Jump to content

27 Mayis 1960 Darbesi


evrensel-insan

Recommended Posts

Turkiye'nin ilk sanayi atiliminin basladigi donem sanirim

 

Aslinda soylemeden gecmek istemem, koy enstituleri, toprak reformu gibi bu ve benzeri uygulamalarin hepsi bir ulkede sanayilesmeyi-kentlesmeyi yavaslatir, koylulugu cazip hale getirir ve verimi dusurur. Ataturk ve ekibi gercekten iyi niyetle Turkiye'yi batililastirmak, modernlestirmek, islamin baskinligini azaltmak isteginde samimi idiyse herseyi fena halde gotunden anlamislar. Ama su da var, ulkenin sanayilesmesi icin disa acilmasi sarttir, ice kapanikken tarimdan daha fazlasini yapamazsin

 

Saçmalamışsın yine Jadı.

Bilgin olmadan fikir yürütürsen böyle saçmalaman normal tabi.

Atatürk ve ekibi değil, asıl sen herşeyi kıçından anlıyor ve uyduruyorsun.

 

Türkiye'nin ilk sanayi atılımı Atatürk döneminde başlamıştır.

DP döneminde de sanayi atılımı vardır elbette ama buna "ilk" dediğinde kötü niyetini ortaya koymuş olursun.

 

Şu köy enstitüleri ve toprak reformunun sanayileşmeyi-kentleşmeyi neden ve nasıl yavaşlattığını bir izah etsen de anlasak.

Adında köy ve toprak olunca, milleti köylü kalacak sanıyorsun herhalde.

 

Ayrıca içe kapanıklık diye birşey yok. Cumhuriyetin her döneminde dış ekonomik ilişkiler mevcut.

Sadece sömürülmeden, bağımlı kalmadan ilişki anlayışı var. Ama DP döneminde bu anlayıştan çıkılmış, iktisadi ve siyasi olarak bağlı bir ülke haline gelmişiz.

Link to comment
Share on other sites

Ilk atilim diyorum zaten Pante. Bu bir sicrayisi hedefleyen politikalari ifade ediyor. Ona bakilirsa Osmanli'da da vardir saniyilesme belirtileri

 

Aslinda Menderes zamaninda ki icraatlari anlatan cok fazla kaynak bulabilirim ama daha tarafsiz, ozelliklede yabancilar tarafindan hazirlanmis dokumanlar bulmak istiyorum. Turkiye'de bu konuda tarafsiz bir yayin bulmak zor. Ama elli yil onceki Turkiye'de yasanmis seyleri anlatan yabanci bir kaynak bulabilmekte kolay bir is degil. Yuzlerce siteyi elemem gerek

Link to comment
Share on other sites

Eklemeden gecmek istemedim, Menderes hukumeti yada Demokrat Parti yazip Ingilizce sitelerde arattiginda, Turkiye'nin secimle gelen basbakanlarini asmis bir ulke oldugunu soyleyen, daha sonra ki askeri mudehaleler hakkinda bilgi veren, ordunun gunumuzde bile kendisini secilmislerin uzerinde goren bir kurum oldugunu belirterek konuyu noktalayan, butun bunlarin Turkiye gibi bir ulkedeki demokrasi gelisimi acisindan gercekten cok sasirtici oldugunu belirtmeyi de ihmal etmeyen yuzlerce site bulmak cok kolay oluyor.
Link to comment
Share on other sites

Evet.İmam Hatiplerin,Yüksek İslam Enstitülerinin açılması,din derslerinin konulması, deli Said'i bu ülkenin başına sarması, siz isterseniz bu ülkeye hilafeti de getirirsiniz demesi ve bu demokrasi değil kan davası demesi falan çok yararı olmuştur bencede :)

 

Ayrıca halk evlerini, köy enstitülerini, demir yolu ulaşımını bitirmesi,uçak imal atölyelerini kapatması,üniversiteleri milli eğitime bakanlığına bağlamak istemesi falan bunları nesi yararlı? Yararlı olduğu icraatları ekonomik olarak Türkiye'yi dünya açmasıdır belki.Oda tartışılır bugün hala o dönemde kalma borçların ödendiği söyleniyor.

 

Bunlar ezber dostum ya. Şu siz isterseniz bu ülkeye hilafeti bile getirirsiniz lâfı mesela... Kaç kişi bu sözler nerede, ne zaman sarfedilmiş biliyor? Bu halka söylenen bir şey değil, Menderes'in kabinesi 1955'te güvenoyu alamadığında DP'li vekillere söylenmiş bir söz. Hükümetini korumak için milletvekillerine hitap ediyor, onları ikna etmek için biraz abartıyor. Sırf şu işin bile bu kadar abartılması inanılmaz. DP ile ilgili Demirkırat belgeseli var, bu olayı detayıyla orada izleyebilirsin.

