Jump to content

İnsan Olmanın Düşündürdükleri..


haci

Recommended Posts

Evrensel insanla aramızdaki en büyük fark, bana gore onun insana  hak ettiğinden daha fazla değer vermesidir.

İnsanın son derece üstün nitelikleri vardır elbette. İnsan evrenin bilinicidir. Ama halifesi değildir.

Çünkü aynı insanda son derece ilkel, barbar, iğrenç yanlar da vardır.

İnsan yalnız iyi ve güzel değildir. Hem iyidir hem kötü, hem güzeldir hem çirkin.

İnsan herşeydir.

Evrensel insan bunları kabul edene kadar tartışmaya devam edeceğiz.

Iste o yuzden insanoglu fiziginin tasidigi beynin insana yakismadigindan ve zihinsel/davranissal insanlasmadan bahsediyoruz, ya.

 

Kisaca zaten insanoglu senin dedigin her turlu ozelligi dogal/fenomenal zihniyet olarak tasiyor. Burada soylenmek istenen, bu zihniyetin insanliga yakismamasi ve insanoglunun kendi zihinsel devrimini kendisinin yapmasini saglamasi.

 

Yoksa insanoglu kendine giydirdigi ego elbisesi ile, zaten her turlu zihniyeti ve davranisi tasir.

 

Iste onemli olan bunun insanoglunun insanligina yakismadigidir. Bu da sahte edo elbisesinin farkindaligi ve insanoglu fenomeninin insanlik selfi yani kendisinin bilinclenmesi gerektigidir.

 

Ben insanoglunun hersey oldugunu zaten kabul ediyorum. Benim mucadelem, insanoglunun kendi yani zihinsel/davranissal insanlasmasi cabasidir. Iste beynin numenal yetisi ve onun kendini her turlu sorgulamasi da burda devreye girer. Cunku insanoglu fenomeninin zihinsel ve davranissal insanlasmasi EVRIMSEL DEGIL, DEVRIMSEL; FIZIKSEL DEGIL, ZIHINSELDIR.

Link to comment
Share on other sites

Evet. Öyle insanlar elbette var ve çoğunlukta.

Benim üzerinde israrla durduğum sorun o değil ama.

Aynı insan, aynı zamanda hem iyi hem kötü, hem güzel hem çirkin, hem uygar hem de barbar olabiliyor.

 

Örneğin bir üniversite rektörü hem çok üstün, değerli ve bilgili bir bilim adamı olabiliyor hem de cinsel tacizci olabiliyor. Bu olmuş bir olay.

Buna karşın ok ve yayla avlanan Afrikalı bir bushman,  iyi bir baba ve üstün bir koca olabiliyor.

Bir insanoglunun sifatsal ne oldugunun ortaya konmasi, her bir algi bilgi ve bilinc duzeyine gore degisir. Biruisi icin bir dusunce/davranis iyi olurken, digeri icin kotu olabilir. Ayni sey "guzel/cirkin-dogru/yanlis" v.s. icin de gecerlidir.

 

Ustelik bir kisi kendi yasaminda bile bu sifatlari degistirebilir. Bir zamanlar "iyi ya da kotu" v.s. dedigine, bir zaman sonra tam tersini "kotu ya da iyi" diyebilir.

 

En guzel ornegi teizm ve ateizm duzeyinin ayni kisideki iz dusumudur. Yani teistken ona iyi gelen dusunce ve davranisllar, ateist olunca kotu gelmeye baslar ya da tersi.

 

Burada onemli olan sifatlar ve sifatsal yakistirmalar degil; bir insanoglunun ortaya koydugu dusunce ve davranisin,  insanlik evrensellik bilimsellik ve bilissellik adina ne sagladigidir. Cunku burada insanlik ortaktir.

 

Iste zihinsel devrim de zaten insanoglu fenomeninin bu temelde zihinsel/davranissal insanlasmasi v.s. adina kendini ve beynindekileri sorgulamasi ve yenilemesidir. Ustelik bu surekli suregelen bir surectir. "Evrimci ve devrimci sorgulama" da bu detayli aciklaniyor.

Link to comment
Share on other sites

İnsan elbette bir hayvandır.

 

Ve insanın her konuda son noktasına kadar bilinçli olması diye bir şey olamaz.

 

Bunun aksini söyleyip, çok gelişmiş üstün bir bilince sahip olduğunu söyleyenler için de durum değişmiyor.

 

Çünkü her şeyin bilgisine ve bilincine erecek bir bilinç olsa olsa Tanrı bilinci olur. Biliyoruz ki böyle bir şey mümkün değil.

 

Çünkü insan zekası ve çevresi ile sınırlı bir varlık. 

 

Bu yüzden her konuda son noktasına kadar bilinçli olmak filan mümkün değil. Zaten bu insanı çok fazla yüceltmek onu Tanrı düzeyine koymak anlamına gelir. 

 

Bu bakımdan Hacı haklıdır.

Link to comment
Share on other sites

İnsan elbette bir hayvandır.

 

Ve insanın her konuda son noktasına kadar bilinçli olması diye bir şey olamaz.

 

Bunun aksini söyleyip, çok gelişmiş üstün bir bilince sahip olduğunu söyleyenler için de durum değişmiyor.

 

Çünkü her şeyin bilgisine ve gücüne erecek bir bilinç olsa olsa Tanrı bilinci olur. Biliyoruz ki böyle bir şey mümkün değil.

 

Çünkü insan zekası ve çevresi ile sınırlı bir varlık. 

 

Bu yüzden her konuda son noktasına kadar bilinçli olmak filan mümkün değil. Zaten bu insanı çok fazla yüceltmek onu Tanrı düzeyine koymak anlamına gelir. 

 

Bu bakımdan Hacı haklıdır.

Neye gore insanoglu fenomenini hayvan fenoimeni ile ozdeslestiriyorsun?

 

Daha dogrusu neden insanoglu fenomenini baska bir fenomen ile ozdeslestirme ihtiyaci duyuyorsun?

 

"Son noktasina kadar bilincli" derken neyi kastediyor ve bilincin son noktasini neye gore saptiyorsun?

 

Tanriya o bilinci, onu aklinda yaratan insanoglu vermiyor mu?

 

Yani tanrilastiran insanoglu degil mi?

