Jump to content

İnsan Olmanın Düşündürdükleri..


haci

Recommended Posts

Yazılanları anlamadığın için bu yorumları yapıyorsun...

Yazılanları anlamaya çalış önce..

İnsanlaşmak ne demekse..

İnsan yeterince insan. Çünkü insanlık senin sandığın gibi yüce bir mertebe değil. Sen insanı İslam'da olduğu gibi, halife yapmaya çalışıyorsun.

İnsanın insanlaşmaya ihtiyacı yok. İnsan her şeyi ile insan zaten. Her zaman öyleydi..

Senin gözünde insanlık kusursuzluk anlamına geliyor. Öyle insan olmaz. Öyle canlı olmaz. Öyle evren olmaz.

İnsan bütün duyarlıkları ile zayıf ve nahif bir hayvandır.. Aralarında sen bile varsın.

Kimin neyi anlamadigi ortada.

 

Dogru senin icin insanlasma konusu yoik ve olamaz, cunku sen varliginin bilincinde degilsin.

 

Dogru iste boyle INSANLASAMAYANLAR, KENDILERINI BASKA SEY YAPARLAR.

 

Sen aleni insanliga hakaret eden bir kendinin ne oldugunun bilincinde olmayansin.

 

Bir de utanmadan kurandaki hakaretlere karsi cikiyorsun.

 

Sen kendi hayvanligini ortaya koy da, beni katma. Cunku herkes sen gibi bilincsiz degil.

Link to comment
Share on other sites

Onlar da sana ait sapkın düşünceler.

Umurumdaydı... Ben senden öğrenebilirim ama sen benden öğrenemezsin..

 

Bilge insan cahilden cahilin kendisinden öğrendiğinden daha çok öğrenir.. ÇİN ÖZLÜSÖZÜ...

Bir sey ogrenebilmek icin once bilgi ve dusunce sahibi olmak gerekir. Ben tanri aramayi her hangi bir seyi tanrilastirmayi ve insanoglununu baska bir seyle ozdeslestirmeyi birakali en az 20 yil oldu.

 

Darisi senin basina.

Link to comment
Share on other sites

Tabiu sorulara verilecek bilgi ve dusunce olmazsa, sorular "aptalca" olur.

 

Hayir ben bir hayvan da degilim, madde de kul da kole de, meta da mal da. Ben bir insanogluyum.

 

Senin sorunun bilimselligin bile ne oldugunu algilayamamak.

 

Bilimsel olarak insanoglunu aklin inandigi herhangibir seyle ozdeslestirmenin bir anlami yoktur. Cunku bilimsel olarak ne en kucuk ne de en buyuk bilinebilir. Sadece gelinen epistemoklojik duzey en kucuk ya da en buyuktur.

 

O yuzden insanoglunu bir en kucuk ya da bir en buyuk ile ozdeslestirmek, insanoglu varliginin bilincsizligi demektir.

 

Ateizmin temeli bilim degildir. Ateizm felsefi metafizik ve teolojik bir durustur.

 

Sen daha ateizmin ne oldugunu bilmiyorsun.

 

Bilimin temeliFENOMEN DEGIL, GOZLEMDIR. Bu temelde herhangibir tanrinin/yaraticinin/akilli tasarimcinin v.s. BIR GOZLEMI YOKTUR.

 

Cunku BOYLE BIR FENOMEN YOKTUR.

Bütün bu sapkın düşünce ve inançlarından kurtulamazsan, her yerde yer zaman itilip kakılırsın.

Kendini yenile. Nasıl bir felsefenin içinde hapsolduysan, nasıl kuralları benimsiyorsan, nasıl bir yaşam tarzını izliyorsan, sorgulamalısın onları.

Bir takım basma kalıp kurallar ve ideolojilerle yaşamını fakirleştiriyorsun. Ama sana acımıyorum. Çünkü  bunu bilerek yapıyorsun. Daha iyisine layık değilsin.

Kendi kendine laflar icat ediyorsun. Bilimin temelinin fenomen olduğunu kim söylüyor? Senden başka....

Henüz kabul etmiyorsun ama sen de bir hayvan olmak zorundasın. Hayvan olmaktan kurtulamazsın. Ama kötü bir hayvan olabilirsin.

