Jump to content

Hem Laik Hem Müslüman Olunur mu?


freand

Recommended Posts

Hem dindar Hemde Laik Bir develet olmaz.Ama ...

Laik devlet Dindar bir millet tarafından yönetilebilir.

 

Dindar millet Laik bir develet kurabilir..

 

Bir develetin ataist olması Düşünülemez. Aksi taktirde devlette varlığını red eder. Buna delil olarak Raslantıcılık işleyişi diyorum.

 

İslam dininde Hiç bir zaman kafirleri yada dinsizleri boşa öldürün yazma.Dini sağdan soldan duyulanlarla okuyup rasgele yazılmış yazıların arasındaki ayetlerle tartıp LAİKLİKLE DİNDARLIĞI birleştirmeyin.

 

LAik develet ile burda tartışılan konunun hiçbir alakası yoktur.

 

Laik devletin kısa tanımı din ve devlet işlerinin bir birinden ayrılmasıdır.

 

Aslı tam anlamıyla bunu yansıtmaz.

 

Din bir çok yere farklı kurallar koyan geniş bir yapıdır. Develet işleyişi açısından devamlılığını sürdürmek için insan öldürebilen ve hak çiğneyip hak yükseltirebilen bir yapıdır. Din buna müsade etmediği için bu durumda devlet yok olur. Devlet işleyişini sürdürmek zorundadır. Gereğinde bunun için faiz koyabilmeli kişilerin haklarını hiçe sayabilmelidir. Devletin üstündekiler daha yetkili olduklarından emir verbilmektedir ancak din burda devreye buyurmak olarak girer. Bu kezde işleyiş hatası oluşur ve devlet yok olur.Din Cihatı yanlış durumların düzeltilemsi için yaptırırken devlet devamlılığını sağlamak ve toprak kazanmak içinde yapabilir.

 

İşte laiklik Dinle alakası olmayanlara anlatılan yönüyle dinin devletten işlem yönüyle ayrılmasıdır.

 

Başta İslamiyet olmak üzre Hristiyanlık,Musevilik ve Yahudilik ilk esas olarak önce öğren der. Kendisinin bile öğrenilmesine karşı gelmez herşeyi öğrenmemizi ister. Kendimizi korumamızı ister. Kafir olarak tanımlananlar dinin kurallarını değiştiren, dine inanmayan, göz göre göre belli haksızlıklara göz kapatan yada sebep olanlardır. Açıkca görülüyorki bu kendini korumayla kafirlik kavramı arasında bariz çelişki varmış gibi görülür ancak olay okadarda açıktırki bunu sapıtmak isteyenlerde kelimeleri parçalayıp anlatır.

 

Develet kendini korumak için belli kişilerin haklarına elkoyabilir. Bu bir insan için kabul edilmesede dinin kurallarından biride develetinin devamı için haksızlığa boyun eğmeyide etkin kılar. Yani din bir yolla bu haksızlığa hak verir. Ancak bu hak verdiği alan kendini devam ettirmek için uygulanan doğru politika için geçerlidir. Devlet bu hareketiyle kafir olsada Dinsizlik yapmadığı gibi dinlilikte yapmamıştır. Çünkü devlet Din bilmeyen bir işleyişe sahip olduğunda doğru işler.

 

Dindar birilerinin laik bir devleti yönetmesi onları kafir ilan etmez. Çünkü açık seçik bu sadece develetind evamlılığı için şart olan koşullardır.

 

Madem din kavramı devlette olduğunda devlet çökecek O halde neden din(şeriat) kurallı bir devlet düşünmektesiniz.

Şeriat Bir insan gibidir hangi elbiseyi giyerse onun tarzına döner. Şeriat işleyişiyle yeni kurallar üretir. Kuralları var olan sisteme uydurur. Önceden gelen bir yapı olsaydı Var olan yapı (din) şeriate ayak uydurmalıydı. Yani bütünün içindeki çok yapılı şeriat aslında insanların 50-150 yıl içinde ürettiği benzetme kurallardan başka birşey değildir.Bu nedenle din yapısına bürünerek varlığını sürdürmektedir.

 

Şeriatli bir devlet din yapısına bürünerek devam etmeye kalksaydı bu kezde en fazla 200 sene ayakta kalırdır. Şeriat grup ilkesinde sürekli değiştiğinden çığrından çıkan bir kurallar ansiklopedisi olacaktı. Din şeriatle uyuşmuyor şeriat develetle gitmiyor din develeti taban bazında etkilesede işleyişi bakımıdan etkilediğinde devleti yok ediyor.

 

Görülüyorki bu Din ve laiklik veya ŞERİAT ve LAİKLİK sadece belli kuralların değil bütün kuralların işleyişiyle ortaya çıkan bir sorudur. Size yada diğer arkadaşlar 15 cevapla 150 cevapla bunu benim ne anlatmaya gücüm yeter nede sizin dinlemeye sabrınız kalır.

 

Sizin bu başlıkta verdiğiniz soru bana:

 

Hem Rep dinleyip Hemde Metalik dinleyebilirmiyim demeye benziyor ikisi aydırıdır.

 

İnsan ikisinide farklı şekillerde dinler...

Link to comment
Share on other sites

  • Replies 116
  • Oluşturuldu
  • Last Reply

Top Posters In This Topic

Mustafa, yazını okudum kulağa hoş geliyor elbette ama bazı gerçekleri atlamışsın. Hem laiklik yanlısı hem müslüman olunmaz çünkü bu İslam'ın yapısına uygun değildir. Laik develtte yaşayan her müslüman kafir değidir elbette ama şeriatın gelmesindense laikliğin devamını isteyen her müslüman dinden çıkar. Maide suresi bile bu gerçeği anlamak için tek başına yeterlidir. Laik düzende din toplumsal bir dinamik olmaktan çıkarılmış ve kişilerin kendilerinden sorumlu olduğu basit ve masum bir inanç haline getirilmiştir. Dinin tanrı ile kul arasında, zorlamalardan uzak bir ulvi inaç olduğunu söylemek açık gerçekleri reddetmektir. Şeriat İslam'ın ayrılmaz bir parçasıdır. Senin de söylediğin gibi şeriat toplumları çöküşe görütebilir bir ateist olarak buna benim de katıldığımı bilmeni isterim. Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması mümkün değildir, dinler zaten bir nevi devlet yönetim ideolojileridir. İslam açıkça teokratik bir düzeni amaçlar. Kendi tarıları tarafından gönerildiklerine inandıkları, değişmez ve tahrif edilemez gördükleri hükümlerin uygulanması için her şeyi yapmakla yükümlüdür müslümanlar. İslam devletin nasıl yönetileceğiyle ilgili bir sürü hüküm vermiştir, Kuran'ın anayasa olarak, hadislerin yol gösterici olarak değerlendirildiği bir dinin inanırlarının laik ve insanlar tarafından koyulmuş kanunlarla idare edilen bir sistme itaat edeceğini nasıl düşünebilirsin. Kuran ve hadislerdeki recm, kırbaç cezası, kafa keserek öldürmek açık İslam hükümlerdir ve tüm müslümanların bu hükümlere uymalarının farz olduğu da yazılıdır. İslam Türkiye topraklarındaki bir avuç cahil müslüman tarafından yaşanan sevgi inancı değil; cazasıyla, öldülüyle, şeriatıyla, hukukuyla, siyasi ve politik boyutuyla teokratik olan bir sistemin ideolojisidir.Ben söylediklerimin arkasındayım, İslam masum bir inanç değildir. İslam insanlara başkalarının yaşam tarzına müdahale etme hakkı verir. İslam konusunda sayısız araştırma yaptım ve ne dediğimi biliyorum. Türkler müslümana örnek gösterilemez. Gerçek müslümanlar cihad eden gruptur. Laiklik İslam'a uygun değildir.

Laikliğin uygulanması için bazı İslam emirlerinin makaslanması gerekir ki bir müslüman böyle bir şeye neden müsahade etsin?

