Jump to content

Bilincin Fiziği...


haci

Recommended Posts

Olurmu, yasalar kalici olmadiginda ya da yanlislandiginda ne olacak? " bu ilkel bilinç te yanlışlanacak; doğrulanan ne ise o geçecek yani yasalara iilkel bilinç denilmesini bilimsel bir varsayım olarak ileri sürüyorum; çünkü ilkel bilinç kavramı yasa kavramından daha kapsamlı, hiçbir fizik yasası güç istenci olmadıkça bir işe yaramaz.

"ilkel bilinc" ten kastin nedir?

 

Buradaki ilkel sifatini neden kullandin?

 

Yasalar zaten fizigin degil ki, insanoglunun. Insanoglu yasayi hangi konu ile ozdeslestirirse onun yasasi olur.

 

"guc istenci" nden neyi kastettin?

 

S.Hawking yasalara "tanri denebilir" dedikten sonra; sen de "ilkel bilinc" mi demek istiyorsun?

 

Neden, yasanin ne sorunu var? 

Link to comment
Share on other sites

yasa nedir yönü yasaca belirlenmiş bir bir güç ya da enerji değil midir; yani yönlenmiş güç; bu da özfarkındalığı olmayan irade/istençle aynı anlama gelirki ilkel bilinçle kastettiğim budur ve anlamak istediğim konu da budur; Yasa ile istencin eşanlamlı ouşu (tabii özfarkındalığı katmıyoruz; bu yüzden de ilkel bilinç diyoruz.

Link to comment
Share on other sites

 

Neyse; ben işi çözdüm:

Evrendeki yasalara ya da Hacının söz ettiği gibi atomların ve meleküllerin ve ve birbirlerini tanımaları ya da farketmelerine ilkel bilinç, istenç/irade gibi insan bilincine ait özellikler yüklenemez ve yüklenmesi de doğru değildir. Çünkü o takdirde evrene insanasal özellikler yüklemiş oluruz ki bu yanlış bir önkabuldür. Ve başka yanlış kabullere de yol açar.

Link to comment
Share on other sites

yasa nedir yönü yasaca belirlenmiş bir bir güç ya da enerji değil midir; yani yönlenmiş güç; bu da özfarkındalığı olmayan irade/istençle aynı anlama gelirki ilkel bilinçle kastettiğim budur ve anlamak istediğim konu da budur; Yasa ile istencin eşanlamlı ouşu (tabii özfarkındalığı katmıyoruz; bu yüzden de ilkel bilinç diyoruz.

Tamamda belirleyen yasanin kendisi degil, insanoglu.

 

Kisaca insanoglu algisi gozlemi ve kavramsalk bilgisi olmasa, boyle bir yasa belirlenemez. 

 

Yani bir belirleyen gerekir.

 

Her istencte yasa ortaya koymak ile sonuclanmaz.

 

YHa da insanoglunun istenci her zaman bilimsel de degildir, bir ideal  ya da bir hayal urunu de olabilir.

Link to comment
Share on other sites

Neyse; ben işi çözdüm:

Evrendeki yasalara ya da Hacının söz ettiği gibi atomların ve meleküllerin ve ve birbirlerini tanımaları ya da farketmelerine ilkel bilinç, istenç/irade gibi insan bilincine ait özellikler yüklenemez ve yüklenmesi de doğru değildir. Çünkü o takdirde evrene insanasal özellikler yüklemiş oluruz ki bu yanlış bir önkabuldür. Ve başka yanlış kabullere de yol açar.

Evrende yasa yok.Atom ve molekullerin de birbirini tanima ya da farketmeleri de yok.

 

Tum bunlar insanoglu algisi gozlemi sonucu ortaya cikardigi kavramsal bilgi.

 

Ne evreni, ne atomu, ne molekulu ne de aralarindaki iliskiyi baglamaz.

 

Bilinc te insanogluna aittir. Mdde ya da nesne de bilinc "ilkelde olsa" yoktur.

 

Bence sen illa bir sey yuklemek istiyorsan "kendiliginden gelen hareket/ic dinamik" diyebilirsin.

Link to comment
Share on other sites

Evet enterpolasyonla evrenin en ince birimlerine kadar bilinç yüklemek istedim ama böyle bir ne zorunluluk ne de gereklilik var. Bunun da teizmin bir koşullandırması olduğunu düşünüyorum.

