
aynar
Members-
İçerik sayısı
82 -
Kayıt tarihi
-
Son ziyareti
-
Kazandığı günler
4
İçerik türü
Profiller
Forums
Store
Makaleler
Everything posted by aynar
-
Çok kitap okuyan biri değilim... Daha çok, bilgisayar başında, internet ortamında okuma yapıyorum. Başta Ekşi Sözlük'tekiler olmak üzere internette ilgimi çeken yazıları, yorumları, makaleleri, analizleri, tartışmaları vs. okumaya çalışıyorum. Ayrıca çok hareketli olan ülke gündemini ve dünya gündemini de internetten takip etmeye çalışınca, zaten "basılı kitap" okumaya zaman kalmıyor. En son okumuş olduğum kitaplar, şunlar idi: 1. "Ama Hangi Atatürk" (yazar: Taha Akyol) 2. "Latife Hanım" (yazar: İpek Çalışlar) Tarihe özel bir ilgim olmamasına rağmen, gene de bu 2 kitabı okumaya karar verdim ve keyif alarak da okudum. Gazeteci Taha Akyol, biliyorsunuz, muhafazakar (sağ görüşlü) geçmişi olmasına rağmen bir yanıyla da "liberal" olarak değerlendirilen bir isim... 578 sayfalık bu kitabının ismini, Attila İlhan'ın meşhur "Hangi Atatürk" kitabına cevap verir gibi "Ama Hangi Atatürk" şeklinde koymuş. Oldukça tarafsız bir bakış açısıyla Atatürk'ün eylem ve sözlerini masaya yatırmış ve askeri yönünden ziyade politikacı, diplomat, stratejist yönünü ortaya koymaya çalışmış. Hem Atatürk'ü hem de Cumhuriyetimizin kuruluş yıllarında olan biten hadiseleri ayrıntılarıyla öğrenmek için değerli bir kaynak diyebilirim. Kitabın sonlarında yer alan "Musul... Bir Kaybın Hikâyesi" bölümü, en heyecanla okuduğum kısım oldu. Musul'u İngilizlere kaptırmamak için Türkiye'nin diplomatik olarak hakikaten de çok mücadele ettiğini fakat İngiltere'nin kararlı tutumu ve savaş seçeneğini sürekli öne sürmesi sebebiyle Musul'u neticede kaybettiğimizi öğrendim. "Latife Hanım" kitabı da, merakla okunan ve bol bol tarihi dokümana yer verilen bir kitap... Gazeteci İpek Çalışlar, çok titiz bir çalışma yapmış ve Atatürk'ün 2.5 yıl boyunca evli kalmış olduğu, 8 dil bilen, hukuk tahsiline sahip Latife Hanım'ın hayatıyla ilgili en ayrıntılı biyografik eseri meydana getirmiş. Kitaptan aklımda kalan en ilginç cümle şu oldu: "Latife Hanım, evliliği süresince, kendisinin bir 'cumhurbaşkanı eşi' olduğunu hiç unutmuyordu ama kocasının bir 'cumhurbaşkanı' olduğunu sık sık unutuyordu." (Bu tespiti yapan da, Latife Hanım'ın babası Muammer Bey imiş) Bu 2 araştırma-inceleme kitabının da, "liberal" (yani Atatürkçü olmayan) yazarlarca kaleme alınmış olunduğunu hatırda tutmak gerek tabii... Ben aslında, bilim adamı Carl Sagan'ın bütün kitaplarını okumayı arzu ediyorum. Carl Sagan'ın önemli bir aydın olduğunu biliyorum ama kitaplarını okumaya fırsat bulamadım henüz. Bunu da bir eksiklik olarak görüyorum kendimde... Özellikle de "Tanrı'nın Kapısını Çalan Bilim" ve "Karanlık Bir Dünyada Bilimin Mum Işığı" isimli kitaplarını bir an önce okumam lazım, farkındayım... Şu sayfada, Carl Sagan'ı okumuş olan kişilerin yorumları var: https://1000kitap.com/yazar/carl-sagan
