Jump to content

Predictor

Üyeliğini sildirmiş kullanıcı
  • İçerik sayısı

    158
  • Kayıt tarihi

  • Son ziyareti

  • Kazandığı günler

    3

Everything posted by Predictor

  1. @pigeon Proton/elektronlar ışığı aktarmıyor. elektron ışını Çelişkini görüyor musun? Sana bir tüyo vereyim: Işın: Bir ışık kaynağından cıkarak her yöne yayılıp giden ışık demeti. Tavsiyem, önce düşün sonra yaz!
  2. Terim her şeyi söylüyor, ışık hızı yoktur: Işık (konsept) Hız (konsept) Işığın görünür olması varlığı için bir kriter değildir. Bir gölge de görünür ve yoktur. Işık hızı sadece beynimizde yaratılmıştır ve sadece kurgudur. Işıktan söz etmek için bir şey gereklidir, madde. Madde olmadan ışık yoktur. Işığı üreten madde ve ışığı alan da maddedir. Işık açık üretimden iletime ve algılamaya kadar mekanik bir süreçdir. Üretici (madde) – taşıyıcı (mekan = proton/elektron)) – alıcı (madde) Işık bir elektromanyetik 'dalgadır'. Mekan = Gök, uzay, kozmos, evren, universum, vakum vb. Madde parçacıkları = proton/elektron (maddenin temel yapı taşları). Madde = Atomların (bir molekül oluşturan) bir kombinasyonu ve maddeden gelen her şey fiziksel bedenler oluşturulabilir - katı, sıvı, gaz ve plazma. Dalga = Dalgalar, taşıyıcının (mekanın) titreşimleridir. Dalga yoktur. Dalga tamamen hayal gücünün bir yardımcısıdır. Örneğin maddesi ışığı üreten güneş (üretici), mekan (taşıyıcı) tarafindan gözümüze (alıcı) iletilir, retinaya nüfuz eder, beyin hücreleri tahriş eder ve bunlar beyinde elektriksel bir dürtü oluşturur (elektromanyetik etkileşim). Bu işlem ışığı görünür kılar. Buna elektromanyetik etkileşim denir. İnsanlar elektromanyetik olarak çalışır ve kendileri de ışık üretebilir. Karanlıkta soyunurken bir polyester ağırlıklı kazağın çıtırtısını herkes bilir. Neden çıtır çıtır yapar? Kazak vücutta (mekanda) elektromanyetik olarak yüklenir ve çıkarıldığında (sürtünme!) elektrostatik boşalma meydana gelir. Ortaya çıkan elektrik voltajı o kadar yüksektir ki, birçok küçük voltaj deşarjları meydana gelir. Bu, voltaj deşarjlarının küçük ışıklar (fotonlar) olarak görünmesine neden olur. Ayrıca gözlerimizi ovuşturarak da ışık beynimizde görünür hale gelir. Işık hiçbir yere gitmez, çünkü olmayan hiçbir yere gidemez. Sadece enformasyon aktarılır, yani bir taşıyıcıdan (proton/elektrondan) diğerine aktarılır. Her bir parçacık (dinlenme halinde) ışık hızında salınır (titreşir).
  3. Dil zaten kusurludur. Haklısın, dil sadece bir fiksiyondur. Dil şal'dan (ses, yankı) oluşur. Benim almanca olan ana ve bilim dilimde schall (şal) şu anlama gelir: Schall (Ses) genellikle elastik bir taşıyıcıdaki mekanik titreşimleri tanımlamak için kullanılır (gaz, sıvı, katı). Bu titreşimler ses dalgaları şeklinde yayılır. İnce havada ses dalgaları basınç ve yoğunluktaki dalgalanmalardır. Ses nasıl çalışır? Işığa benzer şekilde, ses durumunda, sadece maddenin araya girmesi farkıyla dır. Ses titreşimlerle üretilir. Bir cisimin hızlı salınımları ses üretir. Her türlü ses üretiminde, bir nesnenin titreşmesi sağlanır, moleküller ileri geri itilir, bastırılır ve gevşetilir. Örneğin konuşurken, ekshalasyon akışı (nefes verme akışı ) iki ince vokal kıvrımları gırtlakta titreşdirir (mırıldandığımızda, vokal kıvrımlar hava akımında titreşirler). Ya da yumruğunu masaya vurduğunda, gürültü masanın ortaya çıkan titreşimi ile üretilir. Nihayetinde, dil (ses) sadece hava gazlarıdır! Foton sadece ışığı tanımlayan bir modeldir. Bilim adamlarının foton dedikleri, bu maddenin (mekanın kendisinin) titreşiminin bir nesnenin üzerinde hareket etmesidir, belirli bir yüzey (polarizasyon düzlemi) yansıtılır. Bu, fotonun yalnızca deformasyonun veya proton ve elektronun özelliği olduğu anlamına gelir.
