Jump to content

FİZİK KANUNLARI VAR MI?


haci

Recommended Posts

Madem oyle ise, neden bu "fizik kanunlari var/yok" celiskisi?

 

Nedir bu hem var oldugunu hem de yok oldugunu gosteren saglam temeller?

 

Sonucta bir gozlem varsa, o fizik kanunu zaten olgu olur. Olgu da tartisilmaz.

 

Dolayisi ile gozlemi olan, fenomenal tabani olan, teorisi olan, teorisi test edilebilen ve de olgu veren bir fizik kanunu; nasil oluyorda "yok" olarak saglam temele dayaniyor?

 

Burada bir gozlemsel yanlislanabilirlik mi soz konusu. Oyle olsa bile gozlemin getirdigi yeni teorilere acilmiyor mu?

 

Fizik kanunlari "bir teori midir, bir olgu mudur, ikisi birden midir?

 

Kanun olabilmesini saglayan "teori olmasi ama henuz gozlem vermiyor olmasi" yeterli midir?

 

Yoksa bir fizik kanununun, kanuni gecerliligi icin tum bilimsel yontemin saglanmis olmasi (fenomenal taban, teori, teori test, gozlem/deney v.s. ve olgu) gerekmiyor mu?  

Link to comment
Share on other sites

Evet  Bu sorunları ben de düşündüm. Hem var hem de yok olan birşey olabilir mi?

Olmaması lazım.

Bu ilginç çelişkiyi şöyle açıklayabiliriz.

 

Doğada maddenin davranışları olarak rafine (yalın, bireysel) fizik kanunları yoktur.

Evren bir bütün olarak davranır. Bütün maddeler birlikte davranışlarda bulunurlar. Onların spesifik davranışlarını doğada görmemiz mümkün değildir.

Evrende karşılaştığımız fenomenlere sığınmışlardır onlar. Onların içindedirler. Onlarin içinde gizlenmişlerdir.

Bu nedenden spesifik bir maddenin (elektronun örneğin) gözlemlediğimiz davranışları kabadır. Çünkü diğer maddelerin (protonların örneğin) etkisi altında davranışlar sergilemektedir.

Elektronu içine bulunduğu ortamdan alıp, laboratuvara taşırsak ve protondan uzaklaştırırsak, veya onu normalde doğada yapmadığı davranışları yapmaya zorlarsak, ilginç durumlarla karşılaşırız.

Elektronların davranış örmeklerini biz fizik yasaları olarak nitelendiriyoruz. Son derece sınırlı koşullarda elektronlar ilginç davranışlar yapacaklardır. Onlara biz kanun diyoruz.

Çünkü elektronlar o davranışları aynı koşullarda her zaman aynı şekilde yapacaklardır.

 

Elektronların davranışları doğada farklıdır, laboratuvar koşullarında farklıdır.

Fırtınalarda gözlemlediğimiz yıldırım ve şimşek olaylarını hala yeterince anlayabilmiş değiliz. Bu ilginç gözlemi elektronların doğada laboratuvardaki davranışlarından çok daha karmaşık davranışlar şeklinde yapması olarak açıklayabiliriz.

 

Fizik kanunları doğada diğer kanunlarla birleşmiş oldukları için gizlidirler. Vardırlar ama doğalarını kesin olarak belli edemezler.

Bütün fizik kanunları birlikte etkilerini gösterirler. Yani bütün maddeler birbirlerini etkilerler. Evren bir bütün olarak davranır.

Bu teori için Mach ilkesine bakınız..

 

http://en.wikipedia.org/wiki/Mach%27s_principle

Link to comment
Share on other sites

Ozaman varliksal materyalizm, metafizik/ontolojik naturalizm ile fizik nasil bir bag icinde.

 

Materyalizmin, metafizigin (felsefenin varlik dali) ontolojik taban olarak aldigi, maddenin; hem felsefi ortak bir tanimi yoktur, hem de mustakilliginin (substantial) varlik olarak ebati ortaya konamaz.

Bu konudaki tartismalar; herseyin ondan meydana geldigi "tek cesit bir madde mi vardir (hyle), ya da madde cesitleri mi vardir? madde surekli/daimi mustakilligini koruyanve cogulcu formlari ifade edebilen midir? (hylomorphism), ya da sayisal ozel degismeyen icerikler midir? (atomism), kalitimsal ozellikleri var midir? (substance/mustakillik teorisi),ya da bunlardan yoksun mudur? prima material-on material)

En onemlisi, materyalizm, oznenin kendisini hesaba katmayi unutan felsefesi" dir.

