Jump to content

Evrensel-İnsan'a sorular.


ilgi

Recommended Posts

Buradaki "inme" kelimesi yerine indirgeme kavramı kullanılabilir mi?

 

Evet veya hayır, yada çok kısa lutfen.

Indirgeme, ...den indirgenenin gale alinmamasidir.

 

Benim "inme" den kastim "ordan oraya gelis" ve bu harekette ...den indirgenenin de GALE ALINMASIDIR. Yani gelisin gelinen ve ...den gelinen noktalarinin her ikisini de icerir. 

 

Indirgeme "reduction" yani "azaltma" demektir. Yani "birden cok olan, bire azaltilir."

 

"Inme" ise, merdiven gibidir. Yani bir noktadan bir noktaya. Iki nokta da degerlendirmede vardir.

Link to comment
Share on other sites

İnsanın, gurupların veya toplumların birbirini sömürmeleri gözlem vermiyor mu? Somut olgu değil mi?

Bu tip yanitlari qua felsefesi ile verdigimi hatirlatirim. Yani bireysel olarak somuruyu savunma/karsi cikma karsitligindan birinin tarafi olarak yanitlamiyorum.

 

Somuru, ideolojik inancsal ve politik bir algidir.

 

Sen hic somurenin, somurdugunu kabul ettigini gordun mu?

 

Yani, SOMURU SOMURENE GOZLEM VERMEZ.

 

Buradaki somut olgu somuru islevinin somuren ve somurulen temelinde insanoglu yasam ve iliskisinde verdigi ekonomik, sosyo-psikolojik gozlemdir.

Link to comment
Share on other sites

Sosyo-psikolojik gözlem bilim değil midir? Bireyin/gurubun mutluluğu, diğer bir bireyin/gurubun mutsuzluğu gözlem yada olgu değil midir?

 

Bilim, insanoğlu yaşamındaki karşılaştığı zorluklara yalnızca teknolojik olarak mı yardımcı olacaktır? Bilim, insanoğlu yaşamına nasıl ve ne şekilde yardımcı olur? Veya şu şekilde sorayım; olur mu, olmalı mıdır?

  • Like 3
Link to comment
Share on other sites

Sosyo-psikolojik gözlem bilim değil midir? Bireyin/gurubun mutluluğu, diğer bir bireyin/gurubun mutsuzluğu gözlem yada olgu değil midir?

 

Bilim, insanoğlu yaşamındaki karşılaştığı zorluklara yalnızca teknolojik olarak mı yardımcı olacaktır? Bilim, insanoğlu yaşamına nasıl ve ne şekilde yardımcı olur? Veya şu şekilde sorayım; olur mu, olmalı mıdır?

Ben de bilim oldugu icin yazdim, zaten.

 

Mutluluk ta bir algidir. Bilince paralel olarak mutsuz olunmasi gereken bir durumda, birey olunmadigindan ya da o bilinc te olunmadigindan, kisi acisindan bir mutsuzluk soz konusu degildir.

 

Yani sen kendi bilincin ile, sana gore mutsuz olan bir kisiyi, o bunu algiulamadikca; mutsuz kilamazsin.

 

Burada sorun, basta bilimin HENUZ EMPERYALIST ZIHNIYETIN PENCESINDEN KURTULAMAMIS OLMASI VE BILIM KISILERININ DE KLASIK BILIM TEMELLI "SABIT BILIMCI" OLMALARIDIR.

 

Bilimin yapmasi gereken, insanoglunu egitmek ve bilinclendirmek ve bilimselligin algisini bilgisini ogretmek ve nesillerin bu yonde gelismesini saglamaktir.

 

Mesela dogal/fenomenal zihniyet bir zihinsel insanlasamama sorunudur, ama sadece o kadar.

 

Bunun henuz bilimsel temelde bir rahatsizlik ya da hastalik oldugu algisi yoktur. O yuzden de tedavi ya da terapi oneremez.

 

Burada bilimin yaninda, hukukun da onemi buyuktur. 

 

Bazi insanlikdisi ve vicdan disi dusunce ve davranislar, hukuk ile onlenir.

 

Burada bilimin de hukukun da dikkat etmesi gereken, HIC BIR CIKAR VE FIRSAT USTUNLUGU POLITIK/EKONOMIK BIR ICERIK TASIMAMASI VE YAPILACAK HER TURLU MUDAHELENIN KISININ LEHINE OLABILMESI ADINA, KISININ BUNUN ALGI VE BILINCINDE OLMASI.

 

Bunun aksi zaten dogal/fenomenal zihniyettir. Yani kisi algiulamadan ve bilincine cikmadan ona mudahele.

Link to comment
Share on other sites

Fenomen kelimesi gözlemlenemeyen kelimesi ile birlikte kullanılır mı? "Gözlemlenemeyen fenomen" , "gözlemlenemeyen olgu" , "gözlemlenemeyen varlık" hiç olur mu? Bu kafa karıştırcı oluyor.

 

"Gözlemlenemeyen gözlenen" gibi bir şey oluyor.  :)

 

Dostum yazılarından çok yararlanıyorum ama, bu gibi tanımlardan dolayı zor anlaşılıyor. Anlamak zaman kaybı oluyor.

Link to comment
Share on other sites

Fenomen kelimesi gözlemlenemeyen kelimesi ile birlikte kullanılır mı? "Gözlemlenemeyen fenomen" , "gözlemlenemeyen olgu" , "gözlemlenemeyen varlık" hiç olur mu? Bu kafa karıştırcı oluyor.

 

"Gözlemlenemeyen gözlenen" gibi bir şey oluyor.  :)

 

Dostum yazılarından çok yararlanıyorum ama, bu gibi tanımlardan dolayı zor anlaşılıyor. Anlamak zaman kaybı oluyor.

Hayir, gozlemlenemeyen fenomen degil, numendir. Olgu ancak gozlem ile ortaya konabilir. Gozlemlenemeyen varlik ise, metafizik ideolojik ve inancsal temelde ve kisinin gercegin ne oldugunu kendisine inandirmasi temelinde fizik otesi aklin yarattiklari, teolojideki yer alan tanri varligi tartismasi ve ontolojideki idealist ve pozitivist temelli varliklardir. 

 

Iste orada olan, AKLIN KENDINI INANDIRARAK VE KENDINE DOGRULAYARAK YAPTIGI FENOMENAL OZDESLESTIRMEDIR.

 

Kuran=Allah gibi.

 

Zaten gercegin ne oldugunun inanc ile dogrulanmasi demek, BU OZDESLESTIRMENIN OYLE YA DA BOYLE OZDESLESTIRENCE YERINE GETIRILMESI DEMEKTIR.

 

Iste o yuzden tanimlardan ziyade, onlara verilen anlam ve icerigin ne oldugunun algisi ve bilgisi gerekir.

 

Ben de zaten ve genelde bir kavrami daha once aciklamadan pek kullanmam. Ya da soruldugunda daima yanit veririm.

