-
İçerik sayısı
2.188 -
Kayıt tarihi
-
Son ziyareti
-
Kazandığı günler
24
İçerik türü
Profiller
Forums
Store
Makaleler
Everything posted by alpinçayırı
-
Batı Hıristiyanlığı, sosyolojik olarak Batı'daki Katolik ve Protestan mezhepleridir çünkü her iki mezhebin ortak noktası, yazı sistemi olarak Latin Alfabesi kullanmalarıdır. Günümüzdeki Dünya siyasetinde bu iki mezhebin olduğu ülkelerin sözü geçmektedir. Kaldı ki Protestanlık mezhebi ortaya çıkmadan önce günümüz Avrupa'sındaki Protestan ülkeler, Katoliklerdi. Latin Alfabesi dışındaki alfabelerle yazılmış metinlerde ne yazıldığının anlaşılması için kullanılan tekniğe romanizasyon(Latin alfabesine çevirme/latinize etme) denir.
-
Doğu Hıristiyanlığı, sosyolojide Ortodoks Hıristiyan kültürünün olduğu ülkelerdir. Doğu Hıristiyanlığı'nın yaygın olduğu ülkelerde yazı sistemi olarak Yunan alfabesi ve Kiril alfabesi kullanılır zaten Kiril Alfabesi, Yunan Alfabesi'nden türetilmiştir. Hatta günümüzde Bizans İmparatorluğu'nun gerçek mirasçısı Rusya'dır çünkü Osmanlı Devleti'nin 1453'te İstanbul'u fethetmesinden sonra Bizans(Doğu Roma) devlet tarzı ve kültürü, çift başlı kartal ve Ortodoks Haçı gibi sembolleri olan Rus Çarlığı'na geçmiştir. Bu sebeple Moskova'ya "üçüncü Roma" denir. Doğu Hıristiyanlığı'nın yaygın olduğu ülkeler, Batı Hıristiyanlığı'nın yaygın olduğu ülkelere nazaran siyasette ve ekonomide geri kalmışlardır çünkü bu ülkeler; geçmişte başta Rusya olmak üzere sosyalizimle yönetildiği için dışa kapalılardı ve kapitalist Batı'ya ayak uyduramıyorlardı, en sonunda yıkılıp gittiler. Günümüz siyasetinde ise bu ülkeler, gelişmiş Batı ülkeleri'ne nazaran "vasat ülkeler"dir. Katolik Latin Orduları'nın organize ettiği 4. Haçlı Seferi, amacından saparak Ortodoks Hıristiyan Bizans'ın başkenti İstanbul'u talan etti. Zaten bu iki cenahın aralarında yüzyıllardan beri Katolik-Ortodoks mezhep ayrılığı vardı; 4. Haçlı Seferi'nde İstanbul, Latinlerin eline geçince geçici bir süreliğine İznik'te Bizans'ın devamı olan İznik İmparatorluğu kuruldu. Hatta öyle ki Fatih Sultan Mehmet, 1453'te İstanbul'u fethedince Bizanslı Ortodoks papazlar "İstanbul'da Latin külahını görmektense Türk sarığını görmeyi tercih ederiz." diyerek Osmanlı'yı desteklemiştir.
