Jump to content

aynar

Members
  • İçerik sayısı

    82
  • Kayıt tarihi

  • Son ziyareti

  • Kazandığı günler

    4

Everything posted by aynar

  1. Antropolog Ashley Montagu'nun şu meşhur sözünü de bu başlıkta analım: "Bilim ve bağnazlığın birbirleriyle hiçbir iletişimi olamaz, çünkü bilim, bağnazlığın ve mutlak kesinliğin bittiği yerde başlar. Bilim adamı kesinlik olmadan kanıta inanır, bağnaz ise kanıt olmadan kesinliğe inanır. Zorbalığın, çoğu zaman, kişinin inançlarının mutlaklığına olan fanatik bir inançtan kaynaklandığını asla unutmayalım."
  2. Bilim ve bağnazlık Yazar: Prof.Dr. Alper Uraz Üniversiteler, bilim yuvasıdır. Başka bir deyişle, bilimin üretildiği yerlerdir. Bilim ise, disiplinlere göre bazı farklılıklar göstermekle birlikte, birbirine benzer bilimsel yöntemler kullanılan kesintisiz bir üretim sürecini içerir. Doğayı araştırmak ya da bilinmeyeni ortaya çıkarmak üzere kullanılacak bilimsel yöntemler, 5 aşamada özetlenebilir: 1. Tanımlama ve gözlem (identification and observation): Araştırılacak konunun ya da nesnenin özelliklerinin belirlenmesi ve gözlemlerin titiz ölçümlerle desteklenmesi eylemlerini içerir. 2. Varsayım (scientific hypothesis): Bir olguyu ya da süreci açıklamak üzere önerilen geçici yapı ya da model. Bu yapı, kanıtlarla desteklenmeli ve buradan genele, kalıcı yapıya ya da evrensele geçilebilmelidir. 3. Öngörü (prediction): Kullanışlı varsayım, akıl yürütmeyle ya da tümdengelim çıkarımlarla öngörü yapma olanağı sağlamalıdır. Öngörü, bir laboratuvar ortamındaki deneysel çalışmanın sonucuna yönelik olabileceği gibi, istatiksel verilerle açıklanabilecek bazı olasılıklar üzerine olabilir. 4. Deney (test): Öngörüler, deneylerle sınanmalı ve onların sağlamaları yapılmalıdır. Eğer deney sonuçları öngörülerle çelişiyorsa, o zaman varsayımlar yeniden gözden geçirilmeli ve gerekiyorsa yeni varsayımlar oluşturulmalıdır. Deney, yenilenebilir nitelikte olmalı, deney sonuçları bilimsel yayınlarla başkalarının irdelemesine ve sorgulamasına açık tutulmalıdır. 5. Bilimsel kuram (scientific theory): Doğayı, doğal süreçleri ya da olguyu açıklayan güvenilir, tutarlı ve kapsamlı bilgi bütünlüğüdür. Evrim Kuramı, Görecelik Kuramı, Doğrusal Sistem Kuramı, verilebilecek bazı örneklerdir. Görüldüğü gibi bilimsel süreç, yinelemeli ve süreklidir. Bu niteliklerle bilimsel üretim; bünyesine uygun olmayanları ayıklar, yanlışları giderir, güvenilir olanları saklar, böylece büyür ve temelini sürekli sağlamlaştırır. Son 300 yıldaki Bilimsel Devrimin başarısının altında, bu dinamik özellik bulunmaktadır. Bilimsel ürünleri insanların kullanımına sunan ise bunlardan üretilen teknolojilerdir. Kabaca belirtmek gerekirse, bilimsel üretim, üniversitelerde yoğunlaşmakta ve teknolojik üretim ise sanayide yapılmaktadır. Üniversite-sanayi ikili yapısı birbirinden vazgeçilmezliği ve birbirini tamamlayıcı özelliğini açıklamaktadır. Toplumun gelişme motorunu, bu ikili yapı oluşturmaktadır. Üniversite ayrıca, meslek edinmenin ötesinde; özgür düşünme, tartışma ve düşünce üretme ortamının olduğu yerdir. Başka deyişle, aklın özgür olduğu, eleştirel düşünme sistematiğinin benimsenip kullanıldığı, dogmaların ise yer bulamadığı ve yeşeremediği yerdir. Eleştirel düşünme (critical thinking) sistematiği; gözlemsel (ya da deneysel) kanıt (empirical evidence), akıl yürütme (reasoning) ve kuşkulu olma (skeptical attitude) döngüsü üzerine kuruludur. Bu olabildiğince nesnel döngü içinde, kişisel duygu, inanç ya da yazgıya inanma gibi öznellikler yer almaz. Nesnellik (objectivity) ve nedensellik (causality) öne çıkmalıdır. Nedensellik bize, olayları neden-sonuç (cause-and-effect) kurgusu içinde irdeleme olanağını ve böylece zamanın akış yönünü anlamamızı sağlar: Geçmiş ve şimdi, geleceği etkiler, ancak gelecek, geçmişi ya da içinde bulunduğumuz anı etkilemez. Örneğin nedensellikle yazgıya inanma, birbirleriyle çeliştikleri için, bir arada bulunamaz. Yanılgıya düşmemek ya da onu aşmak için sorgulayıcı ve kuşkulu olunmalıdır. Kuşkulu olma, düzeltmeyi ve doğruya yönelmeyi sağlamaktadır. Bağnaz (bigot), bir düşünceye, bir inanışa, bir topluluğa aşırı ölçüde ve inatla bağlanıp, ondan başka bir düşünce ve inanışa düşmanca ve hoşgörüsüzce karşı olan kişidir. Bağnazın sahip olduğu bu düşünce yapısı ya da bu doğrultuda sergilediği davranış, bağnazlık (bigotry) olarak nitelendirilir. Bağnazlığın yaygın olan türleri dincilik ve ırkçılık, tarih boyunca ve geniş bir coğrafya içinde varlıklarını göstermişlerdir. Bilim karşıtlığı ise tümüyle dinsel bağnazlık olarak sergilenmiştir. Günümüzde de çok sayıda canlı örneklerine rastlamaktayız. O nedenle bağnazlık, geçmişte çok daha fazla iz bırakan örneklerle karşımıza çıkmış olmakla birlikte, üzülerek belirtelim ki, hâlâ güncel ve küresel yaşantının bir parçasıdır. "Dogma"nın sözlük tanımı, "belli bir konuda ileri sürülen bir görüşün, sorgulanamaz, tartışılamaz gerçek olarak kabul edilmesi” biçiminde verilmiştir. Tarih boyunca bilim ve bağnazlık arasındaki savaş Düşünce tarihi, özgür akıl ile dogmatik düşünce yapısı arasındaki savaşıma sürekli tanıklık etmiştir. Özgür düşünce, en kalıcı ve etkileyici örneklerini Antikçağ Yunan'da vermiştir. Heraklitos (Heraclitus) (MÖ 540-480) doğada herşeyin akar durumda olduğunu ve hiçbir şeyin durağan olmadığını (all is flux, nothing is still) belirtmiştir. Böylece, bu gözlemi ile doğanın gerçek dinamik yapısını açığa çıkarmıştır. Pisagor (Pythagoras) (MÖ 570-495) tüm gerçekliklerin matematikle ilişkili olduğuna inanan öğretisini, dış saldırılardan korumak üzere kapalı kardeşlik örgütü içinde sürdürmüştür. Dik kenarları 1 değerinde olan dik üçgenin hipotenüsün değerinin tam sayıya eşit olmayışını, gerçekliklerin tam sayılarda gizli olduğu inancı nedeniyle kabullenemediği söylenir. Epiküros (Epicurus) (MÖ 341-270), doğru bilgi olmadan doğru eylemlilik olamayacağını belirtmiş ve mantığı, bilgi üretilmesini sağlayan bir araç olarak kullanmıştır. Doğadaki herşeyin atomların mekan içindeki hareketlerinden oluştuğu düşüncesini açıklamıştır. Hipokrat (Hippocrates) (MÖ 460-370), yaygın olan, ruhun kalpte yer aldığı inanışına karşın, insan beyninin sevinçleri, üzüntüleri, korkuları ve delilikleri yaşatan organ olduğunu kaydeden ve tıbbın babası olarak bilinen kişidir. Aristo (Aristotle) (MÖ 384-322) ise evrende hiçbir maddenin kendine özgü bir biçimi olmadığını, nesneleri yalnızca madde ve form bütünlüğünün oluşturduğunu ileri sürmüştür. Böylece, bir türün evrimleşmesinin olanaksız olduğunu belirtmiştir. Aristo, ruhun kalpte yer aldığını, beynin ise yalnızca kanı soğutmaya yaradığını ifade etmiştir. Evreni ise Dünya merkezli kabul etmiştir. Aristo öğretisi; Rönesans'a kadar Batı Avrupa'da ve tek tanrılı dinlerin felsefi tabanında çok etkili olmuştur. Kutsal kitapta "kalp" sözcüğünün 136 kez geçtiği ve "beyin" sözcüğünün ise hiç yer almadığı saptaması, küçük bir örnek olarak verilebilir. Batı Avrupa'da, teolojik öğretiler karşısında, özgür akıl ve dolayısıyla bilimsel gelişme, bu süre boyunca dondurulmuştur. Bu, tarihin tanık olduğu ve 18 yüzyıl süren en uzun bağnazlık dönemidir. Bazılarınca "İslam Aydınlanması" olarak nitelendirilen, İslamiyet'in 8. yüzyıl ile 12. yüzyıl arası, sağlanan hoşgörü ve özgür düşünce ortamı içinde bilimin