 

Iste yanlis algi ile yani okuyanin kendi dogrusu ile anlamasi ile, verilenin verildigi gibi algilanmasi farki da burdan dogar.

Link to comment
Share on other sites

"gözlemlenemeyen fenomen" ( ! )

 

Tam anladım demiştim ki.. Yine karmaşa.. :)

Oradaki aciklama, bilimsel gozlem veren fenomene degil, fenemonoloji olan varlik ideolojisine aittir.

 

Cunku orada fenomen bir cesit "yucelti/kitleye mal olmus v.s." ya da bir anlatim olarak idealist bir algidir. Yani o temeldeki bir fenomen, soyut bir algidir.

Link to comment
Share on other sites

"gözlemlenemeyen fenomen" ( ! )

 

Tam anladım demiştim ki.. Yine karmaşa.. :)

Eger surada yazilanlara yonelik yazdiysan, yani;

 

Mesela cin kavrami bu ekranda gozlem verir, ama o kavramin fenomenal tabani insanogludur.

 

Digerbir dolayli fenomen de ozdeslestirmedir. Mesela Allah kavrami fenoimen olarak kuran ile ozdeslestirilmistir.

 

Ya da panteizm, kendi tanrisini evren ile ozdeslestirir.

 

Yani ve kisaca, soyut kavramlarin fenomeni ya INSANOGLUNUN OZDESTESTIRDIGI, YA DA INSANOGLUNUN KENDISIDIR.

 

Bu arada insanoglu disinda kalan fenomenin disinda, insanoglunun fenomenlestirdigi de vardir. Mesela cami, ya da masa. Bunlar once akilda tasarlanir ve sonra da fenomenlesir.

 

Konu farklidir.

 

Bir soyutun fenomen olmasi baska, BIR SOYUTUN FENOMENLESMESI YA DA FENOMEN ILE OZDESLESTIRILMESI BASKADIR.

 

Bu temelde soyut bir kavram, ANCAK Onu kendi aklinca bir fenomen ile ozdeslestiren icin bir nesnellik kazanmistir.

 

Mesela sevginin fenomeni, bir insanoglu, cicek, doga, hayvan v.s. olabilir.

 

Davranistaki davranisa verilen anlam ve icerigin fenomeni de; O DAVRANISI DAVRANANDIR. Insanoglu ya da bir hayvan olabilir.

 

Simdi daha net oldu mu?

Link to comment
Share on other sites

Simdi daha net oldu mu?

 

Olmaz olur mu? Oldu tabiiki. Zaten "gözlemlenemeyen fenomen" olmaz diye kararlılıkla savunduğumdan belli değil mi?

 

Ama işte yeni ve kavram karmaşası olan insanlar için veya  kavram karmaşası yaratMAmak için mümkün olduğu kadar "gözlemlenemeyen" ile "fenomen"kelimelerini bir arada kullanmamak gerekir. Zira beyinlerde "gözlemlenemeyen gözlenen(olgu)" gibi bir kavram oluşuyor.

 

Keşke senin dünya görüşüne göre, kavramlara ait bir felsefe sözlüğü hazırlasan. Veya var mı?

 

Mesela Orhan Hançerlioğlu veya diğer felsefececilere ait felsefe sözlükleri ontolojik, metafizik hatta ideolojik temelde hazırlanan felsefe sözlükleri..

 

Kavramları o kaynaklardan öğrenen insanlara ne kadar yazık oluyor anlatamam. Bunu mümkünse engellemek gerek. Kitap şekline güç yetmiyorsa bile, net ortamı için hazırlamak gerek. Mesela "qua felsefe sözlüğü" gibi..

Link to comment
Share on other sites

Mesela bir yerde bir vatandaşla tartıştığınız şöyle bir deyim var: "Etnisite bir sosyal olgudur. Millet ise siyasal bir olgudur."

 

Biliyoruz ki "olgu" fenomenal tabanlıdır ve gözlem verir. Buradaki "etnisite" ve "millet" kavramı bana gözlem vermiyor. Gözlemim sadece insan topluluğu fenomeni. Bu durumda bu kavramlarla birlikte "olgu" kavramını kullanmak doğru mu?

 

Yani "millet" ve "etnisite" birer "olgu" mudur? Olgunun mutlaka fiziksel bir algısı veya yapısı olmalıdır değil mi?

Link to comment
Share on other sites

Olmaz olur mu? Oldu tabiiki. Zaten "gözlemlenemeyen fenomen" olmaz diye kararlılıkla savunduğumdan belli değil mi?

 

Ama işte yeni ve kavram karmaşası olan insanlar için veya  kavram karmaşası yaratMAmak için mümkün olduğu kadar "gözlemlenemeyen" ile "fenomen"kelimelerini bir arada kullanmamak gerekir. Zira beyinlerde "gözlemlenemeyen gözlenen(olgu)" gibi bir kavram oluşuyor.

 

Keşke senin dünya görüşüne göre, kavramlara ait bir felsefe sözlüğü hazırlasan. Veya var mı?

 

Mesela Orhan Hançerlioğlu veya diğer felsefececilere ait felsefe sözlükleri ontolojik, metafizik hatta ideolojik temelde hazırlanan felsefe sözlükleri..

 

Kavramları o kaynaklardan öğrenen insanlara ne kadar yazık oluyor anlatamam. Bunu mümkünse engellemek gerek. Kitap şekline güç yetmiyorsa bile, net ortamı için hazırlamak gerek. Mesela "qua felsefe sözlüğü" gibi..

Zaten senin beyninin en cok hosuma giden yani, hem algilamak icin bilinc acikligi ile caba harcamak; hem de bu cabayi yazmis oldugun mesajlarla gozleme sunabilmek.

 

Turkce dilinin iki ana sorunu vardir.

 

Birincisi o 20. yuzyildaki epistemolojik dil firtinasindan nasibini almamistir, yani her bir beynin ....e goresine gore kavramlarin kazandigi anlam ve icerik. Eski klasik "bu budur/bu degildir" dogmasinda kalmistir.

 

Ikincisi de, tercume yaparken, her tercume yapan verilen anlam ve icerigi algilamak yerine; kendi subjektif dogrulari ile mukayese ederek tercumenin notrlugune kendi subjektif pozitifligini katmistir.

 

Mesela fenomenin turkce karsiligi "gorungu" demektir. Iste bu kavrama verilen anlam ve icerrik; hem fenomenolojideki fenomen tabanina hem de bilimdeki gozlem veren tabana ait bir kulklanimdir. Genelde ve maalesef fenomenoloji tabasni icin kullanimdir.

 

Bunun ana nedeni madde temelinin hala bilim tabani olarak kullanim hatasidir. O yuzden de ya madde fenomene esitlenir, ya da fenomen algisi idealist bir temelde algilanir.