-
İslamcıların en sevdiği palavralardan birisi "Kur'an'ın ilk emrinin oku" olduğu yalanıdır. Bir kere Kur'an'ın ilk emri Alak Suresi'nin ilk beş ayetinde geçen "yaradan Rab'binin adıyla oku" değil tam tersine Müddessir 2'deki, İkra Suresi'ndeki "kalk ve uyar" anlamına gelen "tebliğ et"tir çünkü gerçek İslam'a göre tebliğ, cihadın bir parçasıdır. Tebliğ, sözlü cihattır yani. Cihadsız İslam olmaz; cihadın sözlü ve kaba kuvvete dayanan olmak üzere türlü türlü yolları vardır. Bu durum, Maide 101-102'de şöyle belirtilmiştir: Kur'an'da geçen her şeyi sorgulamayın ayeti İkra: Çağır, anlat, aktar, ilet anlamlarına gelir. Tebliğ yani. Yani uzun lafı kısacası Kur'an, müminlerine "oku" değil tam tersine "İslam'ı tebliğ et" diyor. Eğer Müslümanlar özellikle Türkiye'deki Müslümanlar; Kur'an'ı adamakıllı anlayarak okusalardı başımızda AKP gibi İslamofaşist bir iktidar olmazdı. Bakmak başka, görmek başka. İlgili linkler: 1) 2) https://www.dinvemitoloji.com/2019/11/kuranin-ilk-emri-oku.html?m=1
-
İslamcıların yıllar yılı zırvaladığı ve kendilerine inanan kerizler yüzünden bundan haksız yere kazanç sağladığı aptal saptal ve zottirik bir sözdür. 1400 yıllık Kur'an'ın hükümleri her çağda değil tam tersine 7. Yüzyıl'da hadi en fazla Yeniçağ'ın başlangıcına kadar geçerliydi. Yeniçağ'dan sonra meydana gelen sanatsal, bilimsel ve teknolojik gelişmeler, kutsal kitapların ilkel safsatalarının hükmünü kaybetmelerine ve insan aklının özgürleşmesine sebep oldu. Hadi Hıristiyanlık, yumuşak yapılı bir din olduğu için Martin Luther'in reformasyonuyla birlikte kendini kurtardı ama Müslümanlık, sert yapılı ve reform kabul etmez bir din olduğu her geçen gün kendini kurtarmak bir yana, habire her konuda gerisin geriye gitti. Neyse ki özellikle 2000'lerden itibaren son 20 yılda teknolojinin ve sosyal medyanın gelişmesiyle birlikte Müslümanlığın ne ilkel, barbar ve bağnaz bir din olduğu ortaya çıktı. Özetle; Kur'an, 1400 yıllık donmuş ve ilkel kuralları olan ilkel bir metindir. Kur'an'dan önce de yasalar vardı. Mesela tarihi kronolojide Sümerlerdeki Urgakina Kanunları ve Roma Hukuku çok daha önce olmasına rağmen Ortadoğu'nun Hammurabi Kanunları'ndan kopya barbar, vahşi Semitik metinlerine göre daha insancıl ve barışçıldır. O zaman bu mantıkla Semitik/Sami zihniyetin insanlık için aslında ne kadar zararlı ve gerisin geriye götüren çölün haydut anlayışı olduğunu görüyoruz. Bundan yola çıkarak asıl medeni ve barışçıl kanunlar, Roma Hukuku ile Sümer Kanunları'ymış.
-
Kur'an, evrensel değil aksine yöresel kıytırık bir kitaptır. İlgili kanıtları; 1) Kur'an'da namazın nasıl kılınacağı detaylı olarak yazmıyor halbuki Tanrı sözü olduğunu iddia eden bir kitap, Tanrı'ya ibadet gibi bir dinin çok önemli konularında en ince ayrıntısına kadar açıklayıcı olmak zorundadır. 2) Kur'an'da "anlayasanız diye Arapça olarak indirdik", "Mekke ve çevresini uyarman için bu Kur'an'ı indirdik." tarzında lokal ve milliyetçi ağızdan ayetler var; Yahudiler ve Araplar dışındaki milletlerin ismi bir kere olsun geçmiyor sanki Allah, özünde aynı soydan(Sami) gelen bu iki Ortadoğulu kardeş halka diğer milletlere nazaran torpil yapmış gibi. Zaten bütün peygamberler de birisi hariç hep Yahudi. 