Jump to content

Bilimin Felsefi Tabani Nedir?


evrensel-insan

Recommended Posts

Boylece bana bir cesit, agnostik gibi bir etiket verme gereginde de kalmazsin.

 

Saygıdeğer evrensel-insan;

 

Buradaki sorgulamayı kişileştirmenizi anlamıyorum.

Felsefenizin (belki siz farkına varamamışsını) argümanlarının agnostizme malolduğunu söylüyorum.

Ne diyelim ?

"Yok canım ,dostumuz bir şey ispatlamak ve ya çürütmek için yazmıyor bunları ister alırız ,ister almayız" böyle mi diyelim?

Ben demeyeceğim ,kişisel algılamayın ,felsefenizle tartışıyorum.

 

Ayrıca agnostism felsefede sizin çizdiğiniz o dar anlamıyla değerlendirilmez.

Ben sizin tanrı inancınızı sormadım, merakta etmiyorum, şimdilik.

 

Agnosticisim

Link to comment
Share on other sites

Herseyin temeli, tabani, yapilandirani, yapi ve islevini ortaya koyani epistemolojik olarak ve alternatifsiz olarak insanoglu olduguna gore; insanoglu bir butun olarak soyutlasmasini, beyni, yani maddesi, nin fonksiyonu dusuncesinin o dusunceye yansiyani algilamasi ve kavram olarak yansitmasidir. Dolayisiyler herseyin temeli olan insanoglunun kendisi yani alternatifsiz soyutlama yetisi sahibi insanoglu, madde/dusunce ve kavram ucleminden olusur. Bu uclemden biri olmazsa, insanoglu olmaz, dolayisiyle somut ve soyut soyutlamasi olmaz. evrensel-insan

 

Bu söyledikleriniz ancak Hegel’e dipnot olarak düşülebilir.

Hegel düşünceyi ,insan beyninin yaşam sürecini, “bağımsız bir özneye” dönüştürür.

O’na göre “nesnel dünya” ideaların “dışsal ve görüngüsel biçimi”nden başka bir şey değildir.

O’ndan farklı olarak siz madde ve düşünce arasında bir bağ kuruyor ancak nihayetinde Hegel’in sistemini açıklarken başvurduğu “kendini düşünen düşüncenin düşüncesi” ne saplanıp kalıyorsunuz.

Fenomenlerin gözleminin sınırlarının ötesindeki şeylerin ,örneğin materyalizmin madde ve düşünce arasındaki öncül ilişkisini ,metafizik olarak ilan ediyorsunuz.

Daha ileri giderek ,bağımsız bir özne olma ve öznelerin evrensel-insan düşüncesi altında evrensel bir öznede birleştirilmesi iddiasıyla , her şeyin temelini insanoğlunun “duyumlarına” indirgiyorsunuz.

Bu önermelerde öncüllerini daha Berkeley’de bulabileceğimiz daha sonra Mahc ve ardıllarında görebileceğimiz türden yaklaşımlardır.

 

İnsan oğlu henüz yokken ve ondan bağımsız olarak işleyen ve bunu yaparken bir insan duyumuna ,gözlemine ihtiyaç duymayan “doğa yasaları” yok muydu ?

Ya da o yasalar biz ne dersek diyelim ya da bizim soyutlamalarımızdan bağımsız olarak bulunmuyorlar mıydı ?

Elbette insanoğlu olmazsa düşünce olmaz ,madde olmazsa insanoğlu olmaz!

Fakat ,insanoğlu gözlemini ve soyutlamasını yapıyor onları kavramlaştırıyor diye madde vardır gibi bir sonuca ulaşabilir misiniz ?

Aynı saçmalık duyumları maddenin bir özelliği gibi göstermekle birdir.

Buradan basitçe Berkeley’in ifadesindeki “Dünya insanoğlunun tasarımından başka bir şey değildir”e ulaşılır.

Çünkü siz ; “Her şeyin temeli” diyorsunuz “tabanı ,yapılandıranı insanoğlu ve düşüncesidir”!

 

Felsefeniz iddia ettiği gibi “bağımsız” değildir.

Üzülerek söylüyorum bazı etiketlemeleri siz, Berkeley’in felsefesini kotarmaya çalışırken kendiniz giyiyorsunuz ,ben yapıştırmıyorum!

 

Berkeley’in idealizmi Mach’ın agnostizmi ve Hegel’in diyalektiği işte “evrensel-insan felsefesi” ,meta-felsefe iddiasındaki düşünce çorbası.

 

Dostlukla

Link to comment
Share on other sites

Saygideger kapital;

 

İnsan oğlu henüz yokken ve ondan bağımsız olarak işleyen ve bunu yaparken bir insan duyumuna ,gözlemine ihtiyaç duymayan “doğa yasaları” yok muydu ?

Ya da o yasalar biz ne dersek diyelim ya da bizim soyutlamalarımızdan bağımsız olarak bulunmuyorlar mıydı ?-KAPITAL-

 

Yukaridaki soru cumlelerinizden, zaten dogaya bir insanoglu oznelligi, anlam ve icerigi verdiginiz algilaniyor.

 

Varsa, kime/neye gore vardi?

 

Varsa, diyelim, dinazorlara gore, dinazorlar bu yasalari insanogluna nasil iletti, bu yasalardan insanoglunun nasil haberi oldu?

 

Doga, dinazorlara, ya da insanogluna bu yasalarini iletirken, ayni dialogu mu kullandi?

 

Hangi tur veya canli insanoglu ile dialog kurup, bu doga yasalarini ona iletti?

 

Cok acik, dogaya yasa yuklemekle, Kuran'i Allah'a yazdirmak arasinda bir fark yoktur. Ustelik doga ile insanoglu arasinda, bir ucincu iki dialogu da bilen bir guc gerekir.

 

Insanogluna yansiyan ve ve insanoglunun algiladigi, insanoglundan bagimsiz bir gerceklik vardir, ama; bu gercekligin ne oldugu, her turlu anlam ve icerigi ve bu gerceklik hakkindaki her turlu soru-cevap epistemolojik olarak SADECE insanoglu eliyle, adina, ait, icin ortaya yine insanoglu tarafindan bir MONOLOG olarak konur.

 

Natüralizm iki farklı felsefik görüşte incelenir:

 

  • Yöntemsel natüralizm (veya bilimsel natüralizm) ki bu epistemoloji üzerine yoğunlaşır: "Dünya üzerinde güvenilir bilgiyi edinmenin yöntemleri nelerdir?". Metafizik ve dini inançtan bağımsız, özellikle "bilgi" edinmenin pratik yöntemleriyle ilgili epistemolojik bir bakış açısıdır. Buna göre varsayımların doğal neden ve olaylara göre açıklanıp test edilmesi gerekir.[1] Gözlemlenebilir eylemlerin açıklamaları yalnızca doğal nedenlerle ilişkilendirildikleri sürece pratik ve faydalı olur (mesela "kesin işleyişler" buna örnektir, ama "şüpheli mucizeler" değil). Yöntemsel natüralizm modern bilimin temel prensibidir. Bazı filozoflar bu düşünceyi daha da genişleterek yöntemsel natüralizmin felsefenin de temel prensibi olduğunu söylemişlerdir. Bu bakış açısına göre bilim ve felsefe bir bütündür. W.V. Quine, George Santayana ve diğer bazı filozoflar da bu düşünceyi desteklemişlerdir.