 

Bundan yillar once, bir felsefe toplantisinda bana "senin bakis acin genelde noktalama degil, sekilsel/cizimsel algiya dayaniyor. Bunun icin bir goz dili gerek, yani kulak/ses dilinin tek duze noktalasmasi ile zor algilaniyor. Neden bir goz dili ortaya cikarmiyorsun?" demislerdi, ben de "herseyi bernden beklemeyin, onu da siz ortaya cikarin" demistim.

 

Aslinda insanoglunun algisi gelistikce, ya yeni kavram turetir; ya da olan kavramin anlam ve icerigini degistirir ya da derinlestirir.

 

Iste benim de yaptigim budur. Gunumuz kavramlarinin verildigi algidaki temelinin bilimsel ve bilissel algisinin anlam ve icerigi.

 

O yuzden genelde kullandigim her kavram, cagdas algidaki kavramdir.  Ben sadece verilen anlam ve icerigini derinlestirir ve o kavramin bilimsel ve bilissel temeldeki bilgisel derinligini ortaya koyarim.

 

Eger sanal alemdeki tum sitelerdeki baslik ve konu kavram yazilarima bakarsan, bu detayli bir bicimde gorulur. Tabi ki burada alginin derinligi ve beynin ezber bozmasi ve dogmalarindan kurtulmus olmasi gerekir, verilenin algilanmasi ve bilgisine vakif olunmasi icin.

Link to comment
Share on other sites

Mesela bir yerde bir vatandaşla tartıştığınız şöyle bir deyim var: "Etnisite bir sosyal olgudur. Millet ise siyasal bir olgudur."

 

Biliyoruz ki "olgu" fenomenal tabanlıdır ve gözlem verir. Buradaki "etnisite" ve "millet" kavramı bana gözlem vermiyor. Gözlemim sadece insan topluluğu fenomeni. Bu durumda bu kavramlarla birlikte "olgu" kavramını kullanmak doğru mu?

 

Yani "millet" ve "etnisite" birer "olgu" mudur? Olgunun mutlaka fiziksel bir algısı veya yapısı olmalıdır değil mi?

Bu konuda sosyal bilgi dogru ve gercek basligi var.

 

Bunlara olgu demek dogru degildir. Cunku GOZLEMLERI TUM INSANOGLUNU KAPSAMAZ. Mesela bir turk milliyetcisi ideolojik inanci olarak bir kurd varligi gozlemini alamaz ya da almak istemez.

 

Yalniz burada tarihsel gelismislik temelinde bazi dusunce yapilari gozleme yansir. Iste bu dusunce yapisinin bilinc ve farkinda olanlar ayni dusunce yapisinin davranissal gozlemini almak icin gozlemlerler.

 

Burada iki konu onemlidir. Birincisi tarihsel paralellik

 

Ikincisi qua felsefesi ile ortaya koyma.

 

Mesela milli bilinc insanogluna kendisi tarafindan 16. yuzyildan baslayarak, 17. ve 18. yuzyilda da davranis sistem duzen olarak yansimistir.

 

Etnisite de 19. yuzyil sonrasindadir.

 

Iste burada tarih bilinci, yani ve mesela milli bilinci o tarih oncesine tasimama ve mesela turk kavimleri ile turk milli bilincini karistirmama ve de konu ve kavrami ortaya koyarken, turk ya da baska bir milli bilinc tarafindan bakmama ya da kendi tarafini ortaya koymaya subjektif olarak katmama.

 

O yuzden bunlara sosyal gercek demek daha dogru olur.

 

http://forum.dusuncedunyasi.net/index.php?/topic/977-sosyal-gerceklik-sosyal-dogru-ve-sosyal-bilgi/

Link to comment
Share on other sites

  • 2 hafta sonra...

Umarim bu aciklamalar, aramizdaki "buzlari eritmeye" yeterli olur. :)

 

Buz yoktu zaten. Bindiğim dalı kesmem. Bilgi kaynağım olarak bana ve insanlığa her zaman lazımsın. :)

 

 

Cunku bilimsellikte kesinlik ve suphe olmadigi gibi, mutlak degismez ve sabit te yoktur.

 

http://forum.dusuncedunyasi.net/index.php?/topic/1019-metafizik-varlik-tartismasinin-sonu/?p=8737

 

Diğerleri tamam ama, şüphe doğru mu? Şüphecilik olmalı diye biliyorum.

Link to comment
Share on other sites

Buz yoktu zaten. Bindiğim dalı kesmem. Bilgi kaynağım olarak bana ve insanlığa her zaman lazımsın. :)

 

 

Diğerleri tamam ama, şüphe doğru mu? Şüphecilik olmalı diye biliyorum.

Buradaki suphenin olmamasi, olgusal gecerlilik teki gecerliligin bilimsel baglayiciligidir. Yani bu olgusal gecerlilik gozlemsel yanlislanabilirlik saglanana kadar suphe goturmez.

 

Gecerlilik, yanlislanabilene kadar kalicidir.

 

If a man will begin with certainties, he shall end in doubts; but if he will be content to begin with doubts, he shall end in certainties.

Eger kisi, kesinlikler ile baslayacaksa; o sonucta supheye dusecektir, fakat, eger; supheler ile baslamaya kendini hosnut kilacaksa, o sonucta kesinliklere ulasacaktir.

 

"Neden link verdin?" deme:)

 

Linkte daha detayli anlatiliyor.

 

http://forum.dusuncedunyasi.net/index.php?/topic/625-suphecilik-ve-kesinlikten-arinmis-bilimsel-yanasim/

Link to comment
Share on other sites

"Neden link verdin?" deme:)

 

Linkte daha detayli anlatiliyor.

 

Yine link verdi diye hiç düşünmedim. Aksine yararlı oluyor.

 

Benim söylemek istediğim; doğrumu/yanlışmı sorularıma, ön bilgi olarak doğru veya yanlış olduğunu belirttikten sonra detaya girmek olsun idi.

 

Doğru ve yanlış olduğunu belirttikten hemen sonra, detaya girmeden, bir cümle ile kısa bir ön özet tanım yapmak daha da kolay anlaşılır olur.

 

Çok masraflı oluyorum ama anlaşılabilirlik için bu gerekli. Bütün anlatmak istediğim bu.

 

Duyarlılığın için çok teşekkürler

Link to comment
Share on other sites

Yine link verdi diye hiç düşünmedim. Aksine yararlı oluyor.

 

Benim söylemek istediğim; doğrumu/yanlışmı sorularıma, ön bilgi olarak doğru veya yanlış olduğunu belirttikten sonra detaya girmek olsun idi.

 

Doğru ve yanlış olduğunu belirttikten hemen sonra, detaya girmeden, bir cümle ile kısa bir ön özet tanım yapmak daha da kolay anlaşılır olur.

 

Çok masraflı oluyorum ama anlaşılabilirlik için bu gerekli. Bütün anlatmak istediğim bu.

 

Duyarlılığın için çok teşekkürler

Eyvallah. Her zaman her konu ve kavramda senin beyninden gelecek her turlu mesaja tum beynim ile acigim. :)

 

Bak sana bir sonraki mesajda baska bir siteden guncel bir mesajlari kendi yanitlarim il birlikte sunacagim.

