Jump to content

Müslümanların % 90 ının bilmediği, duymadığı ayetler


rende

Recommended Posts

  • 3 ay sonra...
  • 1 sene sonra...

  • Uzun sozun kisasi:

    (14:4) (16:93) ve baska bir cok ayetlerin yanlis anlasilmasinin iki sebebi var: birincisi, okunan meallerin Kur'an'in kendisi sanilmasi, ikincisi ise her bir ayetin sonsuz anlam katmanlari oldugunun ihmal edilmesi. 

  • Ayetteki "man yashaa' " ifadesi Arapca dilbilgisine gore hem "diledigini" hem de "dileyeni" anlamina gelir. Yani, ayni ayetten hem "Allah dileyeni sasirtip saptirir, dileyeni hidayete erdirir.", hem de "Allah diledigini sasirtip saptirir, diledigini hidayete erdirir." anlami anlasilabilmektedir.
  • Her bir ayetin sonsuz anlam katmanlarinin oldugu goz onunde bulundurularak bu iki anlam birlikte incelendiginde, asagida Asad ve Zemahseri'nin de yorumlarinda gorulebildigi gibi, anlamlarin sinerjisinden baska baska anlamlar cikacaktir. Zira, Nursi'nin Sozler kitabindaki "Kader risalesi" olarak bilinen 26. soz bolumu  http://www.erisale.com/#content.tr.1.623 calisilirsa, veya bu videolardan Kadere Iman belgeseli http://www.seyrangah.tv/category/kadere-iman izlenirse Allah'in dileyeni saptirmayi ya da hidayete erdirmeyi dilemesi prensibinin, kader meselesinin idrak edilmesindeki onemi Alim olan Allah'in izniyle daha net anlasilacaktir. Zamanin Yaraticisi Allah, ezeli, yani zaman yaratilmadan once, zamanin otesinde var olan, zamanin tumunu kusatan ilmiyle, kimin iman etmeyi tercih edip kimin etmeyecegini bilir ve ona gore onlari adaletle saptirir ya da hidayete erdirir. Kaderimizde yazili olan seyler de aynen boyle, bizim ozgur irademizle yapacagimiz tercihleri onceden bilip ona gore sonuclar yaratan Rabbimizin yeryuzu tiyatrosudur. Ancak, biz yazilan tiyatroyu oynamiyoruz, bilakis bizim oynayacagimiz tiyatro evvelden malum olunup yazilmis, simdi ise an-i seyyalde (akip duran zaman nehrinin uzerindeki bi su kopukcugu misali, simdiki kisacik anda) yaratiliyor. 
  • Uzun soz icin: http://pan-cck.blogspot.com/2014/04/allah-diledigini-saptirir-ne-demek.html

Araf 178- Allah kimi doğru yola iletirse, odur doğru yolu bulan. Kimleri de saptırırsa, işte onlar, ziyana uğrayanların ta kendileridir.

 

Rad 27- İnkar edenler diyorlar ki: "Ona (Muhammed'e) Rabbinden bir mucize indirilseydi ya!" De ki: "Şüphesiz Allah dilediğini saptırır, kendisine yöneleni de doğru yola eriştirir."

 

İbrahim 4- Biz her peygamberi, ancak kendi kavminin diliyle gönderdik ki, onlara (Allah'ın emirlerini) iyice açıklasın. Allah dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. O mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.

 

Nahl 93- Allah dileseydi, sizi tek bir ümmet yapardı. Fakat O, dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. Yapmakta olduğunuz şeylerden mutlaka sorguya çekileceksiniz.

 

EN’AM 6/111. Eğer biz onlara melekleri indirsek, ölüler onlarla konuşsa ve her şeyi karşılarına toplasaydık, Allah dilemedikçe, yine de inanmazlardı; fakat onların çoğu bunu bilmiyorlar.

 

Yunus 100. Allah’ın izni olmadıkça, hiçbir kimse iman edemez. Allah, azabı akıllarını (güzelce) kullanmayanlara verir.

Link to comment
Share on other sites

19:71 (Turkish) Sizden ona girmeyecek/varmayacak hiç kimse yoktur. Bu, Rabbinin kesin olarak üzerine aldigi bir karardir.

(Wain minkum illa wariduha kana AAala rabbika hatman maqdiyyan

19:71 (Asad) And every one of you will come within sight of it: [55] this is, with thy Sustainer, a decree that must be fulfilled.) 