Link to comment
Share on other sites

Bütün bu sapkın düşünce ve inançlarından kurtulamazsan, her yerde yer zaman itilip kakılırsın.

Kendini yenile. Nasıl bir felsefenin içinde hapsolduysan, nasıl kuralları benimsiyorsan, nasıl bir yaşam tarzını izliyorsan, sorgulamalısın onları.

Bir takım basma kalıp kurallar ve ideolojilerle yaşamını fakirleştiriyorsun. Ama sana acımıyorum. Çünkü  bunu bilerek yapıyorsun. Daha iyisine layık değilsin.

Kendi kendine laflar icat ediyorsun. Bilimin temelinin fenomen olduğunu kim söylüyor? Senden başka....

Henüz kabul etmiyorsun ama sen de bir hayvan olmak zorundasın. Hayvan olmaktan kurtulamazsın. Ama kötü bir hayvan olabilirsin.

Daha ilk cumlen senin bilgin ve dusuncen olmadigini ortaya koyuyor.

 

Ben kendimi 20 sene once yeniledim ve insanlik evrensellik bilimsellik ve bilissellik yolunda da yenilenen kavramsal bilgi temelinde yeniliyorum. Yani senin yapamadigini yapiyorum.

 

Daha okudugunu bile anlamiyorsun, ben bilimin temelinin FENOMEN OLDUGUNU DEGIL, FENOMENIN GOZLEMI OLDUGUNU SOYLUYORUM.

 

Dogru senin ufkun hayvan ile sinirli oldugundan, insanoglunu algilaman onun duzeyine cikman ve onun dilini kyullanabilmen cok zor.

Link to comment
Share on other sites

Bak ben kendimi boyle yeniliyorum ve oluceye kadar da devam edecegim.

 

Evrimci ve Devrici Sorgulama
 

 

Daha onceki mesaj ve basliklarda, sorgulama olabilmesi icin; bir rahatsizligin, bir zararin ve bir sorunun algilanmasi gerektigini daha once belirtmistim.

 

Simdi de, bu mesajda; sorgulamanin evrimci(bilinc altinin, bilinci zorlamasi) ve devrimci (bilincin, bilinc altini zorlamasi) iliski, bag ve farklarini ortaya koyacagim.

 

Herseyden once bir dogumun, dunyanin hangi cografya ve toplumunda olursa olsun, o toplumun verdigi tabu ve degerler ile kisinin yetistigini ve buyudugunu hatirlamak gerekir.

 

Bir kisi, eger kendisine verilen bu deger ve tabularla buyurken, sadece verilenleri uyguluyorsa; mutlu, huzurlu ve rahattir.

Eger bir huzursuzluk, rahatsizlik duymaya baslamissa, bu once bilincalti olarak meydana gelir ve kisiyi huzursuz, mutsuz etmeye baslar. Cun ku kisi bilincalti olarak denilenleri uygulamaktan bir rahatsizlik duymakta, bir terde aklinin be verilenlerin dogruluguna inandirmakta sorun yasamaktadir.

 

Iste bu yasanan sorun, kisiyi direk olarak uygulamakta olduklarinin tam tersine, karsitinayoneltir ve kisi, inandiklarinin dogrulugunu teyit etmeye, kendini bu dogrulara inandirmaya yonelir. Ya kendi kendini tatmin eder ve tekrar, verilenlerin dogruluguna inanarak huzur bulur, ya da aklini verilen dogrularin tam tersini yapmaya yonelterek, dogruyu yapilanda degil; ona karsi cikmakta, onu red etmekte bulur.

 

Toplumda bu sekilde bir dusunceye ve davranisa yonelmis kisiler, toplumun gozunde ve algisinda "aksi, isyankar, itirazci, soz dinlemez, yaramaz v.s." temelli toplumun "uygun gidisatina" uymayan kisiler olarak algilanirlar ve toplum genelde bu tip kisilere "suphe, endise v.s." ile bakar. Hatta bu kisiler, ya toplumsal bir sorun olurlar, ya ailelerinden ayrilmak zorunda kalirlar ve de genelde toplum tarafindan distalanirlar.

 

Burada kisinin, boyle bir yasam ve iliskide nasil bir yol alacagi, tamamen kisinin, bu isi ne yone yonlendirecegi, ya da topluma uyarlayacagi temelinde degisiklik gosterir.

