-
İçerik sayısı
21 -
Kayıt tarihi
-
Son ziyareti
-
Kazandığı günler
7
İçerik türü
Profiller
Forums
Store
Makaleler
Everything posted by Plütoncu
-
Böyle bir şeyin mümkün olduğuna inancım sıfır. En fazla kısıtlı bir süre zarfında bastırabilirsiniz, ancak o baskının bir patlaması olacaktır muhakkak. İnsana neden bu kadar yükleniliyor anlamıyorum. Kötülük ve iyilik kavramları yalandan ibaret şahsımca. İnsan kendini çok zeki, her şeyin farkında ve özgür sanıyor ancak bunlar birer yanılgı. Her hayvan kadar salağız, her hayvan kadar mahkumuz. Söz edebileceğimiz, kanıtlayabileceğimiz bir irademiz var mı? Dolayısıyla insan da her hayvan gibi bencildir; iç güdüsünü dinler, bağırsaklarının emrinde yaşar ve uçkuruna düşkündür. Yaptığı her hareketin de sebebi olacağı için (dış koşullara bağlı), her daim suçsuzdur. Bunlar biz basit canlıların önüne geçebileceği şeyler değildir. Zihinsel evrimin en başlarındayız, belki evren daha fazla gelişmesine izin vermeden yok oluruz. (Burada evren, üst bir güç değil sadece kurallar ve koşullardan bahsediyorum.) Yani gitmeyin insanların üstüne, diğer hayvanlardan farkımız yok. Bunlar kötülük değil, içgüdü. Doğal şeyler, elle değişecek şeyler de değil.
-
Benim söylediğimden farklı bir şey söylememişsin ki.
-
Domuz, ait olduğu alanlarda yaşadığı için bizden dirençli. Bizler savanlarda yaşamak üzere evrildik. Daha sonra kıyafeti, ısınmak için başka hayvanların kürkünü kullanmaya başlamayı keşfedince başka diyarlar keşfetmeye başladık. Eğer savana gidersen, sen de yaz-kış direnebilirsin. Ayrıca bir insan bebeğini avcı-toplayıcı yetiştirirsen gayet sağlıklı yaşar, bakınız bugün avcı-toplayıcılık yapan kabileler. Dolayısıyla bu yeterli bir argüman değil. İnsanın kusuru, evrimsel kalıntıları. İnce boyun, sağlıksız ayak yapısı, omurga ağrıları, kadınların doğum acısı, sancıları, pre-matüre doğum, çağına uyumsuz bozulmuş psikolojiler vs. Uzar gider. Diğer canlılar bizden üstün donanımlara sahip değiller, fark ettiysen hepsini kölemiz yapabiliyoruz. Bizi güçlü kılan bir kortekse sahibiz. Önemli olan bunların farkına varıp (insanın hayvan olduğunun) bu davranışları artık bırakmamız. Diğer hayvanlara bunları yapabiliyor olmamız, yapmamızı gerektirmiyor. Ama yapıyoruz, bunlar evrimin bize bıraktığı biyolojinin/psikolojinin şu an içinde bulunduğumuz dünyaya ve durumlara uygun olmayışından kaynaklanıyor. İnsan; Kendi çıkarına öncelik tanımaya, Kısa vadeli odaklanmaya, Diğerlerinden daha iyi olma takıntısına, Çevresindeki insanları taklit etmeye, Doğrudan duyusal uyaranlara tepki vermeye yatkın. Bu sebeplerle bugün, psikolojimize; biyolojimize uygun olmayan yerlerde yaşıyoruz. Bu yüzden donanım olarak daha düşük görünüyoruz. Bu, güçlü bir kortekse sahip olmanın bedeli, vücudumuz donanımdan kısarak beyni beslemeyi seçtiği için beynimiz böylesine gelişmiş. Bu da bizi diğer türlerden farklı kılan şey. Yeterli bir argüman değil, kısaca...
- 35 yanıt
-
- 1
-
-
Birileri yine büyük oyunu çözmüş.
- 33 yanıt
-
- 1
-
-
Anlamadıysan kes sesini yürü git dostum.
-
Doğmaz. Psikolog bir aile çocuklarına üvey kardeş olarak bir şempanze evlat ediniyor ve gelişimlerini izliyor. Çocuk konuşmayı öğrenene kadar şempanze zeka testlerinde çocuktan daha önde, çocuk konuşmayı öğrendikten sonra devamlı ilerliyor, ancak şempanze aynı yerde kalıyor. Yani biz zeki doğmayız, zeki doğanlar olabilir tabii ki genetik sebebiyle. Ama bizi biz yapan dilimizdir. İyilik kısmına gelince, iyiliği neye göre tanımladığımıza bağlı. Bana kalırsa her çocuk bir teröristtir.
