Jump to content

evrensel-insan

Members
  • İçerik sayısı

    3.544
  • Kayıt tarihi

  • Son ziyareti

  • Kazandığı günler

    391

Everything posted by evrensel-insan

  1. Tabi eger tanrilastirma eylemine beyin ihtiyac duyuyorsa dedigin dogruur. YANI TASNRILASTIRARAK TANRISINI YARATAN INANAN ONA BIAT EDEN INSANOGLUDUR. Benim ise ne tanrilastirmaya ne de tanri yaratmaya bir ihtiyacim yok. Cunku Ben insanlasmaktan ve insanlastirmaktan yanayim. Tabi fenomenal goruntu olarak degil, zihinsel ve davranissal ve de duzen/sistem ve kurumlasma olarak. Zaten doga ustu varliga anlam veren insanoglu degil mi? Yoksa baska bir fenomen mi var, senin bildigin!
  2. Aksini iddia eden yok. Insanoglu zaten etik sifatlar ile yasar ve iliski kurar. Yalniz, Islama imanin sartlarindan biri olan "hayir ve serrin Allah'tan geldigine inanmak" ile, iyi ve kotuyu insanoglunun dogalligi yapmak ve buna teslim etmek arasindaki tek fark; ALLAH'IN YERINE DOGAYI KOYMAKTIR. Ikisi de ayni biatci ve teslimiyetci zihnin urunudur ve ustelik insanoglu yaratimidir. Cunku INSANOGLU DISINDAKI HIC BIR FENOMEN DE IYI KOTU SIFATI YOKTUR, bu var eden varsa, bu yine insanogludur. Ustelik onun zihniyetinin urunudur.
  3. 1-Felsefeden ne algilandigina bagli. 2-Buradaki rasyonel akilcilik temelindedir, gozleme dayanadabilir, dayanmayadabilir. Yani ortada ya bir olgu vardir, ya da bir dogrulanmis inancsal ideolojik dogru. 3-Insanin gercek dogasi insanoglunun yapilandirilmisligidir sorunu sabit kalitimsal inancsal ve ideolojik olmasidir. Halbuki bu bir dusunce urunudur ve her ortaya konan dogallik bilinc ve algi ile degisebilir. 4-Kulllanmaz. Bilim de sifat yoktur. 5-Etiktir ve bir ideolojik inancsal dogru temelindedir. Kisi bunun bilincinde de olabilir, olmayabilir de. Yani bilincalti sartlanmisliginin bir tezahuru de olabilir.
  4. Bunun "tutarliligi" sadece bunu kendine dogrulayani ve bu dogrulamaya inanani baglar. Bilimsel bir temeli yoktur. Etigin de metafiziginde bilimsel bir temeli yoktur. Buradaki bilimsellik etik ve metafizik yasam ve iliskisel insanoglunu kisisel sosyal ve toplumsal gozlemlemek ve bu gozlemde zihinsel ve davranissal insanlasma temelinde degerlendirmektir.
  5. Bilim sadece gozlemini aklinin degerlerini ve sifatlarini katmadan aldigi gibi kavramsal bilgiu ile ortaya koyar. Ahlak etigin bir dalidir ve sadece insanoglu zihniyetinin davranisa ve sisteme tasinmasidir. Gercek doga denilen, insanoglunun yapilandirdigi ve gercegin ne oldugunu kendine dogruladigidir. Buradaki dogrulama olgusal degil ise zaten bilimsel degildir. Bilim iyi ve kotuyu insanoglu yararina ve evrensel hukukun insan haklari temelinde bilimsel olgulara dayanarak ortaya koyabilir. Hic bir etigin insanoglunu yasam ve iliskisel yonlendirmesi acisindan bir etigi yoktur. Sadece olan etik insanoglu adina gozleminin yarari temelinde ortaya konabilir. Iyi ve kotu tamamen etik degerlerdir ve INSANOGLUNU DEGIL, ONUN GOZLEMINI YANI INSANOGLUNUN DUSUNCE VE DAVRANISININ IDEOLOJIK INANCSAL BIR DOGRU TEMELINDE DEGERLENDIRILMESIDIR. Kisaca senin dilinde insanoglunu zihinsel ve davranissal insanlastirmayan her deger insanoglunun zararinadir ve sifat olarak kotu denebilir. Burada benim kullandigim kavram sorundur. Bu da ancak bir algi ve bilinc konusudur. Sonucta birinin sorun gordugunu ve algiladigini baskasi gormez ve algilamaz. Zaten bu nedenden de degisim ve bilinclenim mucadelesi vermez.
  6. Felsefi aci dedigin, zaten insanogluna aittir. Ben insanoglunu degerlendiriyorum ve bir insanoglu turunun biri olarak, felsefesini degil. Evet, insanoglunu ustelik kendi aklinin yaratimi ile bir seye teslim etmek ve yine insanoglunun yarattigi etik degerler ile olcmek ve yine insanoglunun dusuncesi ile kendine verdigi dogayi ve dogallihi insanoglunu teslim etmek icin kullanmak ve gercegin bir insanoglu yapilandirilmisligi oldugunu algilamamak, insanoglu fenomeninin gozlem veren ve yine insanoglunca algilanan ve bunu yapan numenal yetilerini baska bir guce vermek deizmdir. Eger bu guc bir fenomen ile ozdeslesirse, o zaman deizmin tanrilastirdigi her ne ise o olur. Var ve olmak, insanoglunun dusuncesinin fenomenlestirdigidir. Olmak zaten varin eylemidir. Yani insanoglu kendisine gozlem veren fenomeni varlar ve onu numenal degerleri ile oldurur.
