Jump to content

Mantılı

Members
  • İçerik sayısı

    262
  • Kayıt tarihi

  • Son ziyareti

  • Kazandığı günler

    3

Everything posted by Mantılı

  1. Şahsen şu covid çıktığından beri tıraşımı kendim hallediyorum. Ayda bir sıfıra vuruyorum. Böylece berberin gereksiz muhabbetlerini de dinlemek zorunda kalmıyorum. Vergi konusunda... Geçenlerde kitaplara da %10 vergi geleceğini duydum. Ülkemizde zaten kağıt avro ile alınıyor, zaten kitap fiyatları sürekli zamlanıyor, zaten insanlar fazla kitap alamıyor ve zaten pek de okumuyor. Kitaplara konan vergiyle hem üretici hem de tüketici mağdur olacak. Bunun yanında zenginlerin vergi borçları kaşla göz arasında siliniyor. Olan yine bu milletin orta ve düşük gelirli vatandaşlarına oluyor. Ülkenin itibarı Arap ülkelerinden alınan borçlarla döndürülmeye çalışılan ekonomi sayesinde zaten iki paralık oldu ama yetmez. Yine halkın sırtına yüklenecek ihalelerin ardı arkası kesilmiyor. Ne demişler... Herkes hak ettiği gibi yönetilir. Kurunun yanında yaş da yanar. Düzen değişir, düzülen değişmez. Lafla peynir gemisi yürümez. Halkımıza da "la havle ve la kuvvete illa billahil aliyyul azim" deyip üstüne bir bardak soğuk su içmek düşer. Ekonomide, siyasette, adalette, eğitimde ve sağlıkta yaşanan değişimin röntgenini çektiğiniz zaman kötü huylu tümörlerin metastaz olup halka da nüfuz ettiğini görürsünüz. Yolsuzluk, yobazlık, yalancılık ve nihayetinde yozlaşma denen bu kanser artık tedavi edilemez. Çözüm getirmeyecek ilaçlar, mucize tedaviler ve tesellilerle hastaya umut aşılamak bence bu durumda daha büyük bir gaddarlık olur. Anka kuşu da değiliz ki küllerimizden doğalım tekrar. Bir gün cumhuriyetin cenaze namazında buluşuruz nasıl olsa. Merhumu nasıl bilirdiniz sorusuna iki grup iyi bilirdik diyecek. Yıllar boyunca çayına civa katarak yavaş yavaş öldüren failleri ile bunu seyretmekle yetinen halk. Sonra kol kola girip pilavını ve bulurlarsa helvasını yemeye gidecekler. Bir şeyler yapmaya uğraşan birkaç kişi ise konuşamayacak kadar kederli olacak.
  2. Dava açılsa bile bir sonuç çıkmaz. Avrupa'da da dinci çok, Amerika'da da. Hatta ABD Louisiana'da kanun gereği tüm okullarda sözde 10 emirin anıtı dikiliyor. Politikaya atılmak isteyen kimse dinsiz olduğunu söyleyemiyor, seçilme şansı yok. Yapılan anketlerde ateistler çocuk tecavüzcülerinin bile altında çıkıyor güvenilirlik bakımından. Başlığa gelince, herkes kendini olduğunun tersi gibi satmaya çalışıyor. Bir kişi sürekli dürüstlükten bahsediyorsa büyük ihtimalle yalancıdır, ahlaktan bahsediyorsa ahlaksızdır. Bazı insanların da yaşlandıktan sonra dindar olmasını final sınavına hazırlanma gibi görüyorum. Ya tanrı gerçekten varsa? Eyvah eyvah diyerek son dakika çabalarına giriyorlar.
  3. Bunu okurken istemsizce tebessüm ettim. Çin'in savaşan devletler dönemini anlatan Üç Krallık kitabında bu olgu sürekli tekrarlanıyor. Gökyüzü olaylarını savaşın gidişatını, komutanların kaderlerini fiilen haber ediyor o dönemin insanları için. O kahinler de hiçbir kanıt olmadan iddialarda bulunuyor ve insanlardan inanmalarını bekliyor, inanıyorlar da. Günümüzde de çok farklı değil. Pek çok insan falına baktırmak için bu sahtekarların tuzağına düşüyor. Gerçi artık kendilerine kahin diyecek kadar ileri gidebilen fazla insan kalmadı. Falcı, medyum veya peygamber gibi adları tercih ediyorlar artık.