Hayvanlarda gözlenen bilince ilkel bilinç denilebilse de evrenin tamanına ilkel de olsa insanlarda kullanılan bilinç vb kavramlarını yüklemek bir önkabuldür.

 

Enerji zaten durağan olamaz doğal olarak hareketlidir ve hareketin yönü de olacaktır; bunu (ilkel de olsa) biliçli bir hareket diyemeyiz. Hareketin arkasında bilinç arama teizmin ve doğal zihniyetin izleridir.

Link to comment
Share on other sites

 

Evet enterpolasyonla evrenin en ince birimlerine kadar bilinç yüklemek istedim ama böyle bir ne zorunluluk ne de gereklilik var. Bunun da teizmin bir koşullandırması olduğunu düşünüyorum.

Hayvanlarda gözlenen bilince ilkel bilinç denilebilse de evrenin tamanına ilkel de olsa insanlarda kullanılan bilinç vb kavramlarını yüklemek bir önkabuldür.

 

Enerji zaten durağan olamaz doğal olarak hareketlidir ve hareketin yönü de olacaktır; bunu (ilkel de olsa) biliçli bir hareket diyemeyiz. Hareketin arkasında bilinç arama teizmin ve doğal zihniyetin izleridir.

Iste bilimsel onsezi de budur. Yani bilincli ve bllissel olarak, bilimsel temelde; akil ne kadar zorlarsa zorlasin gozlemi alinmadigi bir seyleri insanoglu disindaki bir fenomene eklememek, yani metafizik naturalizme ordan da bir tanri arayisina yonelmemek.

 

Kisaca insanoglunun her turlu zihinsel yeti ve soyutlamasini hic bir surette fenomene oznelozel ve ozsel nitelikte vermemek.

 

Kanunlarin yasalarin formullerin her turlu fizikselsosyal ve matematiksel/mantiksal bilginin kavramsal temelde insanoglu urunu oldugunun farkinda ve bilincinde olmak.

 

Eger bu onsezi bilimsel olarak kaybedilirse, sonuc maddeyi, evreni, dogayi, dunyayi da insanoglu oznel ozel ve ozsel nitelikleri ile bezemek olur. Burdan da ilk nedene ve tanriya ulasilir.

 

Iste gordugun gibi, bilimsel onsozuyu korumak ve gelisen degisen yenilenen bilim ve teknik temelinde bilgi iceriginde paralel tutmak, oyle kolay bir sey degil. Herseyden once bilimselligin bilisselligini bilgiselligin de bilimselligini icerir.

 

Iste o yuzden bu sekildeki aklin bilimsel onseziden "caydirici/kendi inancini dogrulayici" sekildeki sapmalari; ancak boyle sorgulanarak ve tartisilarak onlenir.

 

Bu acidan sana ve beynine bu sorgulamayi yaptigi icin, bilimsel onsezi adina tesekkur ediyorum.

 

Burada beni sevindiren en cok sey ise, senin; aklinin onerdigi inanc temelli dogrulanan bir saplantiya bagli kalmaman ve bunu tartismaya acman ve sorgulayabilip, bilimselligi tekrar yakalayabilmen.

 

Unutma bir madde, nesne, evren, doga, dunya evrim v.s. gibi fenomenlere insanoglu yetilerini vermek ve bunu unutup; bu fenomenlerde bu yetilerin oldugunu sanmak buna inanmak bunu kendine dogrulamak ve bunda israr ederek bunu bir cagdisi dogma haline getirmek; bir beynin en tehlikeli ve onlenmesi bilinc isteyen bir bilimden sapmasidir. 

Link to comment
Share on other sites

ben de teşekkür ederim

umarım başkalarına da yararlı olur

Bilincini algiya kapatmamis sorgulanmazlarini sorgulayabilen cagdaslamak bilinclenmek isteyen, bilimselligi bilisselligi onemseyen  ondan etkilenen ve onun ile ilgilenen ve de bilgisini algisini yenilemek isteyen her bir beyine yararli olur.

 

Aksi noncognitivizmdir. 

Link to comment
Share on other sites

Evrende yasa yok.Atom ve molekullerin de birbirini tanima ya da farketmeleri de yok.

 

Tum bunlar insanoglu algisi gozlemi sonucu ortaya cikardigi kavramsal bilgi.

