Jump to content

Ataturk uzerine


evrensel-insan

Recommended Posts

Türk halkının kültürü Araplaştırılmıştır. İlkel bir dinle halkın beyni yüzlerce yıl boyu tecavüze uğramıştır.

 

İşte o beyinlerin devamı, bugün çıkıp çağdaş, yenilikçi, ilkellikten uzak yaşamak ne demek anlamadığı gibi, o ilkelliği matah bir şeymiş gibi sunmayı demokrat olmak falan zannetmektedir.

 

İslam bu.. Her kılığa bürünüyor tabii. Dinden çıkmış olsanız bile o beynin toparlanması öyle pek kolay olmuyor.

 

Allah, Arap gelenek ve dinini sizin başınızdan eksik etmesin. Bize uzak, Allah'a yakın olunuz.

 

Bu forum işgale uğramış..

Yok öyle yağma.......

 

Hepimiz buradayız, hepimiz Atatürk'üz.

Link to comment
Share on other sites

Ulkeyi araplasmaktan kurtarmak nasil bir mantiktir, ilericiliktir? Araplar da insan ve milletler halklar arasinda tarih boyunca her zaman kultur alisverisi olmustur. Bizzatihi bu kulturel melezlesme ve alisveris insan uygarligini ilerleten yeni tekniklerin edebi akimlarin felsefelerin cografyadan cografyaya tasinmasini saglamistir. Birakin kardesim halkin kulturuyle oynamayi.Halkin kulturuyle oynamaya calismak bilimsellik degil bildigin gericilik ve zorbaliktir. Bunu buyuk bir fikirmis gibi sunanlardan bikkinlik geldi.

 

 

Keşke Atatürk bunları düşünebilseydi de her şeyi olduğu gibi bıraksaydı. Nasıl büyük bir zorbaymış, değil mi?

 

Senin ne haddine?

Sen hangi hakla bu halkın kültürüyle oynadın, bırakmadın ki Arap gibi yaşasın, o şahane medeniyeti devam ettirsin...

Bak Araplar ne kadar çağdaş, ne kadar ileri, ne kadar mutlu mesut bu kültürüyle..

 

Ah Atatürk ah!

Sen ne haddini bilmez, ne cahil, ne zor adammışsın da Türk'ün Ararplaştırılmasını engellemek istemişsin.

 

-----

 

Hey Allah'ım ya...

Sizi sipariş mi etmişler anlamadım ki...

Link to comment
Share on other sites

Aynı platformda farklı fikirlerin ifade edilmesini "işgal" addeden son derece demokrat bir grup Atatürk (?) ile karşı karşıyayız sanırım. Belki de TD'deki kişi kültü konulu başlığın güncel bir versiyonunu buraya taşımak lazım, bilemiyorum faydası olur mu.

 

Değişik insanlarsınız vesselam, ne ben ne de Poyra AKP hükümetinden, referandumdan vs. söz etmemişiz ama siz karşı tarafa da replik uydurup onunla tartışmayı huy edindiğinizden kendi kendinize de güzel eğleniyorsunuz.

Link to comment
Share on other sites

Yargıyı tümüyle ellerine geçirmek, tamamen siyasallaşmış bir hukuk sistemiyle arta kalan son demokratik kurumları da kendi amaçlarına uygun biçimde budamak ve buyruk altına almak. Sonrasında da, toplumu kolayca yönlendirmek, diledikleri gibi at koşturmak...

 

İşte senin gibi zavallıların demokrasi sandığı şey.

 

 

Yahu bu Türk tipi liberallerin özgürlük ve demokrasiden anladığı tek şey dinlere özgürlük.

 

Ben bu Türk tipi liberallerin yargıyı açıkça kuşatma, polis devleti olma, büyük yolsuzluklar, dincileşme, internet sansürü, son bir yıldır yapılan üni. vb. sınavlardaki hileler, bütün muhaliflerin art arda Silivri'ye tıkılması vb. konularda tek bir eleştirisine rastlamadım. Laf olsun, gözler boyansın diye yalancıktan iki satır ya yazarlar ya da onu bile yapmazlar.

 

Varsa yoksa Atatürk.. Varsa yoksa türbana ve dinlere özgürlük. Dünya üzerinde başka da bu tür bir liberal yoktur. Kesin olarak yoktur.

