
Predictor
Üyeliğini sildirmiş kullanıcı-
İçerik sayısı
158 -
Kayıt tarihi
-
Son ziyareti
-
Kazandığı günler
3
İçerik türü
Profiller
Forums
Store
Makaleler
Everything posted by Predictor
-
Bir Balığın güvercine dönüşebişmesi için yüzme konseptinin güvercin objesine dönüşmesi gerekir. Beynim düğümlendi, bana bir yardımcı olurmusun. yüzme mi (konsept) güvercin olmalı yoksa balık mı (nesne) ?
-
Saate baktığımda saniyeyi ölçüyorum. Garip bir şekilde ileri fizikçiler nedense gerçeği kurgu ile karıştırıyorlar. Baktığın saat bir nesne. Ben ama sana saniyenin ölçümünü sordum! Var olmayan şey (konsept) ölçülemez! Yani 50 gram hızı postayla gönderme terimi ile büyük saçmalıyorsun. Bunun anlamı hız (konsept) mevcut değil.
-
Ez cümle saniye de ölçümlenebilir skaler bir büyüklüktür. Saniyeyi nasıl ölçtüğünü görmek istiyorum! Ve hız vardır. Bana postayla 50 gram hız gönderebilirmizin?
-
Kavramları duyu verilerinden bağımsızda üretemiyoruz. Bilgisayarı örnek verirsek girdi yoksa çıktı yok. Beyinde depolanan duyu verileri hayal ise bir nesneye baktığımızda nesnenin kendisini değil hayalini görmüş oluyoruz. Kafadaki bir düşünce, beyinde temel yüklerin hareket ettirildiği elektrokimyasal bir reaksiyondur. Maddi olmayan dediğimiz düşüncelerin beyindeki madde üzerinde etkisi vardır. Bir şeyi hatırladığımızda sinir hücreleri arasında yeni bağlantılar kurulur, yani düşünceler gerçeği değiştirir. Bir düşünce muhtemelen bir nesne olarak da anlaşılabilir, sonuçta temel yüklere dayanmaktadır. Beyin yoksa, elektrik yoksa, beyin dalgaları yoksa, o zaman düşünce'de yoktur. Yani düşünceler fiziksel olarak anlamsız değildir. Nesnelere dayalıdır. Ancak düşüncelere dayalı bir zihinsel yapı (konsept) kesinlikle ne maddi, ne sayılabilir, ne ölçülebilir, ne bölünebilir, ne gerilebilir, ne de hareketlidir ve maddi dünyanın gelişimi üzerinde herhangi bir etkisi olamaz! Gerçeklikten (nesnelerden) bahsettiğimizde fizikten (doğadan) bahsediyoruz. Fizikte sadece nesneler vardır, onların şekli ve lokalizasyonu vardır. Yalnızca nesneler fiziksel özelliklere sahip olabilir.
- 30 yanıt
-
- 1
-
-
Yapay zekanın yarattığı kavramlar hakkında görüşün nedir? buraya tıkla
-
Bir nesneye baktığımızda biz nesnenin kendisini görmüyoruz. Çünkü gördüklerimiz ses dalgasına göre başka ışık dalgasına göre başka olur. Ses havadan oluşur ve hava moleküllerden oluşur = Nesne! Işık dalgaları atom tarafından taşınır ve atom proton ve elektron'dan oluşur = Nesne!
-
Zaman uzunluk(dünyanın çevresi) cinsinden yazılabilir. Olmayan bir şey (zaman) nasıl uzunluk olarak yazılabilir? Güneş saatinde gölgenin aldığı yol veya ışığın aldığı yol cinsinden de yazılabilir ve ölçülebilir. Varlığı olmayan gölge ve ışık nasıl yol alabilir? Burada konsept ve nesneyi karıştırıyorsun. Gölgeden bahsetmek için, ışık üreten ve gölge yapan bir nesneye ihtiyac vardır. Zamanda duyu verilerine dayanıyor ve duyu verilerinden bağımsız üretmiyoruz. Duyu terimini ben şu şekilde anlıyorum: insanların ve hayvanların dış dünyanın uyaranlarını görme, işitme, koklama, dokunma ve tatma organlarıyla algılama yeteneği. Zihin tamamen mekanik atomik bir süreçtir. Zihin, anlık durum kümelerini işleyen organizmanın programlayıcısıdır. Zaman, nesnelerin kinetik enerji ile döngüsel etkileşim biçimini tanımlar. Ancak bu tanım doğanın değil, dilin bir parçasıdır ve bu nedenle zaman zihinsel bir üründür. Gündelik hayatta dün, yarın, öbür gün gibi kavramları kullandığımızda, o zaman herkes bununla ne kastedildiğini bilir. Çünkü bu terimler kendimizi günlük hayatımızda ve çevremizde yönlendirmek için lazım. Ancak bir kimse doğanın nasıl çalıştığını deneyimlemek istiyorsa, bir nesne ile bir kavram arasında ayrım yapmalı.