Yani bu fikri ortaya atan insanoglunun oznel yanini ve yonunu es gecer.

Bilim ise bilimsel olarak insanoglu algisina gozlem veren tabani fenomen olarak algilar ve fenomenin ne oldugunun tartismasina girmedigi gibi, fenomeni degil; gozlemini ortaya koyar.

Gelelim gercek ve gercegin ne olduguna;

Gerceklik, ontolojik degil; insanoglunun yapilandirdigidir.

Gozlemi ile algiladigi fenomeni, insanoglu kendi kavramsal bilgisi ile yapilandirir.

Yani insanogluna gozlem veren ve algiladigi fenomenin; adi, tanimi tarifi, her turlu ozelligi anlam ve icerigi v.s. insanoglu yapilandirilmisligidir.

Maddenin nesanelligini bile ortaya koyan, insanoglu oznelligidir.

Son olarak, material objeyi (buna insanoglunun kendisi de algiya gozlem veren olarak dahildir), gozlemleyen subje sadece beyninin yetisel fonksiyonu ve beyninin her turlu biyolojik yapisi eliyle/yoluyla bilebilir.

Bu beynin kendisinin, material objeyi (ki buna insanoglunun kendi beyni de dahil) algilamada ve her turlu tecrubede, bir "karar mekanizmasi" yapar.

Kisaca insanoglu gozlem veren ve algiya acik her turlu fenomenden sadece bir cesidi iken, yani siradan material obje iken; kendi de dahil bu material objeleri gozlemlkeyen algilayan dile getiren onlardan kavramsal bilgi tureten ve bunu sadece kendi turu dialogu ile yapan; epiostemolojik olarak henuz rakibi olmayan tek gozlemleyen subjesidir.

Iste insanoglunun her turlu ozelligi, fenomenal obje olmasindan degil; fenomenal objeyi gozlemleyen algilayan ve kavramsal bilgiye donusturen ozne olmasindandir.

Iste o yuzden gozlem algi ve kavramsal bilgi olarak temel insanogludur. onun gozlemsel oznelligi olmasa; material obje ki buna kendi de dahil; ortaya konamaz.

Evet dedigimin kisa ozu bu.

 

Simdi, sen maddeyi bir hyle olarak mi yoksa evren butunu olarak mi aliyorsun?

 

Sonucta madde oyle veya boyle,  mustakil var olan (substantial) varliktir ve bu miustakilligin ne oldugu boyutu v.s. de tartisma konusudur.

 

Iste bu temelde fizik kurallari, "maddesel/nesnel" derken sen sadece evren butunu olarak mi bakiyorsun, yani hylen sadece evren mi?

 

Peki bu evrene ait fizik kurallari, nerede ve ne zaman/sartta individual bir maddeye uyarlanabiliyor?

 

Yoksa her bir individual maddesel gorunumun (fenomenin) kendine hasbir fizik kuralimi var?

 

Ya da fizik kurallari yokta, her bir individual madde insanoglunun algisina verdigi gozlem temelinde mi kurallaniyor?

 

Eger bir individual madde kurali, evren butunlugu kurali ile celisirse ne olacak?

 

Ya da fizik evren derken, neyi gozlemliyor; evren bunyesinde yer alan individual fenomenleri degil mi?

 

Aslinda ilginc bir konu ve maddenin ne oldugunun bilimsel bir yaniti yok.

 

Iste o yuzden bilim varliktan degil de; bilgiden yola cikiyor ve fenomenin varl.iksal tabaninin ne ner oldugunu ne de onu ortaya koymuyor. Bu metafizigin varliksal tartismasi.

 

Bilim ise fenomeni degil; gozlemini ortaya koyuyor.

 

Zaten bu fizik kurallarindaki celiski de bunu acikliyor.

 

Cunku maddenin ne oldugu ortaya konamiyor, hem bilimsel hem de ebatsal olarak. 

Link to comment
Share on other sites

Ben bu konuyu felsefi terimler ve kavramlarla tartışmak istemiyorum.

Tamam felsefi kavramlarla tartisma. Sadece en azindan maddenin ne olduguna dair tartismalardaki fizigin hangisini temel aldigini dile getir. 

 

Mustakillik (substantial) olarak mi?

 

Gercek (Real) olarak mi?

 

Bu konudaki tartismalar; herseyin ondan meydana geldigi "tek cesit bir madde mi vardir (hyle), ya da madde cesitleri mi vardir? madde surekli/daimi mustakilligini koruyanve cogulcu formlari ifade edebilen midir? (hylomorphism), ya da sayisal ozel degismeyen icerikler midir? (atomism), kalitimsal ozellikleri var midir? (substance/mustakillik teorisi),ya da bunlardan yoksun mudur? prima material-on material)

 

Fizik hangi temelden ya da temellerden yola cikar? 