Note 55 (Quran Ref: 19:71 )

Lit., "none of you but will reach it". According to some of the classical authorities, the pronoun "you" relates to the sinners spoken of in the preceding passages, and particularly to those who refuse to believe in resurrection; the majority of the commentators, however, are of the opinion that all human beings, sinners and righteous alike, are comprised within this address in the sense that all "will come within sight of it": hence my rendering.(Quran Ref: 19:71 )

Yani, 

(19:71: "Ve o, icinizden her birinizin gorus alanina girecektir: bu Rabbinin indinde kesin olarak gerceklesecek bir karardir.")

(Not 55) Literal ceviride "icinizden oraya varmayacak kimse yoktur." Bazi klasik otoritelere gore "sizin icinizden" derken kastedilen onceki ayetlerde bahsedilen (19:69) "azginlik gosterenler"dir, ve ozellikle de dirilise iman etmeyi reddedenlerdir (19:66); ancak, mufessirlerin cogu, "icinde yanilan yer"in (cehennem) (19:70) butun insanlarin, hem gunahkar hem de muttakilerin, "gorus alanina" girecegi fikrini paylasirlar. Cevirimdeki "gorus alanina girecektir" ifadesi bu yorumlara dayanir. (Asad Not 55 yaklasik Turkce anlami)

 

Bir onceki mesajimin kisa ve uzun versiyonlarinda (http://pan-cck.blogspot.com/2014/04/allah-diledigini-saptirir-ne-demek.html) degindigim, Kur'an'i okurken goz onunde bulundurmak gereken ilkelere eklenmesi gereken onemli biri de Kur'an'in tarihi ve baglamsal bir belge degil, her zamanda ve her kisiye bir hidayet kaynagi olusudur. ( 2:2 (Turkish) Bu, kendisinde süphe olmayan, muttakiler için yol gösterici olan bir kitaptir.) Bu nedenle her bir ayet okundugunda, su anda bu ayet bana ne vahyediyor diye sormalidir. Zira ayetler yalnizca Muhammad asm'a degil Kur'an'i hidayet niyetiyle okuyan herkese vahyolunmustur. Ayet, mesaj, isaret demektir. Kur'an'in dilinde, hem Kur'an'in misralari, hem de kendimizin de dahil oldugu evren, Allah'in ayetleri yani isaretleri olarak nitelendirilmektedir. Demek hepsinden ogrenilecek dersler vardir. 

 

Bu ayeti okurken, kendime, 'su anda bana ne mesaj tasiyorsun' diye sordugumda Allah aklima getiriyor ki, evet en gunahkar insan da, en muttaki insan da, nefis (yani, insanin icindeki hayvani ve seytani egilimler, ego, cherokee'lerin ifadesiyle insanin icindeki savasan iki kurttan nefret, kiskanclik, hirs gibi egilimleri olan kotu olani) sahibidir. Hayvani egilimlerin faydasi, bize nasil ayetlik yaptigi bellidir, en basitinden acligimiz, susuzlugumuz vs bize bedensel ihtiyaclarimizi hatirlatir, hayatta kalmak icin ustumuze duseni yapmaya davet eder, ancak kalp, akil ve ruhun iradesinden cikip nefis basi bozuk birakilirsa asiri yemek gibi zarar verir. Seytani egilimleri olan nefis ise, insani insan yapan ve dogru kullanilirsa insani meleklerden yani evrendeki diger varliklardan ustun kilacak ozelliktir. Bunun icin bkz. Bakara suresi 2:30-39. Insan hataya egilim gosterir ve sonra bu hatadan ya isledikten sonra ya da islemeden evvel doner ve boylece Rabbinin Tevvab, tevbeleri (gunahtan, kotulukten donmek) kabul eden, ismiyle tanisir. Melekler (evrendeki maddi her seyin manevi yonu, insanin maddi bedeninin ruhu gibi), hayvanlar gunah nedir bilmedikleri icin bu ismi taniyamazlar. Seytan ise hatasindan donmez. Insan bir nevi icinde hem melek hem seytani barindirir, boylece melekler gibi Yaraticisini tesbih ettiginde (Allah'in noksanlardan uzak oldugunu ifade etmek) seytandan gelen dusuncelerin neden yanlis oldugunu bilip anlayip bundan donerek tesbih edebildiginden, imani meleklerinkinden daha ustun olabilir. Ibrahim asm'in kissasi buna guzel bir ornektir. bkz. 6:74-79 (6:76 (Turkish) Gece, üstünü örtüp bürüyünce bir yildiz görmüs ve demisti ki: "Bu benim rabbimdir." Fakat (yildiz) kayboluverince: "Ben kaybolup-gidenleri sevmem" demisti.) Nefis maddi olarak buyuk ve yuce seylere deger verir: piramitler, dikili taslar, Nemrut'un gokte bir Yaratici'nin olmadigini ispatlamak icin yaptirdigi kule, gokdelenler, vs. Yildizlar da nefsin iradesindeki akil icin, urkutucu atesleri, akil almaz buyuklukleri ve yeryuzunden yukseklikleriyle maddeten guclu gorunurler. Halbuki ufacik bir insanin aklina dahi sahip degildirler. Ustelik her sey gibi onlar da ölümlüdurler. Ote yandan, kalbin iradesindeki akil, ölümlü yani fani, gecici bir seyin, en ufak bir partikulun dahi Yaraticisi olamayacagini bilir. Kalbin iradesinde dahi olsa, akil nefse urettirilen fikirlere de hakim oldugundan, imani daha keskin daha kesin olma potansiyeli tasir. Yani suphe ve sorgulama nefse urettirilen fikirlerden gelir, ancak bu supheler cevaplandiginda kalp ve hatta nefis dahi (nafsul mutmainnah: 89:27 (Turkish) Ey mutmain (tatmin bulmus) nefis,), imana daha cok ikna olur. 