-
Tanrı Gök'tür, Gök tanrıdır. Tanrı başlangıcı olmayan, sonu olmayan sonsuz boyutta sonsuzluktur. Tanrı sonsuzdur. Tanrı varlığı, kendinden 'yaratmıştır'. 'Yarattıklarında' açığa çıkmış, onların içinde de kendisini göstermiştir. Görünen bütün nesneler tanrının görüntüsüdür. Gök = mekan, evren vakum, kozmos, universum vs. Gök neyden oluşur? Gök proton ve elektrondan oluşur! Tanrı'nın varlığı, yokluğu konuşulmaz. Varlık varsa, tanrıda vardır. Varlık tanrıdadır ve tanrı varlıktadır. Varlık bir bütündür. Görünenlerin tümü tanrı'nın görüntüleridir Kadın ve erkek tanrının yeryüzündeki en üstün görüntüleridir. Tanrı'ya yaklaşmak için Bilim gerekir! Tanrıdan gelmedin, Tanrı ile geldin, biz Tanrıda varız, Tanrıda yaşıyoruz (biz Tanrıyız)! Görünenlerin tümü, görünmeyenlerin tümü Tanrıdır. Başka bir deyişle, mekandan gelmedin, mekan ile birlikte geldin (sen mekansın). Mekan bizim içimizde yaşar, biz de mekanın içerisinde yaşarız. Biz proton ve elektronun (Tanrının) görüntüsüyüz - Tanrı yalnızca parçacıkların düzenlenmesi ile görünür hale gelir! Dedim: Ey kimsin sen? Dedi: Senim ben! Türklerin gerçek inancı doğaya bağlıdır, yani doğa ile iç içedir. Bu inançta tapınak, inanç görevlisi yoktur. Bu, gerçek inanç ve bilimdir, din değildir. Türkçede din kavramının karşılığı yoktur. Arı duru Tanrı inancına dönem dönem başka inançlardan, dinlerden sızmalar olmuştur. Böylece çoğalan inanç duruluğunu yitirir. Biçimlerin çoğalması, ayrıntılara takılıp kalınması tüm inançları bozar. Doğu Türkçelerindeki biçimiyle Tengri, Oğuz Türkçelerinde Tangrı (sonra Tanrı) sözü Gök anlamındadır. Bugün gök diye adlandırdığımız kavram ile, bugün 'yaratıcı' kavramı Tanrı sözüyle anlatılır. Bu yanlıştır! Bugün biz insanlara sahte Tanrıyı (allah, god, elohimi) öğretiyorlar. Çakma tanrı dünyayı yönetenler tarafından yaratılmıştır. Dünya, kraliyet aileleri tarafından yönetiliyor. Din krallık otoritesinin temelidir. Krallık da dinin bekcısidir. Krallık bir temelle ihtiyac duyar, din de bir koruyucuya. Çünkü koruyucusu olmayan şey kaybolur. Bugün bizim bildigimiz i̇brahi̇mi̇ di̇nler, yani yahudilik, hristiyanlık ve islamiyet tamamen kralliyet aileleri tarafından bir konsept olarak yaratılmıştır. Hıristiyanlık ve islam dini yahudiliğin bir kopyasıdır! İbrahi̇mi̇ di̇nler, güneşe tapınmanın bir parodisidir. Uydurma olan, musa'yı, isa'yı ve muhammedi güneşin yerine koyuyor ve başlangıçta güneşe verilen tapınmayı şimdi onlara veriyorlar. Ayrıca din o kadar eski değildir, olsa olsa en fazla 300 ila 400 yıl eskidir! Dinlerin iki amacı vardır 1. insanların beynine 'inanç filtresi takmak'. 2. insanları korku ve bağımlılık içine sokmak, ve böylece daha iyi yönetilmelerini sağlamaktır. Dine olan inanç eğitme ile gelir. Var olmayan bir şeye inanmaya ikna olmuş bir kimse, bu inançtan mantıkla ayrılamaz. Çinliler, allah'ın varlığını ya da yokluğunu tek bir soruyla çözmüşlerdir. Kendilerine sordular: "Her şeye gücü yeten allah" kaldıramayacağı kadar ağır bir taş yaratabilir mi? Eğer yanıt evet ise, o zaman Allah her şeye gücü olamaz, çünkü taşı kaldıramaz. Eğer yanıt hayır ise, o zaman da Allah her şeye gücü olamaz, çünkü bu kadar ağır bir taşı yaratamaz! Sorunun mantığını anlıyor musunuz? Mantığa göre bir 'Yaratıcı' var olamaz, bu İMKANSIZDIR!
