-
İçerik sayısı
262 -
Kayıt tarihi
-
Son ziyareti
-
Kazandığı günler
3
İçerik türü
Profiller
Forums
Store
Makaleler
Everything posted by Mantılı
-
@kavak Kesinlikle. Bu başlıkta sanki kadınlara odaklandık biraz. En azından öyle bir algı var. Sanki sadece kadınları eleştiriyormuşuz gibi. Sanki onlar biraz daha farklı olsa hayat daha güzel olurmuş gibi. Aslında hayır, onların doğasını kabul ediyorum. Erkeklerin de. Yaptığımız aptalca şeyleri de görüyorum. Aynı zamanda her ikisini de eleştiriyorum. Genelleme yapmayı sevmem ama çoğunluk diye bir şey var. Bir grubun kendi içinde baskın özellikleri var. O grupta farklı olanlar da var. Bu gruptaki farklı olanlardansanız diğer gruptaki baskınlara, yani çoğunluğa hitap etmeniz de zor olur. Herkese göre bir insan vardır belki ama azınlıktaysan işin zor. Elde etmeye çalıştığın şeyi iyi bilmen lazım.
-
Abi beynimi yaktın...
-
Bunun altına imzamı atarım. Madem asgari ücreti arttıracak gücün bari hayatlarını bir nebze olsun kolaylaştır. Popülist pesomenk... Bu millet dinci mi seviyor, adı İmam olan biri gelsin. Öbürü ne kadar şaibeli ise bu da o kadar şaibeli. Zamanında Amerikan uşağı Saddam da namaz kılan görüntülerini paylaşırdı. Bu millet onu da gördü ama anlamadı.
-
Hiçbir şey yapmadan bekleyin demeye çalışmıyorum. Tanışma evresinde ilişkiyi ilerletmede adımları sakin ve dengeli atmak lazım demeye çalışıyorum. Kadın o ilişkiye istekli değilse zaten ne kadar bastırsak da işe yaramaz. Ama istekliyse ve erkekten bir hareket bekliyorsa da aşırı üstüne varmak doğru değil diye düşünüyorum. Ağırdan almak lazım. Gizemi korumak lazım. Erkeğe duyduğu ilgiyi merağı canlı tutmak lazım. Kaldı ki başka erkeklerle rekabet içinde olmak bana göre değil. Karşımdaki kişi sevgili/eş adayları kararsız kalacak bir insansa beni seçmesin zaten, istemem. Beni istediğinden emin olsun önce. Kadın peşinde koşmak hiç bana göre değil. Ha, birini beğenirim, görüşürüm, iyice tanımaya çalışırım ama bilirim ki kadınlar imzayı atana kadar gerçek kişiliklerini saklar. Makyaj gibidir o aylar. Bir de bilmiyorum hocam, bir erkek için hayatta daha önemli şeyler olmalı diye düşünmeye başladım artık. Bir insanın sağlam değer yargıları, prensipleri ve kendi hayatı için belli amaçları olmalı bence. O amaçların ne olduğu kişisine göre değişir elbette. Ama çok zengin olmak, yüksek mevkilere gelmek gibi amaçlardan bahsetmiyorum. Bunlar olsa olsa araç olur. Öleceğim gün dönüp baktığım zaman "hayatımın çoğunu bir kadının kaprislerini dindirme gayreti içinde geçirdim" demek istemiyorum. Bazı şeyler kafada dank etmeye başladı. Hayata bakış açım gün geçtikçe stoacılığa kaymaya başladı. Kadınlardan bir yanıt alma peşinde koşmazsak, prensiplerimizden ve kendimize olan saygımızdan vazgeçmezsek, fikirlerimizde kararlı olursak, karşı taraf bunu güçlü, maskülen bir erkek olarak görüp istek duymaya başlar. Özgüvenin temelini karşı tarafın validasyonuna, onaylamasına bırakmamak lazım. Kadınların ne istediğini umursamıyorum artık. Çünkü aslında ne istediklerini bilmiyorlar. Onu isterler, bunu isterler demek doğru değil. Sevilmek isteyen herkes önce bunu hak edecek. Sayılmak istiyorsa hak edecek. Okşanmak istiyorsa