Laik müslümanlık diye bir şey yoktur, zaten başlangıçta laik devlete saygılı müslüman olunabileceği tezini ortaya atanlar bizdik. Bu teze kendimiz hiçbir zaman inanmadık ama güvenliğimiz için bunu yapmak zorundaydık. Müzik dinlemek bile haramdır İslam'da sen nelerden söz ediyorsun.

Link to comment
Share on other sites

Bu yazıyı da okuyun sayın Mustafa, ateist forumda müslümanlara yazdığım yazı.

 

Ey Türkiye müslümanları,

 

Eleştirilerimize devamlı bunlar Kuran'da cevap verip kıvırıyorsunuz.

Ona bakarsanız, vakit namazlarının kaç rekat olduğu da yazmıyor Kuran'da.

Her seferinde bunlar Kuran'da yok diye kıvırırsanız işiniz zor sizin.

Kuran'da yazmayan şeyleri sünnete ve hadislere göre yapmıyor musunuz?

Linklerini verdiğim İslami siteler de hangi hadislerden alıntı yaptıklarını yazmışlar.

Eğer ola ki onlar haklıysa, ve sen İslami bir hükmü inkar ediyorsan cehennemliksin ona göre.

Yine söylüyorum, bir tarikate, cemaate ve mezhebe bağlı olmak vacibtir. Bu konuda yüzlerce yazı görebilirsin internette.

 

Dolayısıyla bu yaptığın İslamı reforme etme ve bize şirin gösterme çabasından başka bir şey değil.

Recm de, mürtedin katli de, namaz kılmayanların cezalandırılması da İslam'da vardır ve Dünya'daki İslam devletlerinde bu hüküm uygulanıyor.

Mesela İran'da ateist veya agnostik olmanın cezası idamdır, Malezya'da oruç tutmayanları tesbit edip tutuklamakla yükümlü bir oruç polisi vardır.

Kuran'da yer almayan recm de bizzat Muhammed tarafından uygulanmış ve sünnet kabul edilmiştir.

İran, Sudan, Suudi Arabistan, Pakistan ve Afganistan'da dinden çıkmanın cezası ölümdür.

Beni İslam'a hüküm sokmaya çabalamakla mı eleştiriyorsunuz? Afedersin ama neden bunu yapayım?

Katlimi vacib kılan bir yasayı neden İslam'a sokmaya uğraşayım ki?

 

İslam sizin zannettiğiniz o hoşgörü dini değildir, bu konudaki çabalarınız beyhude.

İslam'ın etkilerini araştırmak için gerçek müslümanların olduğu ülkelere bir göz at.

Yukarıda yazdığım hükümler İslam devletleri tarafından harfiyen uygulanıyor.

Bu yasaların İslam'a uygun olmadığını iddia etmek bile idam edilme sebebi.

Siz hala uyuyorsunuzve tatlı rüyalarda dolaşmak hoşunuza gidiyor.

Ama kırıcı da olsa, üzücü de olsa, yıkıcı da olsa gerçekleri söylemek benim görevim.

 

Sen İslamı, ömrünü İslam'a adamış, fıkıh ilmini yutmuş alimlerden daha iyi bileceğini mi sanıyorsun?

Diyorsunuz ya:

İran şii,

S.Arabistan vahhabi,

Pakistan sapkın,

Afganistan yoldan çıkmış

Taliban terörist... ve bunlar İslamı temsil etmez diyorsunuz ya... O zaman kim gerçek müslüman?

 

Kim İslamı gerçek haliyle yaşıyor o zaman? 3 yaşından beri Kuran'ı ana diliyle hatmeden, ilköğretim ve liseyi İslami okullarda okuyan, tüm zamanını ibadetle geçiren Araplar mı?

 

Yoksa, cumadan cumaya camiye gidip, televizyonda izlediklerine ''bunlar İslamı yanlış yorumluyor azizim'' diyen Türk müslümanları mı?

 

Araplara sapkın diyorsun ya. Emin ol onlar da sana sapkın diyor. Bi'dat ehli diyorlar sana. O İslami değil, bu İslami değil, kim İslami o zaman? Sen mi?...

Link to comment
Share on other sites

İnsanlar inanmak istedikleri şeyleri inanırlar.

İnsanın dinlerden özgürleşmesi ve uyanışı içinden gelmelidir birazda.

Müslümanların da inanmak istedikleri için inandıkları aşikar.

Dinin gerçek yüzünü göstermek için neler yapıyoruz neler ama onlar inandıklarına öyle kör bir imanla bağlılar ki sormayın.

Onların düşünclerini ve inançları sorgulamalarının önünü kesen şey cehennem korkusudur, bir an için bu korkudan sıyrılabilmeyi başardıkları ve akıllarını özgür burakmayı başardıkları an gerisi çorap söküğü gibi gelecektir.

İman, zihinsel bir rahatsızlıktır çünkü iman senden varlığını deneyimlemediğin şeylerin varlığından emin olmanı talep eder.

Deneyimlemediğin şeylerin varlığına dair tahmin ortaya atabilirsin ama tahmin dinler için yetersizdir.

Onlar insanın şüphe etmesinin önünü keser, aklı durgunlaştırır.

Dinler insanlara kitlesel beyin yıkamayla kazandırılır, bu bakımdan din bulaşıcı bir akıl hastalığıdır.

İnsanların zihninde yarattıkları Tanrı kavramları başlangıçta masum görünebilir belki. Din ve iman zorunluluğu olmadığı için bireyler Tanrı kavramını sorgulayabilirler, inançlarını zamana ve şartlara göre ayarlayabilirler. Ne zaman ki örgütlü ve iman koşullu kompleks dinler ortaya çıkar işler o zaman değişir.

 

Her insanın kafasında bazı Tanrı figürleri oluşabilir. Bunun nedeni kısmen bilgisizliktir.

Dinlerin ortaya çıkışında bile başlangıçta herkesin kafasındaki Tanrı motifleri farklıdır.

Her kabile, her kavim hatta her birey farklı efsane ve öyküler tasarlar zihninde.

Henüz örgütlü ve iman şartlı bir din olmadığından, kişiler kafalarında oluşturdukları bu yaratıcı Tanrı veya üstün güç kavramını rahatça sorgulayabilir.

Sorgulayabilir ve reddedebilir zira henüz iman denen hastalık yaygınlaşmamıştır.

Kısacası Tanrı fikri başlangıçta masum ve zararsız gibi görünebilir. Herkesin kendi tanrısı vardır ve çeşitlilik normal karşılanır.

 

Ne zaman ki örgütlü ve iman şartlı karmaşık dinler başlar, işte işler o zaman değişir.

İman şartı gelir, sorgulamak yasaklanır, şüphe duyanlar dışlanır.

Dinler herkesin kafasındaki farklı ve zararsız tanrıları yıkarak onları ortak bir yaratıcıya inanmaya zorlar.

Bu durumda insanlar, kendi çıkarımlarını bir kenara bırakarak, başkalarının hayallerine ve öykülerine inanmaya başlarlar.

Artk herkes aynı Tanrılara inanmakta, aynı ritüelleri yapmakta ve aynı efsaneleri yol edinmektedir.

Dinler toplumları ortak hayaller etrafında birleştirir.

 

Dinlerin toplumu kontrol etmek için kullanılabileceğinin fark edilmesi, din üreticilerinde yeni fikirlerin doğuşuna sebep olur.

Artık ölümden korktuğu için savaşa gitmeyenleri kandırmak için cennet, karşı gelenleri cezalndırmak için cehennem kavramları uydurulur.

Cehennem kavramı, hakkını aramak için ayaklanan insanları önlemek ve korkutmak için en uygun yöntem olarak benimsenir.

Cennet ise insanları, içlerinde taşıdığı ölüm korkusundan köken alan ölümsüzlük isteğini doyurtmak için idealdir.