Bunlar teröristi ve terörü bile destekliyor yahu. Eskiden çakltırmadan yaparlardı, son bir yıldır açıktan savunuyorlar.

 

Hastalık mıdır nedir bu, anlayamadım.

Link to comment
Share on other sites

Aynı platformda farklı fikirlerin ifade edilmesini "işgal" addeden son derece demokrat bir grup Atatürk (?) ile karşı karşıyayız sanırım. Belki de TD'deki kişi kültü konulu başlığın güncel bir versiyonunu buraya taşımak lazım, bilemiyorum faydası olur mu.

 

Değişik insanlarsınız vesselam, ne ben ne de Poyra AKP hükümetinden, referandumdan vs. söz etmemişiz ama siz karşı tarafa da replik uydurup onunla tartışmayı huy edindiğinizden kendi kendinize de güzel eğleniyorsunuz.

 

 

 

Aynen öyle.

 

Buradayız. Sizin kirli düşüncelerinizi de taktiklerinizi de iyi biliriz, bağışıklıyız.

 

Çok sıradansınız.

Bak, bir iletimle damladın başlığa, şapka devriminden girip bilmem neden çıktın.

 

Her yerde aynısınız.

Link to comment
Share on other sites

Aynen öyle.

 

Buradayız. Sizin kirli düşüncelerinizi de taktiklerinizi de iyi biliriz, bağışıklıyız.

 

Çok sıradansınız.

Bak, bir iletimle damladın başlığa, şapka devriminden girip bilmem neden çıktın.

 

Her yerde aynısınız.

 

Aklıma şu enfes çalışmayı getirdi bu haliniz, tavrınız:

 

http://www.youtube.com/watch?v=P0DuELtyuvk

 

Ikide bir ozel yetkili modlariyla tahammul edemedigi dusuncelere kendilerince uydurdugu tuzugu sayesinde ve kisesel insiyatifiyle yasak koyan diktatorlerin ve yandaslarina izin verenlerin sitesi TD 'yi ikide bir buraya tasima.

 

evrensel-insan

 

Sana ne? Forumda TD'den alıntı yapılamaz diye kural mı var?

Link to comment
Share on other sites

Dusunce dunyasi adli bu sitede yasakci bir sitenin adini anman, onun propagandasini yapmaktir. Umarim modlar senin bu TD yasakci sitesinin propagandasini yapmanin onuner gecerler.

 

Cunku sen her ovdukce, bende onun yasakci yuzunu aciga cikaracagim.

 

Her turlu dusunceye ozgurluk deyip, sadece aklinin inandigi dogrulara izin veren bir sitenin ancak senin gibileri barindirmasi da gayet normaldir.

Sizler demokrat ve ozgurlukcu olsaydiniz, herseyden once bu yasaklara ses cikarirdiniz. Sizler ancak siradan beyinlerinizle kendinizi kandirirsiniz. Bu sitede sizlerin beyin duzeyinin kandirabilecegi duzeyde yazarlar yok. Hepsi size en az bir numara buyuk gelir.

 

evrensel-insan

Link to comment
Share on other sites

Guest DİRİLİŞ

Yanıtların fikir kırıntısı dahi içermiyordu, sadece salak salak hakaret ediyordun, ondan iletilerini çöp kutusuna taşıyıverdiler. Boş iletilerin Ateistforum'daki gibi sadece yöneticilerin görebileceği bir çöp forumuna konmadı ve de, herkesin görebileceği bir başlığa kaldırıldı, yani ne yazdığına şimdi de açıp bakmak çok kolay. Neyse, siz hakarete, küfre devam edin; biz de düşünenlerle düşünceleri tartışalım.

 

Bu üye viral bir hastalık.

 

Yukarıda yazdıklarının tamamı yalan ve iftiradır.

 

TD forumunda sözü geçen tartışmada hiçbir iletimde hakaret ya da küfür yoktur!

 

Bu hasta ruhlu edit köşeye sıkıştı ve başka çaresi kalmadığı için de utanmadan yalana başvurdu.

 

İşte sizin fikir umduğunuz, belki foruma katkısı olur diye hala önlem almadığınız kişiler, bu kadar alçalabilen virüslerdir.

 

Durum takdirlerinize maruzdur.

Link to comment
Share on other sites

Bence Mustafa Kemal Kurtuluş Savaşını kazandıktan sonra

tekrar Hanedanlığa egemenliği verseydi

Cumhuriyetten ziyade Meşrutiyet olsaydı

ve Hilafet makamı devam etseydi bu sorunların hiç biri olmazdı.