  7. Aslinda her cumlene ayri ayri yazdiklarini curuten yanitlar verilebilir. Yalniz tum mesajinin ozunde ki takintiyi sadece dile getirmek yeterli olacaktir. O da insanoglu fenomenini sadece sifatsal olarak tamamen yine insanoglu zihniyetini yaratimi olan etik ve metafizik deger veri ve tabulara teslim etmek; tek bir nedene dayanir. O da insanoglu fenomeninin varliksal farkindasizligi ve bunun bilincsiz olarak numenal sifatlarla ustelik insanoglunun yarattigi sifatlarla aklin tatmini olan bir teslimiyet. Bir insanoglu turunun kendi varlioginin farkina varmayarak kendi turunu ve birini bu kadar yine kendi zihniyetinin teslimiyeti ile aciz ve caresiz kilmasi, tam da fenomenal zihniyetin sahte benliginin egosunu tatmin etme adina, kendi algisi ile kendi gucunu bititmesi ve teslim etmesidir. Bu mesaj tamamen deizmin bir urunudur. Cunku insanoglunu fenomenalk algi ile diger fenomenler ile kiyaslarken, bu kiyasi yapan numenal yetisini insanogluna degil, insanoglu disi bir guce bahsetmektedir. Zaten varolusculugun temeli deizme dayanir. Sadece aslini inkar etmek ile kalmaz, asli dediginin temelini insanoglu disi bir guce teslim eder. Insanoglu disinda kalan fenomenleri de ayni guce teslim ettiginden, insanoglu fenomenini de diger algiladigi fenomenlerden farklilasstiramaz. Cunku insanoglu numenal yetisinin farkinda ve bilincinde degildir. Yani tum bu yazilanlarin, bir insanoglu numenal yetisinin urunu oldugunun farkinda ve bilincinde degildir.
  8. Eger bir soyutun kisice somut yansisi yoksa, o algilanmaz ve ona inanilmaz. Burada kisinin kendince cin algisini cin varligi olarak bir fenomen ile ozdfeslestirmesidir. Sonucta tartisilan ve dusunce ve davranis ile ustune gidilen somuttur yani kisidir. Halbuki kisi dusunce ve davranis yansitmistir. Iste bilimsellikte burada kiside degil, onun gozlem veren dusunce ve davranisindadir. Cunku degerlendirilen sorgulanan karsi cikilan kabul edilen tartisilan v.s. odur. Cunku SOYUTU VEREN SOMUT GOZLEM VERIR. SOYUT GOZLEM VERMEZ. SOMUTU ALANDA ONU ANCAK SOYUT YANSITIR. YANI DUSUNCE VE DAVRANISINI KULLANARAK KAVRAMSAL BILGI ILE.
  9. Tabiki celiski. Zaten ego sahte benligi ve onun dogal/fenomenal zihniyeti zaten celiski. Iste onemli olan bu celiskiyi sorgulayabilip, iliskisini ortaya koyabilmek. Cunku her bir celiski bir iliskidir. Yalniz bu iliski algilama yerine, anlama temelli tartismanin da temelidir. Cunku anlamak isteyen KARSISINDAKININ VERDIGINI DEGIL, KENDI ALDIGININ KENDINCE DOGRULANMASIDIR. Yani VERILENIN ONEMI YOKTUR, CUNKU ALAN KENDINCE ALIR VE USTELIK KARSI CIKARKEN DE, VERILENE DEGIL; VERENE YANI SOMUTA KARSI CIKAR. Iste ben bu yuzden hep "benim kisilerle bir sorunum yoktur, benim sorunum ve mucadelem dusunce ve davranis iledir" derim.
  10. Bu iki mesaji ve dile gelenleri algilayabilmenin onemi BILIMSELLIGIN VE BILISSELLIGIN ALGILAMA BILINCIDIR. Yani bilimsel olan, FENOMEN DEGIL; ONUN GOZLEMININ ALGISININ KAVRAMSAL BILGISIDIR. BILIMSELLIK VARLIGI VE NE OLDUGUNU TARTISMAZ, SADECE GOZLEMLER. Boylece kisinin bilinc ve onun bilisselligi duzeyi, hem metafizigin fizik otesi, ontolojik ve teolojik tartismasinin sonudur. Hem de gozlem veren bir fenomen ile ilgili turetilen her turlu soyut bilginin sadece bir insanoglu turetimi oldugu algilanir. Boylece bilissel olarak SOYUT VARLIK TARTISMASI DA SONA ERER. CUNKU SOYUT VARLIKLAR GOZLEM VERMEZLER VE FENOMEN DEGILDIRLER. Bunun bir onemi de bilisselligin VARLIKTAN BILGIYE YONELMESI VE VARLIGI SADECE GOZLEM VEREN BIR FENOMENAL TABAN OLARAK ALGILAMASI dir. Iste bu farkindalik algisi ve bilisselligi evrensel-insan zihniyeti temelinin insanoglu yapilandirilmisliginin temel taban yapi ve isleyisinin de algilanmasina ve her turlu TESLIMIYETIN EGOSAL TEMELINE INILMESINE YARDIMCIDIR.
  11. Emperyalizmin tuzaklarinin temeli her turlu ayrimci zihniyetin ve insanoglunu biri biri ile carpistirmanin ve insanoglu aklinin yarattigi deger veri ve tabulardir. Bunlar her turlu etik ve psikolojik degerlerdir, her turlu ideoloji ve inancsallardir, her turlu dogallik, icgudusellik kisvelerinin getirdigi kalitimsal teslimiyetlerdir. Cunku bunlar EGOYU AYAKTA TUTAN VE TATMIN EDEN DEGERLERDIR. SAHTE BENLIGIN TEMELIDIR. KENDILIK BILISSELLIGININ DUSMANIDIR.
  12. Iste sevginin her turlu gozlem algi ve kavramsal bilgisini anlam ve icerigini, dogal/fenomernal zihniyetten kurtarip, numenal ve bilissel zihniyete donusturmek; tam da bu insanoglunu her turlu teslim etmeden kurtarma ile ozdestir.
