Jump to content

Ateist-Bakış

Members
  • İçerik sayısı

    196
  • Kayıt tarihi

  • Kazandığı günler

    21

Everything posted by Ateist-Bakış

  1. Üyeliğimin sonlandırılmasını istiyorum.
  2. Ateist Bakış ve Materyalist Bilinç benim. Ateist düşünceyi bilmiyorum. Benim konular ve sürekli atılma nedenlerim hep belliydi. 1- İnançlıların hepsi akıl hastası 2- Bu akıl hastalığı grubuna non-teistler de dahil 3- Ahlak diye bir şey yok. 4- İdealizm hastalığının yok edilmesi. Sürekli bunların anlaşılmasına uğraşırdım. Bu süreçte de küfürler kan gövdeyi götürürdü. Olaylar hep benim atılmamla sonuçlanırdı.
  3. Bu uydular uzayda inşa edilecek otel, üs, merkez, salon vb için bir referans noktası oluyorlar. Her biri bir koordinat noktası olacak. Buradan akıllı robotlar yollanacak. Aynı otomobil fabrikalarındaki robotik kollar gibi orada binlerce dron veya uzay aracı tarafından getirilen parçalar birleştirilecek. Mesela 1 metrekarelik metal plakalar geliyor 100 tane, oradaki robotlar bunu monte edecek, sonra üstüne kalan şeyleri ekleyecek. Böyle karınca gibi orada harıl harıl makineler çalışacak. Valla top sahası büyüklüğünde uzay serası bile yaparlar. Temperli camlar falan. Şu anda tek sorun güneş enerjisini aktif şekilde mühendisliğe katma. Elektro manyetik motorlar da var. Yani uzayda kolay hareket ve manevra yapabilecek iş makineleri dolmaya başlar yörüngeler. Henüz aptal Çin ve Rusya durumu çözemedi ama ABD ciddi ciddi herkesi dünyaya hapsedebilir. Açıkça diyeyim ben ABD'nin yerinde olsam tüm dünya çevresini makinelerle, savunma silahlarıyla falan doldursam uzay işbirliği anlaşmalarını sona erdirirdim o anda. Bunu da yapmak zorunda zaten. Artık savaşlar da 2 dakika sürer. Yani atmosfere süpersonik füzelerini yerleştirse bitti. Süpersonik füzeleri vursan ne olur ki? Gök yüzünün 2 bin metre üstünde patlasalar bile kirlenirsin. Ben ABD'nin Çin ve Rusya'yı bu yüzden oyaladığını düşünüyorum. Kafa karışıklığı içinde uzayı ele geçiriyor. Sivil görünümlü bir savunma sanayi taşeronuyla. Elon Musk hep savunma sanayine çalışıyor. Yani durum vahim. Gezegenin sahibi olabilir ABD 10 yıl içinde.
  4. Kimin umurunda? Sürekli bir iletişimde yanlış anlaşılıyormuş imaları, mağdurluk, ukalalık, dinci misin sen?
  5. Epistemolojiden dem vuruyorsun anlıyorum seni. O ilkel mühendislikler aracın sadece insan beyni ve algısının olduğu tarih öncesi zamanlara uzanıyor. Artık kimsenin perspektifi yaratılabiliyor. Yani bir durumun analizi bir kaç objeye yansıtılarak sonucu da başka bir objeye yansımış haliyle alınıyor. Bilgisayarlar çıktığından beri bu böyle. Üstelik sağlaması da yapılıyor. O kör sağırsan algıladığın ne olabilir ki tarzı saçmalıklar bitti. Birden fazla bilinmeyenli denklemler çıktığından beri böyle bu. Sen tahta köprüler zamanındansın galiba.
  6. Elde yeterli veya hiç veri olmadan bir sonuç uydurup bunu doğru veya yanlış (geçerli veya geçersiz) olarak kodlamaya inanç denir. İnanç motoru kullanılarak üretilir. Yani bilgi ve veri eksikliğinde ortaya çıkan hastalığa inanç deniyor. Bu hastalık bilgi veya veri elde edildiğinde yok olur. Yani inanç ancak bilgi ve veri yoksa yaşayıp hayatta kalabilir.
