Jump to content

Emperyalist Zihniyet ve Islami Inancin Iki Yuzu


evrensel-insan

Recommended Posts

Bugun, Islam Dunyasini, Anadolu, Orta Dogu ve Kuzey Afrika'da gozlemledigimizde, Islami Zihniyetin, duzen, sistem, yasam ve iliski acisindan farkliliklari oldugu gorulur.

 

Osmanli Imparatorlugu zamaninda, hemen hemen bugunku Islami ulkelerin hepsi, Osmanli Topraklari sinirlari icinde idi.

 

Osmanli'nin ilk toprak kaybi Karlofca Andlasmasiyla, Osmanli Imparatorlugu Toprak kaybina basladi.

 

1789 Fransa Ihtilali ile birlikte, bati ve dunya; sistemlesme ve duzen kurma adina, bazi yeniliklerle tanisiyordu, sehirlesme, laiklik, sekuler zihniyet, patriotizm, yani yurtseverlik ve milliyetcilik.

 

Aslinda 1789 insanoglunun tarihinde, zihinsel insanlasmada her donem buyuk engelleyici rol oynamis, din ve dini hakimiyeti sorguluyor, bunun yaninda insanogluna yeni bir ayrimci engel olarak ortaya cikan milliyetciligi tanistiriyordu.

 

Nitekim, Osmanlinin, bilhassa bati ve balkan topraklari; bu milliyetcilik sayesinde Osmanliya karsi bagimsizlik savasi veriyorlardi.

 

Osmanli'nin diger topraklarinda ise, bati kaynakli ulkeler icinde kiskirtma calismalari yurutuluyordu.

 

Balkan ve bati topraklarinin zaten cogunlugunu islami zihniyet kapsamiyordu, dogu ve Afrika'da ise islami zihniyet hakimdi.

 

Bilindigi gibi, bu doguda kaybedilen topraklarin sinirlari bile, bati tarafindan ciziliyordu.

 

Bu arada son Osmanli topragini tarihe gomecek olan, bugunku Turkiye; Bati ile dogu arasinda bir kopru teskil ediyordu. Bu koprunun en buyuk ozelligi bati ve dogunun ortak ozelliklerini tasiyor olmasiydi ve Ataturk eliyle, devrim; bati yolu olan milliyetcilik ile kazanildi.

 

Bu acidan tarihe baktigimizda, Osmanli Topraklarinda, iki farkli islami zihniyeti gormek mumkun. Turkiye, cezayir, Misir, Iran (1974 oncesi), Suriye gibi ulkelerde, ne bir seriat sistemi vardi, ne de muslumanlik bilhassa imanin sartlari temelinde zorlamaya tabi tutuldu. Buna giyim, kusam ve yasam ve iliskilerde dahil.

 

Bir yerde, tutucu islam yerine, bu ulkelerde ilimli, ya da yenilikci islam goze carpiyordu.

 

Osmanli topraklarindan dogan bu ulkelerin her turlu ekonomik kaynaklarini ele gecirmek ve kendi politik amacini bu ulkeleri arac kullanarak yurutmek isteyen bati; bu konuda bu ulkeleri elde etmek icin, dini "modernlestirme" ve milliyetciligi korukleme temelli iki farkli alani ellerinde koz olarakj bulunduruyorlardi.

 

Islam acisindan, ilimli olanlara, tutucu; tutucu olanlara da ilimli islami kiskirtarak, bu ulkeler ici kaos ve karmasayi orgutluyorlardi.

 

Bu konuda yaptiklarini ise, "buralara demokratik hak ve ozgurlukleri getiriyoruz" naralariyla yapiyorlardi.

 

Aslinda islam ve milliyetcilik onlarin umurunda degildi. Onlarin umurunda olan, bu ulkeleri nasil kendi emir kulu yapmak ve bu ulkelerin ekonomilerini ele gecirmekti.

 

Fakat, Turkiye hem cografya, hem toplum olarak bu islam ulkelerinden her yonde farklilasiyordu ve Ataturk'ten bu yana da; bu ulkede her turlu milliyet ve din farkli mozayigi, emperyalist zihniyetin istahini kabartiyordu. Ustelik ulke, sekuler zihniyet ile laik olmasa da, din milliyetin arkasindan ikinci planda geliyordu.

 

Fakat ulke hem milliyet, hem de din olarak teklestirmeyi secmis ve bu teklestirme temelinde, Anadolunun farkli dini ve milli mozayigine uyum sagliyamiyordu.

 

Bugun, hepimiz tarihten biliyoruz. Batinin Iran'in degisimindeki, Iran-Irak savasindaki, Irak isgalindeki rolunu. Ayni zamanda, Inonu ile baslayan, Turkiye'deki rolunu.