 

Frkli bir beyinden gelen yanitlarin bana yeni sorgulama ufuklari acacagini dusundugum gibi, senin de yararlanacagini dusunuyorum.

Link to comment
Share on other sites

Son yazinizda dogustan gelen bilgi yok demissiniz galiba. Canlilarin dogustan gelen korkulari, sevgileri, istekleri birer bilgi degil midir? Degistirilebilmesi sizce istekleri tamamen yok edebilir mi? Istekler yok olmuyorsa sadece insan bunlari istemeye programli oldugunu farkediyorsa ve istekler gelmeye devam ediyorsa bu cogu insanda boyle oldugunu gosteririr mi? Yani insanlar eger kendilerinin sandiklari bilgilerin aslinda dogustan gelen istekler yigininin(egonun) tum toplum tarafindan sekillendirilmis bir evcillestirilme hali oldugunu farketemezse bilincli bir birey sayilabilir mi?

Istersen o.m yerine basliga yaz daha verimli olur. Benim dedigim, korku kavram ve algisi sadece bilgi olarak yasamda olanindir, dogan bu gozlemi veren davranisi sergilese bile, bunun onun algisinda kavramsal bilgisi yoktur. Davranisinin ne oldugunun kavramsal bilgisini yasamdan yasayanlardan ogrenir.

 

Evet her turlu dusunsel yerlesmis davranis bilinc v e algi ile yok edilebilir. Sayilamaz. Cunku bilincli demek, beyninde yer etmis her turlu deger verui ve tabunun kabulu ya da reddi degil, sorgulanarak ne oldugunun bilinmesi ve farkindaligidir. Iste birey olmak demekte bu sorgulamayi kendi serbest iradesi ile yaparak kendine zararli olandan dusunsel olarak kurtulmak/arinmak ve bunu davranisa tasimamaktir.

Link to comment
Share on other sites

Alıntı:

Son yazinizda dogustan gelen bilgi yok demissiniz galiba. Canlilarin dogustan gelen korkulari, sevgileri, istekleri birer bilgi degil midir?

Yasamda olanin gozleminin algisindaki kavramsal bilgidir. Ayni bilgiyi dogan yasamdan ogrenecektir. Yani davranisinin ne anlam ve icerik tasidiginin kavramsal bilgisini.

Alıntı:

Degistirilebilmesi sizce istekleri tamamen yok edebilir mi?

Evet bunu ben acikladim. Hersey ogrenim ve bilgi ve bunun zihinde yer etmesidir. Zihin degistirimi kontrolunu eline alabilen birey tum bu deger veri ve tabulardan arinabilir.

Alıntı:

Istekler yok olmuyorsa sadece insan bunlari istemeye programli oldugunu farkediyorsa ve istekler gelmeye devam ediyorsa bu cogu insanda boyle oldugunu gosteririr mi? Yani insanlar eger kendilerinin sandiklari bilgilerin aslinda dogustan gelen istekler yigininin(egonun) tum toplum tarafindan sekillendirilmis bir evcillestirilme hali oldugunu farketemezse bilincli bir birey sayilabilir mi?

Kisaca hayir. Yalniz once insanoglu varligi farkindaligi gerekir. Yani tum bu degerlerin yaraticisinin insanoglunun kendi oldugunun algisi.

Benden alinti yapmis

Istersen o.m yerine basliga yaz daha verimli olur. Benim dedigim, korku kavram ve algisi sadece bilgi olarak yasamda olanindir, dogan bu gozlemi veren davranisi sergilese bile, bunun onun algisinda kavramsal bilgisi yoktur. Davranisinin ne oldugunun kavramsal bilgisini yasamdan yasayanlardan ogrenir.

Aynen. Sen once istersen kendi mesajini yaz, ben de yaniti one gore yazdigin baslikta vereyim.

Benden Alıntı:

Evet her turlu dusunsel yerlesmis davranis bilinc v e algi ile yok edilebilir. Sayilamaz. Cunku bilincli demek, beyninde yer etmis her turlu deger verui ve tabunun kabulu ya da reddi degil, sorgulanarak ne oldugunun bilinmesi ve farkindaligidir. Iste birey olmak demekte bu sorgulamayi kendi serbest iradesi ile yaparak kendine zararli olandan dusunsel olarak kurtulmak/arinmak ve bunu davranisa tasimamaktir.

Ben burdan devam etmeyi tercih ederim sorun olmazsa. Cunku fikirlerim cok yeni ve bu tip felsefi tartismalarin icine yeni giriyorum. Ayni yazilari bir kac mesajdan sonra basliga yazicam.

Tabi ki nasil istersen.

Alıntı:

Ben olaya cok daha somut yaklasiyorum aslinda evrensel-insan. Ve ikimiz ayni konuyu gorup farkli sekillerde dusunce patternleri olusturuyoruz galiba. Benim merak ettigim sey insanin hayatinda bir noktada tamamen toplum, aile, genleri tarafindan programlanmis bir robot oldugunu anlayip sadece kendisine, kendi tecrubelerine ve kendi hayal dunyasina, bilincine inerek bir karakter yaratabilecegine inaniyorum. Siz de sanirsam ayni seyleri soyluyorsunuz. Bunu yakin bir zamanda farkettim ve ben dedigim seyin bir ilisyon oldugunu cok iyi gorup kavradim. Bu insan icin yep yeni yollar acan bir dusunce yolu ve degisebilmek icin, programlanmis robotluktan bilincli birey olabilmek icin anlasilmasi gereken bir gercek. Bu degisim olmadan once insana ait bilgiler kavramsal bilgi degildir diyorsunuz sanirim dimi?

Hayir bu kavramsal bilgiler birer insanoglu turetimidir diyorum ve hedefi zihinsel insanlasma olarak belirliyorum. Bunun en somut ornegi bunu belirliyenin kendisidir.

Alıntı:

Bilgi ancak bilincli varliklarda bulunabilir diyorsunuz sanirim?

Ondan ziyade, insanoglu turunun henuz tek kavramsal bilgi tureten canli oldugunu ve bunu da kendi algi ve gozlemi ile hem kendisi hem de gozlemini aldigi her bir fenomen icin yaptigi ve de bunun bir monolog oldugunu soyluyorum. Yani bir diyelim kedi icin alinan gozlem ve kavramsal bilgi, KEDIYE DEGIL; INSANOGLUNA AITTIR ve bu kediyi ilgilendirmez. Cunku arada ortak algi gozlem kavramsal bilgi dialogu yoktur.