geliştiği dönemdir. Halifelerce desteklenen çevirilerle, Antikçağ Yunan bilimi ile Pers, Hint ve Çin'in bilgi birikimi, bellibaşlı Arap merkezlerinde toplanabilmiştir. Böylece İslam coğrafyasında, matematik, astronomi, optik, kimya, felsefe ve tıb alanlarında gelişmelere önayak olunmuştur. El-Harezmi (Al-Khwarizmi) (780-850) cebirin kurucusu olarak kabul edilir ve "algoritma" kelimesine Latince adından kaynaklık etmiş bilim insanıdır. Sıfır, Hint ve Çin coğrafyasında kavramsal olarak biliniyor ve Hintli matematikçilerce küçük yuvarlak şekliyle kullanılıyor olmasına karşın, El-Harezmi eserlerinde sıfırın kullanımına açıklık getirmiştir. Farabi (Al-Farabi) (876-950), Yunan felsefesindeki evrenin sonsuzluğu ilkesiyle İslamlığın yaratılış ilkesini bağdaştırmak amacını güden Meşşai felsefesini kurmuştur. İbn-i Sina (Avicenna) (980-1037), Farabi'nin öğretilerini genişletmiş, madde-ruh ilişkisini yorumlamış ve nesnelerin kendi iç güçleriyle devindiğini savunmuştur. Tıb alanında yazdığı "Tıbbın Kanunları" adlı eseri, 17. yüzyıla kadar temel tıp kitabı olarak yaygın bir coğrafyada kullanılmıştır. İbn-i Heysem (Ibn al-Haytham) (965-1039), bilimsel araştırma yapmanın yöntemlerini geliştirmiş, deneysel fiziğin öncüsü olmuş, optik alanında çığır açan bir eser vermiştir. Evrenin Dünya merkezli olamayacağını, Güneş sisteminin var olduğunu ve evrende başka sistemlerin de olabileceğini belirtmiştir. İmam Gazali (Al-Ghazali) (1058-1111) dini dogmaların akıldan önce geldiğini, dogmalara ters düşen akıl yürütmelerin ve bilimsel buluşların kabul edilemeyeceğini belirterek akıla kilit vurmuştur. Böylece, Batı Avrupa'dan sonra, İslam coğrafyası da ,Gazali yüzünden, seküler ortamını yitirmiş, uzun süren ve etkili olan bağnazlıkla tanışmış oldu. Bu coğrafyada bilim ve felsefi çalışmalar, önceki üretkenliğini yitirmiş ve giderek cılızlaşmıştır. Endülüs'te doğan İbn-i Rüşd (Averroes) (1126-1198), Gazali'nin maddelendirdiği eleştirilerini tek tek yanıtlamış ve Aristo – Farabi – İbn-i Sina geleneğinden gelen felsefeyi, Batı Avrupa'ya taşımada öncü rol oynamıştır. Eserleriyle Rönesans ve Aydınlama'nın başlamasına önemli katkısı olmuştur. Bilimsel buluşlara karşı bağnazlık Şimdi, bazı somut bağnazlık örneklerine yer verelim. İlk basım işlemi Çin'de bulunmuş olmasına karşın, metal harflerle basım tekniği Gutenberg (1398-1468) tarafından 1450 yılında geliştirilmiş ve uygulanmıştır. Bu devrimci gelişme, bilginin demokratikleşmesine yol açmış ve basılan başta İncil olmak üzere diğer kitaplar milyonlara ulaşabilmiştir. (Günümüzdeki "internet" buluşu; bilgiye anlık ve küresel erişim olanağı sağladığı için, ikinci bir devrimci gelişme olmakta ve bu nedenle de içinde bulunduğumuz döneme "Bilgi Çağı" denmektedir). Osmanlı, büyük bağnazlık örneği vererek, bu gelişmeyi 277 yıl geciktirdikten sonra, dinle ilgili olmayan eserlerin basılabileceği yönündeki fetva üzerine, 1727 yılında İbrahim Müteferrika'ya (1674-1747) basım için ilk kullanım iznini vermiştir. Trigonometri, optik ve astronomi üzerine çalışmalarıyla ünlenmiş Takiyüddin El-Rasid (1526-1585), III. Murat'ın fermanıyla, 1577 yılında İstanbul'da gözlemevi kurmuştur. Şeyhülislam Kadızade'nin "gözlemevleri bulundukları ülkeleri felakete sürükler" fetvası ve gözlemevini o yıllarda İstanbul'da oluşmuş veba salgını nedeni olarak göstermesi üzerine, 1580 yılında yıkılmıştır. Böylece, Osmanlı'da kıpırdamaya çalışan bilimsel çalışmalar, bağnazlığın kurbanı olmuştur. Ortaçağ Avrupasında, Aristo geleneğinden gelen Dünya merkezli evren açıklaması yaygın kabul görmekteydi. İtalyan filozof Bruno (1548-1600) ise Güneş merkezli evren ve evrenin sonsuzluğu savını ileri sürmüştü. Katolik Kilisesi'nin dogmatik öğretilerine ters düşen bu evren açıklaması üzerine Engizisyon tarafından, savını geri çekmediği için, ölüm ile cezalandırılmış ve halka açık biçimde yakılarak cezası uygulanmıştı. Diğer yaygın bilinen başka bir örnek ise Galileo'dur (1564-1642). İlk teleskopu kullanarak Dünya'nın başka gezegenlerle birlikte Güneş'in çevresinde döndüğünü gözlemlemiş ve Kopernik'in (Copernicus) (1473-1543) bu konudaki bilimsel öngörülerinin doğruluğunu göstermiştir. Ancak, Engizisyon'da görüş değiştirerek, ölümden kurtulmuştur. Bilimsel buluşa karşı sergilenen diğer bir çarpıcı bağnazlık örneği ise, 18. yüzyıl Avrupa ve ABD'dendir. Kiliseler, sivri uçlu çatı yapıları nedeniyle yıldırım çarpmasına sıkça uğrayan binalardı. Din adamları ise, yıldırımı, sel ve deprem benzeri doğal felaketlerde olduğu gibi, Tanrının yeryüzündeki kötülüklere ve günahlara karşı insanları cezalandırması, başka bir ifadeyle tanrının gazabı olarak yorumluyorlardı. Yıldırımdan korunmak için dua ile yetiniyorlardı. Franklin (1706-1790), 1749 tarihinde geliştirdiği paratoner için patent aldı. Bazı kiliseler, paratoneri, Tanrının cezasından kaçınma girişimi olarak yorumlayarak, uzun yıllar kullanmamakta direndi. Örneğin, 1755'de bir papaz, konuşmasında, Boston'da paratoner kullanan kiliseleri cezalandırmak üzere o bölgede depremlerin olduğunu ve "göklerdeki elektriği sivri uçlu demir çubukla çekip toprağa vermek, yerde daha kuvvetli depremlere yol açmaktadır; Tanrının gazabından kaçış yok" diyebilmiştir. Daha sonraları, yıldırımın paratonerli binalara ve kiliselere hiç uğramadığına ikna olunduktan sonra kiliselerde paratoner kullanımı yaygınlaşabilmiştir. Çağımızın bağnazlığı: "akıllı tasarım" Bilimsel çalışmalarda elde edilen başarılı sonuçlar, bağnazlığın kılıf değiştirerek "akıllı tasarım (intelligent design)" adı altında bilimimsi bir kılıf ile savaşımını sürdürmesine yol açmıştır. Evrim Kuramının 150 yıllık serüveni boyunca, her bilimsel kuram gibi yanlışları bilimsel yöntemler kullanılarak gösterilene kadar geçerlilik ilkesi gereği, kuramı doğrulayan yüz binin üzerinde çalışmalar yapılmış ve yayınlanmıştır. Yaratılışı, bilimimsi çerçevede açıklamak üzere ortaya atılan akıllı tasarım üzerine yayınlanmış bilimsel eserler bulunmamaktadır. Son 30 yılda, yaratılışçılığın ABD dışında hızlı gelişme gösterdiği ülkelerin başında Türkiye gelmektedir. 80'li yıllarda, hükümetin hoşgörüsü ve yüreklendirmesiyle, evrim kuramının yanı sıra, bilimsel olmayan yaratılışcı görüş, biyoloji kitaplarında yer bulabilmiştir. Son güncel bir bağnazlık örneği ise, TÜBİTAK'ın Darwin'e (1809-1882) karşı uyguladığı sansürdür. 2009 yılı Darwin'in 200. doğum yılı ve "Türlerin Kökeni" eserinin yayınlanışının 150. yılı olması nedeniyle UNESCO tarafından 2009 Darwin Yılı ilan edilmiştir. TÜBİTAK yayını Bilim ve Teknik dergisi, Mart 2009 sayısını, evrim konusuna ve kapağını Darwin'e ayırmış, ancak yönetim Mart 2009 sayısına sansür uygulamış, o sayıyı başka bir kapak konusu ve içerikle basmıştır. Avrupa'da bilimsel gelişmelerin ve çağdaşlaşmanın önünü açan Bilimsel Devrim ve Aydınlanma, aklı dogmalardan kurtarmış ve özgür kılmıştır. 