruyu söylediklerini, söylemek zorunda olduklarını sanmıyorum.

 

Devlet kurumları her zaman doğruyu söylemiyor elbette. Ama bazı durumlarda yalan söylüyor olmalarının pek de olası olmadığını görüyoruz. 11 Eylül konusunda iddia edilen tarz bir komplonun gerçek olması için çok düşük ihtimale sahip çok fazla faktörün aynı anda işlemesi gerekiyor.

Link to comment
Share on other sites

Guest DİRİLİŞ

11 Eylül ABD'nin komplosu değildir.

Yine de özellikle ABD ve Avrupa dışında yaşayan birçok insan bunun ABD'nin işi olabileceğini düşünmüş, hatta bazıları daha da ileri giderek bunu siyasi malzeme olarak kullanmışlardr. Amerika gibi bir teknoloji devinin, kendi ülkesinin can alıcı noktalarını korumakta böylesi bir acze düşmesi; ikiz kulelerin garip yıkılışı; infernodan tertemiz çıkmayı başaran teröriste ait kimlik kartının polisçe kolayca bulunabilmesi ve olayın hemen ardından kanıt olarak TV ekranlarından insanlara gösterilmesi vs gibi birçok düşündürücü etken, kuşku yok ki 9/11'in bir komplo olabileceğini savunmak için geçerli nedenler olduğunun delilidir.

 

Bu iddiaların tamamı çürütülmüştür.

 

Ne var ki, komplo teorilerinin, filmlerde görmeye alıştığımız türden kirli tezgahların kurbanı olagelmiş Türk halkı içinde önemli bir alışkanlık haline gelmiş olmasının son derece haklı nedenleri vardır. Bu nedenlerin başında da Türkiye'nin ABD gibi gelişmiş bir demokrasiye sahip olmaması; fikir ve düşünce özgürlüğü sıralamasında dünyanın en kötü skorlarıyle derecelendirmesi ve halkın, kendisini yönetenlere hami gözüyle bakıp, devlet politikalarını sorgulamadan kabul etmesi sıralanabilir. Türk halkı devlet babaya biat eder; ona karşı gelmekten özenle kaçınır, haksızlıklar karşısında boynunu büküp bir köşeye sinmekten beis duymaz. Zaten yaşamdan çok şey beklemez; perhizkardır. Daha çok öte dünya için yaşar. Dünya işleriyle uzun boylu ilgilenmez. Bu nedenle de hep en alçak komploların kurbanı olmuştur. Halkın oyuyla başbakan olan Ecevit bir komployla hükümetten düşürülmüş; faşist darbelerle millet iradesi açıkça çiğnenmiş; düzinelerce aydın, gazeteci, dürüst insanımız silahlı komplolarla yok edilmiştir. Görevini dürüstçe yapmaya çalışan Hanefi Aydın, Gaffar Okan, Çetin Emeç, Uğur Mumcu vb yurtseverler komplolarla etkisiz hale getirilmiştir. Bugün, komplonun ulaştığı boyut o derecededir ki, siyasi iktidar, neredeyse tüm basın yayın organlarını ve yargıyı, kendisine ters düşen bürokratları yalan dolanla devlet kademelerinden uzaklaştırark eline geçirmiş ve milyonlarca insanı çocuk avutan türden masallarla aldatarak devasa bir yalan ve karanlıklar imparatorluğuna dönüşebilmiştir.

 

Ergenekon komplosunu yaşamış bir toplum olarak, Türk halkından artık kendisine söylenenlere inanmasına istemek gerçekten çok zordur.

Bu açıdan, aslı olmasa da 11 Eylül'den ya da Usame operasyonlarından kuşkulananları anlamasını bilmek gerekir.

Link to comment
Share on other sites

11 Eylul saldirisi Amerikanin zamaninda destek verdigi gruplar tarafindan gerceklestirildi diye Amerikanin tezgahlamis oldugu anlamanina gelmiyor. Amerika bir tek sivil vatandasina bile cok deger veriyor, binlerce insanin olumune goz yumamazlar. Ayni sekilde Usama Bin Ladin'in olumu de dogru olmali, bu olay politik olarak Obama'yi guclendirecek. Buna Amerikanin ve Obama'nin ihtiyaci vardi ama sirf ihtiyac var diye yalan bir oldurulme haberi sunamazlar.
Link to comment
Share on other sites

 

Komplo teorilerine inanan insan düşünce hatası yapıyordur, olayları yanlış metodoloji ile inceliyordur. Ben de eskiden bu tarz şeylere inanırdım, bugün eskiden düşünmeyi bilmediğimi görüyorum, bu hakaret falan değil, tespit.