- 2 yanıt
-
- 1
-
-
İnsan vücudunun temel yapı taşları 6 maddeden oluşur: Hidrojen, karbon, nitrojen, oksijen, fosfor ve sülfür. Bu maddeler neyden yapılmıştır? Bunun için elementlerin periyodik tablosuna bakmamız gerekiyor. Periyodik tablo (şu kaynaktan Yunanca περίοδος períodos = süreli veya 'devir dayım') tüm kimyasal elementlerin yer aldığı bir listedir, artan nükleer yük (atom numarası) sırasına göre. Periyodik tablonun prensibi, periyodik tabloda yer alan elementlerin sistematik bir tablo halinde derlenmesidir. Belirli bir atomun hangi kimyasal element olduğu, atom çekirdeğindeki proton sayısına göre belirlenir. Proton sayısı şu şekilde belirlenebilir: Proton sayısı, elementlerin periyodik tablosunda ilgili elementin atom numarası aracılığıyla okunabilir. 1. Hidrojen, H sembolüne sahip kimyasal bir elementtir (Latince hydrogenium "su üreticisi"; eski Yunanca ὕδωρ hydōr "su" ve γίγνομαι gignomai "olmak "tan gelir, arise'') ve atom numarası 1. 2. Karbon (Latince carbō, charcoal', Latinceleştirilmiş Carboneum veya Carbonium'dan) atom numarasına sahip kimyasal bir elementtir atom numarası 6 olan kimyasal element. 3. Azot (Latince: nitrogenium = nitrojen) atom numarası 7 olan kimyasal bir elementtir. 4. oksijen (tarihsel olarak oksijenyum veya kısaca oksijen olarak da adlandırılır; eski Yunanca ὀξύς oxýs ''keskin, sivri, asidik'' ve -gen, birlikte ''asit üreticisi, asit üreticisi'') atom numarası 8 olan kimyasal bir elementtir. 5. Fosfor (eski Yunanca φωσφόρος phōsphóros = ışık taşıyıcı), oksijenle reaksiyonab girdiğinde beyaz fosforun parlamasından). Atom numarası 15 olan kimyasal bir elementtir. 6. Kükürt (lat. sulpur ve Yunanca sülfür veya kükürt) atom numarası 16 olan kimyasal birelementtir. Atom numarası 16. Yukarıdaki kimyasal maddelerin tümü atomlardan oluşur (eski Yunanca ἄτομος átomos= bölünmez). Bir atomdan oluşan hidrojen atomu (atom numarası 1) bir proton ve elektron kombinasyonudur. Proton bir pozitif taşır ve elektron negatif bir temel yüke sahiptir, böylece elektron kılıfındaki elektron sayısı atomun elektriksel olarak nötr olması için atom çekirdeğindeki proton sayısına eşit olması gerekir. Bir kimyasal madde belirli kimyasal ve fiziksel özelliklere sahip bir element, bir bileşik veya bir kimyasal ve fiziksel özelliklere sahib bir karışımdır. Proton, Yunanca prõtos, "ilk" kelimesinden gelir. Elektron, eski Yunanca élektron, "kehribar" kelimesinden gelir. Element, Latince elementārius, temel, esas Özetle, bir hidrojen atomu (proton/elektron kombinasyon nesnesi) elektriksel olarak nötrdür, ancak gerçekte değildir, çünkü hala iki temel yükten oluşur. Bu hidrojen atomu kendini gönüllü olarak ikinci bir hidrojen atomuna bağlar, bunun nedeni elektronun aynı anda her yerde olamayacağıdır. Bu nedenle bir tarafı Hidrojen atomu her zaman proton tarafından biraz daha domine edilir. Bu fark şu gerçeğe yol açmaktadır, bir hidrojen atomu çekilir, bu yüzden hidrojen molekülü H2 oluşur: rezonansdan, 2 proton ve 2 elektrondan oluşan kararlı, dinamik