  7. Her türlü fikir, ideoloji, düşünce oluşumu içerisinde yalancılık yapanlar da olacaktır. Popülerliği ne kadar fazlaysa yalancılar da o kadar fazla olur. Guguk kuşlarının başka yuvalara yalan dolanla yavru yerleştirmesine benziyor bu. Bu yalancılar sizleri sömürüyor, kandırıyor, kullanıyor, çünkü sizlerden daha gelişmişler. Bütün bu aldatmacayı yok edecek, elenmesi gereken bu yalancı ve üçüncü sınıf masal anlatıcılarını dünyadan silecek bir yol var. O yolun içerisinde mış gibi yapmak veya yalan dolanla kandırma yok. Çalışmıyor. Şiddet ekseni etrafında toplanmak. Sizler hümanizm, insan hakları, eşitlik, ahlak gibi bu inanan insanlar tarafından oluşturulan sahte yemlere yakalanıyorsunuz. Unuttuğunu bir şey var, Siz radyoaktif olarak kirlenmiş bir toprakta tarım yapmaya çalışıyorsunuz. Üreteceğiniz, yiyeceğiniz her meyve ve sebze kirli ve yok edici olacak. İnanan insanların düzeni içinde oluşturacağınız tüm insan hakları, kadın hakları, özgürlük, hayvan severlik gibi girişimler inanan insanların kirli meyve ve zebzeleri olacaktır. Çözüm yok etmektir. İnanan insanların düzenini, toplumlarını, nüfuslarını, ideolojilerini yok etmelisiniz. Ancak ondan sonra bir şey inşa edebilirsiniz. Şu anda büyük devletlerin 3-5 noktada birbirleriyle kafa kafaya geldiği savaş riski oluşmuş durumda. Bu riskin gerçekleşmesi lazım, bu devletler savaşmalı. Dünya yıkıma uğramalı. Ancak ondan sonra hayal ettiğiniz empati merkezli insan etkileşimleriyle dolu toplumlar inşa edebilirsiniz. Siz bir kölesiniz. İnanan insan her yerinizi sarmış. Size bir ahır ayırmış, orada kendinizi özgür sanıyorsunuz. Savaşı körükleyin. Askerlerin birbirine girmesini sağlayın, kızıştırın İnanmayan insanlar için bayram günü ilk nükleer füzenin ateşleneceği gündür. Bu iş oraya gidiyor. Bir an önce olmazsa daha da ağır sonuçları olur. Nükleer savaşlarda doruk noktaları arasında kuş uçuşu 10 mil olan dağların aralarına girin. Ya da özetle bir vadi bulup her hangi bir yamacına yarısına kadar tırmanın. Bu %99 hayatta kalmanızı sağlar. Oradaki flora fauna (hayatta kalan bitki ve hayvanlar) ile de 90 güne kadar rahat yaşarsınız. Bulunduğunuz yerdeki vadileri bulun Google'dan. Gidip görmenize gerek yok. Herkes yollara düşüp başka şehirlere kaçışan kalabalıklar oluştururken vadi yamacına sakince ulaşırsınız. Her yerde bir vadi olur. Bulun yerini öğrenin. İleride işinize yarayacak. Sık ormanlara yerleşmek için girmeyin. Ama vadi yamacında kazma kürekle 2 metre derinliğinde çukur kazıp şimdiden içine hava almayan plastik torbalarda kurutulmuş ekmek doldurabilirsiniz. Sebze ve meyveleri kurutabilirsiniz. Eti bile. Çöl bedevileri 2-3 ay kullanabiliyor kurutulmuş etleri. Bozulmuyor. Bunları sığınacağınız yamaçta açık bir yere gömebilirsiniz. Kesinlikle ormana girmeyin. İnsanlar içgüdüsel olarak ormanda hayatta kalacağını sanır ama insan savaşlarında ormanlar %90 yanar. Yanarak veya dumandan boğulup ölürsünüz. Ayrıca ilaç da lazım olacak. Çok fazla antibiyotik. Bunun için herkes eczanelere koşar genelde. %99 herkes. Ecza depolarının yerini öğrenin oralara koşun. Daha fazla hayatta kalma ve acil durum hareket planı için Survivalist topluluklarını inceleyebilirsiniz. Çoğu ABD'de. Şimdi hayat durulursa bile her yıl başka bir gerilim olacak ve benim gibi düşünen biri ilk füze kesinlikle ateşleyecek. Ağaçtan ok yaparım hayaline kesinlikle kapılmayın. Okun öldürücü etkisi olması için ağacın eğilmesi işi ustaların yaptığı bir şey. Yapamazsınız. Bir tavşanı bile vuracak ok yapamazsınız. Metal parçalar kullanın. Metal tel ve metal gövde gibi. Bu her hayvana ve insana ölümcül derecede saplanacak güç üretir. İnanan insanlara, düzenlerine, eylemlerine güvenmeyin Hayatta kalmalarının hiç şansı yok. Teknik ve planlı düşünemiyorlar çünkü. Bunları acil durum ek bilgisi olarak aklınızda bulundurun.
