alpinçayırı

İşte, İsa'nın tanrılaştırılmasının sebebi de budur: Gerildiği çarmıhın üzerindeki Latince İNRİ yazısının İbranice karşılığının tesadüfi bir şekilde YHWH olması ve İsa'nın ölümünden sonra Romalılar tarafından bastırılan üç büyük Yahudi isyanından sonra Hıristiyanlığın bir Yahudi mezhebi olmaktan çıkıp Mitraizmle sentezlenerek İznik Konsili'nden beri günümüzdeki teslisçi haline gelmesi süreci...

54 farz, 32 farza göre daha detaylı olup şu maddeleri içerir: Allah Teâlâ’yı zikretmek, Helâlinden kazanıp, yemek içmek, Abdest almak, Beş vakit namaz kılmak, Cünüplükten yıkanmak, Kişinin rızkına Allâh’ın kefil olduğunu bilmek, Helâlden temiz elbise giymek, Allâh’a tevekkül etmek, Kanaat etmek, Nimete karşı şükretmek, Allah’tan gelen kazâya râzı olmak., Allah’tan gelen belâya sabretmek, Günahlardan tevbe etmek, İhlâsla Allâh’a ibadet etmek, Şeytanı düşman bilmek, Kur’ân-ı Kerîm’i kesin delil kabul etmek, Ölümü hak bilmek, Allâh’ın sevdiğini sevip, sevmediğinden uzak durmak, Ana-babaya iyilik etmek, İyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak, Akrabayı ziyaret etmek, Emânete hiyanet etmemek, Hacca gitmek, Allâh’a ve Peygamberine itaat etmek, Günahlardan kaçıp Allâh’a sığınmak, Müslüman idarecilere itaat etmek, Âleme ibret gözü ile bakmak, Tefekkür etmek, düşünmek, Dili kötü sözlerden korumak, Oruç tutmak, Kimse ile alay etmemek, Harama bakmamak, Sözünde doğru olmak, Kulağı, yasak şeyleri dinlemekten alıkoymak, İlim öğrenmek, Ölçü ve tartıyı doğru yapmak, Allâh’ın azabından korkmak, Allah uğrunda cihad etmek, Allâh’ın rahmetinden ümit kesmemek, Nefsin arzularına uymamak, Allah yolunda yemek yedirmek, Yetecek kadar rızık kazanmak, Zekâtı vermek ve fakirlere yardım etmek, Hayız ve nifas hâllerinde zevceye yaklaşmamak, Bütün günahlardan kalbi arındırmak, Kendini büyük görmemek, Büluğa ermemiş yetimin malını korumak, Livâtadan (cinsî sapıklıktan) sakınmak, Beş vakit namaza devam etmek, Haksız yere kimsenin malını yememek, Allâh’a eş koşmamak, Zinâdan sakınmak, İçki içmemek, Yalan yere yemin etmemek ve yalan konuşmamak.

İslam'ın farzları, iki tür olup 32 farz ve 54 farz olmak üzere yerine göre değişiklik gösterir. 32 farz, namazda; 54 farz ise Müslümanların toplumsal hayatındadır. 32 farz şunlardır: İmanın şartları, toplamda 6 tane olup şunlardır: Allah'ın varlığına ve birliğine inanma, Allah'ın meleklerine inanma, Allah'ın peygamberlerine inanma, Allah'ın kitaplarına inanma, Ahiret gününe inanma, Kaza-kaderin ve hayır-şerrin Allah'tan geldiğine inanma İslam'ın şartları, toplamda 5 tane olup şunlardır: Kelime-i Şehadet getirmek, Namaz kılmak, Oruç tutmak, Zekat vermek, Hacca gitmek Namazın farzları, toplamda 12 tane olup şunlardır: Hadesten tahâret, Necâsetten tahâret, Setr-i Avret, İstikbâl-i Kıble, Vakit, Niyet, İftitah Tekbiri, Kıyam, Kıraat, Rükû, Secde, Ka'de-i ahîre Abdestin farzları, toplamda 4 tane olup şunlardır: Ellerini dirsekleriyle beraber yıkamak, Yüzünü yıkamak, Başının dörtte birini meshetmek, Ayaklarını topuklarıyla beraber yıkamak Guslün farzları, toplamda 3 tane olup şunlardır: Ağzına su vermek, Burnuna su vermek, Bütün bedenini yıkamak Teyemmümün farzları, toplamda 2 tane olup şunlardır: Niyet etmek, İki elin içini temiz toprağa sürüp, yüzün tamamını mesh etmek ve ardından tekrar elleri temiz toprağa vurarak önce sağ ve sonra sol kolu mesh etmek.

