Deadanddark

Heryerde bas bas bagiriyorlar şeker, margarin, sigara, antibiyotik tüketmeyin diye. Hastanelerde falan görürsünüz afişlerde sigaranın zararları, mecbur kalmadıkça antibiyotik kullanmayın diye gözümüze gözümüze sokarlar ya hani. Sanayi tipi margarinlerin insan sağlığını tehtit ettiği çok sonradan farkedildi. Bazı şeyler yaşamadan öğrenilmiyor demekki. Madam Curie radasyondan ölmeden önce bayağı kurcaladi radyoaktif maddeleri. Sonra anladık ki fazla radyasyon ölümcüldür. Sigaraya gelince uzun vadede ölümcül olduğunu biliyoruz. Ne kadar ve nasıl ictiginizde hesaba girer. Vücudunuza gitmemesi gereken maddeleri stok yapıyorsunuz sigara içerek. Sonuç bir takım hastalıklar ve organ yetmezliği falan. Sigaraya tahammül edilmesinin bir nedeni de diğer uyuşturucuların yaptığı ipleri koparma, insanlıktan çıkma gibi etkilere sebep olmamasıdır. Utanç verici durumlara düşürmez sizi. Fakat bir gün gelir tamamen yasaklanirsa dünya da hiç şaşırmam ama el altından vergi kaçırarak insanların canlarıyla oynayanlara gün doğar. Bu da ölümlerin artmasına daha çok vesile olur diye düşünüyorum. Devletin kontrolündeki üretimle benim gizli merdiven altı ürettiğim aynı kalite olmaz.

Bunun vergisi var. Sadece sen ve ben gibi sıradan vatandaşlar da tuketmiyor. Bağımlısı var, bir anda bırakmanın getirdiği riskler var. Kişiyi öldürebilir aniden bırakmak. Ayrıca insan canı mükemmele yakın derecede değerli olmadı henüz. Eskiden insanları daha kolay ölüme gönderirlerdi ya da insanlar ölüme daha kolay gönüllü giderdi. Şimdilik aklıma bunlar geldi.

Aslına bakarsan kimse otel odasındaki yatağa para vermiyor. Tatil için gittiysen o parayı denize kuma veriyorsun. Eğlenceye veriyorsun. İş toplantısı için başka bir şehire gittiysen mecbur arabada yatmayı göze alamadığı için kalıyorsun. Her şehirde bir evimiz yok çünkü. Öğrenci yurtları, askeri birlik yatakhaneleri. Bunlar hep mecburiyetten. Yoksa ne para vereceğim elin yatağına.

Bende bellboy,minibarci olarak çalıştım. Fethiye Ölüdeniz'de. Otel odaları iyide personelin kaldığı yeraltı hücreleri hiçte hijyenik değildi. İngilizlerin kaldığı odalarda içi sarımsaklı su dolu surahiler olurdu bazen. Nedenini sormayı hep unutmuştum. Sivrisinekler için önlemmiydi yoksa. Hayatın derdi bitmiyor, Sivrisinekti, keneydi, toz akariydi. Mücadeleye devam.

Koltuk deyip geçme öylece. Kusani var, burnunu sileni var. Bok birakani süreni de olabilir. Yaşamayalım ölelim o zaman dediğinizi duyar gibiyim. Doğru çokta abartmaya gerek yok. Koltuk herneyse aslında büyük tehlike hapşıran öksüren insanlar ve tutunmaya yarayan metal plastik yüzeyler. Yüzümüze dokunmamaya gayret gostereliyiz. Yanımizda inince elimize sürecek dezenfektan taşımaliyiz. Yaşam kalitem düşsün istemiyorum diyorsak dikkatli olmalıyız.

