Jump to content

27 Mayis 1960 Darbesi


evrensel-insan

Recommended Posts

27 Mayis 1960 askeri darbesi, TC tarihinde acik bir sekilde, militarist ve askeri idarenin toplumun ve halkin onayini almadan, sivil gidisate son vermesi ve getirdigi Anayasal yanli, dayatmali ve TC tarihi adina her turlu insan haklarinin ve evrensel hukukun cignendigi bir donemdir.

 

1940 sonlariyla, gelen cok partili sistemin getirdigi getirecegi cesitlilige ve cok seslilige 10 kusur sene bile tahammul edemeyen bir anlayisin urunudur.

 

Turkiye tarihindeki darbeci, baskici, militarist anlayisin, ilk defa su yuzune cikisidir.

 

Bilindigi gibi, bu darbe "aliskanlik yapmis" ve her 10 senede bir tekrar edilmistir.

 

Bugun bu darbeci zihniyet, cesitli gorunumlerle Turkiye'de hala devam etmektedir.

 

Saygilarimla;

 

evrensel-insan

  • Like 2
Link to comment
Share on other sites

Ust yapinin bir cesit, guc ve otorite temelli iktidarla degistirilmesi bir devrimdir.

 

Yalniz, her darbe bir devrim degildir.

 

Bir hareketin devrim olarak anilabilmesi icin, onun eskiye nazaran bir yenilik ve ilericilik icermesi gerekir.

1960 darbesi, aksine ulkeyi ileri degil, geriye goturmustur.

 

Oyuzden her ust yapi yikimi bir darbe olabilir, ama devrim olamaz.

 

Devrim/karsi devrim karsitligi da, bu temelde degerlendirilir.

 

Dolayisiyle mevcut insan haklari evrensel hukuk ve hak ve ozgurlukler, eger bir darbe sonucu genisletilemez, ileriye tasinamaz; aksine, olan da yasaklanir ve tek tarafli bir hakimiyet icerigine burunurse, bu devrim olmaz, darbe olur.

 

Buradaki olcut, insan haklari ve evrensel hukuk guvenceli hak ve ozgurluklerdir.

 

Bunlarda, ayrimci bir etigin (din ya da milliyet), tarafliliginin hakimiyetinde degil, toplumun farkli halklarinin hak ve ozgurluklerini saglama temelinde ele alinir.

 

Bu anlamda da, 1960 askeri hareketi, devrim icerigi tasimaz.

 

Saygilarimla;

 

evrensel-insan

Link to comment
Share on other sites

  • 4 weeks later...

Devlet idareciliğinde genel yönetici yaşı 50 civarında;

1960 yılında 50 yaşında biri bu gün 100 yaşında. 1980 yılında 50 yaşında biri bu gün 80 yaşında.

Yani demirel vb. bir kaç kişi dışında yaşayan az sayıda insan var. Zira türkiyede ömür 60-65 yaş arası.

Orduda ise her kademe 2 yılda değişse 25 defa üst kademe değişmiş olur ki. İki sezonda sezer ve gül farkı ortada.

Bu gün daha modern ve demokratik bir düşünce sistemindeyiz.

 

Ancak malum davlarda yargılananların ben bir darbe düşüncesinde olduğuna inanmıyorum.

Aynı şekilde CHP gibi veya ulusalcı veya bir brokratında darbeye destek olabileceğine bu çağda ihtimal vermiyorum.

Darbelerden canı yanan protesto eden ve söylem geliştiren sağ-sol içindeki insanlara;

O zamanlar devletçi çizgiyle destek veren cemaatler vs. bu gün her gün bir darbe haberi gündeme getiriyorlar.

Zaman, habervaktim vs. kalsa her gün darbe olabilir.

 

Bunca insanın yargısı kesinleşmeden tutuklanması ve tutuklu yargılanmasına sundukları destekle;

insan hakları vs. için darbeye karşı olmaları büyük çelişki hatta şüphelendirici.