 

Neden tanrilastirma yerine, insanlasma/insanlastirmaya yonelmiyor?

 

Insanoglunun "cevre ve zeka siniri" nedir ve kim neye gore bunu saptar?

Link to comment
Share on other sites

Bunlara da itirazım olacak. Ya da açıklama yapmanız gerekecek.

Herşeyden önce her insanı eğitmek, islah etmek, size gore daha insanlaştırmak ve üstünleştirmek mümkün olmayabilir.

Bazı insanlar doğuştan kötüdürler. Doğuştan malign dirler.

 

Ayrıca eğitimle insanları kendi değererinizi kabul etmeye teşebbüs etmeniz beyin yıkama olarak nitelendirilir.

Çeşitli düşünceler, davranışlar önemlidir. Onlar arasında iyi-kötü ayrımı yapmak çoğu kere keyfidir. Yalnız size gore iyi ve kötü vardır çoğu kere.

Toplum için kötü olarak nitelendirdiklerinize bile gereksinim olabilir. Çünkü onlar sizin iyi filtrenizden geçemeseler de, toplum için kötü değillerdir. Hatta gereklidirler.

 

Üstün insan olmaya çalışmakla benim sorunum yok.

Buna herkes teşebbüs etmelidir bana gore de.

Ama bu bireysel bir çaba olursa önem ve değer kazanır.

 

Ayrıca Afrikalı bir Buşhman de üstün insan olabilir. Bazı nitelikleri üstün olarak kabul edilebilir ve edilmelidir.

 

Başka bir deyişle üstünlüğü bir kalıba sokmamak gerekir. Üstünlüğün tek bir tanımı ve kriteri yoktur. Tanımı bile yoktur. Çoğu kere göreli bir kavramdır.

Link to comment
Share on other sites

Neye gore insanoglu fenomenini hayvan fenoimeni ile ozdeslestiriyorsun?

 

Daha dogrusu neden insanoglu fenomenini baska bir fenomen ile ozdeslestirme ihtiyaci duyuyorsun?

 

"Son noktasina kadar bilincli" derken neyi kastediyor ve bilincin son noktasini neye gore saptiyorsun?

 

Tanriya o bilinci, onu aklinda yaratan insanoglu vermiyor mu?

 

Yani tanrilastiran insanoglu degil mi?

 

Neden tanrilastirma yerine, insanlasma/insanlastirmaya yonelmiyor?

 

Insanoglunun "cevre ve zeka siniri" nedir ve kim neye gore bunu saptar?

 

Senin mantığınla baksaydım insanoğlu demezdim zaten. 

 

Senin insanoğlu dediğin nedir? Üç beş kişi mi, bir toplum mu, Batı medeniyeti mi, El Kaideyi savunanlar mı, aşırı dindarlar mı, yobazlar mı, nedir, insanoğlu için hangisini baz alacağım, neden baz alayım söyler misin?

 

Dolayısıyla ne dediğiniz belli değil.

 

Son derece belirsiz bir mantık. Herkes farklı farklı insanları düşünebilir.

 

Mesela ben insanoğlu deyince benim gibi düşünen insanları baz alabilirim.

 

Bu açıdan bakarsam söyledikleri bambaşka biçimde algılar ve bambaşka sonuçlara varabilirim.

 

Ayrıca seni ve senin gibi düşünenleri de baz almak zorunda değilim. Zaten ortak bir nokta da anlaşmamız mümkün de değil gibi. 

Link to comment
Share on other sites

Bunlara da itirazım olacak. Ya da açıklama yapmanız gerekecek.

Herşeyden önce her insanı eğitmek, islah etmek, size gore daha insanlaştırmak ve üstünleştirmek mümkün olmayabilir.

Bazı insanlar doğuştan kötüdürler. Doğuştan malign dirler.

 

Ayrıca eğitimle insanları kendi değererinizi kabul etmeye teşebbüs etmeniz beyin yıkama olarak nitelendirilir.

Çeşitli düşünceler, davranışlar önemlidir. Onlar arasında iyi-kötü ayrımı yapmak çoğu kere keyfidir. Yalnız size gore iyi ve kötü vardır çoğu kere.

Toplum için kötü olarak nitelendirdiklerinize bile gereksinim olabilir. Çünkü onlar sizin iyi filtrenizden geçemeseler de, toplum için kötü değillerdir. Hatta gereklidirler.

 

Üstün insan olmaya çalışmakla benim sorunum yok.

Buna herkes teşebbüs etmelidir bana gore de.

Ama bu bireysel bir çaba olursa önem ve değer kazanır.

 

Ayrıca Afrikalı bir Buşhman de üstün insan olabilir. Bazı nitelikleri üstün olarak kabul edilebilir ve edilmelidir.

 

Başka bir deyişle üstünlüğü bir kalıba sokmamak gerekir. Üstünlüğün tek bir tanımı ve kriteri yoktur. Tanımı bile yoktur. Çoğu kere göreli bir kavramdır.

Orda dur haci, hic bir insanoglu ustelik ne oldugu goreceli olan bir kotuluk sifati ile dogmaz. Bu insanoglunu dogalliga mahkum etmenin yaninda, INSANOGLU AYRIMCI IRKCILIGIDIR.

 

Insanlastiracak olan insanlasmanin bilincine varmis olacak olan kisinin kendisi. Kimse kimseyi insanlastiramaz. Bir kisi kendi gerekli gordugunde kendini insanlastirir. Iste bu yazilarin da anlami budur. Yani insanlastirmanin geregini ve yolunu gostermek. Yalniz kimseye bu zorla verilemez. Bu zaten evrensel-insan zihniyeti ile celisir.

 

Konu "ustun insan" degildir, bu da AYRIMCI BIR IRKCILIKTIR. Insanoglu fenomen olarak her yonuyle 0 zihniyet ile ve esit dogar.

 

Her turlu kavramsal bilgiyi de yasamdan ogrenir. Iste buradaki sorun, ogrenilenin sadece ego elbisesi oldugudur. Yani SAHTE BENLIKTIR.

 

Iste bunun farkina ve bilincine varan, once kendinde bu sahte benligi ve degerlerini sorgular, iliskisinde de sorgulanmasinin onemini ve geregini vurgular.

 

Hic bir insanoglu SIFAT ILE DOGMAZ ve KIMSE KIMSEDEN USTUN DEGILDIR.