 

İmam hatiplerin de 1930'da kapatılmalarından sonra Menderes tarafından tekrar açıldığı olayı kolpadır. Bu 1949'da, CHP tarafından yapılmış bir şey.

 

Türkiye hangi dönemlerde somut olarak kalkınmış ona bakmak lazım.

 

Sanayileşme desek, 10 senelik DP döneminde 27 yıllık tek parti iktidarından daha başarılı olunmuş. Sanayinin milli gelirdeki payı 1923'te yüzde 16, 1950'ye gelindiğinde yine yüzde 16. 1969'a gelindiğinde yüzde 22'ye çıkmış.

 

Şehirleşme desen, o da milim oynamamış 27 yılda. o da 1950-60 yılları arasında yüzde 7 artmış, yüzde 25'ten yüzde 32'ye çıkmış. Köy enstitülerinin yansıttığı köylü köyünde kalsın zihniyetini de sorgulamak lazım. Şehirleşme gelişmenin temellerinden biridir. Sosyal hareketlilik olmadan, şehirli nüfus olmadan ne nasıl olacak?

 

Rakamlara bakmaya devam edelim. 10 yılda elektrik üretimi yüzde 256, demir-çelik üretimi yüzde 195, çimento üretimi yüzde 414, gübre üretimi yüzde 40.000, rafinaj kapasitesi yüzde 677, şeker üretimi yüzde 313, köy yolları yüzde 918, elektrikli köy sayısı yüzde 1.876, lise sayısı yüzde 120, hastane sayısı yüzde 181, doktor sayısı yüzde 860 oranında artmış.

 

Gerici bulunan Menderes döneminde işte bunlar yapılmış, zaten bu nedenlerden ötürü ben de Menderes'i bu ülkeye çok yararı olmuş bir insan olarak görüyorum. Altın çağ addedilen tek parti dönemi ile falan dilerseniz karşılaştırın...Cumhuriyetin ilk 27 senesinde kaç üniversite açılmış mesela, ondan sonraki 10 senede kaç üniversite açılmış bakın.

 

(Rakamları Taha Akyol'un Bilim ve Yanılgı kitabından aldım.)

 

Demiryollarına yeterli yatırım yapılmaması vb. şeyler elbette eleştirilebilir, ama eleştirilerde biraz daha insaflı, biraz daha makul, ve hepsinden önemlisi mümkün mertebe tarafsız olmak lazım.

Link to comment
Share on other sites

Aslinda Menderes zamaninda ki icraatlari anlatan cok fazla kaynak bulabilirim ama daha tarafsiz, ozelliklede yabancilar tarafindan hazirlanmis dokumanlar bulmak istiyorum. Turkiye'de bu konuda tarafsiz bir yayin bulmak zor. Ama elli yil onceki Turkiye'de yasanmis seyleri anlatan yabanci bir kaynak bulabilmekte kolay bir is degil. Yuzlerce siteyi elemem gerek

 

Yabancı akademisyenlerce hazırlanmış, akademik camiada iyi bir ünü olan ve bu dönemleri inceleyen, internette e-book olarak da kolayca bulabileceğin kitaplar var. Erik Jan Zürcher ya da Feroz Ahmad'in kitaplarını önerebilirim mesela.

 

Google books ile bile okuyabilirsin bir kısmını:

 

http://books.google.com/books?id=RInzgxRX5uEC&printsec=frontcover&dq=editions:ISBN1850433992&hl=tr#v=onepage&q&f=false

Link to comment
Share on other sites

Astur,

 

Aslinda Ataturk'u bir kisi kultu haline getirenler Demokrat Partililer. Kendisi oldukten sonra adeta unutulmustu, bunun nedenide kisisel kiskancliklari yuzunden abuk sabuk isler yapmasiyla unlu olan Inonu.

 

"O bizin kurtarici babamiz, o olmasaydi biz mahfolmustuk" akimini yaratanlar, tarih kitaplarini yeniden sacmasapan yazanlar, anitkabiri yapan, portlerini astiran, koruma ysalarini cikaran, paralarin uzerine yeniden resmini koyduranlar falan direkt Demokrat Partililer.

