
LA-illallah
Members-
İçerik sayısı
130 -
Kayıt tarihi
-
Son ziyareti
-
Kazandığı günler
1
İçerik türü
Profiller
Forums
Store
Makaleler
Everything posted by LA-illallah
-
Şudur o İslam toplumunun sosyal normları ki; Dinin getirdiği bütün sosyal normlardır. Bir örnek vermem gerekirse İslam toplumunda teşhircilik ve buna kaçan şeyler yasaktır. Ufak-tefek mevzu şudur ki; İslam devletinde yaşayan gayrimüslim, devlete ekstra bir vergi öder. Ancak ödeyebilecek durumda değilse ödemez bilakis ihtiyaç sahibi ise kendisine maliyeden para yardımında bulunulur. Bunun dışında Müslüman ile eşit haklara sahiptir. İslam düzeninde seçim ancak yönetici seçimi için yapılabilir. Savunucusu olmadığınız bir düzende yönetici olmak ya da yönetici atamak ister misiniz? Düşünce özgürlüğünüz vardır ancak ifade özgürlüğünüz toplum düzenini bozacak nitelikte ise durum değişebilir. Bununla birlikte antipropagandadan kastınız nedir? Din düşmanlığı yapmak mı? Evet ise amacınız nedir? Yoksa sadece İslam hakkındaki karşıt düşüncelerinizi beyan edip doğru cevaplarını talep etmek midir? Bilimsel eğitim ve öğretim imkanı bulabilirseniz hakkınız da olabilir. Ramazan'da biraz aç kalırsınız (böylece oruçlunun halini anlayıp belki biraz empati duygunuzu geliştirmiş olursunuz), evinize dönünce yersiniz; olmadı yanınızda atıştırmalık birşeyler taşır, acıktığınızda müsait bir yerde yersiniz, içersiniz. Sizce bu yaptığınız (kendi açınızdan) etik bir davranış mıdır? Bir çölde susuzluktan kıvranırken önünüzde buz gibi suların içilip size damla koklatılmaması hoşunuza gider mi? Biraz empati yapın da sempati kazanın. Bunu da kalkıp kısıtlama olarak değerlendirmeye kalkmayın. Zira 1.si bu dini bir baskı değil sosyal düzeni korumaya yöneliktir. 2.si sadece 1 aylıktır. Sizin sultanlar gibi 11 ay dururken 1 ayda takılıp kalmayın.
-
O cümleyi hem anlayabildim, hem anlayabilemedim. Birşey anlayabildim ancak o anlayabildiğim sizin anlatmak istediğiniz şey mi onu anlayabilemedim. O metadoloji, yön ve yöntem neye hizmet ediyor? Bir evrensel-insan prototipine, değil mi? Asıl amaç insanoğlu dışındadır. İnsan bir amaç uğruna kendisini var etmiş değildir. Var olan bir etki ve edilgen olan insan, insanoğlunun bir amaca binaen var edildiğini göstermektedir. İnsanoğlu boşa gidecek olan evrenselleşme ve zihinsel insanlaşmadan ziyade elinde var olan gerçeği ve doğruyu bulma yetisiyle labirentin sonundaki ışığa doğru yönelmelidir. Kendisinin üstünde bir etken ve iradenin var olduğunun ve kendi edilgenliğinin farkına varan insan; Bir nefesi ile gökteki güneşi söndüremeyeceğinin, doğanın kanunlarına mahkum olduğunun farkına varmalıdır. Bugünün übermenschiyim deyip dünün spermi olduğunu, yarının da potansiyel leşi olacağını aklından çıkarmamalıdır. Doğru ve gerçeğe hizmet etmeyen bilimsel, bilişsel, bilgisel tüm olgular ziyan olmaya mahkumdurlar. Aksi ispatlanamamış herşey bir mutlakiyet barındırır. Bilim kanunları da (aksi ispatlanana kadar) mutlaktır. Siz bilim kanunlarına da dogma diyor musunuz? Eğer bir gerçek değişmiyorsa, aksi ispat edilemiyorsa değil 1400, 14.000.000.000 yıl geriden geliyor olması dahi gerçekliğini değiştirmez. Buna dogma denemez. Ancak bir yalanda gerçekmişçesine ısrar etmek dogma olabilir. Gerçeğin yalan olduğunu, savunucularının dogmatik olduğunu iddia eden antitezleri ile bir adım beri gelir. İkide bir "ilahı kendine kul eden" insan diyip duruyorsunuz. Madem o kadar basit bu işler yaratın siz de bir ilah da bakalım kaç kişi size inanıyor? Madem bu işleri insan yapıyor o halde siz de bu ilah yumurtlamaca tarifine sahipsinizdir. Nedir bu ilah yumurtlatmanın tarifi bir açıklayın hele. Bir çaresizlik lafıdır tutturmuş gidiyorsunuz. Ben işi kendime bıraksam bende çareler çok. Eğer bir yaratıcı olmasaydı ben insanlardan değil insanların benden korkması gerekirdi. Şu halde dua etsinler ki yaratıcıya inanıyorum. Yoksa halleri duman olurdu. İnsani bir ceza sistemi böylesi bir ıslahat gücüne sahip değildir. Bu yaratıcıya teslimiyetin faydalarından sadece bir tanesidir. İnsanoğlunun yetileri hiçbir zaman kendisini insanlaştırabilecek değildir. Çünkü şu anki düzenler insanın içindeki ego denen hayvani dürtüleri okşamaya çağrıyor. Seks çılgınlığı, zevk çılgınlığı, tüketim çılgınlığı... ve bunların bir sınırı yok. Ancak kaynakların bir sınırı var. İnsanların da bir sınırı var. Sosyal hayatın bir sınırı var. Ateş var, barut var. Bu ikisi yan yana durmaz. Farklılıklar bir yere kadar anlaşabilir ancak hiç anlaşamayacak farklılıklar vardır. Siz başkasına kulluğu kabul etmeyeceksiniz, başkası da size. Siz ona kulluk etseniz bile o size etmeyebilir ve birbirinizi kemirip durursunuz. Bu yüzden insanların üstün bir varlık tarafından yönetilmeye ihtiyacı var. Böylesi herkes için en uygunudur. Siz ona faşist diyemeyeceksiniz, o da size diktatör diyemeyecek; Herkes eşit şartlarda, eşit kanunlara riayet edecek ve kimse kimseye birşeyi dikta edemeyecek. İşte çözüm budur. Tüm insanlığa eşitlik asıl budur, asıl evrensellik, tüm insanlığı kucaklama budur. Herşeyi bir kenara bırakalım en mükemmel seküler düzen -ki ütopiktir- olsa bile yine de (amaçsız olduğundan mütevellit) en kötü ancak amaçlı düzenden daha değersizdir.