  4. Kadın bir tanımdır, ama kadın organik bir nesneden yapılmıştır. Bir organik nesneye istediğin adı verebilirsin, örneğin, kadına ingilizce'de woman, almanca'da Frau denir. Ya da kadın yerine Ayşe Fatma veya Selma da denilebilir. Bu önemli değil, kadını bir nesne olarak tanımlamış olmamız önemli! Metre ve kilogramada (konseptlere) istediğin adı verebilirsin, 1 metre yerine, ister 1 Ahmet, 1 Mehmet veya 1 Hasan diyebilirsin. Eskiden kilo yerine okka vardı. 1 okka 1.283 gr'lık veya 400 dirhemlik ağırlık ölcüsü birimiydi. İsim önemli değil, önemli olan bir nesnenin özelliğidir. Bir nesne olmadan, ne tartabilirsin ne de ölçebilirsin. Bir nesne olmadan bir okkanın, kilonun ve metrenin ne anlamı var. İlk ne vardı, bir nesne mi yoksa bir kilo, 1 metre mi? Türkiye de SI birimini kullanıyor, okka kullansaydı ticaret zor olurdu, ama olurdu. Not: Senden bir ricam var, buraya resim kopyalamana gerek yok, sadece bir şeyi tarif etmen yeterli! Mersi
  5. Düşünceni biraz desteklemek istiyorum: Yukarıda bana 'düşünce postasıyla' özellikleri yalnızca konseptlerden (metre ve kilogramdan) oluşan 2 nesne (1 kilo ağırlığında ve bir metre uzunluğunda) göndermeye çalışıyorsun!
  6. @pigeon Saat 22:29'da aşağıdakileri düzelttim: 1 (nesne konsept), kilogram (nesne konsept) metre (nesne konsept). Görmek için bir sayfa geriye gidebilirsin. Ama bu senin cevabını değiştirmez: Metre bu. Kilogramda bu. Dikkatini çekerim: gösterdiğin şeyler sadece nesneler, nesneler olmadan özellik olmaz! iyi düşün!
  7. @pigeon Bir konsept ile bir nesneyi birbirinden ayırmanın en iyi yolu nedir? Burada ben 'düşünce postasını' kullanıyorum. Örneğin posta ile kendime 1 kilogram veya 1 metre gönderebilir miyim acaba. Düşündükten sonra bu sorulara şöyle cevap veriyorum: 1 (konsept), kilogram (konsept) metre (konsept). Yani, bu mümkün değildir. Çünkü kilogram ve metre sadece bir nesnenin özelliğidir! Günlük yaşamda, programcı (ruh) bilgisayarını (beynini) bunun üzerinde eğitebilir. Örneğin, kadın bana aşık: Bir kadını postayla gönderebilir miyim? Hayır, ama bir eskort servisi posta yoluyla değil, limuzin ile bunu yapabilir 😉. Kadın bir organik nesne. Aşkı postayla gönderebilirmiyim? Hayır, ama emin olmak için soruyu genişletiyorum: Aşkı bulabileceğim ve görebileceğim bir yer var mı? Aşkın bir lokalizasyonu var mı? Hayır, aşk sadece bir kavramdır (konsept). Yani aşk, bana aşık olan Kadının özelliğidir. Saat 22:29 da düzenlenmiştir
  8. @pigeon SI birimleri nesnel değil mi? Hız yok diyen biri hız birimini kullanmazsa bilim yapmış olur mu? bir(im) sayıların ilkidir, yani tanımdır (konsept). Ben hız birimini kullanmadığımı hiçbir yere yazmadım! Uluslararası Birimler Sistemi veya SI (Fransızca: Système international d'unités), fiziksel nicelikler için en yaygın kullanılan birim sistemidir. SI tarafından tanımlanan ölçü birimlerine SI birimleri denir. 1960'da 11. CGPM'de (Ağırlıklar ve Ölçüler Genel Konferansında), genişletilmiş MKS sistemine (Metre, Kilogram ve Saniye) Fransız Système International d'Unités (SI) ('Uluslararası Birimler Sistemi') adı verildi.