da. Kimse bana "sen bana bunları peşin peşin vereceksin, çünkü erkek olarak senin rolün bu" demesin. O çocuklarına baba adayı arıyorsa da erkek de düzgün bir anne adayı arıyor demek mümkün, genelleme yapmadan tabii. Günümüzde kibar erkekliğin ön planda olduğu ülkelerde 50 yaşından sonra aldatılan, terk edilen bir sürü erkekle karşılaşırsınız. Çalışırlar, kendilerini parçalarlar, ailesini geçindirmeye, çocuklarını yetiştirmeye uğraşırlar. Karşılığında kadın tarafı onları "daha heyecan verici" biriyle aldatır. Böyle bir tanıdığım var. Adam 20 yaşında evlendi. Şu anda 52 yaşında, 6 çocuğu var. Karısı bu yaştan sonra terk etti. Çocuklarını da babalarına düşman etti. Belki haklı bir sebebi vardı. Evet, adam fazla iyiydi, kadın ne isterse yapmaya çalışıyordu, kendi fikirlerinden vazgeçmişti, kendine saygısını ve gururunu bir kenara bırakmıştı. Sağlam, güçlü, maskülen olmaktan çıkmıştı. Sıkıcıydı artık. Adamın bütün geçim çabası karşı tarafta "sevmeme, saymama, okşamama" olarak algılanmıştı. Kadın suçludur demiyorum. Aksine adamdaydı hata. Bir kadına "tanrıça" muamelesi yaparsan "kul", "şöhret" muamelesi yaparsan da "hayran" olursun anca. Burada aksi bir durum, bir çelişki görmüyorum. Hayatta pek çok farklı tecrübe var. Olumlu veya olumsuz. Yukarıda bahsettiğin olayların yaşandığı bir gerçek. Kişilerin genel tutum ve yaklaşımının sonuçlarda büyük etkisi olur. Benim bahsettiğim tecrübeler de sabit ve farklı sonuçları oldu. Çevremdeki farklı insanların tutumları daha farklıydı, onlar daha da farklı sonuçlar elde etti. Her yöntem elbette her durumda işe yarar diye bir şey yok. Son olarak Carl Gustav Jung'un bir sözünü nakletmek istiyorum. "Hayat gerçekten de kırkından sonra başlar. O noktaya kadar olan her şey araştırma safhasıdır."
-
Bayrakların resimleri de olsa güzel olurdu 🙂
-
Hayvanların gırtlağındaki sinir yapısını biliyor musun? Rekürren larengeal sinir diye geçiyor. Bu sinirlerin izlediği yol özellikle zürafalarda çok ilginç bir hal alıyor. Hayvanın boynu uzadıkça sinir de uzuyor, yaklaşık 4-5 metre. Gırtlağı beyinle bağlamak için çok kısa bir yol izlemesi yeterli olmasına rağmen taa en aşağı kadar iniyor, kalbi geçiyor ve tekrar yukarı çıkıyor. Balıksan gayet mantıklı. İnsansan, eh, o kadar fark etmeyebilirsin ama yine saçma. Ben tasarlıyor olsam en kısa yoldan bağlamayı tercih ederdim. Mükemmel yaradılışmış... Peh... Testisleri penise bağlayan sperm kanalı için de benzer bir durum söz konusu. Ben olsam sperm kalanı epey kısa olurdu, testisler çıkışa epey yakın ne de olsa. Ama öyle değil. Sperm kanalı önce bir tur yukarı gidiyor, idrar kanalının (böbrekleri idrar torbasına bağlayan kanal) etrafından bir tur atıyor ve ondan sonra çıkışa bağlanıyor. Testisler vücudun içinde yani yukarıda olsaydı mantıklı olurdu. Mükemmel yaradılışmış... Peh... Peh... Peh... Kendi içlerindeki çelişkilerden bir tanesi de bu. Tespit etmesi çok da basit aslında. Bu adamları hadım etmek lazım aslında. Çoğalamasınlar. Masum çocukların beynini yıkamasınlar. Gerçi erkek hadım edilince beyne daha fazla kan gittiği için midir bilmiyorum ama kafaları kurnazlığa daha yatkın oluyor. En iyisi çocuk yapmayı ehliyete tabi tutmak.