-
O halde bilmediğiniz birşeye nasıl olabiliyor da bu kadar sert bir tepki verebiliyorsunuz? Dini dindar olduğunu iddia edenin söz ve uygulamalarına göre değil kaynaklarına göre eleştirebilirsiniz. Siz hiç eleştirdiğiniz inanç ve ideolojilerin kaynaklarına göz atmıyor, hep böyle kulaktan, gözden dolma şeylerle mi hareket ediyorsunuz? Selçuklu'da, Osmanlı'da şeriat olup olmaması beni ilgilendirmez. Ben ne Selçuklu, ne de Osmanlı tapıcısı bir atalar dincisi değilim. Ben ancak dini kaynaklarıma bakarım. Yavuz Selim'miş, Fatih'miş bunlar benim önderlerim değildirler. Benim önderim 571 Mekke doğumlu Abdullah'ın oğlu Muhammed'dir. Müslüman olduğunu iddia eden herkes de kendine rehber olarak bay kemal ya da Fatih'i, şunu bunu değil Muhammed'i seçmek zorundadır. İslam düzeninde hiçkimse inancından döndürülmeye, dini uygulamaları yerine getirmeye zorlanamaz. Gayrimüslim, Müslüman ile eşit haklara sahiptir. Bununla birlikte dini dayatma değil sosyal düzeni koruma amaçlı gayrimüslim İslam toplumunun sosyal normlarına aykırı hareket edemez. Ancak kendi özelinde istediğini yapmakta özgürdür. Yukarıda bahsettiğim islam düzenindeki durumunuzdur. Müslüman ile ufak-tefek mevzular hariç eşit haklara sahipsiniz. Ancak evrensel hak ve özgürlüklerden tam olarak neyi kastettiğinizi biraz detaylandırarak ve örneklendirerek açıklarsanız size ona göre bir cevap vermeyi düşünüyorum.
-
Ego, benlik, nefsin insan doğasının bir gereği olduğunu anladık ancak egoizm, benmerkezcilik, Kur'ani ifadeyle "nefsini ilah edinme"yi savunup savunmadığınızı anlayamadık. Eğer gerçekten evrensel insan dediğiniz prototipi savunuyorsanız olabildiğince fedakar, geniş bir insan olmalısınız aksi halde evrenselliğiniz laftan öteye geçemez. Sizin evrensel insan zihniyetinizden anladığım şudur ki; Bir amaca hizmet etmekten çok bilim ve felsefeyi bir araç değil bir amaç ya da bir eğlence aracı olarak görüyorsunuz. Egonuz yüzünden bazı doğru ve gerçekleri kabul etmekten kaçınıyorsunuz. Hiçbir mutlakiyete olmayan şeylere kendinizi teslim edebilecek kadar düşmüş bir vaziyettesiniz. Bunu bir aşağılama olarak algılamayın. Ancak kula kulluk, itaat bir düşmüşlük, bir zavallılıktır. Üstelik kendi düzeninize kula kulluk demeyi red edip dini düzene kula kullak demeniz de kabul edilebilir birşey değildir. Ben köpekliği kabul edebilirim ancak köpeğe köpekliği asla. Bir tasma olacaksa boynumda o da ancak herşeyden üstün bir varlığın elinde olabilir, bir köpeğin değil. İnsanlık onurum buna asla müsaade etmez.
-
Evet resmen şeriatı savunuyorum, en başından beri de savunuyordum da siz yeni mi fark ettiniz? Siz ne bekliyordunuz? Ilımlı islam mı? Yoksa kemalizm boyunduruğunda İslam özerkliği mi? Ne? Sizin islam'dan da mı haberiniz yok ki benden duyunca birden irkilip tepki verdiniz böyle? Türkiye de bir zamanlar büyük bir çoğunluğu Müslümandı. İngilizlerin kızılderilileri katletmesi gibi batıcı zihniyet de Tüekiye'deki Müslümanları katlede katlede, dipçik zoruyla bu hale getirdi. Şimdi yeni silah hepsinden daha da tehlikeli: yozlaşma. 1400 sene öncesinin değil 2500 sene öncesinin öncesinin düzenini de savunabilirim. Eğer ki siz de o "aaa şeriat!!! tu kaka sana!" deyip tartışmadan kaçanlardansanız sizi zorla yakalayıp tartışacak değilim ancak madem ki bir karşıtlığınız var o halde karşıt argümanlarınızla gelir çatır çatır tartışırsınız. Yoksa size öyle bedavaya "şeriat tu kaka, çağdışı, gerici" deme fırsatını verecek değilim, bilmiş olasınız.
-
Doğal zihniyetin birer ürünü olan ego vs.yi ne pahasına olursa olsun, savunuyor musunuz? Egonuz, benliğiniz mi? Yoksa gerçek ve doğrular mı? Ben dünya düzenini red ediyorum, insanın insana değil tüm insanların var edenine kulluğunu savunuyorum. Temel gerçeklik budur. İnsan ya hiçbirşeye itaat etmez ya da kendini var edene itaat eder. Ben ikinci şıkkı savunuyorum. İnancın bir ihtiyaç değil bir gerçeği onaylama işi olduğunu daha önce belirtmiştim. Var olan gerçekliği onaylarsınız onun ötesinde var olduğu iddia edilen şeylerin varlığına görmeden ikna olursunuz. Çünkü iddia sahibinin daha önceki iddialarının doğru olduğuna tanık olmuşsunuzdur. Yaratım sadece insanoğlu ile sınırlı olmadığı için yaşadığı iddia edilen dinazor devrinde de, big bangin ilk saniyesinde de yaratıcı vardır. Bu canlıların böyle bir inancı olduğunu pek ala ortaya koyabilirim ancak bunu yapıp yapmamakta kararsızım. Din ve inanç, uydurma kavramlar değildir. Aklın mantıksal olarak vardığı birer sonuçtur. Yaratıcı bizleri kendisine ulaşmaya programlamış. Ancak ortada beyin gibi müthiş karmaşık bir labirent olunca herkes doğru yolun sonuna varamıyor olsa gerek. Tabi bir de labirentin sonundaki ışığı görüp burun kıvırabilen ego meselesi var.