Dünya mitolojilerinde ve çeşitli kültürlerde bakire bir anneden doğan çocuklardır. Bunlar, bakire doğum masalıyla güya kendi kötü durumlarını aklıyorlar. Babasız çocuk doğar mı? Doğmaz. Tarihte bakire olarak doğduğunu iddia edenler gerçekte veled-i zinadan başka bir şey değildir. Antik Mısır'da İsis-Horus, Antik Hindistan'da Devaki-Kişna, Hıristiyanlık'ta Meryem-İsa; bakire doğum masallarının en belirginleridir. İlgili linkler: 1) https://dusunenateist.weebly.com/304sa.html 2)

Bilindiği üzere Türklerin ulusal tanrısı Gök Tengri olup çağ boyunca Tengri anlayışları bulunduğu coğrafyaya göre farklılık göstermiştir. Örneğin Doğu Asya'daki Türkler, Tengri'yi panteist bir varlık olarak algılarken Batı'ya göç eden Türkler ise Yahweh ve Allah gibi Ay Kültü'yle bağlantılı, evrenin dışında ve evreni aşkın hükümdar karakterli soyut bir tek Tanrı olarak algılamıştır. İlgili link:

Golem(גולם); Yahudi mitolojisinde adı geçen, ruhu olmayan ve kilden yapılmış zayıf iradeli canlıdır. Golem; mankurt misali kendisinin kim olduğunu hatırlamayıp efendisine o kadar bağlıdır ki efendisi ne derse onu yapar ve yapana kadar da durmaz. Golem; demir, kaya gibi çeşitli maddelerden de yapılabilir.

Tenrikyō, Japonya'da ortaya çıkmış, Şintoizm'den doğmuş ve Budizm'den etkilenmiş bir dindir. Burada Tenri, eski Türkçe'de Tengri sözcüğüyle aynı kökten gelir ve Tanrı anlamına gelir. Sonuçta Türkçe de Japonca da Altay Dilleri'ndendir. Tenrikyo sözcüğü, etimolojik olarak Tokyo'ya oldukça benzemektedir. İlgili linkler: 1) https://tenrikyo.com/introduction-to-tenrikyo 2) https://britannica.com/topic/Tenrikyo 3) https://laconservancy.org/learn/historic-places/tenrikyo-church/

Ukkaşe bin Mihsan, Muhammed'in emriyle Bizans(Doğu Roma) İmparatorluğu'na karşı seferlere katılan bir sahabeydi. Ukkaşe bin Mihsan'ın mezarı Gaziantep'teki Ukkaşe Türbesi'ndedir. Türkçe'deki Ökkeş adının etimolojik kökeni Arapça'daki Ukkaşe'den gelir. İlgili linkler: 1) https://nurdagi.bel.tr/tarihi-merkezler/detay/hz-ukkase-turbesi/2 2) https://yenisafak.com/foto-galeri/gundem/hz-ukkase-turbesi-nerede-2056931

Cüz(جزء/juz), Arapça'da "bölüm" anlamına gelip Kur'an'ın eşit bölümlerine ayrılmış her bir parçasıdır. Kur'an, toplamda 30 cüzden oluşur.

Tecvid(التجويد/altajwid), kıraat(okuma) ilmi içerisinde yer alan ve Kur'an'ı usulüne uygun okumak demek olan dini bir eylemdir. Kur'an'da tecvid yapılırken cüzlerin ve harekelerin(uzun-kısa harfler) sırasına dikkat edilir.

Kabe-i Zerdüşt(Zerdüşt Kabesi), adı üstünde Zerdüştlüğün Kabe'si olup İran kaynaklarına göre Turanlılar tarafından yıkılmıştır. İşte, Derbent Seddi ve Zülkarneyn efsanelerinin kökeni de buraya dayanır. İran'ın Persepolis şehrinde bulunan Kabe-i Zerdüşt, mimari olarak bir yandan da Süleyman Tapınağı'nı andırmaktadır. İlgili linkler: 1) https://tr.advisor.travel/poi/Kabe-i-Zerdust-12813 2)

Kıraathane; içinde müşterilerin okuması için çeşitli gazete, kitap, dergilerin olduğu temiz döşeli ve büyük mekan demektir. Kıraathanenin etimolojisi, Arapça'da okumak anlamına gelen kıraatten türemiştir. Osmanlı'da kıraathaneler çok yaygındı. Kıraat(تلاوة/tilawa) de Kur'an'ın usulüne göre okunmasıdır yani harekelere dikkat edilmesidir. İslam'daki kıraat ilmi, Kur'an'ın Alak Suresi'nin ilk ayetinden alır: Yaratan Rab'binin adıyla oku!..