-
Bu konuda Christopher Hitchens'ın kitabından bir alıntı yapıyorum. (Kitabın adı: God is not Great: How Religion Poisons Everything. ) "Varsayımsal bir soru soruyorum. Diyelim ki ben elli yedi yaşında bir erkek olarak bir erkek çocuğun penisini emiyorum. Sizden kendi öfkenizi ve tiksintinizi hayal etmenizi istiyorum. Ah, ama açıklamam tamamen hazır. Ben bir mohel'im: atanmış bir sünnetçi ve sünnet derisi sökücü. Otoritem, bana bir erkek çocuğun penisini elime almamı, sünnet derisini kesmemi ve penisini ağzıma alarak, sünnet derisini emerek ve kesilmiş kanadı tükürerek eylemi tamamlamamı emreden eski bir metinden geliyor. Bir ağız dolusu kan ve tükürükle. Bu uygulama, ya hijyenik olmayan doğası ya da rahatsız edici çağrışımları nedeniyle Yahudilerin çoğu tarafından terk edildi, ancak Kudüs'te İkinci Tapınağın yeniden inşa edilmesini ümit eden Hasidik kökten dinciler arasında hâlâ varlığını sürdürüyor. Onlara göre periah metsitsah'ın ilkel ayini, tanrıyla yapılan orijinal ve bozulamaz anlaşmanın bir parçasıdır. 2005 yılında New York City'de elli yedi yaşındaki bir mohel tarafından gerçekleştirilen ritüelin, birkaç küçük oğlan çocuğuna genital herpes bulaştırdığı ve bunlardan en az ikisinin ölümüne neden olduğu ortaya çıktı. Normal şartlarda bu açıklama, halk sağlığı departmanının uygulamayı yasaklamasına ve belediye başkanının da bunu kınamasına yol açmalıydı. Ancak modern dünyanın başkentinde, yirmi birinci yüzyılın ilk 10 yılında durum böyle değildi. Bunun yerine Belediye Başkanı Bloomberg, bu geleneğin tehlikesi konusunda uyarıda bulunan seçkin Yahudi doktorların raporlarını geçersiz saydı ve sağlık bürokrasisinde görevli personeline karar vermeyi ertelemesini söyledi. Önemli olanın, dinin özgürce uygulanmasının ihlal edilmediğinden emin olmak olduğunu söyledi."
-
Bu Mr Nice Guy sendromu çok ilginç. Çok da önemli bir konu bence. İnsan ilişkileri hayat kalitemizi etkileyen bir unsur. Daha önce özellikle bu konuya eğilen bir makale okumamıştım ama biraz daha araştırmayı düşünüyorum. Kadınlarla ilişkilerde asla yapılmaması gereken bazı şeyler var. (Tecrübeyle sabittir.) - Kadınları baş tacı yapmayın. Onlara taparcasına bağlılık ve sevgi göstermeyin. - Her dediğine katılmayın. Kendi fikirlerinizi açıkça belirtin ve gerekirse ölçülü bir şekilde tartışın. Her isteğini onaylamayın. - Saygısızlığı kabul etmeyin. Durum gerektiriyorsa medeni bir insan gibi uyarın ve bu tür davranışları kim olursa olsun kabul etmeyeceğinizi belli edin. - Genel presiplerinizi ve çizginizi net olarak gösterin. Kırmızı çizgilerinizi aşan hareketlerde uyarın. Israr ediyorsa onu bırakmaya her zaman hazır olun. - Sabırlı olun. Bekleyin. Hemen sevgili olmak için çabalamayın. Bırakın o istek karşı taraftan gelsin. - Onun için arkadaşlarınızı veya ailenizi satmayın. Arkadaşlarınızla olan ilişkileriniz de karşılıklı sevgi saygıya dayalıysa onlardan vazgeçmenizi istemeye hakkı olamaz. - Onun için hayattaki amaç ve hedeflerinizden vazgeçmeyin. - Kendinize güvenin. Aşırı özgüvenden bahsetmiyorum. Kendinizi iyi tanıyın. İyi ve kötü yanlarınızı bilin. Kendinizi sevin ve kötü yanlarınızı düzeltmeye gayret edin. Ona karşı asla zayıf görünmeyin. - Her an ulaşılabilir olmayın. Günümüzde herkes mesajlaşıyor. Mesajlarına hemen bakmayın, hemen cevaplamayın ve arka arkaya bir sürü mesaj atmayın. - Kendi kişisel değer yargılarınız konusunda sarsılmaz bir iradeniz olsun. (Umarım düzgün değer yargılarınız vardır tabii) Bu değerlerinizi ezdirmeyin. Ezmeye kalktığı anda ondan vazgeçeceğinizi, değerlerinizden vazgeçmeyeceğinizi bilsin. Bazı şeyleri tekrar etmiş olabilirim. Aklıma geldiği gibi yazdım. Bunların aksini yapmak onların gözünde sizin değerinizi düşürür. Sağlam olun, kapı gibi derler ya hani. Yoksa ilişkiniz, evliliğiniz ve hayatınız tam bir zindana döner. (Tekrar söylüyorum, tecrübeyle sabittir.) @Max Stirner Başlık için teşekkürler. Dökelim kurtlarımızı.