-
Bir müslümanın başka hangi düzeni savunabileceğini düşünüyorsunuz? İnsanın insana kulluktan kurtulması için böyle bir düzen şarttır. Din devletin boyunduruğunda olduktan sonra Türkiye'de İslam, sünnilik olsa ne olur olmasa ne olur? Şu an Türkiye'de İslami düzen yok ki kalkıp Türkiye'nin sünniliğinden, islamlığından bahsediyorsunuz? Türkiye'de İslami düzen olmasını geçin islam'ı yaşayamıyorsunuz bile. Derseniz ki "efenim camiler açık, hoparlörleri açık, herkes rahatça namazını kılıyor, ibadetlerini yapıyor". Derim ki "orada bir durun bakalım" Türkiye'de ibadet özgürlüğü yoktur. İbadet sadece namazdan, oruçtan müteşekkil bir kavram değildir. İbadet tüm eylemleri kapsar. Bugün Türkiye'de İslam mahkemeleri yoktur. Zina serbestken, dini nikah yasak. Bir adam zina yoluyla 4 kadınla birlikte olursa özgürlk ancak Müslüman adam 4 kadını dini usüllerince nikahlarsa yasak. Şu komediye bakar mısınız? Daha çok şey sayabilirim. Diyeceğim siz iki ezanın, bir din dersinin lafını yapana kadar ben daha sizlere neler neler sayarım. Bana burada İslam'ı en derin ayrıntısına kadar yaşama imkanı verin ben sizden ne ezan isterim, ne din dersi ne de hıyanet işleri başkanlığı. Eğer ki bir davada ısrarcı değilseniz ve bunu insanlara yaymaya çalışmıyorsanız bu sizin davanızda samimi olmadığınız, inanmadığınız anlamına gelir. Bu, "zorla herkese kendiniz gibi olmayı dikta edin" demek değildir sadece doğru olduğunu düşündüğünüz şeyi insanlara aşılayarak daha çok doğru insanın olmasını istemelisiniz. Eğer devlet bir hizmet mekanizması ise pasta isteyen müşteriye ekmekle idare et diyemez. Devlet bir hizmet mekanızmasıdır ve devlet insanların talepleri doğrusunda çalışır. Dindar toplumun devleti dini kurallarla işler. Bir Müslüman laik olamaz. Devletin dine aykırı kanunlarına itaat edemez. Böyle bir durumda devletin herşeyi dine uygun olmak zorundadır. Allah'sızın en önde gideni İslam devletinde yaşayabilir ancak İslam devleti kanunlarına itaat etme zorunluluğu vardır. Tabi bu namaz kılacak, oruç tutacak, hac edecek değildir. Sadece sosyal normlara aykırı hareket edemez. Allah'lının en önde gideni de laik devlette yaşayabilir ancak o da inancın aykırı birçok şeye zorlanarak yaşar. Onun da tüm istekleri yerine gelmez. Yapabileceği en fazla namazını kılabilmek, orucunu tutabilmek vs.dir. Kılık-kıyafet hem resmen hem de fiilen yasaktır. Her iki düzen de birbirini kıstılıyor ancak bizler bir amaç uğrunda kısıtlama yapıyoruz. Dindar birşeyden taviz verirse yanacak. Ancak laike ne olacak? O "cehennemde falan yanmicam yok olup gidecem" diyor. Şu halde ne diye bu kadar kasıyor ki? Şimdiden yok olu gitse; dindara karışmasa, herşeyde tepesine binmese olmaz mı? Hadi size sorayım siz dindara ne kadar hak ve özgürlük vaad edebilirsiniz? Mesela sizin ülkenizde dindarlara özel şeriat mahkemelerine müsaade edebilir misiniz?
-
Gerçek ve doğru din labirentteki doğru yoldur. Ancak işte insan oğlu o doğru yolu yeni yeni yollar açarak labirente çevirmiştir. Hiçbir gerçekliğe ve doğruya hizmet etmeyen bir (hiyerarşik) düzene çıkar amaçlı hizmet etmek kulluk-köleliktir. Hele ki böyle birşeyin karşılıksız savunucusu olmak daha da beteridir. Siz çıkarınıza teslim olursunuz. Siz gerçek de olsa doğru da olsa egomdan başkasına itaat etmem dersiniz. Ben ise çıkarıma ters dahi olsa gerçek ve doğruya teslim olurum. Egomu yerlerde çiğneyerek söylüyorum ki hakkın, adaletin, doğrunun kulu-kölesi olurum. Çünkü ben el-Hakk'ın kulu, el-Adl'ın kuluyum. Ben gerçeğin ve adaletin savunucusuyum, siz değil misiniz? Var edilmişlik vardır. Çünkü ortada bir edilgenlik vardır. Bunun da ötesinde irade diye birşey vardır. Bir etken ve irade bir "var edici"yi kaçınılmaz kılıyor. Ayna kendisinde olan görüntüyü kendiliğinden oluşturmaz. Aynaya tuttuğunuz görüntüyü yansıtır. İnsan ya hiçbirşeye itaat etmez ya da kendisini var edene itaat eder ancak insanın insana itaati sözkonusu değildir. Emir vermek ancak var edene aittir. Siz sizin gibi birisinin emri altına girmeyi kabul eder misiniz? Yoksa siz sizin gibi insanların emri altına girmeyi özgürlük, emri altına girmeniz gereken var edicinizin emri altına girmeyi kölelik olarak mı görüyorsunuz? Yanlış anlamayın sadece açıklayıcı olduğunu düşündüğüm için şöyle bir örnek vermek istiyorum; Sizce tasması bir insanın elinde olan köpek mi daha garibinize gider yoksa tasması bir köpeğin elinde olan köpek mi? Ben şu andaki durumu köpeklerin köpeklere tasma takması olarak görüyorum. Buradaki köpek benzetmesini bir aşağılama değil, bir sahib olma ile sahib olunma olarak değerlendirin. Aksini iddia ettiğiniz halde halen ısrarla inancımın kendi seçimim olmadığını iddia etmeye devam ediyorsunuz, Farkında mısınız? Daha önce de dediğim gibi bizde delilsiz, anadan-babadan görme kültür islamı, "atalar dinciliği" yoktur. Başka bir coğrafyada olsaydım belki hayatımın bir kısmını bir budist, hristiyan ya da yahudi olarak geçirebilirdim ancak ben de bu (sorgulayıcı) kişilik olduktan sonra yine coğrafyamın, ailemin yabancı olduğu İslam'ı seçebilirdim. Tekrar soruyorum; Şu an icra ettiğiniz meslek baba mesleği midir? Aileniz size başka bir meslek öğretmedi de ondan onların öğrettiği mesleği mi icra ediyorsunuz? Benimkisi bir amaç ya da sebep değil sonuçtur. Sebep değildir; Çünkü böyle bir coğrafyada doğduğum için bu inancı taşımıyorum. Eğer öyle olsaydı tr'de çoğunluğun İslam anlayışına ters bir İslam anlayışında olmaz, sürüye katılır, sesimi çıkarmadan otlamaya devam ederdim. Ancak belki islam ile tanışmama bir sebep olduğunu söyleyebilirim o kadar. Amaç değildir; Çünkü çıkarım olduğu için inanmıyorum, bilakis inançlı olduğum halde zaman zaman zarara uğrayabiliyorum. Eğer çıkarcı birisi olsaydım yalan olduğuna kanaat getirdiğim birşey için egomdan zerre taviz vermezdim.