 

İnsanları sizin köleniz yapmak için yapmanız gereken tek şey artık Tanrı'nın sizin arkanızda olduğu ilan etmektir, Tanrı'dan mesajlar aldığını ilan eden peygamberler ortaya çıkarlar.

İnsanları sizin için savaştırmanın en kolay yolu onlara cennet vadetmektir, ölen kişi nasıl olsa dirilip senden hakkını isteyemecektir.

Farklı dinlerde, farklı süreçler gözlenmiş olsa da genel taslak böyledir.

 

İnsanlar bir matrix içinde kandırıldıklarını asla anlamamalıdırlar, gerçekleri söylemek kutsala hakaret kabul edilir.

Gerçekler derhal sansürlenir ne de olsa mühim olan düzenin devamıdır onlara göre.

İşin ilginç tarafı bu sistemi yaratanlar da bir asır sonra sistemin esiri olur ve kendi yalanlarına inanmaya başlarlar.

Rüyada olduğunu farkedip uyananlar ise mürtedin katli ile idam edilir.

Şu anda Hristiyanlıkta uygulanmasa da, onda da apostasy için idam vardır, reform öncesi dönemde idam vardır.

 

İşte işin özeti budur.

Link to comment
Share on other sites

Videoları tek tek izleyeceğim ama savunduğun yada araştırmasını yaptığın şekil bence hatalı.

 

İslamiyette şeriat yoktur. ÇÜnkü islamiyet açıkca bir olun ve ayrışmayın der. şeriat ayrımcık yapar.

Cihat-Gaza yada diğerleri islamiyette geçer bunlar hristiyanlık yahudilik yada diğer dinlerlerdede vardır. ancak KURAN tek temel değildir..

Laiklik ile müslümanlık bir birlerini zıtlaşmaz. Çünkü Laikliğin oluşmasını sağlayan devletin devamlılığı için izin veren dindir.

Bazı kavramlar bazı noktalarda hatalı olarak çevrilir. Mantıken doğruluğu geçerli olsana İşleyişte açık saçık hata üretiği bellidir.

 

Din Mantıkla ilerlemez Mantıkla değerlendirilir.

Devlet Ne şeriatle ilerler nede dinle ilerler Mantıkla ilerler.

İnsan Düşünerek doğruyu bulur ancak düşünmek çevreden gelen bilgiler kadardır.

Bilginin kaynağı mantık olmadığı gibi düşüncedende üretilir Buda bilgi adlı şeyin 1-2-3 yada daha fazla şekle sahip olduğüunu gösterir.

 

Ben kimsenin dinini irdelemem Ateist olabilirsin Ama DİN KİTABINA öğreti gözüyle baktığında o bir okunacak kitap olur. Bu kez kuralları mantığa uydurmaya çalışırsın. Bu Mantıkla dini ilerletmektir. Ancak din matematiksel kavramları içermez Tıpkı aşk gibi Bir şeklin yada bir nesnenin oluşumdada olabilir.

Şeriattaki Hata Burdadır.

Kuranı tek temel olarak ele alan şeriat kuralların sert şekillerini kendi mantığıyla anlatır. Cihat açmak kafa kesmek kavraları kitapta yer alıdığından bu yerleri dahada yontar. Mantıksal bir çerçeveye oturturur. Şeriat mantıklı bir şekilde olur ama keskin sirke küpüne zarar. Din mantıkla ilerlemediğinden şeriat mantıkla ilerler. Bu Son demektir.

 

Dinde yer alan kafa kesmek savaş açmak yada diğerleri bu mantıksallığın hatalı ürünleridir. Yazının bir kısmında kafirler kiatabına el uzatıkların kafasını kes diye yazar ancak Burda açık seçik bir çelişki olduğunu görmek gerekir.

Dini bütün olarak ele alırsak bu kez önce uyar ikna et sonra korkut ve geri püskürt en sonundaysa ona savaş aç ve öldür yazar. Bu şekilde okunduğunda şeriat mantıklı bir biçimde uygulanır. Ancak savaşta bile uyarmak gerektiğini ikna etmek gerektiğini şeriat kabul etmez işte buda SİRKENİN KESKİN YÜZÜDÜR..

Link to comment
Share on other sites

1. videoyu araştırcam o konu hakkında bir bilgi sahibi değilim. Malum evli değilim yada sevgilim yok.

2. video ayrıntıyı abartmaya yönelik bir safsata olmuş.

Dinde geçen kurallara göre insan kendisi için iyi olanları yapmalıdır. Din Müziği haram kılmadı. Din çalgı aletlerinide haram kılmadı. O dönem için yasaklandı.

Bir kişi ömrü boyunca sürekli çalgıcılık yaparak yaşadıysa ve öldüyse o öbür dünyadan tanrı katında hiçbir ibadet hakkını yapmamaış olur.

Ancak kişi hayatını bu yolla kazanıyor ve ibadetini ediyorsa sorun yok. O iş yaptığı için bir nevi ibadette yapmış oluyor. Hatta ibadetini yapmayan bir çalgıcı bile işini doğru yaptığında ibadet yapmış oluyor.

Kadında şarkı söyleyebilir. Ancak sizde katılacaksınız ki bazı şarkıcılar bedeniyle şarkı söylemeyi seçiyor bu geniş bir kitle sahibi yapsada şarkının ömrü 3-5 aylık. İslamiyette kadın şarkı söyleyemez diye ne bir ibare var nede bişi. ( mantıksal ilerleme( şeriatcilik))

Abartılan yerlerden biri çalgıcıların içkiciliğede karıştığı yönündedir. Böyle bir şey ne tamamıyla gerçektir nede gerçek dışıdır. Çalgıcıların bir çoğu içki içiyor diye çalgıyı yasaklamak mantıksal bir şekilde düzene koymaktır. Dervişler ud-ney gibi çalgı aletleri çalmışlar ve bunları yaymışlardır. Din Allaha aşka gelmeyi söyler Aşk ahengin uyuşumudur. Bir kişi aşka gelemk için çalgı kullanıyorsa bu bir günah değildir. Aşk ise allaha aşk olmak zorunda da değildir. Derdinden kurtulmak derdi hafifletmekte bir aşktır.

3. videoda kadınların çarşaf giymesi saçmalığı bir töre yada kültürden ileri gelir.

Dinde kadına heryerini ört demiştir ancak bunuda kadının hür aklına bırakmıştır.Şimdi Hür akla bırakılmış bu kural yasaklama yapsada uyulmadığında dinsizlik olarak karşılanamaz.

Bir kadının göğsü gürülüyor diyede hemen erkekliğinin aklına gelmesi sapkınlıktan başka birşey değildir.

Öncelikle onu uyarmaya hakkın var gibi görülebilir ancak buna ne hakkın var nede bunu açıklamaya hakkın var.

Gizli olan sende saklı kalsın sır tutmayı bil gibi kavramlara sahip olan din kadının açık seçik gezmesinde garip davranıyor gibi görülüyor. İşin aslında mantıklı düşündüğünüzde açık seçik daha ne gizlisi var diye düşünebilirsiniz ama hak ihlalini neden atlayalım. Hak ihlali tümünü çöpe atıyor. Sörsende söyleyemezsin diyor ama çaık seçik görüldü diye sen kadının hakkını çiğniyor onun göz hapsinde kalmasını sağlıyorsun.

4. videoda ise yanlış önerme var.

kız çocuğu ile erkek çocuğu normalde ayrı kalmalı. Bu genel kanı. Ancak atlanılan kısım çocukların neye göre niçin ayrı kaldıklarıdır. o erkek o kadın. Peki ergen olmayan çocuk sex i nasıl bilecek. ergen olduklarını büyükler nasıl bilecek.Anlaşılan o ki sizde görüyorsunuz burdada mantıksal ilerleme (ayrım) yer almakta ve şeriat yine bi ayrımcılıkla karşımıza çıkmakta.Bir madde diğer maddenin kendinden ayrı olduğunu ancak bir başka maddelerin davranışıyla öğrendiğinden bunu daha ilk andan ayırılar. Bunda kültürün etkisi çok büyüktür. Bu Ayrımın dayandırıldığı nokta ise Peygamberin yaptığı yöntemdir. Ancak bu sadece ayrı kalması gerekir demişken keskin sirke araya hemen ayrımcılık koyup olayı abartmıştır..