Asherah, Filistin Bölgesi'nde yaşayan eski bir Semitik tanrıça olup Baal'in dişisidir ve bir Güneş tanrıçasıdır. Asherah, mitolojide yılanı sembolize eder. Yahweh, kendisini pek fazla sevmez çünkü Yahweh erkektir ve bir Ay tanrısıdır. İslam öncesi inançlarda farklı isimlerle anılan Asherah yani bereket tanrısı, hayat ağacı ile resmedilmiştir. Asherah, etimolojik olarak aşure ile bağlantılıdır. İbranilerin çoktanrıcı olduğu dönemlerde taptığı putlardan birisi de Asherah'tı.

Nisa Suresi 117. ayet; Kur'an'ın 4. suresi ve medeni(Medine Dönemi) bir sure olan Nisa Suresi'nin 117. ayeti olup putperest Arapların tanrıçaları olan Lat, Menat, Uzza'dan bahsedilir. Her ne kadar Nisa, ''kadınlar'' anlamına gelse de gerçekte İslam dini, kadına değer vermez. Bunun da en büyük kanıtı cariyelik olayı ve Nisa Suresi gibi birtakım ayetlerdir. Burada açıkça görüyoruz ki Allah'ın cinsiyeti erkek, Allat'ın cinsiyeti kadın ve buram buram ataerkillik kokuyor. Nisa 117: "Onlar, Allah'ı bırakıp da birtakım dişilere taparlar. Onlar o her türlü hayırla ilişkisi kesilmiş şeytandan başkasına tapmazlar." Diyanet İşleri Yeni Meali Kaynak: https://kuranmeali.com

İslam öncesi Arabistan'da yaygın olan dişi putlar yani tanrıçalar olup orijinal adları şu şekildedir: A(E)l-Lat, A(E)l-Menat-A(E)l-Uzza Bu Arap tanrıçaları, Arap panteonunun baştanrısı Al-(İ)Lah'ın kızlarıydı. Nisa Suresi 117. Ayet'te "Allah'ı bırakıp dişilere tapmayın" denilmesi de bu yüzdendir çünkü Allah erkekken Allat ise dişidir.

Kaparot, Yahudilerin günahlarını tavuğa yükleyip duvara vurduğu dini bir ayindir. Ulan tavuğun ne günahı vardı da böylesine aptalca bir uygulamayı yapıyorsunuz? Gerçekten de din, yaygın bir tür akıl hastalığıdır.

Dinin ne kadar tehlikeli ve gereksiz bir şey olduğunun en büyük kanıtı olduğunu gösteren bir videodur. IŞİD denilen siyah bayraklı dinci teröristlerin masum bir çocuğun beynin yıkamasıyla olan kötü süreçtir çünkü din en tehlikeli uyuşturucudur.. Allah=şeytan İlgili link: 1)

Yadsınamaz acı bir gerçektir. Din, iyi bir insanı kötü davranmaya zorlayan ilahi soygun sistemidir ve çok tehlikelidir. Özellikle kul hakkı da dahil olmak üzere şirk dışındaki bütün günahlara tövbe etmek, insanın ahlakını dejenere; utanma ve vicdan duygusunu yok eder. İşte, Ortadoğu Sami zihniyetinin yol açtığı ahlaki tahribat.

Yadsınamaz acı bir gerçektir. Tarih boyunca da böyle olmuştur: İnsanı dinden dinsizler değil tam tersine din tüccarı sahtekarlar soğutmuştur. Tabi burada özellikle 2000'lerden sonra internetin önceki dönemlere nazaran hızlı yayılması ile birlikte gelen bilgi alışverişini de unutmayalım. Dinsizler sadece dinlerin gizlenen karanlık yönlerini anlatır ve bu kurnaz din tüccarları tarafından kandırılmış safları uyandırmaya çalışır.