 

Sadece her bir insanoglu beyninin farkli duzeyi insanoglu yasam ve iliskisi acisindan, FARKLAR MOZAYIGIDIR.

 

Iste bu degersel farklarin ne oldugu neden verildigi ve neye yaradiginin v.s. sorgulanmasi, onlasrin her turlu ayrimcilik temelinin de eliminesi olacaktir.

Link to comment
Share on other sites

Senin mantığınla baksaydım insanoğlu demezdim zaten. 

 

Senin insanoğlu dediğin nedir? Üç beş kişi mi, bir toplum mu, Batı medeniyeti mi, El Kaideyi savunanlar mı, aşırı dindarlar mı, yobazlar mı, nedir, insanoğlu için hangisini baz alacağım, neden baz alayım söyler misin?

 

Dolayısıyla ne dediğiniz belli değil.

 

Son derece belirsiz bir mantık. Herkes farklı farklı insanları düşünebilir.

 

Mesela ben insanoğlu deyince benim gibi düşünen insanları baz alabilirim.

 

Bu açıdan bakarsam söyledikleri bambaşka biçimde algılar ve bambaşka sonuçlara varabilirim.

 

Ayrıca seni ve senin gibi düşünenleri de baz almak zorunda değilim. Zaten ortak bir nokta da anlaşmamız mümkün de değil gibi. 

Benim insanoglu dedigim, homo sapiens sapiens. Yani GORUNUSU ADLANDIRILMIS OLAN.

 

Konu homo sapien sapiens'in zihinsel/davranissal olarak insanlasamadigi konusudur. Cunku basta bunun farkinda ve bilincinde degildir.

 

Konuya her turlu olumsuz yanasip yanasmamak senin bilecegin is. Sen simdinen pesin hukmunu vermissin. Bu da bu konuda bilgi ve dusunce uretememen demektir.

Link to comment
Share on other sites

Orda dur haci, hic bir insanoglu ustelik ne oldugu goreceli olan bir kotuluk sifati ile dogmaz. Bu insanoglunu dogalliga mahkum etmenin yaninda, INSANOGLU AYRIMCI IRKCILIGIDIR.

 

Insanlastiracak olan insanlasmanin bilincine varmis olacak olan kisinin kendisi. Kimse kimseyi insanlastiramaz. Bir kisi kendi gerekli gordugunde kendini insanlastirir. Iste bu yazilarin da anlami budur. Yani insanlastirmanin geregini ve yolunu gostermek. Yalniz kimseye bu zorla verilemez. Bu zaten evrensel-insan zihniyeti ile celisir.

 

Konu "ustun insan" degildir, bu da AYRIMCI BIR IRKCILIKTIR. Insanoglu fenomen olarak her yonuyle 0 zihniyet ile ve esit dogar.

 

Her turlu kavramsal bilgiyi de yasamdan ogrenir. Iste buradaki sorun, ogrenilenin sadece ego elbisesi oldugudur. Yani SAHTE BENLIKTIR.

 

Iste bunun farkina ve bilincine varan, once kendinde bu sahte benligi ve degerlerini sorgular, iliskisinde de sorgulanmasinin onemini ve geregini vurgular.

 

Hic bir insanoglu SIFAT ILE DOGMAZ ve KIMSE KIMSEDEN USTUN DEGILDIR.

 

Sadece her bir insanoglu beyninin farkli duzeyi insanoglu yasam ve iliskisi acisindan, FARKLAR MOZAYIGIDIR.

 

Iste bu degersel farklarin ne oldugu neden verildigi ve neye yaradiginin v.s. sorgulanmasi, onlasrin her turlu ayrimcilik temelinin de eliminesi olacaktir.

İyi de sen sanki bu itiraz ettiklerini savunuyor gibisin. Seni başka türlü anlamak mümkün değil.

Link to comment
Share on other sites

İyi de sen sanki bu itiraz ettiklerini savunuyor gibisin. Seni başka türlü anlamak mümkün değil.

Gozlemi oldugu gibi ortaya koymak, qua felsefesidir. Yani sorunu sorunun disindan ortaya koymak.

 

Bir seyin ortaya qoa felsefesi ile konumu, onun savunusu ya da karsi cikisi anlamina gelmez. Cunku ortaya koyum da ortaya koyanin kendi degerleri yoktur.

 

Iste bu ortaya konulan sorunun gozlemi zaten insanoglunun zihinsel/davranissal insanlasamamis olmasinin gozlemidir.

 

Yani dogal/fenomenal zihniyetin gozlemi.

 

Beni anlamak demek, ortaya konan sorunu algilamak demektir. Zaten sorun algilandiktan sonra, sorunun cozumu yani insanlasma, evrensellesme, bilimsellesme ve bilissellesme devreye girer.

Link to comment
Share on other sites

Qua Felsefesi Nedir?

Insanoglu fenomeninin numenal yetisi ile, disaridan bakis acisi ve notr algisi;

Bilindigi gibi, felsefenin hangi dali olursa olsun, bir ideolojik inancsal tartisma alanidir.

Felsefenin tartisma alani olmasinin tek sebebi, konu ne olursa olsun; onu ortaya atanin kendine bilincli, ya da bilincsiz olarak aldigi bir tartisma tabanindan konuya yanasmasidir.

Orneklersek, eger konu varlik tartismasi ise, yani ontoloji; tartisma felsefesinin temel ve tabani tartisan kisinin kendi subjektif tabanidir.
Yani, ya madde den yola cikar, materyalist, nesnel objektif yanasir.

Ya dusunceden yola cikar, idealist, oznel subjektif yanasir.

Ya pozitivizmden yola cikar, pozitivist, isimsel ve subjektif yanasir.

Ya gercegi, nesnellestirir, ya gercegi oznellestirir.

Bu her turlu etik tede boyledir. Ya otoriteden yana, ya egodan yana bakar, ya da nihilisttir.

Ya marxist, sosyalist, emperyalist, fasist, anarsist, milliyetci, ulusal, liberal v.s. yanasir.

Tanrinin varligi konusunda, ya teist, ya antiteist, ya ateist, ya da agnostik yanasir.

Isin ilginci, yazar genelde hangi tabandan ve nasil yanastiginin kendi de bilincinde degildir.