  4. Sosyal medyada imza topluyorlar, ülkemde sığınmacı istemiyorum diye. Bütün sığınmacıları aynı kefeye koymak da doğru değil. Bu işi yapanlar cezalandırılmalı mı? Kesinlikle. Kurunun yanında yaşı da yakmamaya gayret etmek lazım. "Doğrulama yanlılığı" diye bir kavram var, bilirsiniz. Kişinin kafasında zaten belli bir fikir vardır, onu doğrulayan az sayıda olayı görür, normal zamanda olanları ise görmezden gelir. Suriyelilere bakarsınız, kendi ülkesindeki savaştan kaçıp sefil halde gelenleri pek görmezsiniz. Onun yerine Taksim'de dükkan açıp servetine servet katan, buna rağmen içeri girmeye kalktığınızda sizinle sadece arapça konuşan, ayağındaki ayakkabısı bile sizin bir maaşınıza bedel olan zengin Suriyeliler gözünüze çarpar. Veya İstanbul'un göbeğinde çatışmaya girip birilerini öldürdükleri zaman dikkatinizi çekerler. Veya bu yaşanan olayda olduğu gibi. Buraya bu insanların milyonlarcasını doldurup, yüz binlercesine vatandaşlık verenler de birinci dereceden suçludur. Hadi sıkıyorsa bir politikacı bu konuda bir şey yapsın. Suriyelilerin çocuğu Kayserideki üniversitede hiç sınava mınava girmeden %100 devlet bursuyla okurken, sizin çocuğunuz bu soysuzların tehdidi altında akşamları başıma bir şey gelir diye dışarı çıkmaya korkar. Bizim siyasetçiler anca içi boş eleştirilerde bulunur. Etki yaratacak hiçbir şey yapmaz. Hadi birilerinin büzüğü yiyorsa sığınmacı kelimesi yerine "ülkemde arap suriyeli pako istemiyorum" diye imza kampanyası başlatsın. Arap sevicilerin gazabına uğramaktan çekinmeleri gayet normal gerçi. Onların sülalesine küfret ama arap ilahlarına sakın dil uzatma. Zamanında sevdiğimiz bir ağabeyimiz (bu kelime de farklı yerlere çekilmeye başladı ya neyse) şöyle demişti. "Biliyor musun? Allah Türklere hiç peygamber göndermemiş. Niye? Çünkü biz bu araplara uymadan önce gerek görmemiş." Bu cümlede çok fazla falso var aslında. (Mesela 1. Allah sözde herkese göndermiş. 2. Türkler de sütten çıkmış ak kaşık değilmiş. 3. Pislik insan her ırktan var, araplara özgü değil, biraz ırkçılık da var burada.) Ama yine de çok da yanlış sayılmaz. Araplardan ne zaman bir hayır gelmiş ki Türklere... Neyse... İşin içine çocuk girince kan beynime sıçrıyor. Mazur görün.
  5. O mahallede yaşadığını söyleyen biri birkaç düzeltme yaptı. Taciz değil, tecavüz. Ve çocuk öldürüldü deniyor. Infial yaratmasın diye haber sansürleniyor gibi görünüyor. Nasıl bir ülke olduk...
  6. God of the Gaps argümanının uzantılarından biri. Bilimin henüz %100 açıklayamadığı bir şey varsa demek ki tanrı yaptı. Haa, ilk canlı neydi söyleyemiyor musunuz? O halde büyü. Evet, büyü. Çünkü tanrının yaptığı şeylere bakarsanız tanrı bir büyücü.