18. yüzyılda Aydınlanma felsefesi, önce İngiltere'de başlamış, daha sonra Fransa ve Almanya'ya yayılmıştır. Temel ilkeleri, akılcılık, özgürlük, insan hakları ve ilerleme olarak özetlenebilir. Avrupa'da demokratik, laik yönetimlerin oluşmasına ve hukukun üstünlüğü ilkesinin benimsenmesine yol açmıştır. Öte yandan, bilimi öne çıkardığı için Bilimsel Devrimin başlamasına uygun iklim yaratmıştır. Atatürk'ün "hayatta en gerçek yol gösterici, bilimdir" sözü yukarıda değinilen tarihsel gelişmelerin en özde ifadesidir. Dogmatik düşüncelerden ve bağnazlıktan uzak durulması önerisini de içinde barındırmaktadır. Laiklik ise, aklın kilidini açmış, inancı bireyin özeline taşımış, kamu düzenini din dayanaklı olmaktan çıkarmış, yasamanın çıkardığı yasalarla düzenlenmiş bir kamu düzenine geçilmiş ve teolojik uygulamaların yalnızca kendi kulvarında yürümesini sağlamıştır. Laik bir toplum düzeninde, öğretim birliği içinde yetişen sorgulayıcı, araştırıcı ve bilimi rehber edinen kuşaklar, bağnazlığın gerilemesine ve uzun erimde ortadan kalkmasına yol açacaktır. KAYNAKLAR 1. E. Aydın, “İslamiyet ve Bilim”, Cumhuriyet Kitapları, 2006. 2. Bilim ve Gelecek Dergisi Editörlüğü, “Harun Yahya Safsatası ve Evrim Kuramı”, Bilim ve Gelecek Kitaplığı, 2009. 3. J. Brochman (Ed.), “Intelligent Thought: Science Versus the Intelligent Design Movement”, Vintage, US, 2006. 4. D. M. Burton, “The History of Mathematics”, Allyn & Bacon, Inc., 1985. 5. E. İnönü, “Fikirler ve Eylemler: Tarih, Bilim ve Siyaset Üzerine Konuşmalar”, Büke Yayınları, 2005. 6. J. Langone, B. Stutz, ve A. Gianopoulos, “Bilimin Serüveni”, NTV Yayınları, 2008. 7. C. Yalçın, “Dinsel Paradigma ve Evrensel Gerçek”, Arkadaş Yayınevi, 2009. 8. A. Kence, “Yaratılışçılar Nereden Nereye..”, Bilim ve Gelecek Dergisi, Sayı: 39, Mayıs 2007. 9. www.edge.org (Bilimi öne çıkaran bir site) 10. http://darwin-online.org.uk (Darwin’in tüm eserlerinin bulunduğu site) 11. www.discovery.org (Evrim Kuramına karşı bağnazlığını sürdüren “Discovery Institute”e ait) 12. www.wikipedia.org (İnternet ansiklopedisi)
  3. Aşağıdaki yazı; safsatalar, hurafeler ve sahte-bilimle mücadele etmek, eleştirel düşünceyi yaygınlaştırmak, bilimsel metodolojiyi savunmak amacıyla yayın yapan "yalansavar.org" isimli sitenin kurucusu olan Dr. Işıl Arıcan tarafından kaleme alınmış. Dr. Işıl Arıcan, Stanford Üniversitesi Çocuk Hastanesi'nde Klinik Bilgi İşlem Direktörü olarak çalışan bir Tıp Doktoru. Carl Sagan'ın "Palavra Tespit Yöntemleri" Carl Sagan ile tanışmam, sanırım 1998'de vizyona giren "Contact" (Mesaj) filmiyle olmuştu. Bir bilim-kurgu sever olarak, film beni derinden etkilemişti. O zamanlar Carl Sagan'ı çok da tanıdığımı söyleyemem. İsmini duymuştum, iyi bir bilim insanı, halka bilimi sevdirmeye çalışan bir bilim elçisi ve astronom olduğunu biliyordum, o kadar. "Contact" filmini seyrettikten yıllar sonra, sanırım 2006 yılında İstanbul'da İstiklal Caddesi'ndeki (daha sonra kapanan) Robinson Crusoe kitapçısında "Karanlık Bir Dünyada Bilimin Mum Işığı" kitabına denk geldim. O zamanlarda fark etmeden de olsa, eleştirel düşünce kavramını anlamaya başlamış, bildiklerimi mantık süzgecinden geçirmenin yollarını öğrenmeye çalışıyordum. Üzerinde karanlık zeminde yanan bir mum resmi olan kitabı elime aldım, arkasını okuyunca içindekiler ilgimi çekti ve kitabı satın almaya karar verdim. Yazarının Carl Sagan olduğunu ancak kasaya gelince fark ettim. Sagan'ın kaleme aldığı "Karanlık Bir Dünyada Bilimin Mum Işığı" kitabı, elime aldığım günden beri, benim için en önemli başucu kitaplarından biri oldu. O'ndan, eleştirel düşüncenin temellerini, asılsız iddiaları nasıl tanıyabileceğimizi, duyduğumuz şeyleri nasıl irdelememiz gerektiğini öğrendim. Kitabın araladığı yolda, zamanla eleştirel düşüncenin önemini kavradım ve aynı kitap, birkaç yıl sonra Yalansavar'ın ilham kaynağı oldu. Logomuzdaki yanan mum da, Sagan'ın karanlıkta yaktığı mumun ta kendisi. Sagan, 20.yüzyılın en önemli bilim insanlarından biri. Meşhur Voyager uzay programının baş mimarı ve rasyonel ve eleştirel düşünce akımının adeta babası idi. Eleştirel düşünce kavramını yayma amacı ile kurulmuş pek çok oluşumun ya kurucu üyesi ya da büyük destekçisi oldu. Bütün bunların yanı sıra, halka bilimi sevdirmeyi başarmış çok önemli bir bilim elçisiydi. 20 Aralık 1996'da kansere yenik düşüp aramızdan ayrıldığında, sadece 62 yaşındaydı. Ama 62 yıla, pek çok insana yol gösterip ilham verecek, insanlığın ufkunu dünyadan öteye götürecek bir yaşam sığdırmayı başardı. Ölümünün 20. yıldönümünün hemen ardından Sagan'ı bir kez daha anmanın belki de en güzel yolu, O'nun "Karanlık Bir Dünyada Bilimin Mum Işığı" kitabında kaleme aldığı ve her eleştirel düşünce tutkununun öğrenmesi gereken Sagan Palavra Tespit Yöntemlerini siz okurlarımızla paylaşmak. Buradan sonra sözü, Carl Sagan'a bırakalım: "… Kandırmacalar bazen masumca toplu hezeyanlar şeklinde, bazen de ince hesaplanmış palavralar olarak ortaya çıkar. Genelde bunların kurbanları, kendilerini güçlü duygular içinde bulurlar: hayret, korku, açgözlülük… Palavraları gözü kapalı kabul etmek, kimi zaman size maddi anlamda pahalıya mal olabilir. Ancak bununla da kalmayıp, çok daha tehlikeli sonuçlara varabilir. Palavralara kanan kurbanlara ne kadar sempati duyarsak duyalım, devlet ve toplumların eleştirel düşünce yetilerini kaybetmesinin sonu felakettir…" "Bilimde, öncelikle işe, deneysel sonuçlar, veri, gözlem, ölçüm ve bulgularla başlarız. Eğer becerebilirsek, gözlediklerimize bir dizi olası açıklama getirir ve her bir açıklamayı sistematik olarak bu bulgularla yüzleştiririz. Bilim insanları, eğitimleri sırasında bir grup palavra tespit yöntemi ile donatılırlar. Yeni fikirler, bu palavra tespit yöntemleri ile sınanır. Eğer yeni fikir bu sınamadan geçerse, onu heyecanlı, ama gene de çekingen bir şekilde kabul ederiz. Eğer siz de, her ne kadar sizi mutlu etme potansiyeli olursa olsun karşılaştığınız bir palavraya inanmak istemiyorsanız ve bu yöntemi benimsemeye gönüllü iseniz, bu konuda bir şeyler yapabilirsiniz. Elimizde, denenmiş, işe yaradığı kabul görmüş bir yöntem var. Bu yöntem ne mi? "Eleştirel düşünce" metodolojisi. Eleştirel düşünce, rasyonel bir argüman ortaya koyup onu anlamak ve daha önemlisi hatalı ya da safsata dolu bir argümanı tanımaktan ibarettir. Bunu yaparken, kendimize sormamız gereken soru, mantık silsilesini takiben vardığımız sonucu ne kadar beğendiğimiz değil, vardığımız sonucun önermeyle uyumlu olup olmadığı ve bu önermenin doğru olup olmadığıdır." Sagan'ın, kitabında önerdiği "palavra tespit yöntemleri" şunlar: 1. Size "gerçek" diye sunulan olguları, bağımsız kaynaklardan teyit edin. 2. Argümanı destekleyen kanıtların tartışılmasını destekleyin. Bu tip bir tartışmayı, farklı 2 fikri savunan ve hakikaten konunun uzmanı olan kişilerden dinleyip, farklı perspektifleri değerlendirmek önemlidir. 3. Otorite kaynaklı argümanların çok kıymeti yoktur. Geçmişte pek çok otorite hata yaptı, gelecekte de yapacaklar. Bilimde otorite değil, uzmanlık önemlidir. 4. Birden fazla hipotez oluşturun. Herhangi bir şeyi açıklamak gerektiğinde, gözlediğiniz şeyi açıklayabilecek tüm alternatif hipotezleri düşünün. Ardından bu alternatiflerin her birini nasıl test edebileceğinizi de düşünün. Bu testten başarıyla geçen açıklamanın doğru olma ihtimali, ilk aklınıza gelen ve gözünüze güzel görünen açıklamadan daha yüksektir. 5. Bir hipotezi, sadece size ait diye fazla benimsemeyin. Sizin hipoteziniz de diğerleri gibi gerçeği bulma yolunda bir ara duraktır. Kendinize neden bu fikri beğendiğinizi sorun, diğerleri ile adil bir şekilde karşılaştırın. Kendi hipotezinizi reddetmeniz için ne gerektiğini düşünmeye çalışın. Bunu siz yapmadığınız takdirde, başkaları yapacaktır. 