-
Eğer dile getirdikleriniz İslam ile değil İslam algısıyla ilgili ise o halde sizinle bu konuda tartışacak pek birşeyim olmaz. Çünkü ben İslam algısının değil İslam'ın savunucusuyum. Eğer sizi rahatsız eden bir olay (madımak yangını gibi) din kaynaklı ise o zaman gelir eleştirinizi İslam'a yöneltirsiniz ancak bir ya da birkaç kişinin İslam'ı temsil ettiğini söylerek yaptığı şeyler dini kaynaklardan destek bulmuyorsa bunlar dini değil şahsi meselelerdir. Dini değil şahısları ilgilendirir. Bir bebeyi dini yetiştirmekten yakınıyorsunuz ancak siz çocuğunuzu neye göre yetiştirirsiniz? Hiçbir etkide bulunmadan öylece kendi fıtratına mı bırakırsınız yoksa kendi kişiliğinizi mi aşılarsınız? Büyük bir ihtimal kendiniz gibi yetiştirirsiniz. Sonuçta sizin de kendinizce doğrularınız var ve herkes haliyle kendisince doğru olduğuna inandığı gibi insanların olmasını ister. Siz herkesin birer "evrensel-insan" olmasını istersiniz, değil mi? Ulusal kanal sadece dinciliği eleştirmiyor, Muazzez İlmiye Çığ gibi "dinlere yalan, sümerden çalıntı" diyen, müslümana "örümcek kafalı, gerici vs." diyen saldırgan tipleri çıkarıyorlar. Bu kanal, Doğu Perinçek'in kanalıdır ve Doğu Perinçek'in de ne olduğu malumunuzdur. Ulusal kanal bildiğiniz dinsizdir. Dini bir uyulması gereken yol değil, kemalizm dininin boyunduruğunda bir kültür olarak belletmeye çalışıyorlar. Zekeriya Beyaz gibi tipler çıkarmalarına hiç şaşırmadım. Devleti eğer insanları sömüren bir ticari kurum olarak değil de insanlara hizmet eden bir kurum olarak düşünürseniz devletin dini de olur, imanı da. Dindar toplumun devleti de dindar olur. Laiklik belki dinsiz çoğunluğun bulunduğu ülkelerde bulunabilir, ancak tamamına yakın müslüman olan bir ülkede bulunamaz. Bu ülkede sünni din eğitim-öğretimi, ezan okunması Müslümanların lehine mi zannediyorsunuz? Bilakis aleyhinedir. Böyle yapılarak insanlar sistemin güdümünde tutuluyorlar. Aksi olursa insanlar gerçeğin farkına varacaklar ve sisteme karşı savaş açacaklardır. Sizin şu durumda yakınmayı bırakın, mutluluktan havalara uçmanız gerekir. Sünni din-eğitim öğretimi dediğiniz gerçekten sünni din eğitim-öğretimi midir sizce? Din kitaplarında bile peygamberden çok kemal'in sözlerinden bahsediliyor. Ancak kemal'in Müslümanlara karşı ne dolaplar çevirdiğini yazmıyorlar. Siz laiklikten, dini hükümler ile yönetilmemenin ötesinde din ile zerre bir ilişkide bulunmamayı mı kastediyorsunız? Yani "devlet bir camiye, kilise ya da havraya bırak maaşlı din adamı göndermeyi bir tek çivisini dahi çakmamalıdır" ya da "devlet dışı da olsa hiçbir dini kuruma izin verilmemelidir" mi demek istiyorsunuz? Din ve milliyetçiliğin sürekli gündemde olmasının en doğal sebebi ise ülke nüfusunun çoğunluğunun dindar ve milliyetçi olmasına bağlıdır. Ne olmasını bekliyorsunuz ki? Din ve milliyet karşıtı olan dinsizler hiçbir zaman iktidar olamadıkları, azınlık oldukları için her zaman muhalefettedirler. Daha ne istiyorsunuz ki? Bakın sizin böyle bir özgürlüğünüz var. Biz kalkıp gerçek islam için sesimizi çıkarırsak sizlerden daha beter tepkilere maruz kalırız. Şu anki kavga din ve dinsizlik tartışması değildir; Demokrasi ve statükoculuktur. Madem konu insan hak ve özgürlükleri o halde biraz da buna değinelim; Bizde hiçbir insanın hak ve özgürlüklerine müdahale yoktur. Gerçeği kavratmak bizim elimizde değildir ki bunu zorla yaparak sonuç elde etme ahmaklığına düşelim. Dini uygulamaları dayatmak diye de birşey sözkonusu değildir. Ki inanmayanın yapacağı uygulamalar geçerli değildir. Ancak bu, "herkese sınırsız hak ve özgürlük vardır" demek midir? Tabi ki değildir. -Zaten böyle birşey mümkün değildir. Özgürlük zaten oksimoron bir kavramdır. Sosyal yaşamda özgür olmanız mümkün değildir, bu ancak vahşi doğada mümkün olabilir belki.- Bir Müslüman ülkesinde Allah'sızın en önde gideni olabilirsiniz ancak bunu sadece kendi vicdanınızda yaşarsınız ve toplum içinde de İslam kanunlarına aykırı hareket edemezsiniz. Dini baskı olduğundan değil sosyal normları ihlal etmemek açısından. Ha beğenmezseniz de Allah'ın yeryüzü geniştir. Allahsız bir ülkede yaşarsınız olur biter.