Link to comment
Share on other sites

Bu konuda bildiklerimi kısaca özetlersem:

 

Atom  en küçük madde değildir.

Madde Big Bang sırasında enerjinin hızla soğumasından ortaya çıkmıştır.

Sıcaklık düştükçe farklı elementer parçacıklar sentez edilmişlerdir. Sentez edildikleri şey doğası hiç bilinmeyen bir enerjidir.

Onlar birleşerek diğer parçacıkları oluşturmuşlardır.

Fizik o temelden yola çıkar. Onların davranışlarını inceler.

 

Burada hakkında hiç bilinmeyen enerjidir. Herşeyin kaynağı ve başlangıcı odur.

Link to comment
Share on other sites

Tabii fizik hakkında hiç bir şey bilinmeyen bir temelden yola çıkmıştır da diyebiliriz.

Bak insanoglunun genelde bilissiz algisi yani ne oldugunu bilmedigi ve sadece dogumdan itibaren kendine verildigi gibi algilamasi iki ana cesittir;

 

Varliksal ve inancsal nitelik. Burada her iki algi da ifade olarak karsitlilik icerir, Varliksal "var/yok" inancsal "inanma/inanmama"

 

Bunun disinda bunlarida iceren, epistemolojik algi vardir. Yani bilgisel algi; bilgisel algi "gercegin ne oldugunun dogrulanarak inanilmasidir"

 

Iste bu bilgisel algida; yukaridaki bilissizlige; bilissellik eklenir. Yani bilissel olarak "varliksal ve inancsal nitelikteki karsitliklardan birinin ifadesi gereksiz, anlamsiz, luzumsuz, manasizdir. Yani bilgisel algidaki bilissellik, varliksal ve inancsal nitelik ve ifadelerinin disindadir.

 

Iste bu bilgisel nitelikli bilissel algi da iki temeldedir.

 

Fenomenal ve numenal ve her ikisi de gozleme dayanir.

 

Yani ya fenomeni direk gozlemlersin ya da fenomenin hareketini(yani fenomeninin/beyninin yetisel fonksiyonlarinin yansisini) kavramsal (yazi, soz, cizim, sekil, davranis v.s) gozlemlersin.

 

Burada bilimsel temel bilginin fenomenal ve numenal temelidir.

 

Dolayisi ile bir sey, diyelim fizik; ya metafizikten (varliksal/inancsal) yola cikar, ya da epistemolojiden (bilgiden) yola cikar.

 

Bilgiyi de ya bilissellige tasir, ya da tasiyamaz. Yani ya (fenomende) varlikta kalir, ya da kavramsal(numenal) niteligi de ele alir.

 

Zaten fizigin ya da herhangibir seyin, butun kurallari, formulleri, postulatlari, maksimleri, aksiyonlari (ki bunlar otomatikman kabul edilenler ve sorgulanmayanlasrdir) numenal yani kavramsal icerik tasir.

 

Iste senin fizik kanunlarinin varligi/yoklugu tartismasi da hangi nitelik ile neyin ve de nasil ifade edilmesine baglidir.

 

Bilgide niteliklerinin (varliksal, inancsal, bilimsel, bilissel v.s.) disinda uc cesittir.

 

Fiziksel bilgi

 

Sosyal bilgi

 

Matematiksel/mantiksal bilgi.

Link to comment
Share on other sites

Bu konuda bildiklerimi kısaca özetlersem:

 

Atom  en küçük madde değildir.

Madde Big Bang sırasında enerjinin hızla soğumasından ortaya çıkmıştır.

Sıcaklık düştükçe farklı elementer parçacıklar sentez edilmişlerdir. Sentez edildikleri şey doğası hiç bilinmeyen bir enerjidir.

Onlar birleşerek diğer parçacıkları oluşturmuşlardır.

Fizik o temelden yola çıkar. Onların davranışlarını inceler.

 

Burada hakkında hiç bilinmeyen enerjidir. Herşeyin kaynağı ve başlangıcı odur.

Maddenin ortaya cikisi ile evrenin o an varligi/yoklugu bagi nedir?

 

Yani maddenin zamansal ortaya cikisi ile evrenin mekansal bagi nedir?

 

Eger maddenin zamansal cikisi ile evren olusmussa, madde nerede zamansal cikis gerceklestirmistir?