 

Iste buraya kadar anlatilan kisim, sorgulamanin evrimci kismi ve bilincaltinin bilinci zorlama kismidir.

 

Devrimci sorgulama ise, basta birey bilinci gerektirir. Yani kisinin, kendi varliginin bilincinde ve farkinda olmasi, kendi kararlarini kendine verildigi gibi degil de, kendi insiyatifi ile almasi ve kendi varligini yasam ve iliskilerinde ortaya dusunce ve davranis olarak koyabilmesi ve bu konuda kararli,azimli davranabilmesidir. Yani toplumsal kisilikten, vatandasliktan ve toplumun bir biri olmaktan kurtulmus bir bilinc ve farkindaliktir.

 

Iste bu duzeye gelmis bir kisi, verilenlerin, karsitini dusunmek ve uygulamak yerine, verilenlerin ne oldugunu, neden uygulanmasi gerektigini, bunlarin kendisine ne saglayacagini v.s. sorgulamaya baslar.

 

Iste bu sorgulama, devrimci sorgulamadir. Cunku burada, ne bir bilinc alti rahatsizligi vardir, ne de bir bilincalti zorlamasi. Burada olan, bilincin; kisiyi her yonuyle, ne yapmasi hakkinda verilenleri degil; kendi kararlarini uygulamaya yonlenme vardir. Iste bu yonlenim, ister istemez kisinin her bilincalti uygulamasinda, bunun kendi karari olup olmadigi sorusunu ortaya atacak ve kisiyi sorgulamaya itecektir.

 

Iste bu noktadan sonra, bilinc; bilincalti bir uygulamayi yerine getirmeden once "bu benim uygulamam mi olacak?" sorusu ile bilincalti uygulamayi uygulamadan once, bilinciyle sorgulayacaktir.

 

Bu asamanin bir ilerisi, artik uygulama oncesidir. Yani kisi daha uygulama asamasina gelmeden once, tum bilinc altini bilinciyle sorgulayacak ve bilincalti uygulamaya gecmeden, bilinci ile o uygulamayi onceden kendi karari ile kontrol edecek ve yonlendirecektir.

 

Iste bu asama "bana dogumdan itibaren verilen hersey bir sorun" algisini getirecek ve kisi, bilincaltindaki her verileni bilinci ile sorgulayacaktir.

 

Bu bilincin bilincaltini sorgulamasinin bitecegi yer,kisiye gore degisir. Ama, genelde biten yer; kisinin aklinin kendini inandirdigi dogrusunu uygulamadaki, sorunsuzlugu, rahatligi ve huzur/mutlulugudur. Bu devam ettikce de, sorgulamaolmayacaktir.

 

Buradaki en buyuk sorun, kisinin kendisine verilen dogumdan itibaren her degeri sorgulamasi yaninda, kendi sorguladiklarini sorgulamayarak bilincaltina atmasi ve KENDI BILINC ALTINI BILINCSIZ OLARAK KENDI YARATMASIDIR.

 

Cunku bu asama, kisiyi bencil, ayrimci, egoist, cikarci v.s. kisaca bireyci akilci kilacak ve kendi aklinin inandigi dogrularini sabitliyerek, sahiplenerek sorgulamadan bilincaltina atacak ve bu seferde bu bilinc altinin uygulama emri altina girecektir.

 

O yuzden bilincin, bilincaltini sorgulamasi ve tekrar bilinc alti sorununu yaratmamasi icin, bu sorgulama sadece verilenler degil; kendi inandigi dogrularinin da sorgulanmasiyla devam ettirilmelidir.

 

Yani, bilincin onu herhangibir aklin inandigi dogru ile tikanmamali ve sinirlandirilmamalidir.

 

Bu da zaten, bireyin bilinc olarak surekli suregelen surec icinde bilinclenmesi demektir.

 

Unutmamak gerekir ki, her mutluluk, huzur v.s. o konudaki sorunlarin, ertelenmesi ve bilincalti yonlendirimine birakilmasi demektir.

 

Cunku insanoglunun her turlu yapilandirilmisliginin yapi ve isleyisi sorundur.