 

Bence geçmişine haksızlık ediyorsun.

 

 

 

Bu Loose Change vb. belgeselleri (!) hazırlayan tipleri de bir araştırın derim, dünyanın her yerinden binlerce uzman yerine bunları dinleyen adama ne diyelim? Diyorum ya, bunlar evrim yıkan müslüman kafaları. O zaman evrim konusunu da inşallah, maşallah, kedi canını hocamızdan öğrenelim. Hasta olunca da doktora değil cinci hocaya gidelim.

 

 

Evrim yıkan müslüman iddiaları bence bu konu için iyi bir örnek ve benzetme değil. Çok alakasız, saçma. Aynı şekilde cinci hoca örneği de.

 

 

Milyonlarca insanın vicdansız ve yalancı olması da mantıksal olarak mümkün ama alternatif açıklamalarla kıyasladığında olasılığın ne denli düşük olduğunu görebilmen lazım. O kafayla bakarsan belki bu forumda da aslında 3 kişi falan var, evrensel, Astur, mantık falan aynı kişiler, farklı hesaplardan yazıyorlar falan da denebilir. Ama işte öyle düşünmenin sonu yok. Kafayı yersin maazallah!

 

 

 

Dedim ya gücün, herşeyi görünmesini istediği şekilde gösterebildiği bir dünyada yaşıyoruz. Senin de dediğin gibi bunun bir sonu yok, ben devletlere hiç güvenmem, politikacılara da, tabii bu her komplo teorisini ciddiye alıp inanacak düzeyde değil. "Eninde sonunda mutlaka doğru ortaya çıkar, bu yüzden gerçek şimdiye kadar saklanamazdı, bu konuda yalancılık yapamazlar...vs" diye düşünecek kadar iyimser de değilim. Bence 11 Eylül ile ilgili herşey olabilir, hepsi mümkün. Bu yüzden hararet yapılabilecek bir konu değil, emin olamayız.

 

Bir de, 11 Eylül komplo teorisine karşılık "evrim çürüten müslüman iddiaları, cinci hoca..vs" gibi felaket benzetmeler yapan kişinin zaten konu ile alakalı olayları doğru metodoloji ile inceliyor olduğunu düşünmüyorum.

Link to comment
Share on other sites

Galip gelmelerine gerek yok, ama ortaya çıkarlar. Bugün hala Dünya'nın düz olduğunu iddia eden insanlar var, ama gerçek açığa çıktı bir kere.

 

 

Dünya'nın düz olmadığı konusu ile 11 Eylül aynı şeyler kategorisinde değerlendirilecek olaylar değil ama.

 

Şöyle: Dünya'nın şeklini, birçok kereler, değişik devletler, bilim adamları vb. değişik yollarla test etmişti. Ve yine Dünya'nın nasıl bir şekilde olduğunu bazı yöntemlerle kendimiz de test edebilir ve düz olmadığını anlayabiliriz.

 

Ama 11 Eylül öyle değil. Eldeki soruşturma bilgilerinin büyük çoğunluğu belki de hepsi ABD'nin elinde, benim elimde bu konuda fazla bir şey yok. O yüzden farklı devletlerin, ABD'den tümüyle veya önemli derecede bağımsız kişilerin bunu test etmesine de imkan yok.

 

Şimdi ben desem ki "05.05.2011 tarihinde, Türkiye saati ile şu dakikalarda, benim kaldığım evde, masamın üstünde bir porselen fincan var ve bir süre daha masamın üstünde bu fincan kalacak." Bunu kontrol etme ve benim evime girme ve etkili bir şekilde araştırma iznin yoksa bunun doğru olup olmadığını nasıl bileceksin? Bilebilir misin söylediğim şeyin doğru olup olmadığını, bilemezsin. Bu örnek biraz abartılı gibi görünebilir tabii ama anlaşılması için böylesi bir abartı örneği kullandım. (Elbette ABD'de tek bir kişi yaşamıyor orası bir ülke filan. Ama sonunda orada tek bir yönetim var.)

 

Türkiye ve diğer birçok devletten, bağımsız bir heyetler oluştursak, bunlara yetki ve güç versek; bunlar ABD'ye gidip etkili araştırma yapsa, ABD bu konuda tüm bilgileri şeffaf bir şekilde paylaşsa o zaman ben de derim ki "Evet bu bilgi değişik kuruluşlar, devletler, bağımsız organizasyonlar tarafından kontrol edildi, o yüzden deliller biraz sağlam görünüyor filan."