  9. @Rhodium Yazdıklarının kesinlikle bilimle hiçbir ilgisi yok! Ben burada bilim yapıyorum ve kurgunun nasıl yaratıldığını deşifre ediyorum! Gerçekten hakaret etmek istiyorsan hepimizin yaptığı gibi direkt yapabilirsin. Var olmayan şeye (kurgulara) hakaret edilemez! Fark etmediysen, burada bir bilim forumundayız. Yukarıda yazdıklarını felsefe forumunda yazabilirsin, konseptlerin (kurguların) incelendiği yer orasıdır!
  10. @Rhodium Yukarıda bununla, 'Sen bilim hatipten mi mezunsun' la ne demek istediğimi kısaca açıklamak istiyorum. Bir 'bilim hatipli', bir mühendislik bilimcisi, bir nükleer fizikçi, bir malzeme fizikçisi, bir kimyacı vb. olabilir. Ancak doğanın sadeliğini görmek için, asla ve asla bir fizikçi (doğacı) olamaz, çünkü kafasındaki 'yaratıcı' (konsept), bunu görmesine engel oluyor. Fizik: eski yunanca: fisis, türkçe doğa anlamındadır. Bir örnek: Geçenlerde büyük deprem sonrasında bir 'fizikçi', Prof. Dr. Ali Ihsan Göker (fen fakültesi fizik bölümü öğretim üyesi) geldi ve şunları iddia etti: “Deprem veya binalar öldürmez, Allah öldürür. O da eceli geleni. Depremde ölenler aynı anda Mars'ta bile olsalar yine öleceklerdi. Ölüm mekana değil zamana bağlıdır.” dedi. Bu nedir? bunlar (matematiksel) halüsinasyonlar değilse. Bu tür 'fizikçiler', Einstein okuyarak, 'zamanı' sakız gibi uzatırlar!
  11. Önce şunu belirtmeliyim, sen ve diğer ana akım bilim adamları üniversitede okudunuz ve bunun sonucunda bir eğitim aldınız. Bu eğitim kolay değil, çok zaman ve enerji istiyor, buna saygı duyuyorum. Ama kurgularınısa (konseptlerinize) saygı duymuyorum, çünkü kurgu yoktur ve olmayan bir şeye saygı duyulamaz! Mühendislik bilimini bunun dışında tutmalıyız. Mühendislik bilimi uygulamalı bir bilimdir. Geri bildirimli bir bilim - çalışmanın sonunda bir ürün yaratılır. Bu ürünlerden bazılarını her gün kullanıyoruz. Mühendislik bilimi gerçek dünya (nesneler) üzerine inşa edilmiştir. Bir insanın organizması bir (bijolojik) OTOMAT gibi çalışır, ya da en azından prensipte böyle hayal edebiliriz: Ruh programcı, beyin bilgisayar ve beden de otomattır. Ama sistem daha da büyüleyici, çünkü bilgisayar aynı zamanda kendi programcısını, ruhunu da inşa ediyor. Ruh: Ben dediğimiz Bir insan dünyaya geldikten sonra, programcısı kopyalamaya başliyor. O insana hangi biligeleri yüklersen onu kopyalar, örneğin türkçe dili yüklersen türkçe konuşur. Ayrıca, biz insanlara daha çocuk yaşta zihinsel bir 'inanç filtresi' yükleniyor. Ve insanların çoğu, hayatının sonuna kadar bu inanç filtresinden kurtulamiyor. Programcı, dışarıdan gelen tüm bilgileri bu filtreden geçiriyor ve filtre kurgu (konsepti) ve gerçekliği (nesneleri) ayıramiyor. Bu filtreyi kullanan bir programcı (hangi eğitimi alırsa alsın hiç farketmez) kesinlikle mekanın sadeliğini asla göremez. Mekan aslında çok basit ve primitif calışır. Mekanda sadece ve sadece temel yükler olan proton ve elektronlar vardır. Mekanda (uzayda) mekanın (uzayın) kendisinden başka hiçbir şey yoktur! Bu filtre, programcının tam bilgi sahibi olamasını istemiyor, inanmasını istiyor, yani programcının düşünmesini engelliyor. Neyden bahsettiğimi biliyorum, bir zamanlar bu filtreye ben de sahiptim! Bu nedenle, temel yüklerin yani mekanımısın nasıl çalıştığını bilmek isteyen herkese, Ayn Rand'in 'Identik Yasasi filtresini' kullanmasını tavsiye ederim. Filtre hatasız çalışır, sadece programcı hata yapabilir. Bu filtre 'bir güncelleme veya anti virüs programına