 

Nefsin onemine boylece kisaca degindikten sonra, cennet ve cehennem ayetlerinin literal anlasilamayacagini da vurgulamali. Zira, (32:17 (Turkish) Artik hiç bir nefis, yaptiklarina karsilik olmak üzere kendileri için gözler aydinligi olarak nelerin (sayisiz nimetlerin) saklandigini bilmez.) ve bu ayeti aciklayan hadis ise: "God says: ‘I have readied for My righteous servants what no eye has ever seen, and no ear has ever heard, and no heart of man has ever conceived" ’ (Bukhari and Muslim, on the authority of Abu Hurayrah; also Tirmidhi)(cf. Fath al-Bari VIII, 418 f.)(yaklasik cevirim: "Allah der ki: "Salih kullarim icin hic bir gozun gormedigi, ve hic bir kulagin duymadigi, ve hic bir insan kalbinin tasavvur etmedigini hazirladim" ") Yani, esasen insanin ahiret hayatini hayal etmesi imkansizdir. Bu, anne karnindaki fetusun dunya hayatini hayal etmeye calismasindan farksizdir. Bir cok ayet, ahiret hayatinin bu dunyayi bazi yonlerinden hatirlatacak olsa da, tamamen yeni bir "insa" olacagini soyler (ornegin, 2:25 Kendilerine rizik olarak bu ürünlerden/meyvelerden her yedirildiginde: "Bu daha önce de riziklandigimizdir" derler. Bu, onlara, (dünyadakine) benzer olarak sunulmustur. 56:35 (Turkish) Gerçek su ki, Biz onlari yeni bir insa (yaratma) ile insa edip-yarattik.) Konudan biraz sapacak olursak, benim tamamen atmasyon teorime gore ahirette zaman mefhumu degiseceginden, bu dunyadaki 2 boyutlu dairesel zamanin 3 boyutlu mekana eklenip ahiretin 5 boyutlu bir evren olmasi mumkundur. Nasil ki 2 boyutlu farazi bir canli 2 boyutlu resmini gordugu meyveyi 3 boyutlu halde gorse tanir ama hayretler icine duser, kim bilir, biz de ahirette belki 3 boyutlu meyvelerin 5 boyutlu hallerini gorup, hem taniyip, hem hayret icine dusecegiz, zira daha yuksek boyutlarin neye benzedigini tasavvur etmemiz bu dunyada imkansizdir. Ancak yuksek boyutlu objelerin 3 boyutlu golgelerinin neye benzeyebileceklerini bilebiliriz ve bazi cizimlere bakilirsa boyut arttikca objelerin guzelligi ve dikkat cekiciligi de artiyor, adeta Allah'in Cemal (Sonsuz guzellik kaynagi) ismini daha acik secik, daha ince bir perde arkasindan goruyoruz.  