Çünkü Kürtlerle Türkleri binlerce yıldır bir arada tutan bağ " İslam " idi.

Bu bağ koptuğu anda ayrılma kaçınılmaz olur.

Meşrutiyet olurdu, padişah şimdi ki Cumhurbaşkanı vazifesinde olurdu.

Yine seçimler yapılırdı, yine mahkemeler olurdu vs...

Keşke böyle devam edilseydi.

Link to comment
Share on other sites

Bence Mustafa Kemal Kurtuluş Savaşını kazandıktan sonra

tekrar Hanedanlığa egemenliği verseydi

Cumhuriyetten ziyade Meşrutiyet olsaydı

ve Hilafet makamı devam etseydi bu sorunların hiç biri olmazdı.

Çünkü Kürtlerle Türkleri binlerce yıldır bir arada tutan bağ " İslam " idi.

Bu bağ koptuğu anda ayrılma kaçınılmaz olur.

Meşrutiyet olurdu, padişah şimdi ki Cumhurbaşkanı vazifesinde olurdu.

Yine seçimler yapılırdı, yine mahkemeler olurdu vs...

Keşke böyle devam edilseydi.

 

Katılmıyorum. Bir 20-30 sene önce İngiltere ve İspanya gibi yaklaşılsaydı bu sorunlara o çok daha iyi bir çözüm olurdu. Çok zaman kaybedildi, çok derinleşti sorunlar.

Link to comment
Share on other sites

Sizin anlamadığınız şey bir ülkenin kültürünü üstten aşağı planlayarak, tek elden emirle değiştirmenin işlemeyeceği. İnsan kültürleri son derece özgün canlı şeylerdir, planlayarak kültür zerk edilmiyor. Kendi mecrasında ilerliyor evriliyor. Diğer türlü müdahaleler yapay oluyor. Kültür devrimi yapmaya çalışan Rusya, Çin vs türü ülkeler bile bunda başarılı olamadı. Baskı kalkınca eski kültür geri geldi.
Link to comment
Share on other sites

Bence Mustafa Kemal Kurtuluş Savaşını kazandıktan sonra

tekrar Hanedanlığa egemenliği verseydi

Cumhuriyetten ziyade Meşrutiyet olsaydı

ve Hilafet makamı devam etseydi bu sorunların hiç biri olmazdı.

Çünkü Kürtlerle Türkleri binlerce yıldır bir arada tutan bağ " İslam " idi.

Bu bağ koptuğu anda ayrılma kaçınılmaz olur.

Meşrutiyet olurdu, padişah şimdi ki Cumhurbaşkanı vazifesinde olurdu.

Yine seçimler yapılırdı, yine mahkemeler olurdu vs...

Keşke böyle devam edilseydi.

 

Yani "devrim yapılmasaydı, sorun olmazdı" diyorsun.

Bu mantıkla 1908 Jöntürk devrimi de yapılmasaydı diye düşünülebilir.

Çünkü 1908'den sonra sorun bitmedi.

Gericilerin dertleri sorun oluyor da, ilericiliğin, çağdaşlığın, uygarlığın gereksinimleri sorun olmuyor mu?

Onlar sorun çıkarmasın diye taviz verilecek ve geri kalmışlık batağında kalmaya devam edilecek öyle mi?

İşte bu devrimcilikle tutuculuk-muhafazakarlık arasındaki farktır.

Liberalliği katmıyorum, çünkü liberal düşünce bile bu denli tutucu değildir, onun da devrimci bir yanı vardır.

 

Sizin anlamadığınız şey bir ülkenin kültürünü üstten aşağı planlayarak, tek elden emirle değiştirmenin işlemeyeceği. İnsan kültürleri son derece özgün canlı şeylerdir, planlayarak kültür zerk edilmiyor. Kendi mecrasında ilerliyor evriliyor. Diğer türlü müdahaleler yapay oluyor. Kültür devrimi yapmaya çalışan Rusya, Çin vs türü ülkeler bile bunda başarılı olamadı. Baskı kalkınca eski kültür geri geldi.

 

Rusya, Çin örnekleri Türkiye'de yapılan devrimlere uymaz.

Türkiye devrimlerinde başarılı olmuştur.