-
Tarıma geçişle birlikte bir sürü hastalık ortaya çıkıyor zaten; diyabet, yüksek kolesterol vb. Taş devri beynimiz, öyle evrimleşti ki tarım devrimi bir sürü uyumsuzluk yarattı. Eskiden istediğimiz yiyecekleri her zaman bulamıyorduk, bulduğumuzda da sonuna kadar tıkınmamız ve alabildiğimiz kadar kilo almamız gerekiyordu. Ama tarım devrimi yiyecek fazlasını ortaya çıkardı, bu da genlerle birleşince durum ortada; obezite, aşırı beslenme, şeker komaları, insülin direnci...
-
Çok normal bence. Uzun bir süre taş devri diyetine göre beslendik. Vücut biyolojimiz buna alıştı, buna göre evrimleşti. Ve evrimin tedriciliğinin yanında, bizler çok hızlı bir şekilde diyetlerimizi değiştirdik. Bugün sağlıklı beyni olan insanların bile beslenme sebebiyle kortizol seviyeleri tavan yapıyor, sadece beslenme nedeniyle tüm gün stres peşlerini bırakmıyor. Görüyorum ki bu yılda bile hala sadece edebiyat yapan psikologlar var, hiçbiri biyolojimizle ilgilenmiyor. Günümüz psikiyatristlerinin de böyle bir yeniliğe hemen ayak uyduracağını sanmıyorum.
-
Ben bu gibi konularda kendi görüşlerimi yazmam. Bilen bilir, bu sitede beni tanıyanlar var. Bu gibi konularda yazdıklarım bilimseldir, ben kendi kafamdan bilgi yaratıp sizlere satmam. Benim en büyük ilgi alanım psikoloji, spesifik olarak da evrimsel ve biyolojik psikolojidir. Aynı zamanda nöroloji de okurum. Dolayısıyla buraya yazdıklarım okuduğum kitaplardan ve makalelerdendir. Alaycı tavrım da bir özelliğim, karşıdakinin bilgilerini ciddiye alamıyorum bazen.
-
Bilinçaltından bahsetmiyorum, bilinçdışından bahsediyorum.
-
Rüyalar çok anlamsız şeylerdir. Rüyalara anlam yüklemeye çalışmayın. Bilinçdışının uykuda kendi kendine debelenmesidir, bir şeylerin habercisi veya işaretçisi değildir.
- 20 yanıt
-
- 1
-
-
Açıklar mısın çok merak ettim bilinçdışı ne demekmiş? 😅 Rüyaların bilinçdışıyla alakasız olduğunu söylemezsin umarım.
-
Ayna nöronlar ve taklit. Ahlaki kaygılar içgüdü temellidir. Herkes olmaz zaten, herkes farklıdır. Olay burada Nietzsche'nin sözü. Tek anlatmaya çalıştığım "elinize güç geçmeden kendinizi iyi sanmayın."
-
Uyku süreci bilinçdışının ihtiyacı olan bir süreç. Beden kadar beyin de yorulur. Uykudayken gün içinde yaşananlar, öğrenilenler ve düşünülenler; günlük ve uzun süreli dertlerin hepsi belli bir "proses" işleminden geçer. Uyanınca bunları düşünmek normaldir. Aslında hayatta kalma iç güdümüz içimizi yakıp kavuran arzularımızın ve korkularımızın ortaya çıkmasına sebep oldu, yani ters düşünmüşsün.
-
Dostum Jung çok geçmişte kalmış bir isim. Freud'u ve Jung'u ben de okurum ancak ikisinin fikirlerinin bilimsel dayanağı yok. Dolayısıyla rüyaların öyle bir işlevi yok.
-
Bu gücü kısıtlandıran çok önemli bir gerçeği unutmuşsunuz ama: Bilinçdışındaki sosyal baskılar.
-
Bu aralar Aklın İsyanı/Ted Grant-Alan Woods okuyorum. Kitapta her türlü konuya değinilmiş, okumalısın bence. Bir de JJ Rousseau Toplum Sözleşmesi öneririm.