 

Bu sorundan da, ancak bu yapilandirilmis yapi ve isleyisin evrensel koken ve temellerine erisilerek ve algilayarak ve de onlarin disina cikarak kurtulunabilir. Cunku, her noktalama, kesinlik, mutlaklik, sahiplik, sabitlik, dogruluk v.s. aklin inancidir ve sorunun ertelendigi ve de bilincaltinin yonetimi ele gecirdigi yerdir.

 

Burada en onemli yol gosterici, ..e gore konusudur. Yani neye/kime gore sorundur, rahatsizliktir,zarardir?

 

Iste burada, tum bu yapilandirilmis yapi ve isleyisin bir insanoglu urunu oldugunu algilarsak ve insanoglu disinda bir guc aramaz ve ...e gore belirlemezsek; herseyin ...e goresinin insanoglu turu oldugunu algilariz.

 

Buradan da sorunun, insanoglu turunun zihniyet olarak insanlasamamasinin sorunu oldugu algilanir.

 

Iste her birey bilinci almis kisinin,bilincli ve farkinda olarak bilinc altini bilince cikarmasinin altinda yatan neden, insanoglunun yapilandirdigi zihniyetin, insansal/evrensel yonlendirimi, sorgulanmasi ve degisimidir.

 

Iste bir birey, bilincli ve farkinda olarak, zihniyetini insanlasmaya yonelttigi surece sorunu, rahatsizligi ve zarari algilar ve bilincalti devreye girmeden, bilincli olarak insanlasmaya yonelir.

 

Bu da zaten bir surekli suregelen bir surectir ve noktalamali, huzur, rahatlik v.s. de sorun da soz konusu degildir. Cunku bilincin duraganligi degil; (mutluluk ya da rahatsizlik), surekliligi ve hareketi soz konusudur.

 

Yani ne rahatsizliktan yola cikilmistir, ne de rahatliliktan; bilincli ve farkindalikli olarak insanoglunun yapilandirdigi yapi ve isleyisin zihinsel devriminden yola cikilmistir. Iste bu devrimin "oldu" su yoktur, sadece devrimci zihinsellik ile yasam ve iliski surmek vardir.

 

Ustelik bu yasam ve iliski, kisiyi yonlendiren ve kontrol eden, bilincaltinin degil; aksine, kisinin bilincli ve farkinda olarak kendi kendini kontrol ve yonlendirmesidir. Zihnini insanlastirmaya yonelik.

 

Iste birey bilincinin, tursel duzeyi ve farkindaligi bu bilinctir.

Link to comment
Share on other sites

Senin 59'ncu iletide yazdıklarını yaşamına uyguladığının delilleri nelerdir? Yani evrimci ve devrimci sorgulamadan senin de nasibini aldığının delilleri var mıdır?

Bize o konularda ahkam keseceğine, onları yaşamına uyguladığını gösteren yazılarından haberdar et bizi.

 

Sen daha insanın doğasının çelişkiler dolu olduğunu kabul etmiyorsun veya yanlış yorumluyorsun.

Kendi yaşamını bir takım ilkelere dayanarak yaşıyor olabilirsin ama onları yüceltmeye çalışman seni küçültüyor.

Bu halinle kendi felsefesine hapsolmuş bir meczupsun sen.

Yeterince geniş düşünemiyorsun. Çünkü düşüncelerini bir takım fixed kalıplara sığdırmaya çalışıyorsun. Onların dışına çıkamıyorsun.

O öyle olmaz, şöyle olur. Bunu böyle düşünemezsin. Şöyle düşünmelisin.. gibisine bir sürü laflarını okuduk senin.

Kendi çizdiğin sınırların ötesini göremiyorsun ve tabii kabul de edemiyorsun.

Sen kendi felsefeni, kendi yaşamını ancak kendi çizdiğin sınırlar içinde genişletebilirsin.

O sınırlar bana göre dar. Benimkileri bilmek ister misin?

Aşağıdaki yazı da benim bu konudaki görüşlerimi simgeliyor. Ben onu yaşıyorum ama..

Sen bende dogmatic olduğun hissi uyandırıyorsun.

Dünyayı belki başkalarının gözünden görmüyorsun ama, sınırlarını kendinin çizdiği nisbeten dar bir bakış açısından görüyorsun.


 

DÜNYAYI BAŞKALARININ GÖZÜNDEN GÖRMEK..
 