ihtiyaç duymaz' ve ücretsizdir! Atom bombaları ve nükleer enerji santralleri gayet maddi ve etkili şeyler. kütle-enerji dönüşümünün keşfi sayesinde bunlar yapılabildi. öznel fikirlerini dikte ediyorsun. Nükleer enerji vardir, bunu buraya yazarken, bunun için ihtiyacım olan elektrik atom enerjisinden oluşuyor. Ama, atom bombaları, ana akım bilim adamlarının fiziğinde mümkün olan bir kurgudur! Bir nükleer bomba çalışmaz çünkü nükleer, üstel bir zincirleme reaksiyon saf enerjinin birdenbire açığa çıkması sonucu mümkün değildir. O sadece Einstein'in fiziğinde (konseptinde) gecerlidir. Bilim adamları, temel yükleri nereden yaratıyorlar, ceplerinden mi? Herhangi bir nükleer zincirleme reaksiyon veya fisyon, bir nükleer güç reaktöründe olduğu gibi denetlenebilir olmalıdır, yani moderatöre ihtiyac vardır. Bir nükleer reaktördeki moderatör, görevi nötronları emmeden yavaşlatan malzemedir. Bu yavaşlama, moderatör malzemenin atom çekirdeğinden sıçrayan nötronlar tarafindan gerçekleştirilir. Çoğu reaktörde moderasyon, reaktörü de soğutan suda gerçekleşir. Moderatör olarak grafit (karbon) kullanılır. Bu, 1940'larda atom bombasının sözde icat edildiği zaman gerçekten bilinmiyordu! Bu kanıt olarak yeterli, kontrol edebilirsin. Hiroşima napalm bombalarıyla bombalandı. Internette resimler mevcut, bakabilirsin. Japon evleri, genel olarak, hızla yanan basit ahşap yapılardı. Ağaç öte yandan, o kadar kolay yanmadı. Ve beton ve tuğla binaların duvarları sağlam kaldı, örneğin Bank of Japan katı binasının içi bile zarar görmedi ve birkaç gün sonra tekrar hizmete açıldı. yoktan var olamayacağına göre bir kaynak olması gerekiyor. ancak enerji sadece maddeye atadığımız hayali bir sayıdan ibaret değil. herhangi bir maddenin bünyesinde olmayan enerjiye, boşlukta yayılan fotonlara ne demeli, onlar da aslında olmayan birer hayal ürünü mü. Evet, onlar da birer hayal ürünü! Foton sadece ışığı tanımlayan bir modeldir. Bilim adamlarının foton dedikleri, bu maddenin (mekanın kendisinin) titreşiminin bir nesnenin üzerinde hareket etmesidir, belirli bir yüzey (polarizasyon düzlemi) yansıtılır. Bu, fotonun yalnızca deformasyonun veya proton ve elektronun özelliği olduğu anlamına gelir. sorulan sorulara cahil disleksi vs kullanarak cevap veriyorsun, karşıt fikre tahammülün yoksa yazdıklarını okumam bir şey de yazmam olur biter sorun değil benim için. Sert geldiyse özür dilerim, söylediklerimi geri alıyorum! Bazen duygularımı kontrol edemiyorum
  12. Öncelikle bu senin konsept-nesne dualizmin doğru değil. Doğada konsept nesne düalizmi yoktur, bunu sen kafanda kurguladın. Doğada, sadece parçacık etkileşimi monoismi vardır. Ayn Rand'in identik yasasının neyi doğru değil? Bunu binlerce kez test ettim, asla bir hata bulamadım! İdentik yasası ne diyor: A'nın (örneğin elektronun) A (elektron) olduğunu belirtiyor. Ya A'dır (elektron'dur) ya da A (elektron) değildir. Çelişki yasası, A'nın (elektronun) aynı zamanda A (elektron) olmadığını olamayacağını söylüyor. Çünkü gerçekleri oluşturan şey onların uzaydaki formu değil beynimizde ki yansımasıdır. Örneğin bir elmayı gerçek yapan onun uzaydaki formu değildir ona bakıp dokunduğunda beyninde oluşan yansıma onu gerçek kılar. Burada katılıyorum, bir istisna dışında, yansıtsa da yansıtmasa da nesne oradadır. Dolayısı ile hızı var eden şey onu beyinsel olarak tanımlamamızdır. Bunu yaparken de maddeden bize beynimüze yansımasını kullanmamızdır. Sonunda anladın.