-
Fransa Savunma Bakanı Florence Parly, açıkça "Hiçbir ülke, nükleer gücü olan Rusya ile savaşmak istemiyor" demiş... Putin'in, duymaktan çok hoşlandığı bir açıklama olmuştur bu eminim ki... Fransa Savunma Bakanı Florence Parly'nin açıklamaları: "Ukrayna'nın yanında olduğumuzu tekrarlamak isterim, ancak herkesin, Rusya'ya savaş ilan etmek istemesinin sonuçlarını ölçmesini istiyorum. Bunu hiçbir ülke istemiyor, ABD de reddediyor. Nükleer bir güçle karşı karşıyayız" "Mevcut durum, Rusya'nın Ukrayna'ya savaş ilan ettiği bir durumdur. Soru şu ki, Rusya'ya karşı savaşa girmek istiyor muyuz? Rusya, bir nükleer güçtür. Biz NATO'yuz. Nükleer bir ittifak, istediğimiz bu mu? Nükleer savaş mı başlatmak istiyorsunuz? Nükleer silah, caydırıcı bir silahtır, kullanılması amaçlanan bir silah değildir. Caydırıcılık için her yolu denedik ve denemeye de devam ediyoruz. Rusya'ya savaş ilan etmedik. Bu büyük ve korkunç işgale bir an önce son vermek istiyoruz. Bu kabul edilemez şiddete son vermek için ateşkes sağlamak istiyoruz" https://www.cumhuriyet.com.tr/dunya/fransa-hicbir-ulke-nukleer-gucu-olan-rusya-ile-savasmak-istemiyor-1910958
-
Putin, Ukrayna'nın NATO'ya dahil edilip de Rusya'nın coğrafi olarak tamamen köşeye sıkıştırılmasını kesinlikle istemiyor. Yani bu mesele Ruslar için bir "kırmızı çizgi" meselesi. NATO tarafından yeterince çembere alındıklarını düşünüyorlardı zaten ve ülke güvenliği ve çıkarları için artık Ukrayna'yı Batı'ya "kaptırmamaları", onlar için hayati bir konu... Putin'in devamlı tekrarladığı iddia, NATO'nun Doğu'ya doğru sürekli genişlediği ve askeri altyapısını Rusya sınırına dayandırdığı yönünde... Putin, elindeki nükleer silahlara gerçekten de güveniyor. Daha doğrusu, elindeki nükleer silahların caydırıcı özelliğine, Batı'yı frenleme özelliğine sahip olması durumuna güveniyor. Putin, bir "Ukrayna meselesi" yüzünden NATO'nun Rusya'ya resmen savaş ilan edemeyeceğinden yüzde yüz emin oldu ve harekete geçmeye karar verdi bence. Macron'la görüştükten sonra Putin, "Tabii ki NATO, Rusya'dan çok daha güçlü, farkındayız ama savaş çıkarsa galibi olmaz, herkes bilsin" anlamında konuşmuştu. https://streamable.com/6euaa1 Şu linkte, Putin'in daha uzun açıklamaları yer alıyor. Son paragrafta şöyle diyor: "Dünya hakimiyeti iddiası güdenler, açıkça, karşılığını görmeksizin, ve altını çiziyorum, hiçbir temeli olmaksızın bizi, Rusya’yı düşman ilan ediyorlar. Gerçekten de büyük mali, bilimsel-teknolojik ve askeri olanaklara sahipler. Bunu biliyoruz ve iktisadi sahada