3) Kur'an'da hurma, palmiye, deve gibi çöl kültürüne ait yöresel şeyler var; Allah, dünyanın geri kalanını bilmiyor. Bu kitapta penguen, fok balığı, balina, bozkurt, pars, koala, panda, sincap, rakun, bambu, meşe, kızılçam, maki, yağmur ormanları, tundra gibi dünyanın geri kalan coğrafyalarında yaşayan canlılar yok. 4) Kur'an, insanın düşünme organını beyin yerine kalp sanıyor. Halbuki gerçeğe göre kalp, duygu; beyin ise düşünme organıdır. Bu saçma ve ilkel fikir 7. yy Arabistan'ındaki bilimden bihaber cahil Arap bedevilerinin dandik düşüncesidir. Beynin düşünme organı olduğu taaa Antik Yunan'dan beri biliniyordu. 5) "Yeryüzünü döşek gibi serdik" tarzında çocukların bile söylemeyeceği, saçma sapan ve ilkel tarzda akıl ve bilim dışı ayetler var yani Allah, yarattığı dünyayı düz sanıyor oysaki gerçekte Dünya, yuvarlaktır. 6) Kur'an, köleliği kaldırmamış sadece daha iyi bir koşula getirmiş. Oysaki İslam öncesi Arabistan'da kölelik vardı. Yine aynı şekilde bu kitapta Nisa 34 gibi ayetlerde "kadınları dövün" diye gaddarca ayetler var ayrıca el-ayak çaprazlama kesme, recm gibi son derece vahşi cezalar da var. 7) Kur'an, insanlığın önemli konularıyla ilgilenmek yerine abuk sabuk bir mesele olan Muhammed'in uçkuruyla sürekli ilgileniyor: Zeyd'in karısı Zeynep, aile, Cüveyriye. Ayrıca Ahzab 53'te Muhammed, evine gelen misafirler evinde çok kalınca buna sinirlenip Kur'an'a "yemekten sonra evimden defolun"(Ahzab 53) tarzında ayetler koyuyor. Uzun lafın kısası; Kur'an asla evrensel bir kitap değil aksine yöresel, ilkel bir metindir!..
-
İslam dinidir. Hiç kıvırmaya gerek yok, o dönemde uyuşturucu biliniyordu. Hadi sigara neyse; o, çok sonradan keşfedildi. Kur'an'dan önce İncil ve Tevrat'ın yazılışında da esrarın zararları biliniyordu. Halbuki Kur'an yazılırken bu durumun tam tersi olsaydı ya da içkinin yanında uyuşturucu da yasaklansaydı çok daha iyi olurdu. Oysaki uyuşturucu, alkolden çok daha zararlıdır, adamı mahveder. Hadi tamam; sigara, alkol, uyuşturucu bunlar kötü alışkanlık yapan zararlı maddelerdir ama bunların da kendi aralarında bir hiyerarşisi vardır ve bunlar birbirleriyle aynı değildir; tersine birbirlerinden çok farklıdır. Hiç, bir alkol türü olan şarapla eroin gibi bir uyuşturucu maddeler bir olur mu? Olmaz. Ayrıca Osmanlı'da esrarkeş padişahlar vardı. Ünlü Azerbaycan Türk'ü şair Fuzuli, 'Beng-ü Bade' adlı eserindeki sembolik olarak şarap; Şah İsmail'i, esrar ise 2. Beyazıt'ı simgeler. Fuzuli, bu eserinde şarabı(Şah İsmail), esrara(2. Beyazıt) üstün tutar. [beng: esrar] [bade: şarap] İlgili linkler: 1) https://www.kuranmeali.com/ 2) https://sorularlaislamiyet.com/kuran-neden-sigara-ve-uyusturucuyu-yasaklamadi-0?amp 3) https://twitter.com/ilkadimokumak/status/886000203668611075 Maide 90: "Ey iman edenler! İçki, kumar, dikili taşlar(putlar), fal okları şeytan işi iğrenç şeylerden ibarettir. Bunlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz." Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır Meali Görüldüğü gibi bu ayette uyuşturucu, sentetik maddeler diye bir şey geçmiyor. Muhammed'in uyuşturucunun zararlarından habersiz olduğu yalandır.