Tum bu yanasimlarin, ortak bir noktasi vardir; o da ideolojik ve inancsal, ayrimci yanasimdir.

Yani kendi subjektif bakis acisindan yola cikarak, ya indirger, ya da butunler.

Iste konu ne olursa olsun, bir oznenin bu yanasimi; ayrimci, ideolojik ve inancsal yanasimdir.

Halbuki tum bu yanasimlari ortaya atanin kendisi olan insanoglundan yanasmak ise, butun bunlari icerir ve butun bunlara ayrimci bir ideolojik inancsal acidan bakmaz.

Qua felsefesi, bir oznenin,oznesinin ayrimci ideolojik/inancsal bakis acisini konuya katmadan disaridan ve notr algili bakis acisidir.

Mesela; Din felsefesinde, bir dini temelden, ya da dinsiz bir temelden degil de, dini felsefenin ne oldugunu tum felsefeleri ile birlikte ve hic birinde yer almadan, gozlem olarak ortaya koyar.

Ayni sey teoloji icinde gecerlidir. Teolojik bir tabandan degil; teolojinin ortaya atilmis tabanlarinin gozleminden yola cikarak, teolojiyi gozlem olarak ortaya koyar.

Ayni sekilde, ontolojinin de bir tabanindan degil; ontolojik olarak ortaya atilmis her tabanin gozleminden ve ontolojinin ortaya koyumundan yola cikar.

Bu etik (milli, dini, ahlaki, siyasal, toplumsal, sosyal v.s.) her turlu yonlendirim ve yaptirimlar icinde boyledir.

Yani, kisaca tartisilan her turlu tabanin bir taban olarak tartismasini yapmaz, aksine; tartismada yer alan tum tabanlari gozlem ile ortaya koyar.

Qua felsefesinin, en onemli yani; eger basarilabilirse, oznenin her hangi bir sekilde tartistiginin tabaninin ne oldugunu ona algilatmaya calisir. Cunku, tartisan genelde, ya tartistigi tabani ad olarak bilmekte, ya da bilmemektedir.

Kisaca ornek verirsek, mesela; kisi tanrinin varligini/yoklugunu tartismakta ama; nasil bir tanriyi tartistiginin bilincinde olmamaktadir.

Ya da ateist oldugunu soylemekte, bunun antiteizm ile farkini algilayamamaktadir,ya da ateizmini sirf bir dini inanistan ayrilis uzerine kurmaktadir.
Konu aslinda, bir insanoglu oznesinin tum yasam ve iliskilerindeki her dusunce ve davranisini iceren bir konudur ve bilinc, farkindalik gerektirmektedir.

Link to comment
Share on other sites

Qua Felsefesinin zihinsel olarak ve matematik/mantiksal bilgi temelinde ilk ortaya atan akim, bilincsiz ve farkindasiz olarak nihilizmdir.

 

Cunku nihilizm oncesi, hersey ne'ye ve seyin neolduguna dayaniyordu.. En buyuk karsitlik ta, en son marx ve Engels'in ortak ortaya attigi emek/sermaye, uretim sahipligi/paylasimi, isci sinifi/burjuvazi karsitliklariydi. Diyalektik monizmin, Hegel monizmi idealizmi, Marx aciklamali materyalizme tasinmisti.

 

Nihilizm oncesi olan Qui (Kim) felsefesidir. Fakat ilginc olan kimin degil, insanoglunun nenin uzerine yogunlasmasi, kendi ortaya attigi ne'yi temel ve taban almasi ne bakis acisindan yola cikmasiydi.

 

E. Kant ilk defa, ne ile kim farkini fenomen ve numen olarak ortaya koymus, fakat ve maalesef kimi yani numeni Yaraticiya, tanriya bahsetmisti.

 

Iste nihilizmin ilk defa neni sifirlamasi ve kimin bir soyutlamasi olarak ortaya koymasi hem qui felsefesinin, aslinda qua oldugunu ortaya koymus hem de bilimsel qui'nin nin onunu acmistir.

 

Gerci nihilizm, insanoglu tarihinde dogal zihniyetin asli qui temelli fakat qua olarak algilanan her turlu bilgi temelini en buyuk karsitliga tasimis ve bu karsitlik diyalektik olarak insanoglu tarihini insanlik ve insan adina kana boyamistir. Cunku, nihilizm kim olarak insanoglu turu butununu degil, insanoglu turu biri olan bireyi one cikarmis ve onu turune rakip kilarak bireyci akilciligin dogal zihniyet olarak cikmazinin son duragina imza atmistir.

 

Iste qua felsefesi nihilizm sonrasi, insanlik tarihinde neden kime donusumun, insandisi ve insanlik disindan insan ve insanliga donusumun zihinsel kapisiniacmistir.

 

Cunku, Qui felsefesinin dogal zihniyetine aykiri ve tezat olarak, aslinda qui felsefesinin olmadigini ve qua felsefesinin ise olmayan qii felsefesinin bir soyutlamasi oldugunu ortaya koymustur.

 

Hem ne olarak quayi yerine oturtmus, hem de qui ve numen olarak E. Kant'in tasnriya bagisladigi kimi, asil sahibi olan insanogluna geri dondurmus ve boylece kim sorusuna insandisi ve insanlikdisi bir guc aramadan ve gerek duymadan, insanoglunun kendisinin kim oldugunu ortaya koymustur.

 

Bu aynizamanda dogal zihniyetin kim ozneli ne nesneli diyalektik yonteminin de sonudur. Sonucta kimin ortaya attigi neyin diyalektigini ortaya koyan dogal zihniyet, kime yanit bulamamistir ve en uc noiktasi kimi ortaya koymak yerine kimi ortaya atan E. Kant'in kimi yaraticiya, tanriya yok temelli ateist bir yaklasimla care bulmustur. Ustelik yok dediginin de ne oldugunu ve neye yok dedigini bilmeden ve bilincine varmadan.

 

Iste qua felsefesine kadar, insanoglunun zihniyeti dogal olarak qui den yola cikmis, ama bunun bilincinde olmadigi icin, bunu yaraticiya vermis ve sadece ne uzerine yogunlasmistir. Qui konusunda kendi turunun ve birinin varligini algilayamamis ve kendi turu ve biri ustu bir gucu tarihler boyu her temelde yaratici ve tanri yapmistir.