 

Ne evreni, ne atomu, ne molekulu ne de aralarindaki iliskiyi baglamaz.

 

Bilinc te insanogluna aittir. Mdde ya da nesne de bilinc "ilkelde olsa" yoktur.

 

Bence sen illa bir sey yuklemek istiyorsan "kendiliginden gelen hareket/ic dinamik" diyebilirsi

 

Burada ne demek istendiğini ben anlamadım.

Evrende yasa olmadığnı anlıyorum. Fizik yasaları yok, maddenin davranış şekilleri var.

Ama maddelerin birbirlerini tanıdığı ve birbirleri ile tepkileştiği kesin.

Bunun nedeni insanın algısı değil. Çünkü insan nasıl algılarsa algılasın, Na+, Cl- ile bir araya gelerek tuzu oluşturacak. Bu bir davranış şekli.

Bu davranış şeklinin insan tarafında bilinmesi onu yasa yapıyor olabilir. Ama doğa için insanın ne düşündüğü önemli değil.

Bilincin yalnız insanoğluna ait olduğu da doğru değil. Bilinç her canlıda var. Bilincin tanımı önemli.

Link to comment
Share on other sites

Burada ne demek istendiğini ben anlamadım.

Evrende yasa olmadığnı anlıyorum. Fizik yasaları yok, maddenin davranış şekilleri var.

Ama maddelerin birbirlerini tanıdığı ve birbirleri ile tepkileştiği kesin.

Bunun nedeni insanın algısı değil. Çünkü insan nasıl algılarsa algılasın, Na+, Cl- ile bir araya gelerek tuzu oluşturacak. Bu bir davranış şekli.

Bu davranış şeklinin insan tarafında bilinmesi onu yasa yapıyor olabilir. Ama doğa için insanın ne düşündüğü önemli değil.

Bilincin yalnız insanoğluna ait olduğu da doğru değil. Bilinç her canlıda var. Bilincin tanımı önemli.

Tamam iste bilimde bunu yapiyor yani "function or behaviour of phenomena or concept" yani kavramin ya da fenomenin fonksiyonunu ya da davranisini gozlemsel olarak algiliyor ve bunu kavramsal bilgiye ceviriyor.

 

Tabi ki evrimsel degisim ve gelisim temelinde beyninin zihinsel yeti ve fonksiyonlari gelisen canlilarda da bir cesit "icgudusel nitelikli davranisin" degisimini gozlemliyebiliyor, bilim.

 

Bilinc, kisaca kompleks ve dinamik sistem olan beynin, soyutlama soyut degerlendirme soyut degerleme merkezi olan zihninin bir yetisidir.

Link to comment
Share on other sites

Bilinc, kisaca kompleks ve dinamik sistem olan beynin, soyutlama soyut degerlendirme soyut degerleme merkezi olan zihninin bir yetisidir.

 

Bu tartışmalarda bilincin ne olduğundan çok, nasıl ortaya çıktığını tartışıyoruz.

İnsanın maddeden oluştuğunu kabul ettikten sonra, "maddede ya da nesnede bilinç ilkel de olsa yoktur" demek anlamsız.

İnsanda bilinç maddeden evrilmiştir. Maddenin davranış şekillerinden biridir.

Link to comment
Share on other sites

Bu tartışmalarda bilincin ne olduğundan çok, nasıl ortaya çıktığını tartışıyoruz.

İnsanın maddeden oluştuğunu kabul ettikten sonra, "maddede ya da nesnede bilinç ilkel de olsa yoktur" demek anlamsız.

İnsanda bilinç maddeden evrilmiştir. Maddenin davranış şekillerinden biridir.

Birincisi insanoglu bir madde degil, bir fenomendir ve de zihinsel yeti ve fonksiyonlari olan bir fenomen.

 

Sen konuya materyalist yanasiyorsun, bilimseldegil.

 

Daha maddenin ne oldugu bile tartismakonusu iken ve bilim "concept'e existence" i degil, de algilasdigi ve gozxlermi aldigiu fenomenin ki buna insanoglu dahil; davranis ve fonksiyonunu dile getirirken; sen felsefi ve tartismali bir varlik temelinden dem vuruyorsun.

 

Madde nerden evrilmistir?

 

Yoksa o da tanrigibi "ilk tek ve mutlak" midir?