-
Aziz Andreas, İsa'nın 12 havarisi'nden birisidir. Andreas'ın etimolojisi Yunanca'dır ve ἀνδρέας olarak yazılır. Doğu Ortodoks geleneğinde Andreas, "İlk Çağrılan"(πρωτόκλητος/Prōtoklētos) olarak anılır. Andreas, Matta ile birlikte Hz. İsa'nın müjdesini(evanjel) etraftakilere duyurmuş ve İseviliği Habeşistan'a yaymıştır. Kilise tarihine göre Andreas, İskitlere vaaz vererek İskit Türkleri'nin ve İskitler'e bağlı diğer kavimlerin Hristiyan olmasını sağlamıştır.
-
(Aziz) Stephen(στέφανος/Stéphanos), İsa'nın Yunan asıllı takipçilerinden ve Hıristiyan Kilisesi'nin ilk şehitlerinden birisiydi. Stephen; Yunanca "taç", "taçlanmış", "kıral olmuş" anlamlarına gelir. İncil'in Elçilerin İşleri Bölümü'nde Stephen ve yanındakiler hakkında "Helenistik Yahudiler" olarak bahsedilir. Gerçek adı Tarsuslu Saul olan Aziz Pavlus, Hıristiyan olmadan önce İsevileri tutuklayıp hapsetmek için Kudüs'e doğru gittiğinde önce Stephen'ı recmederek öldürür fakat daha sonra kendi kendini havari ilan edip Hıristiyanlığa geçiş yaptıktan sonra bu hareketinden yan çizer. Stephen; İngilizce'de Steven, Macarca'da İtsvan, Türkçe'de İstefan olarak geçer.
-
Kumran parşömenleri, Ölü Deniz Yazmaları olarak da bilinir. İbranice ve onun bir lehçesi olan Aramice olarak yazılmıştır. Bakır plakalar, kağıt ve deri üzerine kaydedilmiş kırk bin adet orijinal elyazması parçasından oluşur. Kumran parşömenleri, İseviliğin ve Museviliğin bilinen en eski birinci elden yazılı kaynaklarıdır. İsrail, bu yazıları yayınca Vatikan şok oldu çünkü Hıristiyanlığın gizlenen bütün gerçekleri ortaya çıktı ve böylelikle Avrupa'da dinsizlik iyice arttı. İlgili linkler: 1) https://www.dinvemitoloji.com/2017/10/kumran-kitabeleri-olu-deniz-yazmalari.html?m=1 2)
-
İchthys, Hıristiyanlığın ilk ve en erken sembolü olup İsa balığı olarak da bilinir. Sanıldığının aksine Hıristiyanlığın ilk sembolü haç(istavroz) değil, İchthys balığıdır. İchthys balığı, tarihte Kumran Parşömenleri'ni bırakmış bir Yahudi cemaati olan Essenilerle alakalıdır. İchthys balığı, Roma işgali sırasında Esseniler'den çıkma ve içinde İsa'nın ve Yahya'nın da dahil olduğu İsevi Yahudiler olan Ebiyonitlerle bağlantılıdır.