bir kombinasyon nesnesi oluşur. Atomların biyolojik anlamı Çeşitli bileşikler halindeki hidrojen, tüm canlılar için hayati önem taşır. İçinde su, tüm hücreler için bir ortam (belirli fiziksel veya kimyasal süreçlerin taşıyıcısı) görevi görür, tüm hücresel süreçler ve tüm madde taşımaları için. Su hidrojen ve oksijen elementlerinden oluşur. Karbon, azot, fosfor ve sülfür ile birlikte organik kimyadaki moleküllerin bir bileşenidir ve bunlar olmadan herhangi bir yaşam biçiminin var olması imkansızdır. Basitçe söylemek gerekirse: hidrojen atomları, madde olarak adlandırılan var olan her şeyin yapıldığı temel yapı taşlarıdır. Tüm maddeler proton ve elektronlardan oluşur. Bir Proton ve Elektron sabit bir parçacıktır. Sabit bir parçacık, 6 invajinasyona sahip soğan şeklinde, sürekli olarak baş aşağı çevrilir ve çevrenin titreşmesine neden olur. Yöne bağlı olarak bu salınımların fazı, bu salınan nesnelerin birbirlerine yaklaşmasına ya da birbirlerinden uzaklaşmasına neden olur. Süreci iki üç boyutlu dişli çark olarak hayal edebilirsin, ya birbirini çeker ya da tam tersi olur. Sarmal şekilde gelen ve giden dalgalar ayrılana kadar birbirlerinin içinden geçer ve diğer titreşim modelinde eksik bir parça bırakır. Bu salınım modelinin eksik sağa dönen (sola dönen) kısmı böylece sola dönen (sağa dönen) kısımda gerilim ortaya çıkar. Elektriksel olarak gevşeme ve manyetik olarak gerilim, sorumlu olan kuvvet ve geri yükleyici kuvvettir, elektromanyetik alanın içsel açısal momentumu, yani elektromanyetik alanın fiziksel varlığı için önemli. Sadece çekim ve itme mekanizması değil, aynı zamanda tüm fiziksel özellikler, ancak bir madde parçacığının, bir madde parçacığı olduğunun farkına varıldığında anlaşılabilir ve resimsel olarak kavranabilir hale gelir. Gerçekte bir madde parçacığının kendi ebedi dönüşlerini gerçekleştirmekten başka bir şey yapmadığı ve kendi ebedi dönüşlerini ve titreşimdeki Mekanı ayarlamak için. Mekan = Gök, kozmos, evren, universum, vakum vs. Madde parçacıkları = proton/elektron (maddenin temel yapı taşları). Madde = Atomların (bir molekül oluşturan) bir kombinasyonu ve maddeden gelen her şey fiziksel bedenler oluşturulabilir - katı, sıvı, gaz ve plazma. Materyal = fiziksel olarak somut, madde ile ilgili. Madde ve ışık mekanda nereden geliyor(du)? Birisi bu nesneleri mekana mı döküyor? Bu soru şimdiye kadar sadece zihinsel (felsefi) temelde tartışılmıştır. Ancak birçok deneyle kanıtlanmıştır, ki önce: TÜM fiziksel teorilere uygun olarak, boş alan olmadığını görüyoruz (gerçek vakum) ve TÜM teoriler mekanın bir şeyle (eter, parçacık-antiparçacıklar, Higgs alanı, vb.) doldurulmasına bağlıdır. Hangi isim seçilirse seçilsin, bu parçacıkların mekanın kendisinden oluştuğu inkar edilemez. Görüyoruz ki mekan madde haline gelir, yani kararlı bir maddi dinamik yapıya bürünebilir. Mekanın fiziksel özelliği nedir? Bu ortamın (mekanın) sürekli titreşim yeteneği, maddi dünyadaki tek fiziksel özelliktir. Diğer tüm özellikler salınım modellerinin dinamiklerinin