Deadanddark

Bir nesne başka bir nesne ile birleşmeden dönme eylemine devam ediyorsa halihazırda zaten ondan kaçıyordur. Işığın olay ufku içinde ne yaptığını tam olarak bilemiyoruz fakat mantıklı gelen o ışığın karadelikten kaçmaya devam ediyor olduğudur. Üzerine boya dökülmüş A4 kağıdını kivirdigimizda üzerindeki boya da kıvrılır. Burada kağıt uzay dokusu, boya ise ışıktır, kağıdı büken boya değil sensin, kütle.

Bu cümlem hızlı yazımdan dolayı eksik ya da yanlış anlaşılır olmuş gibi geldi bana. Doğru şekli; Olay ufkunun dışında yörüngede dönen gaz toz bulutunun yoğunluğunun artması yani sıkışma dolayısı ile ortaya çıkan ısının ışıma yapmasıdır. Olay ufkunun içinde ise ışık büyük ihtimalle bir gezegen gibi yörüngeye hapsolmaktadir. Kütlesi olmadığı için evrendeki tüm ışık bir karadeligin olay ufkunun içine hapsolabilir.

Kip thorne tasarımında gördüğümüz şey karadeligin bizzat kendisi değil. Olay ufkunun dışında cereyan eden şeydir. Olay ufkundaki maddenin sıkışması sonucu ısınma ve bu ısınmadan dolayı ortaya çıkan ve yayılan ışıktır. Radyasyondur.

Buda Fransız versiyonu, ilk uyarlama bu.

Videosu

Orjinali Avrupa'da bir ülkeye aittir. Şimdi hatırlayamadım fakat tahminime göre Romanya ya da Moldova olabilir.

Definecilerin en çok korktuğu şey jandarmaya yakalanmak değil korunan define. İnanıyor insanlar. Kızılderililer inandı ruhlara, Moğollar, Çinliler,hintliler, Afrikalı kabileler inandı tanrılara,inanmaya da devam ediyorlar. Çocukluğumda bende bir çok şeye inandım. Marsta yaşayan uzaylılara inandım. .... Bu alan aktarım çubuğu denilen oyuncağın çevrilince açılan bir gozenegi var. Oraya aramak istediğin metali, örneğin altın bir yüzük koyup altın arıyorsunuz. Bu zımbırtıya ilham veren şeyin y şeklinde kesilmiş su aramaya yarayan ağaç dalları olduğunu düşünüyorum. Adam alıyor eline çubuğu ve ya özenle sarılmış tel ağacını su arıyor. Keramet tel ya da ağaçta tam değil, asıl bünyede demeyi de ihmal etmiyor. Köylü kurnazlığı bu.

Bir tanıdığımda görmüştüm de ne gülmüştüm. Cahillik birilerinin çok işine yarıyor. Devlet nasıl izin veriyor diyorsun fakat ortada bir devlet ben göremiyorum. İsteyenin istediği gibi at koşturduğu yere devlet denir mi!

Yokluk insana kötü şeyler yaptırır. Fazla bolluk da insana kötü şeyler yaptırır. Sağduyu ve empati çok önemli.

Bokunu çıkarma sendromu, başa güneş geçme sendromu falan da diyebiliriz. Örümcek adama özenip yüksek bir binaya tırmanırken düşmek mesela. Bizde var bitane kendini İsa zanneden şahıs, gayet aklı başında biri. Yalnız bir ayrıntı var, gerçekten akıl sağlığı pamuk ipliğine bağlı olanlara dinin hiç de iyi gelmediğini bilmek lazım. Bu tip insanları dinden uzak tutmakta fayda var. Bazı insanlar bu tip insanları hacı hocaya yönlendirerek büyük hata yapıyor.

Abartılacak bir durum değildir. Kuruluş Osman, Ertuğrul gibi dizileri elinde kılıç sallayarak izleyen insanlar var. Kendini Osmanlı askeri falan sanıyor olmalılar. Futbol maçına giden holiganlar gibi. Tarihi kalıntıları ziyaret ettiğimde, örneğin en son Apollon tapınağına gitmiştim ve gerçekten çok etkilendiğimi hatırlıyorum. Bir sürü soru canlandı kafamda. Kimler yaşadı buralarda, nasıl yaptılar bu yapıyı, artık yoklar, bir gün bizde yok olup gideceğiz vs.. İnandığı dinin holiganı değilse bir insan çokta etkilenmez. Holigansa eğer bir anda ağlamaya bile başlayabilir gördükleri yüzünden. Mesela şeytan taşlarken, hira mağarasına girerken, kabedeki siyah taşa dokunduğunda falan kendini bir anda kaybedebilir. İsa'nın çilesi filmini izlerken kalp krizi geçirip ölenler olduğunu söylediler, ne kadar doğru bilemem. Normal bir insanın yaşayacağı şeyler değil. Holigansa bir takım tuhaf hallere girebilir insan.