 

Oyle ise "ilk, tek mutlak" gozlemi nerde?

Link to comment
Share on other sites

Birincisi insanoglu bir madde degil, bir fenomendir ve de zihinsel yeti ve fonksiyonlari olan bir fenomen.

 

Sen konuya materyalist yanasiyorsun, bilimseldegil.

 

Daha maddenin ne oldugu bile tartismakonusu iken ve bilim "concept'e existence" i degil, de algilasdigi ve gozxlermi aldigiu fenomenin ki buna insanoglu dahil; davranis ve fonksiyonunu dile getirirken; sen felsefi ve tartismali bir varlik temelinden dem vuruyorsun.

 

Madde nerden evrilmistir?

 

Yoksa o da tanrigibi "ilk tek ve mutlak" midir?

 

Oyle ise "ilk, tek mutlak" gozlemi nerde?

Sen bilinmezliğin karanlık dehlizlerinde kaybolmayı aydınlanmaya yeğleyen bir filozofsun.

Savını bilinmezliğin karanlık dehlizlerinde kaybolmuş biri olarak savunmayı, aydın bir filozof olarak savunmaya yeğliyorsun yani.

Bu yaklaşım bilimsel olmadığı gibi bilime karşı yapılan kaba bir müdalele olup aynı zamanda bu büyük bir ihmalkarlık ve umursamazlıktır.

İnsanoğlu ve bakteri maddeden oluşan bir fenomendir.

Maddenin davranış şekillerinden bazılarıdır.

Cansız madde hangi kanunların etkisi altında nasıl davranıyorsa canlı madde de öyle davranmaktadır.

Canlı cansız arasındaki fark onların davranışlarındadır. Arada başka fark yoktur.

Canlı maddede bilinç varsa, cansız madde de canlıda bilincin ortaya çıkmasından sorumlu blinç öncesi ilkel bir bilinç vardır.

Bu kaçınılmaz bir zorunluktur.

 

Maddenin ne olduğunu bilmemek şeklinde bir iddia acınacak bir yaklaşımdır. Kabul edilemez.

Kendine bilinmezlik yaratmak ve onun arkasına sığınmaktır.

Biz bu konuya fiziksel olarak yaklaşıyoruz, felsefi olarak değil.

Bu çok önemli sorunu ancak fizik çözebilir.

Link to comment
Share on other sites

Sen bilinmezliğin karanlık dehlizlerinde kaybolmayı aydınlanmaya yeğleyen bir filozofsun.

Savını bilinmezliğin karanlık dehlizlerinde kaybolmuş biri olarak savunmayı, aydın bir filozof olarak savunmaya yeğliyorsun yani.

Bu yaklaşım bilimsel olmadığı gibi bilime karşı yapılan kaba bir müdalele olup aynı zamanda bu büyük bir ihmalkarlık ve umursamazlıktır.

İnsanoğlu ve bakteri maddeden oluşan bir fenomendir.

Maddenin davranış şekillerinden bazılarıdır.

Cansız madde hangi kanunların etkisi altında nasıl davranıyorsa canlı madde de öyle davranmaktadır.

Canlı cansız arasındaki fark onların davranışlarındadır. Arada başka fark yoktur.

Canlı maddede bilinç varsa, cansız madde de canlıda bilincin ortaya çıkmasından sorumlu blinç öncesi ilkel bir bilinç vardır.

Bu kaçınılmaz bir zorunluktur.

 

Maddenin ne olduğunu bilmemek şeklinde bir iddia acınacak bir yaklaşımdır. Kabul edilemez.

Kendine bilinmezlik yaratmak ve onun arkasına sığınmaktır.

Biz bu konuya fiziksel olarak yaklaşıyoruz, felsefi olarak değil.

Bu çok önemli sorunu ancak fizik çözebilir.

Birincisi ben serbest dusunen bir yapilandirmaci epistemolojiyi yapilandirilmis yapi ve isleyisini temel ve kokenden sorgulayan ve bunu da, bireysel, insansal, evrensel, bilimsel, bilgisel, bilissel ve kavramsalnitelikler ile sorgulayarak zihin degisim ve devrimini bu temelde saglamanin yollarini gosteren cagdas bir bireyim.