 

Sadece gunumuzdekiler, chp'de ki Inonu ekolunun devami olduklari icin bu denli gerzekce seyler idda edecek seviyelere iniyor

Link to comment
Share on other sites

Astur,

 

Aslinda Ataturk'u bir kisi kultu haline getirenler Demokrat Partililer. Kendisi oldukten sonra adeta unutulmustu, bunun nedenide kisisel kiskancliklari yuzunden abuk sabuk isler yapmasiyla unlu olan Inonu.

 

"O bizin kurtarici babamiz, o olmasaydi biz mahfolmustuk" akimini yaratanlar, tarih kitaplarini yeniden sacmasapan yazanlar, anitkabiri yapan, portlerini astiran, koruma ysalarini cikaran, paralarin uzerine yeniden resmini koyduranlar falan direkt Demokrat Partililer.

 

Sadece gunumuzdekiler, chp'de ki Inonu ekolunun devami olduklari icin bu denli gerzekce seyler idda edecek seviyelere iniyor

 

DP döneminde de kişi kültü güçlendi, haklısın. Ama kişi kültünün temeli Atatürk döneminde bizzat Atatürk tarafından atılmıştır. Yani DP başa geldiğinde de oldukça güçlü bir kişi kültü vardı. DP döneminde yapılanların açıklanması konusunda o dönemki siyasi çekişmelere bakmak lazım, paraya Atatürk'ün resminin yeniden konulması İnönü'ye karşı güçlü bir hamle olarak okunabilir mesela.

 

TD forumunda bu konuyu açtığım bir başlıkta biraz tartışmıştık:

 

http://www.turandursun.com/forumlar/showthread.php?t=23340

 

Türkiye'de kişi kültü konusunu etraflıca ele almak için cumhuriyet tarihini birkaç parçaya bölüp bunları ayrı ayrı incelemek gerekir bence. Öbür türlü kafalar çok karışıyor.

Link to comment
Share on other sites

DP döneminde de kişi kültü güçlendi, haklısın. Ama kişi kültünün temeli Atatürk döneminde bizzat Atatürk tarafından atılmıştır. Yani DP başa geldiğinde de oldukça güçlü bir kişi kültü vardı. DP döneminde yapılanların açıklanması konusunda o dönemki siyasi çekişmelere bakmak lazım, paraya Atatürk'ün resminin yeniden konulması İnönü'ye karşı güçlü bir hamle olarak okunabilir mesela.

 

TD forumunda bu konuyu açtığım bir başlıkta biraz tartışmıştık:

 

http://www.turandursun.com/forumlar/showthread.php?t=23340

 

Türkiye'de kişi kültü konusunu etraflıca ele almak için cumhuriyet tarihini birkaç parçaya bölüp bunları ayrı ayrı incelemek gerekir bence. Öbür türlü kafalar çok karışıyor.

Evet, Ataturk heykellerinin dikilmesiyle bizzat kendisi ilgilenmis olan bir isim.

 

Tarihte ayni seyi yapmis olan isimler: Joseph Stalin, Saddam Husseyin ve Turkmenbasi

Link to comment
Share on other sites

.....

Hasan Polatkan bu gucu bulamadi. Cunku neden kurban olarak secildigine mantikli bir yanit bulamiyordu.

Yaptigim arastirmalar sonucu ogrendigim uzere Hasan Polatkan, "ne olur yapmayin" cigliklari arasinda, yerlerde suruklenerek idama goturulmus :(

 

Sanirim kimse olmus bir insanin arkasindan bu detayi vermek istemiyor ve bu olay hakkinda susuyor, adam sanki zayif bir karakter sergilemis gibi yorumluyorlar herhalde.

 

Hic islemediginiz suclardan yargilanmisiniz, ustelik savunma yapmaniza bile izin verilmemis, ve asilmaya goturuluyorsunuz. Bu adamin ne yapmasi bekleniyordu ki bu sanki bir ayipmis gibi gizlenmek isteniyor?

 

Hasan Polatkan sadece rakami 3'e tamamlamak icin oldurulmus gibi gorunuyor. Olume giderken nasil aci cektigi daha cok vurgulanmalidir ki darbecilerin ne tip katiller oldugu gozlere daha net sokulsun, kendilerine duyulan nefret buyusun

Link to comment
Share on other sites

Hasan Polatkan'in olumu hakkinda neden derin bir sessizlik oldugunu ogrendim, konu dagilmadan yaziyim ciksin aradan

 

Meger o donem CHP'liler bu olayi anlatir, "korkudan altina etti korkak tavuk" diyerek adami asagilamaya calisirlarmis. Bu yuzden artik kimse bu tarjediyi yeniden hatirlamak istemiyor.