Rusya, çin örneklerinde kültür devriminin sıkıntısı değil, ekonomik başarısızlıklar, sistemin yürütülememesi, bürokratik devletçilik sorunu vardır.

 

Bu düşüncene karşı verilecek örnekler ise Avrupa'daki rönesans ve reform hareketleri, Fransız devrimi, Endüstri devrimi ve burjuva demokratik devrimleridir. Ve başarılı olunmuştur. Demek ki olabiliyormuş.

 

Ancak yeterince evrimini tamamlayamamış konularda erken atılımda bulunmak geri tepebilir.

Türkçe ezan bu konuda iyi bir örnektir. Çünkü din konusunda, anadilde ibadet konusunda toplumda bir ilerleme kaydedilmeden, topluma rağmen yapılan bu değişimler büyük sıkıntı oluşturduğu gibi yönetime ve devrimlere karşı olanların elini güçlendirmiş, taraftarlarını çoğaltmıştır. Tek başına bir Arapça ezan yasağı bile DP'yi iktidar yapmaya yetmiştir.

Kürtlerin entegrasyonu ve dillerini-kültürlerini özgürce kullanıp geliştirebilmeleri yerine zaman zaman uygulanmaya çalışılan asimilasyon politikaları da bu yanlışlardan biridir.

 

Ekonomik sistem, din ve etnik konularda yeterli gelişim ve evrim tamamlanmadan yukardan aşağıya yapılan devrimlerin başarı şansı çok düşüktür. Direnişlere, isyanlara sebep olup gereksiz kayıplar verdireceği gibi başarısız olunduğu takdirde, sonradan tekrar denenmesi-ele alınması zorlaşır, olanaksızlaşır. Örneğin başlangıçta 20-30 sene halkın eğitilip bilinçlendirilmesine, değişim yapılacak konuda aydınlatılmasına uğraşılmış olsa başarı şansı daha yüksek olabilirdi. Ama bunu yapmadan zorlamayla yapılan bir devrim başarısız olup da ters teptiğinde o 20-30 sene yerine belki de 100-150 sene kaybedilebilir.

 

Eğer anlatmaya çalıştığın bu son 2 paragrafta anlattığım ise haklısın. Ama cumhuriyet gibi, hilafet, harf, dil, laiklik gibi konularda devrim için şartlar olgunlaşmış ve yeterli potansiyel mevcuttu. 1850'lerden itibaren gelen bir birikim vardı çünkü.

Yani, tek başına Atatürk getirmedi bunları. Jöntürk mücadelesinin ve ardından doğan İttihatçı ve İtilafçıların da getirdiği birikimin ürünüdür. Cesaretli, kararlı bir lider gerektiriyordu ve Atatürk bu görevi başarıyla yerine getirdi.

  • Like 1
Link to comment
Share on other sites

 

Ekonomik sistem, din ve etnik konularda yeterli gelişim ve evrim tamamlanmadan yukardan aşağıya yapılan devrimlerin başarı şansı çok düşüktür. Direnişlere, isyanlara sebep olup gereksiz kayıplar verdireceği gibi başarısız olunduğu takdirde, sonradan tekrar denenmesi-ele alınması zorlaşır, olanaksızlaşır. Örneğin başlangıçta 20-30 sene halkın eğitilip bilinçlendirilmesine, değişim yapılacak konuda aydınlatılmasına uğraşılmış olsa başarı şansı daha yüksek olabilirdi. Ama bunu yapmadan zorlamayla yapılan bir devrim başarısız olup da ters teptiğinde o 20-30 sene yerine belki de 100-150 sene kaybedilebilir.

 

Bunu anlatmak istiyorum. Osmanlı modernleşmecileri Osmanlı'nın geri kalmasının nedenlerini kültürde aradılar.Kültürü değiştirirsek, atılım yaparız diye düşündüler. Bu yüzden kültürel alanda yapılan reformlara ekonomik-sosyal alandaki reformlara göre ağırlık verdiler. Eski kültürü de baskıladılar. Eski kültürün yerine İslam öncesi Türk kültüründen öğeler ve simgeler koymak istediler. Bu da reddedildi.

 

Bugün de Kemalist kesim aynı yanılgı içinde. İnsanları kendi kültürel alanlarında özgür bırakıp, sosyal-ekonomik-siyasi reformlara girişmek lazım. Kültürel değişim zaten kendi kendine gelecek.