  13. Keske oyle olabilse! Sorun Alginin FENOMENAL/GORUNTUSEL OLMA SORUNU. Yani bir kisi, dusunce ve davranis dile getirdiginde, yani kisinin kendisi karsidakine sadece dusunce ve dcavranis olarak yansidigi halde, ALGI DUSUNCE VE DAVRANISTA DEGIL, DIREK KISININ KENDISINDEDIR. Iste bu yuzden dusunce ve davranisin yansisi, DUSUNCE VE DAVRANIS DEGIL, DIREK KISININ KENDISIDIR. Dusunce ve davranis algilandiktan sonra da YANSITILAN KARSI DUSUNCE VE DAVRANIS DEGIL, YINE KISININ KENDISININ Yansitildigidir. Buna en guzel ornek, bir kisinin dusunce ve davranisi, sanki KISININ KENDISI IMIS GIBI ALGILANMASIDIR. Diyelim bir kisinin yansittigi dusunce ve davranis, karsidan "yalnis" olarak algilandi. Kisi "SENIN DUSUNCEN/DAVRANISIN YANLIS"diyecegi yerde, "sen yanlissin" der. Yani KISIYI ONUN DAVRANIS DUSUNCESI ILE OZDESLESTIRIR VE Direk kisiyi hedef alir, dusunce ve davranis yerine. Aslinda birey bilincinin temel taslarindan biri olan "bireyin kendi kendini ve kendi dusunce ve davranisini gozlemlermesi ya da kendi kendisini algilamasi" yani kisinin fenomenal/numenal iliskisi; ISTE BU YUZDEN CELISKIDIR. Cunku KISI KENDINI VE KENDI DUSUNCE VE DAVRANISINI GOZLEMLEYEMEZ. Iste bunu mumkun kilmak, bireysel bilincin ve farkindaligin temelidir. Konu ilgini cekerse, su basliga bir goz at ve istersen okuduktan sonra da dusunce yorum ya da sorularini ilet. http://forum.dusuncedunyasi.net/index.php?/topic/58-insanoglu-ve-birinin-nesnelligioznelligi-uzerine/
  14. Evet ortada bir gozlem var, yalniz bu gozlemin algisinin kavraminin sevgi olup olmadigi her algilayanin algisina v.s. gore degisir. Burada illa algi gozlem olarak sevgi/nefret karsitligi da olmayabilir. Hatta gozyasinin sevincten mi uzuntuden mi kaynaklandigi bile bilinmeyebilir. Ya da bir timsah gozyasi olabilir. Evet icgudu ve dogallik temelli bir kalitimsal ve kavramsal bilgi yoktur. Ortada bir tepki varsa, bu bir etki karsisinda ve yasamdan ogrenilen temeldedir. Mesela kimi orumcegi sevimli bulur, kimi korkunc halbuki orumcek her turlu diger fenomen gibi sifatsizdir. Sifati insanoglu kendi algisinca verir. Kimi fareyi cirkin, kimi sevimli bulur. Evet ortada somut bir gozlem ve onun tasindigi bir algi vardir. Konu dogal dan ziyade, zihinsel ve davranissaldir. Zaten farkli algisinin nedeni de budur. Humanizm, her bir ideoloji inanc izm ve aklin kendine dogrulamasi ya da gerceklestirmesi gibi somuta indirgenen,ya da somutu yaratilan ya da fenomenlestirilen numenal bir olgudur ve sosyal bilgidir.
  15. Insanoglunun Ifadesi "Iliski midir?, Celiski midir? Bir kisinin,Insanoglu disindaki herhangibirseyi ifade etmede sorunu yoktur. Cunku, IFADE SADECE EDEN, YANI INSANOGLU TARAFLIDIR. Ifade edilen sey insanoglu olmadigindan, dialog yoktur. Butun sorun; karsilikli ifade edenlerin, insanoglu turu olmasidir. Burada ifade edilen, soyut, ya da somut; insanoglu, ya da degil; onemli degildir. Kisi YANSIYANI ALGILAR VE ALGILADIGINI YANSITIR. Buradaki en buyuk celiski; Algilayan ve algiladigini yansitan, ayni kisi oldugu halde; kendisine yansiyan; disaridaki kisinin yansittigidir. Ornek olarak karsilikli iki kisiyi alalim. Birinci kisi; yansitiyor "Mustafa" Ikinci kisi yansiyan Mustafayi, algilamak icin soruyor"Hangi Mustafa?" Birinci kisi, yansiyan soruyu algiliyor ve cevap veriyor "Bakkal Mustafa" Sorun basliyor. Birinci kisi, yansittigi bakkal Mustafayi, nasil algiladigini ortaya koyamiyor, dilin noktasal ve kulaga hitabindan dolayi. Ikinci kisi, Bakkal Mustafayi yansitan kisinin ne algiladigini bilmiyor ve sadece Bakkal Mustafa yansisini algiliyor. Hem birinci, hem de ikinci kisi acisindan; herbirinin farkli olarak algiladigi ve farkli olarak yansittigi Bakkal Mustafa var. Dolayisiyle; yansiyan Bakkal Mustafa'nin; hem yansitan acisindan; hem de yansiyani algilayan acisindan; ifade farki doguyor. Eger Bakkal Mustafa hakkinda, karsilikli konusacaklarsa; basta sorun yasaniyor. Cunku; Bakkal Mustafa tek olsa bile; kisilerin, Bakkal Mustafadan ne algiladiklari ve biribirlerine yansittiklari ifadelerin; nasil algilanacagi bir sorun. ALGI YANSITILIR, YANSIYAN ALGI DEGIL; ALGININ YANSISIDIR. YANSI ALGILANIR, ALGILANAN YANSI DEGIL; YANSININ ALGISIDIR. Dolayisiyle, algi; ifade edilerek yansitilir, yansiyan ifade, algilanir ve algilanan ifadeye cevrilerek yansitilir. Bu su demektir. Bakkal Mustafa, somut oldugu halde; hem onun algisi, hem de yansisi soyuttur ve bu soyutlardan, sadece YANSIYAN SOYUT ALGILANIR. Algilanan, yansiyan soyut; tekrar soyut kazanarak yansitilir. Soyle bir siralama yapabiliriz. Bakkal Mustafa (somut), yansima (soyut), algi (soyut), Birinci kisinin Bakkal Mustafasi (somut) yansitma (soyut) bu birinci kisi icin. Onun ikinci kisiye yansittigi soyutu siralayalim. Birinci kisinin Bakkal Mustafasi (somut) yansima (soyut), ikinci kisini algisi (soyut), ikinci kisinin Bakkal Mustafasi (somut), algisi (soyut), yansisi (soyut). Buradan da anlasilacagi uzere; bir Bakkal Mustafayi ifade etme sohbeti, ne kadar karmasik. Dolayisiyle; ayni Bakkal Mustafanin ifadesinde iki kisi arasinda sorun cikiyor. Unutmayalim ki; bakkal Mustafanin kendisi somut. Ya bir de; kendisi somut olmayan, bir olgunun; mesala demokrasinin ya da sevginin iki kisi arasindaki ifadelenisini. SOMUT, SOYUT YANSIR, SOMUT ALGILANIR, SOYUT YANSITILIR. SOYUT, SOMUT YANSIR, SOYUT ALGILANIR, SOMUT YANSITILIR. Iste o yuzden sevgi gibi bir kavramin iki kisi arasinda ozdeslesememesi sevgiyi tek tarafli kilar.