 

Mekanin zamana ihtiyaci yoktur ve zamandan bagimsizdir.

 

Dolayisi ile big bang daimi evren mekaninin belirsiz bir yerinde ve teorik olarak belirlenen bir zamandaki patlamadir.

 

Yarin insanoglu bu patlama oncesine de zamansal olarak gidebilir.

 

Cunku zamansal baslangic belirtimin ilklik ve oncelik kisir dongusu vardir.

 

Eger fizik bing bangdaki madde zamansal olusumun dan ve de cesitlerinden yola cikiyorsa; mekansal olarak evrenden yola cikmiyor demektir. Eger evrenden yola cikiyorsa, o zaman da hyleden yani big bang ile ortaya cikan maddeden yola cikmiyor demektir.

 

Cunku evren mekani bir butun olarak baskadir, uzerindeki parcalar olarak baskadir.

 

Burada uzerindeki parcalarin zamansal baslangici big bang teorisidir, yani maddenin ortaya cikisi.

 

Evrenin ise insanoglu tarafindan mekansal olarak henuz boyutlari bilinmemektedir. Evren daimidir vezamansal baslangici yoktur, cunku evren mekani olmasa ne zaman, ne big bang ne de uzerindeki parcalarin olmasi mumkun degildir.

Link to comment
Share on other sites

Fiziksel bilgi- Fenomenin gozleminden elde edilen somut ve gozlem veren bilgi (kimyasal, sinirsel, biyolojik, evrimsel, fiziksel, cografi, antropolojik,astronomik DNA/RNA, Atomic(hem atomik hem de canlinin erisilebildigi en kucuk fenomenal gozlem vereni), v.s. kisaca insanoglu algisina gozlem veren kendi de dahil ve bu gozlemden olgu ya da gozlem olarak tartismasiz ortaya cikan bilimsel bilgi v.s,) Only facts

 

Sosyal bilgi- Metafizigin, varliksal/ideolojik/inancsal (ontolojik/teolojik ve fizik otesi bilgisi) her turlu etik inancsal/ideolojik (sosyal, siyasal, milli, dini, toresel, geleneksel, tarihi, kulturel v.s.,) estetik (guzel/cirkin) v.s   bilgi. Her turlu soyut bilgi- dogru/yanlis, gercek/degil v.s.,Fiction inclusive, psikoloji, sosyoloji, psikiyatri dil, felsefe (Kisaca insanoglunun yasamsal iliskideki her turlu soyut/somut degerini one suren bilgi. 

 

Matematiksel/mantiksal bilgi- Tum mantik cesitleri, formuller, kurallar, kanunlar, yasalar, kuramlar, teoriler, varsayimlar, sentezler, analizler, postulatlar, aksiyomlar, maksimler, belgitler v.s. (yeni inanclar ideolojiler izmler etik degerler felsefi onesurumler yaratan zihniyet ve onu somuta tasima bilgisi, hak hukuk ozgurluk demokrasi v.s.

 

Burada kesin bir ayrim yoktur. Konu ve kavrama gore; her bir dal her ucunu de, her ikisini de her birini de icerebilir.

 

Bilissel bilgi ucunu de icerir, bilimsel bilgi yerine gore sosyo-bilimsellik temelinde ucunu de icerir. Insanoglu ile ilgili bilgi ucunu de icerir. Buradaki ana ayrim, hangi bilgi cesidi olursa olsun, bilimsel olarak gozlem vermesi, test edilebilirligi, yanlislanabilirligi ve olgusal gecerliligidir.   

Link to comment
Share on other sites

Bilim  bilinmeyenlerle dolu.

Beni bilinmeyenlerle uğraşmak tatmin ediyor.

Neyin bilnip neyin bilinmediğini, neyin bilinip neyin bilinmeyeceğini biilmek istemiyorum. Merak da etmiyorum.

Benim gözümde bilinmeyen herşey bir gün bilinecek...

Ve ben onları bilmesem bile bildiğimi sanacağım..

Bu bana yetiyor.

Link to comment
Share on other sites

Bilim  bilinmeyenlerle dolu.

Beni bilinmeyenlerle uğraşmak tatmin ediyor.

Neyin bilnip neyin bilinmediğini, neyin bilinip neyin bilinmeyeceğini biilmek istemiyorum. Merak da etmiyorum.

Benim gözümde bilinmeyen herşey bir gün bilinecek...

Ve ben onları bilmesem bile bildiğimi sanacağım..

Bu bana yetiyor.

Bilim bilinemeyenlerle dolu degil.