 

Bilimselligin bilisselligi olarak hic bir zaman bir fenomene insanoglunun hic bir oznelligini ozelligini ozselligini katmamanin ve fenomende bir insanoglu beyni ve zihni yetileri fonksiyonlari aramamanin ancak bilimselolabilecegi bilincindeyim.

 

Ayrica aklin sirf kendini tatmin adina aradigi ve bugun bilimin ortaya koyamadigi bir inancin/ideolojinin dogruladigi yaniti da bileme tercih etmeyecek kadar bilincliyim.

 

Cunku biliyorumki, aklin gozleme tasinamayan her bir inancsal ideolojik dogrulamasi en azindan bilimin o konuda bir seyi ortaya koyana kadarsabittir ve bilim ortaya koyduktan sonra da gericilesir, dogmalasir.

 

Halbuki bilim daimi yenilenen degisen cagdaslasan gelisen sekilde cagdaslasir.

 

Iste buradaki daimi tehlike de bilimin cagdaslasmasi esnasinda, beyinlerin tanrilarini ya da aklinin inandigi dogrulara yonelmesidir.

 

Bunun en son ornegi, klasik mekanikten quantum mekanigine geciste yasanmis ve bunu ilk kabullenenler tanrilarini bulmuslardir.

 

Ayrica bugun artik bilimi metafizigin varliksal/ontolojik temelde ele alinmasi olan klasik bilim de tarih olmustur.

 

Bilim bugun cagdas olarak epistemolojik temelde hic bir akilciligin "ilkini, tekini, mutlakini, kesinligini" v.s. tasimayan ve bu degerlerin gozleminin olamayacagi bilincindedir.

 

Bugun bilim "nasil" sorusuna yanit vermektedir. Neden sonuc iliskisi de teleoloji icerdiginden bilim disidir.

 

Butun bu aciklamalar temelinde simdi soralim, madde ile ilgili.

 

Madde,  felsefenin varlik ile ilgili  dali olan metafizigin varliksal/ontolojik ideolojilerden materyalizmin one surdugu bir tozudur.

 

Bu toze gore "indirgemecilik, determinizm ve monizm" esastir. Yine bu toze gore, madde degismez bir yapitasidir.

 

Yani ne kadar degisime ugrarsa ugrasin, madde ozunu yitirmez. Yani bir "degismez degiskenlik" soz konusudur.

 

Iste o yuzden diyalektik te materyalizmdir.

 

Materyalizmde madde "ilk, tek ve mutlak" olarak ele alinir.

 

Kisaca klasik bilimin temeli materyalizmdi.

 

Simdi madde ile ilgili yazalim ve soralim.

 

Materyalizme gore- Her sey maddedir

 

Idealizme gore- Hersey dusuncedir.

 

Burada indirgemeci ve determinist monism temelinde "hersey" "bunun (madde ya da dusunce) disinda baska bir mustakil var olan varlik yoktur" demektedirler.

 

Yalniz, materyalizmin madde temelinde; maddenin ne oldugu ortak bir algi degildir. Yani;

 

madde; herseyin ondan meydana geldigi "tek cesit bir madde mi vardir (hyle), ya da madde cesitleri mi vardir? madde surekli/daimi mustakilligini koruyanve cogulcu formlari ifade edebilen midir? (hylomorphism), ya da sayisal ozel degismeyen icerikler midir? (atomism), kalitimsal ozellikleri var midir? (substance/mustakillik teorisi),ya da bunlardan yoksun mudur? prima material-on material)

 

Yukaridakilerden hangisidir, bunun bir ortak algisi yoktur.

 

Ayrica, mustakilliginin (substantial) varlik olarak ebati ortaya konamaz.

 

Dolayisi ile, materyalizm de ne oldugu ortak olarak ortaya konamayan bir madde temeli vardir.

.

Gunumuz modern biliminde fenomen insanoglu algisina gozlem veren tabandir ve bilim bu tabanin varliksalideolojileri ile ilgilenmez.

 

Bilim bu tabanin verdigi fonksiyonel ve davranissal alginin gozleminin kavramsal bilgi olarak dile getirilmesi ile ilgilenir. 

 

Bilimsellikdemek olgusal tartismasiz gecerlilik ve de bu gecerliligin gozlemsel yanlislanabilirligi demektir. 

Link to comment
Share on other sites

Sen yalnız felsefe bilmiyorsun.