-
Bu başlık aklıma Jeong Dojeon adlı şahsiyeti getirdi. Biraz uzun yazıp konuyu başka bir yere bağlayacağım. Şimdiden kusura bakmayın. Jeong Dojeon. 14. yüzyılda Goryeo hanedanının devrilip Joseon hanedanının kurulmasına vesile olan Neo Konfüçyüsçü bir bilgin, politikacı, danışman ve düşünür. Uzun yıllar akıl hocalığını yaptığı Yi Bangwon tarafından, krallığı devralmasına engel teşkil ettiği gerekçesiyle öldürüldü. Jeong Dojeon, namıdiğer Sambong, Budizm karşıtıydı. Ülkenin krallar tarafından mutlak monarşi sistemi altında dinle yönetilmesine karşı çıkmıştı. Ona göre kral, devlet ve politika sadece halk için var olmalıydı. Kralın erdemli bir insan olması, halkını yetkili bir kurumun danışmanlığında adaletle yönetmesi gerektiğine inanıyordu. Eğitimin, adaletin, ordunun ve ekonominin devlet altında birleştirilmesi ve standart hale getirilmesi, devlet mevkilerinde yer alan insanların her şeyden önce liyakatli olması taraftarıydı. Öldürülme ve ardından gelen 300 yıl boyunca da hain damgası yeme nedenleri tam olarak da bunlardı. Daha anlatırım ama konudan çok uzaklaşmayalım. Halk hangi halk olursa olsun, istediği tek bir şey vardır. Adalet. Henüz kendi içimizde bile adaleti sağlayacak kadar olgunlaşmadık insanlık olarak. O yüzden pek çok kişi halen adaleti öbür dünyada arıyor. Din ve millet simsarları da böyle kazanıyor. Ben Türk, sen Rum, o Kürt. Ben sünni, sen alevi, o şii. Ben müslüman, sen hristiyan, o yahudi. Ayrıştırıcı etiketler bitmek bilmiyor. Liberal, demokrat, sosyalist, milliyetçi, cumhuriyetçi, kapitalist, sekülerist, hümanist, sağcı, solcu... Teist, ateist, deist, agnostik, nihilist, rasyonelist, materyalist, spritüelist... Darwinci, Sokratesçi, Konfüçyüsçü, Atatürkçü, Platoncu, Marxçı, Kantçı... Ben - Biz - Hepimiz: Ben demek yerine biz demeyi öğrendik ama ortada hala bir "diğerleri" var. İnsanlık olarak hepimiz, tabiri caizse aynı gemideyiz. Bunu öğrenmemize daha çok var gibi görünüyor. Hala 1500 yıl önceki Türk - Kore ilişkileri hakkında konuşuyoruz. Bu ve bunun gibi konuları öne sürerek kendi kimliğimizi bulmaya çalışıyoruz. Yanlış anlaşılmasın, konuşmayalım demiyorum. Belki bunlar ileride kim olduğumuzu, bu duruma nasıl geldiğimizi ve birlik olmamızın önemini daha iyi anlamamızı sağlar. Ayrıştırıcı etiketlerle fazla yol kat edemeyeceğimizi düşünüyorum sadece. Dünyayı tek bir yönetim altında birleştirmenin de mümkün olduğunu düşünmüyorum. En azından o yönetimin adil olacağını düşünmüyorum. Bazı insanlar büyük bir felaket olursa insanlar uyanır zannediyor ama insanlık zihnen hazır olmadığı müddetçe bu da mümkün değil. Küçük grupların çıkar çatışmalarına, Darwin'in sözünü ettiği doğadaki savaşa, kargaşaya geri döneriz. Böyle düşündükçe kendimi varsın yansın bu dünya derken buluyorum. Çünkü bu dünyada adilce yaşamak için önce bunu hak etmemiz gerekiyor.
