evrensel-insan Konu tarihi: Nisan 24, 2014 Report Paylaş Konu tarihi: Nisan 24, 2014 Insanoglu tarihi, 15. yuzyila kadar, her turlu sistem ve duzeni, yetistirim ve egitimi ile, dogumdan itibaren cesitli yonlendirim ve yaptirim verileri, degerleri, tabulariyla; hem dusuncesinde yarattigi imani, somutlastirmis, hem de bu imana toplumlari inandirarak, dusunceyi teslim almistir.Aslinda ilginctir, bunu ilk sorgulayan ve yikan din adamlaridir ve onlar insanlik tarihine dusunce ve ifade ozgurlugunu 15. yuzyildan baslayarak tanitmislar ve o gunden bugune de insanlik, imana bir yandan inanciyla teslim olurken, diger yandan da dusuncesini, algiladigi seyleri, deneye, gozleme, arastirmaya v.s. yonelterek, Ronesansa imza atmistir.15. Yuzyil oncesi, insanoglu yasam ve iliskilerinde, sadece "verileni uygulama/yerine getirme" algisi hakimdir ve buna oyle veya boyle karsi cikanlar, "asi/baskaldiran/basbelasi v.s." ilan edilmisler ve her turlu insanlikdisi muamelelere maruz kalmislardir.Dunyanin her cografya ve toplumu bunun ornekleriyle doludur.Simdi imanin inancla dusunceyi nasil teslim almayi basarabildigini ve bunu gunumuzde de hala surdurebildigini ortaya koyalim.Konuya girmeden once, buradaki imanin ve onun inancinin, sadece dini icerikte olmadigini ve her turlu metafizik ve etik ogretilerin, yonlendirim ve yaptirimlarin ideolojik inancsal dogrusu oldugunu hatirlatalim.Insanoglu turunun biri, dunyanin hangi cografyasinda ve hangi toplumunun icinde dogarsa dogsun, soyutlama yetisi ve 0 dusunce ve soyut ile dogar.Dogdugu an teslim alinmaya baslar. Bu teslimiyet, soyut olarak verilir, somut olarak ta verilenden talep edilir. Bu somutluk, hem o kisinin vucut butunlugudur, hem de ona verilen soyutun, sistemlestirdigi somutlardir.Teslimiyetin sebebi de, dogana verilen veri, deger, tabularin; monolog olarak verilmesi ve alinmama temelinin olmamasidir.Bu once cinsiyet ile baslar, sonra vucut goruntusunun estetik verisi gelir, dogdugu toplumun tarihsel nesilden nesile aktarilagelen, alisilagelmis otomatiklesmis v.s. degerleri gelir. Bunlar, varsa etnik koken ve etnik dil, vatandaslik, irk, milliyet, ve ailesel ve de toplumsal etik degerler ve tabular.Iste bunlar icinde kisinin imana inancla sarilmasi, kendisinden istenen; dini degerler, somut uygulamalari, buna bagli ahlaki, toresel, ananevi degerler ve de milliyeti, milli degerler ve buna bagli olarak etik degerlerdir.Butun bu etik kokenli degerler, hele hele kisi bunlarin mucadelesini veriyorsa, iman olarak sadece uygulanir. Cunku bu konudaki dusunce sorgulama v.s. hem yetistirim, hem de egitim olarak yoktur. Hele hele doganin icinde bulundugu toplum, birey bilincine ve hak ve de ozgurluklere sadece imaninin inanci temelinde ve toplumsal kisilik olarak bakiyorsa.Kisinin imana inanci ve dusundurtulmemesi ve dusunmemesi, sirf bununla da kalmaz. Kisi, butun bu iman temelli inanclari uygularken, bunlara karsi cikan, duzene karsi cikan ve baska bir iman olacak olan, metafizik ve etigin izm temelli ideolojik inancsal dogrulariyla tanisir. Bu sefer, bunlara kendi algisiyla inanarak, iman etme duzeyinde, bunlarin bir neferi olur ve bu inandigi imani dogruya sadece kendisi kendisini adamakla kalmaz, iliskilerinde de baskalarini bu imana cekmek icin her turlu yeti ve becerisini kullanir.Bu temeldeki; ideolojik, inancsal ve dogrusal ogretiler; bir kisinin, baska kisilerin, ideolojik inancsal dogrulari ile savasmasini, mucadelesini, ikna olma/etme savasimini, yerine gore de baskiyi, zorlamayi, mudaheleyi, her turlu insanlikdisi dusunce ve davranisi getirir.Soyle hem icinde bulundugunuz topluma, hem dunyaya, hem de kendinize bir baktiginizda, bu imana inancin ne oldugunu ve yasam ve benliginizi nasil elinizden aldigini eger farkina varabilir ve bilince cikarabilirseniz, algilayacaksiniz.Peki butun bu etigin, dini, milli, toresel, politik, ahlaki v.s. ve metafizigin, ideolojik, inancsal, ozlemsel v.s. bir ilkeler dizini haline gelmis ogretilerini, birinin imani onderliginde, digerlerine karsi verdigi mucadeleyi algilamak ve bunun dusuncenin onune nasil bir set gerdigini gormek, nasil olacak?Bunun en guzel cevabini, dusuncenin; ideolojik inancsal, dogrusal ogretisinin disinda, dusuncenin; deneysel, gozlemsel, arastirmaci, sorgulayici v.s. yonunun birbiri ile olan iliskisini, celiskisini v.s. algilamak gerekir.Neyin imana bagli inanc oldugunu algilamak icin, en guzel yol; kisinin gunluk yasam ve iliski surecinde, kendisine soracagi