Link to comment
Share on other sites

Guest DİRİLİŞ

 

Bugün de Kemalist kesim aynı yanılgı içinde. İnsanları kendi kültürel alanlarında özgür bırakıp, sosyal-ekonomik-siyasi reformlara girişmek lazım. Kültürel değişim zaten kendi kendine gelecek.

 

Yazdıklarından hiçbir şey anlaşılmıyor.

Beni mazur gör.

 

Şu alıntıladığım kısımdaki Kemalist kesim kimdir örneğin?

 

Kültürel alanı özgür bırakmayan bir Kemalist kesim mi var bu ülkede?

 

Ve bu Kemalist kesim, sosyal-ekonomik-siyasi reformlara girişilmesinin önünde bir engel midir?

 

Kendiliğinden gelen güçlü bir kültürel değişim dalgası var ve söz konusu bu Kemalist kesim, bu kültürel değişimi engellemekte midir?

 

Kimmiş bu Kemalist kesim?

Link to comment
Share on other sites

Bu düşüncene karşı verilecek örnekler ise Avrupa'daki rönesans ve reform hareketleri, Fransız devrimi, Endüstri devrimi ve burjuva demokratik devrimleridir. Ve başarılı olunmuştur. Demek ki olabiliyormuş.

 

Avrupa'daki reform ve rönesans hareketleri merkezi bir hükümetin Avrupa halklarına üstten dayattığı şeyler değil. Çin, Rusya vb. yerlerde yürütülen ile yakından uzaktan alakası yok. Toplumun içinden toplumsal dinamikler tarafından belirlenmiş şeyler. Değişim kendi kendisine olmuştur.

 

Buna karşın örnek verdiğin Fransız devrimi sırasında Jakobenlerin giriştği kültürel devrim duvara tosladı.

Link to comment
Share on other sites

Yazdıklarından hiçbir şey anlaşılmıyor.

Beni mazur gör.

 

Kemalist kesim bu ülkenin entelijansiyası yargısı, ordusu vs. Bunlar kültürel alanda hangi eserlerin desteklenip desteklenmeyeceğine Kültür Bakanlığı aracılığıyla karar veriyorlar. Din alanında da diyanet aracılığıyla tekel kuruyorlar. Etnik kültürlerin kendisini ifadesini baskılıyorlar.

Link to comment
Share on other sites

Kemalist kesim bu ülkenin entelijansiyası yargısı, ordusu vs. Bunlar kültürel alanda hangi eserlerin desteklenip desteklenmeyeceğine Kültür Bakanlığı aracılığıyla karar veriyorlar. Din alanında da diyanet aracılığıyla tekel kuruyorlar. Etnik kültürlerin kendisini ifadesini baskılıyorlar.

 

Arkadasim yazdiklarin icin bir tane tercüman gerekiyor. :)

Link to comment
Share on other sites

Ust yapida gerceklesen her devrimin, icerigi ne olursa olsun; alt yapiya, topluma ve ulkenin farkli halklarina tasiunmasi ve ozumsetilmesi her zaman belirli birt zaman alir.

 

Yalniz, bu zaman alimi; ancak, boyle bir ozumsetme ve tasinma uygulanirsa mumkundur.

 

Oyuzden konu sadece somut degil; ayni zamanda soyuttur. Yani toplum bilinc olarak ust yapi degisimini algilayacak duzeyde degilse, bu zamanla geri teper.

SSCB'inde oldugu gibi.

 

Oyuzden konu sadece fenomenal (ekonomik duzenleme v.s. ) degil; toplumun bilinc duzeyinin de yukseltilmesidir.

 

Iste burada su soru gundeme gelir?

 

Ulkenin ust yapisal herhangibir degisiminin duzeyi, halkin bilincsel algisinin ustunde ise, o degisimin geri tepmemesi icin ne yapmak gerekir?

 

Iste burada da, her turlu degisimi uygulayacak olanin toplumsal kopukluk yasamamasi, ya da toplumu sadece guc ve otorite ile bu yenilige cekmemesi, aksine; once toplumun bilinc duzeyini gelecek degisimi algilamaya yonelik yukseltmesi gerekir.

 

Ama dunya, her zaman fenomenal degisimi one cikardigindan, boyle bir yol izlememis. Oyuzden de degisimler zorla, diktatorluk ile savasla olusmus, sonunda da geri tepmistir.