 

Gece gece icime daral geldi sunlari ogrendikce vallahi

Link to comment
Share on other sites

Bunlar ezber dostum ya. Şu siz isterseniz bu ülkeye hilafeti bile getirirsiniz lâfı mesela... Kaç kişi bu sözler nerede, ne zaman sarfedilmiş biliyor? Bu halka söylenen bir şey değil, Menderes'in kabinesi 1955'te güvenoyu alamadığında DP'li vekillere söylenmiş bir söz. Hükümetini korumak için milletvekillerine hitap ediyor, onları ikna etmek için biraz abartıyor. Sırf şu işin bile bu kadar abartılması inanılmaz. DP ile ilgili Demirkırat belgeseli var, bu olayı detayıyla orada izleyebilirsin.

 

İmam hatiplerin de 1930'da kapatılmalarından sonra Menderes tarafından tekrar açıldığı olayı kolpadır. Bu 1949'da, CHP tarafından yapılmış bir şey.

 

Türkiye hangi dönemlerde somut olarak kalkınmış ona bakmak lazım.

 

Sanayileşme desek, 10 senelik DP döneminde 27 yıllık tek parti iktidarından daha başarılı olunmuş. Sanayinin milli gelirdeki payı 1923'te yüzde 16, 1950'ye gelindiğinde yine yüzde 16. 1969'a gelindiğinde yüzde 22'ye çıkmış.

 

Şehirleşme desen, o da milim oynamamış 27 yılda. o da 1950-60 yılları arasında yüzde 7 artmış, yüzde 25'ten yüzde 32'ye çıkmış. Köy enstitülerinin yansıttığı köylü köyünde kalsın zihniyetini de sorgulamak lazım. Şehirleşme gelişmenin temellerinden biridir. Sosyal hareketlilik olmadan, şehirli nüfus olmadan ne nasıl olacak?

 

Rakamlara bakmaya devam edelim. 10 yılda elektrik üretimi yüzde 256, demir-çelik üretimi yüzde 195, çimento üretimi yüzde 414, gübre üretimi yüzde 40.000, rafinaj kapasitesi yüzde 677, şeker üretimi yüzde 313, köy yolları yüzde 918, elektrikli köy sayısı yüzde 1.876, lise sayısı yüzde 120, hastane sayısı yüzde 181, doktor sayısı yüzde 860 oranında artmış.

 

Gerici bulunan Menderes döneminde işte bunlar yapılmış, zaten bu nedenlerden ötürü ben de Menderes'i bu ülkeye çok yararı olmuş bir insan olarak görüyorum. Altın çağ addedilen tek parti dönemi ile falan dilerseniz karşılaştırın...Cumhuriyetin ilk 27 senesinde kaç üniversite açılmış mesela, ondan sonraki 10 senede kaç üniversite açılmış bakın.

 

(Rakamları Taha Akyol'un Bilim ve Yanılgı kitabından aldım.)

 

Demiryollarına yeterli yatırım yapılmaması vb. şeyler elbette eleştirilebilir, ama eleştirilerde biraz daha insaflı, biraz daha makul, ve hepsinden önemlisi mümkün mertebe tarafsız olmak lazım.

 

Dostum iyi hoş diyorsunda bu kadar hizmetin yapılmasının temeli yine DP öncesidir.Chp döneminde merkez bankasında 280 milyon dolarlık döviz rezervi vardı, 1954 yılında kasa boşaldı.Nitekim ondan sonrada ekonomik istikrarsızlıklar başladı.

 

Daha önce ateforumda bir liste asmıştım belki görmüşsündür.Tek parti döneminde yapılanlar.O listeyi tekrar buraya asmıcam.Bankalar,limanlar,sanat merkezleri,demir yolları,limanlar ve bi dolu fabrika.Üstelik bunların bir çoğu ekonomik buhran ve ikinci dünya savaşı sırasında açıldılar.Üstelik tek kuruş borç almadan.Menderes'te bunların üzerine illa ki birşeyler kattı,faydalı şeyler yaptı.

 

Ama benim hoşuma gitmeyen,eleştirdiğim nokta dine verdiği tavizler.Said Nursi'yi göklere çıkarması, kendi çıkarları için onu adice kullanması,komunizm bahane edilerek risalelerin peynir ekmek gibi okutulup halkın aptallaştırılması falan.Bugünde bunun ceremesini biz çekiyoruz.Ha 1950 ha 2011 zihniyet aynı.Gram fark yok.Bugünde dini sömüren,kendi çıkarları için tarikatları kullanan bir başbakan var.Vahim olan kısmı artık açık açık yapıyorlar bunu.