  • Metafizik natüralizm, (veya ontolojik natüralizm veya felsefik natüralizm) ontoloji üzerine yoğunlaşır: Bu bakış açısı daha çok varoluş ile alakalıdır: var olan nedir ve var olmayan nedir? Natüralizm "tabiat vardır ve bütün temel doğrular tabiatın doğrularıdır."[2] metafiziki pozisyonuna sahiptir.-Alinti-
  • Yukaridaki alintidan da gorulecegi uzere, senin getirdigin naturalizm metafizige girer, epistemolojiye degil. Yukaridaki kirmizi ve yesil boyali cumleleri okuyabilirsin.
  • http://tr.wikipedia....ralizm_(felsefe)
  • Saygilarimla;
  • evrensel-insan

Link to comment
Share on other sites

Saygideger Kapital;

 

Doga yasalari, dogaya kim/ne tarafindan verilmisdir?

 

Doganin kendisi tarafindan-Kendiliginden olus/yaratilis

Baska bir guc tarafindan-Tanricilik, akilli tasarimcilik, yaraticilik

 

Insanoglu tarafindan-Insanoglunun soyutlamasi

 

Sence yukaridakilerden hangisi ve neden o?

 

Ya da 4. bir olasalik varsa, nedir?

 

Maddeyi ortaya koyan kimdir/nedir?

 

Maddenin kendisi-kendiliginden olus/yaratilis

 

Baska bir guc-yaraticilik, akilli tasarimcilik-hyloteizm

 

Insanoglu tarafindan-yansisi algilananin insanoglu tarafindan kavramlastirilmasi.

 

Kim hangisidir?

 

Evren, madde, doga v.s.'nin kendi-Nesneye oznellik katma-Aklin somutlamasi

 

Yaratici, akilli tasarimci-ozneye nesnellik katma-aklin soyutlamasi

 

Insanoglu-kendisine, kendiside dahil; yansiyanin algilanarak kavrama donusmesi?

 

4. olasaliklar varsa, sen eklersin.

 

 

Saygilarimla;

evrensel-insan

Link to comment
Share on other sites

"Doğal Seçilim"den bahsettiğimizde burada seçen bir bilinçten ya da bu seçilimin bilinçli bir amacı olduğundan mı söz ediyoruz ?

Bundan söz etmediğimiz gibi doğa yasalarından söz ederken yine bir bilinçten bahsetmiyoruz.

Benim itirazım düşüncenin ,kavramların soyutlanmış olmasına değil ,bu konudaki tanımınıza katıldığımı bildirmiştim.

Sizin algınız ise cevap olarak sorduğunuz soruyla ,sorunuz ise yine felsefenizle oldukça uyumludur.

Çünkü siz ; “Her şeyin temeli” diyorsunuz “tabanı ,yapılandıranı insanoğlu ve düşüncesidir”!

Yine buna paralel olarak soruyorsunuz "O halde doğa yasaları kim/ne tarafından verilmiştir ?"

Şimdi bu soruyla benim sorumu mu yanıtlamış oluyorsunuz?

 

"kütle çekimi"den bahsediyoruz ,biz koymuyoruz o yasayı ya da maddeler arasındaki böyle bir ilişkiyi oluşturan bir bilinçten bahsetmiyoruz.

Gözlemimizden/deneyimizden yola çıkarak maddeler arasındaki bir etkileşimi soyutlayarak ,modelliyoruz.

Siz ise "Yasa diyerek doğaya insansal özellikler yüklediniz" şeklinde eleştiriyorsunuz.

Karşınızdaki binanın tepesinden atın kendinizi ,neye göre ,kime göre olduğunu anlayacaksınız ?

 

Soru net hatta daha basitleştirerek sorayım:

"Doğa insandan önce var mıydı?"

 

Dostlukla

Link to comment
Share on other sites

Saygideger kapital;

 

"Doğa insandan önce var mıydı?"-kapital-

 

Ontolojinin disina cikamazsan, ancak iste boyle var/yok tikanikligi icinde kalirsin.

 

Konu var, yok degil ki?

 

Bu soruyu soran kim?

 

Bu soruya cevap verecek olan kim?

 

Insanoglu disinda bu soruyu soran ya da cevap verecek olan bir tur var midir?, varsa nedir?

 

Ayrica doga yani yer olmazsa, insanoglu nere de olacakti?

 

Insanoglu doga kendisine yansimasa, onu nasil algilayip ta kavramlastirarak, doga diyecekti?

 

Bak burada iki nokta var. Insanoglunun baska bir turde bulunmayan iki yonu. Insanoglu hem gozlemleyen, hem de gozlem verendir. Ama ayni zamanda gozlemi ortaya koyandir.

 

Ayrica, insanogluna yansiyan her ne ise, o zamansal olarak insanoglundan once olmali ki, yansisin?

 

Amaonemli olan sadece yansi degil; o yansiyi algilayan ve algisini kavrama doinusturenin de insanoglu oldugudur.

 

Doga, evren, dunya, madde, nesne (kisaca fenomen) sadece yansir bu yansi algilanmaz, kavramla ozdeslestirilmez ve yansitilmazsa, doganin yansisinin bir anlam ve icerigi yoktur., Dogayi algilayanda, kavram ile ozdeslestirip doga olarak yansitanda sadece ve alternatifsiz insanogludur ve bu bir monologdur, cunku doganin bu konuda insanoglunun algisinayansimasi disinda bir rolu yoktur. Dogada, teolojik ve teleolojik bir icerik yoktur, oldugunu soyleyen ve bunu ona veren insanoglu turudur. INSANOGLU HEM YANSIR, HEM ALGILAR, HEM DE YANSITIR.

 

Ama, doga algilamaz, kavramlastirmaz ve yansitmaz. Oyuzden de doganin, bir kanunu yoktur, yansiyan dogayi algilayan insanoglunun dogayi gozleminden ortaya cikardigi, dogaya degil; insanogluna ait doga uzerine verilmis, yasalari vardir.

 

Farki algiliyabiliyor musun?

Link to comment
Share on other sites

Saygideger kapital;

 

"kütle çekimi"den bahsediyoruz ,biz koymuyoruz o yasayı ya da maddeler arasındaki böyle bir ilişkiyi oluşturan bir bilinçten bahsetmiyoruz.

Gözlemimizden/deneyimizden yola çıkarak maddeler arasındaki bir etkileşimi soyutlayarak ,modelliyoruz.

Siz ise "Yasa diyerek doğaya insansal özellikler yüklediniz" şeklinde eleştiriyorsunuz.-kapital-

 

Bakin size yukaridaki cumlelerinizdeki celiskiyi gostereyim. Hem bir bilincten bahsetmiyoruz, diyorsunuz, hem de modelliyoruz diyorsunuz, modelleyen kim, doga mi, biz mi?

 

Ayrica bunu sadece bir bilinc olarak gormek gerekmez. En genis anlamiyla, bu bir doga uzerindeki insanoglu soyutlamasidir.

 

Yani gozlemlenen doganin, insanoglu dusuncesinde kurguya, tez, formul, hipotez, teori, yasa v.s. donusmesidir. Bu donusumun, teori test ile olgulasmasi ve yanlislanabilirliginin baki kalmasidir.

 

Bakin bir daha soyluyorum, Kurani Allah'a yazdirmak ile dogaya kural, yasa yuklemek arasinda bir zihniyet farki yoktur. Cunku ikisini de yapan insanogludur. Yani, ne Kuran'i Allah yazmistir, ne de doganin kanunlari vardir.