-
Al birini vur ötekine. Bu adamların içinde bir tane bile düzgün karakterli insan yoktu ki. İnsanların korkularını, umutlarını ve çaresizliklerini inanç ve din kısvesi altında kullanıp krallıklarını ilan etmekti amaçları başından beri. Türkiye'deki islam anlayışını beğenmeyenler, islamı gerçek anlamıyla yaşamak isteyenler, gitsin arap ülkelerinde yaşasın diyorum hep.
-
Çok güzel bir başlık. Muhteşem bir kitap. Göz açmaya bire bir. Teşekkürler @alpinçayırı Fakat Salman Rushdie İran asıllı değil, Hint asıllıydı diye hatırlıyorum. Ruhullah Hümeyni bu kitabı yasaklatmıştı ve Salman Rushdie'nin öldürülmesi için fetva vermişti. Kitapçılar bombalanmış, pek çok suikast olayı yaşanmıştı. Japoncaya çeviren tercümanı öldürmüşlerdi. Daha sonra pek çok ülke, bunlara Venezüela ve Tayland gibi ülkeler de dahil, bu kitabı yasaklamıştı. Unutmamak lazım. Birileri size "bu konu hakkında kesinlikle konuşulmamalı" diyorsa, o konu hakkında mutlaka konuşulmalı demektir.
- 1 yanıt
-
- 1
-
-
Kadınları da sünnet ediyorlar diye biliyorum bazı toplumlarda. Aynı şekilde, zevk almalarını engellemek için.
-
Trump seçilirse ve Proje 2025'i uygulamaya koyarsa bir daha seçim de olmayabilir tabii. Onu da eklemek lazım.
-
Aslında ortada ilginç bir durum var. Biden resmen aday değildi zaten henüz. Mevcut başkan olduğu için ve ilk dönemini yeni bitirmiş olacağı için geleneksel olarak parti adayının o olması gerekiyordu. Parti içi ön elemeler yapılmadı. Demokrat parti henüz nihai adaylarının Biden olduğunu resmen açıklamamıştı. Dün Biden aday adaylığından çekildikten sonra yardımcısı Harris'i adaylık için desteklediğini belirtti. Ama kararı verecek olan yine parti. Onu seçmeyebilirler. Çıkaracakları aday çok önemli. Unutmayın, Harris hem siyahi hem de kadın. Ayrıca trans hakları konusundaki görüşleri de karşı taraftan oy kapma ihtimalini düşürüyor. Ayrıca başkan adayı yanında başkan yardımcısı adayı kim olacak, o da çok önemli. Demokrat seçmen tabanı Biden'ın İsrail ve Filistin politikası nedeniyle mevcut yönetime destek vermediğini aylardır söylüyordu. Sırf bu yüzden değil ama bunu da öne sürerek Biden'ı desteklemediğini açıkça dillendiriyordu. Son münazara olayı ve Biden'ın bir basın açıklaması da son nokta oldu. Not: Trump seçilse bile en fazla bir dönem daha başkanlık yapabilir. Yani 4 yıl.