6. Bulgularınızı ve gözlemlerinizi, rakamlara dökmeye çalışın. Eğer öne sürdüğünüz açıklama, herhangi bir şekilde ölçülebiliyor ve rakamsal (nicel) olarak ifade edilebiliyorsa, bu yöntemle farklı hipotezleri karşılaştırmanız çok daha kolay olacaktır. Net olmayan ve nitel (kalitatif) kavramlar için çok fazla açıklama öne sürülebilir. Elbette açıklama bulmamız gereken pek çok nitel konu da var, ama bunlara ilişkin kanıtlar bulmak her zaman daha zordur. 7. Açıklamanız bir argümanlar zincirine dayalı ise, bu zincirdeki ilk önerme ve akabindeki tüm argümanların doğru olması gerekir. Unutmayın, birbirine bağlı bir mantık zincirindeki argümanların bazılarının doğruluğu açıklamayı desteklemeye yetmez. 8. Okkam'ın usturasını anımsayın. Elimizde, gözlemlediğimiz olguyu aynı derecede iyi açıklayan 2 hipotez olduğunda, çok sayıda ön koşulu gerektirmeyen ve daha basit açıklama, genelde doğru olandır. 9. Hipotezinizin nasıl yanlışlanabileceğini kendinize sorun. Test edilemeyen, ispatlanması mümkün olmayan önermelerin pek kıymeti yoktur. Sagan, aynı kitapta, bir iddiayı inceleyip teyit ederken ne yapmamız gerektiği kadar, ne yapmamamız gerektiğine de değiniyor. Böylelikle Sagan'ın palavra tespit kiti, günlük hayatta sıklıkla karşılaştığımız 20 adet "argüman ve mantık safsatası"nı özetliyor: * Adam karalama (ad hominem): Yapılan argümandaki hatalara değil, argümanı yapan kişiye saldırmak. Örnek: "Dr. Falanca vergi kaçırma suçundan hapis yatmıştı, o nedenle verdiği diyet önerisini ciddiye almamak gerekir." * Otorite safsatası (argument from authority): Kişinin söylediklerinin geçerliliğine değil, ünvanına bakıp söylediğini geçerli saymak. Örnek: "İsviçreli bilim insanları, kireç çözücü kullanmanızı öneriyor." * İstenmeyen etki argümanı: Yapılan argümanı kanıtlarla desteklendiği için değil, istenmeyen sonuçları engellemek için doğru kabul etmek. Örnek: "Karısını öldürdüğü iddia edilen sanığı suçlu bulmamız gerekir, aksi takdirde diğer erkekler de karılarını öldürmek için cesaret alırlar." * Cehalete başvurma (appeal to ignorance): Ortaya sürülen argümanı, kanıtlarla desteklendiği için değil, aksini gösteren kanıt yokluğu nedeniyle doğru saymak. Örnek: "Elimizde dünyayı UFO'ların ziyaret ettiğine ilişkin hiçbir kanıt yok, demek ki evrende yalnızız." * Özel durum argümanı (special pleading): Argümanı destekleyen delil yokluğunda, argümanı destekleyecek veri bulmaktansa, veri yokluğuna bahane bulmak. Örnek: "Aslında telepatik güçlerim var ama odada TV olduğundan kanıtlayamıyorum." * Varsayılan cevap argümanı (assuming the answer): Argümanı destekleyen önermenin, argümanın neden doğru olması gerektiğini cevaplamaması. Örnek: "Suç oranını azaltmak için idam cezasını geri getirmeliyiz." (Oysa idam cezası gerçekten suç oranını azaltıyor mu, bunu bilmiyoruz!!) * Gözlem iltiması (observational selection): Argümanı güçlendiren örnekleri dikkate alırken, aksini gösterenleri yok varsaymak. Örnek: "Bizim şehrimizden nice önemli devlet adamları çıktı." (Seri katiller de çıktı ama onları boş verelim şimdilik!!) * Küçük sayı istatistiği: Argümanı destekleyen örneklerin sayısının çok az ve limitli olmasını dikkate almamak. Örnek: "Bu akşam rulette dört kez kazandım, demek ki şanslı günümdeyim." * İstatistik cehaleti: İstatistiksel verilerin anlamını kavramamak. Örnek: "Yaptığımız ankete göre araba kullananların %65'i, ortalamanın üzerinde iyi şoför." * Tutarsızlık: Yapılan argümanın mantık kurgusunun, aynı kişinin diğer savunduğu şeylerle tutarsız olması. Örnek: "Modern tıbba güvenmiyorum, homeopati tercih ediyorum, çünkü doktorlar para için çalışıyor." (Homeopatlar, bedavaya mı çalışıyor??) * Buradan bu sonuç çıkmaz argümanı (non-sequitur): Argümanı desteklemek adına verilen önermenin, argümanın doğruluğu ile hiçbir ilgisinin olmaması. Örnek: "Şu adam Bill Gates ile aynı üniversiteden mezun olmuş. Bill Gates dünyanın en zengin adamlarından biri olduğuna göre, bu adam da çok zengin olmalı." * Ardışıklık safsatası (post hoc ergo propter hoc): İki olayın birbirini takip etmesi nedeniyle, ilkini, ikincinin sebebi varsaymak. Örnek: "Kadınlara oy hakkı verilmeden önce, nükleer silahlar yoktu." * Anlamsız soru safsatası: Argümanı lehinde sonlandırmak için, mantıklı bir şekilde cevaplanamayacak soru sormak. Örnek: "Yerinden kıpırdamayacak bir cisme, karşı durulamayacak bir güç uygulanırsa ne olur?" (Oysa tanım itibarıyla, karşı durulamayan gücün karşında hiçbir şeyin duramaması ya da hareket ettirilemeyen bir cismi hiçbir gücün hareket ettiremiyor olması gerekir!!) * Sahte ikilem (false dichotomy): Pek çok olasılık olan bir durumda, sadece 2 seçenek olduğunu ve bunlardan birisini seçmek gerektiğini iddia etmek. Örnek: "Tabii, sen gene babanın tarafını tut, zaten annen hep haksızdır!" * Kısa döneme karşı uzun dönem safsatası: (Sahte ikilem benzeri bir safsatadır, ama çok kullanıldığı için ayrıca bahsetmekte fayda var) Biri yakın, diğeri uzak dönemde önemli olacak 2 durumu, sanki birinden birini seçmek zorundaymışçasına lanse etmek. Örnek: "Okul öncesi çocukların eğitimine para ayıramayız, çünkü acil olarak sokaklardaki suç oranını düşürmemiz lazım." * Kaygan zemin (slippery slope): Küçük bir olayın, çığ etkisi ile uzak gelecekte kaçınılmaz şekilde çok büyük ve önemli bir başka olaya neden olacağını var saymak. Örnek: "Kızınızı arkadaşları ile sinemaya gönderirseniz, yarın öbür gün kötü yola düşer." * Neden-sonuç ilişki karmaşası: Tesadüfî olarak birlikte gözlenen olay ya da istatistiklerin, birbirleriyle otomatikman neden-sonuç ilişkisi içinde olduğunu varsaymak. (Oysa iki değişkenin birbiri ile korelasyonunun olması, her zaman neden-sonuç ilişkisi olduğunu göstermez.) Örnek: "Nicholas Cage'in başrol oynadığı film sayısı arttıkça, yüzme havuzunda boğulan insan sayısı da artıyor. Demek ki, Nicholas Cage filmleri, boğulma nedeni!" * Korkuluk argümanı (strawman): Tartışan kişinin, karşısındakinin argümanını saptırarak, saldırmayı daha kolay haline getirmesi. Örnek: 'Eğitime daha çok yatırım yapmalıyız' argümanına cevap olarak, karşı tarafın 'Askeri bütçemizi kısıp düşmanlara karşı savunmasız kalalım istiyorsun demek ki, sende de hiç memleket aşkı yok!' demesi. * Bastırılmış kanıt / cımbızlama argümanı: Argümanı savunan kişinin, karşı tarafın öne sürdüğü veri ve kanıtları görmezden gelmesi. Örnek: "Geçtiğimiz ay ortalama hava sıcaklıkları normalden düşük seyretti, demek ki küresel ısınma diye bir şey yok." (Ama son 100 yıldır ortalama sıcaklıklar sürekli artma halinde. Niçin sadece geçen aya bakalım??) * Sinsilik argümanı (weasel words): Bir argümanı savunurken, bilinen ve onu zayıflatacak şeyleri bilerek hasır altı etmek. Örnek: "Yeni koltuk serimiz, mağazamızda 150 TL'den başlayan fiyatlarla..." (150 TL olan koltuk tek bir model ve süper kalitesizken, diğer koltukların fiyatı en az 900 TL olabilir!!) Carl Sagan'ın "Karanlık Bir Dünyada Bilimin Mum Işığı" kitabı, bilgi kirliliğinin yayıldığı, hatta kasıtlı propaganda aracı olarak dünyanın her yerinde yoğun olarak kullanıldığı şu günlerde, herkesin okuması gereken bir kitap. Hepimiz, önümüze gelen iddiaları, Sagan'ın önerdiği esasları anımsayarak değerlendirmeli, yaptığımız argümanlarda da, O'nun bahsettiği mantık safsatalarını kullanmaktan kaçınmalı, karşımıza gelen kanıtlar sağlamsa, daha önce inandıklarımızla çelişiyor olsa bile, fikrimizi değiştirmekten imtina etmemeliyiz. Sagan'ın da dediği gibi: "Bilimin kalbinde, birbiriyle çelişen iki kavramın temel dengesi yatar: yeni fikirlere karşı açık fikirli olmak (ki bu fikirler bazen son derece acayip ya da alışılmadık olabilir) ve ister eski, ister yeni olsun, her fikrin, eleştirel düşünce ve şüphecilik ile detaylıca incelenmesi... Ancak bu şekilde, engin saçmalıkları, engin gerçeklerden ayırmak mümkün olabilir."