 

 

Yazı uzun Umarım yormamışımdır..

:)

Link to comment
Share on other sites

Videoların üstündeki iki maklalende belli oranalrda katılıyorum.

Bu farklılığın oluşma nedenini kültür cahillik abartı falan filan gibi etkenler sağlar.

Ancak İslamiyet bir tarikatte yada bir cemaatte üretilmemiş üretilemez kurallardır. Bu onu bağımsız yapar. zaten islamiyet ayrılamyı ayrışmayın demiştir.

 

Ama şunu sana anlatabilirimki islamiyet tam bitmemiş gibi görünen yapıya sahip. Yarım kelimeler, Ser dönüşler, karışık anlamlı yapılar insanın kafasını kurcalamaktadır. İşte bu yapısıda aslında İslamiyetin insanın zihni durumuna göre ayak uydurabilme özelliğinin olduğunu gösterir.

 

Bu özelliği nedeniylede tarikatlerin oluşumu kaçınılmaz olmakta. Tarikati kuranlar yada kitabı okuyanlar kuralları okuyup kuralları mantık süzgeçinden geçirip süzülmüş bilgiyi verir.Buda cahil yada bilgisiz halkın belli yönlere yöneltilebilirlilik özelliğini artırır.

Tıpkı matematikte 2+2=4 kavramının önermeli halinin 3 çıkması gibi kuralları bilenlerin mantıksal zekalarından kaynaklanan yanılsamalardan oluşur ve bu yanılsamalar büyük ayrışmalara neden olur. şii sünni hambeli hanifi ...

 

Bu, Kitabın o dönemdeki insanların zihinsel durumlarından kaynaklandığı kesindir. Şu an bir insana cennette havada uçan araba var desek inandıramayız ama olabilir çünkü madem orası cennet benim düşündüğüm cennette böyle bir yer.:???

 

Afkanistan pakistan iran türkiye yada diğerleri aynı dine aynı tanrıya farklı açılardan inanırlar. Ancak hepsinin ortak özelliği tek bir kitaba ve tek bir tanırıya inanmalarıdır. Bu nedenle diğer mezheplerde tarikatlarda islama inanır ve müslüman kabul edilir.

 

Nazma kurandan anlatılmaz-anlatılamaz namaz bir fiil olduğundan bunu ancak bir kişiden öğrenerek devam ettirebiliriz. Kitap bize ellerini kaldır kollarını indir diye anlatmaz çünkü o kuralları anlatır. Bir anayasa gibi mahkemeye git der ama mahkemede kullanılacak belgeleri belirtmez.

 

Cennet vaadi bir kişinin ölmesi için yeterli olmayan bir yapı olduğu gibi cehennemde korkotuculuğunu yeteri kadar kazanamaz. Bir kişi kendini korumak için savaşır ölür, devletini kormak için ölür, hakkını korumak parasını korumak içinde ölebilir. Bir kişi bile bile günah işler, hırsızlık yapar, sapıklık yapar yada yalan söyler. Anlaşılan cennet cehennem kavramları vaat yada korkuda yeterli değilidir. Din bunları kültürün dışında başka bir yapı olarak bildirir ama bunları bildirirken cennetin vaadini anlatırken cehennemide anlatır. Bir kişi savaştan kaçtığında cehenneme atılır diye yazılabilir( yazmıyor) ama o canını koruduğuğu için affedilmiş olur. Ama devlet bu yapıyı yaparsa yıkılabilir bu nedenle cezalandırmak zorundadır.Gizli öğede ortaya çıkmış olmadımı. Devlete hizmet ettirmek için din bir mal gibi kullanılmış olmadımı.Bu şeriat dir hatta kandırılmış insanlar topluluğudur. İnsan savaşa gitse bile canını korumakla yükümlüyse cennet ve cehennemin o anda bir anlamı yoktur.

 

Şeriat bir keskin sirkedir. Bu sirke kendini develete dayadığında güçlenir kan emen sülük gibi develeti yok etmeye başlar. Şeriat devletten güç almadığında ölür ve 3-5 kişilik gruplar halinde sürekli yeni oluşumlar halinde kendini tekrarlarlar durur.

 

Kuranda cevabı var diye cevap verenlerin çoğu kuranın kurallardan ve önceden yaşanmış olayların oluşturduğu etkilerin kurallarından başka bir yapısı olmadığını bilmez. Hadisler kurana açıklık verir ve tıkanılan yerlerde aklını kullan der. Budurumda bir yerde tıkandın ve aklını kullanarak bir şey yaptın yanlış-doğru bu doğru kabul edilir çünkü kuranda ve hadislerde böyle bir kavram yer almadığından akıl yürüttün.Ama bu yütülen akıl develetin yasaalarıyla uyuşmayabilir...

 

Kuranda şu yada bu yer almaz. Kuran evrenin yaratılışını kaba taslak anlatır. İnsanın oluşumunuda yer yön zman bildirmeden yine kendince kesin bir yapıda anlatır. Kuran bir evren kitabı değildir sadece kuralları bildiren davranış kitabıdır.

 

 

Uzun oldu özür..

Link to comment
Share on other sites

Sayın Mustafa yazılarınızı okudum ve senin müslüman sayılmayacağın kanaatine vardım. Sen, ''ben de müslümanım ama benim inandığım İslam bu değil'' diyenlerdensin. İmanın şartları içinde kitaplara iman,

kitapların içinde de şeriat vardır. Hiçbir müslümanın Allah'ın indirdiği hükümleri kendi koyduğu yasalarla değiştirmeye ne yetkisi ne de hakkı vardır. İslam tarihi konusunda daha fazla araştırma yapmanın gerekli olduğunu düşünüyorum. Biz senin gibi kişileri kendini müslüman sanan deistler olarak tanımlıyoruz. Bu kişiler İslam'ın en muhkem ayetlerinin bile müteşabih olduğunu ve onların uygulanışı ve yorumlanışı üzerinde değişiklik yapabileceklerini ve bunun kendilerini dinden çıkarmayacağını sanırlar. Oysa Türkiye topraklarında zorlama uygulamaları olmadan yaşanan şey İslam değil, İslam benzeri Türk dinidir. Bol bol Kuran oku.

Maide suresini bilmediğini tahmin ediyorum: ''Eğer kim Allah'ın indirdikleriyle hükmetmezse onlar kafirlerdir.'' Burada dinden çıkmamak için her müslümanın şeriatın yani Allah'ın kanununun uygulanışının yanında olması gerektiği aksi takdirde imandan ve dinden çıkılacağı belirtiliyor. Muhammed de recm, zina edeni kırbaçlama, çok eşlilik, ergenliğe girmemiş kızla evlilik dahil olmak üzere her türlü şeriat hükmünü uygulamıştır. Şeriat, ''İslam dini kuralları'' anlamına gelir. Bu hükümleri uygulamak ve uygulatmak her müslümanın görevidir. Cihad İslam'da vardır. Kuran'da ''din yalnızca Allah'ın oluncaya kadar savaşın'' diye bir ayet vardır. ''Müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün'', ''Allah ve resulüne karşı gelenlerin cezası ellerinin ve ayaklarının çaprazlama kesilmesidir.'' de önemli ayetlerdendir. Muhammed bu cezaları harfiyen uygulamıştır. Beni Kureyza kabilesinde 10 yaşından büyük erkeklerin hepsinin kafası kesilmiş ve idam edilmiştir. Kocası öldürülenlerden bir kadını da Muhammed kendine cariye olarak almıştır ve bu olay en güvenilir sahih hadis kitapları olan Küttüb-i Sitte'de bizzat yazılıdır. Sana daha fazla Kuran ve hadis okumanı ve İslam'ı daha fazla tanımanı tavsiye ediyorum sayın Mustafa.