Alıntı:

Bilinc altina inmenin degisik yontemlerini kullanarak ben benim icimde benim kontrolumde olmayan bir dunya kesfettim. Bunun bilincine vardiktan sonra bilinc altimdan gelen korkulari cok rahat bir sekilde bastirabildim. Oncesinde korktugumda panik atak derecesinde kontrolumu kaybediyordum. Uzun sureli calismayla cogu korkumu kontrol altina aldim. Ama bilinc altinda arkadaslarimda da gordugum bazi korkular var ki herkeste ayni sekilde oldugu gibi duruyor. Karanlik paranoyasi ve bogulma korkusu. Bu paranoyalara verilen tepkiler ozellikle bogulmaya karsi her insanda nerdeyse tamamen ayni. Sonrasinda bilinc altindan baska, insanin icindeki ego denen ilkel insan bilincinin varligina da tanik oldum. Kitaplarda okudum, konusmalar dinledim, makaleler okudum. Icimde, surekli var olan bu varligin tam olarak ne oldugunu bu kadar gec anladigim icin cok sinirlendim ve egomdan nefret ettim. Bana sadece mantiksiz, anlamsiz, ahlaksiz mesajlar vererek hareketlerimi kontrol etmeye calistigini anladim. Su an dusundugum seyse insanin egosunuda geride birakarak, daha ustun, daha ahlakli, daha bilincli bir karakter olusturmasi gerektigi ve bu sanirsam super ego uzerine davranis bicimleri gelistirip uygulamya gecirmek oluyor dimi?

Kisaca ego insanoglunun kendi kendine giydirdigi sahte bir elbisedir ve zihinsel insanliktan cok uzaktir.

Alıntı:

Bence bilgi, bilgisayar hard-diskinde'de saklanir, insan DNA'sinda da, evrenin her kosesinde aslinda bilgi sakli. Bunu anlamlandiran bizleriz biliyorum ama bizim bilincimizden cok daha farkli calisan bir bilinc icin(uzaylilar olabilir mesela) bilgi cok daha farkli sekilde kaydedilebilir, cok daha farkli sekilde islenebilir. Insanda matemetiksel yani evrensel dogrulukta bir bilgi isleme sistemine, bilincine sahip degil sonucta. Insan yaniliyor ve bu yuzden bilgisayarlara ihtiyac duyuyoruz. Sonuc olarak insanin DNA'sinda kayitli protein planlari, bilinc altinda sakli durtuler, egonun verdigi mesajlar hepsi birer bilgi sayilabilir. Bir tastaki kesikler size anlamsiz gorunebilir ama o kesikler baska insanlarin haberlesme yontemleri olabilir. Toptan bunlarin hepsi bilgi degil mi? Bir kaci kontrolumuzde degil, bir kaci kontrolumuzde sadece.

Guzel dusunce ve bilgilerin var. Sana benim profilimden basta "evrensel-insan zihniyeti" basligi olmak uzere, konu ve kavram ile basliklara bir goz atmani ve gerekli gorursen, ayni basliklarda dusunce ve bilgini dile getirmeni ve boylece karsilikli dusunce ve bilgi paylasimini baslatmis olmani diler ve umut ederim.
Link to comment
Share on other sites

Ben hemen size bu konunun tartisma degil sohbet havasinda gecmesi gerekliligini belirterek baslamak istiyorum. Hemen bir hikayeyle baslayayim. Bir gun piknige gider, arkadaslarinizla ailenizle takilirsaniz. Yuruyuse cikip, bir yere oturursaniz ve yerdeki karincalar size "Hosgeldiniz, biz su an felsefe yapiyoruz. Varlik, bilgi ve bilinc uzerine cok net, hayatta hic degismeyecegini dusundugumuz fikirlere sahibiz. Kendimizi de cok ciddiye aliriz. Gel istersen seninle paylasalim." deseler ne dersiniz? "Ulan kolama ne karistirdi bu i*neler" demeniz lazim . Yani sempanzeler ne kadar hakliydiysa bu konularda bizlerde o kadar hakliyiz. Evrensenl'i anladigimi dusunuyor ve bilim adamlarinin yaptigi ise olan duygularinda karmasikligin bu sebepten geldigine inaniyorum. Kendi ellerinden geldigince evren hakkinda bilgilerle bize donmeye calisiyorlar ama sempanze oldugumuzu unutuyorlar.

Burada onemli olan insanoglunun nerden geldigi degil ya da ne ile ozdeslestirilmis olmasi degil, herseyi kendi adina ve her turlu gozlemini aldigi fenomen adina kavramsal bilgisi ile ortaya koydugudur. Iste bu basta kendilik varliginin farkindaligini ve bilincini getirir. Dogal/fenomenal zihniyetiun insanoglu olarak kendini, madde, mal, mulk, kul, kole, hayvan, sempanze v.s. ile ozdeslestirmesi; kendi varliginin ve niteliginin farkindasizligi anlamindadir.

Alıntı:

Burdaki problem felsefeye daldigimizda tam olarak kendini gosteriyor.

Konu burda felsefe degil, ....e gore temel ve hedef mantigi ve de bilissel olabilme farkindaligidir.

Alıntı:

Cunku bizim felsefe yapmamiz, hala. Cogu seyi anlayamadigimizi gosteririr. Cunku bilimsel yontemler uygulayarak bir insanin neden davrandigi gibi davrandigini tam olarak aciklamamiza daha cok var. Ama gercekten evrenin bilincine varmisssaniz, nasil calistigi hakkinda birazcik bilginiz varsa deneyler yapmaniz gerektiginin bilincine varmissinizdir. Neden dalda oturup garip sesler cikarip duralim ki? Inip agacimizdan deneyler, gozlemler yapmaliyiz. Elde ettigimiz gozlemlerden dusunceler uretmeliyiz. Rasyonel olmayi unutmadan surekli birseyler uretmeye calismaliyiz belki de. Insanin urettigi tek sey fiziksel aletler degil. Fikirler de insanin teknolojisine dahil ve nasil ki insanin ucuna tas baglanmis mizragi bugun bilgisayarlara donustuyse. O gunun dusunce, felsefe dunyasi bu gunun modern insanin bilincine donustugunu unutmamak lazim.

Cagimiz bilgi cagi, toplum bilgi toplumudur. Bu da otomatikman bilginin turetim kaynagi insanoglu ve onun temelinden dunyaya ve kendine bakis demektir. Ayrica aramizda kendini bu turun disinda goren var mi?

Alıntı:

Burda problemin sebebinden bahsettim. Bence hepimizin problemi onumuze bilincin nasil calistigi uzerine bir teori atilamamasindan geliyor. Hala cok karanlik bir diyardayiz bu konuda. Kim bana bilinci cozduk bu sekilde calisiyor diyebilir? Verileri bu sekilde sakliyoruz, boyle isliyoruz, bu davranislari olusturuyor, boyle hissediyoruz diyebilir. Kimse ne dondugunu bilmiyor. Bilen varsa anlatsin. Beni ateist olduktan sonra en cok stress'e sokan sey bilincti. Bilincin ne oldugunu tanimlayabilecek ve sadece su formlarda karsimiza cikarsa bilincli sayilir diyebilecek kim var?