bize yönelik devamlı seslendirilen tehditleri de tıpkı bu küstah ve kesintisiz şantaja karşı kendi olanaklarımız gibi objektif şekilde değerlendiriyoruz. Bunları illüzyona kapılmaksızın, son derece realist şekilde değerlendiriyoruz. Askeri sahaya gelince, çağdaş Rusya, SSCB’nin dağılmasından ve onun potansiyelinin önemli bir bölümünün harcanmasından sonra bile, bugün dünyanın en büyük nükleer güçlerinden biridir ve dahası, bir dizi yeni tip silahta da belirgin bir üstünlüğe sahiptir" https://www.cumhuriyet.com.tr/dunya/putinin-saldirilari-baslattigi-aciklamasinin-satir-arasinda-cok-sert-ifadeler-bir-dizi-yeni-tip-silah-1910710
-
Yılmaz Özdil, dünkü "Satranç" başlıklı yazısında güzel bir analiz yapmış... Hem satranç hakkında biraz bilgi vermiş, hem Türkiye'de düşürüldüğü durumu anlatmış hem de Rusya-Ukrayna savaşına konuyu bağlamış... Okumanız tavsiye edilir... https://www.sozcu.com.tr/2022/yazarlar/yilmaz-ozdil/satranc-3-6972590/
-
Satrancı, Muhammed'in amcası, "Allah'ın Aslanı" dedikleri Hamza da çok severmiş ve sık sık oynarmış... Kanıt mı istiyorsunuz? 600'lü yıllarda Mekke'de çekilmiş fotoğrafı bile var! İşte Hamza'nın, tarihe geçen o fotoğrafı: https://img.piri.net/mnresize/900/-/resim/imagecrop/2021/07/12/08/02/resized_4c063-969ff5e79.jpg İşin şakası bir yana, Anthony Quinn (1915-2001) çok hevesli bir satranç oyuncusu imiş. Fotoğraf, 1976 yılında, meşhur Çağrı filminin çekimleri esnasında (film setinde), filmin senaristi H. A. L. Craig'le satranç oynarken çekilmiş... Zaten Anthony Quinn, birçok filminin çekimleri sırasında verilen molalarda satranç oynamayı tercih edermiş...
-
Bugünkü NATO zirvesinden ciddi bir karar çıkmadı... Ukrayna zaten NATO üyesi bir ülke olmadığı için, NATO'nun bir yükümlülüğü de yok. ABD ve Avrupa ülkeleri, sadece birtakım ekonomik yaptırımların uygulanacağından bahsediyorlar. Joe Biden da Rusya'yla silahlı bir çatışmaya girmeyeceklerini deklare etti. Öyle görünüyor ki, Ukrayna öyle veya böyle Rus nüfuzuna (güdümüne) girecek. Rusya yanlısı bir hükümet ülkenin başına getirilecek. Yıllardır Doğu'ya doğru bir genişleme politikası güden NATO, Rusya tarafından bir noktada durdurulmuş olacak. Savaşta bugünkü gelişmeleri NTV özetlemiş: https://www.ntv.com.tr/dunya/rusyanin-ukrayna-saldirisi-2-gunundekievde-patlama-sesleri-duyuluyor,A1ZgZ0z3iUKrbOAMRoJBYg
-
Beyin jimnastiği içeren bir animasyon... Teistlerin "ezeli tanrı" iddiasına ilginç bir bakış açısı getiriyor... Tanrı, ezeli olduğundan ne kadar emin olabilir?? Bir ateist ölüyor ve huzura çıkıyor... Melek, ateistten yana tavır alıyor... Ve egosu şişkin tanrı, hiç beklemediği çok büyük bir sürprizle karşılaşıyor! Peki aslında "bütün tanrıları" insanoğlu yaratmış olmasın sakın???