  4. İlber Ortaylı, ayrıca "İnsan Geleceğini Nasıl Kurar?" adlı kitabında da bazı kitap tavsiyelerinde bulunmuş. Onları da yazalım: Anonim Eserler: "Gılgamış Destanı" "Binbir Gece Masalları" "Dede Korkut Kitabı" Antik Dünya ve Ortaçağ'dan Klasikler: Homeros - "İlyada" Homeros - "Odysseia" Platon - "Şölen" Aristoteles - "Retorik" Aristophanes - "Eşekarıları" Marcus Tullius Cicero - "Dostluk Üzerine" Quintus Tullius Cicero - "Siyaset Sanatı" Seneca - "Mutlu Yaşam Üzerine Yaşamın Kısalığı Üzerine" Marcus Aurelius - "Kendime Düşünceler" Vergilius - "Aeneis" Ksenophon - "Anabasis On Binler'in Dönüşü" Plutark - "Yaşamlar" Strabon - "Geographika" Yusuf Has Hacib - "Kutadgu Bilig" Nizamülmülk - "Siyasetname" İbn Haldun - "Mukaddime" Farabi - "Mutluluğun Kazanılması" Roma - Bizans Tarihi: Umberto Eco (editör) - "Antik Roma" Neil Faulkner - "Roma: Kartalların İmparatorluğu" Stephen Mitchell - "Geç Roma İmparatorluğu Tarihi" Adrian Goldsworthy - "Augustus: Roma'nın İlk İmparatoru" Timothy E. Gregory - "Bizans Tarihi" Cyril Mango - "Bizans: Yeni Roma İmparatorluğu" Alexander A. Vasiliev - "Bizans İmparatorluğu Tarihi" Cecile Morrisson - "Bizans Dünyası Doğu Roma İmparatorluğu 330-641" Peter Brown - "Geç Antikçağ Dünyası" Philip Freeman - "Iulius Caesar" Patrick N. Hunt - "Hannibal" Cornelius Tacitus - "Germania" Anonim yazar - "Historia Augusta Roma İmparatorları" Oğuz Tekin - "Eski Yunan ve Roma Tarihine Giriş" Gürkan Ergin - "Anadolu'da Roma Hakimiyeti Direniş ve Düzen" Osmanlı Tarihi: Halil İnalcık - "Osmanlı Tarihinde Efsaneler ve Gerçekler" Salomon Schweigger - "Sultanlar Kentine Yolculuk" Edward J. Erickson & Mesut Uyar - "Osmanlı Askeri Tarihi" Suraiya Faroqhi - "Hacılar ve Sultanlar" Feridun M. Emecen - "Osmanlı İmparatorluğu'nun Kuruluş ve Yükseliş Tarihi" Mehmet İpşirli - "Osmanlı İlmiyesi" Ahmet Yaşar Ocak - "Osmanlı İmparatorluğu ve İslam" A. Sefa Özkaya (derleyici) - "Türk Askerî Kültürü" Altay Cengizer - "Osmanlı'nın Son Savaşı" Serpil Bağcı & Filiz Çağman & Günsel Renda & Zeren Tanındı - "Osmanlı Resim Sanatı" Yakın Dönem Türkiye Tarihi: Halil İnalcık - "Atatürk ve Demokratik Türkiye" Bernard Lewis - "Modern Türkiye'nin Doğuşu" Justin McCarthy - "Ölüm ve Sürgün" Şevket Süreyya Aydemir - "Tek Adam" Falih Rıfkı Atay - "Zeytindağı" Tarık Zafer Tunaya - "Türkiye'de Siyasal Partiler" Selim Erdoğan - "Sakarya Türk Bitti Demeden Bitmez" Selim Erdoğan - "Büyük Taarruz" Taner Timur - "Türk Devrimi ve Sonrası" Zafer Toprak - "Türkiye'de Milli İktisat (1908-1918)" Felsefe-Sanat-Kültür Tarihine Dair: Niccolo Machiavelli - "Hükümdar" (diğer adıyla "Prens") Thomas More - "Ütopya" Giorgio Vasari - "Sanatçıların Hayat Hikayeleri" Thomas Carlyle - "Kahramanlar" Jakob Philip Fallmerayer - "Doğu'dan Fragmanlar" Carlo Ginzburg - "Peynir ve Kurtlar" Doğan Özlem - "Tarih Felsefesi" Roman: Umberto Eco - "Gülün Adı" Amin Maalouf - "Tanios Kayası" Ferenc Molnar - "Pal Sokağı Çocukları" Ivo Andriç - "Drina Köprüsü" Reşat Nuri Güntekin - "Çalıkuşu" Seyahatnameler: "Evliya Çelebi Seyahatnamesi" "İbn Battuta Seyahatnamesi" Marco Polo - "Dünyanın Hikaye Edilişi Harikalar Kitabı" Albert Einstein - "Einstein Seyahatnamesi: Uzakdoğu, Filistin & İspanya (1922-1923)" Johann Wolfgang von Goethe - "İtalya Seyahati" Aleksandr Sergeyeviç Puşkin - "Erzurum Yolculuğu" Gerard de Nerval - "Doğu'da Seyahat" Helmuth von Moltke - "Moltke'nin Türkiye Mektupları" Ricoldus De Monte Crucis - "Doğu Seyahatnamesi Bir Dominikan Keşişin Anadolu ve Ortadoğu Yolculuğu (1289-1291)" Johann De Plano Carpini - "Moğolistan Seyahatnamesi 13. Yüzyılda Avrupa'dan Orta Asya'ya Yolculuk (1245-1247)" Felipe Fernandez-Armesto - "Kendi Kaleminden Kolomb Seyahatnamesi" Ch'ang Ch'un - "Cengiz Han'ın Ölümsüzlük Arayışı Taoist Simyacı Bir Keşişin Türkistan Seyahatnamesi (1221-1224)" Nikolay Karamzin - "Bir Rus Gezginin Mektupları" Yirmisekiz Çelebi Mehmed Efendi - "Fransa Sefaretnamesi" Ebu Reyhan El-Biruni - "Tahkiku ma li'l-Hind Biruni'nin Gözüyle Hindistan" İbn Eca et-Türki - "İbn Eca Seyahatnamesi Bir Türk Seyyahın Kaleminden" Seydi Ali Reis - "Mir'atü'l-Memalik" Defterdar Seyfi Çelebi - "Türkistan ve Uzak Doğu Seyahatnamesi" Ahmet Haşim - "Frankfurt Seyahatnamesi" Cenap Şahabettin - "Avrupa Mektupları" Ahmet Hamdi Tanpınar - "Beş Şehir" Halide Edib Adıvar - "Hindistan'a Dair" Falih Rıfkı Atay - "Tuna Kıyıları" Ahmet Mithat Efendi - "Avrupa'da Bir Cevelan" Mustafa Sait Bey - "Avrupa Seyahatnamesi" Azra Erhat - "Mavi Yolculuk" Direktör Âli Bey - "Seyahat Jurnali" Ahmet Taşağıl - "Gökbörü'nün İzinde Kadim Türklerin Topraklarında" Serhan Güngör - "Gezgingöz Sınır Ötesi Türkiye Mirası Rehberi"
  5. İlber Ortaylı'nın, köşe yazılarında veya çeşitli vesilelerle tavsiye ettiği başka bazı kitaplar da bulunmaktadır. Şunlar mesela: 1. "Dünya Tarihi" (yazar: Clive Ponting) 2. "Modern Türkiye Tarihi" (yazar: Carter V. Findley) 3. "Atatürk" (yazar: Andrew Mango) 4. "Çankaya" (yazar: Falih Rıfkı Atay) 5. "Ortaçağ" (yazar: Umberto Eco) 6. "Ortadoğu" (yazar: Bernard Lewis) 7. "Modern Ortadoğu Tarihi" (yazar: James L. Gelvin) 8. "Tarihe Düşülen Notlar" (yazar: Prof.Dr. Halil İnalcık) 9. "Türk Sanatı" (yazar: Prof.Dr. Oktay Aslanapa) 10. "Denge Oyunu" (yazar: Selim Deringil) 11. "Simgeden Millete" (yazar: Selim Deringil) 12. "Yedinci Gün" (yazar: İhsan Oktay Anar) 13. "İstanbul'un Yaşayan Efsanesi" (yazarlar: Semavi Eyice ve Selim Efe Erdem) 14. "Babil Kulesi'nde Buluşalım, Dünya Dilleriyle Tanışalım" (yazar: Mehmet Nuri Yıldırım) 15. "Türklere Güvendiler: Tarih Boyunca Türk Topraklarına Sığınanlar" (yazar: Ender Arat) 16. "Gerçi Rum İsek De, Rumca Bilmez Türkçe Söyleriz" (yazar: Evangelia Balta) 17. "Makedonya Sorunu" (yazar: Fikret Adanır) 18. "Belgrad 500 Yıl Sonra" (yazar: Süha Umar) 19. "Atlas Tartarica" (derleyen: Rafail Hakimov) Osmanlı tarihi ile ilgili olanlar: 1. "Osmanlı'da Devlet, Hukuk ve Adalet" (yazar: Prof.Dr. Halil İnalcık) 2. "Osmanlı ve Avrupa" (yazar: Prof.Dr. Halil İnalcık) 3. "Osmanlı Bilim Mirası" (yazar: Ekmeleddin İhsanoğlu) 4. "Osmanlı'da Tarih Yazımı ve Kaynak Türleri" (yazar: Prof.Dr. Abdülkadir Özcan) 5. "I. Dünya Savaşı'nda Osmanlı" (yazar: Edward J. Erickson) 6. "Bitmeyen Savaşta Kut'ül Amare Halil Paşa'nın Hatıratı" (kolektif eser) 7. "Yeniçeriler" (yazar: Godfrey Goodwin) 8. "IV. Murad Şarkın Sultanı" (yazar: Prof.Dr. Abdülkadir Özcan) 9. "Sultanın Paşaları" (yazar: Olivier Bouquet) 10. "Bu Mülkün Sultanları" (yazar: Necdet Sakaoğlu) 11. "Osmanlı Dönemi Kırım Hanlığı" (yazar: V. D. Smirnov) 12. "Kanuni'nin Yahudi Bankeri Dona Gracia" (yazar: Aaron Nommaz) 13. "1915 Osmanlı Ermenilerine Ne Oldu? Çarpıtılan-Değiştirilen Tarih" (yazar: Guenter Lewy)
  6. aynar