  16. Iste bu gozlem kimine sevgi olarak algi verdigi gibi, kimine de baska bir algi verir. Cunku gozlemi veren tek olsa bile, gozlemi algilayanlarin algisi farkli olabilir. Dolayisi ile "su mimik sevgidir" diye herkesin ortak bir algisi yoktur. Burada dusunce ve davranisi harekete geciren gozlem ve onun algisidir.Yani alinan gozlem, dusunce ve davranis olarak kavramsal bilgi ile dile gelir. Evet her bir davranis bir dusunce temelindedir. Yalniz dusuncenin bilincli ya da bilincsiz oldugu ya da davranis ile ozdeslesip ozdeslesmedigi algiya gore degiskendir. Cunku burada verilen ile alinan farki vardir. Yani birisi sana dusunce ve davranisini gozlem olarak verirken, SEN ONUN ALGISINI DEGIL; KENDI ALGINI DEVREYE SOKARSIN. Yani kendi algin ile onu gozlemlersin. Dolayisi ile onun algisi senin icin yoktur. Ayni sey onun icinde gecerlidir. Kisaca onun somutu senin soyutuna yansir, sende soyutun ile onu somutlarsin. Yani ONUN SOYUTU SANA YANSIMAZ. SENIN SOMUTUN DA ONA YANSIMAZ. zaten tartismada burdan cikar. GOZLEM ALGIYA ILETILIR. Yalniz burada gozlemi verenin algisi ile gozlemi alanin gozlemi ortada yoktur. Iste o yuzden insanoglu dialog kurmanin bilincinde degildir ve sadece monolog iletir. Bu aslinda karsilikli iletisim olarak cok onemlidir. Bu konu onemlidir. Bunu ayri bir mesaj olarak sana aciklayacagim. Sana gore somuttur. Zaten algi daimi somuttur. Ya direk duyusalk somuttur, ya da indirekt duyumsal somuttur. Iste indirekt olan sadece algilayana somuttur. Her beyin de bunu sevgi olarak algilamaz.
  17. Din kavrami ile ilgili kullanilan fiilde ve eylemde, gozlemledigim kadariyla yanlis bir fiil kullaniliyor. Bu fiil Inanmak. Halbuki din icin kullanilacak olan fiil uygulamaktir. Inanmak beynin bir fonksiyonu ve genelde eyleme ve dusunceye davranisa acilan bir fiildir. Din ise somut, dinine gore sartlari olan dunyevi ve sistem/duzen temelinde bir uygulamalar butunudur. Burada bir kisinin dindarligi ya da dinsizligi INANCTAN DEGIL, UYGULAMADAN ortaya konur. Yani bir kisi DINININ GETIRDIKLERINI UYGULUYORSA, DINDAR; HERHANGIBIR DININ GETIRDIKLERINI UYGULAMIYORSA DA, DINSIZDIR. Burada herhangibir dinin getirdiklerini uygulamanin nedeni, her bir uygulayana gore degisir. Bunun nedeni dinin yaraticisi olabilir, yasam sonrasi amaci tasiyabilir, korku olabilir ya da tamamen aileden gelen bir biatin sorgusuz devamidir. Mesela, Islam dinine baktigimizda; sartlari ISLAMIN ŞARTLARI 1-Kelime-i şahadet getirmek (Eşhedu enlâ ilâhe illallah ve eşhedu enne Muhammeden abduhu ve rasuluhu). 2-Namaz kılmak. 3-Oruç tutmak. 4-Zekat vermek. 5-Hacca gitmek. Iste burada bir inanc yoktur ve sadece uygulama vardir. Bu uygulamanin nedeni, imanin sartlari olabilir, ya da dinin yaraticisi ve yasam sonrasi ya da korku olabilir. Iste Islam dinini uygulamak ve dindar olmak, yukaridaki 5 sartin uygulanmasi ile belirlenir. Bunlarin HICBIRINI UYGULAMAYAN DINDAR DEGIL, DINSIZDIR. Zaten temelde kisinin bu sartlari kendi algisinca ve duzeyince uygulamasi ve bu uygulamanin ona yeterli olup olmamasi, imanin sartlari ile kendisinin yaptigi mukayeseye basglidir. İMANIN ŞARTLARI 1-Allah'ın birliğine inanmak. 2-Meleklere inanmak. 3-Kitaplara inanmak. 4-Peygamberlere inanmak. 5-Ahiret hayatına inanmak. 6-Hayır ve şerrin Allah'dan geldiğine inanmak. Iste INANC BURDADIR. Yani burada uygulamali bir sart yoktur, sadece beynin yukarida belirtilenlere inanci yeterlidir. Iste bu temelde islam dini HEM INANCSAL HEM DE UYGULAMALIDIR. Deizmden de INANCTA DEGIL, UYGULAMADA FARKLILASIR. Cunku deistin bir dini uygulamasi yoktur. Varsa, zaten deist olamaz; teist olur. Kisaca herhangibir inanca bir uygulama eklemek teizmdir, inanc uygulamasiz ise deizmdir. Toplumumuzda islamin uygulamali hic bir sartini uygulamayan bir suru inancli vardir. Yani Imanin sartlari onu inancli yapar. Bunun tek biri bile yeterlidir. Cunku hic birisi DUNYEVI DEGILDIR. Yani sekuler degildir. DUNYA OTESI dir. Dunya otesi veya doga ustu temelde fizik otesi bir inanc icin, herhangibir uygulama yapmak, kisiyi dindar yapar; uygulama yapmamak ta dinsiz yapar. Dindarin inanclisi teist, dinsizin inanclisi da deisttir. Buradaki dinsiz "herhangibir dini ve dini uygulamasi olmayan" demektir. Inanc konusu ise herhangibir fizik otesi(aklin yaratimi soyut varliksal) ya da teolojik (tanrisal varliksal)/ontolojik(somut varliksal) yaratici, tanri, akilli tasarimci v.s. temelli INSANOGLU DISINDAKI BASKA BIR FENOMENE INSANOGLU BEYNININ HER TURLU ZIHINSEL YETISINI EKLEMEK ve EKLEDIGI FENOMENDE BOYLE BIR OZELLIK/OZNELLIK OLDUGUNA INANMAKTIR. Aslinda imanin sartlarinda da INANCSAL CELISKI vardir. İMANIN ŞARTLARI 1-Allah'ın birliğine inanmak. 2-Meleklere inanmak. 3-Kitaplara inanmak. 4-Peygamberlere inanmak. 