Kökeni ne olursa olsun hemen her inanç inananları, inandıklarının gözünden görmeye zorlayan bir eğilimdir. İslam bir inançtır. Müslüman kişi dünyayı Muhammed’in gözünden görür ve O’nun ögretileri ile yaşar. Kendi görüşü yoktur.
 

Aslında bu yaklaşim pek mümkün değildir. Müslüman’lar Muhammed’i taklit ederek yaşamaya çalışırlar ama, hiç birisi bunda başarılı olamaz. Yedinci yüzyılın erkeği ile 21’nci yüzyılın erkekleri arasında derin bir zaman, felsefe, anlayış, çağ ve kültür farkı vardır. Bu yüzden Müslüman’lar ister istemez dünyayı biraz da kendi gözleri ile görürler ama, Muhammed'in görüşleri de bu görüşe katıldığı için, gözlemlenen dünya çarpık, yamuk ve iğretidir.

 

Çesitli ideolojilere inananların dünya görüşü de oldukça çarpıktır. Nazi ve faşistlerin, terörist örgütlere üye olanların dünyaya bakışı, özgürlük ve demokrasiye inananlardan oldukça farklıdır. O görüşlerde umut ve iyimserlik yoktur. Onlara korku, intikam, tehdit, aşağılama, kötüleme gibi ilkel içgüdüsel duygular hakimdir. Sosyal olaylar onlar tarafından yanlış yorumlanırlar. Onları kendi görüşlerine uygun olarak yorumlamak isteyen teröristler, kendi görüşlerini çesitli terörist eylemlemlerle başkalarına zorlarlar. Ortaya çıkan kaosu kendi görüşlerinin gerçek manifestasyonu sanar teröristler. Oysa ortaya çıkan durum kendiliğinden değil, zorlama sonucu manifest olmuştur.


 

Komünizmi de bu bağlamda incelemek mümkündür. Marx’dan adapte ve çoğu kere modifiye edilen kuramsal görüşler toplumlara zorlanınca, hastalıklı bir toplumun varlığı ile karşılaşılır. Ama bu toplum komünizmi implante etmeden önce bu kadar hasta değildir. Ya da bu tür bir hastalıktan yakınmıyordur. Komünizm toplumun yapısını ve sorunlarını değişmiştir. İlginç olarak komünizmin varlığını sürdürmesine daha uygun koşullar ortaya çıkmıs ve komünist o koşulları kendi yarattığını bilmeden, ya da bilmek istemeden o ortamda tırmanmaya ve ne kadar haklı olduğunu bütün dünyaya haykırmaya başlamıştır.
 

Dünyayı başkalarının gözünden görmenin çesitli şekilleri olduğu kuşkusuzdur. Bir ideale bağlanan ve onun uğruna ölmeyi göze alan her insan dünyayı kendi gözlerinden görmeyi terkeder. O ideali yaratanların gözünden görmeye başlar. Bir Müslüman için kafirler her yerdedir. Bir komünist baktığı her köşede kapitalist burjuvaları görür. Terörist için polis her köşe başını tutan bir düşmandır. Nazi'ler Yahudilerin dünya ekonomisini ele geçirdiklerine inanırlar. Kendi ırkları dışında insanlığa sıcak bakmazlar.
 

Dünyayı başkalarının gözünden görmek makbul bir şey değildir.

Kendi kişisel görüşlerini ekzotik bir eğilim uğruna feda edenler, bu tuzağa düşerler. Normalden az da olsa uzaklaşan bir eğilim, ne kadar ileri ve özgün olursa olsun, ne kadar üstün meziyetlere bürünürse bürünsün, ne kadar çağdaş niteliklere sahip olursa olsun, yeğlenmemelidir.
 

Ateizmi ben yalın bir ilke olarak düşünüyorum... Düşündüğüm ateizm spesifik bir dünya görüşü değildir. Ateist dünyayı başkalarının gözünden değil, yalnız kendi gözünden görmelidir. Ama yanıldığımı da biliyorum. Ateistlerin bir çoğunun dünyayı çarpıtarak görmelerine neden olan bazı inançlara ve günümüzde sapkın olarak kabul edilen eğilimlere sahip olduklarını gözlemliyorum. Bazıları dünyayı, bütün ateistlerin komünist olmaları gerektiğini düşünecek kadar dar bir bakış açısından görebiliyorlar. Diğer ateistler arsında Kürtçüler de olabiliyor, Naziler ve faşistler de.
 