geometrik düzenliliğidir. Mekanın fiziksel özelliği işte bundan kaynaklanmaktadır. Ortamın adı önemli değil bu ortamın fiziksel özelliği önemlidir. Madde parçacıkları veya ışık parçacıkları mekandaki yabancı cisimler değildir, aksine mekanın kendisi fotonların ve maddenin oluştuğu maddedir. Bu ifadenin kanıta ihtiyacı yok, bu bir gerçektir, deneylerde her gün binlerce kez gözlemlenmektedir. Işık parçacıkları ve madde parçacıkları birbirlerine dönüşebildiklerinde momentum (spin) değiştirilir, yani şekillerde deforme edilebilen bir mekanımız vardır spin 1 (foton) veya spin ½ (proton ve elektron) olan nesneler. Kısacası: Nesneler mekan-zamana gömülü değildir, ama mekan bu nesnelerdir. Hiçbir şey yok mekanda mekanın kendisinden başka. Hiçbir şey eklenmez ve hiçbir şey çıkarılmaz. Mekan döner çünkü her tek sabit PARÇACIK kendi açısal momentumuyla mekana katkıda bulunur. Her şey harekettir, her şey akar, özellikle de bir daire içinde. Hareket, fiziksel varoluş için vazgeçilmez bir ön koşuldur. Yalnızca maddi olan şey hareket edebilir. Maddi olan, mekansal olarak yerelleştirilebilen şeydir. Yerelleştirilebilir olan şey titreşimli ve maddi olmalıdır. Maddi olmayan şey titreşemez! Titreşmeyen şey fiziksel olarak var değildir! Kisa özet: Hidrojen tüm elementler arasında en basit, en ilkel olanıdır. Bir proton ve bir elektrondan oluşur. Bir proton ve bir elektron maddenin kararlı parçacıklarıdır. Maddenin her parçacığının bir salınım modeli. Maddenin her bir parçacığı (salınım modeli) kendi açısal momentumunu sonsuza dek üretir, sonsuza dek kendi açısal momentumuna sahiptir. Maddenin her parçacığı bir elektromanyetik alandır, maddenin her parçacığı bir perpetuum mobiledir (sürekli hareket eder). Her parçacık mutlak dinlenme halinde ışık hızında salınır. Madde parçacıkları yaşlanmaz, ister bir saniyelik ya da milyarlarca yıllık, önemli değil, sadece parçacıkların düzenlenmesi (insan, yıldız, gezegen vb.), yaşlanır. Mekan toplam enerjiye sahiptir (yüzde 100). Örneğin, yeni bir gezegen 'yaratılırsa', bunun için gereken enerji mekanın sisteminden gezegenin sistemine taşınır (bir gezegen kapalı bir sistem değildir, bir gezegen mekan ile iç içedir!). Bir gezegen ölürse, enerji geri taşınır. Enerji dengesi her zaman dengelidir: Bu bir sisteme akan enerji eksi sistemden çıkan enerji = yüzde 100 Enerjinin korunumu yasası: Enerji, farklı enerji biçimleri arasında dönüştürülebilir, örneğin, kinetik enerjiden termal enerjiye. Enerji yaratılamaz veya yok edilmez. Enerji kaybı mümkün değildir! Enerji bir obje (nesne) değil, bir objenin özelliğidir! Mekandaki tek nesnenin küçük temel yükler olduğunun farkında olmalısın. Çok yakından bakarsan geriye kalan tek şey elektronlar ve protonlardır. Bununla birlikte MEKANI gözünde canlandırabilirsin: Mekanı bir deniz ve gezegenimizi da denizin içinde camsiz bir akvaryum olarak hayal et (cam bölme atmosferdir), akvaryum ve deniz aynı malzemeden oluşuyor. Fizik ve kimya düzeyinde cansız madde ile canlı madde (bitkiler, hayvanlar ve