 

19:71 ayetine donecek olursam, cehennem sadece öldükten sonra var degildir. Zira cehennem icin yapilan tasvirlerden biri de "zakkum agaci"dir, "agac" benzetmesi bu dunyanin ahiretin cekirdegi olduguna isaret eder. Ayni sekilde cennet icin de "tuba agaci" misali verilir.(36:54 (Turkish) Iste bugün hiç kimseye (hiç) bir seyle zulmedilmez ve siz de yaptiklarinizdan baskasiyla karsilik görmezsiniz.) Bu dunyada yaptiklarimiz topraga cekirdek ekmek gibi ve neyin cekirdegini ekersek onun agacini ahirette bicecegiz. Peki bu yaptiklarimizin karsiligini bu dunyada gormeye baslamiyor muyuz? Adalet ahirette tamamlanacak olsa da bu dunyada da vicdan azabi ve ruh sikintisi formlarinda cehennemin numunesini, ic huzuru formunda cennetin numunesini tadiyoruz. En muttaki en evliya hatta peygamber olan kisi dahi, nefis sahibidir ve nefsine uydugu ya da uymayi hayal ettigi takdirde cekecegi vicdani ve ruhi sikinti, cehennemin onun gorus alanina getirilmesidir. Ornegin, yaratilisi, evreni, kendimi, amaci olmayan varliklar gibi farzedip hayal etsem, bunun duygularima ve ruhuma verecegi eziyeti hayalen ve faraziyen dahi hissetmeye baslarim. Cekecegim bu eziyet, cehennem atesinin bir nevi dumanini solumamdir. Halbuki, Rabbimin ne kadar comert ve merhametli oldugunu ve her zaman benim icin en hayirli iyi olani yarattigini hayal etsem bunun icime doldurdugu huzur, cennet bahcesinin bir nevi kokusunu duymamdir. 

Meryem 71 - İçinizden, oraya (cehennem) uğramayacak hiçbir kimse yoktur. Bu, Rabbin için kesinleşmiş bir hükümdür.

Link to comment
Share on other sites

  • 2 hafta sonra...

bir cok ayetlerin yanlis anlasilmasinin iki sebebi var: birincisi, okunan meallerin Kur'an'in kendisi sanilmasi, ikincisi ise her bir ayetin sonsuz anlam katmanlari oldugunun ihmal edilmesi. 

 

1- Arapça bilmeyenin mealden başka okuyacağı bir şey var mıdır?

2- Sonsuz anlam içerisinden nasıl çıkılabilir?

Link to comment
Share on other sites

1- Arapça bilmeyenin mealden başka okuyacağı bir şey var mıdır?

2- Sonsuz anlam içerisinden nasıl çıkılabilir?

selam, 

esasen alintiladiginiz yazi esas cevabin bir ozetinden ibarettir.  "uzun versiyon" yine alintilanmis mesajta verilen linkte bulunabilir:

http://pan-cck.blogspot.com/2014/04/allah-diledigini-saptirir-ne-demek.html

sordugunuz pek makul her iki sorunun cevabina da bu "uzun versiyon"da deginmistim ve bir kismini yine ayni linkten kopyalayacagim:

(1. soru) 

 Birden fazla dil bilen herkes bilir ki, herhangi bir dilden baskasina, beser kelami bir kitap dahi olsa, cevirilen metin orijinalini yansitmada, tercumanin orijinalinden anlayip da ceviri dilinde ifade edebildikleriyle sinirlidir. Yani tercuman orijinalini yanlis ya da eksik anladiysa, bu, ceviride bir sinirdir. Tercuman dogru anlasa dahi diger dilde kendini ifade edebilme yetisiyle yine sinirlidir, ve dahi cevirilen diller arasinda kelime dagarcigi pek farkli ve cevirilen dilin dagarcigi daha sinirliysa bu da yine kendi icinde bir sinirdir. 

 

Fransizca gibi hem grameri komplex olan, hem de Latince sagolsun kelime dagarcigi pek genis olan bir dil dahi, Arapca ile gramer komplexliginde ya da kelime dagarciginin genisligi ve detayliliginda ve belagat denilen edebi zenginlik yonunde yarisamaz. Kim bilir, Kur'an dilinin Arapca olmasi hikmetlerinden belki biri de budur. 

 

Ana dili Arapca olan kimseler (Araplar) dahi, Kur'an'in zengin kelime dagarcigi ve derin belagati karsisinda acizlesmekte, sozluk ve tefsirlere basvurmak ihtiyaci hissetmektedirler. Bunda Kur'an Arapcasinin 14 asirlik olmasinin etkisi de vardir, gerci Arapca, dil yapisi sesli harflerden ziyade sessiz harfler uzerine kurulmus olmasi nedeniyle, tarih boyunca cok az degismis olmasiyla da diger dillerden ayrilir. Ancak, Araplarin dahi tefsirlere ihtiyac duymalarinin esas sebebi yukarida degindigim ayetlerin sonsuz anlam katmanlarinin olmasiyla iliskilidir. 