  7. Mantılı

    İntihar

    Hadis: «Cennete giren hiçbir kimse, yeryüzündeki her şey kendisinin olsa bile dünyaya geri dönmeyi arzu etmez. Sadece şehit, gördüğü aşırı itibar ve ikram sebebiyle tekrar dünyaya dönmeyi ve on defa şehit olmayı ister.» https://hadeethenc.com/tr/browse/hadith/3864 Her canlı bombanın aklından geçen son şey bu olsa gerek.
  8. Çözüm ötenazide mi değil mi bilemem. Bazı insanlar gerçekten yapabilmeli ama herkes için olmamalı sanki. Günümüzde çeşitli sorunlar yüzünden bunalmak çok sıradan bir hale geldi. Ama bu sorunların büyük çoğunluğu da birlikte yaşadığımız zibilyon tane insan. Halbuki çocuk sahibi olmak ehliyete tabi olsa, nüfus bu kadar niteliksiz bir kalabalığın ezici çoğunluğuna maruz kalmasa belki sorunlarımızın bir kısmı da ortadan kalkacak. Antinatalist olacak kadar ileri gitmiyorum bu düşüncede ama patır patır çocuk yapıp sonra da problemi başkalarının üstüne atmaları gerçekten engellenmeli artık.
  9. Bulaşık makineleri özünde aynı işi yapıyor. Buna rağmen her yıl sözde yeni özellikler eklenip tüketim çılgınlığı körükleniyor. Komşusunda en yeni modelin olduğunu gören ben de istiyorum, benim neyim eksik diyor. Bir de ne yazık ki bulaşık makinesine bulaşıkları koymadan önce yıkayanlar var ki bu da şu tasarrufu fikrini komple çöpe atıyor.
  10. Bu bilgi tam doğru değil. Savaş gemilerinin bağlı oldukları filolar, o filoların da ana limanları olur. Savaşın başından beri Türkiye boğazdan içeri Baltık filosuna ait bir Rus savaş gemisini Karadeniz'e sokmadı mesela. Tersane inşa etmesi de oraya gemi sokmasını meşru kılmaz. Tersaneler gemiler için onarım ve inşa yeridir. Kanal İstanbul bu durumda uluslararası sulara ulaşmakta alternatif ve daha kısa bir yol sağlayacak. Sallıyorum, gemini Bulgaristan'a göndermek istiyorsun. Gemiye nereden baksan 8-10 saat yol ve bir o kadar yakıttan kurtarıyorsun. Dolayısıyla talep alacaktır. 1936 Montrö'den önce boğazlardan geçişi düzenleyen uluslararası bir anlaşma yoktu. Montrö'den sonra boğazların kullanımı bazı kurallara tabi hale geldi. Hakkında hiçbir düzenleme olmayan Kanal İstanbul'un hakları neden bize ait olsun ki? Bir düzenleme yapılması şart. Bu tür anlaşmalarda elde edeceğiniz haklar da uluslararası alandaki etki kabiliyetinize bağlı. Montrö'den dolayı son 20 yıldır Karadeniz'i kendi oyun alanına çevirmek isteyen ABD de istediğini yapamadığı için hiç hoşlanmıyor. Montrö olmasaydı istediği sayıda, istediği tonajda gemiyi istediği süre boyunca Karadeniz'e gönderir. Romen ve Bulgarları çoktan bize karşı cephe almaya ikna etmiş olurdu. Onlarsa aslında dünden razı ama büzükleri yemiyor pek. Uzun lafın kısası yeni bir kanal Montrö'yü devre dışı bırakacağı için, bir daha o kadar avantajlı bir sözleşme imzalamamız çok zor göründüğü için, Montrö ile elde ettiğimiz yetki ve hakların tamamen hükümsüz kalması kuvvetle muhtemeldir.
  11. Açıkça desteklemelerine gerek yok. Dinden gelen para gelmeye devam eder. Yasaklamasınlar, baskı yapmasınlar, düşman ilan etmesinler yeter. Bu insanlar kendi halinde takılmaya devam eder. Alkol ve sigarayı da sevmiyorlar güya ama oradan gelen paraya hayır demiyorlar.