 

Bana göre şuanda her darbe söylemi şu zaman itibari ile bu grup tarafından tutuklulukları halk tarafından desteklenmesi için yapılan bir propaganda. Halk tarafından desteklenmesi (uyku modunda) ve hukuk arasında ki farkda zaten en büyük darbe.

 

“Kimse özgür olduğuna inanan birinden daha iyi bir köle olamaz” Goethe

 

27 Mayis 1960 askeri darbesi, TC tarihinde acik bir sekilde, militarist ve askeri idarenin toplumun ve halkin onayini almadan, sivil gidisate son vermesi ve getirdigi Anayasal yanli, dayatmali ve TC tarihi adina her turlu insan haklarinin ve evrensel hukukun cignendigi bir donemdir.

 

1940 sonlariyla, gelen cok partili sistemin getirdigi getirecegi cesitlilige ve cok seslilige 10 kusur sene bile tahammul edemeyen bir anlayisin urunudur.

 

Turkiye tarihindeki darbeci, baskici, militarist anlayisin, ilk defa su yuzune cikisidir.

 

Bilindigi gibi, bu darbe "aliskanlik yapmis" ve her 10 senede bir tekrar edilmistir.

 

Bugun bu darbeci zihniyet, cesitli gorunumlerle Turkiye'de hala devam etmektedir.

 

Saygilarimla;

 

evrensel-insan

Link to comment
Share on other sites

Saygideger osarici;

 

Özgürlük Allahın kölesi olmaktır.-osarici-

Bu ozgurluk hem evrensel degil, hem de insansal degil. Cunku dunyada, hem kole olmayan hem de birak Allah'in kolesini veya Allahi bilip te ona inanmayani, dunya'daAllah kavramini duymayan insanoglu sayisi, duyandan fazla.

 

Peki, senin tanimina gore sen ozgur musun?

 

Eger ozgur degilsen, kime/neye bagimlisin?

 

Saygilarimla;

evrensel-insan

Link to comment
Share on other sites

Fatin Rustu Zorlu

 

Turkiye ilk olarak, o zamanlar Ortak Pazar denilen Avrupa Birligi'gine bu degerli devlet adami zamaninda basvurmustur. O zamanlar ne muzakere vardi, ne kriterler. Avrupa savastan henuz yeni cikmis, simdiki konumundan oldukca farkli bir durumdaydi. Ne zengindi nede simdiki kibirinden eser vardi

 

Ne yazik ki bu alcaklarin yaptigi darbe hem bu firsati kacirmamiza, hem bu insanlarin cok buyuk acilar yasamasina sebep oldu

 

http://findarticles.com/p/articles/mi_7057/is_2_9/ai_n28498815/

 

1957’de Ortak Pazar adı ile kurulan, adı daha sonra Avrupa Ekonomik Topluluğu’na (AET), 1993’te de Avrupa Birliği’ne (AB) dönüştürülen Avrupa’daki bu yeni oluşumun yakın gelecekte muhteşem bir medeniyet projesine dönüşeceğinin ilk farkına varan Demokrat Parti olmuştu.

Türkiye’nin resmi üyelik başvurusundan 17 gün sonra ülkemize gelen Federal Almanya’nın Ekonomi Bakanı Ludwing Erhard, Başbakan Adnan Menderes’in Beylerbeyi Sarayı’nda onuruna verdiği yemekte şöyle diyordu:

"Türkiye’nin Ortak Pazar’a alınmasına Fransa, İngiltere ve Almanya olumlu bakmaktadır."

 

Ayrica, Turkiye'nin Kibris'ta garantor ulke olmasinda cok buyuk rol oynamistir. Su yaziyi iyi okuyunuz:

 

http://www.stratejikboyut.com/yazi/fatin-rustu-zorlu-neden-asildi-404.html

 

Kemalistler, Turkiye'yi her zaman ellerinden geldigince disa kapali tutmaya calismis(abd ile iliskileri haric), ic somurge haline getirip uzerimizde istedikleri gibi at kosturmayi amaclamistir. Bu sapkin akim yuzunden ulkemiz cok buyuk firsatlari, degrli evlatlarini kaybetmis.