 

Nasil ki imanin dereceleri vardir, ilmal yakin aynal yakin (bilir gibi, gorur gibi); oyle de Kur'an'i anlamanin, fakihligin de pek cok dereceleri vardir. Ben Kur'an'i hasa bir Muhammad asm'in bir Imam Ali ra'in anladigi gibi anladigimi asla ve kat'a iddia edemem, etsem pek ukala ve cahil bir yalanci olurum. Bu nedenle, Arapca bilen ya da bilmeyen her mu'min kadin ve erkek uzerine Kur'an'i aciklayan her turlu meal, serh ve tefsiri elimizden gelince calisip Kur'an'i daha iyi anlamaya calismak, hatta Arapcamizi ilerletmek bir gorevdir. Kur'an'i okurken anlamadigimiz ayetler oldugunda, "ben ne cahilim ve anlayisim ne kadar kisitlidir" deyip de bilumum tefsirlerden vs anlamlarini ogrenmek yerine "ben en iyisini bilirim ve (hasa) bu ayetler sacmadir" demek cehaletin insani kufre nasil goturebildiginin en acik ve pek uzucu bir ornegidir. Ve dahi bu nedenle denilmistir ki:

"Gözün siyahı ile beyazı birbirine ne kadar yakınsa, cehalet de küfre o kadar yakındır."

 

Arapca bilmeyip de Ingilizce bilenler icin, Arapca ogrenene degin, Leopold Weiss Muhammad Asad'in tercumesini tavsiye ederim. Onun tercumesinin de notlariyla beraber iyice calisilmasini tavsiye ederim. Kendisi bir haham sulalesinden gelmekte olup Ibranice ve Aramice ve dolayisiyla eski Arapcanin kokenlerini cok iyi derecede bilmektedir. (Her ucu de Sami dil grubundan olan ve birbirlerine Fransizca, Ispanyolca ve Italyanca kadar ya da Turkce ve Azerice kadar yakin diller.) Ingilizce ceviriler icinde benim ve bircoklarinin en takdirini kazanmis bu ceviriye Asad musluman olduktan sonra 17 yilini adamistir. Taberi, Razi gibi klasik tefsirleri cok detayli calistigi ayetlere dustugu notlardaki aciklamalardan bellidir. 

 

Gerci onun notlarini calisirken bazen not delhizine dustugumu sanarim. Birbirine referansli notlari takip ederken bir not icin 5-10 farkli ayetten not okudugum olmustur; bunlarin kontekstlerini birbirlerine baglamaya calisirken Inception'in 4-5 katli ruya icinde ruyalarindan birine girmis gibi kaybolurum. Asad'in cevirisi bu linkten okunabilir: islamicity.com/quransearch/

 

Hem Arapca hem Ingilizce bilmeyenler icin ise maalesef onerebilecegim bir Turkce ceviriye henuz rastlamadim, Turkce cevirileri de pek bilmiyorum. Bildigim kadariyla cevirilere Cumhuriyet doneminde baslandi. Tevhid-i tedrisattan sonra, imam hatip liselerinde ve ilahiyatlarda dahi Arapca ogreten bircoklarinin (dikkatinizi cekerim, ogrencilerden degil hocalardan bahsediyorum) "nasilsin iyi misin"den ote Arapca bir sohbetten aciz olduklarini dusunecek olursak, onlardan Arapca ogrenip de sonra Kur'an'i cevirmeye kalkanlarin cevirdikleri Kur'an nice olur, artik siz dusunun. Ornegin, maalesef Turkce cevirilerde Arapca deyimlerin kelime kelime cevrilmis olmasi gibi hem gulunc hem acikli durumlara pek sik rastlanmaktadir. Turkce deyim ve atasozlerini baska bir dile cevirirseniz ne kadar sacma ve komik oluyorsa, bu her dil icin gecerlidir. Gercekten Asad'in Ingilizce cevirisi gibi kaliteli bir ceviri bilen varsa lutfen beni de haberdar etsin. 