 

Kurani yazanda, dogaya o kanunlari veren de insanogludur.

 

Saygilarimla;

 

evrensel-insan

Link to comment
Share on other sites

Saygideger kapital;

 

"kütle çekimi"den bahsediyoruz ,biz koymuyoruz o yasayı ya da maddeler arasındaki böyle bir ilişkiyi oluşturan bir bilinçten bahsetmiyoruz.

Gözlemimizden/deneyimizden yola çıkarak maddeler arasındaki bir etkileşimi soyutlayarak ,modelliyoruz.

Siz ise "Yasa diyerek doğaya insansal özellikler yüklediniz" şeklinde eleştiriyorsunuz.-kapital-

 

Bakin size yukaridaki cumlelerinizdeki celiskiyi gostereyim. Hem bir bilincten bahsetmiyoruz, diyorsunuz, hem de modelliyoruz diyorsunuz, modelleyen kim, doga mi, biz mi?

 

Ayrica bunu sadece bir bilinc olarak gormek gerekmez. En genis anlamiyla, bu bir doga uzerindeki insanoglu soyutlamasidir.

 

Yani gozlemlenen doganin, insanoglu dusuncesinde kurguya, tez, formul, hipotez, teori, yasa v.s. donusmesidir. Bu donusumun, teori test ile olgulasmasi ve yanlislanabilirliginin baki kalmasidir.

 

Bakin bir daha soyluyorum, Kurani Allah'a yazdirmak ile dogaya kural, yasa yuklemek arasinda bir zihniyet farki yoktur. Cunku ikisini de yapan insanogludur. Yani, ne Kuran'i Allah yazmistir, ne de doganin kanunlari vardir.

 

Kurani yazanda, dogaya o kanunlari veren de insanogludur.

 

Saygilarimla;

 

evrensel-insan

 

Degerli Evrensel-insan

 

 

Tartismayi bir suredir izliyorum, nacizane goruslerimi bildirmek istedim,

 

"Kurani yazanda, dogaya o kanunlari veren de insanogludur." demissiniz. Ancak burada buyuk bir yanlis var , Kurani yazan insanogludur ancak dogaya kanunlari veren insanoglu degildir, bu kanunlara "ismini veren" insanogludur. Buradaki ince ayrimi atlayarak cok ciddi bir yanilgi icindesiniz, soyle ki miknatisin iki zit kutubu birbirini ceker , ayni kutuplari ise iter.Herkes bilir bunu ,test edilir ve ayni durum hep ortaya cikar, bu durum insan bilincinden de oncedir.Bu kanunlari siz(insanoglu) veriyor olsaydi miknatis olmayan bir metale (ya da seye ) bu kanunu verirdiniz oda miknatis ozelligi gosterirdi.Cok uzatmayacagim, elektromanyetik teori , dogal bu olgunun isimlendirilmesi ve aciklanmasidir, sizin bilincinize cikardiginiz ya da siz oyle dediginiz icin var degildir. Bunun aksini iddia ediyorsunuz Platon'a dusunulmus bir dipnottan baska birsey soylemiyorsunuz.

 

 

Bilim felsefi hakkinda kendi adima 2 sey soyleyecegim

 

1. Son yuzyilda "bilim felsefesi" uzerinde en buyuk etkiyi birakan ,bu konu ile ilgili olan herkesin agzindan dusmeyen Popper , bilim insanlarinin dunya algisini dumura ugratmak icin, bir din adamina tas cikartacak kadar sofistike bir yontem "icat etmis" bir idealisttir. Yanlislanabilirlik ilkesi , tanri iddasinin yeni adidir. Nedenselligin ve tarihselligin yok edilmesi uzerine sofistike bir yalandir.

 

 

2. Maddenin tarihi bizim tarihimizdir.Bilim diye konustugumuzda budur.Bir diger degisle madde ve tarih ayni seydir. Tarihin materyalist kavrasiyisi her sorunun yanitidir. Inamak inanmamak ile ilgili bir durumda degildir bu.Bilimde bu anlami ile tarihsel bir olaydir. Bilimin "kendisi" , "felsefesi" olmaz . Bilim hersey gibi ideolojik bir kavramdir ve ne yazik ki tarihsel kavrayis yok sayilarak ,ne oldugu degil, ne olmadigina dair hersey yuklenmektedir bu kavrama.Kisacasi bilim maddenin-tarihin hikayesidir.

 

Selamlar

 

Orca

 

Madde olmadan tarih olmaz, tarih olmadan madde olmaz!

Link to comment
Share on other sites

Saygideger kapital;

 

"Doğa insandan önce var mıydı?"-kapital-

 

Ontolojinin disina cikamazsan, ancak iste boyle var/yok tikanikligi icinde kalirsin.

 

Konu var, yok degil ki?

 

Bu soruyu soran kim?

 

Bu soruya cevap verecek olan kim?

 

Insanoglu disinda bu soruyu soran ya da cevap verecek olan bir tur var midir?, varsa nedir?

 

Ayrica doga yani yer olmazsa, insanoglu nere de olacakti?

 

Insanoglu doga kendisine yansimasa, onu nasil algilayip ta kavramlastirarak, doga diyecekti?

 

Bak burada iki nokta var. Insanoglunun baska bir turde bulunmayan iki yonu. Insanoglu hem gozlemleyen, hem de gozlem verendir. Ama ayni zamanda gozlemi ortaya koyandir.

 

Ayrica, insanogluna yansiyan her ne ise, o zamansal olarak insanoglundan once olmali ki, yansisin?

 

Amaonemli olan sadece yansi degil; o yansiyi algilayan ve algisini kavrama doinusturenin de insanoglu oldugudur.

 

Doga, evren, dunya, madde, nesne (kisaca fenomen) sadece yansir bu yansi algilanmaz, kavramla ozdeslestirilmez ve yansitilmazsa, doganin yansisinin bir anlam ve icerigi yoktur., Dogayi algilayanda, kavram ile ozdeslestirip doga olarak yansitanda sadece ve alternatifsiz insanogludur ve bu bir monologdur, cunku doganin bu konuda insanoglunun algisinayansimasi disinda bir rolu yoktur. Dogada, teolojik ve teleolojik bir icerik yoktur, oldugunu soyleyen ve bunu ona veren insanoglu turudur. INSANOGLU HEM YANSIR, HEM ALGILAR, HEM DE YANSITIR.

 

Ama, doga algilamaz, kavramlastirmaz ve yansitmaz. Oyuzden de doganin, bir kanunu yoktur, yansiyan dogayi algilayan insanoglunun dogayi gozleminden ortaya cikardigi, dogaya degil; insanogluna ait doga uzerine verilmis, yasalari vardir.

 

Farki algiliyabiliyor musun?

 

Degerli evrensel-insan,

 

Yukaridaki yaziniz bence tum yazilarinizin ozu. Diyorsunuz ki, "INSANOGLU HEM YANSIR, HEM ALGILAR, HEM DE YANSITIR" ve arkasindan da "Ama, doga algilamaz, kavramlastirmaz ve yansitmaz."

 

Peki insan bu doganin bir urunu degil mi? Nedir kriteriniz doga ve insani ayirmakta ?

 

Ben farki cok iyi algiliyorum ve diyorum ki;

 

Insanoglu hem yansir, hem algilar, hemde yansitir , DOGANIN ya da MADDENIN tumu gibi.

 

Siz dogayi insandan ayirarak, olmayan bir dogadan bahsediyorsunuz.