- 7 yanıt
-
- 3
-
-
-
Ekşi Sözlük'te, "demokrasi" başlığı altında 181 sayfa yorum var. Ben ancak ilk 20 sayfasını okuyabildim. Orada (ilk sayfalarda) birçok güzel ve bana göre isabetli tespitlerin yapıldığını gördüm. Bir kısmını seçip alıntılıyorum: "Demokrasinin sağlığı, rasyonel düşünceye bağlıdır. Rasyonel düşünceyi engelleyen din ve gelenek gibi dogmatik oluşumların hakim olduğu toplumlarda, mahiyetini koruması mümkün değildir." "Demokrasi, tüm kişilerin kendi haklarının sonuna kadar farkında olduğunu varsayan sistem. Örneğin, kendini geliştirmiş, toplum üzerine kafa yormuş birisiyle, en büyük problemi sezon sonundaki hasat miktarı olan çiftçiye birer oy hakkı tanır." "Noam Chomsky'e göre iki türü vardır. İlki, gerçek demokrasidir. Diğeri ise alternatif demokrasi. Gerçek demokrasi; sadece seçme-seçilme özgürlüğü değil, halkın kendi sorunlarının ele alınışında, bu sorunların çözümü doğrultusunda katılımcı olduğu, bilgilendirme araçlarının topluma açık olduğu demokrasidir. Alternatif demokrasi ise halkın kendi sorunlarının çözümüne katılımının engellendiği, halkın 'evcilleştirildiği', halka 'rıza göstermenin' öğretildiği demokrasidir. Bu rıza göstermeyi öğreten de pek tabii ki MEDYADIR." "Genel geçer bir kural olarak, belirli bir topluluk içinde (halk, bir grup öğrenci, bir yarışmaya katılan yarışmacılar vb.) bir kısmının kötü, çoğunun vasat ve yalnız çok az bir kesiminin "çok iyi" olduğu bilinir. Toplum içinde de, bir grup çok kötü insan, oldukça vasat insan ve yalnızca çok az bilgili, aydın kişi vardır. Ve siz bu gruptaki herkese "eşit seçme hakkı" tanırsanız, tabii ki sonuç, çoğunluğu oluşturan vasat grubun seçeceği vasat bir sonuç olacaktır. Demokrasinin getirisi ve gereği budur. Demokrasi, herkesin eşitliğinden ziyade, çoğunluğun üstünlüğüdür." "Demokrasi, temel hak ve özgürlüklerin güvencede olduğu, bir çoğunluk yönetimidir şeklinde tanımlanır. Demokrasinin tanımını sadece "çoğunluk yönetimidir" diyerek yapmak çok yanlıştır hatta kötü niyetli bir "çoğunluk diktatörlüğü" dayatmasıdır. Demokraside en önemli kavram, "bireysel hak ve özgürlükler"dir. Bunlar, çoğunluk da istese kısıtlanamaz ve kaldırılamaz. Demokrasi, çoğunluğun bile temel hak ve özgürlüklere karışamadığı yönetim biçimidir." "İyi eğitim görmemiş ve/veya eğitilse de adam olamayacak bir kısım insanın ve genelde onlarla aynı siyasi görüşleri paylaşan sermaye gruplarının dilediklerini yapmalarını sağlayan ve bu esnada ülkenin beyni konumundaki, olan bitenden haberdar, bilgili, sorgulayan, fikir üreten, iyi para kazanan kesiminin saçını başını yolmasına sebep olan, içinde başlı başına bir masraf kapısı olan seçimi de barındıran sistem." "Türkiye'de demokrasi pratikte şudur: Küçük bir topluluğun, aldıkları kararları, medyayı kullanarak, geniş yığınlara onaylatması... Veya, devleti kontrol eden mekanizmanın, halkı manipüle ederek, kendi çıkarlarına ve işleyiş tarzına uygun bir yönetim veya hükümet "seçtirmesi". "Türkiye'de uygulanmaya çalışılan yönetim şekli. Çoğulculuktan çok, çoğunluğu önemser Türkiye'deki demokrasi. Oysa ki, çoğunluğun zaten güçlü olduğu göz önünde bulundurulmaz. Her konuda Türkiye'nin kendine özgü bir durumu olduğu gibi, demokrasi açısından da bu böyledir. Türkiye'ye özgü demokrasi uygulanır burda. Anayasalar delinir, sözler tutulmaz çünkü bilinir ki kendilerini destekleyen çoğunluk asla kendi gücünün farkında değildir. Çoğulculuğun ise önlemini zaten çoktan almışlardır, çok sesliliği keserek. Aslında demokrasiyi sadece bir yönetim biçimi olarak düşünmek de yanlıştır, insanın olduğu her yerde demokrasi olabilir. Demokrasi ilkesi, içerisinde hoşgörüyü ve uzlaşmayı barındırır."