Konu sadece bilinc degil, insanoglu fenomeninin kendi dahil, gozlemini aldigini kavramsal bilgisi ile ortaya koymasini saglayan NUMENAL YETISI ve onun bilimi bilissel bilimdir. Yani Kant'in numeni tanrisina verdikten sonra, insanoglu numeni kendi bunyesine almanin farkina ve bilincine varmistir. Iste simdiye kadar insanoglunu tek guclu otoriter bir ideolojik inancsal etik temerlde nitelige mahkum eden izmlerin cagi bitmistir. Cunku insanoglunun niceliginden ziyade niteligi on plana cikmistir. Iste bilinc te budur. Quantum dusuncesi "ne dusunuyorsam, oyum" diyerek niceligin yonlendiricisi olanin aslinda nitelik oldugunu cok acik ortaya koymaktadir.

Alıntı:

Bilinc nedir onu sormadan once, bilinc nasil var oldu sorusunu sormak lazim bence. Cunku bilinci sorgulamak cok daha zor ve o olmadan onumuzu goremiyoruz . Bilinci tabiki evrim uretti. Bu konuda kimsenin suphesi yok. Ama nasil ortaya cikti bu bilinc. Evrim anlatiyo mu bize canlilarin nasil ortaya ciktigini anlattigi gibi? Hangi genlerde mutasyonlar oldu ve beyin fizyolojimiz, noro-kimyasal yapisi degisti ve bir sure sonra duvarlara resimler cizmeye basladik. Nasil oldu da taslari sivreltip hayvanlara batirma dusuncesini uretebilecek seviyeye geldik? Ve en onemlisi modern insan nasil bu kadar karmasik hisler ve duygular yiginina sahip oldu? Hic birimizin onune tatmin edici veriler, teoriler konulamiyor.

Bu temeldeki dogal/fenomenal zihinsel bakis acisi bizi yine insanoglu olarak kendi zihniyetimizle dogal kisvesai altinda baska bir fenomene teslim edecektir. Onemli olan ise numenal yeti ve onun oynadigi rolu algilayabilmek, gozlemleyebilmek v e sosyo-etik nitelik temelinde her turlu sorununu ortaya koyabilmektir. Kisaca zihinsel devrimin algi ve bilinci gerekir. Bu da insanoglunun evrimsel yapi ve gelisimine bagli deguildir. Ustelik insanoglunun beyin duzeyi gelisimi temelinde kendi kendini sorgulayarak kendi beyin zihinsel degisimi saglayabilecegi anlamina gelir. Yeterki bunun bilinc ve farkina varsin ve sorunun kaynaginin zihinsel oldugunu algilasin. Iste bu ayni zamanda, insanoglunun kendi yarattigi akilcilik temelindeki soyutlarta teslimiyeti yerine, onlari kontrolu ve yonlendirebilmesinin de baslangicidir.

Alıntı:

En onemli soru ise insanin evrimi durdu mu? Evriliyorsa ne degisiyor insanda? Genleri mi?

 

Arkadaslar bence burda problem rasyonel insanlar olarak bilimin bir problemi ile karsi karsiyayiz. O da bilincimizi ureten patternin bize bedenimizi ureten patternle ayni pattern oldugunu soyluyorlar ama yanlis. Yani insanin biyolojik evrimi bence cok yavasladi ama bilinc evrimi devam ediyor. Yani bilincin evrimi artik biyolojik evrimden ayrilmis bir sekilde devam ediyor. Psikolojik evrim olarak adlandiralabilir ama insanin evriminin bu sekilde devam ettigini dusunen cok insan var.

Bilincin evrimi, insanoglunu sadece insanogluluga mahkum etmektir. Insanoglunun her turlu gelisimi ve basta insanlasmasi evrensellesmesi, bilimsellesmesi ve bilissellesmesi onun zihinsel degisimine ve bunu kendi kendine kendi yapabilmesine baglidir.

Alıntı:

Insanin bilinc evrimi nasil oluyor o zaman bu konu hakkinda konusup fikir alis-verisinde bulunmamiz lazim cunku burda ortada donen sey baska iki bilinc turunun olusturdugu "realitenin" hangisinin daha mantikli oldugudur. Burda realite dedim cunku beyinin isi bu. Realite olusturmak, hep yapiyo ve insanlar beyinlerinin olusturdugu realiteyi gercek sayarak yasiyorlar. Bana hic olmadi diyen varsa hic ruya gormedin mi diye soruyorum. Ruyanda beyin yasanilan ani hem yasiyo hem de uretiyor. Yani normal hayatta ise gidiyorsunuz, arkadaslariniz takiliyorsunuz ve bu size cok gercek geliyor ayni ruyanizda oldugu gibi. Zurnanin zirt dedigi yer ise ozellikle bu konuda lucid dream tecrubesi. Yani kisinin ruyasinda bilincli oldugu ruyalar. Herkes bir kere hayatinda yapistir elbet ruyada bilincli olma ve orda bilincli kararlar alma olayini. Ama bir kere ve kontrolsuz, bilincsiz, rastgele yapilmis bir olaydir. Cogu insan oha der ve hayatina devam eder. Ama lucid dream gorme istenirse hergun yapilabilir. Bir nevi meditasyon vari kurallari vardir. Beyninize surekli ruyada miyim sorarsiniz ve beyninizi sartlarsiniz. Eger bu isi dogru yapabilirseniz sonunda ruyada bir kere etrafa bakip "Ulan ruyada miyim?" diye soracaksiniz. Uyandiginizda sizi beyninizin derinliklerinden, bilincaltinizin derinliklerinden olusmus, egonuzun hukum surdugu bir diyarda uyanacaksiniz.

 

Ruya aleminde fizik-kurallari degisik, zaman algisi bambaska ve hissettiginiz sey ayni bakkala gidip ekmek almak gibi ama bilincindesiniz bu bir ruya. Bu farkindalik size etrafi inceleme, beyninizin nasil calistigini anlama, bilicinizin ne oldugu hakkinda size dogrudan bilgiler vericek. Ama rasyonel olmayi unutmayi unutmayin. Burada gozlemlenicek seyler sunlar:

 

1) Benim dediginiz davranislarin nerdeyse hepsi size baskalari tarafindan verilmis davranislar.(Ego, egodan gelen davranislar)

 

2) Sizi etkilemedigini sandiginiz seyler aslinda surekli bilincinize yapisiyor ve sizin dusunce dunyanizda etkilerini birakiyorlar. (Bilincalti)

 

Bu ikisinin toplamindan sadece insanin sandigimiz kadar bilincli olmadigini ve DNA'nin urettigi biyolojik makinanin aile, toplum tarafindan programlandigini gorebilirsiniz. Bu deneyi daha da ileri goturebilirsiniz. Yani ben dediginiz seyin, bilgiler yigininin pekde sen olmadigini gozlerinizle gorebilirsiniz ama korkarak bilinclatinizla yuzlesemezsiniz tabiki.