    Müzik Köşesi

    Şan Hocası ve ses sanatçısı Emre Yücelen, teknik olarak Fatma Aydoğan'ın ses analizini yapıyor: Bu sese ve yoruma hayran kaldığını söylüyor ve "Bir Türkü Ancak Bu Kadar Mükemmel Okunur" diyor.
  7. aynar

    Müzik Köşesi

    Fatma Aydoğan - "Yaraladı Bu Aşk Beni" Bozlak... Muhteşem bir yorum... Özellikle 5.02'den sonraki gırtlak oyununa dikkat... (Bağlamayı çalan: Muhlis Berberoğlu)
  8. Başka fotoğraflar:
  9. Google'ın veri merkezinin (data center) içinde çekilen bazı fotoğraflar:
  10. Çin ordusu demişken... Bu Çinliler ne kadar intizamlı resmî geçit törenleri düzenliyorlar. Propaganda için servis ediliyor tabii bunlar ama gene de etkileyici... Adamlar (kadınlar) robota dönmüş yahu!
  11. Yılmaz Özdil, 23 Şubat'taki yazısında, AKP'lilerin fantastik beyanlarıyla iyi dalga geçmiş... https://www.sozcu.com.tr/2022/yazarlar/yilmaz-ozdil/iki-kere-iki-yuzde-bes-uc-kati-yani-6968511 Bu Ahmet Hamdi Çamlı denen zırcahil herifi, nasıl partide birtakım konumlara getiriyorlar, hakikaten anlamak mümkün değil... Adamı bir de "TBMM Dışişleri Komisyonu Üyesi" yapmışlar... 2 dönem İstanbul'dan milletvekili yapmışlar... Geçmişte TBMM'de Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Üyesi olarak görev yapmış bir de... Adam, acınası derecede bomboş konuşan, hatta tamamen zırvalayan, zavallı birisi... Geçmişte Erbakan'ın ve Tayyip'in şoförlüğünü yapmaktan başka bir "artısı" (!) yok!! Ekonomist olduğunu "ısrarla" iddia eden Tayyip Erdoğan'ın, geçenlerde yaptığı müthiş (!) matematik hesabını buraya da yazalım: "20 yıl önce Batman'a mitinge gelmiştim. Bugün yaşım 67. O zaman demek ki 30 yaşlarında bir genç olarak buralarda mitinge gelmişim."
  12. aynar