-
Yahudi asıllı ABD'li ünlü komedyen, stand-upçı Henny Youngman (1906-1998)'in sahnede yaptığı ve benim en çok beğendiğim esprisi şudur: "Adam baş ağrısından yakınıyormuş. Arkadaşı ona "Ben başım ağrıdığında kafamı karımın kalçasına yaslıyorum, 10 dakikada bir şeyim kalmıyor, aynı şeyi sen de dene" demiş. Ertesi gün adam yanına gelince de "Dediğimi uyguladın mı?" diye sormuş. Adam da "Tabii ki uyguladım. Ha bu arada, evinin dekorasyonunu da çok beğendim" cevabını vermiş." Henny Youngman'in en çok bilinen 2 esprisi ise şunlardır: "Bazı kişiler, uzun evliliğimizin sırrını sorarlar. Biz haftada iki kez restorana gideriz. Biraz mum ışığı, akşam yemeği, hafif müzik ve dans.. O Salı günleri gider, ben Cuma..." "Bir ara, ateist olmak istedim, hiç tâtillerinin olmadığını öğrenince vazgeçtim."
-
Kilisenin papazı, pazar ayininde vaaz vermektedir. Birden kapı açılır, köylünün biri dalar içeriye ve bağırır: - Irmak taştı. Köyü su bastı. Sel buraya doğru geliyor!! Bunun üzerine herkes ayini yarıda bırakıp dışarı fırlar. Can pazarı vardır. Papaz ise yerinden kıpırdamaz. Kaçanlardan biri, papazı uyarır: - Papaz efendi, hadi gelsene! Papaz, Tanrı'nın kendisini koruyacağından emindir. Kiliseden çıkmaz. Bir müddet sonra sel kiliseye ulaşır, sular papazın beline kadar çıkar. Papaz, çan kulesinin birinci katına tırmanır. O sırada kiliseye doğru gelen bir tekne görülür. Gelen tekne kiliseye yanaşır. Gelenler işaret ederler ama nafile. Papaz eliyle gidin işareti yapar: - İstemez. Tanrı beni korur! der. Bu arada sular yükselmeye devam eder. Sular yükseldikçe papaz çan kulesine tırmanmaktadır. Kiliseye bir tekne daha yanaşır. Teknedekiler tekrar ısrar ederler: - Atla! Papaz kurtarılacağından emin olduğu için tekrarlar: - Gidin. Tanrı beni korur! der. Papaz kilisede tam boğulmak üzereyken bir helikopter yanaşır, ip merdiveni aşağıya sallarlar, papaza seslenirler. Papaz oralı bile olmaz: - İstemem. Tanrı beni kurtarır! der. Sonunda sular iyice yükselir, çan kulesini de aşar ve papaz boğulur! Hayatını kaybeden papazı, ahiretin kapısında melekler karşılar: - Hoşgeldiniz, buyurun! Papazın yüzü asıktır: - Şimdi, siz beni cennete davet edeceksiniz ama üzgün ve kızgınım. Cennette hiç gözüm yok! Melekler papaza sorarlar: - Hayrola, ne oldu? - Yüce Tanrı'ya çok kırgınım. Ben hep O'na dua ettim. İbadetimi hiç aksatmadım. Beni her türlü felaketten kurtaracağına emindim. Halimi görüyorsunuz. Beni sulara teslim etti, boğuldum! Bu bana yapılır mı? O sırada yukarıdan Tanrı'nın sesi gelir: - O salağa iki tekne, bir helikopter gönderdik, kurtarmak için. Daha başka ne yapacaktık!