 

Tefsirlere gelince, kanimca 20-21. yuzyillarin en degerli tefsiri Said Nursi'nin Risale-i Nur Kulliyati adi altinda yazmis oldugu kitaplardir. Turkce ve Arapca ceviri ve orijinal versiyonlari ile Ingilizce (ve Fransizca, Urdu, Ispanyolca gibi bir cok baska dil) cevirileri mevcuttur. Medyanin beyinlere sokmak istediginin aksine, Nursi'nin kitaplarini okumak icin gidip Fethullahci ya da Nurcu diye bilinen bir cok cemaatten birine kaydolmak veya dahil olmak zorunlulugu yoktur. Tek yapilmasi gereken iste bu blogu okudugunuz gibi http://www.erisale.com/ (Osmanlicasi/Arapcasi/Farscasi zayif olanlar icin interaktif sozluklu bir site) ya da nur.gen.tr gibi sayfalarindan birine gidip Kur'an'i daha iyi anlamak niyetiyle okumaktan ibarettir. Naturalizm (dogacilik), materyalizm (maddecilik) ve consumerism (tuketicilik) virusleri ile hastalanmis modern nefis, akil, kalp ve ruhlarimiza en ikna edici, en hitap edici tefsir kanimca cagin muceddidi Nursi'nin kitaplaridir. Tavsanin suyunun suyu misali, Kur'an'in mantigini ogreten Risale-i Nur'larin mantigindan esinlenerek hazirlanmis ve iman esaslarini ikna edici sekilde aciklayan, benim de internetten yeni rastgeldigim su videolari da ayrica tavsiye ederim: 

http://www.seyrangah.tv/tum-kategoriler

 

(2. soru) bunu da ayni linkten kopyaliyorum:

 

Bir cok Kur'an ayetinde Kur'an ayetlerinin "mubiin" (apacik, kolay anlasilir, vs) oldugu ifade edilir. Maalesef gordum ki bir cok kisi de bunun tefsirlere ihtiyacimiz olmadigi anlamina geldigini sanirlar. Halbuki Kur'an ayetlerinin her biri birer okyanustur. Kahve fincaniyla gelen okyanus kiyisina, kahve fincani kadar su damlalari alir, bundan lezzet ve memnuniyet duyar. Okyanus kiyisina tankerle gelen de, tanker kadar su damlalari feyz alir okyanustan. Yani, Kur'an'i okuyan en cahil insan dahi, Kur'an'i okudugunda ruhu bundan bir nebze olsun lezzet alir ve akli bir nebze olsun bazi manalari anlar. Ancak anlasilan bu manalarin yanlis olma ihtimali oldugu gibi, ilmiyle amel eden bir alimin anlayacagi manalardan da pek azdir. 

 

***** bundan sonrasini linkten kopyalamiyorum, simdi yaziyorum:

 

Sonsuz anlamlarin olmasinin bir hikmeti ise, Kur'an'daki ayetlerin Arapca dilbilgisine ve Kur'an'in kelimeleri kendi konteksti icinde yukledigi anlamlara uygun oldugu surece Allah'in her bilir kisinin aklina getirdigi anlamlarin dogru olacagidir. Bu cumleyi aciklayacak olursam:

 

Kur'an'in kelime anlamlari klasik Arapca'dan biraz farklidir, bu nedenle "Kur'an Arapcasi (Qur'anic Arabic)" diye ozel sozlukler hazirlanmistir, zira (1) Kur'an'daki kelimelerin anlamlari icin 14 yuzyil once ve ondan daha oncesinde o kelimelerin nasil kullanildigi ve o kelimelerin kokunden gelen diger Ibranice ve eski Arapca kelimelerin anlamlarini da bilmek ve her ikisiyle iliskilendirerek anlam yuklemek gerekir, Ibranice'nin burdaki onemi Allah'in Musa asm'a vahyettigi Tevrat'in dili olmasidir, yani iki vahiy kaynagi da ayni Yazar'dan gelmesidir, bir diger onemi ise Ibranice ve Arapca'nin ayni Semitik dil ailesine mensup olmasidir. (2) Kur'an'in kendine has bir dili vardir, yani Kur'an'da bazi kelimelere kendine ozgun anlamlar yuklenmistir, bir nevi Kur'an kendi ilahi jargonunu olusturmustur diyebiliriz. Bu tip kelimeleri analiz etmek icin hem birinci yontemle dil tarihi baglaminda arastirilir hem de bu kelime ve bu kelimenin kokunden gelen diger tum kelimelerin Kur'an ayetleri icinde nasil kullanildigina bakilir, burdan anlami belirlenir. 