    Satranç tarihi

    Bobby Fischer, klasik satrançta açılış oyunlarının bilgisayar yardımıyla artık ezber hale geldiğini, tüm oyuncuların neredeyse ezbere oynadığını, bunun da satrancın yaratıcılığına zarar verdiğini iddia etmiş ve 1996 yılında yeni bir satranç çeşidi icat etmiş. Bu yeni satranç türü, Fischer’e göre, oyuncuların, açılış ezberlemek yerine yaratıcılıklarını zorlamalarını sağlayacaktı. Satrançta yaratıcılığın önplana çıkmasını sağlamak, oyuncuların zekasını daha iyi ölçmek amacıyla icat ettiği bu yeni tür, "Fischer satrancı" (diğer adıyla "chess960" veya "Fischer random chess") olarak adlandırılıyor. Fischer satrancında, klasik satrançla aynı tahta ve taşları kullanılır, ancak taşların başlangıç konumu belirli kurallara göre rastgele belirlenir. Klasik satrançtan farklı olarak, oyuna başlamadan önce piyon dışındaki taşların piyonların arkasına rastgele dizilmesi mantığına dayanır. Bu fikre göre, ikinci yatayda bulunan piyonlar yine olduğu gibi dizilir. Birinci yatayda bulunan taşlar ise (kale, at, fil, vezir ve şah) rastgele dizilir. Oyundan önce hangi taşın hangi karede olduğu oyuncular tarafından bilinmez. Sadece filler yine farklı karelerde olacak, bir de kaleler rok atacak şekilde şahın sağında ve solunda olmak zorunda. Taşlar birinci yatayda bu şekilde toplamda 960 farklı şekilde sıralandığı için oyunun ismi "chess960" olmuştur. 960 farklı başlangıç pozisyonu içerdiğinden dolayı bu isimle anılıyor. 960 sayısı, 960 farklı şekilde oyuna başlanabilmesinden geliyor. "Fischer satrancı" ("chess960"), 2008'de FIDE (Dünya Satranç Federasyonu) tarafından resmen tanınmış. 2019'da da resmî olarak ilk turnuvası yapılmış. Ancak klasik satranç kadar yaygınlık kazanmamış bu oyun çeşidi... https://www.chess.com/tr/article/view/satranc960-fischer-satranci-nedir https://tr.instela.com/fischer-satranci--644855
  13. Yurdum insanının, Türkçe-İngilizce çeviriyle imtihanına ilişkin bazı görseller: Ali Nazik kebabını, "Ali Polite" veya "Ali Gentle" diye çevirmiş olanlar bile var!! https://www.malumatfurus.org/skandal-turkce-ingilizce-ceviri-ornekleri
  14. aynar

    Komplo Teorileri

    Doğrudan komplo teorileri ile ilgili değil belki ama... Şu site, medyada, sağda solda dolaşan sahte, hatalı bilgilerle, dezenformasyonla mücadele etmeyi kendine misyon edinmiş ilginç bir site... Tüm siteyi gezdiğinizde, ne kadar çok hatalı bilginin etrafta dolaştığını, köşe yazarlarının bile bir sürü yalan-yanlış bilgiyi etrafa "yaydıklarını" görebiliyorsunuz: https://www.malumatfurus.org/sehir-efsaneleri https://www.malumatfurus.org/sehir-efsanesi-analiz-rehberi https://www.malumatfurus.org/hurafe-yalan-ve-yaniltma Şu 2 ayrı site de, hurafelerle, sahtebilimle, yalanlarla mücadele ediyor: https://yalansavar.org/2018/05/10/komplo-teorileri-ve-sosyal-medya https://yalansavar.org/tum-yazilar-kategorilere-gore http://www.bilimbilmiyim.com
  15. Dünyada toplam 129.864.880 kitap var! https://oggito.com/icerikler/dunyada-toplam-129864880-kitap-var/25559 Bir yılda yayınlanan kitap sayısına göre ülkeler listesi: https://en.wikipedia.org/wiki/Books_published_per_country_per_year https://tr.wikipedia.org/wiki/Bir_yılda_yayınlanan_kitap_sayısına_göre_ülkeler_listesi Bir Türk, yılda kaç kitap okur? (2008 tarihli bir haber): https://www.hurriyet.com.tr/egitim/bir-turk-yilda-kac-kitap-okur-8754782
  16. Dünya çapında en çok satan kitaplar listesi: https://tr.wikipedia.org/wiki/Dünya_çapında_en_çok_satan_kitaplar_listesi https://en.wikipedia.org/wiki/List_of_best-selling_books Dünya tarihinde bugüne dek en çok satılmış kitap, Charles Dickens'ın 1859 yılında basılan "İki Şehrin Hikâyesi" isimli romanı imiş. 200 milyon kopya satılmış... (İncil'i, Kuran'ı ve Mao Zedong'un Küçük Kırmızı Kitabını hariç tutuyoruz) Seri halinde satılan kitaplar içinde en çok satılan ise, kadın yazar J. K. Rowling'in yazdığı "Harry Potter" serisiymiş... 7 kitaptan oluşan Harry Potter serisi, toplamda 500 milyondan fazla satış yapmış... Popüler bilim kitapları içinde en çok satılanlar, Carl Sagan'ın 1980'de yazdığı "Kozmos" ve Stephen Hawking'in 1988'de yazdığı "Zamanın Kısa Tarihi" isimli kitaplar imiş... Sagan'ın kitabı 40 milyon satarken, Hawking'in kitabı 25 milyon satmış...
  17. Kişiye Bilgi Katan Kitap Tavsiyeleri: https://eksisozluk.com/kisiye-bilgi-katan-kitap-tavsiyeleri--4929427 Dünya, İnsanlık ve Türkiye Tarihi'ni Anlamayı Mümkün Kılacak 15 Kitap: http://www.ozandagdeviren.com/blog/dunya-insanlik-ve-turkiye-tarihini-anlamayi-mumkun-kilacak-15-kitap Entelektüel Birikim Yaratmak İçin Okunması Gereken 20 Kitap: https://www.unikesfet.com/entelektuel-birikim-icin-okunmasi-gereken-20-kitap Herkesin Okuması Gereken 40 Kitap: https://www.oberlo.com/blog/must-read-books-of-all-time Le Monde'un "Yüzyılın 100 Kitabı" listesi: https://tr.wikipedia.org/wiki/Le_Monde'un_Yüzyılın_100_Kitabı_listesi En İyi 30 Tarih Kitabı: https://www.kitapkolik.com/en-iyi-30-tarih-kitabi
  18. Bilimsel kitaplara bakalım... Popüler Bilim Severlerin Mutlaka Okuması Gereken Kitaplar: https://dergice.com/populer-bilim-severlerin-mutlaka-okumasi-gereken-kitaplar Popüler Bilim Meraklılarının İçinde Kaybolacağı 30 Kitap: https://onedio.com/haber/populer-bilim-meraklilarinin-icinde-kaybolacagi-30-kitap-505545 Hepimizin Merak Ettiği Can Alıcı Sorulara Cevap Veren Bilim Kitapları: https://listelist.com/bilim-kitaplari/ Gelmiş Geçmiş En Etkili 32 Bilimsel Kitap: https://onedio.com/haber/gelmis-gecmis-en-etkili-32-bilimsel-kitap-335309 TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları listesi: https://tr.wikipedia.org/wiki/TÜBİTAK_Popüler_Bilim_Kitapları_listesi En iyi 12 Fizik Kitabı: https://tr.warbletoncouncil.org/libros-fisica-374
  19. En meşhur "edebiyat platformu" olan "goodreads"deki listeler: https://www.goodreads.com/list/show/1.Best_Books_Ever https://www.goodreads.com/list Çok sayıda kitapseverin buluştuğu şu Türkçe sitede de listeler var: https://1000kitap.com/kitaplar/en-iyiler https://1000kitap.com/kitap-turleri goodreads.com'da üyelerin en çok okuduğu kitap, "Harry Potter ve Felsefe Taşı" imiş... 1000kitap.com'da Türk üyelerin en çok okuduğu kitap, Sabahattin Ali'nin "Kürk Mantolu Madonna" isimli uzun öyküsü imiş...
  20. Kapsamlı bir Türkçe site... Geniş kitap önerileri listesi (farklı tür ve temalara göre kitap tavsiyeleri): https://kitapokurum.blogspot.com/2020/05/kitap-onerileri-listesi-kitap-tavsiyeleri.html Tüm Zamanlar "En İyi On" Listeleri: http://toptenbooks.net/books/all-time-top-ten-lists Şu yabancı sitede de çok sayıda ve çok değişik listeler var: https://thegreatestbooks.org/lists
  21. Son 2-3 günde internette gezinirken rast gelip sık kullanılanlar'a aldığım bazı linkleri paylaşmak istiyorum. Belki bir kısmı ilginizi çekebilir: Tarihin Akışını Değiştiren 30 Kitap: https://www.businessinsider.com/books-that-changed-history-2014-12 Türkçesi: https://onedio.com/haber/tarihin-akisi-degistiren-30-kitap-433821 Tüm Zamanların En Etkili 50 Kitabı: https://oedb.org/ilibrarian/50_books_that_changed_the_world Dünyayı Değiştiren 100 Kitap: https://alexandbooks.com/archive/100-books-that-changed-the-world BBC'den, Dünyayı Değiştiren 100 Roman (öykü): https://www.bbc.com/culture/article/20180521-the-100-stories-that-shaped-the-world https://ceotudent.com/bbc-dunyayi-degistiren-kitaplar https://gelisimseninle.com/tr/haber/detay/203/bbc-den-dunyayi-degistiren-kitap-onerileri
  22. Bugün müslümanların ellerinde tuttukları Kuran da, şaibeli ve geçmişi karanlık bir kitaptır. 7. yüzyıldan kalmış "sayfaları tam-eksiksiz bir Kuran", şu anda dünya üzerinde yok. Muhammed hayatta iken deriye, kemiğe filan yazıldığı iddia edilen ilk Kuran sayfaları, gene müslümanların dediğine göre, yakılmış, yok edilmiş! Bunlar eğer gerçekten vardıysa, niye yok edilmişler, ben anlamıyorum. Bu kadar önemli yazılı belge niye yok edilir ki? Müslümanlar sürekli "sonradan Ebubekir ve Osman zamanında kitap haline getirilip çoğaltıldı" diye iddia ediyorlar fakat bu Ebubekir ve Osman zamanında yazılmış Kuran mushafı da ne ilginç ki şu anda elde yok!.. Bunlar da yok edilmiş o zaman... En eski "tam Kuran" yani "tam bir kitap halinde olan Kuran"ın şu anda Kuveyt'te bir müzede olduğu ve bu kitabın M.S. 1002 yılına ait olduğu söyleniyor. Yani, Muhammed'in ölümünden tam 370 sene sonraya tarihleniyor... Muhammed'in öldüğü söylenen 632 yılından 1002 yılına kadar geçen 370 senelik süre içinde yazılmış bir "tam Kuran"ın şu anda elde bulunmaması, acayip tuhaf bir şey değil mi?? Şöyle bir bilgiye rastladım internette: "7. ila 10. yüzyıl arasında yazıldığı iddia edilen tam bir kuran dünya üzerinde yoktur. En eski tam kuran 10.yüzyıla ait olup kuveyt'te bulunmaktadır. Bu yüzden bir kısmının 10. yüzyılda yazıldığı ve/veya bu aradaki 300 yıllık süre boyunca değişiklikler yapıldığı iddialarına net bir bilimsel yalanlama yapılamamaktadır." Aşağıdaki linkteki röportajda, Diyanet İşleri eski Başkanı, ilahiyatçı Prof.Dr. Tayyar Altıkulaç, Osman zamanında yazılan ve 6 adet olduğu düşünülen mushaf örneklerinin hiçbirinin günümüze ulaşmadığının tespit edildiğini söylüyor. Ve "zaman içinde yangında yananı olmuş, diğerleri muhtemelen parçalanıp tarihin karanlıklarında yerlerini almıştır. Ne yazık ki müslümanlar, Hz. Osman’ın emaneti olan bu mushafları koruyamamışlardır" diyor. Ayrıca Tayyar Altıkulaç'ın dediğine göre, müslümanlar "Kur'an'ın bir harfinin bile değişmediği" inancının rehavetine kapılıp, kendi ellerinde bulunan paha biçilmez mushaf nüshalarını yabancılara üç beş kuruş karşılığında satmışlar! https://www.sabah.com.tr/gundem/2015/12/27/hz-osmanin-emanetine-sahip-cikamadik
  23. aynar