 

Iste qua felsefesi bu tersligin duzelticisi, kimin kim oldugunun aciklayicisi ve neyi ortaya koyan kimin bilimsel cevabini epistemolojik olarak vericisidir.

 

Oyuzden qui si insan ve insanlik olmayan dogal zihniyet ile, quisi sadece ve sadece epistemolojik olarak insan olan qua felsefesi farki algilandiginda ve bilince ciktiginda da, dogal zihniyetin sonu olacak ve yerini insansal zihniyet ve asil neyi ortaya koyan kim alacaktir.

 

Iste qua felsefesi, insanoglunun tarihinde kendine donus, kendini bulus, kendine varis, kendini algilayis ve kendinin qua'yi ne olarak ortaya koydugunun ve baska bir ortaya koyan bir qui olmadiginin farkina varis felsefesidir.

 

Bu da ancak, epistemolojik olarak simdiye kadar insanoglunun dogal zihniyeti ile kendine ve algiladigi herseye verdigi zararin rahatsizligin ve sorunun temelini algilamaktir.

 

Cunku neyi tartisan insanoglu, bu neyi tartisanin kiminin kendi oldugu ve bu tartismanin yaraticisinin kendi oldugu bilincine ve baska kim aramaya ihtiyac duymamaya ve kendi ustu bir kim gucu yaratmaya gerek duymamaya algi olarak varabilecektir.

 

O yuzden, qua felsefesi, dogal zihniyetin kiminin kimin kim oldugunu algilamadan ortaya koydugu ve tartistigi neyi yerli yerine oturtmakta ve insan ve insanlik tarihinin insanoglu temelli dogal zihniyetinden arinis ve kurtul;usunun onunu acmaktadir.

 

E.kant ile insanoglunun ufkuna giren, nihilizm ile en buyuk catismalara yol acan bu zihniyetin elde edimi icin insanoglu qua felsefesi ile farkina varacagi yasamini kazanacak ve yasayip, yasatma bilincine erecektir.

 

Qua felsefesi, insanoglu tarihinde insanoglunun dogal zihniyetinden, insan ve insanligin zihniyetine donusumunun baslangic noktasidir.

 

Iste insanoglunun insanligi ve evrenselligi ise, ancak bu bilinc ve farkindaliktan sonra zihinlerde sorgulama olarak yerini alir.

 

Oyuzden qua felsefesi, insanin ve insanligin ve de onun her turlu soyutlamasinin ve de bilginin bilimsellik ile inancsallik farkini ortaya koyumunun felsefesidir.

Link to comment
Share on other sites

Numenal "Insanlasamamak" Konusu

 

Herseyden once "insanlasamamak" tamamen insanoglu turu ve birine ait bir numenal yeti kullanim ve paylasim sorundur.

Bu sorunun temeli maddesel/nesnel degil; dusunsel/ozneldir. Yani insanoglu turu ve birinin insanlasamamasi, onun bir soyutlamasi ve bu soyutlamasinin evrensel ayniliktaki yapilanis ve isleyis sorunudur.

Bu soyutlama daki insanlasamama sorunu, insanoglunun tum kurgusal (felsefe, bilim ve din) verileri, degerleri ve tabularinin getirdigi; sabitlik, sahiplik, kesinlik icerikli sorgulanmazlari, on kabulluleri icin gecerlidir.

Insanoglu turu ve birinin insanlasamamasi, ona dogumdan itibaren giydirilen, dogal zihiyet ve dogal ego elbisesidir.

Insanoglu turu ve birinin insanlasamamasi, bu elbisenin bilimsellik ve dogallik kisvesi altinda vucudun ayrilmaz bir parcasi yapilmis olmasi ve boyunduruktur.

Insanoglu turu ve birinin insanlasamamasi, evrensel aynilikta yapilanan ve isleme konan koken ve temellerinin, insasnoglu turunu ayirici, bolucu, kutuplastirici bir icerige sahip olmasidir. Her ayrimin ve ayrimciliginin cikara, guce ve otoriteye dayanmasidir.

Insanoglu turu ve birini insanlastirmayan bu zihniyet, bilincalti bir yonlendirim ve yaptirim urunudur. Bir insanoglu turu ve biri disi, nesnel/oznel guc arama ve bu guce kendini teslim etme, ona karsi kendini caresiz kilma urunudur.

Insanoglu turu ve birinin insanlasamamasi, bu insandisi ve insanlikdisi etik ve metafizik yonlendirim ve yaptirimlarin; insanoglu turu ve birinin varligini yok sayma, gale almama, onemsememenin verdigi yasami harcatma, cikar ve ayrimcilik degerleri temelinde kullanma ve yasamin disindaki herseyi yasamin onune koyma urunudur.

Insanoglu turu ve birinin insanlasamamasi, evrensel ayni kokenin temelleri arasi ideolojik inancsal dogruluklarin "benimki dogru" savasidir, tartismasidir.

Insanoglu turu ve birinin insanlasamamayi, yaratilissal, tanrisal, inancsal, dogrusal, ideolojik, mistik, doga ustu ve dunya otesi icerikli, spekulatif ve epistemoloji ustu icerikli, guya bilimsel ve inancsal teoriler, tezler, hipotezlerdir.

Insanoglu turu ve birinin insanlasamamasi, dogal zihniyetin dogal egosunun temeli akilciligin, bencilligi, bananeciligi, bireyciligi, sadece kendi/cikari v.s. icin, herseyin mubahligi, akilciligin kendine emir kulu, kole aramasi, akilciligin teslim alma/olma icerigi ve akilcilik ufkunun tursellige ulasamamasi ve bir olarak kalmasi urunudur.

Insanoglu turu ve birinin insanlasamamasi, bilimsel olamamak, bilimsel metod kullanamamak, bilime inanci, inanca bilimi katarak bilim ve bilimselligi, inancsalligin dogruluguna peskes cekmek ve yamamak urunudur.

Insanoglu turu ve birinin insanlasamamasi, nihilizm hicciliginin ve yukumsuzlugunun, emperyalist zihniyetin tanriyi oynamasinin, kutuplar ustu bir akilcilik ile kutuplari biribiriyle savastirabilmesinin ve kutbun birbirine zit her iki ucunu da beslemesi ve desteklemesi, kendisini de bir koruyucu/kollayici hakem pozisyonunda gosterebilmesinin bir urunudur.