  8. Türkiye Cumhuriyetinde hem İslamcılarda hem Atatürkçülerde ortak olan bir özellik var. İşgüzarlık deniyor buna. Kamuyu, toplumu, halkı her neyse onu düşünüp kendileri bazı önlemler almaya çalışıyor. Mesela Atatürkçüler işgüzarlık yapıp cemaatçilerin karanlığı satmak için açtıkları tezgahı kaldırıyorlar. Yahu bırak, adam karanlığı satsın, kamu, toplum, halk her ne ise bu hastalığın ne pislik bir şey olduğunu öğrensin. ABD ve Avrupa bu medeniyet bu sayede geldi. Yetkili kurumlar toplumla bağnazlığın arasına girmedi. Onlar da baktılar ki halk kendilerini beğenmiyorlar (çoğunlukla Hristiyanlar) Önce takım elbiselerle, sonra müziklerle, sonra süslemelerle, sonra hümanist söylemlerle derken bir Hristiyanlık akımı bölündü oldu sana 1000 tane. Atatürkçüler bu bela ile halkın arasına girmemeli. Ordu bile kurmaktan aciz bu adamlar. Bırakın kötülüğe düşsünler öğrensinler. Atatürkçüler de tam karşılarında pırıltılı, müzikli sanatlı, Modalı, kültürlü hallerini sergilesinler. İçlerine çökecektirler.
  9. Bak sen hayatta küçük şeylere karar vermelisin. Yani bir zabıta beyin ameliyatına giremez. Sen de rahatsızım diyorsun, bu rahatsızlığınla yaşamak ölmek konulu seçimlerde düşünme yetkin yok. O mecbur yaşamak olacak. Varsayılan seçenek yaşamak. Hastalığından iyileşmiştir raporu alırsan böyle konularda fikir yürütebilirsin.
  10. Onun teorisine göre vampir ısırması gibi. Isırandan ısırılana bulaşıyor. Ya da zombiler gibi.
  11. Kısaca amacı, eğlenceyi, aktiviteyi kendin yaratmalısın.
  12. Bu toplumcu bakış açısını siktir et. Senin kendinden başka kimseye faydan olmasın zaten. O eskidendi, Hepimiz Kralın, Padişahın kuluyuz vs. Toplumla uyum içinde maksimum bencillik yapacaksın. Nasıl diyeyim sana, Kötülüğü ele alalım. Ama ilkellik yapıp kötülüğe kötülük demeyelim. Toplumda kötülük toplumun geneliyle uyumsuz bencilliktir. Uyumsuz bencillik hırsızlıktır, gasptır. Kötülüğün maskeli hali vardır. Uyumlu bencillik Bu da girişimciliktir, onlara değerli amaçlar verip paralarını kendiliğinden vermesini sağlamaktır. Falcılar mesela, Hiç bir falcı geleceği göremez. Toplum da bunu bilir. Ama falcılar kendine yalan söyleyip insanların parasını alanlar demezler. Uyumlu bencillik yaparlar. Gelecekte bir çok olasılık vardır ve benim bu kartla taşla yıldızla senin için hissettiğim gelecek şudur derler. Bu açıkça "ben yalan söylüyorum, paranızı çalıyorum" demektir. Ama bunu bu şekilde dersen kaybedersin savaşı. Ying yeng işaretini hatırla. Direk siyah beyaz diye iki bölüm yok, İnsanlar siyahta beyaz beyazda siyah görmek için her şeyi yaparlar. Senin yapacağınsa uyumlu olmak. Amacın kendinden olsun, uyumlu eylemler yap. Mesela kaba bir örnek vereyim 20 tane kadına gidip gelip sizi sıradan sikeyim dersen blokaj yersin, toplum seni atar. Ama önce 3-4 tane güzel kadın bulup, onların başka kadınları çağırmasını sağlayıp, sonra o kadınlara "biz onla yattıktan sonra bir aydınlanma yaşadık, mucizevi bir adam" dedirtirsen, 20 tane kadını becerdiğin bir tarikatın olur. Anladın mı farkı? Uyumlu ol. Topluma uygun anahtar bul her yerde. BU amaçla kendin mutlu ol. Kadınlar için değil de, para için öneririm şu yukarıdaki etkinliği. Nasıl zengin olursunuz diye bir seminer hazırla tiyatro veya sinema sahnesinin birinde. Örneğin 15 Ağustos. İsme