Link to comment
Share on other sites

Chp'leri islah etmek gercektende imkansiz. Ataturk hayattayken butun muhalefet partilerini irtica bahanesiyle kapattirmis ya da en bastan engellemis mesela. Bunlarin karsisina kim, ne zaman muhalefet olarak ciksa ayni suclamadan kurtulamiyor.

 

DP'lilere, yasam tarzlarina ve icraatlarina bakan herkez, bu kadronun Ataturk'u ve batili hayat tarzini haddinden fazla benimsediklerini ve bunlari halka propoganda seklinde empoze etmek istediklerini gorur.

 

Ornegin Ataturk'un putlastirilmasi onlarin icraatidir, giyimleri, kusamlari, halkin onunde surdukleri hayat tarzlari fazlaca moderndir. Yesilcam sinemasi onlarin iktidarinda basliyor, unlu musiki sanatcilari, gazinolar, balolar, mecmualar, plaklar daha belki binlercesi.

 

Butun bunlara ragmen dindar kesim hala onlari cok seviyor ve uzuluyor. Demek ki insanlarin hayat tarzina cok kafayi taktiklari dogru degil. Neden seviyorlar? Turkce ezan gibi muslumanlari rencide edici bir seyi duzeltmisler ve bir nebze ozgurluk vermisler. Yani bunlarla kendinizi kandirinca elinize ne geciyor anlamiyorum

Link to comment
Share on other sites

Pante

 

Bak babam yasinda adamsin gercekten hakaret etmek istemiyorum ama "hem devrim hem darbe" diye verdigin linke tiklayinca karsimiza cikan ilk resim Alparslan Turkes oluyor

 

Hadi buyur bakalım..

Ondan sonra salak deyince bozuluyorsun. Bunu böyle anlayan birinin IQ'su çocuklarınkinden bile düşüktür herhalde.

Konulara göre en uygun resmi yerleştiriyorum.

12 Eylül'ü anlatsaydım Kenan Evren'i koyardım.

Dersim'i anlattığım konuda Seyit Rıza'yı koydum.

İsa'yı anlattığım konuda Musa'nın resmini koyacak değildim herhalde.

Şimdi ilgili resimleri koyunca Evren'ci, Seyit Rıza'cı, İsa'cı mı oldum. Gerici yobazlardan farksızsın.

27 Mayıs darbesine de en uygun fotoğraf Türkeş'tir. Çünkü darbe onun ağzından duyulmuştur.

Link to comment
Share on other sites

Soyle bir bes on dakka dusunup ondan sonra cevap yazsaydin keske be pante, cok uyduruk olmus bu

 

Soyle izah edeyim

 

Hem devrim hem darbe linkine basiyoruz ve Kenan Evren cikiyor

 

Hem direnis hem ozgurluk diyorsun basiyoruz ve Seyit Riza(bunu yapmak icin Seyit Riza hayrani olman gerekir degil mi?)

 

Burda da devrim olarak kabul edilen olayin kahramani kim? Turkes. Artik daha ne diyim

Link to comment
Share on other sites

Soyle bir bes on dakka dusunup ondan sonra cevap yazsaydin keske be pante, cok uyduruk olmus bu

 

Soyle izah edeyim

 

Hem devrim hem darbe linkine basiyoruz ve Kenan Evren cikiyor

 

Hem direnis hem ozgurluk diyorsun basiyoruz ve Seyit Riza(bunu yapmak icin Seyit Riza hayrani olman gerekir degil mi?)

 

Burda da devrim olarak kabul edilen olayin kahramani kim? Turkes. Artik daha ne diyim

 

Saçmalama Jadı.

27 Mayıs demek Alpaslan Türkeş demektir, Cemal Gürsel demektir. Linke tıklayınca da onların resmi çıkar elbette.

Dersim demek, Seyit Rıza demektir. Dersim'e tıklayınca tabi ki Seyit Rıza çıkacak.

 

Bu konuda sana destek verecek, senin gibi düşünen bir kişi dahi bulamazsın.

Çünkü senden salağı olacağını sanmıyorum. Ne kadar anlatsam boş.

Link to comment
Share on other sites

İnönü: Büyük bir iş yaptınız, emrinizdeyim

 

27 Mayıs sabahı, İnönü`nün evinin önü bayram yeri gibiydi. Sokağa çıkma yasağına rağmen CHP`liler orada toplanmıştı.

 

Radyoda bildiriyi okuyan Türkeş de İnönü`nün yanına gelerek elini öptü. İhtilalden hemen sonra Ankara`ya gelen MBK Başkanı Cemal Gürsel`in yaptığı ilk işlerden biri de İnönü`yü arayıp emirlerinin olup olmadığını sormaktı.