  13. Yine polemiklerle parlıyorsun. Aslında, ayrıntılara girmem, ama senin için bir istisna yapacağım. çift oluşum ve çift yok olma durumları var örneğin. elektron ve pozitron çarpışıyor ve enerjiye dönüşüyor. bir nesne olan 'elektron' bir konsept olan 'enerji'ye dönüşüyor. Buna pozitronlar ve hakkında hayal kurmak denir. Pozitronlar ters elektronlar'dır, pozitronlar bir kurgudur. Senin fiziğinde mümkün olan, muhtemelen sadece cehalet ve yanlış anlaşılmaya dayalı hayal gücünü gösterdin. 'çift yok olma' diye bir olayın aslında hiç gözlemlenmediği, bilim adamlarının bizi kandırmaya çalıştığı. Onların teorileri, tanımları (konseptleri) dahilinde geçerli ve doğrudur. Gerçeklik açısından, işe yaramazlar ve maddi dünyanın gelişimi üzerinde herhangi bir etkisi yoktur! Bu saçmalık ancak matematiksel olarak mantıklı olarak tanımlanabilir. Saçmalık ayrıca aşırıya götürülüyor, örneğin parçacıkların yoktan var olduğunu ve sonra hemen tekrar ortadan kaybolduğunu ve böylece enerjinin korunumu yasasının ihlal edilmediğini iddia ederek: +1-1=0 Pozitron kelimesi, POZItif yük ve elekTRON kelimelerinden oluşur. Pozitron elektrik yükünün işareti ve manyetik moment dışında tüm özellikleriyle uyuşan elektronun antiparçacığıdır. Bir pozitron sadece ters polarite elektronudur. Pozitronlar ve elektronlar aynıdır ve sadece manyetik olarak hizalanmış elektronlar ve manyetik olarak hizalanmamış elektronlar vardır. Bu aynı zamanda pozitronların kısa ömürlerini de açıklıyor. Pozitronlar manyetik tuzaklarda tutulabilir. Bu, bunların bir polarizasyona sahip olan ve manyetik bir tuzak tarafından manyetik ortamda geçiş yapmaya zorlanan elektronlar olduğunun bir başka kanıtıdır. Pozitron hiçbir yerden çıkmıyor, daha önce orada olan ve daha sonra hala orada olan nesneden oluşuyor. Bir pozitron bir elektrondur, diğer her şey tamamen saçmalıktır. Bir pozitronun basitçe anti-fazda salınan (180° faz dışı) bir elektrondur. Polarma: Doğrudan doğruya kendi kaynağından çıkan bir isığın, yansıdıktan veya kırıldıktan sonra gösterdiği özelliklerin tümü. Temel yükler ortaya çıkmaz ve kaybolmaz, sadece vardır ve aktarılabilir! Elektromanyetik etkileşim olmadan temel yük yoktur ve temel yük olmadan elektromanyetik etkileşim yoktur. Temel yüklerin sınırı yoktur. Her şey aynı şekilde çalışır, her zaman elektromanyetik etkileşim ilkesidir Doğa elektromanyetik olarak çalışır. Ve elektromanyetizmanın artık doğrulanması gerekmiyor. Tüm deneyler yapıldı, tüm kanıtlar orada. Hiçbir şeyin yeniden keşfedilmesi gerekmiyor. İnternette elektromanyetizma hakkında her şey var. Enerjiden bahsetmek için, bir nesneye ihtiyac vardır. Enerji bir nesnenin özelliğidir. Enerji her zaman nesnelere bağlıdır. Yalnızca temel yükler, yani madde enerjiye 'sahip olabilir'. Enerji hareket potansiyelidir. Enerji yok, hareket yok, değişim yok. Bir ağırlığın potansiyel enerjisi vardır. Bu, serbest bırakıldığında ağırlığın hareket etmesine neden olur. Yere çarptığında, ağırlığın kinetik enerjisi zeminde kinetik enerjiye, nihayetinde ısıya dönüştürülür. Isı, doğal entropi ilkesine de uyan düzensiz bir enerjidir. Sonsuz büyüklükteki mekanda enerji-momentum korunumu geçerlidir. Bilimin temel araştırmalarla bittiğini henüz anlamadın. "Enerji bir kavramdır, yani yoktur, hayali bir ürün" Bunun neyini anlamiyorsun, kavram disleksisi mi var sende?