 

Dünya'nın düz olmadığı argümanı ise böyle bir şey değil. Bu birçok bakımdan çok daha açık ve net.

 

Bununla birlikte, sanırım bazı Iraklılar hala Dünya'nın düz mü yuvarlak mı olduğunu tartışıyormuş.

 

Buradan izlenebilir.

 

Belki ABD işgalinin Irak için böyle bir faydası oldu. Kim bilir?

Link to comment
Share on other sites

Evrim yıkan müslüman iddiaları bence bu konu için iyi bir örnek ve benzetme değil. Çok alakasız, saçma. Aynı şekilde cinci hoca örneği de.

 

Bence son derece iyi örnekler. Daha açık anlatayım:

 

Şimdi diyelim ben sıradan bir vatandaşım, lise mezunuyum, ne fizikçiyim, ne de inşaat mühendisi falanım; ama gidip yok yangın nedeniyle bina çökmez, yanan uçak yakıtı çeliği zayıflatamaz vb. ahkam kesiyorum. Olacak iş mi bu? Hangi bilgi birikimimle analiz ediyorum da yargılara varıyorum yani?! Evrim yıkan müslümanlar da böyle yapıyor, daha m'sini bilmedikleri evrimsel mekanizmalara bakıyorlar diyorlar ki "göz gibi karmaşık bir organ tesadüf ile ortaya çıkamaz" vs. Yine aynı şey, evrim teorisi geçerlidir ya da değildir, mesele bu bile değil, ama bu bahsi geçen arkadaşın bu teoriyi, bulguları falan olmayan birikimi ile sınama imkânı var mı?!

 

Cinci hoca örneği de kime güveneceğini bilememe durumuna örnek. Doğal olarak herkesin her alanda uzmanlaşmasına imkân yok, hatta çoğu kimse tek alanda dahi uzmanlaşmıyor. Dolayısıyla hastalanınca vs. konusunda uzman olan insanlara başvurmak durumundayız. Bence onca bilim insanını falan görmezden gelip komplo teorisyenlerinin "fringe" açıklamalarına itibar etmek de doktor yerine cinci hocayı tercih etmek gibi bir şey.

 

"Eninde sonunda mutlaka doğru ortaya çıkar, bu yüzden gerçek şimdiye kadar saklanamazdı, bu konuda yalancılık yapamazlar...vs" diye düşünecek kadar iyimser de değilim.

 

İddia o değil ama. Şimdi 3 kişi komplo kurar, 5 kişi komplo kurar vs. bunlar gizli kalabilir elbette. Ama başarıya ulaşması için on binlerce insanın yalan söylemesini gerektiren bir yalanın gizli kalması pek olası değil işte. Hani benimkisi iyimserlik ya da saflıksa sizinkisi de paranoyaklık olmuyor mu?

 

Bence 11 Eylül ile ilgili herşey olabilir, hepsi mümkün. Bu yüzden hararet yapılabilecek bir konu değil, emin olamayız.

 

Bunu diyen insana kızmıyorum bak, bu en azından tutarlı bir bakış açısı. Benim kıl olduğum "tüm dünya bana yalan söylüyor, ama komplo teorisyenleri doğru söylüyor" kafaları.

 

Bir de, 11 Eylül komplo teorisine karşılık "evrim çürüten müslüman iddiaları, cinci hoca..vs" gibi felaket benzetmeler yapan kişinin zaten konu ile alakalı olayları doğru metodoloji ile inceliyor olduğunu düşünmüyorum.

 

Bu konuda böyle hissediyorum.

Link to comment
Share on other sites

Bence son derece iyi örnekler. Daha açık anlatayım:

 

Şimdi diyelim ben sıradan bir vatandaşım, lise mezunuyum, ne fizikçiyim, ne de inşaat mühendisi falanım; ama gidip yok yangın nedeniyle bina çökmez, yanan uçak yakıtı çeliği zayıflatamaz vb. ahkam kesiyorum. Olacak iş mi bu? Hangi bilgi birikimimle analiz ediyorum da yargılara varıyorum yani?! Evrim yıkan müslümanlar da böyle yapıyor, daha m'sini bilmedikleri evrimsel mekanizmalara bakıyorlar diyorlar ki "göz gibi karmaşık bir organ tesadüf ile ortaya çıkamaz" vs. Yine aynı şey, evrim teorisi geçerlidir ya da değildir, mesele bu bile değil, ama bu bahsi geçen arkadaşın bu teoriyi, bulguları falan olmayan birikimi ile sınama imkânı var mı?!