Sen felsefeyi yaşıyorsun...

Seninle anlaşmamız çok zor.. Hatta imkansız.

Anlasmamizin "zorlugu/imkansizligi" sence nerden kaynaklaniyor?

 

Senin bir felsefen yok mu?

 

Ya da bilime hangi felsefeyi uyguluyorsun?

 

Benim yasadigim felsefe degil, bir zihniyet ve bu zihniyet temelindede de hersey.

 

Felsefe ise sadece bilimselve bilissel olarak.

 

Yani bilgi temelli bilimsel felsefe.

 

Sen felsefe olmadan bilim olabilecegini ya da bilimin felsefesinin olmadigini mi dusunuyorsun?

 

Bilimin ya da herhangibir seyin bilisselligi onun bilincine varmak ve cagdaslasan bilgisini de takip etmekten gecer.

 

Ne o klasik felsefe ne de o klasik bilim, ne o klasik sorgulama ve de klasik dusunce ve davranis artik gecerli degiuldir.

 

Dil devriminden sonra kavramin onemi artmis ve anlam ve icerigine felsefi ve bilissel temelde bir boyut kazandirilmistir.

 

21. yuzyil bilgi ve bilisim cagidir. Ayrica cagimiz ozgur birey cagidir.

 

Bilimde gitgide felsefeye yamanmak yerine, felsefenin bilimi temel almasi seklindedir.

 

Yani felsefi bilim tarihe karismis, bilimsel felsefe yerini almistir.

Link to comment
Share on other sites

21'nci yüzyıl informasyon çağıdır.

İnformasyonu mantıklı ve bilimsel olarak kullanma çağıdır.

İnsanın fantezilerinin gerçekleştirimeye başlandığı ve onlara sınır konduğu bir çağdır.

Neyin mümkün olup neyin olmadığı giderek açıklık kazanmaktadır.

Bu aynı zamanda canlılığın gizeminin çözülmeye başlandığı bir çağdır.

Bu çağ ayrıca bilim ile felsefenin birbirlerinden giderek uzaklaşacağı bir çağ olacaktır.

 

Biz informasyon çağında yaşadığımızı biliyoruz ama, neyin informasyonu ile uğraştığımızı henüz bilmiyoruz.

Nasıl bir enerjinin bizi yarattığı hakkında en ufak bir nosyonumuz yok..

Bu informasyon neden vardır?. Bu enerjinin doğası nedir?

21'nci yüzyıl bu soruların cevabının verileceği bir çağdır.

İnformasyon entropidir. Entropi doğanın izlediği bir kanundur ve düzendir. Düzensizlik değildir.

21'nci yüzyıl canlılığın gerçek doğasının anlaşılacağı bir çağdır..

 

Felsefenin bilime olan etkisi yok denecek kadar azdır artık..

Link to comment
Share on other sites

Bu arada şunları da eklemek istiyorum.

Siz dünyayı felsefi yöntemlerle izliyor ve değerlendiriyorsunuz  Sorunları onların yardımı veya aracılığı ile çözmeye çalışıyorsunuz.

Bunun nasıl bir dünya görüşü olduğunu benim imgelemem mümkün değil.

Çünkü o yöntemler tam anlamı ile bilimsel değil. Kuas bilimsel.

Ben yalnız bilimsel yöntemlerin aydınlattığı bir dünya görüşüne sahibim.

Zaten bir doktor olarak başka türlü davranmam mümkün değil. Kanunlara aykırı..

Bir fizikçinin veya bir mühendisin de sizin dünya görüşünüzü paylaşmasının mümkün olmadığını düşünüyorum.

Onlar da kanunen bilimsel yöntemlerin dışına çıkamazlar.

Bilimsel felsefe bilimsel değil, felsefi yöntemlerin hükmetti bir felsefe türüdür.

 

Ben şahsen felsefeye düşman değilim ama bilim ve felsefenin birbirlerinden tümüyle ayrılmasından yanayım.

Link to comment
Share on other sites

21'nci yüzyıl informasyon çağıdır.

İnformasyonu mantıklı ve bilimsel olarak kullanma çağıdır.

İnsanın fantezilerinin gerçekleştirimeye başlandığı ve onlara sınır konduğu bir çağdır.

Neyin mümkün olup neyin olmadığı giderek açıklık kazanmaktadır.