Insanoglu turu ve birinin insanlasamamasi, bilgisizligin, bilincsizligin,farkindasizligi n, verilene ya harfiyen uymanin, ya da karsi olmanin, kendini kendi kendini kandirarak insanlik adina bir goreve yuklenildigine ideolojik olarak inandirilan dogrunun urunudur.

Insanoglu turu ve birinin insanlasamasi, akla gelen her turlu insanlikdisi olgunun, siddetin, iskencenin, cinayetin, katliamin, vahsetin, kinin, nefretin, acligin, yoklugun, savaslarin, ustunlugun, ayrimciliginin ustunlugunu dile getirmenin, her turlu ideolojik iktidar ugruna, yalanin, dolanin, kandirmacanin, vicdansizligin v.s. urunudur.

Insanoglu turu ve birinin insanlasamamasi, bilimi ve dogalligi cikar icin kullanimin, toplumlari ve birleri dusundurtmemenin, robotlastirmanin, cemaatlestirmenin, onlari insandisi guclere ideolojik, teolojik, dini, teleolojik, mistik, spekulatif, doga ustu ve dunya otesilik kurgulara teslim edisin bir urunudur.

Yani, insanoglu turu ve birinin insanlasamamasi, insanoglu turunun bolunmez, mustakil parcasi birinin kendi kendini kendi iradesiyle, sorgulamamasinin, degerlendirmemesinin, insanlasmanin yolunu bulamamasinin, aksine; kolaya kacip, bilincaltinin yonlendirim ve yaptirimlarina teslim olmasinin, kendi birini ve turunu algilayamamasinin, bilinclenememesinin, rahatsizlik duymamasinin, zarar gordugunun bilinc ve farkinda olamamasinin sorunudur.

Kisaca, insanoglu turu ve birinin insanlasamamasi, kendi soyutlamasinin her turlu sorununu algilayamamasinin ve turun biri olarak insan temelli tursel bir devrimi, soyutlamasi uzerinde gerceklestirememesinin ve bunu yasam ve iliskisine, sistem ve duzenine kurum ve kurumlasmasina tasidigi ve yonlendirim yaptirim olarak uygulamali kildigi gozlem veren ve yansiyan bir urunudur.

Insanoglu turu ve birinin insanlasamamasinin, sorunu da cozumude soyutlamada yatmakta, evrensel ayniliktaki yapilanis ve isleyisin koken ve temellerini algilamakta ve temellerden degil, kokten baslayan bir devrimde yatmaktadir.

Insanoglu turu ve birini insanlastirmayan soyutlamasinin insanlastirilmasi, ancak birinin kendinden baslayan kokten devrimi ile mumkundur.

Bence, bu mesaji okuyan her yazar arkadasin; kendinden baslayarak "ben neden insanlasamiyorum?" sorusunu ve "benim insanlasmam nedir ve bunu nasil gerceklestirebilirim?" sorusunu ve de kendinin insanlasmasini onleyen ve ona dogumdan itibaren verilen her soyutlamanin, soyut ve somut temellerini kendi algisi, rahatsizligi, gordugu zarar temelinde ele almasi ve sorgulamasi, bu soyutlama devrimi icin, esastir.

Tabi, bu insanlasamamaktan rahatsizlik duyanlar ve zarar gorenler icin gecerlidir. Boyle bir sorunu oldugunu dusunmeyen, insandisi ve insanlikdisi bir degere zihniyetini teslim etmis beyinler icin, ya icinde bulundugu duzeyde, kendini adadigi ideolojik inancsal dogrusunun savasimini vermek, ya bananecilik, ya da yasanan bir mutluluk v.s. bilinc altinin hissettirdikleridir.

Oyuzden duzeyi, ideolojik inancsal dogrusu ne olursa ve hangi konuda olursa olsun, sorun rahatsizlik yasamayan bir beyin icin, bu mesaj algilanmaya musait degildir.         

Link to comment
Share on other sites

Benim insanoglu dedigim, homo sapiens sapiens. Yani GORUNUSU ADLANDIRILMIS OLAN.

 

Konu homo sapien sapiens'in zihinsel/davranissal olarak insanlasamadigi konusudur. Cunku basta bunun farkinda ve bilincinde degildir.

 

Konuya her turlu olumsuz yanasip yanasmamak senin bilecegin is. Sen simdinen pesin hukmunu vermissin. Bu da bu konuda bilgi ve dusunce uretememen demektir.

Peşin hüküm vermek değil bu.

 

Diğer yandan her söylenene balıklama atlayıp tamam demek de olmaz.

 

Neden itiraz ettiğimi söyledim, bu forumda epeyden beri yazdığınız için yazdıklarınıza yabancı değilim.

 

Öte yandan Hacı'nın yazdıklarını da öteden beri  takip eden biriyim. Yani ne yazdığımın farkındayım. 

 

 

O yuzden, qua felsefesi, dogal zihniyetin kiminin kimin kim oldugunu algilamadan ortaya koydugu ve tartistigi neyi yerli yerine oturtmakta ve insan ve insanlik tarihinin insanoglu temelli dogal zihniyetinden arinis ve kurtul;usunun onunu acmaktadir.

 

Qua felsefe mi? Qua felsefesinin kurucusu kim? Qua felsefenin bugüne kadar nasıl pratik uygulamaları ve başarıları, sonuçları, etkileri, yansımaları  olmuş açıklar mısın? Qua felsefesini hiç duymamıştım daha önce.

Link to comment
Share on other sites

Sorun anlaşıldı..

Felsefenin içinde kaybolup gitmişsiniz. Dünya ile olan bütün ilişkilerinizde anahtar olgu felsefe...

Evreni felsefe bakış açısından değerlendiriyorsunuz.

Kendinize gore haklı olsanız da, biraz aşırıya kaçtığınızın farkında bile değilsiniz.

 

Neden aşırıya kaçıyorsunuz?

Burada kendi bilgi ve tecrübelerinizi bize bizim kolaylıkla anlayabileceğimiz bir dille ifade etmiyorsunuz.

Ben şimdi size bilimsel bir konuyu, örneğin beynin işlevlerini, açıklarken herkesi bir nörolog, nöroanatomist veya benim gibi bir nöropatolojist olarak kabul edersem, kendimi size belirtebilir miyim? Beni anlar mısınız?