-
haci'nın alıntı yaptığı fizikçi John Archibald Wheeler'ın başka özlü sözleri var mı diye bir araştırdım... Yabancı kaynaklarda bulup sonra da Türkçeye çevirebildiğim bazı sözleri şöyle John Archibald Wheeler'ın: "Herhangi bir alanda, en tuhaf şeyi bulun ve onu araştırın." "Eğer gün boyunca tuhaf bir şey bulamamışsanız, pek de dikkate değer bir gün olmamış demektir." "Geçmiş, kayda geçmediği sürece gerçekten geçmiş değildir." "Zaman, her şeyin aynı anda olmasını engelleyen şeydir." ("Zaman, Doğa'nın her şeyin aynı anda olmasını önleme yöntemidir.") "Hiçbir yasanın olmadığı yasası hariç, hiçbir yasa yoktur." "Cevabı öğrenene kadar, asla bir hesap yapmayın." "Bir şeyi öğrenmenin en iyi yolu, onu öğretmek zorunda kalmaktır." ("İnsan ancak öğreterek öğrenebilir") "Üniversitelerde öğrenci bulunmasının esas sebebinin, profesör eğitmek olduğunu hepimiz biliyoruz." "Evrenin ne kadar basit olduğunu, ilk olarak evrenin ne kadar tuhaf olduğunu fark ettiğimizde anlayacağız." "Benim düşüncem, her şeyin basit bir fikre dayanması gerektiğidir. Ve bence bu fikir, sonunda keşfettiğimizde, o kadar çekici, o kadar güzel olacak ki, birbirimize evet nasıl daha farklı olabilirdi diyeceğiz." "Bir teorik fizikçinin işi, mümkün olduğunca hızlı hatalar yapmaktır." ("Bilgi, ancak mümkün olduğunca hızlı hatalar yaparak ilerler.") "Hiçbir fenomen, gözlemlenen bir fenomen olmadıkça, fiziksel bir fenomen değildir." "Sadece fizikle ilgilenen hiçbir fizik teorisi, fiziği asla açıklayamaz. Evreni anlamaya çalışırken, aynı zamanda insanı da anlamaya çalıştığımıza inanıyorum." "Yaşamın başarılamadığı bir evren, başarısız bir evrendir. İçinde yaşam olmayacak şekilde kurulan bir evren, ilk planda var sayılamaz."
-
Artık yaşamadığını, hayatta olmadığını öğrendiğim "haci" nikli forum üyesi, 2011 yılında bu başlığa, en sevdiği sözü yazmış. Fakat sözün sadece İngilizcesini yazmış, Türkçesini yazmamış... Ben de merak ettim, baktım, haci'nın en sevdiği sözün Türkçesi meğer şuymuş: "Cehalet deniziyle çevrili bir bilgi adasında yaşıyoruz. Bilgi adamız büyüdükçe, cehaletimizin kıyısı da büyür." Yani, çok şey bilip öğrendikçe, bilgisizlik seviyemiz de aynı şekilde artar anlamına gelen, ayrıca insanı bilgi bakımından mütevazı ve alçakgönüllü olmaya teşvik eden bir özdeyişmiş... ABD'li teorik fizikçi John Archibald Wheeler (1911-2008)'a aitmiş bu söz... İlk atom bombasının yapılmasına yardımcı olan bilimadamlarından olan Wheeler, "kara delik (black hole)" ve "solucan deliği" (wormhole) terimlerini de ilk kez kullanan fizikçiymiş. Richard Feynman'ın hocasıymış...
-
Eğer hâlâ bu belgeseli izlememiş olanlar varsa, mutlaka şimdi izlemeliler... Harika bir belgesel... Dünya'nın yaklaşık 5 milyar yıllık serüveni... Dünya nasıl mı oluştu? Cevabı bu belgeselde... Başlangıçtan bugüne, gezegenimizin, canlılığın, insanlığın geçirdiği evrim... Bir solukta izleyeceksiniz... Okullarda öğrencilere izletilen belgesel... Süresi: 93 dakika... Yapım yılı: 2011... Seslendiren: Nüvit Candaner
-
Ekonomist Prof.Dr. Osman Altuğ'un başka bazı tespitleri: "Türkiye'de tek bir parti vardır: Menfaat Partisi... Menfaat ekonomisini, üçkağıtçılar yönetir." "Türkiye ekonomisi, "götürene maşallah, götüremeyene inşallah ekonomisi'dir." "Kavramları yerine koyacağız. Bütçe açığı diye bir şey yoktur. Bütçenin geliri giderini karşılamıyorsa, bunun adı, ZARAR'dır. Delikanlı adam, "ben zarar ettim" der. Buna "bütçe açığı" diyen yavşaktır! Başka? Dış ticaret açığı? Arkadaş! İthalat giderdir, ihracat gelirdir. İthalat ile ihracat arasındaki olumsuz fark, ZARAR'dır! Buna her kim ki "dış ticaret açığı" diyorsa, o da yavşaktır!"