 

Neyseki cok yakinda tarih sayfalarinda yerini almak uzere.

 

Ben gercekten insanlarin bu alcaklar tarafindan daha fazla aldatilmalarini, sahte oculer ile korkutulmalarini gormek istemiyorum. Bu kadar saf olmayin, lutfen

Link to comment
Share on other sites

Bilindiği üzere İsmet İnönü ve ekibi denge politikası gütmeyi seven, “küçük olsun bizim olsun” yaklaşımına bel bağlayan statükocu, değişime dirençli idareci profilini temsil etmektedir. Bu anlayış, konu dış politika olduğunda daha da belirginleşir. Sadık bir İnönücü olan Orhan Birgit bile, Türkiye’nin o dönemdeki politikasını “karınca ezmez” ve pasif olarak tanımlamaktadır. Bu yaklaşım, Fuad Köprülü’nün bakanlık yaptığı DP’nin ilk dönemindede aynen devam etmiştir. Birgit’in şu cümlesi oldukça dikkat çekici: “CHP’den devraldığı dış politikayı aynı ihtiyatlı tutum için yürüten Fuat Köprülü bize Türkiye’nin Kıbrıs üzerinde herhangi bir iddiası olmadığını söylemişti”. Evet, CHP’nin de, bu çizgiyi sürdüren Köprülü’nün de düşüncesine bakacak olursak Türkiye’nin Kıbrıs üzerinde herhangi bir iddiası yoktu. Oysa Fatin Rüştü Zorlu, uluslararası dengeleri de altüst edecek bir biçimde bu pasif politikaya son veriyor, Türkiye’nin ağırlığını koymasına vesile oluyordu. Ve bu amaçla gizli bir yapılanma olan Türk Mukavemet Teşkilatını kurduracaktı.

 

http://www.stratejikboyut.com/yazi/fatin-rustu-zorlu-neden-asildi-404.html

Link to comment
Share on other sites

Saygideger osarici;

 

Özgürlüğümün konu ile ilgisi nedir?-osarici-

Peki konunun "Allah'in kolesi olmak" ile ilgisi nedir?

 

Bu arada darbenin karakterinden olsa gerek, darbeyi yapanlar bile "mecbur kaldik" deyip, darbelerine bahane bulurlar.

 

Darbeleri kimse "sevmez" zaten.

 

Saygilarimla;

evrensel-insan

Link to comment
Share on other sites

Hasan Polatkan

 

Adnan Menderes ve Fatin Rustu Zorlu'nun idamlari, Inonu ile olan ailesel ve siyasal catismalari ile aciklansa bile, Hasan Polatkan'in neden idam edildigini bugun bile kimse tam olarak anlayabilmis degildir.

 

Hakkinda acilan yolsuzluk davalari gulunctu, zaten idda edilen suclari islemedigi sonradan anlasilmistir. Ustelik bu kisinin savunma yapmasina dahi izin verilmemistir. Engizisyon mahkemeleri bile savunmasini yapamayan bir sanigi idam etmemistir.

 

Cok uzucudur, bu kisi idama goturulurken, digerleri gibi metanetini koruyamamis. Bunu dusunmek benim icimi daha cok burkar

 

Iste bu psikopat diktatorlerin, sandikta maglup edemedikleri siyasi rakiplerinden aldiklari intikam budur

Link to comment
Share on other sites

İnönü: Büyük bir iş yaptınız, emrinizdeyim

 

27 Mayıs sabahı, İnönü`nün evinin önü bayram yeri gibiydi. Sokağa çıkma yasağına rağmen CHP`liler orada toplanmıştı.

 

Radyoda bildiriyi okuyan Türkeş de İnönü`nün yanına gelerek elini öptü. İhtilalden hemen sonra Ankara`ya gelen MBK Başkanı Cemal Gürsel`in yaptığı ilk işlerden biri de İnönü`yü arayıp emirlerinin olup olmadığını sormaktı.