  12. Amerika'da adamlar onur haftasını boşuna onur ayı yapmadı. Haziran ayı bu arada. Bir aydır LGBT temalı binbir çeşit ürün satıyorlar. Aslında merak eden bir sürü insan çıkar üzerine gidilse. Bizim hükümet buradan deli gibi vergi alabileceğini fark etse bu kadar karşı çıkmaz. Çünkü her şey para.
  13. Kanal İstanbul yapılırsa 1936 Montrö sözleşmesinin bir hükmü kalmıyor. Asıl konu bu. Montrö sözleşmesi boğazların kontrol yetkilerini düzenler. Barış ve savaş zamanında Karadeniz'e girebilen savaş gemileriyle ilgili hükümleri Türkiye'ye büyük stratejik avantaj sağlar. Şu anda Karadeniz'e ilave Rus gemileri giremiyor mesela. Bu da Karadeniz'de durumun daha da kızışmasını engelliyor. Ama Kanal İstanbul yapılırsa Montrö kolayca baypas edilebilecek. Amerikalısı, Rusu, her kim olursa olsun istediği zaman boğaza istediği boyutta ve tonajda gemi sokabilecek. Türkiye'ye senin işine geliyor mu diye soran olmayacak.
  14. Paranın dini yoktur. Dinde para vardır. Bu bir. Bütün ittifaklar karşılıklı çıkar ilişkileri odaklıdır ve din, dil, ırk, kültürel ve tarihi bağlar ile insani değerler her daim ikinci önceliktedir. Bu da iki. Bunlar cepte olduğuna göre Suudi Arabistan (buna Mısır'ı da ekleyebiliriz) ve Yunanistan devlet ilişkilerinin ortak çıkarı nedir diye sorabiliriz. Cevabı ise günümüz jeopolitik konjonktürünü tarih ve coğrafya bilgileri ile harmanlayarak okumanıza kalmış.
  15. Başka türlü düşünürlerse dinden çıkacaklarını içten içe biliyorlar. Tuttuğun takımın şike yapmış olmasına ihtimal vermeyen insanlar gibi. "Nasıl abi ya? Ne saçmalıyorsun? Galatasaray Ankaragücü'nü 8-0 normalde de yenebilirdi zaten. Ki öyle yendi. O şike yapmış diyenler hep Beşiktaşlı. Şampiyonluğu kaçırdıkları için kuyruk acısıyla öyle diyorlar. Hatta asıl onlar şike yapmış abi. Bizim şike yapmaya ihtiyacımız mı var? Bizim takım hakemlere federasyona rağmen şampiyon oldu bi kere." Bu sözleri şöyle tek tek inceleyelim mi? - Nasıl abi ya? Ne saçmalıyorsun? Tercümesi: Ben bu takımı tuttuğum için bunun ucu bana dokunuyor. Tepemi attırma. Benzetim: Sen benim dinime küfür mü ettin lan? - Galatasaray Ankaragücü'nü 8-0 normalde de yenebilirdi zaten. Ki öyle yendi. Tercümesi: Gerçekten öyle yenme ihtimali olduğuna inandığım için bütün diğer ihtimalleri görmezden geleceğim. Benzetim: Bizim dinimize mensup 2 milyar insan var dünyada. Dediğin gibi olsaydı bu kadar insan inanır mıydı? - O şike yapmış diyenler hep Beşiktaşlı. Şampiyonluğu kaçırdıkları için kuyruk acısıyla öyle diyorlar. Tercümesi: Bize laf edenler önce kendilerine baksınlar. Bizim ne yaptığımız onları alakadar etmez. Bizi kıskandıkları için anca çamur atıyorlar. Benzetim: Dinime küfreden bari müslüman olsa. Bizim gibi son gelen dine mensup olmadıkları için çatlıyorlar. O yüzden kabul etmezler zaten. - Hatta asıl onlar şike yapmış abi. Tercümesi: Buna dair bir kanıtım yok ama şu anda suçu karşı tarafa atarsam belki kendi takımımı sorgulamaktan kaçınabilirim. Benzetim: Bizim dinimiz onların hatalarını düzeltti abi, unutma bunu. Bizim dinimize yönelik eleştiriler duyunca hep bunu hatırlat kendine. - Bizim şike yapmaya ihtiyacımız