insanlar) arasında kesinlikle hiçbir fark olmadığını görüyoruz. Temel yükler olan proton ve elektronun mekanı bütünüyle oluşturan tek objeler olduğunu ve temel yükler olmadan hiçbir maddenin var olamayacağını görüyoruz. Var olan ve insanın duyularıyla algıladığı her şey temel yüklerden oluşur. Olmak ya da olmamak? Soru bu değil. Maddi varlık nedir? İşte soru bu! Maddi varlığın maddi olmayan bilinçte algılanabilirliği maddenin hareketidir (titreşimidir). Yalnızca maddi olan obje hareket edebilir. Maddi olan, mekansal olarak yerelleştirilebilen (lokalizasyonu olan) objedir. Yerelleştirilebilir olan şey titreşimsel ve maddi olmalıdır. Maddi olmayan titreşemez.Titreşmeyen şey fiziksel olarak var değildir! Fiziksel dünyada varlık olarak görünen şey gerçekte ebedi oluş halidir - Ortaya çıkma (protonlardan/elektronlardan) ve bozunma (protonlara/elektronlara). Canlı varlıklar ana gezegenimizin tamamlanmamış ''ürünüdür'' ve gezegen de mekanın tamamlanmamış ''ürünüdür''. Sadece bunu anladığımızda aşağıdaki soruları cevaplayabiliriz. Ben nereden geliyorum? Ben neyim? Ben neredeyim? Ben nereye gideceğim?
-
Ölçülen şey, her zaman bir cihazın (örn. sayac) konumundaki uzamsal değişimdir ve sebep değil, ki bu fiziksel boyut ve aritmetik olarak değeri ölçülen uzunluk tarafından belirlenir. Dört dakikalık bir zaman aralığı dört gün veya dört milyon yıl ölçülebilir değil, Çünkü bu 'mesafe' sadece insanın hayal gücünde vardır. Uzamsal Mesafe doğrudan ölçülebilen tek fiziksel boyutdur, fiziksel dünyada. Ölçülebilir her fiziksel nicelik (enerji, sıcaklık, basınç, güç, tork, vb.) nihai olarak belirli bir uzunluk ölçülerek ölçülür (örneğin, bir fotonun dalga boyu veya bir termometredeki cıva sütununun uzunluğu, vb.).
-
Elektron nesnesi hiç bir zaman bir konsepte dönüşemez, mümkün değil. Çünkü enerji (konsept), elektronun ve elektronun antiparçacığının (objelerin) özelliğidir. Enerji yaratılamaz veya yok edilmez!
-
Ya da başka bir deyişle: Nesnenin konsepte göre önceliği vardır, çünkü bir nesneyi hiçbir şeymiş gibi göstermek için ortadan kaldırabilirsin, ama kavramdan bir nesne geliştiremezsin!
-
çünkü buna ters düşen durumlar var gibi görünüyor. Nedir ters düşen durumlar? hala bunun sebebini merak ediyorum Burada anlaşılmayan ne var? Bir objenin özellikleri vardır, bir konsept ise bir hayali üründür! Bir hayali ürünü bir nesneye cevirebilirmisin?
-
Bilim kanunu nedir? Kim, ne zaman ve nasıl bunu keşfetmiştir?
-
Hayır, matematik sadece bir dildir, saymakla ilgilidir ve saymak bir insan faaliyetidir. Matematik keşfedilmemiş, tanımlar ve semboller aracılığıyla kişiler arası olarak geliştirilmiştir, yani matematik doğal bir olgu değildir. Matematik doğayı tanımlamak için kullanılır, ancak bu tanım doğanın değil, dilin bir parçasıdır ve bu nedenle matematik zihinsel bir üründür. Bu bulgulara rağmen, hala kibirli matematikçiler sunu savunuyor: sayılar ve semboller gibi matematiksel nesnelerin matematikçinin kafasından çıkan kavramlar değil de, daha ziyade bir varoluşa sahip olduklarını.