 

Şeriatın, örtünmenin, cihadın ve şariat cezalarının kökenine dair tesbitlerin büyük ölçüde doğrudur, evet bunun kaynağı da Ortadoğu gelenekleridir ama göremediğin bir gerçek var ki Kuran ve İslam'da aslında Ortadoğu kültürünün ve efsanelerinin ortak bir kollektif bilinç halinde kağıda geçirilmiş halidir zaten. Dinler sadece basit ve masum inançlar değildir, onlar bireyin ve toplumun yaşamının her anını denetleyen, savaş ve barış politikalarına, yöneticilerin tutumlarına ve devletlerin yönetimine doğrudan veya dolaylı olarak müdahale eden teokratik siyasi ideolojilerdir.

Dinlerin ortaya çıkışı dinlerin evrimiyle açıklanır. Her din bir öncekinin omuzları üzerinde yükselir ve ortaya çıktığı toplumun kültüründen doğar. İslam'da kanunuyla, kitabıyla, cihadıyla, şeriatıyla bir bütün olup Arap kültürünün özetidir.

 

Bu bakımdan İslam'ı Arap kültürnden soyutlamak içini boşaltarak onu deist bir yapıya büründürmektir. İslam zaten Arap kültürünün bizzat kendisidir. Kuran'daki bir sürü ayet hurmalardan, develerden, çöl kumlarından söz eder, İslam öncesi Arap toplumunun sahip olduğu bir sürü inanç aynen Kuran'da da yazılıdır. İslam'daki ibadetlerin kökeni de yine Güneş kültünden doğan Arap putperestliğine dayanır.

İslam'daki en temel ibadetlerden oruç, hac ve namaz putperestlerde de vardı. Putperestler de Kabe(küp anlamına gelir.)'nin çevresinde 7 tur atar ve tavaf ederlerdi. S'ay ve Vakfe geleneği de cennetten düştüğüne inandıkları Hacer-ül Esved'i de öperlerdi.(Müslümanlar da aynı şeye inanır.) Putperestler Güneş'în doğuşundan batışına kadar oruç tutar ve oruçlarını El-ilah'ın izniyle iftar vaktinde hurma ile açarlardı.

Putperestlerin zerdüştlükten etklilenmiş olanları namaz da kılardı, hatta Kuran'da ''Namazınızı yalnız Allah'a kılın'' diye bir ayet vardır. Putperestler El-Lat, El-Manat ve El-Uzza'ya namaz kılarladı, Kuran'da ise ibadet korunmuş sadece namazın kılındığı tanrı değişmiştir. Namazın diğer pagan tanrılarına değil Allah'a kılınması istenmiştir. Bu da demek oluyor ki yeni bir din yaratma peşinde olan Muhammed aslında eski pagan dininin ibadetleri olan Namaz, Oruç ve Hacı almış ve Kuran'a Sümer mitlerinden köken alan Tevrat isimli Yahudi kitabından alıntılar yapmıştır. Kuran'daki tasvirler eski dünya mitolojilerindeki öykülerle neredeyse tamamen aynıdır. Azhab suresi ise bizzat Muhammed'in cinsel yaşamını anlatır. Her şeye hükmeden bir Tanrının Muhammed'in cinsel yaşamı ve kölesi Zeyd'in karısı Zeyneb'in Muhammedle nikahlanmasıyla ilgili bir ayeti evrensel nitelik taşıdığı iddia edilen bir kitapta ne işi olabilir ki? İslam'daki ibadetler çalıntıdır.

 

İslam yıllarca size yanlış tanıtıldı, laikliğin işlemesi için bu şarttı çünkü.

İslam'ın içini boşaltarak İslam denilen enfensiyon misali dinin etkilerinden bizi kurtardığı için Atatürk'e ne kadar teşekkür etsek azdır.^

İslam Arap Kültürünün kendisidir ve her din gibi insan yapımıdır. Belki bir Tanrıya inanmak ihtiyacı duyabilirsin ama emin ol öyle bir Tanrı varsa bile İslam Tanrı tarafından gönderilmemiş, insanın yüzlerce yıl süren vahşeti ve sınır tanımaz hayal gücü sonunda ortaya çıkmıştır.

Niyetim seni kırmak değil aydınlatmaktır.

Link to comment
Share on other sites

Sayın Musafa, lütfen ama lütfen yazımın tamamını sabırla okuyun tam 1 saat emek harcadım, sadece gerçekleri olduğu gibi göstermek için. Yazımın sonuna ayetler de koydum, o ayetleri de rica etsem okuyun. :)

 

Uzun zamandır İslam ve dinler tarihi araştırmaları yapıyorum ve kaynaklarla konuşurum. Üstteki yazımdan daha önemli bu yazı şu anda yazdığım.

 

 

Sayın Mustafa, evet sizin açık zihinli ve aydınlık bir birey olduğunuzu fark ettiğimden dolayı bunları kaleme alıyorum. İslam dininin aslında nasıl olduğu birçok mezheb ve kültürde tartışma konusu olmuş müslümanlar devamlı birbirini tekfir ederek, kafir ilan ederek katletmeye çalışmış ve bu yolla kendi tanrıları olan Allah'a hizmet ettiklerini düşünmüşlerdir.

 

 

Laiklik ise demokrasinin ve hoşgörünün vazgeçilmezlerindendir. Laik devlet din ve devlet işlerinin büyük oranda ayrıldığı, devletin temel siyasi politikalarının halktan ve bilimsel gerçeklerden köken aldığı tarafsız ve demokratik bir sistemdir. Laik devletle ateist devlet elbette ki farklıdır. Laik devletler dinlerin ve dindarların varlığını kabul eder ve hangi dinden ve inançtan olurlarsa olsun tüm vatandaşlarına eşit şartlarda yaklaşır. Vatandaşın inanç ve inançsızlık özgürlüğü de laik devletin koruması ve güvencesi altındadır. Devlet zaman zaman dinleri sınırlandırma yetkisine sahiptir, eğer kişiler kendi dini vecibelerini yerine getirirken diğer kişilerin özgürlüklerine ve yaşam tarzına müdahale ediyorsa, devlet orada vatandaşlarını dinin olumsuz etkilerinden korur. Laik devlette kanun yapımında doğrudan doğruya insan hakları, halkın kültür ve değerleri baz alınır, bir dinin kurallarının toplumun tümüne dayatılması önlenir.

 

Ateist devlet ise Dünya'da fazla uygulanmamış ve sadece bazı eski komünist dikatatörlüklerde görülen baskıcı ve zorbaca sistemdir. Laik devlette dinlere eşit mesafede yaklaşılırken ateist devlette dinler engellenir ve yasaklanır. Bu tür baskıcı ve despot bir rejimde bir ateist olarak ben bile yaşamak istemem doğrusu. İnançlar her ne kadar mantık dışı da olsa, başkalarının yaşamına müdahale etmemek ve toplumu baskı altına almamak koşuluyla yaşanabilmelidir çünkü. Bu bakımdan insan haklarına en uygun ve saygılı sistem laik sistemdir elbette.

 

Gelgelim laiklik İslam'a uygun mu ve dinlerin amacı nedir? Dinlerin laikliğe ve demokrasiye bakışı nasıldır?

Dinler toplumları ortak hayaller altında birleştiren ve onlara birlikte ve örgütlü hareket eden bir kitelenin önelemez gücünü katan, düşsel ögelerle ve metafizik inançlarla dolu ideolojik sistemlerdir. Dinlerin yapısında şeriatın olup olmadığı tartışmasından evvel, dinlerin inanırlarının o dinin değişmesine nasıl tepki verdiğinden ve dinlerin insanlık tarihi sürecindeki serüveninden söz edelim isterseniz.

 

İslam'da şeriat var mıdır? İslam tam olarak nedir?