sorudur. "ben yasam ve iliskilerimde ne yapiyorum ve neden bu yaptigimi yapiyorum, bana bu yaptiklarimi yaptiran nedir, neden bu yaptiklarimi yapmak zorundayim, ya da geregi duyuyorum?" temelli bir sorgulama, kisiye en azindan DUSUNME FIRSATI SAGLAYACAKTIR.Cunku dusunce ve onun dusunebilmesinin olabilmesi icin, kisiin yasam ve iliskisinde neler yaptigini, kendi adina ve kendi kendine degerlendirmesi gerekir.Cunku, imanin inanci ile dondurulan, dusundurtmeyen ve dusunce uretmeyen dusunce, sadece SOYUT OLARAK DEGIL; SOMUT OLARAK TESLIM ALIR.Iste bu temelde, herkes oturup, dusunsun. "Benim dusuncem, ne kadar ve nelerden ozgur" diye.Cunku, imanin inanci ile dusunmeyen dusunce, algiya da, baska dusuncelere de, yeniliklere de, caga da, imanin inancin verdigi ideolojik inancsal dogru disi, bilgiye de ogretiye de, ogreniye de yonelime de v.s. kapalidir.Buradaki en buyuk sorun, kisinin hem iman temelli inanci dusunce ve davranis olarak uygularken, bundan rahatsiz olmadigi, bunun zararini gormedigi ve bilinc alti olarak ve otomatiklesmis bir aliilagelmislikle, bir kurulu robot gibi, bunu yasam ve iliskilerinde uygulamasidir.Iste her seyden once, bunun bir farkindaligi, ve yapilanin bilincaltiliginin alisilagelmisligi oldugunun bilinci gerekir.Bu da ancak, kisinin kendisini simdiye kadar hangi konuda kapatmissa, o konuda tekrar alici olarak acmasi ile paraleldir.Kisinin aliciligi, ancak dusuncenin teslimiyetten, sinirlardan, kaliplardan, etiketlerden, her turlu verilen tabulardan, degerlerden kurtulmak ve arinmak istemesi ile paraleldir.Cunku, kendisini imanin inanci ile, teslim etmis bir zihin; hic bir zaman ne o konuda, ne de baska konuda alici olamaz.Kisilerin, aliciliginin kapanmisliginin ornegini, yasam da iliskilerde, sitemizde her turlu gunluk soz alisverisinde, karsilikli mesajlasmalarda, gormek ve algilamak; disaridan bakan bir goz ve notr algilayan bir beyin acisindan hic te zor degildir.Oyuzden, herkesin "ben ne kadar, herhangibir ideolojiden, inanctan, dogrudan ozgur dusunuyor ve davraniyorum?" sorusunu kendine sormasi ve dusuncesinin , dolayiisiyle vucudunun neye teslim olarak hizmet ettigini ve bu hizmet edilen, ideolojinin, inancin, dogrunun ne ve neden o oldugunu sorgulamasi, kendi gelisimi ve bilinclenmesi adina, kendi icindir.Tum bunlar, once kisinin teslim olmus ufkunu acmak ve bu ufku devamli acik birakmak bilinc ve farkindaligidir.Cunku, insanoglu dusuncesi, sinirsiz, ozgur, onu acik ve de uygulanabilir olmalidir. Bu yugulanabilme, toplumsal olmasa bile, kisisel olabilmelidir.Cunku unutmamak gerekir ki, imanli inanc 1/sonsuz ama; sabit, sinirli, degismez, sahipli, dogrulu, mutlak, kesin, ideolojili v.s. iken; ozgur ve deneye, gozleme, sorgulamaya v.s. dayali dusunce, acik, sinirsiz, yanlislanabilir, degisebilir, degistirilebilir, ilerleyen, gelisen, cagi yakalayan v.s. dir.Iste imanli inancin teslim olan dusuncesi ile, deneyli, gozlemli, sorgulamali dusunmenin, onu acik, ozgur, sinirsiz dusuncesi farki da budur. 1 Link to comment Share on other sites More sharing options...
Kovulmuş Üye Mesaj tarihi: 22 Haziran Report Paylaş Mesaj tarihi: 22 Haziran İnanmak ve bilmek aynı şeyler olarak algılanıyor. Aslında bu ikisi ayrı kavram. Birşeye inanıyorsanız deliliniz yoktur. Örneğin hakim senin suçsuz olduğuna inanır ama kanıt yoksa yine aleyhine karar verir. Bir kanıtınız varsa ve bu kanıtını diğer kanıtlar ile destekliyorsanız artık biliyorsunuz demektir. İnanmak kesinlik belirtmek ancak bilmek kesinlik belirtir. Allah'a inanıyorum ama kanıtım yok, herşeyi yaratan ganesha yada Zeus da olabilir yada hiç olmayabilir. Link to comment Share on other sites More sharing options...
kavak Mesaj tarihi: 22 Haziran Report Paylaş Mesaj tarihi: 22 Haziran İnkâr kelimesi de bilinçli olarak yanlış yerde kullanılıyor. Efendim, Ateistler Allah´ın varlığını inkâr ediyorlarmış..mış. Genellikle böyle diyor dindarlar, halbuki taptıkları tanrının t´sini dahi kanıtlayamadılar. Dolayısıyla Ateistler tanrıyı/tanrıları inkâr etmez, bu kelimeyi de bu bağlamda kullanmazlar, çünkü yanlış. Ateistler tanrıyı/tanrıları reddeder. Doğru kelime budur. Link to comment Share on other sites More sharing options...
Recommended Posts
Create an account or sign in to comment
You need to be a member in order to leave a comment
Create an account
Sign up for a new account in our community. It's easy!
Register a new accountGiriş yap
Already have an account? Sign in here.
Sign In Now