5-Ahiret hayatına inanmak. 6-Hayır ve şerrin Allah'dan geldiğine inanmak. Yukaridaki sartlardan, 3. su INANCSAL DEGIL, SOMUTTUR. Burada denmek istenen kanimca, "Kitaplarin icinde yazilanlara inanmak" olabilir. Yukaridaki sartlardan 4.su de INANCSAL DEGIL, SOMUTTUR. Yani tarihte yasadigi soyleyen bir kisiden bahseder. Burada da denmek istenen kannimca "peygamberlerin yazdiklarina/soylediklerine inanmak" olabilir. Zaten diger sartlarda, BU 3. VE 4. SARTLARA BAGLIDIR. Yani kitaplarin icinde yazilanlara ve peygamberlerin soyledikleri/yazdiklarina INANMAMAK otomatikman, diger sartlari da, inanctan kurtarir ve islamin uygulamali sartlarina da gerek kalmaz. Demekki islam dininin ve inancinin ana temeli "kitaplarin icinde yazilanlara ve peygamberlerin soyledikleri/yazdiklarina INANMAK" ta temellesir. Dini olarak soylemek gerekirse " "Kitaplarin Allah tarafindan peygamberlere vahiy yoluyla indirildigine inanmak"
  18. Evet, humanizm kavrami sadece insanoglu turu icin gecerli degildir. Insanoglu turunun kendi disinda kalan herseye olan yanasimi icin de kullanilir. Bir yerde humanizm bu acidan "insana yakisan dusunce ve davranis" demektir. Iste buradaki sorun da, insanayakisan dusunce ve davranisin ne oldugudur. Mesela kimileri her turlu insanlikdisi dusunce ve davranisi da insanoglu dogalligfi kisvesinde insanas yakisik kilabilir. Buna oldurme dedahil. Kotuluk de dahil
  19. Buradfa kullanilan icguduselligi bir cesit anima/animus temelli hayvani dogalligin verdigi gozlem olarak alabiliriz. Sevgi algi ve bilinc olarak secici ve degiskenlik icerir. Yani beynin zihinsel yorumu temelindedir. Ayrica her turlu ideolojik inancsal cikari da icerir. Sevgi de diger butun soyut degerler gibi, insanoglu gozleminin aldigi alginin bir anlam ve icerigidir.
  20. Burada sevgi temelinde yapilan her turlu ayrimcilik, tamamen cikar temelli bir ayrimciliktir. Ayrica sevgi insanoglu dahil fenomende degil, o fenomenin her turlu hareket icerikli gozlemine verilan alginin anlam ve icerigindedir. Sevgi fiuziksel degil, sosyal bilgi temellidir. Yani fenomenin direk gozleminden degil; gozlemsel alginin zihinsel turetiminden gelir.
  21. Ingilizce de "humane" insani anlamini verir. Yalniz buradaki "insanilik" dogal ve fenomenal temelde anima/animus icerikli bir hayvanilik icerir. Insani olabilmek oce insanoglu fenomenal varliginin farkindaligi ve bilincini getirir. Daha sonra da bireysel bilincin tursel duzey algisinin bilincidir. Sevgi somut bir olgu degildir, sadece bir somut uzerindeki ya da bir soyut uzerindeki dusunce ve davranisin verdigi gozlemin algisi ya da bu algi temelinde sunulan dusunce ve davranistir. Salt insan sevgisi diye bir algi olamaz. Cunku sevgi kavrami insanoglunun bir dusunce ve davranisin gozlemine verdigi algi ve iceriktir. O yuzden bu sadece insanogluy fenomeni iler sinirlandirilamaz. Sinir gozlem veren her bir fenomenin her turlu hareketinin algisina verilebilecek olan bir anlam ve iceriktir. Turdes olarak insani sevmek degil, saymak bilinci ve farkindaligi ancak evrensel ve insansaldir. Cunku sevgi de ayni humanizm gibi, su istismar edilen ve duygu somurusune acik bir kavramdir.
  22. Bilim bolumundeki "bagimlilik ve baglilik" isiginda; Konu ve kavramlarina gore, toplumlari soyle siniflandirabiliriz. Algisal ve bilinc duzeyi olarak iki ana toplum vardir. ETIK TOPLUMU BIREY TOPLUMU Etik toplumu da ikiye ayrilir. DIN TOPLUMU MILLET TOPLUMU Birey toplumu da ikiye ayrilir OZGUR BIREY TOPLUMU SERBEST BIREY TOPLUMU Etik toplumu ETIGE BAGIMLI VE ETIK BAGI OLAN TOPLUMDUR. Tarihsel olarak, bu etik eger din ise; toplum dini teokratik, otokratik/demokratik dini devletli toplum; eger bu etik deger, millet ise, toplum milli otokratik/demokratik milli devletli toplum olur. Ulke ve toplumumuz bu iki etik arasinda bir git-gel yasamaktadir. Birey toplumu ise, toplum ne dini ne de milli etik deger olarak bir bagimli devlete sahip degildir ve bu degerler bireysel bagimlilik temelinde evrensel hukuk ve hak ve ozgurlukler guvencesindedir. Demokrasi de, insan haklari da evrenselhukuk ta esitlik te, adalet te ancak BIREY TOPLUMUNDA MUMKUNDUR. Cunku DINI/MILLI VESAYET DEVLET ELI ILE UYGULANMAZ. Bireyler de birbirlerinin etik bagimlilik ve baglarina mudahele etmezler ve karismazlar. Herkes birbirini BU ETIK DEGERLERI ILE KABULLENIR. Serbest birey toplumu ise, henuz yeryuzunde herhangibir cografya da toplumsal olarak bilinen ve uygulanan bir toplum degildir. Cunku toplumsal algi bilinc gelisimi; ETIK BAGLARDAN HENUZ KURTULMAMISTIR. Sadece ETIGE BAGIMLILIK HAK VE OZGURLUGU VERILMISTIR. Serbest birey ise, boyle bir baga ve bagimliliga sahip bir birey degildir. Bagi ve bagimliligi Bilim, Bilimsellik, Mantik, Sorgulama v.s. uzerinedir.