3000 kişilik bir otelin çamaşırhanesinde çalışmak seni temizlik hastası yapmaz. Ben ne temizlikciler gördüm kendi evi pislikten geçilmiyor. HPV bulasmadigindan emin oldun mu? Hijyen önemli bir konudur. Bakın elinizdeki parmaklar farklı boylarda. Arı sokunca ölebilecek insan var yüz arı soksa gülmekten katılacak insan var. Farklı tepkiler gösterebilir vücudumuz. Seni hasta eden beni sadece gıdıklayabilir. Birde şöyle birşey var, tetikleme olayı. Bir yerinizdeki geçici rahatsızlık başka bir yerinizde etkili olabilir. Kalıcı hasara yol açabilir, kroniklesebilir. Ne yapıyoruz, suya sabuna dokunuyoruz. Sloganımız bu.

Var aslında ama ne yeri ne de zamanı değil. Etmiş olabilirsin. Hasta olmuş olabilirsin. Her hastalıkta ölümcül değildir. Ateşin iner çıkar, mide bulantısı halsizlik iştahsızlık derken atlatırsın. Sen herhalde hastalanmayi ölmekle bir tutuyorsun. Hindistana gidip sokak lezzetlerini dene ve musluktan su iç. Ya da uzaklara gitme , bul bir tane umumi tuvalet ve kepçeyle bok ye. Bu deneyi yap kendini gözlemle. Çok kolay değil mi. Gerek yok bilimsel makaleye. Bunlar bildiğimiz şeyler. Seni suyun içinde yaşamaya zorlarsam çırpınmaya başlarsın. Aynı durum bakteriler içinde geçerli, bulunması gereken bir ortamı var. Oradan farklı bir konuma geçerse rahatsız eder. Bağırsağında olması gereken bakteri kanına girerse bu rahatsız edici olur. Sittir et bilimsel makaleyi, gotune mı sokacaksin. Sen yeterince bilimselsin zaten. Sen dediğimi yap. Git bir umumi tuvaletten bok ye. Yada git bir tavuk çiftliğinde ki tavukların bokunu ye sonra kendi videolarını çek bizimle paylaş. Umarım geberir gidersin, Seviyeyi ilk sen aşağı çektin biyoloji dersi ve uyuma cümlesini kurarak. İnsan gibi konuş, kicinla değil. Nasıl konuşursan öyle cevap alırsın tamam mı orta bacağımın kurma kolu.

Bakteriler vücudumuz için gereklidir elbette ama gereksiz çoğalmaları sağlığımızı tehtit eder. Bir faydası yok ki tersine zararlı olacakki beyaz kan hucremiz tarafından avlanan bir bakterinin görseli altta.

Sana başka birşey gosterirdim ama yok içimden gelmedi. Bakteriler yaşam için gerekli elbette ama bunların hepsinin iyi niyetli olduğunu kabul etmek ahmaklık olur. Senin bakterin beni tehtit edebilir. Benim bakterim seni deli edebilir. Gerçi senin kafa zaten bayağı mayhoş. Gerek yok başkasının bakterisine. Hastir ordan got lalesi. Nüfus artışı yerleşik hayat,kavimler göçü falan , hiç birşey eskisi gibi değil. Papua Yeni Gine de çıkar yola, gelir senin kıçına girer anladin mı?

Oteller, hamamlar, saunalar,havuzlar,toplu taşıma araçları, umumi tuvaletler, lokantalar, kıyafet mağazaları. Bunlar insan sağlığını tehtit eden yerler. Bakın özellikle kıyafet mağazalarında elbise denememeye dikkat edin. Kaç kişi giydi çıkardı bilemezsiniz. İlk önce makinada yıkayın öyle giyin. Dışarda mümkün olduğu kadar birşeyler yememeye çalışın. Kıçını eliyle yıkayan insanların çalıştığını düşünün. Aslında virüsler bakteriler her yerdeler. Bir Gölden beyin yiyen amip kapma ihtimaliniz de var mesela. Bunun et yiyen bakterisi de var. Uyuz böceği var, mantarı var, hpv di var. Var oğlu var. Elinizden geldiğince tetbiri elden bırakmayın. Her ne kadar sakınan göze çöp batar diye bir söz varsa da boş verin. Ciddiye almayın bu boş lafı.