-
Pis ve temiz aslında belli iken kişilere göre nasıl oluyorsa değişiklik arz edebiliyor. Bana göre pis olan dışkı hangi ruh haline göre temiz olabilir merak ediyorum. Bunun da artık tartışılır bir yanı olmasa gerek. Tabi tartışmalı durumlar olabilir. Bir tavşan kendisine faydalı olan boku yiyebiliyorken bizler için böyle birşey mümkün değildir. Bana göre pis olan böcekler Afrikalı'nın menüsünün vazgeçilmezi olabiliyor. Bu örnekler böyle uzayıp gider. Ancak yalan ve gerçek kişiye göre değişmez. "Ben suyun dibine dalıyorum o halde suyun kaldırma kuvveti yok." denemez ya da "ben denizin dibinden su yüzüne çıktım" diye de suyun kaldırma kuvveti ispatlanmaz. Hiç kimse kendince bir gerçeklik belirleyemediği gibi kendince gerçekliği yalanlayamaz da. İnsanlar din ile büyüyor olabilirler. Ve hayatlarını sonuna kadar dindar olarak devam ettiriyor da olabilirler. Ancak siz de "herkes ailesi dindar olduğu için inanıyor" algısından vazgeçin artık. Siz ne iş yapıyorsunuz? Doktor musunuz? O halde ben de "sizin aileniz doktor olduğu için doktorluğu seçtiniz" ya da "sizi doktorluğa zorladılar" diyebilir miyim? Tamam dini eğitimi ve öğretim aldık. Ancak sağlamasını da yaptık. Zira bizde "atalar dini" yasaktır. Delilsiz-mesnedsiz anadan-babadan, şundan-bundan görerek iman, kültür islamı geçerli değildir. Din, yol, hüküm demektir. Din bir yol ise şöyle bir soru gelir hemen akla. Yol mu insanlar için yapılır? Yoksa insanlar bir yol için mi? Bugüne kadar kaç tane "bir çocuk yapalım da 1154 nolu caddede yürüsün". diyen insan gördünüz? Din, insanlar içindir. Kulluk ise sürekli boyun eğmek, itaat etmek demektir. Siz memur musunuz? Diyelim öylesiniz. Amirinize itaat ediyor musunuz? Neden itaat ediyorsunuz? Mutlak bir gerçekliği, doğruyu emrettiği için mi? Yoksa sırf çıkarınız için mi? Peki her yalanı ya da benimsemediğiniz, yapmak istemediğiniz şeyi sırf çıkarınız için uygular mısınız? Evet ise böylesi bir kul-köleliği kabul ediyor musunuz? Kulluk teslim olmayı gerektirir. Ancak teslim olunması gerekene teslimiyet gereklidir, çıkarımız olana değil. Bir yalana değil gerçeğe teslim olunur. Kendimiz gibi olana değil bizi var edene teslim olunur. Siz kendinizi neye teslim edersiniz? Benliğinize mi? Herşeyde önce kendi çıkarınızı mı düşünürsünüz? Yoksa doğruları ve gerçekleri mi? Yani gerçek ve doğrulara aykırı davrandığınız zaman suçunuzu kabullenip kendi kendinizi cezalandırabilir misiniz? Eğer evet ise siz benliğiniz, egonuz dışında bir şeye (gerçekler ve doğrular) teslim olabiliyorsunuz demektir. Pekala sizin gibi insanların koyduğu kanunlara teslim olabiliyorken aynısını yaratıcınız için yapmaktan sizi alıkoyabilecek ne olabilir? Size apaçık varlığını gösteren yaratıcınıza teslim olmaz, ona itaat etmez misiniz, neden? Dinin kesin bilgilerinden bahsetmekten çok ben evvela teizmi (dini) savunurum. Din kaynaklarının doğruluğunu, gerçekliğini ise daha sonraya bırakırım. Din evvela insanları biribirine kulluktan kurtarıp, bireysel özgürlük kazandırır. Siz "la ilahe" dersiniz evvela yani ilah (itaat edilecek yoktur) fakat illallah (Allah'tan, tek ve gerçek ilahtan başka) "Sadece tek, gerçek ve mutlak olana itaat ederim" dersiniz. Yani sizin anlayacağınız "Only Allah Can Judge Me". Din evvela bu gerçeği vaaz eder. O insan elleriyle yapılan putlar ise oluşturulan seküler dinleri, kanunları, sistemleri temsil eder bir nevi. Ben neden benim gibi insanların koyduğu kanunlara boyun eğip itaat etmeliyim? Aynı şekilde siz neden sizin gibi insanların koyduğu kanunlara itaat etmelisiniz? Bunların ne gibi mutlakiyetleri vardır ki uyulması gereksin?