mı var? Tercümesi: Biz zaten kaç kere şampiyon olmuşuz. Her zaman başaramasak da ligde her sene şampiyonluğa oynuyoruz. Bu sene biraz zorlandık ama son dakikalarda 8 gol attık diye şike yaptık demek değil ki. Benzetim: Bizim dinimizin geçmişi güzelliklerle dolu. Arada bazı kötü şeyler de var ama nihai amacımız insanlığın iyiliği. Şu sıralar dini kötüye kullananlar var ama bu dinin kötü olduğu anlamına gelmez. - Bizim takım hakemlere federasyona rağmen şampiyon oldu bi kere. Tercümesi: Arada kaç tane penaltımız verilmedi. Kaç kere haksız yere kart gördük. Onlara gelince susuyorsun, şampiyon olduk diye çekemiyorsun. Benzetim: Diğer dinler ve dış mihraklar bizi cahil bırakmak, ekonomimizi bozmak için ellerinden geleni yapıyor. Biz onlara rağmen çok iyi durumdayız çok şükür. Onların bu yaptıkları ortadayken onları eleştirmek yerine çıkıp şeriat tarikat tartışmalarından bize dil uzatıyorsun.
  16. Bu her din için geçerli değil. Hristiyan evanjelist kiliselerinde bir ayine katılırsın ve kutsal ruhun kendisiyle konuştuğunu düşünen insanlar "tanrı bana şöyle dedi böyle dedi" demeye başlar bir anda. Tabii o safhaya geçilmeden önce pastör efendi güzel bir vaaz verir, insanları coşturur, bazen müzikler çalınır, interaktif bir şov vardır adeta. Bilinç altına yönelik öz telkin (autosuggestion) teknikleriyle kalabalığa ne düşünmesi gerektiği güzelce aşılanır. Bir nevi cevabı "kırmızı çekiç" olan soru gibi. İnsanlar kutsal ruh kendilerine mesaj gönderiyor zanneder. Yanındaki birkaç kişi de "evet, aynen ben de öyle hissettim/düşündüm" deyince de kaynağın tanrıdan başka bir şey olamayacağına inanıverirler. Tabii bunun çok sakıncalı başka etkileri de var. Art niyetli bir insan bir grup içinde güvenilir bir kimlik tesis ettikten sonra "kutsal ruh bana şöyle şöyle dedi" diyerek insanları akılalmaz davranışlara sürükleyebilir. Cold reading teknikleriyle insanların içinden geçeni okuyormuş görüntüsü de verebilir, ki o zaman neler yapabileceğini varın siz düşünün.
  17. Konuya biraz da farklı bir açıdan bakalım. Gündelik davranış trendlerini bir kenara bırakacak olursak kadınların ve erkeklerin genel davranış biçimlerinin fizyolojik, evrime dayalı temelleri olduğunu düşünebiliriz. Genlerin aktarımı konusunda erkek olabildiğince çok dişiyle çiftleşmek ister. Dişi ise hamilelik durumu nedeniyle kendine en uygun genleri seçmek ister. Aynı şekilde dişi, yavrusunu korumaya da erkekten çok daha meyillidir. Yavrunun büyümesi ve kendi başının çaresine bakacak hale gelmesi türümüzde oldukça uzun bir zaman aldığı için dişinin seçimini etkileyen unsurlardan bir tanesi de erkeğin veya erkeğin kabilesinin dişiyi ve yavrusunu ne ölçüde koruyabileceğidir. Kısacası erkeğin diğer erkeklere ne kadar üstün olduğuyla, erkeğin ne kadar güçlü olduğuyla ilgili bir seçim ortaya çıkması normaldir. Bu durum günümüzde fazla değişmemiştir aslında. Sadece güç denen kavram farklı boyutlarda görülmektedir. Kadınları güç çeker. Bu bazen maddi güç olur, bazen fiziksel. Bazen sportif bir vücut ilgi görür. Bazen lüks bir araba. Bazen çevresinden saygı gören, hürmet edilen bir insan olmak, bazen de herkesin