-
Ekonomist Prof.Dr. Osman Altuğ, Türkiye'nin temel sorununu özetliyor: "Paranın değerini belirleyen şey, o ülkenin üretim gücüdür! Paranın değerini, söylem gücü belirlemez. Paranın tek belirleyicisi, üretim gücüdür!" (2 dakikalık video, mutlaka izleyin)
-
Bu arada, şu notu da düşeyim... Stephen Hawking, 2010'da çıkan "Büyük Tasarım" isimli kitabında, evrenin kökenini açıklamak için tanrıyı araya sokmanın gereksiz olduğunu yazmış. http://tanrivarmi.blogspot.com/2010/09/stephen-hawking-tanriya-gerek-yok.html
-
Gottfried Leibniz'in meşhur sorusu: "Neden hiçbir şey yerine bir şeyler var?" Stephen Hawking'in sorusu: "Evren neden onca var olma zahmetine giriyor?" Felsefe, bu iki hayatî soruya yanıt verebilmiş midir? Yüzde yüz tatminkâr cevabı olan birisi var mıdır?
-
Şu linkte, birinci sıradaki göz yanılsaması ("Tren geliyor mu gidiyor mu?") gerçekten çok enteresan... Trenin gidiş yönü, bakış açınıza göre değişiyor! https://www.yameraktan.com/kategoriler/korkuvegizem/12-ilginc-goz-yanilsamasi.html
-
Şu linkteki "Kayıp Kare Problemi" bana çok ilginç geldi... Matematikten iyi anlayan birisi işin sırrını çözebilir belki ama ben çözemedim... https://www.transum.org/Software/sw/Starter_of_the_day/Starter_July26.asp İkinci (alttaki) şekilde neden bir kare eksik çıkıyor?? "Kayıp Kare Problemi"nin videolu anlatımı:
-
Tıpkı hocası Prof.Dr. Halil İnalcık gibi tarih alanında bir otorite kabul edilen Prof.Dr. İlber Ortaylı, "Bir Ömür Nasıl Yaşanır?" isimli kitabında, 25 tane kitabı herkese okuması için tavsiye etmiş... Ben bu 25 eseri, dört başlıkta kategorize etmeye çalıştım: Klasikler (Dünya Edebiyatı): 1. "Karamazov Kardeşler" (yazar: Fyodor Mihayloviç Dostoyevski) 2. "Savaş ve Barış" (yazar: Lev Nikolayeviç Tolstoy) 3. "Kral Lear" (yazar: William Shakespeare) 4. "Madam Bovary" (yazar: Gustave Flaubert) 5. "Yüzbaşının Kızı" (yazar: Aleksandr Sergeyeviç Puşkin) 6. "Vanya Dayı" (yazar: Anton Pavloviç Çehov) 7. "Semerkant" (yazar: Amin Maalouf) 8. "Batı-Doğu Divanı" (yazar: Johann Wolfgang von Goethe) Tarih: 1. "Osmanlı İmparatorluğu" (yazar: Prof.Dr. Halil İnalcık) 2. "Devlet-i Aliyye" (yazar: Prof.Dr. Halil İnalcık) 3. "Tarih Notları: Bir Orta Doğu Tarihçisinin Notları" (yazar: Bernard Lewis) 4. "İslam Uygarlıkları Tarihi" (yazar: Corci Zeydan) 5. "Milli Mücadele Başlarken" (yazar: Prof.Dr. M. Tayyib Gökbilgin) 6. "Sultan Alp Arslan" (yazar: Cihan Piyadeoğlu) 7. "Timurlenk" (yazar: Beatrice Forbes Manz) 8. "Yavuz Sultan Selim" (yazar: Feridun M. Emecen) 9. "Yeniçeriler" (yazar: Reşad Ekrem Koçu) 10. "Savaş Günlükleri 1939-1943" (yazar: Kont Galeazzo Ciano) Doğu Klasikleri: 1. "Fuzuli Divanı" (yazar: Fuzûlî) 2. "Hafız Divanı" (yazar: Hâfız-ı Şirâzî) 3. "Bûstan" (yazar: Sâdî-i Şirâzî) Türk Edebiyatı: 1. "İnce Memed" (yazar: Yaşar Kemal) 2. "Suyu Arayan Adam" (yazar: Şevket Süreyya Aydemir) 3. "Puslu Kıtalar Atlası" (yazar: İhsan Oktay Anar) 4. "Kambur" (yazar: Şule Gürbüz) Evet, forumda bu kitapların en az bir tanesini okumuş olan birisi var mı??