 

Yani evrimci yanasip, devrim yapilamaz.

 

Devrim, fenomenal degil (marx'in ve Lenin'in getirdigi gibi), numenal olursa, ancak o zaman yerini bulur.

 

 

saygilarimla;

evrensel-insan

Link to comment
Share on other sites

O kadar çok farklı düzlemlerden olaya bakıyorsunuz ki anlaşamamanız çok tabii. :)

 

Pante dilde fakirlik görmüyormuş; ötekinin sanırım Osmanlıca yazmak hoşuna gidiyormuş, biri Araplaşmaktan niye rahatsız oluyorsun diye soruyor; bir başkası sen Türkleşmekten mi rahatsız oluyorsun ben olmuyorum diyor. :lol:

Link to comment
Share on other sites

Ben dilde bir fakirlik görmüyorum.

Ve dil devriminin gayet başarılı olduğunu düşünüyorum.

Dilde fakirlik derken, kaybedilen nedir? Sözcük-deyim sıkıntısı mı yaşamaktasın?

 

 

Dil devrimi, Türk dilini geliştirmiş veya zenginleştirmiş midir?

 

Türkçe yazı dilinin dil devriminden bu yana katastrofal bir fakirleşme içine girdiği, Osmanlı Türkçesine az çok aşina olan herkesin bildiği bir gerçektir. Fakirleşmenin objektif boyutlarını nasıl saptayabiliriz?

 

Sözlükler bu konuda ipucu sağlayabilir. Örneğin Ferit Devellioğlu'nun Osmanlıca-Türkçe Sözlük'ü, yaklaşık 60,000 madde başlığı içermektedir. Bunlar, 20.ci yüzyıl başlarında kültürlü bir Türkün kelime hazinesine dahil oldukları halde bugünkü Türkçe kullanımdan hemen hemen bütünüyle düşmüş olan sözcük ve terkiplerdir. Daha eski divan edebiyatının uç örneklerine sözlükte genellikle yer verilmemiştir; örneğin Nefi'nin bir kasidesinde, bu satırların yazarının yabancısı olduğu sekiz deyimden üçünü sözlükte bulmak mümkün olmamıştır. Ayrıca -li, -siz, -lik, -lenmek, -leşmek gibi sontakılı kelimeler ile, bayraktar, emektar gibi, Türkçe köklerden Farsça ve Arapça kurallarla türetilmiş kelimeler de sözlükte yoktur. Arapça ve Farsça dışında, örneğin Türkçe veya Rumca, İtalyanca, Slavca gibi köklerden türeyip, yazı dilinden çok konuşma diline ait olan ve bugün unutulmuş bulunan kelimelere de sözlükte rastlanmamaktadır.

 

Buna karşılık Ali Püsküllüoğlu'nun Öztürkçe Sözlük'ünün 1975'te yapılan dördüncü (Türk Dil Kurumu'nun hizmetlerine son verilmesinden önceki son) baskısının içerdiği kelime sayısı 4,600'dür. Bu sayıya, sabuklama, sağgörü, sağgörülü, sağgörüsüz, sağgörüsüzlük, sağın, sağistem ve benzerleri dahildir. Sözlüğün sunuş yazısında TDK başkanı Prof. Dr. Ömer Asım Aksoy, şu hususları, gerçek bir iftihar uslubuyla okurların dikkatine sunmaktadır: dil devrimin başlatıldığı 1932'den 1970'lere kadar 6500 yeni sözcük yaratılmıştır; bunlardan "tutan" ve Türk diline malolanlar bu sözlükte yer almaktadır. Yeni türetilmiş sözcükler, Prof. Aksoy'a göre, günümüzde Türkçe genel kullanımda bulunan toplam 28,000 sözcüğün sevindirici bir oranını temsil etmektedirler.

 

Devellioğlu ve Aksoy'un verilerini aynen kabul eder ve Püsküllüoğlu'nun toplamından, sözlükte gereksiz bir yer kaplayan 1,500 kadar sontakılı türevi çıkarırsak, dil devriminin sonuçlarını şöyle özetleyebiliriz: Türk dilinden yaklaşık 60,000 kelime atılmış, yerine 3,100 kadar yeni kelime (atılanın % 5'i) konmuştur. Yüzyıl başında kültür dilinde bulunan 83,400 civarında kelime (60,000 atılan artı 23,400 kalan) yerine, bugünkü yazı Türkçesi en çok 26,500 kelimeye sahiptir. Bir başka deyimle, Türkçe yazı dili en az %68.2 oranında fakirleşmiştir.