-
Öncelikle gülücüğü üzerinize alınmayın. O gülücük sizin üzerinizden "onlar kendilerini bilirler" dediğim zümreyedir. Ancak siz de bu konuda onlarla hemfikirseniz siz de üzerinize alabilirsiniz. Hayır tarihten de, günümüzden de değil. Eğer ki "kendilerine müslümanız" diyenleri değil İslam'ı eleştiriyorsanız, dini kaynaklardan örnekler vermelisiniz. Eğer sivas olayını İslam kaynakları onaylıyorsa o zaman gelip eleştiride bulunabilirsiniz. Siz hiç sizin hiçbir zaman onay vermeyeceğiniz bir şeyi "ben evrensel-insan adına şunu yapıyorum" diyen birisinin yaptıklarından sorumlu tutulmayı kabul eder misiniz? Doğumdan kimseye dini sorulur mu ki sorulsun el kadar bebeye neyi sormayı düşünüyorsunuz? Elbetteki herkes kendi doğrusunu öğretip ona göre eğiteceksiniz. Ondan sonra kendi bilincinin farkına varan kişi ya kendi yolunu seçer ya da yürüdüğü yolda yürümeye devam eder. Dileyen dindarlığını devam ettirir, dileyen dinsizliğini belirler ve belirtir. Türkiye'de orucunu bozabilip bozabilmemen bizleri ilgilendirmez. İslam sana oruç tutma zorunluluğu getiriyor mu? Getirmiyor mu? Bizi ilgilendiren budur. Var mı sizi oruca zorlayan? Din aleyhinde açıktan konuşabilen yoktur ancak alttan altta dine saldıran kanal olarak Ulusal kanalı örnek gösterebilirim. Diğer "ulusal" statüsündeki kanalların da bunlar kadar olmasa da yayın politikaları pek farklı sayılmaz. Kaldı ki din, dini eleştireni, yalan sayanı iddiasını delillerle ispata davet eder. Varsa kanıtı olan bir adım beri gelir. Üniversitelerden, açık oturumlardan bir örnek vermemiz gerekirse Celal Şengör'ü örnek verebiliriz. 6:27-6:32 Asıl öyle değil de şöyle sormak lazım. Siz bana Abdullah Gül dışında İslamcı bir Cumhurbaşkanı. RTE, Erbakan dışında İslamcı bir başbakan örneği verebilir misiniz? Türkiye'de DİB dışında dini bir kurum örneği verebilir misiniz? Daha sayayım mı?
-
Dinden kastım kısıtlama değildir, dinden kastım amaçtır. "Dinsiz bilim kördür" derken herhangi bir dini değil genel anlamda dini kast ediyorum. Bu, "din şu konuda şu bilgiyi veriyor o halde sen aksini söyleyemezsin" demek değildir. Hiçbir amaca hizmet etmeyen her türlü uğraş boşadır anlatmaya çalıştığım. Buradan nasıl sizlerin hak ve özgürlüklerinize müdahalede bulunduğumuz anlamını çıkarabildiniz, anlayamadım. Din ayrımcıdır, ancak pozitif ayrımcıdır. Renkleri, dilleri ayırmaz; Gerçek ile yalanları ayırır. Din çıkarcı değildir; Sizden hiçbir ücret talep etmez. Dindar ücretini sadece Allah'tan bekler. Dindar egoist değildir, bilakis egoistliği, nefse (benliğe) tapmayı yasaklar. Din herkese saygı duymaz ancak tahammül eder. Herşeye de saygı duyulmaz. Pis ile temiz, yalan ile gerçek aynı kefeye konulamaz. Bakın ikide bir "dayatmadır" diyorsunuz artık delillerle iddianızı ispatlamazsanız sizin bir iftiracı olduğunuza kanaat getirip farklı bir dille karşılık vermeye başlayacağım. Din, kulluk ve itaattir. Ancak din çaresizlik değildir. Din çaresizlikten kurtarabileceğini düşündüğü için yalana inanmak değil çareler bolluğunda yüzerken bile gerçeğe teslim olmaktır. Din körükörüne değil aklederek, delilli olarak gerçeği tasdik etmektir. Din kesin bilgi iddiasında bulunur, aksini iddia edeni de ispata davet eder. Aksini ispat edebiliyorsanız delilinizi getirirsiniz biz de ona göre hareket ederiz. Din kimsenin bilimine, felsefesine karışmaz; İslam'da engizisyonun olmadığı ve Galileo'ları idam etmediğinden bunu anlamak pek zor olmasa gerek. Din aklı sınırlamaz. Din bilakis akletmeyi teşvik eder. Buradan çıkan anlam şudur aslında; Aklı selim insanın aklının dönüp dolaşacağı şey dindir. Dinde "şeytanın fısıltısı" denen şeyler ise aklı yasaklama değil delilsiz şeylere, boş kuruntu ve zanlara itibar etmekten men etmedir. Din bir amaç değil bir sonuçtur. "Aaaa bak öbür tarafta bağlar-bahçeler, taze hatunlar var" diye dindar olunmaz. Böyle düşünen bir insan ilerizekalı değilse zaten Allah'a karşı yalanının sökmeyeceğini bilir ve inanıyor rolü yapmaz. Olursa ancak "Gerçekten öyle" diye dindar olur. Ki iman etmek de gerçeği tasdik etmektir.
-
Elbetteki kendi açımdan bakacağım çünkü; Hak ve özgürlükleri kısıtlanmaya çalışılanlar bizleriz. Bana hak ve özgürlükleri kısıtlanan inançsızlara örnekler verir misiniz? İslam hangi kuralıyla inançsızın hakkını, özgürlüğünü gaspediyor? Sürekli "din şöyle, din böyle" diyorsunuz ancak bir türlü o "şöyleleri, böyleleri" göstermiyorsunuz. Hani neredeler? Eğer ki ben İslam'ım diyenleri baz alıyorsanız onları bir geçiniz. Bizde zorunlu din eğitim ve öğretimi diye birşey yok. Zorunlu dini uygulama yok, zorunlu inanç yok. Ancak bizlere zorla dayatılan inanç ve dinler var. Şu liderin hayatını kurtardığını, onun senin kurtarıcın olduğu inancını kabul etmelisin ve onun ilke ve inkılaplarını uygulamalısın aksi halde hainsindir, şerefsizsindir. Elle olmadı dille bir şekilde linç edilirsin, bu da yetmedi yargılanırsın. Yani sen o dine göre bildiğin kafirsindir. tiiiz kellesi vurulası birisindir. Bizlerde bunlara benzer neler var, örneklerle açıklar mısınız? Kaç kişi Müslüman olmadığı için, dini kuralları uygulamadığı için, sarık takmadığı için katledilmiştir mesela?