Halkı bölen kutuplastiran insan musveddesi bu gayesi uğruna cezaevine atıldı sonra çıktı başımıza bela oldu. Ne insan hakları ne de demokrasi umurunda değil, onun derdi bu ülkeyi ele geçirmek. Aslında cezaevine girmiş olması onu daha da hirslandirmiş olmalı. İyiki iyice yaşlandı. Eminim bir ayağı çukurda ve toprak ona tamam yeter silktin milleti gel artık diyor. Bu arap sevici , halk düşmanı, Türkiye'nin düşmanı insan bozuntusu balkanlardan göçe zorlanan ve ülkeye geri alınan Türkler için neden bunları ülkeye sokuyorsunuz diye sitem ediyordu dönemin yöneticilerine. Kendisi Arap kıçı yalamaya alıştığı için illede arap isterim demek istiyormuş meğersem. Bir an önce sevdiği arap tanrısına kavuşmasını dilerim.

Kurt Russell'in başrol oynadığı Breakdown filmi var. Güzel filmdir. Filmle alakalı değil kendimi bildim bileli kamyonlardan nefret ederim. Trafikte beni hep tedirgin ederler. Uzak durmakta fayda olduğunu düşünürüm hep. Kriminal film, dizi ve belgesellere olan ilgimden dolayı biliyorum gerçekten suça çok yatkın insanlar olduğunu söyleyebilirim kamyon ve tır sürücülerinin. Kurbanlarınin çoğu hayat kadınları ve otostopcular. Okul müfredatına girmesi gereken derslerden biri de Kimseye Güvenme dersi olmalı.

Elazığlıdir. Elazığ, Erzurum ve Sivas da şeyh ve molla üretme tesisleri vardır. Bu üç il bu konularda başı çeker.

Eli kulağındadir, bugün yarın illa geberecektir. Sonra yerine geçecek bir yumoş bulurlar. Belki anlasamazlar ve gruplasip birbirlerine girerler. Zaten en güzeli de bu değil midir? Birbirlerini yesinler ete para vermesinler. Böyle böyle biterler diye temenni ediyorum.

Zorlama dindarlar vardır. Toplum baskısıyla baskın olan dini kabul ederler ve inandıklarını söylerler. Halbuki sorsan bismillahirrahmanirrahim ne demek diye inanın anlamını bilmez ama uzaktan bakınca tip olarak hocaya imama, dini bütün birine benzemektedir. Hastalık değil, toplumun yontup şekil verdiği sıradan bir birey. Yontmuslar, koluna bacağına prangayi takmışlar artık kısıtlı bir alanda başı kesik tavuk gibi dönüp durmaktalar. Akıl sağlığı gerçekten bozuk olanlarda inanmaya çok müsait insanlardır. Gerizekalı olan insanlar çok kolay dindar olabilirler. Türkiye'de bunun ünlü örnekleri var. Özellikle mankenlik yapanlar arasında yaygındır.

Kedilerde bokunu gizler. Kedinin boku bir bakıma ceset sayılır. Cesedin üzerine toprak kum falan atarki avcılar bu cesedi bulup kedinin varlığından haberdar olmasın.

Titreşimli kelimesini ayet daha etkili olsun diye kendi eklemis. Arapça İngilizce hiç bir kaynakta bu kelimeyi göremedim. İngilizceye ses yerine "blast", yani patlama olarak cevrilmis. Arapça da çığlık, rüzgar ,deprem ve gökgürültüsü olarak belirtilmekte. Yani korkunç titreşimli ses Emre'nin kendi tercümesi. Kur'an Araplar arasında da tam anlaşılır bir kitap olmadığı için onlarda farklı farklı tercüme ediyorlar. Biri deprem derken diğeri gökgürültüsü ve ya göklerden inen ses, çığlık olarak çeviriyor günümüz arapçasina.

Hani bir laf var onu kullanacağım kimse kusura bakmasın. Taner eon Lopez kim amk.

Sen git Survivor izle. Senden bir cacık olmaz. Odun geldin sunta gideceksin.