 

"Allah'in her bilir kisinin aklina getirdigi anlam" ifadesinde ise, yukaridaki diger mesajimda da degindigim Kur'an'i okumanin bir baska prensibine referans vardir: (Kur'an tarihi ve baglamsal bir belge degil, her zamanda ve her kisiye bir hidayet kaynagidir.)(Ayetler yalnizca Muhammad asm'a degil Kur'an'i hidayet niyetiyle okuyan herkese vahyolunmustur. Ayet, mesaj, isaret demektir.) Boylece Kur'an'in diline ve dilbilgisine hakim bir kisi. bir Kur'an ayetini okudugu zaman o kisiye bu sonsuz anlam katmanlarindan bazilari vahyolunur. Burda "vahiy" ifadesini yine toplumdaki bazi cahillerin kullandigi sekilde degil de, Kur'an'in kullandigi sekilde anlamaliyiz, yani: 

"bu anlam aklima getirildi"

"bana bu mana vahyolundu"

gibi ifadeler kullanan biri hasa peygamberlik iddiasinda degildir, hic alakasi da yoktur. Burdaki "vahiy" ifadesinin kullanilisini anlamak icin Nahl (Ari) Suresinin su 2 ayetine bakmamiz yeterli olmalidir:

{وَأَوْحَى رَبُّكَ إِلَى النَّحْلِ أَنِ اتَّخِذِي مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتًا وَمِنَ الشَّجَرِ وَمِمَّا يَعْرِشُونَ (16:68) 

ثُمَّ كُلِي مِن كُلِّ الثَّمَرَاتِ فَاسْلُكِي سُبُلَ رَبِّكِ ذُلُلاً يَخْرُجُ مِن بُطُونِهَا شَرَابٌ مُّخْتَلِفٌ أَلْوَانُهُ فِيهِ شِفَاء لِلنَّاسِ إِنَّ فِي ذَلِكَ لآيَةً لِّقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ (16:69)

16:68 (Asad) And [consider how] thy Sustainer has inspired the bee:[77] "Prepare for thyself dwellings in mountains and in trees, and in what [men] may build [for thee by way of hives]; 

16:69 (Asad) and then eat of all manner of fruit, and follow humbly the paths ordained for thee by thy Sustainer." [78] [And lo!] there issues from within these [bees] a fluid of many hues, wherein there is health for man. In all this, behold, there is a message indeed for people who think! 

Note 77 (Quran Ref: 16:68 )

The expression "He has inspired" (awha) is meant to bring out the wonderful quality of the instinct which enables the lowly insect to construct the geometrical masterpiece of a honeycomb out of perfectly-proportioned hexagonal, prismatic wax cells - a structure which is most economical, and therefore most rational, as regards space and material. Together with the subsequently mentioned transmutation, in the bee's body, of plant juices into honey, this provides a striking evidence of "God's ways" manifested in all nature.

Note 78 (Quran Ref: 16:69 )

Lit., "thy Sustainer's paths"

(Ingilizce cevirmen Weiss Asad'in not 77sini cevirmeye calisacagim: 

"Awha" "Vahyetti" ifadesi, basit bir bocegin, bal peteginin bir geometri saheseri olan ve mukemmel bir sekilde orantilanmis altigen ve prizmatik balmumu gozlerini insa edebilmesine vesile olan inanilmaz fitrat (icgudu, sevki tabii) ozelligine dikkat ceker, ki bu bal petekleri en verimli, ve dolayisiyla mekan ve malzeme acisindan en mantikli sekilde yapilmistir. Bununla beraber, bir sonraki ayette bahsedilen, arinin bedeninde bitki ozlerinin bala donusturulmesi, doganin butununde tezahur eden "Allah'in yaratis bicimleri"ne carpici bir delil sunar.)

16:68 (Turkish) Rabbin bal arisina vahyetti: Daglarda, agaçlarda ve onlarin kurduklari çardaklarda kendine evler edin.

16:69 (Turkish) Sonra meyvelerin tümünden ye, böylece Rabbinin sana kolaylastirdigi yollarda yürü-uçuver. Onlarin (bal arilarinin) karinlarindan türlü renklerde serbetler çikar, onda insanlar için bir sifa vardir. Süphesiz düsünen bir topluluk için gerçekten bunda bir ayet (isaret, mesaj) vardir.}

Kur'an'i okuyanin ona ayetlerin anlam okyanusundan bazi damlalarin vahyolunmasi, iste ariya bal yapmasinin vahyolunmasi gibidir.