de Mustafa Yılmaz gibi bol bol Google sonucu bulacağın bir isim uydur. Sonra epik haber, etikhaber, güzelhaber vs vs 20-30 alan adı satın alıp içeriğine Mustafa Yılmaz çağımızın para dehası, muhteşem bir adam, paraya yön vermeyi biliyor gibi saçma sapan bir sürü haber gibi içerik ekle. Sonra tiyatro veya sinema sahnesinde bol ışıltılı epik müzikli bir sunum yap. Salona bir seansta 300 kişi dolsa, günde 5 seans yapsan, bunlardan seminer için adam başı 200 TL alsan Günde 300 bin tl, 7 gün sürse 2 milyon tl Masraflara ve izini silmeye 500 bin harcasan, al sana 7 günde 1 buçuk milyon gelirli büyük tiyatro. Üstelik yasal. Ancak güzel tiyatro oynamalısın. Müzikler efektler güzel ayarlanmalı.
  13. Yahu magazin onedio'lara mı geçtin. BU bir hastalıksa git şikayet et. İkiyüzlüler. Sponsor bul savaş dünya LGBT lobileriyle. Yiyorsa yap. Bana yobaz pisliklerin çıkarımlarını sunma. ABD'de elektrik veriyorlardı tedavi için zavallıları. Müslümanlığa desene sapıklık diye veya pavlovun köpekçiliğinden bahsetsene. Kolay geliyor değil mi? Eşcinsellerin elinde şiddet olmadığını bildiğinden adamlara istediğini demek. Müslümanların sapıklığı ve hasta ruhlu olmalarıyla ilgili bahset. Yiyorsa bahset.
  14. Amaç teknik olarak programlı bir aktiviteyi anlatır. Konu edindiğin başlangıç noktası (hayata geliş diyorsun) ile soruyu sorduğun an (şu an) arasında bir bilinçli, programlı, planlı dizilime inandığın anlamına gelir. Şimdi ben sana hayat denilen şeyi özetleyeyim. Saniyede gözüne ortalama 50 jpeg resmi gelir, aynı şekilde kulağına, derine, burnuna, diline de ortalama 2-3 mb veri gelir (bunu örnek veriyorum, MB değil de beyinde mikro sıkıştırmalı kilobaytlar söz konusu) Yani beyin topladığı şeyleri sıkıştırır ve çoğunu da atar. Mesela bir kafede çay içtiğin 15 dakikalık sürede bilgisayar dünyasından bakarsak 20 MB'lık bir MP4 videosu oluşur. Ama beynin gereksiz bir çok şeyi atar, geçen arabaların plakaları, sesleri, yemek kokuları, insanların konuşmaları, 15 dakika sonra kalktığında o kafeden sadece bir kroki anı kalır aklında, oturdum, çayımı içtim vs vs diye. Yaşam bundan ibaret işte. Beyninin çalışmasından. İşlemesinden. Ben dediğin varlık, sadece uyanıkken ortaya çıkar. Uykunda çalışmaz. Beynin bu verileri işlerken bir alan kullanır kafanda. BU alan uzamsaldır. Şey gibi düşün. Hani gülle atan sporculara olimpiyatlarda hız almaları için bir alan verirler. Döne döne gülleyi fırlatırlar. Ciritçiler de öyle. İşte beyninde veri işlerken işlem kalitesini artırmak için aynen böyle bir manevra alanı oluşur. BU alan diğer canlılarınkinden farklı. İnsan denilen canlının resmi adı - Farkındalığının da farkında olan insandır. Diğer bütün canlılar sadece yaşadığının farkındadır. Bakışlarını dikkatlerini kendilerine yöneltip kendilerini bir başka kişilik gibi göremezler. Kısaca kendilerine dışarıdan bir üçüncü şahıs olarak bakamazlar. Bildiğimiz kadarıyla böyle İşte o bilgi işleme sırasında kullandığın cirit, gülle manevra alanında oluşur bu farkındalığının da farkında olma olgusu. Verilerin uzamsal olarak boyut kazanmasıyla. Kendine dışarıdan bakarsın. İşlem yaparsın, hayal kurarsın vs vs. Hepsi o manevra alanında yapılabiliyor. Bunun bir amacı yok. Ama nedir bu diye sorarsan Benim kişisel teorim. Bilgiye dayalı çıkarımım şu: Ortada