 

İnönü`nün cevabı ise şaşırtıcıydı: "Asıl ben sizin emrinizdeyim..."

 

Jadı, aslı astarı olmayan cemaatçilerin-gericilerin uydurmalarını getirip asıyorsun.

Hiç mi merak etmedin, bu iddianın kaynağı nedir diye?

Biliyorum, sen "kaynak?" denildiğinde kitleniyorsun. Çünkü işin gücün uydurma.

Ama bil ki sallamaların karşısında daima o soruyu göreceksin. Şimdi soruyorum:

İnönü'nün "emrinizdeyim" dediğinin kaynağı ne?

Bu büyük bir yalandır. İnönü darbeye destek vermemiştir.

 

Bak bu konuda sana Atatürkçülerden de değil, tarihçi ve Taraf gazetesi yazarı Halil Berktay'dan örnek vereyim:

 

İnönü, askeri müdahaleyi onaylamadı ve bu sayede iktidara gelmeyi, askeri müdahalenin başbakanı olmayı hiç istemedi. 1958-59 yıllarında DP yönetimi parlamenter faşizme yöneliyordu. İktidarı ne pahasına olursa olsun bırakmamak eğilimi gösteriyordu. İnönü, halk muhalefetinin DP’yi devirmesini, DP’yi barışçı yoldan seçimle yenilgiye uğratmayı istiyordu.

 

İnönü, darbe başbakanı olmayı reddetti

 

Link to comment
Share on other sites

Sanki Atatürk ve CHP demokratik yollardan seçilerek iktidara gelmiş ve ülkedeki demokrasiyi yok edip yerine diktatörlüğü inşa etmiş gibi konuşuyorsunuz.

Efendim Atatürk muhalefet partilerini kapatmış da falan filan.

Ortada Osmanlı'dan kalma bir yobaz şeriatçı zihniyet yokmuş, cumhuriyet yeni kurulmamış da 100. yılını kutluyormuş gibi konuşuyorsunuz.

Cumhuriyetin kuruluş dönemini 2000'li yılların liberal gözlüğüyle göremezsiniz.

Bunu gözünüzden çıkarın.

Halk o dönemde kul/tebaa/ümmet statüsünden vatandaş millet statüsüne yükseltilmeye çalışılmıştır. Ama bilinç hala daha kul/tebaa/ümmet statüsündedir.

 

Sanki Osmanlı dönemi ortada yok da modern bir İngiliz demokrasisinin olduğu bir yerde Atatürk ortaya çıkmış gibi konuşmayın, komik oluyor. :lol:

 

Ama tabii Osmanlı'yı cumhuriyetten daha özgür ve modern bulan Jadı'ya diyecek laf yoktur.

Link to comment
Share on other sites

 

Ayrıca halk evlerini, köy enstitülerini, demir yolu ulaşımını bitirmesi,uçak imal atölyelerini kapatması,üniversiteleri milli eğitime bakanlığına bağlamak istemesi falan bunları nesi yararlı?

 

Köy Enstitülerinin kapatan CHP'dir. Açan da CHP'dir.

 

Neden kapatılmıştır Köy Enstitüleri: Anadolu insanı uyanacak, toprak ağalarından, yüksek bürokratlardan, sağcı, gerici yobazlardan vb. hesap soracak, düşünecek, sorgulayacak diye CHP korkmuştur.

 

Ama CHP süper ilerici, Kemalist bir parti değil miydi denilecek şimdi...

 

CHP'nin ilericiliği yukarıda sınırlarını çizdiğim çizgi çerçevesindedir. Ve bunu aşamamıştır; aşabileceğini de sanmıyorum.

 

Bunu anlamak için Kemalizme duygusal biçimde değil, gerçekçi biçimde bakarak, zaman zaman öz eleştiri yapabilmek, doğru ile yanlışı birbirinden ayırabilmek gerekir.

 

Ama açık biçimde söylüyorum Kemalistlerin birçoğu en baştan, uygulamada, Kemalizmi dogmatik bir hale sokmuşlardır.

 

1960 ihtilali Kemalistler için bir kırılma oluşturabilirdi ama ne yazık ki oluşturamamıştır. (Bazıları bunun dışında tutulabilir.)

 

Tabii bunun asıl sorumlusu sadece Kemalistler değildir.

Link to comment
Share on other sites

Butun herseyin gercek oldugunu sende bildigin halde kanit diye her seferinde insanin vaktini bos yere ziyan ediyorsun. Asagida Selcuk universitesinden Yrd Doc.Dr Mustafa Arikan tarafindan yayinlanmis akademik bir makale var. Her sayfa altinda kaynakca, akademik kurallara uyularak veriliyor.