 

Şeriat ''İslam dini kuralları'' anlamında kullanılır. Müslümanlar, eğer gerçekten imanın 6 şartına inanıyorlarsa, Allah'ın insanların toplumsal düzenini sağlamak için bir dizi hüküm gönderdiğini kanul etmek mecburiyetindedir. İmanın 6 şartından birisi de kitaplara imandır. Bu kitapların içinde yazanlara inanmak ve bunun vahiy yoluyla geldiğini kabul etmek demektir. İmanın 6 şartının hepsini birden kabul eden ve şüphesiz inanan kişiyi müslüman denir.

 

Müslüman olduğunu söyleyen bir kişi bu şartlardan sadece tek bir tanesini bile inkar ederse dinden çıkar ve kafir olur.

Bu bakımdan tutarlı bir müslüman her hükmü olduğu gibi kabul etmek zorundadır. Kuran, İncil gibi peygamber olarak inanılan kişilerin yaşamlarından veya çeşitli öykülerden söz eden bir kitap değil, doğrudan doğruya insan yaşamını düzenlemeye ve ayarlamaya yönelik bir kitaptır. Az da olsa, İncil, Tevrat, Midraş, Sümer ve Akad tabletlerinde bulunan efsaneleri de içerir.

Nuh Tufanı efsanesi, yaratılış destanı, Habil ve Kabil öyküsü gibi hikayeler de Kuran içeriğinde bulunur. Kuran bunların dışında insanların yaşam tazrına ve devletin nasıl yönetileceğine, ceza hukuna dair bir sürü hüküm içerir. Bu bakımdan Allah'ın kanunlarını uygulamak yerine daha insancıl olan laik ve demokratik hukuku uygularsa, Allah'a karşı gelmiş ve kafir olmuş sayılır. Maide suresiin 44.ayetinde açıkça ''Kim Allah'ın indirdiği hükümlerle hükmetmezse işte onlar kafirlerin ta kendileridir'' yazmaktadır, Kuran'ı kaleme alan kişi ve kişiler bu hükmü unutmamışlardır. Bu hükmün anlamı Allah'ın indirdiği dini kurallarla devlet yönetmeyen dinden çıkar ve kafir olur anlamına gelir. İslam inancına göre kafir olarak ölen kişi ebediyen cehenneme gider ve asla çıkamaz.

 

Şeriatla hükmetmek İslam'ın emridir ve İslam'ın emir ve yasaklarıyla ilgilenen İslami uğraşa fıkıh denir. Şeriat vahşi ve çağdışı bir sistemdir, her türlü değişime ve yeniliğe kapalı, değişmez kuralları olan acımasız bir sistemdir ama İslam'ın da emridir bir bakıma. Türkiye toplumu biz ateistlerin gözünde de müslüman değildir, Tayyip'in sözleri de İslam'ın temel akımı olan ve 4 mezhebi içeren Ehl-i Sünnet itikadına uygundur. Evet, bir müslüman elbette ki laik devletin altında yaşayabilir ama laikliğin devamını isterse kafir olur. Biliyorum konuşmalarım sana dinci ve yobaz konuşması gibi geliyor ama İslam dışıradan tarafsız gözle bakıldığında büyük bir toplumsal sorundur. Sizin laik olmanızdan biz ateistler olarak elbette memnunuz çünkü böylesi bizim için de sizin için de güvenli. Ama malesef üzülerek söylüyorum ki İslam'da şeriat vardır ve insanlara zülmetmeye devam edecektir.

 

Gelelim sizin açıklamalarınıza, açıklamalarınız insan haklarına saygılı ve vicdanının sesini dinleyen bir kişinin sözleri ama inandığınız dine göre bu bile sizin inakrcılıktan cehenneme gitme sebebiniz olabilir. Korkmayın zaten cehennem yok. :)

 

İslam toplumlarında görülen kadına şiddet, ataerkil yapı ve şiddet bizzat İslam'la bağlantılı.

Öncelikle İslam tarihi araştırması yapıldığında görülecektir ki ilk laik müslüman devlet Türkiye'dir.

İslam'da şeriat yoktur demek doğru değildir çünkü Muhammed'in döneminden Osmanlı'ya, İran Devrine kadar tüm müslüman toplumlar şeriatla yönetilmiştir.

 

Sana Kuran'dan ayetler vereceğim.

Lütfen sağ duyuyla yaklaş ve gör Kuran'da neler yazdığını: '''Zina eden kadınla zina eden erkeğin her birine yüz değnek vurun. Eğer Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız Allah'ın dini(ni uygulama)da sizi onlara karşı acıma duygusu tutmasın. Onlara uygulanan cezaya mü'minlerden bir grup da şahit olsun.'''(Nur suresi 2.ayet)

Ne demiş ayet, eğer Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız, zina yapana 100 deynekle acımadan vurun, dövün demiş. Bu hüküm mukkemdir ve şeriatı uygulamayan günaha girer.

 

Başka bir ayet: '''Allah'a ve Resulüne savaş açanlarla yeryüzünde bozgunculuk etmeye koşanların cezaları, ancak öldürülmektir, yahut asılmaktır, çapraz olarak elleriyle ayaklarının kesilmesidir, yahut da bulundukları yerden sürülmeleridir. Bu, onların dünyada uğradıkları horluktur, ahiretteyse pek büyük bir azap vardır onlara.'''(maide suresi 33. ayet)

Ne demiş ayet İslam'a karşı propaganda yapanı işkenceyle öldürün. Görüldüğü gibi Araplar yanılmıyormuş ve şeriat Kuran'da yazılıymış.

 

Başka bir ayet: ''' Haram aylar çıkınca müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün; onları yakalayın, onları hapsedin ve onları her gözetleme yerinde oturup bekleyin. Eğer tevbe eder, namazı dosdoğru kılar, zekâtı da verirlerse artık yollarını serbest bırakın. Allah yarlığayan, esirgeyendir.''' (Tevbe suresi 5.ayet)

Diyor ki müşrikleri hemen öldürün, eğer namaz kılarlar ise serbest bırakın. Yani ölüm tehtidiyle zorla namaz kıldırma var. Ve bu senin harfiyen iman etmek zorunda olduğun kitapta yazılı.

 

En can alıcı ayet: '''Erkekler, kadınlardan üstündür, çünkü Allah onları bir çok şeylerde kadınlardan üstün etmiştir, çünkü onlar, kadınları, mallarıyla geçindirirler, doyururlar; iyi kadınlar da itaatli olurlar ve Allah, onların hakkını nasıl korumuşsa onlar da, kocaları yanlarında olmasa bile, iffetlerini korurlar. Kadınlarınızın serkeşliğinden korkunca onlara öğüt verin, onları yatakta yalnız bırakın, bununla da yola gelmezlerse dövün. Fakat itaat ettikleri takdîrde de aleyhlerine bir sebep araştırmayın, şüphe yok ki Allah çok yüce ve büyüktür.'''

(Nisa suresi 34.ayet)

Kadının kocasına itaat etmesi gerektiğinden aksi takdirde kocasının onu son çare olarak dahi olsa dövebileceğinden söz edilmiş. Kadına şiddet bile bazen serbest Kuran'da.

 

Cihad'ın kökeni : ''''Ey Peygamber! Müminleri savaşa teşvik et. Eğer sizden sabırlı yirmi kişi bulunursa, iki yüze (kâfire) galip gelirler. Eğer sizden yüz kişi olursa, kâfir olanlardan bin kişiye galip gelirler. Çünkü onlar anlamayan bir topluluktur.''''

 

Görüldüğü gibi sevgili dostum ülkemizdeki birçok müslümanın Arap adetidir, İslam'da yeri yoktur dediği şeylerin kökeni bizzat İslammış.

Nelere inandığızı bir kez daha düşünün sevgili Mustafa çünkü tutarlılık bunu gerektirir.

İslam maselef akıl dini değil, dinler akla dayanmaz kör inanca dayanır.