-
Dinlinin bir misyonu vardır ve misyonu olmayan dinsizi elbette dinli yapmaya çalışacaktır çünkü; Dinsiz bilim kördür. Ancak bunu zorlamayla yapmayacaktır, yapamaz da zaten. Çünkü dinde zorlama yoktur; dileyen iman eder, dileyen inkar eder. Biz kimseyi inandırabilecek değiliz, biz kimsenin üzerine zorba da değiliz, inanmayanları içlerinde bulundukları yanlış yolda kendi hallerine bırakırız. Ancak öğüt veririz, dileyen dinler, dileyen dinlemez. Dinde zorlama olmadığına dair daha çok şey yazabilirim ancak şimdilik bu kadarı yeter sanırım. İslam bugüne kadar kaç tane galileo'yu engizisyonlarda idam etmiştir? Örneklerle açıklar mısınız? Bugüne kadar her girdiğim ateist ortamında linç edilip idam edilen hep ben oldum ve gördüğüm Müslümanlar oldu. Kim kimi kısıtlıyor acaba? Bununla birlikte dinsizin dinliye nasıl baskı yaptığından da detaylıca bahsedebilirim, ne dersiniz? Burada evrensel dogmaları bir kenara bırakıp en radikal dediğiniz Taliban İslam'ını savunmaya kalksam halim nice olur merak ediyorum.
-
Böyle bir konuya değindiğinize göre "insan hakları ve özgürlükleri" konusunda yolunda gitmeyen birşeyler olduğunu düşünüyor olmalısınız, ? Eğer olaya kendi açımdan bir şikayette bulunacak olursam, ben yolunda gitmeyen birkaç şey sıralayabilirim; Yaşam hakkı diyorsunuz. Bugün biz Müslümanlara yaşam hakkı tanınmıyor. Müslüman olmak neredeyse bir suç haline geldi. Ancak dininden-inancından taviz veren Müslümanlara (?) yaşam hakkı tanınıyor. Gerçek Müslümana radikal yaftası vuruluyor ve hemen peşine düşülüyor. İslam'da radikalizm diye birşey yoktur, yasaktır. Dinde aşırı gitmek yasaklanmıştır ancak dinde aşırı gitmeyeyim derken taviz vermek de yasaktır. İslam ne ise odur. Ilımlısı da, radikali de yoktur. Müslümanların konut hakları da yok. Elin yahudisi elini kolunu sallaya sallaya Müslümanın mahallesine girip kendi konutunu dikiyor. Sözde UHRD'ı yayınlayan BM ise öylece seyrededuruyor. Müslümana eğitim hakkı yok. Kur'an kursu (din eğitim-öğretimi) yasak. Sosyal yaşam hakkı yasak. Toplumsal normlara aldırış etmeksizin dini normlarını toplum içinde uygulaman fiilen yasak. Kılık-kıyafet RESMEN yasak, giden kelleler tarih sahnesinde halen asılı durmaktadır. Bunlar sizin savunduğunuz evrensel normlara ters düştüğü için yapılmaktadır. Bununla da kalmayıp, Müslüman kendisini savunurken ya da misilleme yaparak adam öldürünce terörist, konut hakkını korumaya çalışan Müslüman terörist, kendi dinini-inancını öğrenmek isteyen Müslüman gerici-potansiyel terörist, din okulları da terör yuvası vs., dini kıyafetleriyle dolaşan potansiyel bombacı, katil, ilkel insan, mağara adamı, ninja vs. daha da uzar gider bu. Ancak her türlü ahlaksızlık, pislik "özgürlük ve hak" adı altında serbest. Bırakın bizler gibi tepki çekmeleri bilakis bunlara tek bir laf söylemek dahi idamlık olmanıza sebep olabilir. Diyeceğim şu ki; insan hak ve özgürlükleri diye birşey yoktur. Bu sadece bir ütopyadır. Sizi tenzih ederim; Belki siz bahsettiklerim gibi olmayabilirsiniz ancak herkesin sizin kadar geniş olduğunu, olabileceğini düşünmüyorum. Ben böyle birşeye inanmıyorum.
-
Devlet denilen şeyi ortadan kaldırmadığınız sürece dinsiz olamazsınız. Fakat devleti ortadan kaldıramayıp kendinizi devletin boyunduruğundan kurtarabilirseniz dinsiz olabilirsiniz. Devletsiz bir yer olmadığına göre şu halde dinsizliğinizi ancak devlete karşı çıkarak yaşayabilirsiniz. Anarşistler kendilerine dayatılan her otoriteyi red ederler, kimsenin boyunduruğu altına girmezler. Siz bir anarşiste imanın 6 esasını kabul ettiremeyeceğiniz gibi 6 oku da kabul ettiremezsiniz. Anarşistler ilahi ya da seküler olsun hiçbir dinin boyunduruğuna girmezler. Anarşist deyim yerindeyse kimseyi takmaz. Din, gelenek-görenek, sosyal normlar vs. takmazlar. Bu sosyal normların ötesinde devlet otoritesini de takmazlar. Dinsiz dediğiniz kişi bildiğiniz vahşi doğa kanununu uygulayan kişidir; "Ben güçlü olarak evrildim o halde bu gücümle zayıfı ezerim" zihniyetlidir bir nevi. Bugün şöyle bir tablo var; Bir tarafta ilahi dini takmadığı halde seküler dinlerden (kemalizm gibi) taviz vermeyen tipler vardır. Bunların tam karşılarında batıl seküler dinleri takmayan ilahi dine uyan bizler varız. Her iki tarafı da takmayan kuralsız anarşistler vardır. Bir de adları liboşa çıkmış liberaller vardır. Bunlar ise light anarşist denilebilecek bir türdürler. Bunlar anarşistlere nazaran daha bir uysal ve uzlaşmacı oldukları için taviz verebilirler. Bu yüzden kıyısından köşesinden dindar sayılırlar. Dinlerden özgür olanlar yani başkalarının boyunduruğunda olmayan bir anarşistler vardır. Bunlar hiçci (nihilist) oldukları için kural tanımazlardır, kendilerinden herşey beklenir. İşte dinsiz diye bunlara denir. Tabi bu dinsiz olanlar sadece anarşistler demek değildir. Genel din tanımına göre dinsiz olanlar sadece anarşistlerdir. Olaya bir de ilahi dinlere göre bakarsak Yahudi-Hristiyan-Müslüman dışındaki herkes dinsizdir. "İlahi din" kapsamı dışında oldukları için dinsizdirler. Sizin bahsettiğiniz anlamda herhangi bir dogmaya sahip olmamak ise elbetteki dinden özgür olmaktır. Dinden özgür olmak herhangi bir engel olmaksızın herşeyi düşünebilmektir. Ancak sorun şu ki bu özgürlüğün bir rotası var mıdır? Özgürlük bir araç mıdır yoksa bir amaç mıdır? Bununla birlikte, bugüne kadar dinin, dinsizi kısıtladığına şahit oldunuz mu? Bugün dinsizin önünde hangi dini engeller vardır?