 

Makalenin 306. sayfasinda gecen paragrafta bahsi gecen telefon konusmasi(Bayar ve Inonu arasinda), altta kaynagiyla birlikte verilmis. Yazilari copy/paste yapamadigim icin buraya koymuyorum. Zaten yazinin tamamini okuyanlar, Inonu'nun darbedeki rolu hakkinda sorularina net yanitlar alacaklar.

 

 

http://www.turkiyat....dergi/s4/21.pdf

 

Hasan Polatkan'in infazina iliskin kaynak verebilecegime dair hicbisey soylemedim. Olay hakkinda derin bir sessizlik var dedim. Idam edilenlerden birinin yalvar yakar suruklenerek oldurudugune dair aklimda nerden bilmedigim birseyler vardi. Donem hakkinda bilgi sahibi oldugunu dusundugum ve ismini veremeyecegim kisilere e-mail yoluyla sordum, evet oyle dediler. Ama hala kanit diye usteleyene kanitim yok

 

Sadece arastirdiginiz takdirde Menderes ve ozellikle Zorlu'nun son anlari, olume giderken neler yaptiklarini anlatan cok sayida kaynak buluyorsunuz. Polatkan ise hic anlatilmiyor. Digerleri gibi ailesine yazdigi son bir mektup veya yolladigi mesaj dahi olmadigi goruluyor. Benim yorumuma katilmak ya da katilmamak okuyucularin kendi tercihidir.

 

Insanlarin tarihsel olaylari arastirip bunlar uzerine kendi yorumunu yapma ve bu tip platformlarda paylasma hakki vardir. Bu yoruma varmamizin gerekcelerini belirtir, tekdiri okurlara birakiriz. Kafamizda tasidigimiz beynin en onemli fonksiyonu ordan burdan duydugumuz seyleri papagan gibi tekrarlamak degil, kendimize has yorumlar getirebilmektir diye dusunuyorum. Her iddayi kanit getir yoksa yalancisin sozleriyle taciz etmek, en yumusak tabirle cehalettir.

 

Ornegin, Polatkan'in idam sayisini sadece 3'e tamamlamak amaciyla kurban edilmesi tamamen kendimce vardigim bir sonuctur. Basligi en basindan okuyanlar bu sonuca nasil vardigimi gorur, hakli olup olmayacagima kendisi karar verir. Bunlari kanit ta kanit diye yalanladigini sanmak aptalliktir. Lutfen dusunen, tartisarak konulari irdelemek isteyen insanlara biraz saygi

Link to comment
Share on other sites

1960 ihtilali hakkında çok şey söylendi.

 

Menderes sanki demokrasi, özgürlük halk kahramanı gibi anlatıldı. Gerçekten öyle miydi?

 

Doğrusu hiç sanmıyorum. Milyarda bir bile ihtimal vermiyorum.

 

"Ama darbeler kötüdür, demokratik yolla iktidar gelmiş birine saygılı olmak zorundayız" denilecek belki.

 

Peki demokratik yolla iktidar gelen kimseler demokrasiyi yok etmek isteseler ne olacak? Örneğin Hitler gibi biri çıkıp demokratik yolla iktidar gelse, ona saygılı mı olacağız; ona karşı yapılacak askeri darbeyi yerden yere mi vuracağız?

 

Hitler'i indirmek için askeri bir darbe olsaydı bunu çok eleştirmezdim doğrusu. Özellikle Hitler'in savunmak için bunu yapmazdım. Çünkü Hitler'in savunulacak bir yanı yok.

 

Menderes'in de savunulacak bir yanı yok.

 

Ama sırf sağcılığı savunmak için yine de onu savunabilirsiniz. Orası bana uymaz ama.

Link to comment
Share on other sites

“ Evet, Menderes, rejimi çığrından çıkaran çeşitli yöntemler uygulamıştı. Ama, Menderes’in bu çılgınlıklarına karşı, genelde İsmet Paşa muhalefetinin de kışkırtıcı bir rolü zaman zaman üstlendiği de gerçekti. Muhalefetin içinde-küçük de olsa- görev yapmış olanlar, biz, çılgınlıklara karşı kışkırtmaların da tezgâhlandığını görmüştük”

 

(Cüneyt Arcayürek, Bir İktidar Bir İhtilal (1955-1960), Ankara, 1984s.241).