-
Hıristiyanlık başlangıçta, İslâmiyet ve Yahudilik gibi ayrı bir din olarak değil; Nasranilik adıyla Yahudiliğin reformist bir mezhebi olarak doğdu. Gerçekte İsa'ya Tanrı tarafından İncil diye bir kitap indirilmemiştir; İncil, İsa'nın çarmıhta öldürülmesinden yıllar sonra yazılmıştır. Hatta öyle ki ilk İnciller, İbranice yerine Yunanca yazılmıştır. evangelion, gospel Dolayısıyla İsa(Jesus) yaşarken elinde İncil kitabı olmadığı için İslamcıların İncil'in tahrif edildiği iddiası da bir palavradır. Gerçekte olmayan bir şey nasıl tarif edilsin? İslâmiyet ve Yahudilik ise otorite boşluğundan ortaya çıktığı için yasa(şeriat) dinleridir. Hıristiyanlık ise doğarken arkasında Roma İmparatorluğu gibi süper bir güç olduğu için diğer ikisine nazaran daha ılımlı bir din olup aynı Budizm gibi bir imparatorluk dinidir. Roma İmparatoru Büyük (1.) Konstantin'in liderliğinde 325 İznik Konsili'nde o zamana kadar yazılmış 4000-5000 İncillerin arasında Matta İncili, Markos İncili, Luka İncili ve Yuhanna İncili adlı dört İncil, gerçek(kanonik) İnciller olarak belirlenip Thomas İncili, Ebiyonitler İncili, Q İncili gibi diğer İnciller imha edildi. Hıristiyanlığın kökeni Orta Doğu olmasına rağmen gerçekte Roma dinidir ve kutsal rengi kırmızıdır. Romanesk sanat/mimari, İNRİ(İNBİ), Latince vb. Hıristiyanlıkta resim-heykel yasağı(ikonoklazm) olmadığı için Hıristiyanlık; sanat, estetik ve mimari açısından İslam'a göre on gömlek üstündür. Hıristiyanlığın sembolleri haç(istavroz) ve İchthys balığıdır.
-
Yahudilik'te, genelde doğumunu izleyen sekizinci günde sünnet(Brit Milah) edilen Yahudi erkek çocuklarının sünnet törenini gerçekleştiren din görevlisine verilen ad. Mohel, Yahudi sünnetçisidir yani.
-
Metzizah b'peh, Yahudilik'te Brit Milah(Sünnet) edilen bebişin pipisinin Mohel(fenni sünnetçi) tarafından emilmesi olayıdır. Bu mide bulandırıcı zırvalık, aslında sağlığa zararlıdır çünkü yeni doğmuş bebeğin sünnet edilmiş çükünü emen Mohel, farkında olmadan etrafa HIV'li virüsü bulaştırıyor. Bu kanlı Yahudi ritüeli yüzünden yüzbinlerce masum bebek, hayatını kaybetmiştir. Batı ülkelerinde sünnetin yasaklanmak istemesinin sebebi de budur. İlgili linkler: 1) https://www.independent.co.uk/news/world/americas/herpes-babies-jewish-circumcision-ritual-link-rabbis-infants-a7620446.html 2) https://www.timesofisrael.com/federal-court-demands-strict-scrutiny-of-ny-metzitzah-bpeh-law/amp/
-
Adını İspanya'nın Galiçya bölgesinden alan Ria kıyı tipi, coğrafyada eski akarsu vadilerinin zaman içinde deniz altında kalıp aşınmasıyla oluşan bir kıyı tipidir. Rialı kıyılar; Dünya'da İspanya'da, Türkiye'de Menteşe yöresi, Çanakkale Boğazı(Dardanelles), İstanbul Boğazı(Bosphorus) ve Haliç(Golden Horn/Altın Boynuz) gibi yerlerde görülür.
-
çöküntü, Türkçe kökenli bir sözcük olup çöküntünün iki anlamı vardır: 1) Jeolojik bir olay sonunda oluşan toprak çöküklüğü(coğrafya), deniz seviyesinin altındaki toprak. örneğin Hazar Depresyonu, Kattara Depresyonu gibi. 2) Uyaranlara karşı duyarlığın, iş yapabilme gücünün, kendine güvenin azalarak karamsarlığın, umutsuzluğun güçlenmesiyle ortaya çıkan akli bozukluk, depresyon(psikoloji-ruhbilim).