-
Ayn Rand (aslında Alissa Zinovievna Rosenbaum), Objektivizm doktrininin kurucusu, zihni şu şekilde tanımlamıştır: Eğer bir kişi çevresinde olup bitenleri doğru bir şekilde algılarsa, o zaman doğru kararlar verecektir. Ama eğer bir kişi çevresinde olup bitenleri yanlış ya da çarpıtılmış bir şekilde algıladığında ya da bir şeyi anlamadığında, o zaman yanlış kararlar verecektir. Bize çevreyi algılamayı ne öğretir? Akıl Akıl, insana duyuları tarafından sağlanan malzemeyi algılama, tanımlama ve bütünleştirme yeteneğidir, algılamak, tanımlamak ve bütünleştirmek için. Zihin insan algılarını bütünleştirir soyutlamalar veya kavramlar yaratarak algılar. İnsanın bilgisi, hayvanlarla paylaştığı algı düzeyinden, yalnızca kendisinin ulaşabileceği kavrayış düzeyine yükselir. Aklın bu süreçte kullandığı yöntem mantıktır. Ve mantık, çelişkiye düşmeden tanımlama sanatıdır. İdentik yasası - A'nın A olduğunu belirten identik (özdeşlik) yasası. Ve iki türev: - Ya da olarak da bilinen dışlanmış orta yasası. - Çelişki yasası, A'nın aynı zamanda A olmadığını olamayacağını söyler. Bu üçü mantığı oluşturur! (Nesnelcilik doktrininin kurucusu Ayn Rand) Ancak fizikte bir nesneyi açıkça tanımlayabildiğimizde mantığımızın herhangi bir anlamı olabilir. Fiziksel dünyada sadece nesneler vardır. Örneğin, mekan, uzay, evren, kozmos, zaman, enerji, gölge, dalga gibi kavramlar obje değildir. Onlar biz insanların bir şeyi tanımlamak için kullandığımız kavramlardır (Konsept), var değildirler! Su, bitki, hayvan ve insan bir objedir. Bir obje (örneğin su) yalnızca algılanabilir, asla düşünceden ortaya çıkmaz. Obje = biçime ve lokalizasyona sahiptir (diğer objelere göre konumu belirlenebilir). Konsept = lokalizasyon yok = soyut, hayali veya sanal nesne. Objelerin özellikleri vardır: Yükseklik, uzunluk, genişlik, eğrilik, yaş, erime noktası, yoğunluk, sıcaklık, hareket ve deformasyon. Mevcut objelerin incelenmesi = fizik Konseptin incelenmesi = filozofi (felsefe) Bir konsept bir objeye dönüşemez ve bir obje de bir konsepte dönüşemez!
- 30 yanıt
-
- 1
-
-
Hız, yalnızca bir nesnenin (objenin) sayılırken konumunu ne kadar hızlı değiştirdiğini açıklar. Hız bilgisi her zaman bir mesafe (uzunluk) ve bu mesafenin aşılması için süre (zaman) ve bir zaman referansı gerektirir: mesafe/süre*zaman referansı Örneğin, bir arabanın hızı, bilinen bir mesafe için süre sayılarak belirlenebilir: Araba 1 km yol kat eder, biz 25 saniyelik bir süre saydık ve zaman referansımız dünya saatidir: 1000 m/25 saniye * 3,6 (60 min*60 sec/1000 ) = 144 km/h Saniye, gezegenimisin dönme periyodunun 1/86.400'ü kadardır. Bir saniye gözlemlenebilir ve ölçülemez, sadece sayılabilir!
-
Zaman yalnızca gezegenin hareketini (uzamsal değişim, uzunluk) tanımlar. Biz insanlar, kendi ekseni etrafında dönen ve güneşin etrafında dönen gezegenimizin hareketini sayarız. Gezegenin zamanı (hareketi) güneşe göre ayarlanmıştır. Bileşenler (ikinci, dakika, saat, gün, hafta...) sadece düşünce dünyamızın parçalarıdır, gerçek fiziksel dünyanın değil. Fiziksel dünya yalnızca objelerden oluşur. Diğer her ''şey'' insan yapımı fikirler ve kavramlardır. Kavramlar fiziksel olarak gerçek değildir, sadece bizim zihnimizden cıkmadır. Mekanın (evrenin) başlangıcı ve sonu yoktur. Ucu bucağı, yanları yoktur. Sonsuz boyutta sonsuzluktur, mekan. Insanın zamansal hayal gücü: hatırlanan geçmiş algılanan şimdi (insan sadece şimdide yaşar!) hayal edilen gelecek Geçmiş ve gelecek, düşünme aygıtımızın saf düşünce kurgularıdır ve gerçeklikle hiçbir ilgileri yoktur! Mekan ve zaman öncelikle 'zihnin düzenleme kalıplarıdır'.