-
"Göz yanılsaması"nın güzel bir örneğini şu videoda izleyebilirsiniz:
-
Teşekkürler, cevap için... ABD gibi siyaseten çok güçlü bir ülkede, dinsiz (non-teist) oranının % 30'lara yaklaşması gerçekten mühim bir gelişme... Kabaca 90-100 milyonluk bir kitle yapar bu... Bu hızla giderse, eninde sonunda çoğunluğa (% 51'e) ulaşmaları da kaçınılmaz gibi duruyor. Tüm dünyada da şu anda 1.2 ila 1.5 milyar arasında non-teist olduğu söyleniyor ki dünyada hristiyanlar ve müslümanlardan sonraki en büyük topluluğu oluşturuyorlarmış.
-
Videodaki bilgilerin doğruluk derecesini ben de merak ediyorum... Gerçi tarihçilerin bile bazı konularda (özellikle milattan öncesi dönemle ilgili) tam bir görüş birliğine varamadığını biliyoruz. Videoda, Türkler de ilk kez M.Ö 208'de "Xiongnu Khanate" olarak Çin'in kuzeyinde beliriyorlar. (Benim bildiğim kadarıyla, bunlar Hunlar'ın ataları kabul edilir ve Çin Seddi'nin inşa edilmesine sebep olan kavim olarak da kabul ediliyor bunlar)... Sonra, M.S. 420'de Doğu Avrupa'da bir Hun İmparatorluğu ortaya çıkmış gösteriliyor... "Tartışmasız ilk Türk devleti" ise M. S. 552'de "Gökturk Khaganate" olarak sahneye çıkıyor videoda... Videoyu yükleyen şahsın (Ollie Bye), buna benzer düzinelerce "haritalı tarih" videosu var: https://www.youtube.com/c/OllieBye/videos Hatta, "Türk dillerinin" tarihiyle ilgili şöyle bir video da hazırlamış: https://www.youtube.com/watch?v=_SCCiPal_8A Bu tarz tarihsel videolar yükleyen "EmperorTigerstar" nikli başka birisi daha var: https://www.youtube.com/c/EmperorTigerstar/videos
-
Youtube'da, ilk siyasi organizasyonun ortaya çıktığı günden bugüne, her yıl dünya siyasi haritasının değişimini gösteren ilginç (ve bilgilendirici) bir video var... Milattan önce 3150'de ilk olarak Mısır peydah oluyor... Sonra M.Ö. 2900'de Sümer sahneye çıkıyor ve sonra da olayların önü alınamıyor! Moğol İmparatorluğu'nun ne kadar geniş topraklara sahip olduğu daha iyi anlaşılıyor bu videoda. (1258 yılında ve 1285 yılında gözüken haliyle) Ruslar bir devlet olarak ilk kez 1480'de ortaya çıkıyorlar ve 1946'da en geniş topraklara ulaşıyorlar... (Ekranı büyütürek izlemeniz tavsiye edilir) (Video, 13.7 milyon kez izlenmiş durumda ve altına yaklaşık 47.000 yorum yapılmış)
-
Sayın evrenselbirey, Konudan biraz saparak, size merak ettiğim bir şey sormak istiyorum... 331 milyonluk ABD'nin, devlet idaresinde seküler olduğunu biliyoruz. Fakat halkın günlük hayatta dinle olan bağı ne boyuttadır acaba? Wikipedia'da yazdığına göre, 2021 tarihli "Pew Research Center" araştırmasına göre, yetişkin nüfusun % 29'u kendisini "dinsiz" (religiously unaffiliated) olarak tanımlıyormuş... % 63'ü ise Hristiyan olduğunu söylüyormuş... Bu % 63 hristiyan nüfüs, bağnaz mıdır? Ya da ne kadar bağnazdır? Nasıl bir din anlayışları vardır? Din, hayatlarında ne derece bir rol oynamaktadır? (Mesela, laiklik ilkesine samimiyetle bağlı mıdırlar?)