 

 

Ayrica,

 

Bir timsah, sirtindaki iri cikintilar ile sudaki en ufak titresimi "ALGILAR",

 

Denizler, gokyuzundeki bulutlari "YANSITIR"

 

Bulutlarin goruntusu , denizlere "YANSIR"

 

Civcivler anneleri olarak dogar dogmaz gordukleri en iri tavugu anneleri yerine koyaralar ki gercek anneleri olmasa bile,yani "KAVRAMLASTITILAR"

 

Bakin gordunuzmu insandan baska seylerde yapabiliyor sizin yapamadiginiz iddia ettiginiz seyleri.

 

Bu bahsetiginiz insana dair ozlelikler canli cansiz her maddi durum icin soylenecek ozelliklerdir. Birinin bir digerinden fazla az yada eksik olmasi , ne onlari ne de insanlari bu surecten ayirmaz aksine butunlestirir ve bize kisaca maddenin tarihi ve degistigi bilgisini verir.

 

 

 

Orca

 

Madde olmadan tarih olmaz, tarih olmadan madde olmaz!

Link to comment
Share on other sites

Saygideger orca;

 

soyle ki miknatisin iki zit kutubu birbirini ceker , ayni kutuplari ise iter.-orca-

Bu bilgi, miknatisami aittir, yoksa miknatisi gozlemleyen ve ondan bu bilgiyi cikaran insanogluna mi, aittir.

 

Yukaridaki cumle, bir bilimsel olgudur ve gozlem olarak yanlislanana kadar da gecerlidir.

 

Ama bu bilgiyide, gozlemi de ortaya koyan, insanogludur. Miknatis sadece gozlem veren bir fenomendir. Kisaca "benim iki zit kutbum var, bunlar biribirini ceker ve ayni kutuplarim da iter" diye bir dialogu yoktur.

 

Madde nedir? ve neden o dur?, kime ve neye gore?

 

Zaten algilanamayan da o. Insanoglu evrenin, doganin bir parcasidir ama; algilayan, yansitan, kendi adina monologu olan parcasidir. Kendi adina da, hem kendi parcasini, hem algiladigi diger parcalari, hem de mekanini ortaya koyar.

 

Burada iki sorun vardir. Ya insanoglu butun icinde yok edilir, ya da parca olarak ortaya konmaz. Halbuki insanoglu faktoru, hem kendini, hem dogayi, hem de diger parcalari ortaya koyan fenomendir.

 

Ben baska turler "algilamaz" demiyorum, onlarin algisi kendilerinedir, insanoglu ile aralarinda bir dialog yoktur. Ayrica bunu soyleyen yine insanogludur, yani timsahi gozlemleyen. Timsah insanoglu icin boyle bir gozlemm yapmaz, yapsa bile bu sadece onun algisidir. Insanoglu gibi, timsahta algisini ancak kendine ve kendi monologu ile yapar. Bizlerde insanoglu oldugumuzdan, ancak insanoglu algisini algilariz. Timsahin algisini da, gozlemimizle bilgiye tasiriz.

 

Maddenin ne oldugunu, madde kendi ortaya koyamaz. Madde, insanoglu olmadan ortaya konulamaz. Hatta, insanoglu madde kavramini M.O. 3000 yilinda ortaya atmis, o tarihten once de madde kavrami yokmus.

 

Butun bu bilgiler, bugun icin epistemolojik olarak gecerlidir. Yarin, baska bir tur, insanoglu ile dialog kurarsa; o zaman oturur yeniden dusunuruz.

 

Son olarak, bilim de bir seyin ispati, bilimin noktalanmasidir. Mesela bir zamanlar bilinen en kucuk parca atomdu. Bu gun insanoglu atomun da parcalarina eriserek, bu bilgisini yanlislamistir.

 

Bir seyin bilimsel olabilmesi icin, fenomenin gozlemi, bu gozlemin teorisi, teorisinin testi, bilginin olgulasmasi gerekir. Yanlislanabilirlik ise, o fenomende yeni gozlemlerin verdigi yeni bilgiler olacaktir.

 

Ayrica, su idealizm ve materyalizm ikileminden de kurtulun artik. Materyalizm ve de idealizm felsefenin metafizik dalinin ontolojik olarak varlik uzerine ortaya attigi IDEOLOJILERDIR.

 

Ne bilimdir, ne de bilimseldir, ne olgudur, ne de evrensel bir onaya sahiptir. Ustelik insanoglu tarafindan biribiri ile tartisan iki ideolojidir.

 

Saygilarimla;

 

evrensel-insan

Link to comment
Share on other sites

Bilimsel Felsefenin Doğuşu

 

Bilim felsefesinin temel taşı sayılan bu kitap, felsefenin, birbiriyle bağdaşmaz birtakım düşüncelerin bir çatışma alanı deği, bilimsel bir araştırma ve bilgi edinme yöntemi olduğunu vurgulamaktadır. Geçmişte ortaya atılan metafizik çözümlerin aldatıcı olmaktan ileri geçmediğini, felsefede ilerlemenin ancak bilimsel yöntemle sağlanabileceği tezini savunan yazar, bir yandan klasik felsefe öğretilerini acımasız eleştirirken, öte yandan uzay, zaman, nedensellik, evrim, atom gibi temel kavramları çözümlemekte, fizik geometri ve mantık alanlarındaki çağdaş gelişme ve anlayışlara ışık tutmaktadır. Okuyucu, bilimsel felsefeye giriş niteliği taşıyan bu kitapta bilimsel düşünme yönteminin en canlı ve sağlam örneklerini bulmakla kalmayacak, bilimin kavramsal yapısı yönünden genel kültür içindeki anlam ve değerini de görecektir. Reichenbach bu kitabı ile felsefenin spekülasyondan çıkıp bilime geçtiğini kanıtladığı savındadır. (Arka Kapak) -Alinti-

 

http://kitap.antoloj...-dogusu-kitabi/

 

bilim felsefesi ile karıştırılmamalıdır. bilimsel felsefe metafiziğe karşı bir tavır olarak gelişmiş Viyana Çevresi felsefe anlayışının felsefeye biçtiği yeni bir kıyafet ve çizilmiş yeni sınırlardan başka birşey değildir. bilimsel felsefe, felsefenin bilimsel olması , yöntem ve alan olarak bilime ayak uydurması gerektiğini savunur.

 

Constructivist epistemology is an epistemological perspective in philosophy about the nature of scientific knowledge[1

 

Yapilandirmaci epistemoloji, felsefedeki,bilimsel bilginin tabiati hakkinda epistemolojik perspektiftir.

 

Constructivists maintain that scientific knowledge is constructed by scientists and not discovered from the world.

 

Yapilandirmacilar, bilimsel bilginin, bilim kisileri tarafindan yapilandirildigini ve bilimsel bilginin DUNYADAN ELDE EDILMEDIGINI soylerler.

 

they do not focus on an ontological reality, but instead on a constructed reality.

 

Yapilandirmacilar, ontolojik gerceklige degil; onun yerine yapilandirilmis gerceklige odaklanirlar.

 

Zannedersem, 18. ve 19. yuzyilin klasik aliskanligidan kurtulmak gerekiyor. Bu hem felsefe, hem de bilim ve bilimselligi icin gerekli.

 

Iste benim her seye bakis acim, gercegin yapilandirilmis oldugudur. Bu da insanoglu yapilandirilmisligidir.