Karşınızdaki sizi anlamayınca da onu cahillikle suçluyor ve hakaret ediyorsunuz.

 

Önce anlaşılmaya çalışmalısınız. Anlaşılmak insanın en gelişmiş yetilerinden biridir. Anlaşılmak için insan dili (yalnız konuşma da değil, konuşma ve yazmayı) icat etmiştir.

Herşeyden once anlaşılmaya çalışmalısınız. Teknik bir konuda yorum yaparken de diğerlerinin o konuyu bilemeyeceğini hesaba katmanız gerekir.

Felsefe bölümünde yalnız felsefe eğitimi alanlar tartışacaksa, bunun daha önce belirtilmesi gerekir. Burası herkese açık bir felsefe forumu mudur, yoksa belli bir standırdı mı vardır?

Link to comment
Share on other sites

Peşin hüküm vermek değil bu.

 

Diğer yandan her söylenene balıklama atlayıp tamam demek de olmaz.

 

Neden itiraz ettiğimi söyledim, bu forumda epeyden beri yazdığınız için yazdıklarınıza yabancı değilim.

 

Öte yandan Hacı'nın yazdıklarını da öteden beri  takip eden biriyim. Yani ne yazdığımın farkındayım. 

 

 

Qua felsefe mi? Qua felsefesinin kurucusu kim? Qua felsefenin bugüne kadar nasıl pratik uygulamaları ve başarıları, sonuçları, etkileri, yansımaları  olmuş açıklar mısın? Qua felsefesini hiç duymamıştım daha önce.

Qua olarak demektir. Bunun temeli "qua being qua" ile Aristo ile baslamis Plato ile gelismistir.

 

Kisaca qua "bir seyin o olarak dile gelmesidir" yani dile getirenin kendi oznel ve subjektif gorusunu/tarafini icermez.

 

Tarihte bu icerikte ilk kez, Paul Kurtz "Eupraxsophy" adli eserinde kullanmistir.

 

Bende qua felsefesini "bir seyin ne oldugunun o olarak aciklanmasini" izah ettim.

 

Ben sana "ne yazdiginin farkinda degilsin" demedim ki, sadece senin dusunce yonelimini algilamak adina sorular sordum, henuz de sorularima bir yanit alamadim.

Link to comment
Share on other sites

Sorun anlaşıldı..

Felsefenin içinde kaybolup gitmişsiniz. Dünya ile olan bütün ilişkilerinizde anahtar olgu felsefe...

Evreni felsefe bakış açısından değerlendiriyorsunuz.

Kendinize gore haklı olsanız da, biraz aşırıya kaçtığınızın farkında bile değilsiniz.

Hic ilgisi yok. Benim sorun olarak ortaya koydugum, yapilandirmaci epistemolojidir. Yani kavramsal bilginin insanoglu tarafindan yapilandirilmisliginin zihinsel insanlik v.s. icermedigi. Ararsan sitede bunun ile ilgili yaziyi bulursun.

 

Iste buradaki amac bu ego yapilandirilmisliginin yapi ve isleyisinin temel ve kokenlerine inewbilmek, yani X ve y.

 

Neden aşırıya kaçıyorsunuz?

Burada kendi bilgi ve tecrübelerinizi bize bizim kolaylıkla anlayabileceğimiz bir dille ifade etmiyorsunuz.

"Kolay" derken nedir sence kolaylik ve kime/neye goredir?

Ben şimdi size bilimsel bir konuyu, örneğin beynin işlevlerini, açıklarken herkesi bir nörolog, nöroanatomist veya benim gibi bir nöropatolojist olarak kabul edersem, kendimi size belirtebilir miyim? Beni anlar mısınız?

Karşınızdaki sizi anlamayınca da onu cahillikle suçluyor ve hakaret ediyorsunuz.

Eger niyetim anlamak ise, anlamadigim yeri en azindan yanlis anlamama adina sorarim. Cunku benim icin okuyanin kendince algisi degil; YAZIDA VERILENIN VERILDIGI GIBI ALGISI onemlidir.

 

Önce anlaşılmaya çalışmalısınız. Anlaşılmak insanın en gelişmiş yetilerinden biridir. Anlaşılmak için insan dili (yalnız konuşma da değil, konuşma ve yazmayı) icat etmiştir.

Herşeyden once anlaşılmaya çalışmalısınız. Teknik bir konuda yorum yaparken de diğerlerinin o konuyu bilemeyeceğini hesaba katmanız gerekir.

Felsefe bölümünde yalnız felsefe eğitimi alanlar tartışacaksa, bunun daha önce belirtilmesi gerekir. Burası herkese açık bir felsefe forumu mudur, yoksa belli bir standırdı mı vardır?

Konu anlamak/anlasilmak degil; algilamak/algilanmak. Buradaki fark, okuyanin okudugunu ayni yazarin verdigi gibi, kendi yorumunu katmadan almasidir.

 

Sonra da ayni konu ve kavramda, kendi dusunce ve bilgisini dile getirmesidir.

 

Bilgi ve de dusunce kimsenin tekelinde degildir ve bunu her dile getiren beyin, kendi bilgi ve dusunce duzeyi ile getirir. Benim de yaptigim budur.

 

Eger bu duzey baskalarini bilgi ya da dusunce olarak algilanmaz geliyorsa, burada yapilacak olan yazara ne demek istedigini ya da kullandigi kavramdan ne vermek istedigini sormaktir.

 

Benim Marquez lakapli yazara 81 nolu mesajda sordugum gibi.

Link to comment
Share on other sites

Sorun anlaşıldı..

Felsefenin içinde kaybolup gitmişsiniz. Dünya ile olan bütün ilişkilerinizde anahtar olgu felsefe...

Evreni felsefe bakış açısından değerlendiriyorsunuz.

Kendinize gore haklı olsanız da, biraz aşırıya kaçtığınızın farkında bile değilsiniz.

 

Neden aşırıya kaçıyorsunuz?

Burada kendi bilgi ve tecrübelerinizi bize bizim kolaylıkla anlayabileceğimiz bir dille ifade etmiyorsunuz.