-
Hizbullah'ın anlamı motamot "Allah'ın Partisi". Hüda da Allah demek zaten. Hüda+Par = Allah'ın Partisi Hür dava falan yalan. Dava hür olmaz, esaret altında da olmaz, dava davadır. Ama semantikte kaybolmayalım. Mesaj şu. Bizim bir davamız var, bizi ellemeyin. Türkiye'ye şeriat getirmek istiyorlar, şeriat getirme özgürlüklerine karışmamamızı istiyorlar. Allah'ın partisiymiş. Parti başkanı kim o zaman, Allah mı? Oy isterken "beyler, oylar Allah'a" demedikleri kaldı.
-
ABD Montrö'yü hükümsüz kılmadan Karadeniz'de üs kuramıyor. Romanya ve Bulgaristan üs kurulmasına talip. Yıllardır Karadenizde güvenlikle ilgili ciddi endişeleri olduğunu söylüyor. 30 yılı aşkın bir süredir, yeni değil. Türkiye Montrö'nün kendisinde sağladığı avantajları korumak için Karadeniz'de çeşitli güvenlik inisiyatifleri başlattı. Karadeniz Uyum Harekatı bunlardan biri. Bir ara da kıyıdaş ülkelerin katıldığı BlackSeaFor diye bir harekat vardı. Her şey iyi gidiyordu, ABD çomak soktu. O da bitti.
- 10 yanıt
-
- 1
-
-
Montrö mevcut boğazların kullanımına yönelik. Karadenize giriş için İstanbul boğazı. Orada tanımlanmamış bir kanal varsa anlaşma hükümleri dışında kalır ve istedikleri gibi kullanırlar.
- 10 yanıt
-
- 1
-
-
Kişinin doğduğu veya yaşadığı yere duyduğu, alışkanlık ile gelen ısınma duygusuna memleket sevgisi dersek, vatan sevgisi de bunun birkaç beden büyüğü. Mesela vatanımı seviyorum diyen çoğu kişi ülkedeki her yeri sevmez, hatta belki çoğu yeri hiç sevmez. Hatta insanını da sevmez. Ama kafasında Türkiye diye soyut bir kavram yaratır ve onu sever. Hah, işte vatan sevgisi o.
-
Kılıçdaroğlu, 2023 Seçimleri'nde Cumhurbaşkanı Adayı Olmamalıydı
Mantılı replied to alpinçayırı's konu in Politika
Benim derdim bununla işte. Vatandaş hakkına sahip çıkmıyor. Gücünün farkında değil. Kabullenmiş. Bu neye benziyor biliyor musunuz? Dinlerin adalet (!) arayışına. İnsan doğası gereği adalet arar. Kimse kötü muamele görmek istemez. Fakat dünyada adalet diye bir şey yoktur. Dinler bize ilahi bir adalet olduğunu söyler, bu hayatta değil belki ama bir sonraki hayatta adalet olacak diye dikte eder. İnsanları beklentiye sokar ve bu dünyada adalet aramaktan, daha doğrusu kendi adalet anlayışımızı belirleyip, yasalaştırıp uygulamaktan alıkoyar. Oysa biz dinsizler ve realistler dünyada kendiliğinden gelen bir adalet olmayacağını biliriz ve insanın adalet ihtiyacını karşılamak için sürekli düşünür ve yöntemler geliştiririz. Bu yöntemler dönemin etik değerlerine göre yeniden düzenlenir ve daha iyi hale getirilir. Kısacası halkın şu anki durumu dincilerin ve siyasetçilerin işine geliyor. Adalet aramayı bırakmış herkes. Başkasından bekliyor. Kimisi tanrıdan, kimisi cumhurbaşkanından, kimisi muhalefetten... Adaleti kimden bekliyorsan o sana adaletsizlik yapar, çünkü birinden adalet beklemek onun kölesi olmakla aynı şeydir. Adaleti başkasının eline bırakmak kaderini kabullenmek demektir. Biz daha halk olarak siyasetçilere adil davranmıyoruz. Hak etmeyenin görev süresini bitirmiyoruz. Tüm siyasetçilere net bir mesaj veriyoruz. "Hasbelkader seçilmeyi başarırsanız hoşumuza giden sözleri söyleyip başkalarını suçlayın, biz bir ömür domalmaya hazırız." Bunu gören siyasetçi ne yapsın? "Ben düzmezsem başkası düzecek" diyor. Haksız mı yani? Bizim millet düzülmek istiyor. Bütün siyasetçiler aynı şeylerin arkasına saklanıyor. Şehitler, bayrak, milli ve dini değerler, ahlak (?)