  14. @kavak Fibonacci dizisi doĝada var ve onları gözlemliyoruz. Mesela ayçiçeĝi çekirdeklerin dizilimleri, bazı bitkilerinin yapraklarının dizilimleri vs. Tamam her ne kadar "sayıcı" biz olsak da, bu dizi bizlerden baĝımsız olarak ortaya çıkmış. Bu durumda insan, insan zihni veya her neyse, bunun neresinde? Fibonacci örneĝinde olduĝu gibi, belki de kullandıĝımız matematik doĝanın da bizzat kendi dilidir. Mantık hatanı görüyor musun? Sana bir ipucu vereyim: Fibonacci dizisi doĝada var ve onları gözlemliyoruz. Tamam her ne kadar "sayıcı" biz olsak da.
  15. @reichminister şimdi fark ettim! ... veya karşıt-parçacıkların çarpışıp enerjiye dönüşmesi fenomenini nasıl açıkladığını merak ediyorum ama yine aynı cümleyle cevap vermişsin: "dönüşemez mümkün değil" , ama bilimsel bir temel yok. Düşüncende bir hata var! Enerji bir kavramdır, yani yoktur, hayali bir ürün. Bir yokluğun (konseptin) yokluğunu sana kanıtlayamam, bu imkansız! Sensin, bir nesnenin bir konsept haline gelebileceğini söyleyen. Bu nedenle bunu açıklamak veya kanıtlamakla yükümlüsün. Bunu da okumanı tavsiye ederim: Proton ve Elektron
  16. Evet enerji o parçacığın(objelerin) özelliği, tamam. ama neden "bir obje asla özelliğine dönüşemez" gibi bir kural olduğunu düşünüyorsun, bunu hangi bilimsel veri, gözlem, kanun destekliyor? benim için önemli olan bu. Bilim bilgiden, yani bimekten gelir. Bir şeyi biliyormuyum ya da bilmiyormuyum. Ben ne bildiğimi ve ne bilmediğimi biliyorum, bilmemeyi bilmek de bilmektir. Bilim, kişinin kendi inancını sorguladığı yerde başlar! 'Bilgi' tanımı üniversiteden veya hocalardan gelmez. Bilgi herkesin edinebileceği bir şeydir. Bilgiyi nereden alıyoruz? Kendi deneyimimiz ve başkalarının deneyimi. Başka hiç bir yerden bilgi alamazsın. Bilmenin yolu okumak, düşünmek ve anlamaktır. Bilgi edinme yolunun sonunda diploma yoktur, aydınlık vardır. Coğu bilimciler ve bilim meraklıları, doğru düşünüyor ama geçersiz fikirlere sahip, kurgu (konsept) ve gerçeklik (nesne) arasında ayrım yapamıyorlar. Bu nedenle, kurgunun nasıl yaratıldığını deşifre etmek önemlidir. Bilimde yalnızca gözlemsel gerçekler vardır, yorumlayıcı gerçekler yoktur! Doğa söz konusu olduğunda, argümanlamiyorum, doğayı tarif ediyorum. Ne söylediğim önemli değil, ne tarif ettiğim önemli. Tüm objeler temel yüklere (proton/elektrona) dayalıdır. Mekandaki (evrendeki) tek objelerin temel yükler olduğunun farkında olmalısın. Tüm nesneler evrendedir ve tüm nesneler iç içe geçmiştir, evren maddidir, temel yüklerden oluşur. Hiçbir şey yok mekanda mekanın kendisinden başka. Hiçbir şey eklenmez ve hiçbir şey çıkarılmaz. Bu nedenle bir obje asla özelliğine (konsepte) dönüşemez. Mekanda 1 nanometre boşluk bile yoktur. Mekanı izole edemesin, çünkü mekanı izole etmeye kullandığın malzeme mekanın kendisidir. Her obje (yildiz, gezegen, insan vs.) mekanın (proton/elektronun) kendisidir. Proton ve elektron yalnızca parçacıkların düzenlenmesi ile görünür hale gelir! Madde parçacıkları yaşlanmaz, ister bir saniyelik ya da milyarlarca yıllık, önemli değil, sadece parçacıkların düzenlenmesi (insan, yıldız, gezegen vb.) yaşlanır. İnsan mekandan doğar ve ölümünden sonra ise tam tersi bir süreç başlar, organik maddeler tekrar protonlara ve elektronlara ayrışır.