 

Ontolojik bakis acisi, hangi ideolojisi olursa olsun, hem bilimsel degildir, hem de felsefeye bilimsel bakis acisini vermez.

 

Epistemological theories-epistemolojik teoriler-

 

Coherentism ·Constructivist epistemology ·Contextualism ·Determinism ·Empiricism ·Fallibilism ·Foundationalism ·Holism ·Infinitism ·Innatism ·Internalism and externalism ·Naïve realism ·Naturalized epistemology ·Objectivist epistemology ·Phenomenalism ·Positivism ·Reductionism ·Reliabilism ·Representative realism ·Rationalism ·Skepticism ·Theory of Forms ·Transcendental idealism ·Uniformitarianism-Alinti-

 

 

 

 

Ayrica goruldugu gibi, yapilandirmaci epistemoloji; empiricism, yani deneycilikten, objektivizm, yani nesnellikten, pozitivizm, yani olguculuktan, reductionism, yani indirgemecilikten, rationalism, yani akilciliktan farklidir.

 

Ayrica, metafizigin ontolojik ideolojileri materyalizm ve idealizm ile dal olarak ayrilir. Cunku, yapilandirmaciligin dali epistemolojidir, ontoloji degil.

 

 

Saygilarimla;

 

evrensel-insan

Link to comment
Share on other sites

Saygideger orca;

 

soyle ki miknatisin iki zit kutubu birbirini ceker , ayni kutuplari ise iter.-orca-

Bu bilgi, miknatisami aittir, yoksa miknatisi gozlemleyen ve ondan bu bilgiyi cikaran insanogluna mi, aittir.

 

Yukaridaki cumle, bir bilimsel olgudur ve gozlem olarak yanlislanana kadar da gecerlidir.

 

Ama bu bilgiyide, gozlemi de ortaya koyan, insanogludur. Miknatis sadece gozlem veren bir fenomendir. Kisaca "benim iki zit kutbum var, bunlar biribirini ceker ve ayni kutuplarim da iter" diye bir dialogu yoktur.

 

Madde nedir? ve neden o dur?, kime ve neye gore?

 

Zaten algilanamayan da o. Insanoglu evrenin, doganin bir parcasidir ama; algilayan, yansitan, kendi adina monologu olan parcasidir. Kendi adina da, hem kendi parcasini, hem algiladigi diger parcalari, hem de mekanini ortaya koyar.

 

Burada iki sorun vardir. Ya insanoglu butun icinde yok edilir, ya da parca olarak ortaya konmaz. Halbuki insanoglu faktoru, hem kendini, hem dogayi, hem de diger parcalari ortaya koyan fenomendir.

 

Ben baska turler "algilamaz" demiyorum, onlarin algisi kendilerinedir, insanoglu ile aralarinda bir dialog yoktur. Ayrica bunu soyleyen yine insanogludur, yani timsahi gozlemleyen. Timsah insanoglu icin boyle bir gozlemm yapmaz, yapsa bile bu sadece onun algisidir. Insanoglu gibi, timsahta algisini ancak kendine ve kendi monologu ile yapar. Bizlerde insanoglu oldugumuzdan, ancak insanoglu algisini algilariz. Timsahin algisini da, gozlemimizle bilgiye tasiriz.

 

Maddenin ne oldugunu, madde kendi ortaya koyamaz. Madde, insanoglu olmadan ortaya konulamaz. Hatta, insanoglu madde kavramini M.O. 3000 yilinda ortaya atmis, o tarihten once de madde kavrami yokmus.

 

Butun bu bilgiler, bugun icin epistemolojik olarak gecerlidir. Yarin, baska bir tur, insanoglu ile dialog kurarsa; o zaman oturur yeniden dusunuruz.

 

Son olarak, bilim de bir seyin ispati, bilimin noktalanmasidir. Mesela bir zamanlar bilinen en kucuk parca atomdu. Bu gun insanoglu atomun da parcalarina eriserek, bu bilgisini yanlislamistir.

 

Bir seyin bilimsel olabilmesi icin, fenomenin gozlemi, bu gozlemin teorisi, teorisinin testi, bilginin olgulasmasi gerekir. Yanlislanabilirlik ise, o fenomende yeni gozlemlerin verdigi yeni bilgiler olacaktir.

 

Ayrica, su idealizm ve materyalizm ikileminden de kurtulun artik. Materyalizm ve de idealizm felsefenin metafizik dalinin ontolojik olarak varlik uzerine ortaya attigi IDEOLOJILERDIR.

 

Ne bilimdir, ne de bilimseldir, ne olgudur, ne de evrensel bir onaya sahiptir. Ustelik insanoglu tarafindan biribiri ile tartisan iki ideolojidir.

 

Saygilarimla;

 

evrensel-insan

 

 

1. Bu bilgi, miknatisami aittir, yoksa miknatisi gozlemleyen ve ondan bu bilgiyi cikaran insanogluna mi, aittir.?

 

Iste hataninizin baslangici. Sunu diyorsunuz bilgi diye bir "sey" var. O oyle birsey ki kime ait oldugu sorununu cozen herseyi cozer. Bu idealist carpitmanin temellerinden biridir. Bu soruya benim yanitim

 

a - Evet, miknatisa aittir

b - Evet, miknatisi gozlemleyen ve ondan bu bilgiyi cikaran insanogluna aittir.

 

Ikiside evet cunku ikiside ozunde ayni seyi soyluyor. "Miknatisa aitlik" cikarsamasida insanoglunun cikarsamasi degil mi? Sordugunuz soru idealist felsefenin cokca uyguladigi bir kelime oyunu.Baska bir sey degil ! Soru sormuyorsunuz, kendi iddianiza , karsinizdakini baglamaya calisiyorsunuz.

 

Daha da kisaca soyleyecegim , maddenin oncullugunu yadsimak icin , carpitmadan baska birsey yapmak mumkun degildir.

 

 

Devam edecek,

 

Selamlar

Link to comment
Share on other sites

Saygideger orca;

 

Anlasildi, sizinle de ontolojik yazismam gerekecek.

 

Madde nedir?

 

 

Buyrun burdan basliyalim.

 

Bu arada miknatisa insan algisi yuklemek demek, Allah'a kuran yazdirmak demektir.

 

Ozaman soralim, miknatis hangi dialog ile bunu insanogluna iletti?

 

Neden bir hayvana iletmedi?

 

Bir kedi de miknatisin bu ozelliini biliyor mu?

 

miknatisa bu ozelliklleri, akilli bir tasarim mi verdi?

 

Saygilarimla;

 

evrensel-insan

Link to comment
Share on other sites

Saygideger orca;

 

Asagidaki yaziyi, ekleyemedim. Oyuzden yeni bir mesaj olarak yaziyorum.

 

Madde, neye, kime gore, odur?

 

Bak sana bilinen olasiliklari vereyim, sen varsa 4. olasiligi eklersin.

 

Madde, kendine gore maddedir-Aklin nesnellestirmesi, somutlamasi-

 

Tanriya, her bir ya da her turlu yaraticiya, gore maddedir-aklin oznellestirmesi, soyutlamasi-hyloteizm-

 

Insanogluna gore, maddedir (M.O.3000 yilinda insanoglu bu kavrami kullanmistir, daha once boyle bir kavram yoktu)-Yapilandirilmislik, yani insanogluna yansiyanin, insanoglunca algilanarak, insanoglu kavramiyla ozdeslestirilerek, yansitilmasi. Yansinin insanoglunca yansitilmaya donusumu, bilgi ve turev.