... Bütün siyasetçiler tabanının kendinden vazgeçmemesi için (gerçek ve gerçek dışı) düşmanlara atıfta bulunuyor. Öbür partiler, dış mihraklar, Yunanlılar, AB, ABD... Bütün siyasetçiler halka yalan söylüyor. Bütün siyasetçiler kendi çıkarını ön planda tutuyor. Hiçbir siyasetçi halkı umursamıyor. Köle olmak isteyen bir halkı kim niye umursasın ki zaten? O yüzden diyorum ki "bırakın yapsınlar"! Bırakın daha da yozlaşsınlar. Halk da yoz, siyasetçinin ahlaklı olmasını beklemek saçma değil mi? Bunlar da bizim içimizden çıkan insanlar sonuçta. "Bırakın ne halt yerlerse yesinler!" Halkımızın kafasına dank edene kadar böyle yönetilmeyi hakediyoruz. "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın" diyen bir millet... (kötüler bildiğini okusun) "Yumurta kapıya dayanınca" diyen bir millet... (son ana kadar bir şey yapmayalım) "Kervan yolda düzülür" diyen bir millet... (adam gibi plan yapıp geleceğe yatırım yapmayalım) Hepsini hakediyor! -
Kılıçdaroğlu, 2023 Seçimleri'nde Cumhurbaşkanı Adayı Olmamalıydı
Mantılı replied to alpinçayırı's konu in Politika
Bu adamı partinin başına geçtiği günden beri sevmem. Ha, Baykal'ı sever miydim? Yoo, o ve onun gibileri de hiç sevmedim. Ama gidip oy verdik hep. Son seçimlerde de. Kazansa durumumuz bir anda düzelecek miydi? Hayır ama belki bu kadar kötü olmayacaktı. Kılıçdaroğlu yerine başka biri aday olsa kazanabilir miydi? Belki de. Ama İmamoğlu da hiç güven vermiyor bana. Nihayetinde, ev yanıyordu. Ev yanarken elde ne varsa onu kullanıp yangını söndürmeye çalışır insan. Adamı sevip sevmemek önemli değildi. Halkımız ise evi yakanları seçti yine. Bunu dindarların dindeki hataları görmelerine rağmen kabul etmeyip kaçak oynamalarına benzetiyorum. Ayeti gösterirsin adama, hatta gözüne sokarcasına. Ama yine de bir bahane bulmaya çalışır, orada o kastedilmiyor der, yanlış yorumluyorsun der. Kabul etmek istemez. Çünkü kabul ederse bunca zaman inandığı şeyin yanlış olduğunu kabullenmek zor gelir. Oy verenler de aynı şeyi yaptı. Şimdi de hak ettikleri gibi yönetiliyorlar. Belki de büyük felaketler yaşamadan vazgeçmeyecekler. Çok sevdikleri islamiyetin çilekeş yaşam tarzı ve cennet umutlarıyla, efendilerine kulluk ederek acı çekmeye devam etsinler. -
Hemen hemen %90'ını hatırlıyorum. Güzel derleme olmuş.
- 2 yanıt
-
- 1
-
-
@Max Stirner Futbol oyunlarında çok becerkisizdim. Fifada da, bunda da... İkişerli takımlı oynamak epey eğlenciydi ama.
-
Bu başlığın amacı eskiden oynadığımız bilgisayar veya konsol oyunlarından bahsedip biraz nostalji yaşamak. İlk aklıma gelenleri yazayım: Wolfenstein 3D Doom Quake Final Fantasy serisi SimCity serisi Süper Mario serisi Tetris Colin McRae Rally Warcraft 1 ve 2 CeeMee
-
SimCity 2000 oynardım zamanında. Sonra 3000 çıktı, gene güzeldi, sonra bir daha hiç bulaşmadım. Çok vakit alıyordu. Bu foruma genel bir oyun başlığı mı açsak naapsak...