hakkında konuştuğu bir insan bile yeterlidir. O yüzden meşhur seri katillerin bile binlerce hayranı vardır. Erkek de hiyerarşi içindeki yerini belli ederek kendine denk bir dişi bulmaya çalışır. Aslında konunun özü budur ve gerisi zamanın getirdiği teferruattan ibarettir. Davranışsal evrimin hızı çağın getirdiği değişikliklerin hızına bağlıdır. Bilgiye ışık hızında ulaşabildiğimiz internet çağında memlerin iletimi inanılmaz hızlı bir şekilde toplumsal davranış değişikliklerine yol açabilir. (Duymamış olanlar için: Genleri kalıtsal biyolojik bilginin aktarımı için kullanılan birimler olarak düşünürsek, mem'ler de birtakım davranış özelliklerinin aktarımında kullanılan birimdir.) Şunu da belirtmek lazım ki, "kadınları anlamıyorum" veya "kadınlar anlaşılmaz varlıklardır" gibi sözlerin içi boş olmadığı kadar kadınların tabii ki bu durumda hiçbir suçu yoktur. Evrimsel süreçte en önemli şey kalıtsal bilginin aktarımı olduğu için biyolojik süreçler de bu yönde gelişir. Kadınların bu açıdan erkeklerden en büyük farkı hormonal yapılarıdır. Değişken ruh halleri belli dönemlerdeki hormonal değişimlere bağlıdır. Kısacası erkeklerin kafası her ne kadar karıştırsa da kadınların bu süreçte adeta başka bir seçeneği yoktur. Erkeklere o kadar hormon versek emin olun onlar da pek farklı olmazlar.
  18. Böyle ülkelerde muhalefet olmaz, hakeza yok.
  19. @somebody binbir gece masallarının tam çevirisini okudun mu? Neler var neler, aklın hayalin durur. Tek cümleyle özet geçeyim. Arap erkeğinin cinsel fantezi ve korkuları komplikasyonu.
  20. Bu yüzden seküler hümanizm. Tanrı inancıyla alakası yok. Bu değerleri herkes benimseyebilir.
  21. CHP'nin düştüğü hali görse ağlardı Kemalim. Bunların hepsi aynı bok, renkleri farklı sadece. Amaç ve yöntemler dahil aynı. Düzen değişir düzülen değişmez diye boşuna dememişler. Neden kimse siyasetteki fetöcüleri ifşa edelim de kurtulalım demiyor, hiç düşündünüz mü?
  22. Ben din ve benzeri müesseseler ile mücadele edilmesi gerektiğini düşünenlerdenim. İstersen anti-teist de, istersen başka bir şey. Etiketler anlamsız. Çünkü her insanın ateizmi birbirinden farklı. Ben din ve benzeri müesseselerin insan mutluluğunun başına örülen en büyük çorap olduğunu düşünüyorum. Amacım ateizmi savunmak değil. Ateizm sadece tanrı inancını reddetmektir nihayetinde. Saçma sapan nedenlerle ateist olmuş, aptal tabir edeceğim sayısız ateist vardır. Sadece şeriat karşıtlığı, din karşıtlığı da yapmıyorum. Akılların uyuşturulması suretiyle var olan tüm kötülükleri kabul ettirmeye çalışıyorlar. Bu esnada kendilerinin bir eli yağda, bir eli balda. Benim derdim bunlarla. Bu insanların ne sahtekar olduklarını ifşa etmek gerektiğini düşünüyorum. Anlamak isteyen anlar, istemeyen anlamaz. Reklam yapmaktan kasıt "tanrıya inanmadığını söylemek" ise bence reklam yapılması da lazım, ama gerekçeleri ile. Türkiye'de ne kadar dinsiz vardır diye sorsan kimse net bir cevap veremez. Kimisi %2 der, kimisi %3. Çünkü insanlar bunu söylemeye çekinirler. Buna da hak veriyorum. (Kim IŞİD'den ölüm tehdidi almak ister ki? Kim adalet bakanınca hedef tahtasına oturtulmak ister?) Öte