canlılık denilen bir şey var. Biz de dahil, virüsler de dahil katrilyon kere katrilyonlarca birime sahip ve kendisini sürekli kopyalayıp çoğaltıyor. Yaşamın ilk yıllarında ortamın keşfi için ışığa sese ısıya odaklı mikro organizmalar çoktu. Sonra ortamın keşfi yetmedi ona Haliyle keşfedilen verileri kendi birimlerine aktarması için canlılarda kodlarla ortamı tanıyordu. Mesela bir kuş sürekli bir taşlı su birikintisini gagalarken sonraki nesline bu hareketini aktardı. Ancak bu verimli bir yol değildi yaşam için ne olup bittiğini bir merkeze toplamak için. Sonra yatırımı veri toplama merkezlerine yaptı. Canlıların çoğunda veri işleme merkezleri gelişe gelişe büyüdü. Beyinler oluştu. Ve yaşam kendini geliştirmek, kopyalamak ve her yere yayılmak için içinde bulunduğu valrıkların (canlılar yani) ne halt ettiğine ne bok yediğine bakmıyor. Mümkün olduğunca fazla deneyim ve etkileşim oluşması için çabalıyor. Ağaçların yaşaması da ölmesi de canlılık için önemli değil. Yaşasa ağaçla etkileşen bir sürü canlı ortaya çıkıyor, yansa, yanmış yerlerle etkileşen bir sürü canlı ortaya çıkıyor. Bence bütün evrene yayılmak istiyor yaşam. Şimdi bizimle birlikte dış uzayı da tanıyor. Biz dış uzayda gezdikçe orada da var olabilen mikro organizmalar çıkacak. Yani yaşam denilen şeyin içindeyiz hep beraber. Ve çok acımasız, tek amacı var. Her yere yayılmak. Yayılmak derken çiçeklerin bitkilerin yayılması düşünme. Zehirli gazlar, asitler, metal yiyen bakteriler vs şeklindeki hali de olabilir. Belli olmaz belki başka elementler bulur değişir gider. Ama kesinlikle yayılmacı olduğunu söyleyebilirim. Kolay kolay da yok edilemiyor.
  15. Metin ezberleme en kolayı tiyatroda. Temperament diye bir şey var. Bir markete gidip para öderken kelimelerin arasına aynı mesafeyi ve ses tonunu kullanıp "bütün alacaklarım bu kadar, işte bu da paranız" dersen karşıdaki kasiyer bir gariplik hisseder. Robot veya makine olup olmadığına bakar. Konuşmalarımızda tını, enerji var. Onu yansıtmak önemli. Tiyatroda çalışılan odur. Ben yapamıyorum mesela ama aynı temperamenti onlarca kere tekrarlayan tiyatrocular gördüm. Yani çok sevdiğin bir hediye almışsın mutlusun o anı aktarıyorsun. Bunu 10-20 kere aynı heyecan ve duyguyla tekrarlayıp duruyorlar. O zaman korkuyorsun işte insanlardan bir yalan mükemmel gerçekçi ve tekrar tekrar sunulurken afallıyor insan. Metin ezberi en kolayı. Bazı oyuncular bu temperamenti içlerinde mükemmel oluşturmak için yaşantısını değiştiriyor. Metot oyuncusu diyorlar. Ama bunu gerçek hayattan kopyalayacağım derken karakteri değişenler var. Mesela Jim Carrey ve Johnny Depp örnektir bu konuya. Rol için duygu ve temperament oluşturacağım diye kendi karakterlerinin değişimine neden oldular.
  16. Açıkça BM İnsan Hakları Evrensel Bildirgesiyle sorunun var. Bunu delikanlı gibi ortaya çıkıp, hukukla, polisle, mahkemelerle ne sorun yaşarsan yaşa itiraf etmelisin. Gayler ortaya çıkıyor itiraf ediyor ya ne olduklarını? Anasıyla babasıyla akrabalarıyla arkadaşlarıyla sorun yaşamasına rağmen ben buyum diyor ya? Sen de diyeceksin. BM İnsan Hakları bildirgesini onaylamıyorum diyeceksin. Ona göre işinden kovulacaksın, ona göre önünde açılan yaşamı yaşayacaksın. Ondan sonra da delikanlılıktan şereften bahsediyorsunuz. Aşağılık yobazlar sizi.