    Satranç tarihi

    Bu Bobby Fischer, ne enteresan, ne aykırı bir adammış... Bir dâhi olduğu, çok yüksek IQ'ya sahip olduğu kabul ediliyor. ABD'nin yetiştirdiği en önemli satranç büyükustası olduğuna da şüphe yok... Fakat adam, 90'lı yıllardan sonra son derece ama son derece azılı bir Yahudi düşmanı ve ABD düşmanı haline gelmiş... Yahudiler ve ABD hakkında akıl almaz saldırgan, nefret dolu ve hasmane açıklamalar yapmış. Üstelik annesi de bir Yahudi olmasına rağmen, Yahudiler'i yerden yere vuruyor. Yahudiler'i topyekun genelleyerek "onlar insandan aşağı" (subhuman) demekten çekinmiyor... ABD'ye de "soykırımcı ve illegal devlet" diyor. Kadınları aşağılayıcı görüşleri de var geçmişte... "Dünyanın en iyi kadın satranç oyuncusunu getirin, bir at eksik oynarım, gene de beni yenemez" gibi bir açıklaması var mesela. Sünnet operasyonuna da şiddetle karşı... Hatta modern tıbba da inanmadığını söylermiş... ABD'deki 11 Eylül 2001 terör saldırılarından hemen sonra yaptığı şu açıklamalara bakın: https://www.mepanews.com/11-eylulu-kutlayan-amerikali-sira-disi-satranc-ustasi-bobby-fischer-35984h.htm Zaten sonradan ABD tarafından vatan haini ilan edilerek bir nevi afaroz edilmiş ve başına gelmeyen kalmamış...
  24. "Çocukken her akşam yatmadan önce tanrıya bana bir bisiklet vermesi için dua ederdim. Bir gün, tanrının çalışma tarzının bu olmadığını anladım. Ertesi gün gittim kendime yeni bir bisiklet çaldım ve her akşam yatmadan önce tanrıya günahlarımı bağışlaması için dua etmeye başladım." "Avrupalılar (beyaz adamlar) geldiklerinde, onların ellerinde İncil, bizim elimizde ise topraklarımız vardı. Bize, gözlerimizi kapayarak dua etmesini öğrettiler. Gözlerimizi açtığımızda baktık ki, bizim elimizde İncil, onların elinde topraklarımız vardı." Birinci söz, ABD'li ünlü mafya babası Al Capone'a atfediliyor... İkinci söz ise, bağımsız Kenya'nın ilk devlet başkanı Jomo Kenyatta'ya atfediliyor... Çok zekice düşünülüp ifade edilmiş sağlam "din eleştirisi" barındırıyor bu sözler bence... Dua kavramının işlevselliğini hicveden ve din-siyaset arasındaki istismara, sömürüye dayalı ilişkiyi çok ustalıkla anlatan iki söz...
  25. Mafya babası, haraçlarını toplaması için yeni bir tetikçi buldu. Seçtiği adam sağır ve dilsizdi. Çünkü baba, bu tetikçi yakalanırsa polise fazla bir şey anlatması mümkün olamaz, diye düşünüyordu. Baba, bir gün ödemelerin geciktiğini fark etti ve tetikçiyi odasına aldırttı, bir de işaret dilini bilen tercüman buldular. Tercüman işaretle sordu: "Para nerede?" Sağır-dilsiz, işaretle yanıt verdi: "Ne parası? Benim paradan maradan haberim yok. Neden bahsettiğinizi anlamıyorum." Tercüman tercüme etti: "Neden bahsettiğinizi anlamıyormuş." Baba, 38'liği koltuk altından çekip, sağır-dilsizin beynine dayadı: "Şimdi sor bakalım, para nerede." Tercüman, işaretle sordu: "Para nerede?" Sağır-dilsiz, kan ter içinde, işaretle yanıt verdi: "Şehir merkezindeki parkta, büyük heykelin olduğu kapıdan girince soldan 3. ağacın kovuğunda iki yüz bin dolar var." "Ne söyledi?" dedi baba. Tercüman yanıtladı: "Dedi ki, hâlâ neden bahsettiğinizi anlamıyormuş, ayrıca o tetiği çekmek de biraz g.t istermiş."
×
×
  • Create New...