 

Fakirleşmenin örnekleri, özellikle soyut kavram ve sözcükler alanında son derece belirgindir. Yeni Türkçe'de kullanılan geniş kapsamlı soyut sözcüklerin hemen hemen her biri için, Osmanlıca'da, çoğu eşanlamlı olmayan, yani her biri farklı bir kavramı, nüansı veya mantıksal ilişkiyi ifade eden beş ila yirmi sözcük bulmak mümkündür. İngilizce, Almanca, Latince, Rusça veya benzeri bir kültür dilini tanıyanlar için bu ayrımların değerini kavramak güç değildir; yalnızca yeni Türkçe ile eğitim görmüş bir kimse ise, sanırız, bu konulara yabancı kalmak zorundadır.

 

Gelişigüzel bir kelimeyi, örneğin bir önceki paragrafta geçen çıkarmak sözcüğünü ele alalım. Çıkarmak/çıkartmak/çıkarsamak sözcük grubuna karşılık olan Osmanlıca kelimelerin bazıları, yaklaşık İngilizce karşılıklarıyla birlikte, şunlardır: ihraç (evict), istihraç, istihlas, i'tisar (extract), azl, tard (expel, discharge), istintaç, istidlal (deduce, infer), ıskat (exclude), tarh (deduct, subtract), neşr, ısdar (issue), ifrağ, ifraz (excrete), istifrağ (vomit), istinbat (derive), hazf (delete, elide), hal' (undress, remove, dismantle), i'la, ref' (elevate). Bu listeye, daha, diş çıkarmak, hır çıkarmak, şapka çıkarmak, cıcığını çıkarmak gibi deyim şeklindeki kullanımlar dahil değildir. Birbirine iyice yakın anlamdaki karşılıklar arasında bile, türeyişten gelen nüans farkları vardır: istihraç, bir şeyi içeriden dışarı çıkarmayı; istihlas, bağlı olduğu yerden kurtarmayı; i'tisar, suyunu sıkıp çıkarmayı ima eder. İstintaçta neticeye varmak, istidlalde bir delilden yola çıkmak anlamları gizlidir. İfrağ ile istifrağ, ihraç ile istihraç arasındaki çaba ve derece farkını, İngilizce gibi olağanüstü zengin bir dil bile neredeyse ifade etmekten acizdir.

 

Yeni Türkçe'deki saldırı/saldırmak deyimi, Osmanlıca'da birbirinden net bir biçimde ayrılan en az beş kavramın karşılığıdır: hücum (assault, charge), taarruz (offensive), tecavüz (violation, transgression), tasallut (molestation) ve taaddi (aggression).

 

Benzer listeler, sayısız örnekte (amaç/erek, bağlı/bağımlı, belirlemek, dayanmak/dayandırmak, doğurmak, dönüşmek, gerekmek, karşılık, kaynak, sonuç, uyarlamak, uygulamak...) tekrarlanabilir. Soyut kavramlar alanında Arapçanın sağladığı olağanüstü zenginliğe karşılık, insani duyarlıklar ve betimleyici sıfatlar alanında Farsçanın dile getirdiği renkler de (perişan, mendebur, pejmürde...), üzerinde durulması gereken bir başka alandır.

 

Öyle görülüyor ki Türk toplumunun son 60-70 yılda yazı dili alanında yaşadığı gerileme, örneğin müzik, mimari, şehircilik ve yemek alanlarındaki, çok yakından tanıdığımız fakirleşme ve yozlaşmadan daha hafif olmamıştır. Dildeki fakirleşmeyi ötekilerden bir bakıma daha korkunç ve anlaşılmaz kılan şey ise, bunun, devlet eliyle icra edilmiş ve Türk aydınlarının büyük bir kısmının şiddetli coşku ve tezahüratı arasında gerçekleşmiş bulunmasıdır.

 

http://www.nisanyan.com/?s=soru-23

Link to comment
Share on other sites

Create an account or sign in to comment

You need to be a member in order to leave a comment

Create an account

Sign up for a new account in our community. It's easy!

Register a new account

Giriş yap

Already have an account? Sign in here.

Sign In Now
×
×
  • Create New...