Ben şimdi size bilimsel bir konuyu, örneğin beynin işlevlerini, açıklarken herkesi bir nörolog, nöroanatomist veya benim gibi bir nöropatolojist olarak kabul edersem, kendimi size belirtebilir miyim? Beni anlar mısınız?

Karşınızdaki sizi anlamayınca da onu cahillikle suçluyor ve hakaret ediyorsunuz.

 

Önce anlaşılmaya çalışmalısınız. Anlaşılmak insanın en gelişmiş yetilerinden biridir. Anlaşılmak için insan dili (yalnız konuşma da değil, konuşma ve yazmayı) icat etmiştir.

Herşeyden once anlaşılmaya çalışmalısınız. Teknik bir konuda yorum yaparken de diğerlerinin o konuyu bilemeyeceğini hesaba katmanız gerekir.

 

Evrensel-İnsanın görüşlerine, anladıklarıma mantıksal olarak katılıyorum. Ancak anlaşılması, dili zor olduğundan yukardaki yazılanlara ben de katılıyorum.

Link to comment
Share on other sites

Qua olarak demektir. Bunun temeli "qua being qua" ile Aristo ile baslamis Plato ile gelismistir.

 

Kisaca qua "bir seyin o olarak dile gelmesidir" yani dile getirenin kendi oznel ve subjektif gorusunu/tarafini icermez.

 

Tarihte bu icerikte ilk kez, Paul Kurtz "Eupraxsophy" adli eserinde kullanmistir.

 

Bende qua felsefesini "bir seyin ne oldugunun o olarak aciklanmasini" izah ettim.

 

Ben sana "ne yazdiginin farkinda degilsin" demedim ki, sadece senin dusunce yonelimini algilamak adina sorular sordum, henuz de sorularima bir yanit alamadim.

 

Çok fazla  konuşmayı sevmiyorum. Size yeterince yanıt verdim. (Elbette bunu kabul etmeyebilirsiniz ama sonuç değişmeyecek; çünkü yeterli yanıt verildi.)

 

Evet Paul Kurtz'un kitabını buldum. (Kitap buradan görülebilir.)

 

Ama burada Paul Kurtz'un dile getirdiğim söylemlerime karşı çıkan ikna edici bir argümanı var mı mesele bu?

 

Böyle bir argümanı olduğunu hiç sanmıyorum. Ama yine de vakit bulursam bakarım bir ara. 

 

Gerçi sonucu belli konuları tartışmanın anlamı ne diye sorulabilir. Kusura bakmayın ama bunun çok anlamı yok. Sadece merak ettiğim için sormuştum.

 

Yine de teşekkürler. 

Link to comment
Share on other sites

Çok fazla  konuşmayı sevmiyorum. Size yeterince yanıt verdim.

 

Evet Paul Kurtz'un kitabını buldum. (Kitap buradan görülebilir.)

 

Ama burada Paul Kurtz'un dile getirdiğim söylemlerime karşı çıkan ikna edici bir argümanı var mı mesele bu?

 

Böyle bir argümanı olduğunu hiç sanmıyorum. Ama yine de vakit bulursam bakarım bir ara. 

 

Gerçi sonucu belli konuları tartışmanın anlamı ne diye sorulabilir. Kusura bakmayın ama bunun çok anlamı yok. Sadece merak ettiğim için sormuştum.

 

Yine de teşekkürler.

Konu ile ilgili tercumeyi surdan okuyabilirsin.

 

http://www.turkish-media.com/forum/topic/291886-eupraxsophy/

Link to comment
Share on other sites

Evrensel-İnsanın görüşlerine, anladıklarıma mantıksal olarak katılıyorum. Ancak anlaşılması, dili zor olduğundan yukardaki yazılanlara ben de katılıyorum.

Ne diyeyim! Iyi katilmalar.

 

Sonucta ben ne yaziyorsam, kendi beyin duzeyimin gozlemi algisi ve her turlu kavramsal bilgisi ve de bilisselligi ile yaziyorum. Bunun aksi, "benim ben olarak yazmamamdir."

 

Mesela sen, sen olarak yazmiyor musun?

 

Ya da haci, haci olarak yazmiyor mu?

 

Fark nedir?

Link to comment
Share on other sites

Sonucta

ben ne yaziyorsam, kendi beyin duzeyimin gozlemi algisi ve her turlu

kavramsal bilgisi ve de bilisselligi ile yaziyorum. Bunun aksi, "benim

ben olarak yazmamamdir."

 

Mesela sen, sen olarak yazmiyor musun?

 

Ya da haci, haci olarak yazmiyor mu?

 

Fark nedir?

 

Vurgu aşağıdaki idi(ben de katılmııştım). Galiba anlaşılmadı. :)

 

Burada kendi bilgi ve tecrübelerinizi bize bizim kolaylıkla anlayabileceğimiz bir dille ifade etmiyorsunuz.

Link to comment
Share on other sites

Vurgu aşağıdaki idi(ben de katılmııştım). Galiba anlaşılmadı. :)

Sence nasil olacak bu?

 

Ya da "bizim" dedigin cogul, hepsi ayni beyin duzeyine mi sahip?

 

O yuzden onemli olan OKUYANIN YAZILANI VERILDIGI GIBI ALGILAMASIDIR.

 

Bu konuda okuyanin bir tereddutu varsa da yanlis algilamayi onleme adina, soeular sorabilir, benim yaptigim gibi.

 

Sonucta sorulara gelecek yanitlar, verilmek istenenin daha bir algilanmasina aydinlik isik tutar.

 

Gerci burada da ana iki sorun vardir.

 

Kendisine soru sorulan bunu baska ve egosal algilar. 

 

Ikincisi de maalesef sorulari alanin, hakikaten yanitlarini bilmemesidir.

 

Cunku toplumumuzda hersey taklittir. Cogu beyin neyi neden ve ne anlamda kullandiginin bile bilgisinde degildir.

 

Buna en guzel ornek "namuslu namussuz" filmidir. :)

 

Kisi kendi algisinca namusu olumlu ya da olumsuz ifade etmekte ama, ifade ettigi namusun ne oldugunu bilmemektedir.

Link to comment
Share on other sites

Create an account or sign in to comment

You need to be a member in order to leave a comment

Create an account

Sign up for a new account in our community. It's easy!

Register a new account

Giriş yap

Already have an account? Sign in here.

Sign In Now
×
×
  • Create New...