 

Biraz daha acacak olursam, nasil ki su anki varligim bir sonraki anda varligimi gerektirmez, oyle de her an yeniden var edilmeye muhtacim. Her an yeniden var edildigimize delil ise, evrenin her an bir onceki anlardan tamamen farkli bir sekilde yaratilmasidir. Evrenin varolusundan beri oyle bir an gosteremem ki, su an ile tamamen ayni bir yaratilis varlik bulmus olsun. Ayni sekilde, dogdugumdan beri hic bir gun gosteremem ki, simdiki bedenimle tipatip aynidir. Varligimin bizzat kendisi ve dahi maddi varligim, yani bedenim icin gecerli olan, diger ozelliklerim icin de gecerlidir. Bedenim her an yenilendigi gibi, her an yeni duygular ve yeni dusuncelerle donaniyorum. Nasil ki kolumu kaldirdigimda kolumu kaldiran ben degilim, (kolumuz felc olsa istedigimiz kadar kaldirmaya niyet edelim, beyhude; veyahut kolumuz saglam olup da kaldirabildigimiz zamanlarda kolumda hangi kaslar, kemikler vs ne gibi islemlerden geciyor farkinda bile degilim) kolumu ancak kaldirmaya niyet edebilirim ve fakat kolumu kalkar Yaratan benim Yaraticimdir; ayni sekilde dusuncelerimi ve duygularimi Yaratan da yine tum evrenin Yaraticisidir. Nasil ki kolumu kaldiran Allah ise de, niyet eden benim; aynen oyle de, dusunce ve duygularimi Yaratan Rabbim ise de, o duygu ve dusuncelerin istikametine (yonune) niyet eden yine benim. Zira, nefsimle (egomla) dusunup hissedersem, isyan, kizginlik, nefret, kiskanclik, intikam gibi duygu ve dusuncelere gark olurum; halbuki niyetim kalbimle ve ruhumla ve dahi vicdanimla dusunup hissetmek olsa, o durumda da merhamet, sevgi, affedicilik, ask, teslimiyet gibi duygu ve dusuncelere gark olurum, oldurtulurum. Boylece, varligimin her level'inda (seviyesinde) dusuncelerimden duygularima, sozlerimden davranislarima kadar herseyi bize sunulan 2 yoldan birine gore tercih ederim, ve fakat bunlari var edip vucuda getiren evrenin Yaraticisidir. Bu meselenin daha derinlemesine anlasilmasi icin Kadere iman meselesine basvurulmalidir (alinti yapilan orijinal mesajda bu meseleyi calismak icin kaynak verilmistir). Al-Balad (Sehir) suresinde de denildigi gibi:

{وَهَدَيْنَاهُ النَّجْدَيْنِ (90:10) 

90:10 (Asad) and shown him the two highways [of good and evil]? 

90:10 (Turkish) Biz ona (insana) 'iki yol-iki amaç' gösterdik.}

 

Kur'an'i hidayet niyetiyle okuyan kimseye iste boylece bu olumlu niyetiyle, ilmi (yani ogrenmek icin gosterdigi caba ve kabiliyetleri) nisbetinde, (terbiye eden, egiten) Rabbinden manalar vahyolunur. Yukarida da degindigim gibi, bu manalar Kur'an'in dili ve dilbilgisiyle celismedigi surece, bu manalarin hicbirine, "hayir, ben bu ayeti okudum anladim, su demektir, senin anladigim anlam ayrica anlasilamaz" denemez. Boylece her alim baska baska manalar anlasa da bunlarin her biri o ayeti daha da dunyamizda aydinlatan birer mana olarak alinir, reddedilmez. Aksine, bu farkli anlamlari olabildigince (yukarda bahsettigim gibi) tefsirlerden vs ogrenmeye calisip, bizzat kendimize vahyolunan manalarla sentezleyip, bunlarin tumunun harmanindan yeni yeni manalar da cikartmak mumkun olur ki, bu da Kur'an'i calismanin bir sonu olmadigini, omrumuzu Kur'an'i anlamaya neden adayabilecegimizi Allah'in izniyle aciklar. 

 

Umarim sorulara yeterli cevap verebilmisimdir. Dogrular Allah'tan yanlislar bendendir. (Allahim bize Hakki Hak olarak gosterip, bizi ona ittiba (tabi olup uyarak yasamak) ile riziklandir, batili (yanlis) da batil olarak gosterip, bizi ondan sakinmakla riziklandir) {2:32 (Turkish) Dediler ki: "Sen yücesin, bize ögrettiginden baska bizim hiçbir bilgimiz yok. Gerçekten Sen, her seyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansin."}

Link to comment
Share on other sites

Create an account or sign in to comment

You need to be a member in order to leave a comment

Create an account

Sign up for a new account in our community. It's easy!

Register a new account

Giriş yap

Already have an account? Sign in here.

Sign In Now
×
×
  • Create New...