  17. Ernst Mach bu yüzden atomları red etmiştir. Kim sever Ernst Machı. Ernstin, maddi dünyanın gelişimi üzerinde herhangi bir etkisi varmıyıdı?
  18. İnsan zihni nerede? cihazı kim yaptı? uzaylılar mı?
  19. Pardon, soruyu değiştirmişsin? cevaptan sonra gördüm. Kainatın diĝer ucundaki zeki bir canlı, bizim kullandıĝımız matematiĝin aynısını (formüller vs.) kullanır mıydı, daha doĝrusu aynı sonuca varmak için kullanmak zorunda mı? Böyle sorulara cevap vermiyorum. Bu tür soruları burada forumda yazan ileri fizikçiye sormalısınız., o bu konuda kompetan.
  20. @kavak Doğada her şey, her zaman ve her yerde aynı koşullar altında tekrar eden bir bağlantıya tabidir. Doğa kanunları, işlevsel ilişkilerde doğanın bu özerkliğini yakalamaya yönelik insan girişimleridir. Dünya olaylarına (determinizme) neden olmazlar, sadece insanların onlardan okumaya çalıştıkları kurallardır. Doğanın en önemli yasaları, fiziğin korunum yasalarıdır: enerjinin korunumu, momentum, açısal momentum, vb. Mekanikte, Newton'un kuvvet yasası geçerlidir: kuvvet = kütle çarpı ivme ve düşme yasaları vs. Bir de günlük hayatta kullandığımız yasalar var, mesela insan olmak için bir anneye ve babaya ihtiyaç var, bu da bir doğa kanunudur. Ancak tüm bu yasalar temel yüklere dayalıdır, yani maddi dünyanın ebedi, değişmez, belirlenimci yasalarına: parçacıklar (proton/elektron) arasındaki elektro manyetik etkileşim. Bu yasa aynı bir satranç oyununa da benzetilebilir: Figürlerin (proton/elektron) nasıl hareket edileceğine dair kurallar (yasalar) kesinlikle sabittir. Ancak figürlerin nasıl hareket ettirileceği sabit değil. Neyi hareket ettireceğine (bir piyon veya bir at) özgürce karar verebilirsin. Ancak figürlerin nasıl hareket edebileceği kesinlikle sabittir. Sonsuz sayıda hamle seçebilirsin. Not: bana sen diye hitap edebilirsin. Ben forumlarda herkesi senliyorum.