 

İnönü`nün cevabı ise şaşırtıcıydı: "Asıl ben sizin emrinizdeyim..."

 

-27 Mayıs 1960 Cuma sabahı, saat üç. Radyo spikerinin ifadesiyle önce İstanbul Radyosu ilk `müjdeyi`(!) verdi. Sıra Ankara Radyosu`ndaydı. Albay Alparslan Türkeş, kalın ve tok sesiyle ihtilal haberini Türkiye`ye duyuruyordu: "Sevgili vatandaşlar. ...TSK, memleketin idaresini eline almıştır..."

 

Aynı saatlerde Ankara`da Örfi İdare Karargâhı`nda ihtilali başaran subaylar ilk toplantılarını yapıyordu. Ayaküstü alınan kararlarla ilk tayinler yapılıyordu.

 

Hukukî meseleleri danışmak için getirilen Yargıtay ve Danıştay başkanları da orada hazır bulunuyordu.

 

İhtilali radyodan duyan yüzlerce CHP`li ve pek çok subay, İnönü`nün Ankara`daki Ayten Sokak`taki evinin önünde kutlama yapıyordu!

 

Kalabalığın İnönü`nün evinin önünde toplandığını öğrenen Türkeş, bildiriden hemen sonra bir tabur askerle oraya geçti. İçeri girip İnönü`nün elini öptü.

 

İhtilal ile ilgili kısaca bilgi verdi, sonra sarılıp ayrıldılar. İhtilalin ikinci günü ise bu kez Cemal Gürsel, İnönü`ye telefon edip, "Ne isterseniz, ne zaman isterseniz emrinizdeyiz." diyecekti.

 

İnönü de Gürsel`e, "Büyük bir iş yaptınız. Başarınıza yardımcı olmak için asıl ben sizin emrinizde olacağım."

şeklinde cevap verecekti.

 

http://www.ozgundurus.com/Haber/Guncel/27052010/Iste-27-Mayisin-ses-kayitlari-ve-goruntuleri.php

Link to comment
Share on other sites

"Türkiye’nin Ortak Pazar’a alınmasına Fransa, İngiltere ve Almanya olumlu bakmaktadır."

 

Jadıcım ben de 1960 darbesinin ve sonuçlarını şiddetle kınayanlardanım.Fakar yazdığın yazıdaki alıntı ile ilgili bir eleştirim olacak.İngiltere Ortak Pazar'a ne zaman katıldı?

Link to comment
Share on other sites

60 darbesi enine boyuna tartışılır.Menderes bugün ülkenin bu hale gelmesinin en büyük sorumlularından biridir.Ama 61 anayasası bugüne kadar hazırlanmış en özgürlükçü ve demokratik anayasadır.O zamanlar belki Avrupa standartlarının bile üzerinde bir Anayasaydı.
Link to comment
Share on other sites

Bence Menderes'in zararından çok yararı olmuştur bu ülkeye. Çok somut ilerlemeler yaşandı bu ülkede Menderes döneminde.

 

Evet.İmam Hatiplerin,Yüksek İslam Enstitülerinin açılması,din derslerinin konulması, deli Said'i bu ülkenin başına sarması, siz isterseniz bu ülkeye hilafeti de getirirsiniz demesi ve bu demokrasi değil kan davası demesi falan çok yararı olmuştur bencede :)

 

Ayrıca halk evlerini, köy enstitülerini, demir yolu ulaşımını bitirmesi,uçak imal atölyelerini kapatması,üniversiteleri milli eğitime bakanlığına bağlamak istemesi falan bunları nesi yararlı? Yararlı olduğu icraatları ekonomik olarak Türkiye'yi dünya açmasıdır belki.Oda tartışılır bugün hala o dönemde kalma borçların ödendiği söyleniyor.