 

Arkadaslar oncelikle ruya alemine indiginizde ve dusunce gucunuzle varliklar olusturmaya, yok etmeye ve o dunyayi yonetmeye basladiginizda anliyacaginiz sey icinizde ego denen bir dusunce sisteminin varligi. Bunun ne oldugunu tam olarak aciklamak bana dusmez ama ben ortaya dusunce mi atarsam; ego icimizdeki ilkel hominid bilinci, hayvani isteklerle hareket eden ben. O bilinc seviyesinde(lucid dream) hareketlerinizin, isteklerinizin temelini farketmek cok daha kolay. Ego sizden surekli bir seyler ister burda. Eger karanlik bir magara varsa girme der. Gercekten ruya oldugunun bilincinde, ruyada gezerken icinizdeki bir parca hala korku saliyo etrafa. Ulan bilincindeyim niye girmeyeyim. Simdi burda olan olay nasil paranoyalariniz varsa onunuze atliyacak. Ego farkli bir realitede hareket ederseniz cok korkuyor. Ama zamanla onu bastirmayi ogreniyorsunuz. Eger bu mesajlari durduramazsaniz lucid dreamer olamazsiniz. Ne demek ruyadayken olumden mi korkacam diyorsaniz buyrun gorun diyorum. Oyle bir programlisiniz ki belli sekillerde hareket etmeye, dusunmeye bunlar size problem cikaricak. Ve isin en guzel yani bu problemlerin sizi uyanik oldugunuzdaki realitenizde rahatsiz eden seyler olucak. Yani heyecanla bilinc altiniza dalip, hayal gucunuzu costurtup, egonuzu tatmin edicek yada onu kontrol ediceksiniz. Bunlarin hepsi bilimsel gercekler. Lucid dream var. Arastirin gorun, yapin. Surekli dusunmek yanlis. Deney yapmaktan korkmak evrilmenin onundeki engel. Korkakliktan daldan inemeyenler maymunlar hala dallardalar. Ama soyliyim paranoyalariniz var, herkeste var. Ortak paranoyalar (genetik olabilir) var mesela karanlik paranoyasi. Ve bu korkular insanin egosunun sacmaliklarindan sadece biri. Egonuzun size cok sacma mesajlar verdiginin farkina vardiginda zaten insan bu ben degilim diyecek. Bu programlanmis bir maymun. Hic bir fikri yok realite hakkinda diyeceksiniz. Bu degisim oldugunda isler renklenicek cok buyuk ihtimal .

 

Cunku artik ben dediginiz seyin siz olmadigini net goruyorsunuz. O kadar cok programlanmissiniz ki %99.9'u hareketlerinizin baskalarinin size yapmanizi soyledigi seyler. Nerdeyse hepsi arkadaslar hatta. Eger bunun boyle oldugunun bilincinde degilsiniz bunu anlamayacaksiniz. Cunku cok bilincli degilsiniz ve sartlanmis bir sekilde dusunuyor, biliyor, hissediyor, hareket ediyorsunuz. Ve bu realite, dusunce dunyasi size o kadar gercek geliyor ki, hic ama hic sorgulamiyorsunuz gercek mi degil mi diye.

 

Ama aslinda olan sey. Orta boyutlu bir gezegende garip bi maymunun beyninde elekriklenme oluyor. Neyse ne . Garip bir maymunun beyin kimyasi bu realiteyi olusturuyor. Dusunce dunyasini olusturuyor. Ve bu realitelerin icindeki bireylerin dogrulari, yanlislari, hisleri, duygulari diger realitedeki canlilar icin hic bir sey ifade etmiyor. Yani beyin bilgisayar(icinde biraz bilgiyle doguyor) bu realitede beyinin urunu ve calisma sekli, isletim sistemi. Bilgisayarlardaki kodlar da birer bilgidir. Emirler de bilgidir. Bilgiler gibi binary sekilde saklanirlar. Yani dusunce dunyasi realite bir isletim sistemi gibi hareket eder. Simdi bizim hergun gozlemledigimiz olay insanlarin isletim sistemlerinin farkli oldugu gercegi. Ayni fenomeni gozlemleyip, farkli veriler elde ediyoruz. Bu verilerle farkli emirler, kodlar olusturuyoruz. Ornek vericek olursak bir ateistin isletim sistemi uzaylilari destekler. Gorsek birgun biz bu uzayli lan deriz. Ama bir hristiyanin isletim sistemi bu veriyi gorse bu melek lan dicek. Oyle oluyor zaten. Rasyonel insan bir halisulasyon gorse bu halisulasyon der, dindar in-cin der. Sizofrenler ve paranoyaklar'da ayni sekilde olaylara bakip farkli sonuclara variyorlar.

 

Burda donen olay beynin realite yaratmasi ve bu realitenin noro-kimyasal olmasi. Beyin kimyaniz degistiginde realiteye bakisiniz degisiyor. Yani siz mutluyken size seratonin seviyenizi dusuren bir kimyasal verildiginde siz depresif oluyorsunuz. Bunun bilincinde degilseniz ne kadar ikinirsaniz ikinin hayatta guzellik, zevk goremiyeceksiniz. Diyelim seratonin seviyeniz az ve bir ecstasy yuvarladiniz. Ne kadar depresif olursaniz olun, gercekten ne kadar. Bunu kontrol edemezsiniz, tanri gibi hissediceksiniz. Olimpos daginin tepesinden asagidaki karincalara yildirim atabilecekmissiniz gibi. Cok guclu, akilli, hicbir eksigi olmayan, onceki problemlerin hepsini kolayca cozebilecek bir insan gibi hissediceksiniz. Ve bu hisler icinde onceki dusuncelerinize bakip ne kadar yanildiginizi dusuneceksiniz. Burda olan olay beynin kimyasal yapisini degistirip realitesini degistirmek. Artik eski olusturdugu sey degil bu, yeni bir kimyasal realite. Simdi siz diceksiniz bu gercek degil, bizimkisi gercek. Bunun tartismasi zaten en cok zevk alicagim sey olur. O da niye senin beyninin kimyasal yapisi dogru sayiliyo. Evrensel bir kural mi var.

 

Yani bence beynin normal noro-kimyasal yapisi bozulmadikca insanlar dusuncelerinden vazgecmiyorlar. Ama her insanin butun realitesinin bir kimyasal tarafindan bu kadar degistirilebilmesi gercegini goz onunde tutmasi lazim. Psychedelic maddeler, LSD, DMT gibi maddeler sizi oyle diyarlara goturucekler ki. Olayi anlamamak imkansiz diyeceksiniz. Beyin bir dusunce yapisi olusturuyor ve tamamen noro-kimyasal. Bu cok agir ve ayni zamanda cok mukemmel bir gercek.