  23. Bu basligin, bilim bolumune acilmasinin nedeni; Serbest dusunurlugun qua felsefesi temelinde sadece bilimsel ve bilissel bir anlam ve icerikte olmasi; sosyal bilimin insanoglu yasam ve iliskisindeki bilimsel felsefeyi dile getirmesidir. Dunyadaki 20. yuzyildan baslayarak ve giderek 20. yuzyilin ortasinda hiz alan bilgi caginda, her turlu kavram ve bu kavrama verilen anlam ve icerik; o eski klasik "bu budur/degildir" sabitliginden kurtulmus ve analojik ve mana/anlam cikarma temelinde mantiksal olarak; algi ve bilince bagli olarak degisime ugramistir. Bu temelde daha once de aciklandigi gibi, turkce dili bu gelisimi uygulayamamis ve cagin gerisinde kalmistir. Bu acidan, konuya girmeden once uzelerek ve ozur dileyerek; ingilizce kokenli uc kelimenin kavramlarini konu ve kavramlari baslik olarak aciklamak adina vermek zorundayim. Turkce de farklari bilinc ve algi olarak pek bilinmeyen ve algilanmayan bu uc kavramin ingilizceler; INDEPENDENCE, FREEDOM ve LIBERTY dir. Turkce de bu uc kavrami ortak veren bir kac kelime vardir; bunlar da; OZGURLUK, HURRIYET ve SERBESTLIKTIR. Insanogluna gelindiginde, insanoglu; zihinsel ve davranissal olarak BAZI SEYLERE BAGIMLIDIR VE BU SEYLER DE BIR SEYLERE BAGLIDIR. Burada ilk once bagliligi ele alalim. Sorumuzu soralim HERHANGI BIR SEYE BAGLI OLMAYAN BIR SEYIN VARLIGI MUMKUN MUDUR? Iste bu soruya verilecek yanit cok onemlidir. Diger bir sorumuz HERHANGI BIR SEYE OLAN BAGIMLILIKTAN KURTULMAK MUMKUN MUDUR? Bu soruyu daha derinden soyle sorabilitr ve ilk sorumuz ile bir bag kurabiliriz. HERHANGIBIR SEYE OLAN BAGIMLILIKTAN KURTULMAK ONUN BAGIMLI OLDUGU BAGI KOPARMAK MIDIR? Ya da, BASKABIR BAGA BAGLANARAK, ONUN BAGIMLILIGINA GECMEK MIDIR? Sorularimizi gunumuze de uygun olarak din kavrami ile ozellestirelim ve soralim. ilk sorumuza gore; HERHANGI BIR SEYE BAGLI OLMAYAN DININ VARLIGI MUMKUN MUDUR? DINE OLAN BAGIMLILIKTAN KURTULMAK, ONUN BAGIMLI OLDUGU BAGI KOPARMAK MIDIR? Ya da, DINDEN BASKA BIR BAGABAGLANARAK, DININ YERINE ONUN BAGIMLILIGINA GECMEK MIDIR? Peki madem baska bir seye baglanarak, dinin bagimliligindan kurtulmak, ya da dinin bagimli oldugu bagi koparmak; baglanilan seyin bagimliligina gecmek oluyorsa; O zaman; ilk soruya yanitimiz; HERHANGIBIR SEYE BAGLI OLMAYAN BIR SEYIN MUMKUN OLMADIGI/VAR OLMADIGIdir. Yani bagimliliklardan bagli olduklari baglar kopartilarak kurtulunabilir, ama bu kurtulus sadece adi gecen bagimlilik ile ilgilidir. Cunku bu kurtulus baska bir bagla baskabir bagimliliga gecmek demektir. Iste ingilizcede ki independence kelimelisin anlami budur. Yani BAGIMSIZLIK SADECE VE SADECE O SETDEN BAGIMSIZLIK VE BASKA BIR SEYE BAGLILIK demektir. Mesela dinden bagimsizlik bu bagimliligi saglayan bagi koparmak ve yeni bir bagimlilik ve bag kurmak ile mumkundur. Mesela bu bag ve bagimlilik bilim ve bilimsellik olabilir. Iste diger ingilizce kavramlar, freedom ve liberty ya da turkceleri, ozgurluk hurriyet ve serbestlik bu temeldedir. Yine ayni ozele yani dine donersek; Dine bagimsizlik demek, DINE BAGIMLI OLANLARIN HAK VE OZGURLUGUNU TANIMAK VE TEMSIL ETMELERINE IZIN VERMEK DEMEKTIR. Yani burada DINE BAGIMLILIGIN HAK VE OZGURLUK OLARAK BAGIMSIZLIGI/HURRIYETI SOZ KONUSUDUR. Dinden bagimsizlik/ozgurluk demek, DINI BAGIMLILIGA SAHIP OLMAMAK VE DINI BAGIMLILIGI SAGLAYAN BAGI KOPARMIS OLMAK demektir. Iste burada BASKA BIR BAGIMLILIK VE BAGLILIK soz konusudur. Bu da BILIM VE BILIMSELLIK olabilir. Ya da ateizm nonteizm olabilir. Burada bahsedilen bagimsizlik ya da bagliligin hak ve ozgurlugu ingilizcedeki libery ile aciklanir. FREEDOM ise tamamen farklidir. Yani ORTADA BIR BAGSIZLIK vardir. Ben bunu ayni ozel kavram olan dinde soyle ifade ediyorum. DINDISILIK. Yani ne dine bagimlilik, ne dinden bagimsizlik ne de bagimli ya da bagimsizligi saglayan DIN BAGI olmamasi. Kisaca din kavraminin her turlu anlam ve iceriginin kisice beyninde yasaminda davranisinda v.s. yer almamasi. Yani DINDEN SERBESTLIK. Iste serbest dusunce bu temeldedir. Yani bir serbest dusunurun din ile bir bagi da yoktur, bagimliligi da yoktur. Iste ancak bu bilinc ve algi, dine bagimli olanlarin hak ve ozgurlugunu tanimada bir sorun gormez. Kisaca serbest dusunur, ozel bir konu ve kavramdan zihniyet ve davranis olarak serbesttir ve bu kavram onun icin yasam ve iliskisinde bir bag tasimamaktadir. Yalniz bu kisi, DINDISI OLABILMEK ICIN, BASKA SEYLERE BAGIMLI VE BAGLIDIR. Ornek yine bilim ve bilimsellik olabilir. Baslikta adi gecen kavramlari ve verilen uc FARKLI KAVRAMIN BIRIBIRINDEN OLAN FARKININ FARKINA VARMAK VE ALGILAMAK VE DE BILINCINE VARMAK; iste bu 20. yuzyilin ortasi ile hizlanan analojik ve mana anlam cikarma mantigi ile bir konu ya da kavramin BIR BAG TEMELINDE o kavrama verilen anlam ve icerige BAGLIDIR. Eger BAGLAR VE BAGLILIKLAR FARKLI ISE, VERILEN ANLAM VE ICERIKLER DE FARKLI OLUR.