 

Bilim epistemolojik olarak (bilginin anlik geldigi kavramsal bilgi sinirinin, bilimselligi) daimidir. Insanoglu her an yeni bilgiler bildirmerkte, eski bilgiler de bilimsellikten cikmaktadir. Bu surekli suregelen bir surectir ve bil temelindeki bilmenin her cesidinin de "bildisi" yoktur.

 

Cunku bilmek, daimi degisken ve gorecelidir.

 

Zaten bilim ve bilmek, diger temellerden noktalanmadigi mutlaklasmadigi kesinlesmedigi icin farklilasir.

 

Inanclar, ideolojiler bir bilgi sabitligi temelinde noktalandikca ve yerinde saydikca,; dogmalasir, gericilesir, tutuculasir ve bilginin bilimselliginden kopar.

 

Buradaki epistemolojik yetinmek, yani dedigin; zaten olmasi gerekendir. Aksi akilciligin ve inancin sirf bilme adina kendini bilimsel olmaktan farklilastirmasidir.

 

Burada onemli olan bilimsel olabilmenin olgusunun gecerliligi ve gozlem ile yanlislanabilirligidir. Iste bilimi ve bilgiyi daimi kilan, degisken kilan yenileyen de budur.

 

Yoksa bilim de dogmalasmaya baslar.

 

Iste o yuzden o eski klasik ve metafizik/varliga dayanan bilim tarih olmustur.

 

Sirf ispat tarih olmustur, cunku bilim ispat ile degil; ancak yanlislanabilmek ile gelisir.

 

Ispat sadece bilimi kanitlar ama gelistirmez.

 

Burada en onemli nokta, algisal bilissellikteki gozlemsel algi ve bunun olguya tasinabilmesi ve tasinanin da gozlemsel yanlislanabilmesidir.

 

Sadece olgusal gecerli olan ve gozlem ile yanlislanabilen bilimseldir. Ya da mantiksal olabilirlik olasiliginin mumkunlugunu ortaya koyan teoriler ve gozleme olguya acilabilecek veriler bilimseldir. 

Link to comment
Share on other sites

Bilginin bilimsel ve bilissel olani olgu. Iste bilimsellik ve bilissellik, diger bilgilerden ve sinirlama ve sonlamalardan GECERLILIK, YANLISLANABILIRLIK, YENILENEBILIRLIK VE DEGISIM olarak farklilasiyor.

Buradaki GECERLILIK OLGUSAL, YANLISLANABILIRLIK GOZLEMSEL YENILENEBILIRLIK HEM OLGUSAL HEM GOZLEMSEL DEGISIM ISE; DONUSUMSEL, BASKALASIMSAL VE OLUSUMSALDIR. BU DURUM DAIMI YANI SUREKLI SUREGELEN BIR SURECTIR.

Iste bu farklilasma, fenomeni sinirsiz, sonsuz ve daimi kildigi gibi; gozlemi, bilgiyi ve algiyi da sinirsiz ve sonsuz ve de daimi kiliyor.

Tek fark fenomenin bu sinirsizligi, sonsuzlugu ve daimiligi KESINTISIZ, gozlemin, alginin ve bilginin sinirsizligi, sonsuzlugu ve daimiligi KESINTILI. Iste bu kesintiyi veren de bilimsel ve bilissel olarak olgu ve gecerlilik; kesintiyi kaldiran da bunun gozlem ile yanlislanabilirligi.

Iste bilgideki bilimsel ve bilissel fark bu KESINTININ GECERLILIGI dir. Diger her turlu bilgi de, bu KESINTI KALICIDIR. Yani mutlaktir, sonludur, kesindir, degismezdir, tektir, ilktir baslangici ve sonu vardir v.s. kisaca zamansaldir.

Metafizik temelli, yani varliksal, ontolojik materyalistler/nesnel gercekciler ile, metafizik temelli, varliksal, ontolojik idealistler/oznel gercekciler ve pozitivistler/isimciler; ayni sekilde metafizik temelli yaraticilar, fizik oteciler, teolojik ideoloji ve inanc sahipleri ve hatta etik formel ve diyalektik mantik savunuculari ve de klasik bilimciler, yani bilimin temelini varlikta ontolojide arayanlar mesela materyalist diyalektik "bilimciler" kesintinin gecerliligini algilayamazlar. Cunku kesintiyi kalici kilarlar. Iste epistemolojinin (bilgi ve her turlu ve de bilimsel/bilissel bilim ve felsefesinin) bil kokeni ve insanoglu yapilandirilmisligi ile, metafizigin var, ol ve inan kokenli yapilandirilmisligi farki,tam da budur.