-
İnsan haklarından anladığınız nedir? UHRD mi? Bu kuralları kimler, hangi hakla, ne amaçla belirlemişlerdir? Bu kurallar tüm insanları bağlar mı? Neden? Siz kendi kafanızdaki hak ve özgürlük anlayışını biraz detaylandırır mısınız? Sizin evrensel insan hakları beyannamenizdeki maddeler nelerdir mesela?
-
Önce dinin ne demek olduğunu bilmek lazımdır. Din yol demektir. Bu bağlamda, tutulan her yol bir dindir. Belli başlı (dogmatik olsun ya da olmasın) kuralları olan herşey dindir. Bu kurallara tabi olanlar da dindardırlar. İmanın 6 şartına bağlı olan Müslüman nasıl dindarsa kemal'in 6 okuna bağlı olan kemoşcu da öylece dindardır. Bana göre tek dinsiz düşünce olan liberalizm bile kıyısından köşesinden dindardır. Dinlerden özgür olanlar yani dinsiz olanlar bir tek anarşistlerdir.
-
Benim put tanımıma uymuyor, daha bana genel bir put tanımı yapabilen olmadı, putun ruhunun derinliklerine / etimolojik kökenlerine de inemediniz. Ben ise "Hiçbir gerçekliği ve doğruluğu olmadığı halde dogmalaştırılıp vazgeçilmez olan herşey birer puttur" dedim. Kimsenin taşa-tahtaya taptığı yok ancak sabit bir "yön"e değil de içinde aksakallı Allah oturuyor sanarak taştan binaya yönelen kişi katmerli bir putperest olabilir. Hem Kabe Allah ise Mescid-i Aksa da kim olakine? Müslümanlar oraya doğru da namaz kılmışlar. Mescid-i Aksa'ya da Hubel diyip Allah'ın Hubel'in kendisine ortak koşulmasına izin verdiğini söyleyelim, de mi? Namazda insanlar nereye yönelsin istersiniz? Birisi Ağlama Duvarı'na ötekisi de Vatikan'a mı? Mescidde cemaat kime uysun mesela? İmama mı? Yoksa biri sırt üstü göğe, diğeri imamın 180 derece tersine, öteki de bir namaz içinde 360 dönerek her yöne mi dönsün? Ne dersiniz? Siz yatağınızı putperest olurum endişesiyle hergün farklı bir yöne de çeviriyorsunuzdur.
-
Put mu? Put sizlerin içinde yavrujuğum, perest olan da sizlersiniz. İçinizde dogmalaştırdığınız zevk, tutku ve ihtiraslar sizlerin putlarıdır. Putperestliği de edebiyat yaptılar iyi mi? Hiç şaşırmadım; Putperest putperest din kardeşini savunuyor haliyle. Bak ben sana "ibine" diyorum. Ha yanlış anlama, edebiyat canııım. Fark yapmaz; Putperestliğini edebiyat ile de dışavursan heykel ile de dışavursan dışarı kustuğun şey put, kendin de perestisindir. Neyse, sen bana "put" tanımı yapmadın hala. Kendini böyle ucuz numaralarla kurtarmaya çalışıyorsan nafile.
-
Merhaba Deniz Bahar Hanım, (demekle birlikte gerçek adınız "Deniz Bahar" mıdır? diye de sorayım, ne olur ne olmaz. ) Size "kadına tapım" konusunda Türkçe sözlü şarkılardan (şimdilik) üç tane (putçuluk) dışavurum(u) örneği vereceğim; 1- İbrahim Tatlıses - Namert Olayım "Bir Tanrı'ya taptım, bir sana taptım." 2- Hakkı Bulut - Anlatamadım "Seni ruhumun en kutsal köşesinde yücelttim Ne yaptın deme lan ALLAH'sız sana taptım taptım taptım taptım be yahu" (Bu Allah'sız sizlerden biri olabilir mi acaba?) (DenizBahar siz üzerinize alınmayın) 3- Erol Evgin - İbadetim (a.k.a. kulluğum-köleliğim) Seni sevmek ibadetim Vazgeçemem biliyorsun İster doğru, ister yanlış Seviyorum lanet olsun
-
İnanç ile putperestlik tanımlarını, aralarındaki ince çizgiyi yukarıda belirledim. Senin "put" tanımını da görelim.
-
Sadece "kadın"a indirgeyen yok. Ancak kadın potansiyel bir puttur. Erkeğin putu kadın olabildiği gibi kadının da putu erkek olabilir. Bir taraftarın da putu takımıdır. Kemoşcuların putu bay kemal'dir vs... He bu arada hayatımda hiçbir dişiye yalvarmış değilim. Küçükkene ben kızlara değil kızlar bene asılırlardı, haberiniz ola. Yusuf peygamberimle aynı dertten muzdaribiz anlayacağın.
-
Put demek hiçbir gerçeklik ve doğruluğu olmayan şeyleri dogmalaştırmak, birşeye vazgeçemeyecek derecede bağlanmaktır. İnancı (gerçeği tasdik etmeyi) putçuluktan ayıran en önemli fark; İnancın, gerçeği tasdik edip gerçeğe bağlanmak olmasıdır. Oysa putçulukta bağlanılan mutlak gerçek ve doğrular değil kişisel doğrulardır. Suyun 100 C'de kaynadığını ısrarla savunmak putperestlik değildir; Bu -her ne kadar yanlışlanabilir de olsa- genelgeçer bir gerçekliktir. Siz, su 100 F'de de 0 C'de de kaynar diyen bir meczup ile tartışan bilim adamına "100 C'de takılıp kalmış, 100 C'yi dogmalaştırmış" diyebilir misiniz? Hah diyemezsiniz de mi? Bizimkisi de işte eyle.
-
Putum olsaydı tapınırdım ama benim senin gibi putlarım yokkine. Varsa ödünç versene bir-iki tane; Yok tapınmak için değil, parçalamak için. Bu konu beni aşmaktan öte, seni bu konuda boğulmuş görüyorum, ne dersin? Gözün yemedi mi?