Link to comment
Share on other sites

Bence Menderes'in zararından çok yararı olmuştur bu ülkeye. Çok somut ilerlemeler yaşandı bu ülkede Menderes döneminde.

Turkiye'nin ilk sanayi atiliminin basladigi donem sanirim

 

Kendisini diktatorluk kuracakti suclamasiyla idam edenler de bu ulkede bizzat sadistce diktatorluk yapmis kisiler ayriyetten

 

Zaten deniyor ki, o zaman ki savunma bakani Ethem Menderes kendisinin cok yakin bir dostuydu ve gidisatin tehlikeli olduguna, hemen erken secime gitmeye Menderes'i ikna etmisti. Ama buna Calel Bayar karsi cikmis, hatta tavri "oyle bisey yaparsan sicarim senin carkina" tarzinda. Sonra cok vicdan zabi duymustur heralde

Link to comment
Share on other sites

 

 

Ayrıca halk evlerini, köy enstitülerini, demir yolu ulaşımını bitirmesi,uçak imal atölyelerini kapatması,üniversiteleri milli eğitime bakanlığına bağlamak istemesi falan bunları nesi yararlı? Yararlı olduğu icraatları ekonomik olarak Türkiye'yi dünya açmasıdır belki.Oda tartışılır bugün hala o dönemde kalma borçların ödendiği söyleniyor.

Aslinda soylemeden gecmek istemem, koy enstituleri, toprak reformu gibi bu ve benzeri uygulamalarin hepsi bir ulkede sanayilesmeyi-kentlesmeyi yavaslatir, koylulugu cazip hale getirir ve verimi dusurur. Ataturk ve ekibi gercekten iyi niyetle Turkiye'yi batililastirmak, modernlestirmek, islamin baskinligini azaltmak isteginde samimi idiyse herseyi fena halde gotunden anlamislar. Ama su da var, ulkenin sanayilesmesi icin disa acilmasi sarttir, ice kapanikken tarimdan daha fazlasini yapamazsin

 

Ulkenin kalkinmada kullanmak amaciyla dis borc almasinda aslinda en ufak bir sakinca yoktur. Bunlar yuzunden bagimsiz olamiyoruz demek cok ucuz bir yalan. Ama aldigin borcun faiz orani ve ne gibi yatirimlarda kullanildigi cok onemlidir bu noktada.

 

Menderes ve hukumetinin demiryollari yerine otoyol yapimina agirlik vermesini bende cok yanlis buluyorum. Yanlis buldugum daha bircok icraatlari da var. Putperest olmadigim icin bu ekibin butun icraatlarini savunmalim derdinde olmadigim bilinmeli

Link to comment
Share on other sites

Anlatilanlara gore, ozellikle Fatin Rustu Zorlu, idami esnasinda cok buyuk bir metanet sergilemis, kimsenin kendisine acimasini istememistir.

 

Menderes ise zaten idamina kadar yasamis oldugu surecte cok agir fiziksel ve duygusal iskenceye maruz kalmis, artik direnecek dermeni kalmamistir. Onunda idam edilirken en ufak bir zayiflik sergilememis oldugu biliniyor.

 

Bu kisiler, idam edilmelerinin asil nedenini bildiklerinden dolayi, Inonu'nun sadist duygularini daha fazla oksamamak adina bu cesareti sergileyecek gucu bulamislerdir. Aslinda iclerinde cok buyuk firtinalar koptugunu tahmin etmek zor degil.

 

Hasan Polatkan bu gucu bulamadi. Cunku neden kurban olarak secildigine mantikli bir yanit bulamiyordu.

Link to comment
Share on other sites

Create an account or sign in to comment

You need to be a member in order to leave a comment

Create an account

Sign up for a new account in our community. It's easy!

Register a new account

Sign in

Already have an account? Sign in here.

Sign In Now
×
×
  • Create New...