Eğer bir yaratıcı olduğuna inanıyorsanız da İslam ve Kuran'ın onun tarafından gönderilmediğinden emin olabilirsiniz.

Namaz, oruç, hac gibi ibadetler putperest ibadetleridir ve yeni din yaratan Muhammed ve arkadaşları da aynen bu ibadetleri İslam'a geçirmiştir.

 

Şimdilik zamanım kalmadı, eğer isterseniz İslam dininin gerçekte nasıl başladığından da bahsedebilirim başka bir zaman.

 

Umarım size özel emekle yazdığım bu makalemin tamamını okumuşsunuzdur.

Saygılar, sevgiler...

Link to comment
Share on other sites

Yazımın bir noktasında şunu yazmıştım.

Kuranı bilen kişiler kendi mantıksallıklarıyla kurana bazı öğerler eklemişlerdir.Bu mantıksal olsa dahi kuran direk kurallar içerir ve tanrıya yönelimi anlatır.

 

Kuranda sözü edilen ayetleri birleştirip bir şeriat kurabiliriz ama bu o kitabın bir şeriat içerdiği anlamına gelmez. Çünkü kuran şeriati emretmez.

 

Size katıldığım yerlerin başında arap kültürü yada yaşanılan coğrafya etkisi yer almakta. Ancak Dinin çıktığı zamanla ele alınmış bir kitap uzayda yürüyen insanlardan basedemez. Cenneti anlatırken şelaleleri anlatır cehennemi ateşe benzetir.Allah (tanrı) bunları insanların anlaması için bazı yapılara benzetmiştir.

 

Örneğin( bu yazımda sizin bana soracağınız çok soru çıkabilir)

 

Putperesliğin ibadet tipinin islamiyettede yer almasının nedeni allahın insanlara yaptıkları hareketleri değiştirmedende ibadet şansı vermesini sağlamıştır. Namaz geçmiş tüm dinlerde vardı ve hiç yok olmamıştı sadece şekli değişmekteydi. İnsan zamanla namazın şeklini yere çökmerek aciz olduğunu göstererek bildirmekteydi.Bu şekli Allah hiç değiştirmeden kabullendi ve insana bu şekli benim karşımda bana yap demiş oldu.

 

....Farklı örneklerde elbet bulunmakta.

 

Ancak kuranda geçen bazı ayetlerin anlaşılması zordur. Çünkü bu ayetler (yada kurallar) çoğunlukla 1 den fazla ayetin birleştirilmesiyle anlaşılabilir.

 

tevbe sureside bu tür surelerdendir. Ozamanki koşullarda acımasızlığını katilliğini gösteren putpereslere karşı imanda saldırı emri verilmiştir.

tevbe suresi 8. Nasıl olabilir ki! Onlar size galip gelselerdi, sizin hakkınızda ne ahit, ne de antlaşma gözetirlerdi. Onlar ağızlarıyla sizi razı ediyorlar, halbuki kalpleri (buna) karşı çıkıyor. Çünkü onların çoğu yoldan çıkmışlardır.

 

Erkekleri kadınlardan üstün kılan öğenin arap kültürü olduğunu Din adamları kabul etmektedir.Ancak burda yine bulunan devrin etkisi görülmektedir. Ozamanda erkekler çalışmakta ve bu nedenle çalıştıklarından daha üstün görülmektedir.(soru sorabileceğin bir yer çünkü basit bir anlatımla anlattım bu konu biraz derin.) Kuran yola gelmezlerse dövebilirsin demektedir. Ancak bunun yapılmaması halinde bir ceza bildirmemektedir.İşte şeriat garipliği ise burda dır.Şeriat hak çiğner ancak bunu kitaba uydururken keskin yerleri daha keskin yapar ve kendi mantığını ortaya atar.

 

zina konusuna gelince bu açık seçik bir sure ki insanı hayvandan ayırır. Helal kılınan yada tam anlamıyla anlaşılan kişiyle birlikte olun der.

Bir kişi her geçe başka kadınlarla kalırsa bu hem kadınlar açısından sokak ortası havansal istelenmeye neden olabilir hemde erkek açısından yolda yürümek bir yana normal bir konuşamda bile bir et parçasına tamaatin fazlasıyla çok olduğunu gösterir.

Bir nevi caydırıcılık için konulmuştur. Burdada haram işlemi sadece zina yapanlara ve yapmaya teşvk edenlere verilmiştir. Açıkca görülüyorki zina yapmak suç olsada cezayı yapıp yapmamak insanların akli iradelerine bırakılmıştır..

 

Kuran ayetleri Peygamberin ölümünden sonra toplanılmıştır. Bu nedenle her nekadar salt özellikte olsada Ne yazıkki belli oranda insan mantığı bu kitaba işlenmiştir. Bunların tespiti ise şeriat cemaat tarikat tekke .... gibi yapılarcada dahada karmaşıklaşmaktadır.

 

Kuran kimseye direk saldırın öldürün dememiş uyarın ve sırasına göre uygulayın care kalmadığında saldırın demiştir. Ancak cahil insanın çare üretme mantığı nekadarsa bu saldırı miktarıda okadar erken olmakta.

 

Kuranın allahın sözü olduğuna inanıyorum ama bunu okuyan ve yazıya döken insanın mantığını buraya karıştırmasıyla anlamlardaki karışıklıkların artmasının önüne geçilemeyecek. Çünkü insan bunu direk allah okumadıkca kitabın tamamını anlamadıkca parça parça ayetelerden hatta cümlelerden birşeyler çıkaracaktır.

 

Deist değilim Ama kendimi okadarda dindar görmem. Namaz kılmak farz(zorunlu) ancak bunu kılmamak ta elinde. Allahın varlığına inanan bir kişi ona karşı gelmediğinde bile cennete girebilir diye bildirilmiştir.

 

Yani şeriatlardaki gibi bir zorlayıcılık hiç olmamıştır. Bunu uyduran insandır.

 

Ama dediğim gibi Sayın freand Sizlerinde söylediğiniz bazı yerelere katılmaktayım. Ancak Kuranın ilk emri ve kesin emri olan OKU emrini uygulayan biriyim. Bu nedenle hem araştırır hemde dini değiştirmeden sorgularım.

 

:)

Link to comment
Share on other sites

Daha önce söylediğim gibi zaten bu konuları uzun zamandır araştırıyorum ve Kuran'ın Muhammed öldükten yıllar sonra kitap haline getirildiğini elbette biliyorum.

Ama anlamıyorsunuz hala Mustafa, bu söylediklerini neye dayanarak söylüyorsunuz?

Ben yalış görmüyorsam siz resmen insanlar Kuran'a hüküm eklemişler dediniz!.

Bu sözleriniz dinden çıkma ve kafir olma sebebidir, bilmem farkında mısınız?

Bana yazdıklarınız tamamen kendi mantık ve bilgilerinizle ulaştığınız çıkarımlar.

 

Dinde ise kişilerin çıkarımlarına yer yoktur, Arapları İslam'ı yanlış yorumlamakla itham ettiniz, bunu neye dayanarak yapıyorsunuz?

Kaynağınız nedir? Ayetler? Hadisler? Hayır bunlardan değil, insan haklarından söz ediyorsunuz bana. Oysa din bu değildir ki.

Araplar dediğiniz adamlar bütün zamanlarını ibadetle geçiren, Kuran ve hadisleri harfiyen uygulayan kişilerdir.

Siz ise televizyonda izelediklerine ''bu Araplar da İslam'ı yanlış yorumluyor azizim'' diyenlerden olmalınız.

Araplar da sizin bırakın İslam'ı yanlış yorumlamayı, dinden çıktığınızı düşünüyor ve bunu sağlam kaynaklara dayandırırarak yapıyor.

İslam kültü, inancıyla, emriyle, yasağıyla, cihadıyla, örtünmesiyle, şeriatıyla ve teokrarsisiyle bir bütündür ve şu ana kadar konuştuğum müslümanların neredeyse hepsi bu gerçeği kabul ediyor.