 

Son zamanlarda ise, bu eski Osmanli topraklarinda birden bire tum dunya kamuoyunu saran bir hareketlilik basladi. Misir, Tunus, Yemen, Bahreyn, suriye kendi icinde bir karmasaya sanki siralanmis gibi suruklendi. Misir ve Tunus'ta baskanlar devrildi. Yemen ve Bahreyn'de degisimler oldu. Suriye. demokratik hak ve ozgurlukler sozu verdi.

 

Butun bunlara sessiz kalan bati, Libya'daki karisiklikta hemen devreye girdi. Buradan da anlasildiki, Libya henuz istendigi gibi bati tarafindan elde edilmemis. Anlasilan o ki, Suriye'ye de henuz planlanan saldirinin sirasi gelmemis.

 

Bugun, bu Gelismis orta dogu ve kuzey afrika projesini gerceklestirmek icin, emperyalist zihniyetin elinde, iki ana koz var. Biri milli kokenli mikro ayrimcilik, digeri dini kokenli cemaat ve baskan sistemi, ya da islami demokratik ilimlastirma ve en cok ulkemizi ilgilendiren, yenilikci islam anlayisi, yani F.Gulen ve RTE'nin basini cektigi dinler arasi dialog ve evengalist orgutlenme. Soros ideolojisi, bu konuda ulkelerde ajanlari ile araliksiz calisiyor.

 

Ilginctir, Turkiye'nin cografi ve toplumsal ilkligi bu konuda da gundemdedir. Yani evengalist orgutlenme, diger bir adiyla "demokratik, yenilikci" islam.

 

Gorunen oki, bu ilk ileride diger orta dogu ulkeleri icin, simdilik yedekte tutulmaktadir.

 

Islam inancinin iki yuzu de, setiatci/tek baskanlik sistemi ve ilimli, yenilikci islam olarak kendi icinde iki ana ve 4 farkli kola bolunmustur.

 

Turkiye'nin bilhassa CHP'nin de "yenilesmesinin" gosterdigi gibi, Emperyalist zihniyetin emir eri oldugu algilandiktan sonra, Turkiye'nin bundan sonra alacagi yol; milli koken bolunumlu bir yenilikci islam olarak gorunmektedir. Bunun, CHP ya da AKP eliyle olmasinin, emperyalist zihniyet acisindan bir farki yoktur. Cunku, bu gidisatin biri dini, digeri milli yonunun basini cekmektedir ve icicelerdir.

 

Burada insan ve insanligin zihniyeti ise, bizlere; bu antisini de, iceren emperyalist zihniyete karsi verilecek zihinsel mucadelenin, mikro ayrimciligin tam tersi olan antiayrimcilik oldugudur.

 

Hem mikro, hem de anti ayrimcilik;dini ve milli farklarin farkinin bilincinde ve farkindadir. Farklari ise, mikro ayrimcilik, bu farklari birbirine savastirarak, kendi ekonomik ve politik amacini farklari arac olarak yuruturken ve her farki savasmalari icin desteklerken; antiayrimcilik, bu farklari farklari ile birlikte, beraber ve butun altinda tutmak, hic birfarki one cikarmamak, hic bir farkin penceresinden bakmamak, hic bir farki gormemezlikten gelmemek ve farklarin esitligi temelinde farklarin farklari ile birlikte birarada yasayabilecegi, hukuk guvencesini sivil kurum ve kuruluslari saglamak ve hic bir farkin hic bir farka mudahele etmeden herbirinin kendi farklarinin demokratik hak ve ozgurlukleri ile birlikte beraberce, saygi, hosgoru ve anlayis cercevesinde yasamasi.

 

Bunun aksi, antiemperyalist de olsa, sadece emperyalist zihniyetin elini guclendirecek ve ekmegine yag surecektir.

 

Oyuzden insan ve insanligin zihniyetinin dusunceve davranisi non emperyalist olarak antiayrimci farklarin esitligi, birligi, beraberligi ve butunlugu olmalidir. Her farkin farkinin farkli demokratik hak ve ozgurluklerini yasayabilmesi temelinde. Zaten o zaman emperyalist zihniyete, ayiracak bir fark kalmayacaktir. Cunku, farklar, farklarinin farkinda ve bilincinde olarak;birbirlerinin farklarina hukuk guvencesi ve saygi temelinde beraberce yasama bilincine varmis olacaklardir.

 

evrensel-insan

Link to comment
Share on other sites

Saygideger mantik;

 

Yani dediğini bir paragraf ile özetlemek istersek, bizler aramızdaki farkların farkında olalım, farklılıklarımıza dayalı olarak yapılmak istenebilecek ayrımcılık ve bölme çabalarına karşı bağışıklık geliştirelim mi demek istiyorsun? -mantik-

 

Bagisikliktan ne demek istedigini bilmiyorum ama; bir cesit farklarin farkinin gercekligini algilamayi ve her farkin, diger farki icsellestirmesini soyluyorum.

 

Sonucta, farklarin bir arada antiayrimci olarak yasam surmesinin baska yolu yoktur.