Link to comment
Share on other sites

Bilim  bilinmeyenlerle dolu.

Beni bilinmeyenlerle uğraşmak tatmin ediyor.

Neyin bilnip neyin bilinmediğini, neyin bilinip neyin bilinmeyeceğini biilmek istemiyorum. Merak da etmiyorum.

Benim gözümde bilinmeyen herşey bir gün bilinecek...

Ve ben onları bilmesem bile bildiğimi sanacağım..

Bu bana yetiyor.

Bilimde sadece bilinen ve bildirilen vardir.

 

Bilinmiyenin ne oldugu konusu bilimsel degil; metafizik/felsefidir.

 

"bilinmiyen hersey" ne demek?

 

"bildigini sanmak" sadece inanilanin dogruluguna kendini inandirmaktir.

 

Bilimin epistemolojik sinirini zaten aciklamistim. Cunku bu sinir hem degisken, hem yenilenen, hem gelisen hem de her zaman geldigi an zaten sinir olacaktir.

 

Yani bilimin her zaman bilmesi ve bildirmesi bir sinir teskil eder.

 

Iste bu sinirin asilmasi, zaten metafizik ve inancsal/spekulatiftir. Cunku ne bir fenomenal tabani vardir, ne de bir gozlemi.

Link to comment
Share on other sites

Ben o sınırın aşılmasından bahsetmiyorum zaten. Biginin her geçen gün artmasından bahsediyorum.

Neyse.. Bu konu gereksiz yere uzayacak.. Ben burada duruyorum..

Zaten benim yazdiklarim, yani epistemolojinin anlik siniri ve bu sinirin daimi degisimi, yenilenimi, gelisimi senin ilk cumlen ile ayni anlam ve icerikte.

Link to comment
Share on other sites

  • 2 ay sonra...

Varsayalımki evrende fizik kanunları var:

Bu fizik kanunları nasıl gözlem verebilir ?

Kanun denilen şey matematiksel/mantıksal bir ifadedir.

Evrende bunun somut olarak varlığını gözleyecek değiliz;

çünkü kanunlar soyut matematiksel ifadelerdir. Soyut şeylerin gözlemi olmaz.

İkinci olarak soyut şeyler beynin numenal işlevleridir.

Üstelik evrene soyut şeyler yüklemek ona numenal işlev tanımak anlamına 

geleceğinden imkansızdır.

Öte yandan evrende şöyle bir kanun vardır demek

evrenin ne olduğuna ilişkin az da olsa bir bilgi vermek olacağından bu bilgi, metafizik bir bilgi olur,

bilimsel olmaz. Çünkü sonsuz evreni bütünüyle ve parçaları arasındaki bütün ilişkileriyle bereber

gözlemlemek imkansızdır. 

Özet olarak evrende şöyle yasalar vardır ya da evrenin şöyle özellikleri vardır v.b. gibi,

evrennin ne olduğuna ilişkin hiçbir şey söyleyemeyiz.

Söyleyemeyiz ama bu, evrende bir takım ilkelerin bulunmayacağı anlamına da gelmez.

Yani nötr kalmamız gerekir: Olabilir de, olmayabilir de.

Hatta ben mantık yasalarına dayanarak (ki insanoğlu mantıklı olmasını da evrenden öğrenmiştir)

evrende bir takım ilkelerin olması gerektiğini düşünüyorum: Örneğin: En temel ilke;

evrenin ya da evrenin kaynaklandığı en temel enerjiyi yok olmaktan koruyan ilke.

İkincisi bu ilkeden kaynaklanan evrenin bütünsel devinimini sağlayan bütünsellik ve bölünemezlik ilkesi.

Ve bunlardan ortaya çıkarılabilen korunum ilkeleri gibi başka ilkeler de çıkarılabilir. 

Bu konuda ne dersin?

Link to comment
Share on other sites

Varsayalımki evrende fizik kanunları var:

Bu fizik kanunları nasıl gözlem verebilir ?

Kanun denilen şey matematiksel/mantıksal bir ifadedir.

Evrende bunun somut olarak varlığını gözleyecek değiliz;

çünkü kanunlar soyut matematiksel ifadelerdir. Soyut şeylerin gözlemi olmaz.

İkinci olarak soyut şeyler beynin numenal işlevleridir.

Üstelik evrene soyut şeyler yüklemek ona numenal işlev tanımak anlamına 

geleceğinden imkansızdır.