 

Buyrun burdan basliyalim.

 

Eger bunlara (varlik) BILIMSEL yanit verebilirsen, daha sonraki sorular maddenin olusumu (varolus) ile ilgili olacak,

 

Saygilarimla;

 

evrensel-insan

Link to comment
Share on other sites

Insanogluna gore, maddedir (M.O.3000 yilinda insanoglu bu kavrami kullanmistir, daha once boyle bir kavram yoktu)-Yapilandirilmislik, yani insanogluna yansiyanin, insanoglunca algilanarak, insanoglu kavramiyla ozdeslestirilerek, yansitilmasi. Yansinin insanoglunca yansitilmaya donusumu, bilgi ve turev.

 

İnsanoğlu kendisine ,etrafını saran şeylere madde/enerji dedi.

Gördüğünü ,duyduğunu ,algıladığını sonra kavramlaştırdı.

Farzedelim ki madde değilde başka bir şey dedi ,bu onun niteliğini değişitirmiydi ?

Şeylerin isimlerini değiştirerek yada başka başka soyutlayarak onların niteliklerini değiştiremezsiniz.

Yapabiliyorsanız ki düşüncede yapabiliyorsunuz ancak o zaman inanıyorum gelecekte sizin felsefeniz yeni bir tanrı yaratmayada muktedirdir!

Gerek yok şu an elimizde fazlasıyla var!

Link to comment
Share on other sites

Saygideger kapital;

 

Ben bir seyin niteligini ve niceligini degistirmiyorum. Aksine, bu nitelik ve niceligin yapilandirmaciliginin, yapi ve isleyisinin, dogal zihniyetinin insandisi ve insanlikdisi sorunsal resmini veriyorum.

 

Herseyin, insanoglunun kendi dahil bir insanoglu yapilandirilmisligi, bir bilgi ve turev oldugunda, hem fikir miyiz?

Eger burada hemfikirsek, bu yapilandirmaciligin bilimsel olarak neden dogal zihniyetin insandisi ve insanlikdisi yapi ve isleyisi tasidigini ve bunun sorunsal resmini ayrica tartisabiliriz.

 

Bunun bir tanri yaratmayacaginin en onemli temini, insanoglunun bunu algiladiktan sonra, insandisi bir guc aramiyacagidir. Cunku kim sorusunun (numenin) cevabi insanogludur. Yani teleolojik, teolojik, ontolojik,bilimsel, ideolojik, inancsal tek bir tur vardir, bu da insanogludur. Bu epistemolojik olarak boyledire ve yanlislanana kadar da boyle kalacaktir.

 

Sonucta tanri ve tanrisal zihniyet, dogal dusuncenin insandisi yapi ve isleyisinden kaynaklanmaktadir. Herseyin belirleyici faktorunun insanoglunun kendisi oldugu bilince ciktigi ve algilandigi zaman, insanoglunun kendi disinda bir oznel guc aramasina, ona kendisini bag ve iliski, verdigi anlam ve icerik olarak teslim etmesine ve dogal caresizligine gerek kalmayacaktir. Cunku DOGALLIK, INSANOGLU DOGAL ZIHNIYETININ BIR SOMUTLASMIS VE SOYUTLASMIS URUNUDUR.

 

Saygilarimla;

 

evrensel-insan

Link to comment
Share on other sites

Saygideger kapital;

 

Yapabiliyorsanız ki düşüncede yapabiliyorsunuz ancak o zaman inanıyorum gelecekte sizin felsefeniz yeni bir tanrı yaratmayada muktedirdir!

Gerek yok şu an elimizde fazlasıyla var!-kapital

 

http://forum.dusuncedunyasi.net/index.php?/topic/54-tanri-ve-tanrilastirma-uzerine/page__pid__470&do=findComment&comment=470

 

 

Saygilarimla;

 

evrensel-insan

Link to comment
Share on other sites

Sevgili evrensel insan,

 

Seni yanlış anlamamış isem, herşeye insan isim vermiştir/soyutlamıştır/kavramlaştırmıştır söylemi üzerinden bir tartışma yapıyorsun. Halbuki ben sadece onlardan/olduğu gibiliğinden bahsediyorum diyerek savunma yapıyorsun.

 

Ama bu çok yanlış bir tartışma yöntemi.

 

Sen bizden gayri bir mahluk değilsin ki?

 

Sen insan isen bu eleştirdiğin yada tartıştığın konunun dışına kendini nasıl/hangi gerekçe ile çıkarıyorsun?

 

Ki tüm söylemlerine rağmen, senin kendini o çemberin dışına çıkarman imkansız.

 

Bana göre o çemberin dışında bir tek varlık var, Tanrı. Tabi o da nesne cinsinden değil, bilinç cinsinden.

 

Sen yeni Tanrı mısın?

Link to comment
Share on other sites

Saygideger Berguzar;

 

Tam tersi, aslinmda insanoglu kendisini kendi disina cikarip, dogal zihniyet olarak insandisi ve insanlikdisi yapilandiriyor.

 

Bense aksine, bunun olmasi gerekenini insansal zihniyeti ortaya koyuyorum.

Baksana tartismalara, maddeyi tartisan ben miyim, diger yazar arkadaslar mi?

 

Ben sadece insan temelli tartisiyorum, cunku ben de o ture aitim.

 

Oyuzden de kendi turum disinda bir guce yani tanriya inanc ve varlik olarak olumlu, ya da olumsuz ihtiyacim yok.

 

Insandisina ve insanlik disina cikan zaten dogal zihniyet ve ben bunun sorununu insan zihniyeti olarak ortaya koyuyorum.

 

Yanimaddeyi ve tanriyi savunan/tartisan ben degilim, dogal zihniyet temelli yapilandirilmisligin yapi ve islevi.

 

Ben se bunun insandisi ve insanlikdisi oldugunu ortaya koyuyorum ve insan ve insanligin zihniyeti adina sorununu ortaya koyuyorum.

 

Saygilarimla;

 

evrensel-insan

Link to comment
Share on other sites

Hiçbir şey anlamadım. :)

 

Sen insan dışına çıkamazsın, insanlık dışına da çıkamazsın. Çünkü bunun daha ne demek olduğunu ve nasıl birşey olduğunu dahi bilmiyorsun. Sen insansın çünkü.

 

O zaman da şu cümleyi hiç kuramazsın.

 

**

 

Ben se bunun insandisi ve insanlikdisi oldugunu ortaya koyuyorum ve insan ve insanligin zihniyeti adina sorununu ortaya koyuyorum.

 

***

 

Selamlar, sevgiler...

Link to comment
Share on other sites

Saygideger berguzar;

 

Sen insan dışına çıkamazsın, insanlık dışına da çıkamazsın. Çünkü bunun daha ne demek olduğunu ve nasıl birşey olduğunu dahi bilmiyorsun. Sen insansın çünkü. -berguzar-

 

Ters mantik ile dusun. Cunku bende tam bunu soyluyorum. Yani dogal zihniyetin insandisina ve insanlikdisina ciktigini soyluyorum ve biz insanoglunun, zihinsel temel ve taban olarak insanlasmasini ve kendi ozune donmesini soyluyorum.

 

Cunku insandisi madde ve tanriyi ortaya atan, onlar hakkinda fikir yuruten, onlara anlam ve icerik veren, onlarla bag ve iliski kuran, sizlersiniz. Yani insanoglunun yapilandirilmis, dogal zihniyetinin yapi ve isleyisi.