- 5 yanıt
-
- 2
-
-
-
Güçsüz bir insan için iyilikten-kötülükten bahsetmek ne kadar doğru? Potansiyelini açığa çıkarmayan bir nesne için hareket edemez demek ne kadar mantıklı? "Ne çok gülmüşümdür keskin pençeleri olmadığı için kendini iyi zanneden zayıflara..." demiş Nietzsche. Sevmediğiniz bir insanın hayatı, sizin ellerinize bırakılsa ve eğer ölmesine karar verirseniz suçsuz olacağanız söylenirse, o adamın ölüm hükmünü verir miydiniz? Şu an nefret ettiğiniz ve var olmasına bile katlanamadığınız bir insanı öldürmenize engel olan tam olarak nedir? Dini korkular mı, yasa korkusu mu, toplum baskısı mı, cesaretiniz olmaması mı? Sizi cidden bir cinayetten iten nedir? Nedir önünüze geçen? Eğer dini endişeleriniz olmasa, yasaların size etki etmeyeceğini bilseniz, toplum tarafından ayıplanmayacağınızı bilseniz ve cesaretiniz olsa, bu cinayeti işlemekten şimdiki gibi çekinir miydiniz? Ahlak sandığınız şey güçsüzlüğünüz mü? Yoksa cidden içinizde iyi bir öz mü taşıyorsunuz? Eline güç vermediğiniz hiçbir insanı tanıyamazsınız. Bir insanın eline sizi incitme şansı verdiğinizde o kişi sizi incitiyorsa, bu kişiye hala iyi diyebilir misiniz? Zararsız ve yardımsever bir insan cidden bu özellikleri mi taşır yoksa güçsüz müdür? Peki bahsettiğim güç ne? Katiller, tüm bu kaygılarına rağmen cinayet işliyorsa, bu onları güçlü mü yapar? İnsan kaygıları ve çekinceleri olan, ne olursa olsun sosyal kaygılar barındıran bir canlıdır. Gerekli cesareti taşıyan bir insanın elinden kaygılarını aldığınızda, güçlü bir konuma getirmiş olursunuz. Cesur olmak için önce korkak olmak gerekir, katiller bizim taşımadığımız güçleri taşır içlerinde. Bazısı kaybedecek hiçbir şeyi kalmadığı için, bazısı psikolojik olarak dengesiz olduğu için kaygı barındırmazlar içlerinde. Toplum tarafından ayıplanmak, cehenneme gitmek, hapse girmek onlar için önemsizdir. Tek gereken bir fırsat, anlık bir cesarettir. Doğasında vahşet yatan insanoğlu, evrim sürecinde kazandığı kaygılardan arındığında potansiyel bir katildir. Bu durum sadece cinayette mi geçerli? Güçlü olduğunuzda cinayet işlemediniz diye iyi mi oldunuz? Hayır, bu güç her şey için geçerlidir. Yerde yemek arayan bir karıncanın karşısındaki gücünüz, insafınıza kalmış bir insan, yerde duran dolu bir cüzdan, size fazlaca güvenmiş bir dost. Karşısında en ufak güç kazandığınız canlılar, gerçek karakterinizi ortaya çıkaran bunlardır. Uçuk bir soruyla sizi düşünmeye bırakayım: O kadar güçlüsünüz ki, insanlık sizin için bir karınca kolonisi. Uçaklar, tanklar, mermiler size işlemiyor, insanları hafifçe sıksanız paramparça oluyor. Yasalar sizi tutabilir miydi? Ahlakınız istediğiniz her şeyi elde etmenize engel olabilir miydi? Böylesine muazzam güçlü olduğunuz bir durumda, sizi tutabilecek bir şey yokken, cidden toplumun içinde normalce yaşayıp gider miydiniz, bunu başarabilir miydiniz? Belki de iyi olduğunuzu düşünmeden önce, gücünüzü hayal etmelisiniz.
-
Eski aristokrasi benim gözümde oligarşidir. Amacından sapmıştır; ki zaten her yönetim sistemi amacından sapmaya müsaittir. Dolayısıyla ne diyersek diyelim ütopik kalır. Bugün yaşanan her şey, determinizm gereği doğanın bizi getirdiği noktadır. Ama yine de bize uyumlu olduğu anlamını taşımaz. Şahsi fikrim tabii.
- 23 yanıt
-
- 1
-
-
Ah ah, Antidogmatik'te bu konuyu uzun uzun tartıştığımız günler aklıma geldi. O zaman da söyledim, şimdi de söylüyorum: demokrasi içine düştüğümüz en sağlam bok çukurlarından birisidir. Çan eğrisine ihanet eden, toplumun zeka seviyesini, eğitim seviyesini gözetmeksizin yönetime katan; yararsız mı yararsız bir sistemdir.