-
Bazı bilim adamları uzayzaman, Big-Bang (büyük patlama), zaman genişlemesi (zamanın uzaması) karanlık enerji, karanlık madde, kara delikler gibi terimler kullanırlar. Bu terimlerin ortak noktası nedir? Bunlar kavramdır, gerçeklik üzerinde herhangi bir etkisi yoktur, şekli veya lokalizasyonu yoktur, hiçbir yerde bulamasın veya izleyemesın. Bunlar fikirler ve matematiksel ''halüsinasyonlar'dır''. Sadece ''Allah parçacıkları'' arayışındaki ''big bang'' takipçilerinin dünyasında varlardır. Evrenin yoktan var olduğu şeklindeki orijinal büyük patlama hipotezi, belçikalı Georges Lemaitre, fizik ve matematik eğitimli bir Katolik kilisesi rahip öğrencisi tarafından ortaya atılmıştır. Lemaitre'in genç yaştan itibaren bu fikirden etkilendiği söyleniyor, bilim ve katolik yaratılış doktrini ile bir teori oluşturmak için.
-
Yapay zeka sistemleri, özellikle sözde konuşabilenler ürkütücü görünebilir ki bu anlaşılabilir bir durumdur, ancak aksini iddia etseler de ölü ve bilinçsizdirler. Hepsi sadece simüle edildi. Tükürdükleri şey, eğitildikleri veri seçimine ve matematiğe dayanır. Tabii ki, büyük bir modeli haklardan, duygulardan veya benzerlerinden bahseden metinlerle eğitirseniz, aynı zamanda bazılarına makinenin kendisi bulmuş gibi görünebilecek ilgili metinleri de tüküreceklerdir. Gerçekte, onu defalarca okumuş ve uygun kalıpları ezberlemiş ve tekrar etmektedir. Yapay zeka sistemleri, kendilerini algılamak veya duygulara sahip olmak şöyle dursun, temelde kendi düşüncelerini üretemezler. Bunu yalnızca üzerinde eğitildikleri veri kümesine göre simüle edebilirler. Bilincin biyolojik bir beyinden nasıl ortaya çıktığı hakkında kimsenin en ufak bir fikri yok. Açık olan tek şey, böyle bir programın kategorik olarak elektronik bir programdan farklı çalıştığıdır. Yapay zekada, bir sinir ağından bahsetmek, bu gerçeği karartmaya yönelik bir çerçevelemedir.
- 11 yanıt
-
- 2
-
-
-
Işığın görünür olması varlığı için bir kriter değildir. Bir gölge de görünür ve yoktur. Işıktan söz etmek için bir şey gereklidir, madde. Madde olmadan ışık yoktur. Işığı üreten madde ve ışığı alan da maddedir. Işık açık üretimden iletime ve algılamaya kadar mekanik bir süreçdir. Üretici (madde) – taşıyıcı (mekan) – alıcı (madde) = Sebep - Aracılık – Etki Madde: Atomların bir kombinasyonu (bir molekül oluşturur) ve her şeyden maddi olan her şey fiziksel bedenler oluşturulabilir - katı, sıvı, gaz ve plazma benzeri maddeler. Işık bir elektromanyetik dalgadır. Karanlıkta ışığı açtığında oda aydınlanır, oda (mekan) elektromanyetik dalgalar tarafından deforme veya simüle edilmişdir. Elektromanyetik dalga elektrik ve lamba (madde) tarafından üretilir ve oda'da (mekanda) elektronlar ve protonlar tarafından taşınır. Mekan ışığı gözümüze (maddeye) iletir, retinaya nüfuz eder, beyin hücreleri tahriş eder ve bunlar beyinde elektriksel bir dürtü oluşturur (elektromanyetik etkileşim). Bu işlem ışığı görünür kılar. Dalga: Dalgalar, taşıyıcının (mekanın) titreşimleridir. Dalga yoktur. Dalga tamamen hayal gücünün bir yardımcısıdır. Bir su dalgası da yoktur. Var olan sudur, su sadece şeklini değiştirir!