 

Konuya donucek olursam. Sunu soylemek istiyorum sadece. Evrensel'in size anlatmaya alistigi sey bunlari bilmeden yasarsaniz bir realiteyi gercek sayip hic degistirmemeye calisacaksiniz. Ve ondan baska dusunce dunyasi yok olamaz diyeceksiniz. Ama bildiginiz herseyin, sadece beynine yuklenmis birer komutlar yigini oldugunu anlarsaniz yeni, yepyeni bir cocugunuz dogucak. Adina ne derseniz deyin. Ben maymun v2. Demeyi seciyorum ama.

Bu konu cagimizin konusudur ve benim lakabimin bu konuda cesitli bakis acilari temelinde bir suru basligim var.

 

Yeterki basta ZIHINSEL ESARETIMIZI KENDIMIZ KENDIMIZE SAGLADIGIMIZIN farkina ve bilincine varalim.

 

Iste esaretten kurtulmak ve arinmak basta VUCUTLARIMIZIN VE DAVRANISLARIMIZIN SADECE ZIHNIMIZDE YER ETMISLERI UYGULAYAN BIRER ARACLAR OLDUGUNUN ALGILANMASI ve DEGISIMIN DEVRIMIN, EVRIMSEL/BIYOLOJIK/FIZIKSEL V.S. DEGIL DE, ZIHINSEL TEMELDE OLMASI GEREKTIGININ ALGILANMASIDIR.

 

Senin son paragrafin buna deginmis, ben buna HAYVAN ILE INSAN ARASINDA BIR ARAFORM OLAN INSANOGLUNUN ZIHINSEL DEVRIMINI GERCEKLESTIREREK INSANLASMASI DIYORUM.

 

Ayrica basliga ve konuya ve de kavramlara yapmis oldugun katkidan dolayi seni zihinsel farkindalik ve bilinc adina kutluyorum.

 

Cunku evrensel-insan zihniyetinin temeli indsanoglu hedefi zihinsel devrimdir.

O yuzden de insanoglunun kendi varliginin farkindaligi ve bilincini one cikarir ve insanoglunu madde, mal mulk, kul, kole hayvan ya da maymun v.s. ile ozdeslestirmez.

 

Cunku bu ozdeslestirmelerin tek sonucu INSANOGLU VARLIGININ FARKINDASIZLIGI demektir.

__________________

Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti

Link to comment
Share on other sites

Bu arkadaşın kişiliği ve yazıları gibisine çok defa rastladım. İnsana hiç bir şey vermedikleri gibi sadece edebiyat yapıp bilgilerini bir kaç teknik deyimle satmaya çalışıyorlar.

 

2011 Mayısında yazmış, bilgilerini satmaya çalışmış ve kendini geliştirmek için devam etmemiş. Sıradan yazılar gibi ve hiç bir mantıki sorgulama yok. Eminim ki halen şu aşağıdaki çelişkisi ile devam ediyordur. 
 

 

Yani beyin bilgisayar (icinde biraz bilgiyle doguyor) bu realitede beyinin urunu ve calisma sekli, isletim sistemi.

 

İnsanların bilgiyle doğduğunu Küresel Vana arkadaşımız da iddia ediyordu. Bu metafiziki bir görüş. Çözülemediğinde insanı teolojik çözüme götürür.

--------

Senin yazılarında ise sorulara bilimsel, olgusal, mantıksal, gözlemsel çözümler görüyorum.

 

Bir de cevapların açık net olsa.. :)

 

Mesela ben olsa idim, arkadaşa şöyle basitçe cevap verir çelişkisinin farkına vardırırdım.

 

 

Arkadaş: Son yazinizda dogustan gelen bilgi yok demissiniz galiba. Canlilarin dogustan gelen korkulari, sevgileri, istekleri birer bilgi degil midir?Yasamda

 

 

Evrensel-İnsan: olanin gozleminin algisindaki kavramsal bilgidir. Ayni bilgiyi dogan yasamdan ogrenecektir. Yani davranisinin ne anlam ve icerik tasidiginin kavramsal bilgisini.

 

İlgi: Hayır, doğuştan gelen bilgi yoktur. İnsanlar bilgilerini fonomenleri, olguları gözlemlerinden ve kendisinden önceki yaşayan insanların gözlemlerinden öğrenirler. Bilgi sezgisel değil gözlemsel, olgusal olmalı.

Link to comment
Share on other sites

Bu arkadaşın kişiliği ve yazıları gibisine çok defa rastladım. İnsana hiç bir şey vermedikleri gibi sadece edebiyat yapıp bilgilerini bir kaç teknik deyimle satmaya çalışıyorlar.

 

2011 Mayısında yazmış, bilgilerini satmaya çalışmış ve kendini geliştirmek için devam etmemiş. Sıradan yazılar gibi ve hiç bir mantıki sorgulama yok. Eminim ki halen şu aşağıdaki çelişkisi ile devam ediyordur. 

 

 

İnsanların bilgiyle doğduğunu Küresel Vana arkadaşımız da iddia ediyordu. Bu metafiziki bir görüş. Çözülemediğinde insanı teolojik çözüme götürür.

--------

Senin yazılarında ise sorulara bilimsel, olgusal, mantıksal, gözlemsel çözümler görüyorum.

 

Bir de cevapların açık net olsa.. :)

 

Mesela ben olsa idim, arkadaşa şöyle basitçe cevap verir çelişkisinin farkına vardırırdım.

 

 

İlgi: Hayır, doğuştan gelen bilgi yoktur. İnsanlar bilgilerini fonomenleri, olguları gözlemlerinden ve kendisinden önceki yaşayan insanların gözlemlerinden öğrenirler. Bilgi sezgisel değil gözlemsel, olgusal olmalı.

Demekki "her yigidin yogurt yeyisi bir baska" ama yenen yogurt ayni. :)

 

Iste sen o sekilde, ben o sekilde dile getiriyorum. Onemli olan ayni alginin verilmesi.

 

Eminim baska bir ayni algiyi vermek isteyen de kendi "yogurt yeyisini" sunacaktir.

 

Iste bu "yogurt yeyis" farki, farkli beyin algi bilgi bilinc ve farkindaligindan kaynaklanir.

 

Sorun ne biliyor musun?

 

Sorun ...e gore de!

 

Yani birisi metafiziksel bakmayi kendinde sabitlemis ise, her bir konu ve kavrami oyle algilayacak oyle dile getirecektir.

 

Iste bu dile getiris, yani "yigit nasil yogurt yerdse yesin" yayedigi yogurdun farkinda degildir, ya da yediginin yogurt oldugunun farkinda degildir.

 

Sonucta metafizik bakis acisi FENOMENE OYLE YA DA BOYLE INSANOGLU NUMENAL YETI DEGERLERINI MUTLAKA EKLEYECEK ve FENOMENI BU DEGERE MAHKUM EDECEK VE BUNU DEGISMEZ KILACAKTIR.

Link to comment
Share on other sites

Create an account or sign in to comment

You need to be a member in order to leave a comment

Create an account

Sign up for a new account in our community. It's easy!

Register a new account

Giriş yap

Already have an account? Sign in here.

Sign In Now
×
×
  • Create New...