 

Cinci hoca örneği de kime güveneceğini bilememe durumuna örnek. Doğal olarak herkesin her alanda uzmanlaşmasına imkân yok, hatta çoğu kimse tek alanda dahi uzmanlaşmıyor. Dolayısıyla hastalanınca vs. konusunda uzman olan insanlara başvurmak durumundayız. Bence onca bilim insanını falan görmezden gelip komplo teorisyenlerinin "fringe" açıklamalarına itibar etmek de doktor yerine cinci hocayı tercih etmek gibi bir şey.

 

 

Tanınan güçlü biri tarafından tecavüze ya da tacize uğrayan bir çocuğun adli tıp raporunda "psikolojisinin bozuk olmadığı" görülüyor.

Psikoloji mezunu biri, ya da herhangi biri de çıkıp "tacize uğradıysa psikolojisi bozulmuştur" diyor.

Sen de diyorsun ki, "kardeşim o raporu yazanlar işinin ehli adamlar, sen kimsin ki inanmıyorsun karşı çıkıyorsun."

 

Şimdi böyle bir durumda, çocuğun psikolojisi gerçekten bozuk ise raporu hazırlayanlar yalan söylemiş olabilir.

ya da kız tacize uğramamış ve psikolojisi normal olabilir.

tacize uğramış fakat psikolojisi bozulmamış da olabilir.

 

bu örnekte, tacizci olduğu iddia edileni tanıyan ve kötü biri olduğunu bilenler tacizin olduğuna ve

kızın psikolojisinin bozuk olduğuna inanacak ve çocuğun tacize uğradığını iddia ederken,

psikolojisinin bozuk olduğunu

gerekçe göstereceklerdir.

 

sen burda tacize uğramadığını düşünüp "uzman mısın kardeşim nerden biliyon psikolojisinin bozuk olduğunu, bence taciz yok. böyle bir adam ortaya çıkacağını bile bile buna kalkışamaz hem medya, uzmanlar...vs hepsi olmadığını söylüyor" diyenlerdensin.

 

halbuki tacize uğradığı ve uğramadığı ihtimallerinin ikisini de değerlendirirsek, senin tutumun da evrensel'in tutumundan farklı değil.

 

(not: bu örnek doğrudan ABD'nin işi olup olmadığı ile ilgili değil, binanın yıkılışına dair uzman kişiler tarafından yapılan açıklamalar ile ilgilidir, işler yoğun olduğu ve çok zamanım olmadığı için örnek biraz sakat olmuş olabilir)

 

ben inşaat değil ama mühendislik bölümü mezunuyum, çelik bir binanın yangın ile o hızda çökmeyeceğini söylemesi çok uçuk çok saçma birşey değil.

 

kaldı ki, sen daha adamın 11 Eylül olaylarında ABD parmağı olduğunu söylediği ilk iletisinde onunla dalga geçmişsin, sanki olmayacak birşey gibi, üstelik ilk iletisinde çelik binanın yangın ile yıkılmayacağı iddiası yok.

 

Yok artık. O dandirik komplo teorilerine düşünen hiçbir beyin inanmıyor, evinin bodrumunda ot içip "amatör belgesel" çeken işsiz güçsüz adamlar inanıyor. Ciddiye alınacak hiçbir akademisyen falan inanmıyor bu zırvalara. Osurun osurun ipe dizin; akıl, mantık ağlasın...

Link to comment
Share on other sites

Sen cidden ABD toplumunun bu denli büyük bir kısmının hem kendi vatandaşlarından binlercesinin böyle öldürülmesine onay vereceğini falan gözünün önüne getirebiliyor musun? Buna nasıl olur da kimseler itiraz etmez?

 

Aslında bu soruya daha önce yanıt vermiştim.

 

Ama farklı bir açıdan tekrar bu soruya yanıt verilebilir.

 

http://en.wikipedia.org/wiki/Milgram_experiment

 

Milgram vb. psikoloji deneyleri bunu açıklayabilir.

Milgram deneyi, insanların erk (otorite) sahibi bir kişi veya kurumun isteklerine, kendi vicdani değerleriyle çelişmesine rağmen itaat etmeye ne ölçüde istekli olduklarını ölçme amacını güden bir deneyler dizisinin genel adıdır.