-
Yadsınamaz acı bir gerçektir. Hazar Denizi, jeolojik olarak bir göldür hatta Dünya'nın en büyük gölüdür. Hazar Gölü'ne Hazar Denizi(Caspean Sea) denmesinin sebebi büyüklüğünden dolayıdır hatta gerçekte Hazar Gölü'nün en uzun kıyıları olan Rusya-Kazakistan çevresindeki kuzey tarafının yükseltisi, güneyine nazaran daha alçaktır ve coğrafi kayıtlarda "Hazar Çöküntüsü(depresyonu)" olarak geçer. bazı haritalarda Hazar Denizi, kuzeyi deniz seviyesinin altında olduğu için normalinden daha büyük olarak gösterilir ya da sadece denizlerin gösterildiği haritalarda gösterilmez çünkü Hazar Denizi, okyanus tabanına rağmen açık denizlerle bağlantısı olmadığı için bir göldür.
-
Hazar Denizi; aslında tektonik tuzlu bir göl olup Dünya'nın en büyük gölüdür. Asya ile Avrupa arasında doğal bir sınırdır ve adını bir Türk devleti olan Hazar Kağanlığı'ndan almıştır. Hazar Denizi; Farsça'da Kaspiyan, İngilizce'de Caspean, Almanca'da Kaspich, Rusça'da Kaspiyskiy, Latince'de Kaspium olarak geçer. Hazar Denizi(Gölü) aynı zamanda petrol ve doğalgaz gibi yeraltı kaynakları bakımından çok zengin olup Hazar Gölü'nün çevresinde beş ülke vardır. Bu ülkeler; Rusya, Azerbaycan, Kazakistan, Türkmenistan ve İran ülkeleridir. Hazar Gölü, başta Volga(İdil) Nehri ve Ural(Yayık) Nehri olmak üzere 130 küsür büyüklü küçüklü ırmakların döküldüğü dünyanın en büyük kapalı havzasıdır. Hazar Gölü'nün en uzun kıyıları, kuzey taraflarıdır çünkü Hazar, şekil olarak fasulyeye benzediği için kuzey kıyıları, orta ve güney kıyılarına nazaran daha tırtıklıdır. Ayrıca Hazar Gölü'nün en fazla kıyı uzunluğunun olduğu kuzeyi, deniz seviyesinin 30 metre altındadır, coğrafyada buna "Hazar Depresyonu(Çöküntüsü)" denir.
-
Gerçek bir Türk milliyetçisi olan Bülent Ecevit'e ait olan bir söz. Ecevit, az bile demiş. zamanında Kıbrıs Barış Harekatı'nda telefonda Ecevit'e ağzını yayarak kem küm eden Kıçbuğ'u unutmadık!.. Hâlbuki ilk onun Ecevit'e destek vermesi lazımdı çünkü Türkeş de bir Kıbrıslıydı. Alparslan Türkeş nick'li Hüseyin Feyzullah asla bir Türk milliyetçisi değildir. Keza onun bir tık üstü olan menzilci Muhsin Yazıcıoğlu da öyle. Her ikisi de İslamcıdır. İlgili sözün tamamı şöyledir: Bülent Ecevit: ''Biz Demirellerden; Türkeşlerden milliyetçilik dersi almayız. Sevgili kardeşlerim; biz milliyetçiliği; sokak duvarlarına değil, Kıbrıs'ın topraklarına, Ege'nin deniz yataklarına yazmışız, biz milliyetçiliği Batı Anadolu'nun haşhaş tarlasına yazmışız. ''
-
- 2
-
-
Tevhid, tektanrıcılığın islam'daki karşılığıdır(Oneness of God/Tanrı'nın Tekliği). Yahudilik de aynı İslam gibi tevhid(birleme/unity) akidesine dayalı bir dindir, üçlemeyi(teslis/trinity) asla kabul etmez. Tevhid, gücü tek elde toplamanın inanca çevrilmiş halidir ve Orta Doğu'da demokrasinin oturamamasının sebeplerinden birisidir. Bu olaya tarafsız ve bilimsel bir şekilde bakarsak tevhid(unity/birleme) güçler birliğini, bütün güçlerin tek bir ele toplanmasını simgeler; bir nevi totaliterlik. Tevhid; tek tip insan, kültür, düşünce vs. yaratır ayrıca yasama, yürütme ve yargının tek bir Tanrı olan devletin içindeki tek bir otoriteye toplanmasını simgeler.