Sapkın bir ideal ve bir dogma ile birleşen ateizm bence yozlaşmış bir eğilimdir. Bu tür ateist dünyayı kendi gözünden göremez. Günlük olayları inandığı, din dışı bir dizi inançlar silsilesine dayanarak görür ve yorumlar. Bu görüş açısının dine ve bir Tanrı’ya inananların bakış açısından daha sağlıklı olduğunu sanmıyorum.
 

Ben ateizmi yalın haliyle seviyor ve kucaklıyorum. Dogmatik bir inançla birlikte olan ateizmi reddediyorum.


 

Link to comment
Share on other sites

Haaci, benim isim senin gibi suclamak ve polemik yapmak degil. Sen kendi olmayan bir golge olarak zaten baskasini degerlendiremezsin. Ancak kendi dusuncen temelinde kendi dogrularina uymasi icin zorlarsin, cunku sen esir olmus bir biatcisin.

 

O yuzden senin "sun" ile biten ve kendi akil yoksunlugunu ortaya koyan suclamalarina yanit vermek bana yakismaz.

 

Cunku benim ne sana ne de algilayamayana kendimin ne oldugunu ispat etme gibi bir durumum yok.

 

Zaten verdigin "sun" lu yanitlar senin, bilgisizligini ve dusuncesizligini ortaya koyuyor.

 

O yuzden senin polemik davetine icabet etmeyecegim ve sana "yok ben o degil, buyum" gibi bir polemik karsiti verecegimi dusunuyorsan da yaniliyorsun.

Link to comment
Share on other sites

Bu arada eklemeyi unuttum..

 

Sen kendi yaşam felsefesinin esirisin. Kendini o felsefeyi değiştirmeden yeniliyorsun... Yeniliyorsan tabii....

Ben hic bir seyin esiri degilim.

 

Dedigim gibi senin ufkun  bir esaret aradigi icin, herkesi de kendin gibi bir seye esir zannediyorsun.

 

Sen daha benim yasam felsefemin ne oldugunu bile bilmeden bosa konusuyorsun.

 

Yasam felsefesi yasami olanlar icin gecerlidir, senin gibi birileri ya da bir guc tarafindan yasatilanlar icin degil.

 

O yuzden su dusunce platformunu daha fazla kirletmeden bir konu ve kavramda bilgin dusuncen varsa yaz, yoksa da sus otur.

 

Kendi aklinin dar ufkuyla "sen susun/busun" temelli spekulasyon yapmaktan da vazgec.

 

Cunku hem kendini desifre ediyorsun, hem de yazilanlari algilayamadigin ortaya cikiyor.

 

Evet, gozlem veren fenomenin, gozlemi alan alginin ve kavramsal bilginin sinirsizliginda benim de beynimdeki her turlu bilgiyi yenilemem sinirsizdir.

 

Dolayisi ile benim yasam felsefem insanlassmak, evrensellesmek, bilimsellesmek ve bilissellesmek adina yapilan her turlu sorgulama temelinde sinirsizdir.

 

Senin gibi bir ideolojik inancsal ve metafizik bir dogma sahibi degilim.

Link to comment
Share on other sites

Henüz  bunları olmadığını dikkate alırsak senin yaşam felsefesinin once insanlaşmak olması şart zaten.

Bunun oncesi sonrasi yok, hepsi biribirine bagli ve biribirini tamamlayan eylemler.

 

Ayrica zihinsel/davranissal insanlasmak icin, once insanoglu varligi bilinci ve de birey bilinci gerekir.

 

Cunku bu eylemleri kendi beyninde ve yasam/iliskisinde gerceklestirecek olan her bir bireyin kendisidir.

 

Butun bunlarin temelide, bilincine varilan eglemlerin; insanoglu adina gozlem vermemesidir.

 

Yani gozlem veren, insanoglunun insanlasamadigi, evrensellesemedigi, bilimsellesemedigi ve bilissellesemedigidir.

 

Iste bunun farkindaligi, zaten rahatsizligi zarari ve sorunu getirir. Bu temelde de sorgulama baslar. Tabi bilincli ve devrimci sorgulama.