  21. Genel fizik deney laboratuvarında bir deney vardır. Üçgen kesitli bir ray üzerine üçgen kesitli bir raydan taşıt yerleştirilir. Rayın altında delikler bulunur. Bu deliklerden komprasörle hava üflenir. Bu sayede sürtünmesiz ortama yakın yüzey elde edilir. Anladığım kadarıyla deney, bir nesnenin bir üçgen üzerinde a noktasından b ve c noktasına gittiği ve nesne hava ile, yani nesne ile hareket ettirildi. Bu deneylerde sabit hız, ivmeli hız, itme-momentum çarpışmaları hepsi deneysel olarak gerçeğe yakın ölçülürde gözlemlenir de. Yani farklı hızlarda gerçeğe yakın çarpışan bir nesne gözlemlediniz. Hızı ama görmediniz? Tekrar edeyim, hiç kimse, kesinlikle hiç kimse bir hızı gözlemleyemez, sadece a'dan b'ye hareket eden bir nesne gözlemlenir! Düz dünyacılar bitmedi bir de bu çıktı hız yokmuş. Sen bilim hatipten mi mezunsun, argümanların mı bitti? Senin dünyanda zamanın'da kesinlikle bir hızı vardır! Anasını sattığımın newtonu boşuna yaşamış adam. Isaac, ne zaman, nerede ve nasıl hızı gözlemlemiştir?
  22. Aslında, metafizikçilerle konuşmuyorum, çünkü onlar fiziği kurguyla karışık yapıyorlar, soyut varlıkların kütlesi, uzunluğu ve dönüşü olabileceğine inaniyorlar. Var olmayan bir şeye inanmaya ikna olmuş bu fizikçileri, bu inançtan mantıkla ayıramazsın. Ama burada kendimi cevap vermek zorunda hissediyorum. Taşın yaratılması ise nedensellik içeren bir yaratma eylemidir. Minkowski uzayı gibi zamanın işlediği bir durumda gerçek eylemidir. 1. Doğada yaratıcı yoktur, bununla sadece evreni değil, dünyamızı da kastediyorum. Kimse bunun aksini kanıtlayamaz! 2. Uzay-zaman, aldatıcı bir paketten, bir illüzyondan başka bir şey değildir, çünkü zaman ve ışık hızının yönü yoktur, yani vektör değildirler, çünkü hız, mesafe ve zaman arasındaki bir ilişkidir, bu da mekanın tanımı için bağımsızlık şartını ihlal ediyor. İddia edilenin aksine uzay-zaman dört boyutlu değildir ve ışık küresel olarak yayıldığı için mesafe bir ölçü değildir. Uzay-zaman fikri Hermann Minkowski'den geliyor, 1907'de buna inanıyordu. Görelilik kuramını formüle etmek için öklid dışı bir uzay inşa edebilecegini. Anlamadığı şey, öklid dışı geometri yalnızca işlev olan ancak mekanda olmayan kavisli yüzeylerde geçerlidir. Metrik mekanda öklid geometrisi kullanılıyor. Bu yüzden mekan her zaman şişirilmiş bir balon olarak sunulur, sanki biz basıkmışız gibi. Ancak mekanla karşılaştırılabilecek hacim, balonun kabuğu değil içindekidir. Bu da, çoğu insanın düştüğü düşünce tuzağıdır. Eğer bu fizikçileri bilimsel bir şekilde çıkmaza sokarsan, o zaman düşünce deneyleri yaptıklarını iddia ediyorlar. Ancak bunların düşünce deneyleri gerçekliğe değil kurguya dayalıdır.
  23. Nasıl bir doğa bilimcisisin ki hızın olmadığını iddia ediyorsun? Varsa, gönder, göreyim!
  24. Varlıkları var eden şey dil ve algılardır. Madde ye uzayda yer ve hacim katlandığı için madde demiyoruz. Maddeye baktığımızda onu var eden şey beynimizde ki algısıdır. Buna diyalektik metaryalizm de "maddenin yansıması" Kanunu denir. Yani maddeyi madde yapan şey maddenin kendisi değildir. Şimdi seni anlıyorum, sen bir metafizikçisin. Metafizik benim işim değil, ben bir doğa bilimcisiyim.
  25. Biraz idealizmin düşünce yapısından geliyor. Soğuk savaş zamanı Marksizme karşı bir görüş gibi duruyor. Varlıkların madde dışında, Metafizik olarak var olabilmeleri için, objelerin konsepte, konseptinde objeye dönüşememesi gereklidir. Bu şekilde Hristiyan dünyasının, Evrim karşıtlığı ve Dünyanın Tanrının yarattığı gibi olduğu savunulabilir. Örneğin, melek ve ahlak felsefenin konusu, ağaç ve elma bilimin konusu halini alır. Söylediklerinin akıl ve mantıkla ne alakası var?
×
×
  • Create New...