Bu aynı zamanda canlılığın gizeminin çözülmeye başlandığı bir çağdır.

Bu çağ ayrıca bilim ile felsefenin birbirlerinden giderek uzaklaşacağı bir çağ olacaktır.

Canliligin "gizemi" ya da bunun uzerine olan bir calismanin bilimselligini neye gore soyluyorsun?

 

Bilimin gizemlerle isi yoktur. Bilim sadece algisina gozlem veren fenomenin fonksiyonunun ya da davranisinin nasilini ortaya koyar.

 

Biz informasyon çağında yaşadığımızı biliyoruz ama, neyin informasyonu ile uğraştığımızı henüz bilmiyoruz.

Neyin olacak beynin informasyonu. Sonucta butun informasyon beynin dile getirdigi informasyondur. Yani insanoglu turunun.

 

Nasıl bir enerjinin bizi yarattığı hakkında en ufak bir nosyonumuz yok..

Yaratmak mi, sen "enerjinin bizi yarattigini mi " dusunuyorsun?

 

Bu tamamen fizik otesi bir yanasim.

 

Bunun bilim ve bilimsellik ya da bilimsel yontem ile uzaktan yakindan ilgisi yok.

 

Yani sen enerjiyi tanri yapiyorsun, cunku onu "ilk tek ve mutlak" olarak aliyor ve onun da bir yaratani oldcugu kisir dongusunu hesaba da katmiyorsun.

 

Yani bir cesit hyloteizm.

 

Yaratilmis tek sey, insanoglu eliyle her turlu soyutlar ve bu temeldseki kavramsal bilgidir.

 

Bu informasyon neden vardır?. Bu enerjinin doğası nedir?

21'nci yüzyıl bu soruların cevabının verileceği bir çağdır.

Bilim genelde nasil sorusuna yanit verir. Nedenbe verilen yanit genelde insanoglunun teleolojisini yani amacini gayesini oznesini ve ozselini icerir.

 

İnformasyon entropidir. Entropi doğanın izlediği bir kanundur ve düzendir. Düzensizlik değildir.

Doganin kanunu oldugunu soylemek, metafizik naturalizmdir.

 

Dogada kanun yoktur, kanunlari dogayi algilayan ve gozlemleyen insanoglu kendisoyutlamasi ile verir. Cunku kanunlar somut degil, soyuttur. Yani abstract.

 

21'nci yüzyıl canlılığın gerçek doğasının anlaşılacağı bir çağdır..

 

Felsefenin bilime olan etkisi yok denecek kadar azdır artık..

Bilimde gercek yoktur, olgu vardir. Gercek yapilandirilmisliktir ve tartismalidir.

 

Herkewsin gercegi kendi ideolojik inancsal v.s. dogrulari temelindedir.

 

Yani gercek aklin inandigini kendine dogrulamasidir.

 

Olgular ise tartismasiz gecerlidir ve taki gozlemselyanlislanabilene kadar.

 

"canliligin gercek dogasi" ile ilgiliortaya ne konarsa konsun, bu ne dogayi ne de canliyi degil; sadece insanoglunun zihniyetini yansitacaktir.

 

Son cumlen ise hic bilime uymuyor, cunku senin dediklerin bilimseldegil; felsefi soylemler ve beklemler.

 

Iste sen bu soylem temelinde beklemini de aslinda aklini bir dogruya inandirarak kendine gerceklestirebilirsin.

Link to comment
Share on other sites

Bu arada şunları da eklemek istiyorum.

Siz dünyayı felsefi yöntemlerle izliyor ve değerlendiriyorsunuz  Sorunları onların yardımı veya aracılığı ile çözmeye çalışıyorsunuz.

Ilgisi yok zihniyet olarak temel bilimsel ve bilgisel icerikli bilissellik temellidir.

 

Bunun nasıl bir dünya görüşü olduğunu benim imgelemem mümkün değil.

Daha once veremistim. Bilimsel, bilissel, bilgisel niteligin bireysel, insansal evrensel nitelikle birleserek kavramsal dile getirisi.

 

Çünkü o yöntemler tam anlamı ile bilimsel değil. Kuas bilimsel.

Ben yalnız bilimsel yöntemlerin aydınlattığı bir dünya görüşüne sahibim.