Adamlara akıllı zeki vatandaş değil, koyunlastirilmis, sığırlastirilmis, sorgusuz sualsiz itaat eden seçmenler lazım. Ellerinden gelse bütün okulları kapatır medrese falan yaparlar.

Tanrıyla didişdigine göre büyük ihtimalle delinin teki bu şeytan. Bunun dünyadaki vücut bulmuş haline kar porsuğu/ bal porsuğu diyorlar.

Sonra yine sınav falan olmayacakmi? Hani insandan önce sınav yaptı mı, bir takım canlılara sınav için evrenler yarattı mı? Sonra o çok merak ettiğimiz dünya dışı canlılarda bizimle cennette ya da cehennemde olacaklar mı? Tanrı bizden sonra yine bilinmek isteyip yeni bir zeki varlık yaratıp sınava tabi tutmak ister mi? Ne dersin hafız, var mı bir haber!

Fantazi bilim filmlerde dizilerde romanlarda güzel kaynaktır. Kurt delikleri, zaman makinaları, ışınlanma falan filan ama ortaya gerçekte güzel şeyler çıkıyor. Geleceğe Dönüş en sevdiklerimdendir. En son 3 cisim problemi diye bir dizi çıkmıştı, orda da bazı konuları fantaziye uyarlamislardi. Örneğin kuantum dolaniklik telefonda konuşmayı mesafe tanımaksizin mümkün kılıyordu, yersen tabi. Ne alakaysa! Zamanda geri gitmek konusuna gelince bizim oralarda bir laf vardır, " bilmem ne olmuş şeyin davası olmazmış". Aynı onun gibi. Fakat bana göre diyelimki mümkün oldu ve zamanda geri gittin bu paradoksa falan sebep olmaz. Gittin geriye ve büyük baban ile büyük annenin evliliğini engelledin ve sen dogmayacaksin değil mi? Hayır yahu, sen zaten çoktan doğmuştun, tekrar dogmana gerek yok. Zaten oradasin. Yaptığın şey şu, uzun bir ipin ortasından bir kısmını kesip atıyorsun sonra kalan kısmı birbirine ekliyorsun hepsi bu. Bazı şeyler gerçekten mümkün değildir. Zorlamamak lazım. Mümkün olmama durumu diye birşey gerçekten var. Olsun bilimin herşeyi çok güzel, fantazisi de.

Birşeyleri birşeylere dönüştürmüş. Olmamış. Yıldızlar nötronlardan elektronlardan oluşur kısmını düzeltmek gerekirse, Yıldızların çoğunluğu atomlardan oluşur, Nötron yıldızları adı üstünde nötronlardan, Dejenere olmuş elektronlardan, Varsayimsal olan bazı farklı yıldız türlerinde de farklı bir yapıdan söz edilir. Graviton varsayimsal bir parcaciktir. Fakat karadelik icin bundan oluşur demek doğru değil. Karadeligin, yani olay ufkunun merkezinde ne olduğu neye benzediği sadece bilinmiyor. Bildiğimiz tek şey olay ufku ve onunda küre olduğu. Karadelikten yayılan bildiğim iki şey var, biri olay ufku dediğimiz kürenin kutuplarindan püsküren jetler (bir tanesinin fotoğrafı var), diğeri ise Hawking radyasyonu. Alttaki gif galaksimiz samanyolunun merkezindeki yıldızlar uzun süreli gözlemleriyle elde edilmiştir. Merkezdeki büyük kütleli bu yıldızlar görünmeyen bir cismin etrafında dönmektedir. Yani SagA* nin etrafında dönüyorlar.

Adamlarda atmosferden ötesi zaten yok. Bakmayın öyle çeviri yaparken evren kelimesini kullandıklarına. Ne evreni arkadaş, çöl bedevisi nereden bilsin evreni. Herşey hemen basının üstünde olup bitiyor sanıyor. Tanrısida zaten en üstte oturmuş olup biteni seyrediyor. Kafası attimi helak ediyor. Halbuki tanrılarının bir projeksiyon yapmaya dermanı olduğunu sanmam, çizgi film değil gölge oyunu bile oynatamaz.