 

Iste sorun da burda. Cunku, insanoglu aslinda insan zihniyetine sahip olmalidir ve insan ozune zihnini ve de her turlu dusunce ve davranisini,sistemlenisini, duzen kurusunu ve aklini soyut somut yapilastirmasini insandisiliktan ve insanlikdisiliktan kurtarmali, kendi varliginin ve birinin fark ve bilinciner vararak, epistemolojik olarak kendi dahil herseyi kendi adina yapilandiranin kendisi oldugunu ve bunu tek tarafli ve monolog olarak yaptiginin bilincine ve farkina varmali.

 

Iste o zaman kendi ustu bir dogal guc aramaz ve bu dogal guce kendi ozellikleriyle anlam ve icerik vererek, ona kendini teslim etmez.

 

Sonucta, kendisine yansiyan ve duyum (tanri) ya da duyu (madde) ile algiladigini kendi kavramiyla ozdeslestirerek yansitan ve bu yansittigina anlam ve icerik veren (somut/soyut) ve de bu anlam ve icerik temelinde bu anlam ve icerik verdigi ile bag ve iliskisini monolog olarak kuran (kulluk, teslimiyet, ve herr turlu maddesel sistem ve duzen) insanoglu gerceginin olgusudur.

 

Iste bu insanoglu gerceginin olgusu, bunun farkina varirsa ancak, kendi anlam ve icerik verdigine kendisini teslim etmek ve onlar ugruna savasmak, tartismak ve insanlikdisi dusunup davranmak yerine, onlari kontrol altina almak ve sorgulayarak kendi insan zihniyetine aykiri olanlari ve zarar verenleri elimine etmek ve onlardan insan ve insanlik adina kurtulmak isteyecek, bunun icin her bir kendi dogal temelli insanoglu zihniyetini, insan ve insanligin zihniyeti adina sorgulayacaktir. .

 

Saygilarimla;

 

evrensel-insan

Link to comment
Share on other sites

Saygideger berguzar;

 

Sen insan dışına çıkamazsın, insanlık dışına da çıkamazsın. Çünkü bunun daha ne demek olduğunu ve nasıl birşey olduğunu dahi bilmiyorsun. Sen insansın çünkü. -berguzar-

 

Ters mantik ile dusun. Cunku bende tam bunu soyluyorum. Yani dogal zihniyetin insandisina ve insanlikdisina ciktigini soyluyorum ve biz insanoglunun, zihinsel temel ve taban olarak insanlasmasini ve kendi ozune donmesini soyluyorum.

 

Cunku insandisi madde ve tanriyi ortaya atan, onlar hakkinda fikir yuruten, onlara anlam ve icerik veren, onlarla bag ve iliski kuran, sizlersiniz. Yani insanoglunun yapilandirilmis, dogal zihniyetinin yapi ve isleyisi.

 

Iste sorun da burda. Cunku, insanoglu aslinda insan zihniyetine sahip olmalidir ve insan ozune zihnini ve de her turlu dusunce ve davranisini,sistemlenisini, duzen kurusunu ve aklini soyut somut yapilastirmasini insandisiliktan ve insanlikdisiliktan kurtarmali, kendi varliginin ve birinin fark ve bilinciner vararak, epistemolojik olarak kendi dahil herseyi kendi adina yapilandiranin kendisi oldugunu ve bunu tek tarafli ve monolog olarak yaptiginin bilincine ve farkina varmali.

 

Iste o zaman kendi ustu bir dogal guc aramaz ve bu dogal guce kendi ozellikleriyle anlam ve icerik vererek, ona kendini teslim etmez.

 

Sonucta, kendisine yansiyan ve duyum (tanri) ya da duyu (madde) ile algiladigini kendi kavramiyla ozdeslestirerek yansitan ve bu yansittigina anlam ve icerik veren (somut/soyut) ve de bu anlam ve icerik temelinde bu anlam ve icerik verdigi ile bag ve iliskisini monolog olarak kuran (kulluk, teslimiyet, ve herr turlu maddesel sistem ve duzen) insanoglu gerceginin olgusudur.

 

Iste bu insanoglu gerceginin olgusu, bunun farkina varirsa ancak, kendi anlam ve icerik verdigine kendisini teslim etmek ve onlar ugruna savasmak, tartismak ve insanlikdisi dusunup davranmak yerine, onlari kontrol altina almak ve sorgulayarak kendi insan zihniyetine aykiri olanlari ve zarar verenleri elimine etmek ve onlardan insan ve insanlik adina kurtulmak isteyecek, bunun icin her bir kendi dogal temelli insanoglu zihniyetini, insan ve insanligin zihniyeti adina sorgulayacaktir. .

 

Saygilarimla;

 

evrensel-insan

Kuranda İbrahim peygamberden bahseder. Önce güneş benim Tanrım olmalı demiş sonra ay çıkınca, batanları sevmem demiş.

 

Sonra ay benim Tanrım demiş, güneş çıkınca kaybolanları sevmem demiş.

 

Yani bu sorgulama sürecini tıpkı senin yukarıda anlattığın süreci bu şekilde yaşamış ve kuranda bu bize bu şekilde anlatılır.

 

Sadece doğaya bakmış, yanındaki insanlar ile beraber yaşamak zorunda olduğundan doğanın olduğu gibi yöntemleri ile en uygun sosyal modeli ortaya çıkarmış ve koymuş. Vahiy bize bunu diyor zaten. Yani bu senin dediğin yeni birşey değil ki.

 

Dolayısı ile Tanrı denen kavram insanın yaptıklarına elbet karışır. Karışması da en doğal olanıdır. Nasılki yağmur yüklü bulutlar bir şekilde o yağmuru bırakmak zorunda ise, bu sebep sonuç döngüsünde işleyen bir süreç ise bizim inandığımız ve evrenin tek sebebi olan Tanrının da insana müdahalesi kaçınılmazdır.

 

Ama o insana müdahaleyi hep iyiden ve olumludan yana yapmasını ister.

 

Ama Tanrı bana şunu öldür dedi diyenleri de sallamamasını ister.

 

Benim bir yeğenim var, 9 aylık. Felaket bir çocuk, zapt etmek mümkün değil. Onu gözlediğim zaman acıkınca ağlıyor, bunalınca ağlıyor. Onu doğaya bıraksak ve farzetsek ki tek başına yetiştin yaşına gelene kadar ölmeden hayatta kalacak, muhtemelen konuşmayı bilmeyecek. Ama o ortamda bile yaşadığı diğer canlıların kafasına zevk olsun diye bir taş attığında inan bunun kötü birşey olduğunu bilecek. O öyle kodlandı çünkü, tıpkı diğer canlılar gibi.

 

Ama kendine homo sapiens sapiens diyen insan türü, yani farkında olduğunun farkında olan adam bunlardan daha fazlasını yapıyor. Sırf çıkarı ve egosu için. Tanrıyı öldürmek bu bağlamda bir işe yaramaz. Bence Tanrıyı kendi çıkarı için kullananları bertaraf etmektir doğru yol. :)

 

Neden Tanrıyı öldürmek işe yaramaz, bu seferde senin yukarıda kendi ilahlığını bilmeden ilan etmeler ortaya çıkacak. Yani Tanrı ölmez. Tanrı her zaman var olacak. Ya İbrahimin Tanrısına var diyecek insan, yada onu dışlayıp bilerek veya bilmeden ben Tanrıyım/kendi kendimin Tanrısıyım diyecek. :)

 

Velhasıl durum bundan ibaret.