Öte yandan evrende şöyle bir kanun vardır demek

evrenin ne olduğuna ilişkin az da olsa bir bilgi vermek olacağından bu bilgi, metafizik bir bilgi olur,

bilimsel olmaz. Çünkü sonsuz evreni bütünüyle ve parçaları arasındaki bütün ilişkileriyle bereber

gözlemlemek imkansızdır. 

Özet olarak evrende şöyle yasalar vardır ya da evrenin şöyle özellikleri vardır v.b. gibi,

evrennin ne olduğuna ilişkin hiçbir şey söyleyemeyiz.

Söyleyemeyiz ama bu, evrende bir takım ilkelerin bulunmayacağı anlamına da gelmez.

Yani nötr kalmamız gerekir: Olabilir de, olmayabilir de.

Hatta ben mantık yasalarına dayanarak (ki insanoğlu mantıklı olmasını da evrenden öğrenmiştir)

evrende bir takım ilkelerin olması gerektiğini düşünüyorum: Örneğin: En temel ilke;

evrenin ya da evrenin kaynaklandığı en temel enerjiyi yok olmaktan koruyan ilke.

İkincisi bu ilkeden kaynaklanan evrenin bütünsel devinimini sağlayan bütünsellik ve bölünemezlik ilkesi.

Ve bunlardan ortaya çıkarılabilen korunum ilkeleri gibi başka ilkeler de çıkarılabilir. 

Bu konuda ne dersin?

Burada ortada olan bir teorinin, test edilebilir deneyi icermesi ve bunun daimi yapilabilmesi soz konusudur.

 

Ya da bir gozlemin, getirdigi teorinin test edilirligi ve daimiligi soz konusudur.

 

Buradan iki sonuc cikar, ya teori olarak henuz goizlem vermeyen -Mesela big bang

 

Olgu olarak gozlem veren ve henuz yanlislanamamis olan.

 

Mesela yer cekimini ele alalim.

 

Yer cekimi hem bir olgu, hem de bir teoridir.

 

Düşme eylemi maddelerin birbirini çekmesinin bir gözlemidir.-Burada dusme eyleminin tartismasiz bir gozlemi var.

 

Maddelerin birbirini çekmesine yer çekimi denir.- Iste bu gozleme verilen teorinin adi "ter cekimi"

 

Yer çekimi bir olgudur. -Bu teori deneyler ile kanitlanabilir ve gozlemi daimidir. Gozlem ile yanlislanabilene kadar da, tartismasiz gecerlidir.

 

Aristoteles ve Galileo yer çekimi olguları için açıklamalar üretmişlerdir. Bunlar artık kullanılmayan açıklamalardır.

 

Newton'ın yer çekimi açıklaması kabaca doğrudur ama geliştirilmeye ihtiyaç duymuştur.

 

Einstein'ın açıklaması Newton'ın yer çekimi açıklamasının geliştirilmiş halidir. Einstein'ın açıklaması yer çekimi olgusunun günümüzde en çok kabul gören açıklamasıdır.

 

Yer çekiminin Einstein tarafından yapılan açıklaması Genel Görelilik Teorisi olarak adlandırılır.

 

Yer çekimi bir olgu ve bir teoridir.

 

Iste burada;

 

Bu teorinin ve de gozlemini alanin ve de olgusunu ortaya koyanin insanoglu oldugudur.

 

Yani bu kanunlar fizigin degil, algiladigi gozlemini teoriye tasiyan insanoglunundur.

 

Evrenin, doganin, dunyanin, maddenin v.s. yani insanoglu disinda kalan her hangi bir fenomenin yasalari vardir demek- metafizik/ontolojik naturalizmdir.

 

Halbuki bu yasalari evrene, maddeye ve dogaya v.s. insanoglu kendi yetileri olan somut ve soyut algilama ve soyutlama ve de onu somutatasima islevleri ile verir.-yontemsel naturalizm-epistemolojik olarak

 

Insanoglunun tum ortaya attigi ilkeler, teoriler, formuller v.s. onun soyutlamasi ve gozleme dayanan deneyi verdigi surece de olgusudur. Gozlem ile yanlislandiginda bu soyutlamalar gecerliligini yitirir.

 

O yuzden bilimde bilimsel olarak mutlaklar, ilkler, tekler gozlemi olmayan akilci soylemler gecerli degildir.

 

Hatta bu oyle hal almistir ki realite "isik hizi" disinda cokmustur. Isik hizinda da yine insanoglu gozlemi, bilgisi ve olcumu mevcuttur.

Link to comment
Share on other sites

Peki, tamam;

"enerji yoktan var olmaz; var olan enerji de yok olmaz" ilkesini ele alalım:

Bu aynı zamanda evrenin/doğanın bir özelliği, bir ilkesidir;

her ne kadar insanoğlu yapılandırması ise de doğada bütünsel olarak böyle bir özellik mantıksal bir ilksav dır.