T harfini çıkarıp ondan iki harf önce gelen S harfini eklersek ne demek olduğunu öğreniyoruz.

Başlık bilim, konuştuğun şey bilgi. Hangi bilgi? Bilginin nereden kimden geldiği de çok önemli. Bilgi konusunda din adamlarından çok bilim adamlarına güvenmek doğru tercihdir. Kulaktan duyma bilginin doğruluğunu test edebilirsin, en azından bazılarını. Dünya dönüyor dediklerinde bunu sarkaç ile deneyimleyebiliyor insan. Yolunu yordamını sen bul. Evren genişliyor dediklerinde ise eğer o uğraşın içinde bir bilim insanı bir astrofizikçi astronom değilsen yapabileceğin sınırlı. Bunu deneyimlemen için ömür de yetersiz. O insanlarla bunu konuşman, araştırmalarını okuman, iyi matematik fizik öğrenmen gerekebilir. O arkadaşın gibi sıradan biri Tarsus da yapılan kazıda boyut kapısı bulmuşlar diyebilir , bunu bilim insanlarından duyamazsın. Güvenilir bilgiyi bilim dünyasında bulabilirsin.

Beyni turşu olmuş aptalın teki. Aynı zamanda yobaz bir dindar. Doldurdular Avrupa'ya bu teröristleri şimdi uğraş dur.

Nüfus arttıkça arz talep de artıyor. Bu durum fırsatçıların işine geliyor. Daha kolay yöntemlerle sağlıksız ürünlerin üretimi artış gösteriyor. Tuzu kuru Hacıya sorsan caiz değil der, ununu elemiş elegini asmış. Sen ben niye umrunda olalım ki. Zaten dindarlarda ileri görüş olmaz. Onlar ahireti kazanma derdinde. Ona göre zaten kıyamet her an kopabilir. Yüz sene sonra insanların ne ile beslenecegi niye umrunda olsunki.

Görmek önemli tabi. Bir tanesi 150 milyon kilometre uzakta. İsli cam ile çok güzel görünüyor, eğer güneş lensi takıp bakabilecegin bir teleskobun yoksa böyle de bakabilir, görebilirsin. Gerçi gece çıplak göz gördüklerin arasında iki bilemedin üç gezegen ve iki bilemedin üç galaksi de var, hepsi yıldız değil fakat önemli olan bir şeyden bir tane varsa daha fazlasininda olacağını bilmek. İki göz ve biraz da mantık oldumu böyle üç yaşında bebe sorusu sormaz bazı arkadaşlar. Kundakta uzaylılar tarafından kaçırılıp kapalı bir yerde hayvan gibi tutulup orta yaşlarında aniden dünyaya bırakılmış gibi. Kemal Sunal'ın hanzo filmindeki gibi " bu ne, bu?" Meee me.

Biraz araştırınca fındık fıstık vesaire bulamayınca kuşlara, kuş yumurtalarına ve diğer kemirgenlere sardiklarini öğrendim. Bizde bulamazsak ot yemeye başlarız. Ankara'da ucuz ekmek kuyrugundaki insanlara " bunlar daha iyi günleriniz, ot yiyin ot" diye söylenen arkadaşın videosunu hatırlayın.

Bekliyorum.

Çok sevimliler. Fareler de öyle. Kediler, mirketler, sansar, gelincik, çayır köpeği, su samuru, kirpi, çöl tilkisi ve aklıma şimdi gelmeyen niceleri hep beslemek sevmek istedigim canlılar. Sincapların etobur olduğunu bilmiyordum fakat bunu öğrenmiş olmak benim gözümde sevimliliklerinde gram eksilmeye sebep olmadı. Yukarda saydığım sevimli dostlarımızın çoğu etobur. Böcek falan yiyorlar. Kediler zaten malum, en yakın dostlarımız fare seviyor.

Son ütücü gelmiş. istiyor ki herkesin beynindeki kıvrımlar kendi beyni gibi dümdüz olsun. Datatip, sen nikini son beyin ütücüsü olarak değiştir.