 

Ya emperyalist zihniyet cikari ile farklar kiskirtilarak biribirinde ayrilir ve savastirilir, ya da farklar farkin farkina vararak,biribirlerini kabullenerek bir arada ayrilmadan yasarlar.

 

Bunun da temeli, birincisi; bir fark onculugunde ve bir fark penceresinden diger farklara bakmak degil; her farki biribirine esit kilarak her farkin, kendi fark yasamini surdurebilmesi icin, diger farklarin da yasamasina saygi gostermesidir.Bunu da birey bilinci almis, bireyi icin var olan bir devlet ve bu devletin sivil kuruluslarinin sagladigi hukuk guvencesi saglar.

 

Iste bu guvence, hic bir farkin baska bire fark uzerinde, baski kurmasini, mudahelesini, zorlamasini ve kendi farkini ayirarak one cikarmasini onler.

 

Hele hele cografyamiz, Anadolu topragi ise, bu daha da onem kazanir. Cunku bu toprak, her turlu etik farka tarihler boyu toplum ve farkli halklari olarak ev sahipligi yapmistir. Bu da hic bir farkin, bu mozayigin oncu farki, ayrimci farki, lider farki olmadiginin bir delilidir. Cunku Anadolu Topraklarinda, disaridan gelip yerlesmis bir etnisite yoktur. Her etik (milli, dini v.s.) fark; bu topragin ev sahibidir. Oyuzden kimse, hic bir sekilde, Anadolu topragini dini ya da milli bir kokensel farka mal edemez.

 

Aksi, emperyalist zihniyetin, anti emperyalist oyununa dusup; farklar arasi ustunluk savasi ve biz/oteki ayrimciligidir.

 

Herkes TC vatandasidir ve Resmi dili Turkcedir. Ama, bu vatandaslarin milli ve dini koken hak ve ozgurluklerini ellerinden almaz.

 

Ustelik, Anadolunun bu zenginliginden, isteyen herkesin yararlanmasi da onun hak ve ozgurlugudur.

 

Bugun hindistan'da 70 farkli dil konusulmaktadir.

 

Neden bir TC vatandasi, Anadolunun mevcut dilllerinden yararlanmasin?

 

Neden bir TC vatandasi, tek bir dine veya milli kokene mahkum kilinsin?

 

Ama dedigim gibi, bu bir birey bilincidir ve herhangibir politikanin amacina cikar araci olmak yerine; vatandasin, talep edebilecegi bir bilinc ve farkindaliga ulasmasi gerekir.

 

Dunyanin hangi cografyasinda dogarsa dogsun, herkesin bir milliyeti vardir. Sorun, bunu dusunceye, ustunluge tassimak ve milliyetcilik ideolojisine tasiyip, diger milliyetlerin onune koymakdir.

 

Din de aynidir, herkese dogumdan bir din verilir ve kisi isterse, o dinden kendini distalayabilir. Sorun, dini dusunceye tasimak, ustunluge tasimak ve diger inanclara gore oncu gormektir.

 

Kimse kimsenin, dini inancina/inancsizligina ve milli kokenine mudahele etmezse de zaten sorun olmaz. Herkes, herkesi kendini nasil ortaya koyuyorsa, oyle algilamalidir. Cunku bu degerler, kisilerin kimlik degerleri haline gelmis, demokratik hak ve ozgurlukleridir.

 

evrensel-insan

Link to comment
Share on other sites

  • 12 sene sonra...

İngiliz sosyolog ve tarihçi Arnold Joseph Toynbee'ye göre İslam dünyası, Kuzey Müslümanlığı ve Güney Müslümanlığı olmak üzere ikiye ayrılır. Güney Müslümanlığı'nda eşarilik, selefilik gibi radikal dini akımlar vardır. Güney Müslümanlığı'nın en temel özellikleri ibadete, şekilciliğe önem vermesi, aklı ve bilimi dışlamasıdır. Toynbee'ye göre Güney Müslümanlığı, Batı için bir tehlike olmaktan çıkmıştır; Batı için asıl tehlike akıl ve bilimle barışık Türk tipi Kuzey Müslümanlığı'dır.
Güney Müslümanlığı, kendi içinde iki dereceye ayrılır: 1. derece Güney Müslümanlığı ve 2. derece Güney Müslümanlığı. 1. derece Güney Müslümanlığı, Arap Müslümanlığı'dır. 2. derece Güney Müslümanlığı, Pers İslam'ıdır çünkü İslam, Kuran'ın Enam 92, Zuhruf 44 gibi ayetlerinde ve sahih hadislerde belirtildiği üzere yalnız Araplara indirilmiş bir dindir; ayrıca, İslam'ın bütün ritüelleri Arapça'dır.

 

7015mpypg4w5ch5q.jpg

Link to comment
Share on other sites

Create an account or sign in to comment

You need to be a member in order to leave a comment

Create an account

Sign up for a new account in our community. It's easy!

Register a new account

Giriş yap

Already have an account? Sign in here.

Sign In Now
×
×
  • Create New...