2021'de Amerikan Doları, 18 TL'den 12 TL'ye düşünce halay çeken Samsunlu embesil dayıdır. USD, 2002'den 2021'e yükselirken aklınız ve vicdanınız neredeydi ey gösterişçi soytarılar? Gerçi Dolar, şimdi 2024'te daha yüksek. Sözde ekonomist olan sahtekarbaşı da ''ben, ekonomiyi düzelttim'' diye palavralar atıyor. İlgili link:

Kütüb-i Sitte'deki sahih hadislerde geçen bir Arap masalıdır. Güya kütük, Muhammed'in aşkından hüngür hüngür inleyerek ağlıyormuş. ''Kütük Ağlıyordu'' masalını dinleyen kütükler de ağlıyordu Kütükoğlu Nihat... ''Mescid-i Nebevî'de Resûl-i Ekrem Sallallahu Aleyhi Vesellem'in hutbe okurken dayandığı bir kütük vardı. Mescide minber konulduğu (artık Resûlullah hutbesini orada okumaya başladığı) zaman bu kütüğün, doğumu yaklaşmış deve gibi inlediğini duyduk. Bunun üzerine Peygamber Sallallahu Aleyhi Vesellem; minberden indi, elini kütüğün üzerine koyunca sesi kesildi.'' Buhârî, Menâkıb 25 İlgili linkler: 1) https://islamveihsan.com/hurma-kutugunun-aglamasi-hadisi.html 2) https://islamveihsan.com/peygamberimiz-sav-ve-kutuk-hikayesi.html 3) 4) 5)

Harre Çocukları(Evladü'l-Harre) Olayı, İslam'ın gizlenen kirli yönlerinden birisidir. 680 yılında Emevi halifesi Yezid, Muhammed'in torunu Hüseyin'i öldürdükten sonra bazıları hariç herkesi kendine boyun eğdirir. Yezid'e boyun eğmeyenler, Muhammed'in sünnetine uyan Ehlibeyt'idir ve sahabeleridir. Yezid; 683 yılında kendisine biat etmeyen Muhammed'in gerçek takipçilerine savaş açar ve Müslim bin Ukbe liderliğindeki Yezid'in orduları, bunlara tecavüz eder. İşte bu tecavüz sonucu doğan bahtsız çocuklara İslam Şeriatı'nda Harre Çocukları denilir. Arabın dini işte, ne bekliyorsun ki? Peygamber'in gerçek takipçilerine bile böylesi yüz kızartıcı bir vahşeti yapan, kendinde başkasına acır mı? Tabiki de acımaz. İşte IŞİD gibi terör örgütleri de kafir gördüğü kişilere bunları uyguluyor. İlgili linkler: 1) https://islamansiklopedisi.org.tr/harre-savasi#:~:text=Klasik kaynakların bir kısmına göre,'l-Harre” denilmiştir. 2) https://adanatorosgazetesi.net/harre-cocuklari/ 3) https://sorularlaislamiyet.com/kaynak/harra-olayi

Aşağıdan Yusuf Paşam geliyor, 18. ve 19. Yüzyıllar arasında yaşamış bir Türk halk ozanı olan Dadaloğlu'nun bir türküsü olup ilgili türkünün son dizesinde aslı kurttur kurt yavrusu kurt olur cümlesi geçer. Aşağıdan Yusuf Paşam Geliyor türküsünü daha önce Hacı Taşan gibi Cumhuriyet Dönemi'nde yaşamış eski halk ozanları da söylemiştir. İlgili türkünün sözleri: ''Aşağıdan Yusuf Paşam geliyor Düşmanına karşı koyan mert olur Şahin kocasa da vermez avını Aslı kurttur, kurt yavrusu kurt olur Küheylanım yedim yedim yederler Olanca malımı talan ederler Heves güves yaptırdığım odalar Korkarım ki düşman konar yurt olur Der Dadaloğlu'm da göründü dağlar Aşiret kavgasını görenler ağlar Bre, benim öldüğüme gam yemem beyler Korkarım ki zalım düşman üstümüze mert olur'' Dadaloğlu İlgili link:

Samuel(Şemuil), İbranice kökenli bir erkek adı olup Tevrat'ta adı geçen bir peygamberdir. Samuel, İsrailoğulları'nı on iki kabile konfederasyonu şeklindeki derbeder yaşamlarına son verip Benyamin Aşireti'nden Şaul'u İbranilerin başına kıral olarak atamıştır. Samuel; Yahudilik, Hıristiyanlık ve Müslümanlık dinleri tarafından bir peygamber olarak kabul edilir. Samuel-Şaul ilişkisi, tıpkı Natan-Davut ilişkisi gibi İbranilerde peygamberin kıralı atadığı teokrasinin en somut kanıtıdır.