Değil her hangi bir gezegenle onun uydusuyla bile uğraşamaz. O ancak homosapiens sapiensin saçına kafa yorsun. Saçlı yaratayim sonra o saç ile kafayı bozayim demiş bir tanrı otursun kendi bokuyla oynasın. Tanrı falan değil ondan krala soytarı olur ancak. Oluyor zaten, kendini kral sanan yavsaklarin en büyük kozu oluyor. Bazıları ülke bile yönetiyor.

Sen ucu bucağı belli olmayan bir evren yarat sonra otur kıl tüy yün ile uğraş. Sizin ben aklınızı seveyim sayın dindarlar. Biraz yukarda bir dindar konuya damlamış. Bu yorum en çok ona gelsin. Senin ben aklını varsa eğer seveyim.

Megalomanyak. Sorun aynaya baktığında gördüğü şey ile başlıyor. Yunan tanrı heykellerine benzetiyor kendini. Zeus heykeli gibi. Böyle müthiş, böyle kusursuz, böyle möhteşem, evet möhteşem şey anne ve babasının yatakta bir kaç dakika tepişmesi sonucu ortaya çıkmış olamaz. Böyle möhteşem bir şeyin möhteşem bir yaratıcısı olmalı. Teistin tanrısıni beğenmiyor deist çünkü onlar kusurlu. Bunun tanrısı bambaşka. Vurdumduymaz, umursamaz. Cani isterse umursar istemezse dönüp bakmaz çünkü o gerçek bir patron. Halbuki aynaya baktığında gördüğü şeyin bir de çürümüş, kemirgenler, böcekler ve küçük gördüğü, kucumsedigi o tek hücreli canlılar tarafından darma duman edilmiş halini görse vazgeçer mi bilemiyorum. En azından bir denemeli.

Boşver, durduk yere sarma başına belanın büyüğünü. Şimdi şöyle bir durum var bilmem farkında mısınız! Teist tanrısına ad veriyor, özellikler veriyor. İşte bunu yapar, şunu da yapar. Bilinmek ister, tapilmak, saygı görmek ister falan. Teist korkar, çekinir tanrisindan. Tanrısı cezalandırır, azap verir, eziyet eder, yeri gelir helak eder, keyfi yerindeyse mutlu mesut eder. Tanrısı bir şeylerle sürekli meşgul. Peki deistinki ne yapar. Bir bok yapmaz. Oturur koyun sayar. Ben buna deistin olmayan tanrıya platonik aşkı diyorum. İllaki bir Tanrı istiyor zavallı. Adam platonik aşık, karşılığı yok. Bu durum bana göre teistin içinde bulunduğu durumdan daha beter. Megalomanyak, melankolik, zavallı, platonik. Hiç bir şey yapmayan bir Tanrı ama içindeki ses bir gün bu Tanrı ona karşılık verecek, onu sevecek diyor. Çok üzücü bir durum.

Yaptığı şeyleri umursardı eğer bir anda ortadan kaybolmadıysa. Evreni yaratırken kendini imha etmiş olmasın sakın. İnsanı boşverin, inanılmaz, aklımızın alamayacağı büyüklükte bir evrenden bahsediyorsak, görmezden gelmesi en azından dolaylı yoldan etki etmiyor olması mümkün değil. Evrenimizin aniden ortadan yok olması gibi birşey mesela fakat o durum için de Tanrı gerekmiyor. İki evrenin büyük bir hızla çarpışması mesela. Bir evren yaratan neden daha fazlasını yaratıp hepsini aniden ayran gibi karıştırmasın değil mi!!! Tek bir evren yaratıp inzivaya çekilmiş olabilir mi? Sanmam. Kurcalamadan durmaz. Birşeyler dener. Onu oradan alır, yerini beğenmez buraya koyar. Evren yarattığına göre birşeyler yapabiliyor. Evreni yapmak içinden geldiyse hâlâ içinden birşeyler yapmak geliyor olmalı. Üşenmedi bir evren yarattı tanrimiz ve kim bilir bu evren ona nasıl bir hizmet sunuyor değil mi? Yoksa böyle birşey, saçma sapan birşey yaratayim işime yaramıyor olsa da kenarda dursun demiş olabilir mi? Tanrı olsaydı evrenin içinde ki tuhaflıklardan bunu anlayabilir dolaylı yoldan ilgisine yani kötü ya da iyi etkilerine maruz kalabilirdik. Tanrının işi bir evren yaratıp sonra püffff ortadan kaybolmak kendini imha etmek değildir herhalde, hiç sanmam.