yandan ne kadar çok insanın dinlere ve boş vaatlere baş kaldırdığını göstermekdikçe insanlar da cesaretlenemez. Buradan bir eleştiride daha bulunayım. Dinlerin yalan olduğunu bilmelerine rağmen çıkarı için sessiz kalmayı tercih eden siyasetçilere, gerçeklerin üstünü örtmek için aktif çaba sarf eden her türlü sıfata sahip zatlara ve gencecik bir youtuber çocuğun arkasına sığınıp atıp tutanlara: Riyakarlar, sahtekarlar ve korkaklar. Hiçbirinizle aynı safta durmak istemem. @somebody Harekete geçilmesi, her alanda faaliyet gösterilmesi gerektiği konusunda sana katılıyorum. Meydanı bunlara bırakıp, halk eninde sonunda bunların gerçek yüzünü elbet görür diyerek hiçbir şey başarılacağını zannetmiyorum. Bak mesela, Avrupa'da Amerika'da neler oluyor... Tüm hükümetler sağ-aşırı sağa doğru yol alıyor. Bu sözde (nispeten) aydınlanmış halklar, toplumca bunca yıl dincilerin inançlarına (zırvalarına) saygılı oldukları için şu anda nasıl kandırıldıklarının farkında bile değiller. Seküler Hümanist Parti adıyla bir parti kurulsun. Her türlü desteği vermeye hazırım.
  23. Ateistlerin bir araya gelebilmesi için öncelikle haklarının yasalarca korunması gerekir. Yanlış bilmiyorsam mevcut yasalar inanç özgürlüğünü korusa da hiçbir dine inanmayan kişiler bu kapsama girmiyor. Bu konudaki bilgim güncel olmayabilir, o yüzden hatam varsa düzeltebilirsiniz. Hadi yasaları geçtik. İnsanlar iş hayatlarında, sosyal hayatlarında ateist olduklarını hiç çekinmeden söyleyebiliyorlar mı? Yoksa bunu birileri duyarsa başıma bir şey gelebilir endişesi için müslüman numarası mı yapıyor? Ben çalıştığım yerde bir kere bir adamın tehditleri karşısında "senden de korkmuyorum, abilerinden de korkmuyorum, allahından da korkmuyorum" dedim. Adam beni ateist görüntüsü altında saklanan kökten dinci olmakla suçlayıp şikayet etti. Ona da yeterince dindar olmadığı için baskı yapıyormuşum. Vay arkadaş...
  24. İncilden: Psalms 14:1-2 1 The fool says in his heart, "There is no God." They are corrupt, their deeds are vile; there is no one who does good. 2 The LORD looks down from heaven on the sons of men to see if there are any who understand, any who seek God. Mezmurlar 14:1-2 1 Akılsız içinden, “Tanrı yok!” der. İnsanlar bozuldu, iğrençlik aldı yürüdü, iyilik eden yok. 2 RAB göklerden bakar oldu insanlara, akıllı, Tanrı'yı arayan biri var mı diye. Dinler akıllı olanın tanrıyı araması gerektiğini, inanmayanların akılsız olduğunu söyler. Diğer bir deyişle, sorgulamak, doğruyu aramak akılsızlık, hiçbir delil aramadan inanmak ise akıllılık olarak gösterilir. Bunu iddia eden kişiler çoğunlukla diğer her türlü konuda bu tanımın tam tersini, yani asıl tanımı kullanırken, sadece söz konusu din olduğu zaman bu yaklaşımdan vazgeçerler. Özetle, dindar olacaksan, aklını bırakmadan akıllı olamazsın.
  25. Kardashev skalasında tip sıfır. Daha kendi gezegenimizdeki enerjiyi tamamen kontrol altında tutup kullanamıyoruz (tip-1). Ki bu başarılsa bile çok büyük bir gelişme olurdu. Soruya daha genel bir açıdan bakarsak, uygarlığımızın pek çok yönden henüz "çok genç" olduğu yorumunu yapabiliriz sanırım.
×
×
  • Create New...