-
Üçleme inancı(trinity) olup pagan bir inanış. Hint mitolojisindeki Trimurti, Mısır mitolojisindeki İsis-Osiris-Horus, Babil mitolojisindeki Şamaş-Sin-İştar vs. İlgili link: https://www.dinvemitoloji.com/2018/11/baba-ogul-kutsal-ruh-celiskisi.html?m=1 Bu olaya tarafsız ve bilimsel bir şekilde bakarsak teslis(trinity/üçleme) güçler ayılığını, güçlerin farklı ellerden toplanmasını simgeler; bir nevi demokrasi. Baba-Oğul-Kutsal Ruh; yasama, yürütme ve yargının tek bir Tanrı olan devletin içindeki üç tezahürü simgeler.
-
6 Ocak, Ortodoks Hıristiyanların İsa'nın doğumunun ve vaftizinin anısına kutladıkları Epifani Bayramı'nın tarihidir. Katolik Hıristiyanlar, Epifani'yi 25 Aralık'ta kutlarlar. İlgili linkler: 1) https://tr.euronews.com/2022/01/06/ortodokslarla-katolikler-noel-i-neden-farkli-tarihlerde-kutluyor 2) https://www.birgun.net/haber/noel-nedir-nerede-ne-zaman-kutlaniyor-281275
-
Aşa-i Rabbani ve Ekmek Şarap Ayini olarak da bilinen Efkaritsiya; İsa'nın havarileriyle birlikte yediği, Son Akşam Yemeği(The Last Supper,/Eucharist) olarak bilinen olay. Efkaritsiya'nın etimolojisi Yunanca'dır. Leonardo da Vinci'nin bu konu hakkında bir tablosu vardır hatta. Efkaritsiya'da ekmek, İsa'nın bedenini; şarap da İsa'nın kanını sembolik olarak simgeler. Efkaritsiya, Hıristiyanlarca "Rab'bin Sofrası" olarak bilinir.
-
İbranice "yazılar" anlamına gelen ketuvim, Tanah'ın üçüncü ve son bölümünü oluşturan dini bir metindir. Tevrat(Torah) ile Nevi'im, Tanah'ın birinci ve ikinci bölümleridir. Ketuvim, kendi içinde 11 küçük kitapçık barındırır.
-
Nevi'im, İbranice "peygamberler" anlamına gelip Tanah'ın ikinci bölümüdür. Nevi, Arapça Nebi sözcüğünün İbranice'deki karşılığıdır. Nevi'im, geleneksel Yahudilik'te ilk peygamberler(Nevi'im Rishonim/נביאים ראשונים) ve son peygamberler(Nevi'im Aharonim/נביאים אחרונים) olarak ikiye ayrılır.
-
Kütüb-ü Sitte'nin Sahih-i Buhari'de geçen akla ve mantığa aykırı, tırt, zottirik hadislerinden birisi. Bu teknoloji çağında hala daha kendine özsaygısı olmayıp yüzsüzce İslam'ı savunan tatlısu müslümanı kadınlar, bakın peygamberiniz Muhammed sizin hakkınızda neler diyor öyle: "uğursuzluk kadındadır." Bununla ilgili bu sahih(doğrulanmış/gerçek) hadisin mantığına(!) göre çöl bedevisi devetapar Araplar, elbette bir bozkır hayvanı olan atı uğursuz(!) sayacaklardır. ilgili linkler: 1) https://islam-tr.org/konu/hadis-inkarcilarinin-reddettigi-bazi-hadisler.31390/ 2) https://risaleiateizm.blogspot.com/2013/01/manas-garip-gelen-hadisler.html?m=1