Link to comment
Share on other sites

Menderes'e yöneltilen suçlamalar [değiştir]

Örtülü Ödenek Davası: Örtülü ödenek paralarını zimmetine geçirmekten yargılandı. 13 oturum sürdü ve 2 şubat 1961 de suçlu olduğu yönünde karara varıldı. Yürürlükteki kanunda örtülü ödenekteki kaynakların Başvekil tarafından sınırsız olarak ve kayıt tutulmadan harcanabileceği açıkça belirtildiği halde, bu mahkeme 10 yıllık Örtülü Ödenek kayıtlarını istedi. Menderes, bir kısmı da Kıbrısta kurdurduğu Türk Mukavemet Teşkilatı için harcandığı sonradan ortaya çıkan bu harcamaları açıklamadığı için bu dava sonucunda 4,877,780 lirayı zimmetine geçirmekten suçlu bulundu ve paranın tahsili için Aydın'daki arazilerine el kondu. Örtülü ödenek davası konuşulurken savunma tarafı, Amerikan gizli servisinin Türk istihbarat servisine para vererek Menderes'in telefonlarını dinletirecek kadar teşkilata hakim olduğunu iddia etti. Menderes ve Başbakanlık Müsteşarı Ahmet Salih Korur, suçlunun o dönemin MİT müsteşarı Behçet Türkmen olduğunu iddia etti.[15]

6-7 Eylül Olayları: 6-7 Eylül Olayları'na önceden haberi olduğu halde müdahele etmemek,

Vatan Cephesi: Kurulan bir örgütü başka bir sınıf üzerinde baskı aracı olarak kullanmak,

Vinileks firmasına Türkiye Vakıflar Bankasından kredi verdirmekle suçlanmıştır. Adnan Menderes tarafından kurulan bu Bankanın 27 Mayıs darbesine kadar Umum Müdürlüğü'nü yapan ve 1961 seçimlerinden sonra tekrar aynı Bankanın Genel Müdürlüğüne getirilecek olan Sabahattin Tulga yaptığı savunmada krediyi, suni deri imal ederek ithal ikamesi yapacak bu firmanın karlı olacağına inandıkları için verdiklerini; nitekim darbe sonrası işbaşına gelen yeni Banka yönetiminin de aynı firmaya ilave kredi verdiğini belirtmiştir. Buna rağmen bu mahkeme Menderes ve Hasan Polatkan'ı bu davadan da suçlu bulmuştur.

İstanbul'da Bulvar ve yol açmak için pek çok vatandaşın evini, parasını geciktirerek ya da hiç ödemeden istimlak etmek,

Kanuna aykırı olarak üniversite basmak ve halka ateş açtırtmak,

Bazı muhalefet milletvekillerinin ve muhalefet liderinin seyahat özgürlüğünü kısıtlamak,

Döviz Yasası'nı ihmal etmek,

Devlet radyosunu siyasi çıkarları için kullanmak,

Halkı Demokrat İzmir gazetesinin matbaasını tahrip etmeye teşvik etmek

Kırşehir'in haksız olarak ilçe yapılması,

Yargı bağımsızlığının ihlali,

1957 seçimlerinin erkene alınarak kanuna aykırı olarak tarihinin değiştirilmesi,

Tahkikat Komisyonu'nun kurulup olağanüstü yetkilerle donatılması,

CHP'nin mallarına "haksız" yere el konulduğu iddiaları,

Anayasa'yı ihlal[36].

Menderes, 13 ayrı davadan yargılandı ve Bebek Davası dışındaki bütün davalardan suçlu bulundu.[37]

 

Menderes'e yapılan suçlamalar yukarıdadır.

 

Kırşehir'i ilçe yapması pekte demokrat olmadığını gösteriyor.

Link to comment
Share on other sites

Zorlu sehpaya büyük bir soğukkanlılıkla çıkmıştı. Cellâdın telâş etmesi üzerine “acele etme” demiş, daha sonra cellâdın iskemleyi çekmesine fırsat vermemiş ve iskemleyi iterek kendisini boşluğa bırakmıştı. Polatkan infaz yerine kendisini kaybetmiş halde getirilmiş, daha önce mektup yazması için verilen bir kâğıdı da reddetmişti. İnfaz sırasında da hiçbir şey söylememişti.

Kaynak: 1962 Türkiye Yıllığı, İstanbul 1962, s. 151.

 

1957'de meclis kursusunden Inonu "beni kizdirmayin. Kizdigim zaman yapamayacagim sey yoktur" tehdidini savurur
Link to comment
Share on other sites

Create an account or sign in to comment

You need to be a member in order to leave a comment

Create an account

Sign up for a new account in our community. It's easy!

Register a new account

Giriş yap

Already have an account? Sign in here.

Sign In Now
×
×
  • Create New...