  17. Olum sen hasta mısın? Madem entelektüel konuşma becerin yok, profiline uyaır koysana? Ben ne yazıyorum sen ne cevap veriyorsun. Erkek erkeğe değil onun adı. Hem cinslerine yönelik cinsel istek. Yani homo seksüel. Böyle şeylere inanıyorsan, buralarda kıçını başını oynatmayacaksın. Alenen buna hastalık diyeceksin yasal mücadele edeceksin. BM'nin kabul ettiği yasalarla çatışacaksın. Burada böyle yavşaklık yapmayacaksınız. BM İnsan Hakları Beyannamesini ve bundan doğan cinsiyet, cinsel kimlik, cinsel yönelim özgürlüğünü reddettiğini açık açık diyeceksiniz. İki yüzlülük, yavşaklık yapmayacaksınız.
  18. İnsan cinselliğinin büyük bir kısmı psikolojik (zihinsel) kalan kısmı da mekanik (biyolojik) Sübyancılık mesela bu dediğim kuralın ispatıdır. Cinselliğin psikolojik mekanizmalarında bozukluk oluşmasıyla ortaya çocuklara ve hatta bebeklere arzu oluşuyor. Bu yorum mekanizmasını neyin bozduğu konusunda değişik fikirler varsa da hem kriminoloji hem psikiyatri daha önce yaşanmış bağlantılı travmalarda birleşiyorlar. Yani bağnaz yobaz herif yanlışsın. Cinselliğin büyük bir bölümünü oluşturan psikolojik tarafının hem cinslerine karşı harekete geçmesi sağlıklı bir şey. Çünkü bu insanlar konuşuyorlar, iletişim kuruyorlar, birbirlerine karşı heyecan duyuyorlar. Bu da iki taraflı. Başka bir canlıyı veya insanı tek taraflı olarak iradesi dışında sürece dahil eden tüm cinsel etkinlikler suçtur, hastalıktır. Yetişkinlik yaşı altında iradesi olsa dahi suçtur, hastalıktır. Aşk bir psikolojik unsurdur. Bunu hem cinsinde de bulabilirsin karşı cinste de. Ama bunu hayvan veya çocukta bulmaya çalışmak hastalıktır.
  19. Bunu kim demiş? Bilim kesinlik işidir. Bak sana kesin bir şey diyeyim. Güneş sisteminin çekim gücü en yüksek cismi, kesinlikle güneştir. Bu kesindir Ama sen ay veya Venüs'ün sürpriz yapıp aslında çekim gücü en yüksek cisim olmaları ihtimalini bekleyebilirsin, trilyon yıl da bekleyebilirsin. Bu beklentiye bilimsel diyen kendin gibi milyonlar da bulabilirsin. Ama gerçek ve kesinlik değişmez. İnanç bir hastalıktır. Bilgi eksikliğinde ortaya çıkar.
  20. Ayrıca tesadüfü reddeden herkes tesadüf öncesini açık seçik anlatmalı. Tesadüften önce ne vardı da neden sonuç noktalarını birleştirdi? Haydi söyle Öyle süslü laflar ardında ne ima ettiğini yaz da utan.
  21. Şu anda yaklaşık olarak 8 milyar insan var. Toplam canlı olarak 100 katrilyon canlı var diyelim (virüsü bakterisi kaplumbağası hepsi) Toplam olarak bulunduğumuz güneş sisteminde katrilyonun da katrilyon kere katrilyon adet madde bileşenleri var diyelim. Şimdi bunların hepsi birbirini etkileyen hareketler halinde. Ve tüm bu kombinasyonları her saniye planlayan bir süper varlık var ve o da Allah adını mı kullanıyor? Böyle yetenekli süper bilgisayar geliyor, ben bu işlemleri yapıyorum diye mağaraya sesli mesaj mı gönderiyor? Sen nasıl yiyorsun? Nasıl besleniyorsun? Bu akıl hastalığı resmen. Şimdi insanın tanrısı insana öküzün ki öküze benzer muhabbetleri yapma bana. Mantık ve veriler aynıdır. Güneşe bir hipopotamı da fırlatsan benzer sonuçları elde edersin, bir böceği de, bir insanı da. Biri güneş karşılaşmasında vaaaaav diye bağırır, diğeri cır cır cır diye, insan da ayyyyyyyyy, yanıyom diye. Yani canım benim, Öküz tanrısından bahsediyorsun da, sen bahsettikçe o var olmuyor, sen daha çok öküzleşiyorsun.