Yazdiklarindan hic te oyle algilanmiyor. Bilimsel yontem senin sdavundugun metafizik naturalizm uzerine deguil, yontemsel naturalizm uzerinedir.

 

Bugun bilinen ve kabullenilen bilimsel felsefe de yapilandirmaci epistemolojidir.

 

Zaten bir doktor olarak başka türlü davranmam mümkün değil. Kanunlara aykırı..

Bir fizikçinin veya bir mühendisin de sizin dünya görüşünüzü paylaşmasının mümkün olmadığını düşünüyorum.

Evrensel-insan lakabinin dile getirdiklerinin paylasilabilmesinden once, algilanilmasi gerekir. Bu da en basta birey bilinci ve serbest dusunurlugun daimi dusunce ve zihnini serbest birakmasi, zihninin farkina varabilmesi ona yon verebilmesi ve beyninde yer etmis her turlu degeri sorgulayarak ondan kurtulmasi ile mumkundur. Yani imzamdakiler. O yuzden ortada bir noncocnitivizm soz konusu. Bu tamamen kisinin insiyatifindedir. Kimseye istemeden siringayla zorla v.s. ne bilgi ne farkindalik ne de bilinc verilemez. Ancak kucukten Turkiye'deki egitim sisteminin dini temelde yaptigi gibi, zihni doldurulur. Zihni baskasi tarafindan doldurulandan zaten hayir gelmez. Taki kendi zihnini kendi yonlendirip doldurana kadar.

 

Onlar da kanunen bilimsel yöntemlerin dışına çıkamazlar.

Ben senin yazdiklarindabir bilimsel yontem gormedim.

 

Bilimsel felsefe bilimsel değil, felsefi yöntemlerin hükmetti bir felsefe türüdür.

Bunu yukarda acikladim. Temelin hangisi olduguna bagli. Felsefe mi bilimi yonlendiriyor, bilim mi felsefeyi?

 

Bilimsel felsefe bilim nitelikli felsefedir, digeri ise felsefi nitelikli "ilim/sozde bilim" dir.

 

Ben şahsen felsefeye düşman değilim ama bilim ve felsefenin birbirlerinden tümüyle ayrılmasından yanayım.

Istesen de olamazsin. Cunku herkesin yasam ve iliskisi o bilse de bilmese de bir felsefi temele dayanir. Bu ideoloji olur, inanc olur, tanri olur, madde olur, enerji olur v.s. olur da olur.

 

Bilim ve felsefeyi bir birinden tumuyle ayiramazsin.

 

Bunun iki nedeni vardir.

 

Birincisi bilimin yontemini ve gidisatini felsefe belirler.

 

Ikincisi, bilimin etigi, yani etik bilim ve etigin bilimi yani bilimsel etik birliktedir.

 

Caga uygun ve gelism,esine paralel Etik olmayan bilim bilim degildir.

 

Mesela bilim kisisinin durustlugu.

Link to comment
Share on other sites

Evrende özne insan değildir. Maddedir.

Evreni madde bakış açısından değerlendirmek zorunluğu vardır.

Madde nesnel degil de oznel midir?

 

Maddenin oznesini kim/ne verir?

 

"Mdde bakis acisi" bu tanrinin agzindan konusmak gibi bir sey. Maddeyi ortaya koyan insanoglu degil mi?

 

Madde bakis acisi materyalizm bir insanoglu ideolojisi degil mi?

 

Ayrica yukarida sana maddenin ne oldugunun bile ortak bir tanimi tarifi olmadigini da aciklamistim.

 

Yinelemek durumundayim, maddeye ozne vermek hyloteizmdir.

Link to comment
Share on other sites

Benim kullandığım deyimleri felsefi deyimlere çevirip eleştiriyorsunuz.

Benim felsefe ile alakam yok. İletilerimi kendi anladığınız bir dile çevimeye benziyor bu.

Bana bilimsel bir soru sormuyorsunuz. Açıklamalarınız bilimsel değil.

Yazılanları ya anlamıyorsunuz ya da anlamıyor görünüyorsunuz..

Yalın felsefe ile ancak bu kadar olur...

Link to comment
Share on other sites

Create an account or sign in to comment

You need to be a member in order to leave a comment

Create an account

Sign up for a new account in our community. It's easy!

Register a new account

Giriş yap

Already have an account? Sign in here.

Sign In Now
×
×
  • Create New...