Eğer bu da bir teori ya da varsayım ise o zaman bu da yanlışlanabilir.

Bunun yanlışlanabilirliğinin kabulü ise mantıksal çelişkilerin kabulü kabulü demektir?

Bu paradoksun çözümü nedir?

Link to comment
Share on other sites

Peki, tamam;

"enerji yoktan var olmaz; var olan enerji de yok olmaz" ilkesini ele alalım:

Bu aynı zamanda evrenin/doğanın bir özelliği, bir ilkesidir;

her ne kadar insanoğlu yapılandırması ise de doğada bütünsel olarak böyle bir özellik mantıksal bir ilksav dır.

Eğer bu da bir teori ya da varsayım ise o zaman bu da yanlışlanabilir.

Bunun yanlışlanabilirliğinin kabulü ise mantıksal çelişkilerin kabulü kabulü demektir?

Bu paradoksun çözümü nedir?

Bir seyin yanlislanabilir olmasi, onun bilimsel yonteminin bir parcasidir. Sadece bilimsel verilere dayanmayan oneriler kuramlar yanlislanamaz.

 

Evren daimi oldugundan ve zamansiz oldugundan, enerjisi de daimi ve zamansizdir.

 

Burada zaman sadece enerjinin donusumu icin bir olcum olarak kullanilabilir.

 

Bu evrenin/doganin bir ozelligi ilkesi degildir. Sadece insanoglunun evren ve dogayi gozleminden ortaya cikardigi bir olgudur.

 

Zaten sorun bu metafizik naturalizm algisinda, yani insanoglunun her turlu degerini; evrene dogaya v.s. mal etmek.

 

Cunku bu mal edis, ister istemez mutlaki ve degismezligi cagristirir.

 

Halbuki bunun insanoglunun bir ortaya koyumu oldugunun farkindaligi ve algisi ise, onun daimi yanlislanabilir olmasini getirir.

 

Evet insanoglunun ortaya koyumunun yapilandirilmis yapi ve isleyisi zaten sorundur. Celiskiyi de bunyesinde tasir.

 

B urada paradoks gibi gorunen, bunun insanoglu ortaya koyumu yerine, uzerine ozdeslesene aiy oldugunu soylemek.

 

Asil paradox budur..

 

Yani metafizik naturalizmden kurtulmak ve bilimsel olarak, yontemsel naturalizmi benimsemek gerekir.

 

Ayni zamanda tum bilimsel kurgularin (kanunlar, kurallasr, olgular, yasalar, formuller, teoriler, tezler, v.s. nin ) insanoglunun bir soyutlamasi oldugunu ve evrenin doganin v.s. bir ozelligi olarak algilanmamasi gerektigini algilamak.

 

Yani "doganin kanunlari yoktur, bu kanunlari dogaya onu gozlemleyen insanoglu verir. Bu verilerin ancak yanlislanabilir olabilmesi ancak bu verileri bilimsel yapar.

 

Burada bir yanlis algida, yanlislanabilir olmayi "neden yanlislanamiyor?" olarak algilamaktir.

 

Yanlislanabilirlik "insanoglunun ortaya koydugu bir olgunun gecerliliginin teorik deneyi saglandikca ve gozlemn verdikce gecerliligi" nin "bu teorinin deneyinin artik ayni sonucu vermemesi ya da gozlem ile yanlislanmis olmasi" demektir.

 

Gozlem verdigi surece ve teorisi test edilebildigi surece zaten gecerlidir. 

Link to comment
Share on other sites

1-"  Evren daimi oldugundan ve zamansiz oldugundan, enerjisi de daimi ve zamansizdir.  " E İ

Evrenin daimi olduğunu hangi gözlemden çıkarıyoruz; evreni sonsuzca gözlemlemedikki.

2-Mantıksal çeliişki içeren önermeler bunlar da maden insanoğlunun ortaya koyumudurlar,

öyle ise yanlışlanabilirler. O zaman böyle mantıksal ilksavlara da mutlak gözüyle bakılamaz.

3-Bulanık mantık üzerine yapılandırmacı epistemoloji bir şeyler söylüyor mu?

Link to comment
Share on other sites

Create an account or sign in to comment

You need to be a member in order to leave a comment

Create an account

Sign up for a new account in our community. It's easy!

Register a new account

Giriş yap

Already have an account? Sign in here.

Sign In Now
×
×
  • Create New...