Şaul ben Kiş(שאול בן קיש/she'ul ben kish/Kiş oğlu Şaul), bir İbrani olup İsrail Krallığı'nın ilk kıralıdır. Şaul; Arapça'da Talut, İngilizce'de Saul olarak geçer. Şaul'un yaşamı ve hükümdarlığıyla ilgili hikayeler Tanah'ın Samuel Kitabı'nda yer alır. Şaul'un İsraililerin başına kıral olması, Kur'an-ı Kerim'in ikinci ayeti olan Bakara(İnek) Suresi'nin 246.-251. ayetlerinde geçer. Bakara 246: ''Mûsâ’dan sonra İsrailoğulları'nın ileri gelenlerini görmedin mi (ne yaptılar)? Hani, peygamberlerinden birine, “Bize bir hükümdar gönder de Allah yolunda savaşalım” demişlerdi. O, “Ya üzerinize savaş farz kılındığı halde, savaşmayacak olursanız?” demişti. Onlar, “Yurdumuzdan çıkarılmış, çocuklarımızdan uzaklaştırılmış olduğumuz halde Allah yolunda niye savaşmayalım” diye cevap vermişlerdi. Ama onlara savaş farz kılınınca içlerinden pek azı hariç, yüz çevirdiler. Allah zalimleri hakkıyla bilendir.'' Diyanet İşleri Yeni Meali Bakara 247: ''Peygamberleri onlara, “Allah size Tâlût’u hükümdar olarak gönderdi” dedi. Onlar, “O bizim üzerimize nasıl hükümdar olabilir? Biz hükümdarlığa ondan daha lâyığız. Ona zenginlik de verilmemiştir” dediler. Peygamberleri şöyle dedi: 'Şüphesiz Allah onu sizin üzerinize (hükümdar) seçti, onun bilgisini ve gücünü artırdı. 'Allah mülkünü dilediğine verir. Allah lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.'' Diyanet İşleri Yeni Meali Bakara 248: ''Peygamberleri onlara şöyle dedi: 'Onun hükümdarlığının alameti size o sandığın gelmesidir. Onda Rab'binizden bir güven duygusu ve huzur ile Mûsâ ailesinin, Hârûn ailesinin geriye bıraktığından kalıntılar vardır. Onu melekler taşımaktadır. Eğer inanmış kimselerseniz bunda şüphesiz, sizin için kesin bir delil vardır.'' Diyanet İşleri Yeni Meali Bakara 249: ''Tâlût, ordu ile hareket edince, 'Şüphesiz Allah sizi bir ırmakla imtihan edecektir. Kim ondan içerse benden değildir. Kim onu tatmazsa işte o bendendir. Ancak eliyle bir avuç alan başka.' dedi. İçlerinden pek azı hariç, hepsi ırmaktan içtiler. Tâlût ve onunla beraber iman edenler ırmağı geçince; geride kalanlar, 'Bugün bizim Calut'a ve askerlerine karşı koyacak gücümüz yok.' dediler. Allah'a kavuşacaklarını kesin olarak bilenler (ırmağı geçenler) ise şu cevabı verdiler: 'Allah’ın izniyle büyük bir topluluğa galip gelen nice küçük topluluklar vardır. Allah, sabredenlerle beraberdir.' '' Diyanet İşleri Yeni Meali Bakara 250: ''(Tâlût’un askerleri) Câlût ve askerleriyle karşı karşıya gelince şöyle dediler: 'Ey Rab'bimiz! Üzerimize sabır yağdır, ayaklarımızı sağlam bastır ve şu kâfir kavme karşı bize yardım et.'' Diyanet İşleri Yeni Meali Bakara 251: ''Derken, Allah’ın izniyle onları bozguna uğrattılar. Davud, Câlût’u öldürdü. Allah, Davud'a hükümdarlık ve hikmet verdi ve ona dilediğini öğretti. Eğer Allah'ın; insanların bir kısmıyla diğerlerini savması olmasaydı, yeryüzü bozulurdu. Ancak Allah, bütün âlemlere karşı lütuf sahibidir.'' Diyanet İşleri Yeni Meali Kaynak: https://kuranmeali.com