  24. Aslinda dusunceyi dusunduren ve olani sorgulatan bir seyin negatif algisi (beynin algisi degil, kisinin algisi) oldugunu algilamak, bu yaziyi algilamak ile paraleldir. Soyle dusunelim. Bir kisi kendince bir sorunun cevabini, kendini tatmin edici sekilde buldugunda, bu buldugu cevapta bir acaba dogana kadar, ya da bir suphe belirene kadar, baska cevap arar mi? Genelde aramaz. Iste bilimselligin bilincliligi ile inancsalligin sabitligi farki da buradadir. Mesela bir kisi, milliyetci olmanin bilincini sorun olarak, yani negatif algiladiginda; milliyetcilikten kendini kurtarmaya yonelir. Ayni sekilde bir teist, teizmin bilincini sorun olarak algiladiginda, ateizme yonelir. Bir isci, isci sinifi bilincini algiladiginda, savas verir. Demekki bir bilinc, ancak bir seyin sorun ve negatif oldugu algilaninca mumkundur. Dengeli beslenme bilinci, "abur cubur yememek" olumsuzlugudur. Buradan da bilincli olmanin, konusu ne ise o konudaki sorunun farkina varilmasinin bir uzantisi oldugu ortaya cikar. Yani bilinclenmek, bir konudaki sorunun farkina varilarak, o sorunu sorgulamak, ortaya koymak ve cozume yonelmek demektir. Buradan da inancin ve ideolojilerin, bilinclilige ve bilinclenmeye ters bir orantida oldugu ortaya cikar., Cunku inanclar ve ideolojiler, negatif degil; pozitiftir ve uygulanmak, savunulmak icin vardir. Iste buradaki pozitiviteye sarilma ve onu sabitleme/sahiplenme bilincalti istemi; o konudaki bilinclenmeyi onler. Cunku ortada bir sorun farkindaligi yerine, verileni oldugu gibi uygulama aliskanligi soz konusudur. Kisaca bilinclenmek, yenilemek, ilerlemek, gelismek, sorgulamak, arastirmak, irdelemek v.s. temelli beyni numenal olarak harekete zorlayan bir olgudur. Bu da ancak, sabitlik/sahiplik, savunu olmadan mumkun olabilir. Cunku, bir kavram/konunun sabitlenmesi ve sahiplenilmesinin altinda, bilinclilik degil; onu kaybetme "korkusu" ya dao konuda "bosluga dusme korkusu" yatar. Cunku o sorgulanmamistir ve dogru olduguna dair, ya inancsal/ideolojik ya da imansal bir fikri sabitlik vardir. Oyuzden bir seyin bilincine varmak demek; onun sorun oldugunu algilamak ve bu negatif algi ile beyni kisinin dusundurtmeye baslamasi ve kendi beyni ile kendi fenomeni arasinda bir iletisim kurmasi v.s. tabiri caizse "kendi beyni ile ve beyninde yerlesmisler ile, savasmasi/mucadele etmesi" demektir. Iste bilincin, bilincli kullanimi boyle baslar. Bu konu bir kisinin kendi beyni ile irtibat kurabilmesi ve kendi beynini kendisinin yonlendirebilmesi ve birey bilinci alabilmesi adina mihenk tasidir. Yoksa bilincin bilincsel kullanimi; kisinin kendi beyni ile irtibata gecmediginde ortada yoktur ve ortaya da cikmaz. Iste bilinclenmenin ve bilincli olma olanaginin temeli bu olumsuzluga ve uretken disisellige baglidir. Buradaki disisellik beynin kisi tarafindan iletisime sokulma ve kisinin beynindekileri sorgulamasi anlamindadir. Kisaca bilinclenmek, rahat olan beyni rahatsiz etmektir. Beyne kisi eliyle, dusunme ve dusunce uretimi ivmesi kazandirmaktir. Post modernizmin sorunu, sadece yikmaktir. Yikilanin yerine yenisini insa etmek ise, farkli bir bilinc ve farkindaliktir. Cunku yikmak, muhaliflik ile esdegerdir. Yani yenilik getirmez. Ustelik "bosluga dusurur." Benim acimdan, evrensel-insan zihniyeti; her konu ve kavramda dogal zihniyetin sorununu qua felsefesi ile dile getirebilen bilinc ve farkindaliktadir. Zaten amac ta sorunun dile geldigini test edebilmektir. Buradan da dogal zihniyetin, artik insanoglu beynince son asamasina geldigini ve bundan sonrasinin, ya kurtulus ya esaret oldugunu algilamak ta gerekir. Iste bu temelde emperyalist zihniyet, tanrisal zihniyet, varliksal zihniyet, inancsal zihniyet, ideolojik zihniyet, dogrusal zihniyet v.s. tek tek ve hem kendi bunyesinde hem de birbiri ile olan dogal zihniyet iliski koken ve temelinde algilanmali ve sorun ona gore dile getirilmelidir. Yoksa, yeni tanrilastirma, bananecilik, bireyci akilcilik v.s. kacinilmazdir. Yani insanoglunun kendi kendini kendi eliyle yok etmeye yonelmesi kacinilmazdir. Iste burada N.Hoca'nin "kendi bindigi dali kesme" konusu devreye girer. Cunku emperyalist zihniyet bu yok etme yolunda kendinin de yok oldugunu algilayamamaktadir. Yani, yere duseceginin bilinc ve farkinda degildir. O yuzden de kimseyi suclamak dogru degildir. Herkes sucu kendinde once aramali, baskalari ile degil; kendi ile savasa tutulmalidir.