 

Selamlar.

Link to comment
Share on other sites

Saygideger berguzar;

 

Insanoglu kendini sorgulamayoluyla, kendi insan zihniyeti ozune dondukce, kendi disinda bir guc aramayacak ve tum numenal degerlerin sadece kendinde oldugun un bilinc ve farkina varacak.

 

Iste o zaman, tanri, tanrisal zihniyet, tanrisal olumlu/olumsuz taraflilik, tanrilasma ve tanrilastirmanin,sadece kendi verligini ortaya cikarmadigini veaksine,kendi yarattigi bir guce bu varligi teslim ettiginin bilinc ve farkina varacak.

Boylece, kendi varligi ve yasaminin bilinci ve kendi dunyasini kendi yapilandirdiginin bilinc ve farkina varacak.

 

Bu temelde, tanri dogal zihniyrtte, bunu fark edemeyen ve kendisinin bilinc ve farkina varamayan insanoglunun kendini anlam ve icerik vererek teslim ettigi olumlu/olumsuz kendi buntesinde tartistigi insanoglunu insanlastirmayan, zihinsel ve sistem haline gelmis bir engeldir.

 

Bu engele olumlu/olumsuz ihtiyac duyanlarin tartisma konusudur.

 

Sen teolojik olarak tanrina inancli olabilir, onu aklinin inandigi dogrusuyla varlayabilir, basskasi senin tanrina inanc duymayabilir ve/veya baska tanriya/tanrilara (her turlusu/her biri) inanc duyabilir, baskasi tanriya inanc duymayabilir ve tanriyi aklinin inandigi dogrusuyla ideolojik olarak yoklayabilir. Bunlar teolojik tartismalardir ve bilimde yeri yoktur. Bilimsel de degildir.

 

http://forum.dusunce...d__470#entry470

 

Yalniz burda konumuz, tanri degil; bilimin felsefi tabani.

 

Tanri konusunu, istersen sitedeki herhangibir tanri basliginda dile getirebiliriz.

 

Saygilarimla;

 

evrensel-insan

Link to comment
Share on other sites

Bilimden kasıt pozitif bilim ise bilim denen birşeyden hiç bahsedemezsin bu söylediklerinden sonra sevgili arkadaşım.

 

Doğada 3 rakamı yoktur. Bu insanın algısı ve anlaması için bir soyutlamadır.

 

Sen bu savunduğun bilimi sayılar olmadan yapamazsın ama doğada zaten rakam yokki. :)

 

E nasıl oluyor şimdi, doğada olmayan şeylerle açığa çıkardığın bilgi bilim oluyor ama ben bunları söyleyince sen felsefe yapıyorsun bu bilimin konusu değil diyorsun.

 

3 rakamı da felsefenin konusu o zaman. Bunun aksini kimse iddia edemez.

 

Doğada ağaç vardır, insan vardır, maymun vardır, kuş vardır.

 

Sen onları anlamlandırmak için 3 ağaç, 5 insan dersin.

 

Ama doğada 3 de yoktur, 5 de yoktur.

 

 

 

Doğada olmayan rakamı soyutlama ile bilime dahil edip, bunun üzerinden bilgi açığa çıkarmayı bilim diye niye bize sunuyorsunuz?

 

Tıpkı senin bana itiraz ettiğin şeylerden dolayı bende sana bunları yazıyorum.

 

Ve sonra Tanrı felsefenin konusu deyip beni minderin dışına attığını iddia ediyorsun. Ben Tanrı için tek ve mutlak güç diyorum. Şimdi senin şu cümlene bir bakalım. Senin Tanrın kimmiş?

 

 

 

**

Insanoglu kendini sorgulamayoluyla, kendi insan zihniyeti ozune dondukce, kendi disinda bir guc aramayacak ve tum numenal degerlerin sadece kendinde oldugun un bilinc ve farkina varacak.

**

 

Yukarıda bir iletide ne dedim? İnsan ya İbrahimin Tanrısına Tanrım diyecek, yada kendi yarattığına/kendisine.

 

Şimdi sen bana bu cümlen ile kendi kendinin Tanrısı olmadığını nasıl ispatlayacaksın? :)

 

Selamlar...

Link to comment
Share on other sites

Saygideger berguzar;

 

Şimdi sen bana bu cümlen ile kendi kendinin Tanrısı olmadığını nasıl ispatlayacaksın?-berguzar-

 

Insanoglunu insanlastirma yolundaki zihinsel devrim; aksine tamamen insanoglu temelli ve tabanlidir. Dolayisi ile insasndisi olarak anlam ve icerik verilen bir tanriya, bu duzeye gelmis bir beyin ne ihtiyac duyar, ne de boyle bir guc arar.

 

 

Tanri nedir, neye/kime gore o dur?

 

Sen once anlam ve icerik verdigin ve bu temelinde kurdugun insandisi bag ve iliskiyi acikla, bende ona gore; kendi kendimin tanrisimiyim, degil miyim; aciklayayim.

 

Ayrica farkinda isen, benim insanoglunun insanlasmasi, fenomenal degil, numenal yani zihinsel, dusunsel, bilincli, farkindalikli ve bunlarin yansitacagi davranis, duzen ve sistem.

 

Sonucta kendi dahil kendisine yansiyan algiladigi fenomeni, insanoglu numeni ile ortaya koyuyor.

 

Bu temelde de, herhangibir fenomenal degisim gozlendiginde, bu da bir numenal olarak dile getirilecektir.

 

Yani evrimsel bir degisim, numenal ortaya konacaktir.

 

Yalniz senin ile once birnoktada anlasalim.

 

Tanri konusu, insanoglunun disinda baska bir tur tarafindan algilanan bir konumudur, yoksa sadece insanoglunu ilgilendiren bir konumudur?

 

Insanoglu tabulu rasa olarak dogar, o zaman tanri kavrami ile insanoglu yasamda tanismaz mi ve insanogluna bu kavrami yine kendi turu tanistirmaz mi?

 

Hangi tanridan bahsediyoruz. Insanoglu tarihinde bir suru tanri gelip gecmistir.

 

Eger tanrinin ne olduguna kendi alginca, yada islami algi ile bir yanit verebilirsen; o zaman tanrilasma, tanrilastirma, tanrisal zihniyet konularini tartisabiliriz.

 

Umarim verdigim linki okumussundur. Orada insanoglunun tanriyi nasil urettigini ve tanri yuzunden nasil kutuplastigini izah ettim.

 

Son bir nokta, bilim ve bilimselligin baslamasi fenomenin gozlemidir, sonrasi zaten soyutlamasi,yani numenal kismidir. Formuller, tezler, teoriler, kurallar, kanunlar, matematik ve mantik bu bolume girer.

 

Iste bu bolumun ortaya attigi ifade, test edilir olabilmeli ve baska bir gozlemle de, yanlislanir olabilmelidir. Bilimsellik budur, bilim de boyle surekli suregelen surec olarak bilmediklerini bildirir, eski bilgilerini yeniler, bilgilerini tazeler ve varsa da yanlislarini duzeltir, eksik biraktigini tamamlamaya yonelir.

 

Saygilarimla;

 

evrensel-insan

Link to comment
Share on other sites

Create an account or sign in to comment

You need to be a member in order to leave a comment

Create an account

Sign up for a new account in our community. It's easy!

Register a new account

Giriş yap

Already have an account? Sign in here.

Sign In Now
×
×
  • Create New...