  22. Kinder piyasaya çıktığından ne lezzeti ne orijinalliği ne de tarifi değişmemiştir. İlk piyasaya çıktığında yayınlanan çikolata pazarlama manifestosunda göre şöyle buyrulmaktadır. Şüphesiz biz bu çikolatayı en lezzetli şekliyle ürettik, Bundan daha lezzetlisi üretilmeyecektir. Gücünüz yetiyorsa bunun gibi bir çikolata getirin. Gördüğünüz gibi kinder şirketinin pazarlama cümlelerinde açıkça Kinder çikolatanın en son, en lezzetli ve hak çikolata olduğu görülmektedir. Şüphesiz Kinder çikolata Hakikatli çikolatadır. Amin,
  23. Lan oğlum bu yalancılıkla nereye kadar gideceğini sanıyorsun? Bu saçmalıklarla ancak elinde mızrak götünde yaprak olan yerlileri kandırırsın. Onların da dilini bilmiyorsun ki? Sen inandığın Kuran'ın ana dilini bilmiyorsun daha. Allah'ın dili Kuran dilinde bir bardak su istesene
  24. Hunlar başlangıç. Türk Moğol türeme. Sorduğun soru hata içeriyor, gerisini nasıl devam ettireyim. Modern Alman ve Rus tarihçilerden eserler oku. Son 10 yılda yayınlanmış eserlerde bulursun. Mesela Rusların da Slav olmadıklarını savunuyorlar.
  25. İnancın yol açtığı bir diğer durum da içeriği belirsiz muğlak mesaj aktarımıdır. Ateistler genelde analitik bir akla sahiptir. Mesaj içeriğinde kiloysa kilo, gramsa gram, litreyse litre, koordinatsa koordinat bellidir. Ancak inanç hastalarının kurduğu cümlelerde muğlaklık vardır. Sanki yakalanmamak için çayırların arasına saklanan sincaplar gibiler. Buradaki arkadaşlar bu durumu bizzat test edebilirler. Dikkat edin mesajlarına inanç hastalarının hiç bir netlik yok. Gluk gluk çalkalanan su gibi. Netliğin olmadığını ve sunmaları gerektiğini talep ettiğinizde ise sen kakasın söylemleri başlıyor. Genelde üslupla önce kendilerini son derece mağdur ve kötü davranılan bir kurban ilan ederler. Bunu tekrarladıkça artan netlik talebi baskısını nezaket dışı, olmaması gereken davranış ilan ederler. İlkelliklerine göre oyunları değişiyor. EN ilkel teistik seviyede genelde gözleri kör, kalpleri lekeli insanlar ya da misyonerler ya da ebu bilmem kimin torunlarıyla başlar çıta. Gelişmiş versiyonlarda hümanizmin ve insan haklarının çeşitli dallarına zıplayıp nezaket ve görgü kurallarına kadar giderler. Her şey var ortada. Zavallı mağdur edilmiş bir inanan var, o inanan çok özel ve harika bir kişi senaryosu var, her türlü mükemmellik var Ama netlik, kesin bilgi, belirli bir cevap yok. Bu insanlar gerçek diyorum sayıları sayesinde böcek stratejisi kullanarak hayatta kalıyorlar. Analitik akılları meşgul ederek hayatta kalıyorlar. Bu yüzden İsrail stratejisi uygulamalısınız. İsrail iletişimi diyaloğu barışı vs defalarca denedi bu adamlarla Ama sonunda travma ve ani darbe stratejisinin en etkili silah olduğunu keşfetti. Bakın bu insanlar kendilerinde olan inancın, düşüncenin, saçma fikrin geçerli bir değeri olduğunu sanıyorlar. Değerinin olmadığını göstermek için siz vakit harcadıkça da böcek stratejisiyle etrafınızı sarıyor ve güçleniyorlar. geçit veremezsiniz bu saçmalıklara, baştan kestirip atın. Ağlarsa ağlasınlar, mağdur edebiyatı yapsınlar. Artık kimse gerçekten mağdur olduklarına inanmıyor bile.
×
×
  • Create New...