  25. Insanoglu kendi tarihi boyu bilgi ile varlik arasinda metafizik ve epistemoloji cekismesi olarak tartismis durmus ve bugunde tartismaktadir. Zaten bilgi ve varlik tartismasi bu tartisma sayesinde felsefeyi metafizik ve epistemoloji dallarina ayirmistir. Yalniz ortada bir sorun vardir. Eger metafizik/epistemoloji arasindaki ideolojik bilgi ve varlik farki tartismasi inancsal temelde ayni ise fark nedir? Bence once bu fark algilanmalidir. Cunku epistemoloji yani bilgi genel algisi ile inanc ile gercek arasinda bir dogruluk koprusu kurmaktir. Iste bu dogruluk koprusunun ideolojisi varlik temelinde metafizigin varliksal gerceklik tartismasini da ortaya koyar. Burada algilanmayan bilgidir. Yani aslinda bilginin ne oldugu tartismasi metafizikte yoktur, ama ne hikmetse metafizik kendi varliksal ideolojileri temelinde epistemolojinin bilgi tabani hakkinda ahkam keser. Once varlik ve bilgi farkini bu iki dal temelindfe cok iyi algilamak gerekir. Yani bir beyin eger bilgiyi metafizigin varlik temelinde tartisacaksa kendine bir bilgi ideoloji tabani secmek durumundadir. Ya da bilgiyi bir varlik olarak degerlendiriyorsa o zaman bunu epistemoloji tabanindaki bir ideoloji ile ozdeslestirmelidir. Iste bilisselligin ve alginin birince cikmazi bilgi/ varlik farki ve bu farki farklilastiran felsefenin dallari olan metafizik ve epistemoloji temelli bakis acilarini beyinlerin netlestirmesidir. Ikinci cikmaz inanc ve bilinc cikmazidir. Cunku bilim bilimsel olarak her bir olgusu ve gozlemi ile inanci curutmekte, bu durumda inanc ya inancini "yenilemekte" ya da inancinda ayak direyerek, bilimsellige karsi cikmakta ve mantik disina cikmaktadir. Iste buradan bilim ve bilimselligin algisinin, bilisselliginin oneminin ve her turlu sorgulanmasinin onemi cikar. Cunku bilim bilimsel olarak her olgusal ve gozlemsel cikisi ile, inanci inancsizliga zorlamaktadir. Burada beyin bir ikilem icindedir, ya inancini percinlestirecek yani bilimselligi karsisina alacak ve mantik disina cikacak; ya da inancini sorgulayacaktir. Demekki bilimin bilimsel olarak her cikisi, beyinleri inanc ve ideoloji olarak allak bullak etmekte ve ister istemez inanci bilincin ve bilimin karsisina koymaktadir. Burada ilginc bir nokta inancin bilimi karsisina aldigi halde, bunun bilinc ve farkinda olmamasi; sanki kendi inancini bilim olarak sunmasidir. Bilindigi gibi bu dilimizde ilimdir. Buradan soyle bir sonuc cikar. Eger bir beyin bilimin bilimselliginin her turlu zihniyetinin ve isleyisinin bilimsel algi ve bilissellik olarak vasfina varirsa, hem bilim onu zorlamadan kendi devrimci sorgulamasi ile beyninde yer etmis inanc ve ideolojilerini sorgular. Hem bilimin ona sorgulatmasina izin verir. Hemde bu sorgulamanin temelinde inanc ve ideolojinin bilisselligine erisir ve onlardan arinirsa da, hic bir zaman yasaminda bilimin cagdasliginin ve gelismesinin gerisine dusmez. O yuzden unutmayalim, bilimin her bilimsel cikisi inancin ve ideolojinin sorgulanmasidir. Ya bunun bilinc ve farkinda bu algilanir, yoksa bilimin her cikisinda inanc gitgide ve cag farki arttikca tutuculasir, gericilesir, yobazlasir, caresizlesir ve her turlu sosyo-psikolojik yansimanin temelinde insanoglu yasam ve iliskisini kana bogar. O yuzden en azindan bilimi bilimsel olarak algilamak ve takip etmek ve yasam ve iliskilerimize tasimak, her turlu inanc ve ideoloji olarak ta gorunmez bir terslik yaratir. Iste bu tersligin algisi bilimin geldigi bilimsel duzeyin algisi ve bu tersligi yaratan beyindeki inanc ve ideolojilerin sorgulanmasidir. Yoksa her bilimsel yenilik ve gelismede yeni inanclarin sarsilmasi bir yanabazi eski inanclar ideolojiler de yasamini yitirir. O yuzden her inanc ve ideoloji dogru/gercek sahibi beyin, basta neden bilimsellige yoneldigini bir dusunsun, bir de su an yasam ve iliskisinde onca inanc ve ideolojisine ragmen nasil ve neden ve hangi konuda cagdas olarak bilimsel yasam ve iliski surdugunu sorgulasin. BILIM VE BILIMSELLIK DEMEK; BEYINDE YER ETMIS INANC VE IDEOLOJININ DOGRULUGUNUN/GERCEKLIGININ SORGULANMASI DEMEKTIR. En azindan bu bilinc birey olmak icin atilan bir adimdir. Sonucta yasam ve iliskiye yerlesen bu durumu goz ardi etmek ve sorgulamamak icin bahanelerle ayak diremek, her turlu sosyo-psikolojik sorun ve rahatsizligin ve yenilerinin de tetikcisidir.
×
×
  • Create New...