 

Deneyler Nazi savaş suçlusu Adolf Eichmann'ın Kudüs'te yargılanmaya başlamasından üç ay sonra, Temmuz 1961'de başladı. Milgram, deneyleri şu soruya cevap aramak üzere geliştirmişti: "Eichmann ve Yahudi Soykırımında yer alan yüzbinlerce yardakçısı sadece onlara verilen görevi yerine getiriyor olabilir miydi? Onların hepsi yardakçılık suçuyla suçlanabilir miydi?

 

Milgram ulaştığı sonuçları 1974 tarihli makalesi "İtaatin Tehlikeleri"nde (İng.: The Perils of Obedience) özetledi:

 

İtaatin hukuksal ve felsefesel açılardan devasa önemi bulunmaktadır, ancak bunlar çoğu insanın somut durumlarda nasıl davrandığı konusunda fazla bilgi vermez. Yale Üniversitesinde sıradan bir insanın sadece bir deney bilimcisinden aldığı emirle başka bir insana ne kadar acı çektireceğini ölçmek için basit bir deney düzenledim. Katılan deneklerin güçlü vicdani duyguları ile saf otoriteyi çeliştirdim, ve kurbanların acı dolu çığlıklarının eşliğinde genellikle otorite kazandı. Yetişkin insanların, bir erk makamının komutası doğrultusunda her şeyi göze almakta gösterdikleri aşırı isteklilik, çalışmamızın acilen açıklama gerektiren en önemli bulgusudur.

 

Sadece görevlerini yapan, kendi başlarına vahşi işlere kalkışmayan sıradan insanlar, korkunç bir yoketme işleminin bir parçası olabilmekteler. Ek olarak, yaptıkları işin yıkıcı sonuçlarını apaçık görmelerine rağmen, temel ahlaki değerleriyle çelişen bu görevlerde pek az kişinin otoriteyi reddetme potansiyeli olduğu görüldü[/i].

 

Kaynak: http://tr.wikipedia.org/wiki/Milgram_deneyi

 

Şu cümleye dikkat edelim:

 

Katılan deneklerin güçlü vicdani duyguları ile saf otoriteyi çeliştirdim, ve kurbanların acı dolu çığlıklarının eşliğinde genellikle otorite kazandı. Yetişkin insanların, bir erk makamının komutası doğrultusunda her şeyi göze almakta gösterdikleri aşırı isteklilik, çalışmamızın acilen açıklama gerektiren en önemli bulgusudur.

 

Sadece görevlerini yapan, kendi başlarına vahşi işlere kalkışmayan sıradan insanlar, korkunç bir yoketme işleminin bir parçası olabilmekteler. Ek olarak, yaptıkları işin yıkıcı sonuçlarını apaçık görmelerine rağmen, temel ahlaki değerleriyle çelişen bu görevlerde pek az kişinin otoriteyi reddetme potansiyeli olduğu görüldü.

 

 

 

Bu yüzden, devlet yetkili ve kurumlarına her koşulda, kayıtsız ve şartsız biçimde güvenmeyi, çok da doğru bulmuyor veya sağlıklı bir yöntem olarak görmüyorum.

Link to comment
Share on other sites

Yazdıklarım yanlış anlaşılmasın, Astur'un dediği gibi "iyimser" olmayınca paranoyak olmuş olmuyom. Herşeyin altında ABD arayan biri değilim. Aramak için milyonlarca nedeni olan biriyim herkes gibi.

 

Artık 11 Eylül'ün Amerikan komplosu olduğunu düşünenlere saftirik muamelesi yapıp güya süper mantıklı bir şey yapmış olamazsınız.

 

Çünkü artık insanların ABD'de olan herşeyin altında birşey aramak için milyonlarca nedeni var, komplo teorilerine inanmaları için herşey yeterince kirli ve karışık. Asıl artık doğru metodoloji onların ve hatta tüm devletlerin yaptığı her işte bir iş aramaktır.

 

11 Eylülde ABD parmağı vardır diyen birine çıkıp "kesinlikle olamaz, ortaya çıkacağını bilerek yalan söyleyemezler, hiç bi devlet kendi insanına bunu yapmaz" gibi onun söylediklerinden daha saçma gerekçelerle ABD'nin parmağı olmadığını sanki bu işler olurken işin içindeymişcesine emin savunursanız komplo teorileriyle uğraşanlardan daha komik olmuş olursunuz. Pekala ABD'nin işi olabilir 11 Eylül.

Link to comment
Share on other sites

Create an account or sign in to comment

You need to be a member in order to leave a comment

Create an account

Sign up for a new account in our community. It's easy!

Register a new account

Giriş yap

Already have an account? Sign in here.

Sign In Now
×
×
  • Create New...