 

Bunu sadece onlar değil, tüm batılı İslam araştırmacıları da kabul ediyor, sen müslümansan Kuran'da yazılanların doğru ve adil olduğunu kabul etmek zorundasın.

Siz ise gözüme baka baka hem Kuran tahrif edilmiştir diyorsunuz, hem de müslümanım diyorsunuz. Bu işler bu kadar basit değil, tutarlı olun lütfen.

Bu sözleriniz bile sizi imandan çıkarıyor, Türkiye'de gerçek müslüman oranı %20 lerdedir.

Kuran'ın değişmezliği Kuran'da yazılıdır. Kuran'ın değiştirildiğini ben kabul edebilirim ama siz bir müslüman olarak kabul edemezsiniz çünkü bu dinden çıkarır.

 

Sadece İslam değil, dinler tarihi, dinlerin kökeni ve din sosyolojisiyle ilgili de araştırmalar yapıyorum.

Daha uzun bir yazı yazmıştım, dinlerin kökeni, başlangıcı, ortaya çıkış sebepleri, işlevleri, amaçları gibi şeylerden de bahsetmiştim ama yanımdaki adam yanlışlıkla bilgisayarımı resetledi.

Dünya üzerindeki biz hariç bütün müslüman ülkeler şeriat hükümlerini aynen Muhammed'in zamanındaki gibi birebir uyguluyor, laik olan sadece biz varız.

Şimdi sen neye dayanarak 1 milyar müslümanın yanıldığını ve bir tek Türklerin İslam'ı doğru anladığını iddia edebiliyorsun?

Referansın kim? İlköğretim din kültürü ve ahlak bilgisi kitapları mı? Kaldı ki yobaz hocalar dediğiniz gerçek müslümanlar bütün İslami ilimleri yalayıp yutmuş kişiler.

Türkler ise Kuran okumadan Kuran'a inandığını söyleyen, bayramdan bayrama namaza giden tipler, şimdi söyle kim daha iyi tanır İslam'ı?

 

 

Ateist forumda birkaç hafta önce laik müslüman arkaşımla yaptığım tartışmayı yazmıştım ve onun linki veriyorum.

 

Link burada: Buraya Tıkla

 

Siz de en kısa zamanda ateist foruma üye olun.

Asıl forum orası, burası yan kuruluş, o yüzden burası tenha bir forum.

Ateistforum ise tıklım tıklım. www.ateistforum.org

Link to comment
Share on other sites

Söylediklerimin sonuna kadar arkasındayım, yeni Türkiye cumhuriyetinin amaçlarından bir tanesi de İslam'ı değiştirmekti ve başardık.

Bu arada Atatürk de bizdendi, yani dinsizdi.

''Benim bir dinim yok ve bütün dinlerin denizin dibini boylamasını istiyorum''

''Bizim devlet idaresindeki ana programımız, chp programıdır. bunun kapsadığı prensipler, idarede ve siyasette bizi aydınlatıcı ana hatlardır. Fakat bu prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların dogmalarıyla asla bir tutmamalıdır.''

''Türkler Arapların dinini kabul etmeden evvel de büyük millet idi.Arap dinini kabul ettikten sonra,bu din,ne Arapların, ne aynı dinde bulunan Acemlerin ve ne de Mısırlıların ve sairenin Türklerle birleşip bir millet teşkil etmelerine hiçbir tesir etmedi.Bilakis,Türk milletinin milli rabıtalarını gevşetti; milli hislerini, milli heyecanlarını uyuşturdu. Bu pek tabii idi.Çünkü, Muhammed'in kurduğu dinin gayesi, bütün milliyetlerin fevkinde şamil bir Arap milliyeti siyasetine müncer oluyordu.Bu Arap fikri,Ümmet kelimesi ile ifade olundu.Muhammedin dinini kabul edenler,kendilerini unutmağa, hayatlarını Allah kelimesinin , her yerde yükseltilmesine hasretmeğe mecburdular''

 

Gördüğünüz gibi Atatürk de müslüman değildi, bu yazıları uzun yıllar sansürlendi.

Atatürk İslam dininin yok edilmesinin onun dejenere edilmesinden geçtiğinin farkındaydı ve laikleşme çalışmalarını başlattı.

Öncelikle Hristiyanlığı ve deizmi andıran laik bir İslam yaratılması gerekiyordu ve bunun yolunda cumhuriyetimizin inkılabları yapıldı.

Türkiye'de herkes kafasına göre bir İslam yaşıyor, mahalleden televizyondan duyma, yeniliklere açık bir İslam bu.

Ama başlangıçtan beri amaçlanan şey de buydu zaten, bu yolla dinin kendisi yok edilemeyecekse bile olumsuz etkileri ortadan kalkacaktı.

Demokratik, barışçıl, özgürlükçü ve refah seviyesi yüksek bir toplum yaratmak için İslam denilen kültün zayıflatılması gerekiyordu.

 

Bakın ben sadece İslam değil, amatör bir dinler tarihi ve sosyolojisi araştırmacısıyım.

Asıl forum olan ateistforumda çok sayıda uzun makale de yazdım, Allah inancının nasıl başlağından tutun da, ''Allah'' kelimesinin etimolojik kökenine kadar. Allah kelimesinin nasıl başladığını anlatmaya şu anda maselef vaktim yok.

 

Ateist forumda birkaç hafta önce laik müslüman arkaşımla yaptığım tartışmayı yazmıştım ve onun linki veriyorum.

 

Link burada: Buraya Tıkla

 

Siz de en kısa zamanda ateist foruma üye olun.

Asıl forum orası, burası yan kuruluş, o yüzden burası tenha bir forum.

Ateistforum ise tıklım tıklım. www.ateistforum.org

Link to comment
Share on other sites

Sayın Mustafa, yeni bir karar verdim. Sizi olduğunuz gibi kabul edeceğim.

Sakın yanlış anlamayın, benim kimseyi incitmek gibi bir görevim yok.

Benim tek amacım gerçekleri göstermektir.

Madem a-gnostik teist ile deist arası bir kişi olarak kendinizi müslüman olarak tanımlamakta ısrarcısınız bunda sonuna kadar özgürsünüz.

 

Atatürk'ün yukarıda alıntıladığım sözleri gerçektir, araştırarak da bu sonuca ulaşabilirsiniz.

 

Sizi asıl forumumuz olan ateist foruma davet ediyorum. Orada, dindarı, şeriatçısı, deisti, agnostiki, ateisti her türden insan var.

Burası gibi kuş uçmaz kervan geçmez bir forum değil, gayet kalabalık ve cıvıl cıvıl bir forum.

Bizim de amacımız farklı düşünen ve değişik akımların peşinden kendi akıl ve iradelerini kullanarak giden insanlar yaratmaktır.

İslam'ın aslında nasıl olduğu konusundaki tartışmalara katılın.

Orada İslam'da şeriatın olduğu gerçeğini kabul eden çok sayıda dindar müslüman da var.

 

Eğer haklı olduğunuzu düşünüyorsanız forumumuza üye olun ve ateist forumun tek laik müslüman temsilcisi olarak gelin.

Bizim de uzun zamandır laik müslüman arayışımız vardı.

Sahip olduğunuz iyi hatabet yeteneğini de kullanarak bir sürü kişiyle iletişime geçebilirsiniz.

Foruma üyelik başvurusu yaptıktan 12-24 saat sonra yazma yetkisi alıyorsunuz.

Benim orada da nick name'im Freand, siz de aynı nikle üye olun.

 

Link vereyim, bir göz atın: Bu kırmızı yazıya mutlaka tıklayın

 

Sizi ateistforumda da yazarken görmek dileğiyle... :)

Link to comment
Share on other sites

Create an account or sign in to comment

You need to be a member in order to leave a comment

Create an account

Sign up for a new account in our community. It's easy!

Register a new account

Giriş yap

Already have an account? Sign in here.

Sign In Now



×
×
  • Create New...