 

Iste insanoglunun diger ugrasilari bunun temelinde olarak, kendi disinda kalanlari gozlemlemek ve kavramsal bilgi turetmek, bilimsel olarak ta bu bilgiyi gozlemi gelistirmektir.

 

Zaten insanoglu kendini yeniledikce, kendi disinda kalan fenomenler ile de onlari koruyucu ve kollayici bir iliskiye girer.

 

Kendi bunyesinde kendi yarattiklari ile kendi kendi ile savasacagina, kendini bilgiye ve gozleme verir. Teknigini bilimini bilisselligini gelistirir.

 

Kendine ve turune yarari olmayanin, hic bir seye yarari olmaz.

Link to comment
Share on other sites

Bilginin bilimsel ve bilissel olani olgu. Iste bilimsellik ve bilissellik, diger bilgilerden ve sinirlama ve sonlamalardan GECERLILIK, YANLISLANABILIRLIK, YENILENEBILIRLIK VE DEGISIM olarak farklilasiyor.

 

Buradaki GECERLILIK OLGUSAL, YANLISLANABILIRLIK GOZLEMSEL YENILENEBILIRLIK HEM OLGUSAL HEM GOZLEMSEL DEGISIM ISE; DONUSUMSEL, BASKALASIMSAL VE OLUSUMSALDIR. BU DURUM DAIMI YANI SUREKLI SUREGELEN BIR SURECTIR.

 

Iste bu farklilasma, fenomeni sinirsiz, sonsuz ve daimi kildigi gibi; gozlemi, bilgiyi ve algiyi da sinirsiz ve sonsuz ve de daimi kiliyor.

 

Tek fark fenomenin bu sinirsizligi, sonsuzlugu ve daimiligi KESINTISIZ, gozlemin, alginin ve bilginin sinirsizligi, sonsuzlugu ve daimiligi KESINTILI. Iste bu kesintiyi veren de bilimsel ve bilissel olarak olgu ve gecerlilik; kesintiyi kaldiran da bunun gozlem ile yanlislanabilirligi.

 

Iste bilgideki bilimsel ve bilissel fark bu KESINTININ GECERLILIGI dir. Diger her turlu bilgi de, bu KESINTI KALICIDIR. Yani mutlaktir, sonludur, kesindir, degismezdir, tektir, ilktir baslangici ve sonu vardir v.s. kisaca zamansaldir.

 

Metafizik temelli, yani varliksal, ontolojik materyalistler/nesnel gercekciler ile, metafizik temelli, varliksal, ontolojik idealistler/oznel gercekciler ve pozitivistler/isimciler; ayni sekilde metafizik temelli yaraticilar, fizik oteciler, teolojik ideoloji ve inanc sahipleri ve hatta etik formel ve diyalektik mantik savunuculari ve de klasik bilimciler, yani bilimin temelini varlikta ontolojide arayanlar mesela materyalist diyalektik "bilimciler" kesintinin gecerliligini algilayamazlar. Cunku kesintiyi kalici kilarlar. Iste epistemolojinin (bilgi ve her turlu ve de bilimsel/bilissel bilim ve felsefesinin) bil kokeni ve insanoglu yapilandirilmisligi ile, metafizigin var, ol ve inan kokenli yapilandirilmisligi farki,tam da budur.

Link to comment
Share on other sites

Arkadaşlar bu başlıktaki tartışmalarınızı, pazar tatilinden istifade ederek baştan sona kadar okudum. Sandığınız gibi yazılanlar okunmuyor değil. Hatta okuyanlar için, ben de dahil bilinç te kazandırıyor.

 

Kişisel sataşmalar dışında çok yararlı yazılar. Çoğu yerde de birleşiyorsunuz aslında. Aşağıda alıntı yaptığım görüşleriniz aynı anlam taşıyorlar. Bu anlamda belirtmeden geçemeyeceğim Evrensel-İnsanın 59. iletisini, baştan sona yaşamımda ilke edinmeliyim. Keza Haci da 61. iletisinde farklı şeyler söylemiyor.

 

Dünyayı başkalarının gözünden görmek makbul bir şey değildir. -Haci-

Iste bu duzeye gelmis bir kisi, verilenlerin, karsitini dusunmek ve uygulamak yerine, verilenlerin ne oldugunu, neden uygulanmasi gerektigini, bunlarin kendisine ne saglayacagini v.s. sorgulamaya baslar. -Evrensel-İnsan-

Link to comment
Share on other sites

Evrensel insanla aramızdaki en büyük fark, bana gore onun insana  hak ettiğinden daha fazla değer vermesidir.

İnsanın son derece üstün nitelikleri vardır elbette. İnsan evrenin bilinicidir. Ama halifesi değildir.

Çünkü aynı insanda son derece ilkel, barbar, iğrenç yanlar da vardır.

İnsan yalnız iyi ve güzel değildir. Hem iyidir hem kötü, hem güzeldir hem çirkin.

İnsan herşeydir.

Evrensel insan bunları kabul edene kadar tartışmaya devam edeceğiz.

Link to comment
Share on other sites

İyi de, evrensel-insan zaten bunları 59. ileti de anlatıyor. Birey bilincini kazanamamış, toplumsal değer yargılarını bilinç altından atamamış bir insanın, devrimci olamayacağını, hatta kendi bilinç altını yarattığında bile olumsuz duruşunu devam ettireceğini önemle belirtmiş. 

 

Neyse ben tartışmaya girmeden sizleri takibe devam edeceğim. Yeteri kadar bilinç kazandığımda tekrar görüşlerimi yazarım.

 

Kolay gelsin.

Link to comment
Share on other sites

İyi de, evrensel-insan zaten bunları 59. ileti de anlatıyor. Birey bilincini kazanamamış, toplumsal değer yargılarını bilinç altından atamamış bir insanın, devrimci olamayacağını, hatta kendi bilinç altını yarattığında bile olumsuz duruşunu devam ettireceğini önemle belirtmiş. 

 

Neyse ben tartışmaya girmeden sizleri takibe devam edeceğim. Yeteri kadar bilinç kazandığımda tekrar görüşlerimi yazarım.

 

Kolay gelsin.

Evet. Öyle insanlar elbette var ve çoğunlukta.

Benim üzerinde israrla durduğum sorun o değil ama.

Aynı insan, aynı zamanda hem iyi hem kötü, hem güzel hem çirkin, hem uygar hem de barbar olabiliyor.

 

Örneğin bir üniversite rektörü hem çok üstün, değerli ve bilgili bir bilim adamı olabiliyor hem de cinsel tacizci olabiliyor. Bu olmuş bir olay.

Buna karşın ok ve yayla avlanan Afrikalı bir bushman,  iyi bir baba ve üstün bir koca olabiliyor.

Link to comment
Share on other sites

Evet. Öyle insanlar elbette var ve çoğunlukta.

Benim üzerinde israrla durduğum sorun o değil ama.

Aynı insan, aynı zamanda hem iyi hem kötü, hem güzel hem çirkin, hem uygar hem de barbar olabiliyor.

 

Örneğin bir üniversite rektörü hem çok üstün, değerli ve bilgili bir bilim adamı olabiliyor hem de cinsel tacizci olabiliyor. Bu olmuş bir olay.

Buna karşın ok ve yayla avlanan Afrikalı bir bushman,  iyi bir baba ve üstün bir koca olabiliyor.

 

 

Haydi hatır için bir cevap daha yazayım. :)

 

İyi-kötü, güzel-çirkin, uygar-barbar göreceli olgular.

 

Ama "aynı anda" insana yararlı bir insanın, zarar veren bir insan olabilmesi yine bilinçten geçmektedir. Zira insanda eylem-fikir(bilinç) bütünlüğü vardır. Bilinçli olmayan bir insan zaten bilinç dışı davranıyor demektir. Bu durumda bilinç dışı yapılanma veya bilinç altı ile birey bilinci oranı/farklılığı söz konusu. Buna değinilmiş zaten.

 

Not: Birey bilinci kazanmak ile Üniversite Rektör bilgisi kazanmak farklı olgular.

Link to comment
Share on other sites

Create an account or sign in to comment

You need to be a member in order to leave a comment

Create an account

Sign up for a new account in our community. It's easy!

Register a new account

Giriş yap

Already have an account? Sign in here.

Sign In Now
×
×
  • Create New...