alpinçayırı

Her fırsatta Ecevit'in dış politikadaki naif tutumunu utanmadan eleştiren AKP güruhunu şok edici gerçekler: Bülent Ecevit, 1978'deki Sovyet Rusya ziyaretinde normal karşılandı; Tayyip Erdoğan ise 2015'teki Rusya Federasyonu ziyaretinde kapıda bekletilerek köle gibi karşılandı. Üstelik; Bülent Ecevit, 1978'de dış politikada Sovyet Rusya ile iyi geçinirken Tayyip Erdoğan ise 2015'te Cumhurbaşkanlığının ilk yıllarında kendi bilgisi doğrultusunda dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu'nun Suriye'deki Rusya Federasyonu uçağını düşürmesine izin vermişti yani iki siyasetçinin amaçları arasında dağlar kadar fark var. Bu tipitipler, ne anlar bilgi birikiminden ve nezaketten? Zort, sadece boş tenekeler çok ses çıkarır. Zaten 2015'te Rus uçağı olayından sonra 2. Katerina heykelinin önünde diz çöken Osmanlı torunlarından ne beklersin ki? İlgili linkler: 1) https://krttv.com.tr/ecevitin-1978deki-moskova-ziyaretinin-goruntuleri-ortaya-cikti 2) https://mepanews.com/service/erdogan-putin-gorusmesine-2-katerina-detayi-34479h.htm

Bu fotoğraf, AKP iktidarının dış politikada Türkiye'yi nasıl rezil bir hale getirdiğinin en önemli kanıtlarından birisidir. Vladimir Putin ile görüşmeye giden Türk heyeti, rezil bir şekilde 2. Katerina heykelinin karşısında ve Vladimir Putin'in önünde titreye titreye diz çökmüştür. Bu sıkandal olay da 2015 Suriye'deki Rus uçağının düşürülmesinden sonra oldu. İşte, sarı muhalefet Davutoğlu Ahmet'in Tayyip abisiyle küsüşmeden önceki sıkandalları. Utanmadan Ecevit'e sırf ABD başkanıyla normal bir şekilde konuştu diye böğürenlere bak sen. Bülent Ecevit, Erdoğan'dan çok daha iyiydi. Diplomasi bilmeyen hödükler. İlgili link:

Sahte Osmanlıcı AKP'li tipitiplerin görmezden geldiği tarihi bir gerçektir. Sultan 2. Mahmud, 1826'da Batılılaşma hareketleri kapsamında Yeniçeri Ocağı kaldırılınca köklü bir gelenek olan Mehter Marşı'nı yasaklamıştır.. Aynı yasağı 2. Abdülhamid, "gayrimüslimler incinmesin" diye de yapmıştır. Ve yine, yakın dönemlerde 1914'te İsmail Enver Paşa'nın girişimleriyle Mehter Marşı, Tarihi Çevir Marşı gibi diğer marşlarla birlikte tekrardan bestelenmeye başlanmıştır. Cumhuriyet'in ilanından sonra da Mehter Marşı, bazı askeri törenlerde çalmaya başlamıştır yani Mustafa Kemal Atatürk ve Mustafa İsmet İnönü dönemlerinde Mehter'e asla yasaklama getirilmemiştir. Eğer burada suçlanacak birisi varsa İkinci Mahmut ve İkinci Abdülhamit gibi marjinal padişahlardır. İlgili linkler: 1) https://sakaryagazetesi.com.tr/mehteran 2) https://istanbulmehteran.com/mehter-takiminin-tarihi-71 3)

@Emre_1974tr Hadi lan oradan, yine her zamanki gibi kuyruklu yalanları peş peşe sıralayıp manipülasyon yapıyorsun. Tıpkı Meryemlerde ve Yeşularda olduğu gibi olduğu gibi Kur'an; Hamanları da birbirine karıştırmış yani bu iki kişi, farklı tarihlerde yaşamış aynı adlı iki farklı kişidir. Muho yine tarihi bir olayı alıntılarken yanlış aktarmış. Sözcüklere takla attırarak olmuyor bu işler... Kur'an'da o kadar çok çelişki var ki saymakla bitmez. Yeryüzünde ne söylendiyse insan söyledi ne yazıldıysa insan yazdı.

Sefer Tora(ספר תורה/sper tura); Yahudi kanunlarının yazılı olduğu ve genellikle ceylan derisinden yapılmış dini bir metin olup aslında ''Musa'nın ilk beş kitabı'' olarak da bilinen Tevrat'ın rulo şeklindeki halidir, 52 bölümden oluşur, metal ya da tahta rulolara sarılır, metalden yapılmış el şeklindeki Yad çubuğu ile birlikte özel dini günlerde belirli bir ritimle okunur ve sinagogun ehal bölümünde saklanır. Sefer Tora, Türkçe'de ''Tevrat Tomarı'' anlamına gelir. Sefer Tora, bu iş için sofer(katip) denilen özel eğitilmiş kişiler tarafından yazılır ve her Yahudi'nin evinde bir adet Sefer Tora olmak zorundadır. Tevrat'ın(Torah) Tesniye(Devarim) 31:19'daki ''ve şimdi kendim için bu ilahiyi yazıyorum.'' ayetinde yazdığı üzere buradaki ilahi sefer, Torah'ı temsil etmektedir. Sefer Tora, okunmaya başlanmadan önce Tesniye 4:44 Babı'ndaki ''ve İsrailoğulları'nın önüne Moşe'nin koyduğu kanun budur.'' ayeti okunmalıdır. İlgili linkler: 1) https://sevivon.com/index.php?option=com_content&view=article&id=11:sefer-tora&catid=79&Itemid=123 2) https://salom.com.tr/arsiv/haber/102258/bu-benim-sefer-toram 3) https://judaicaindex.org/lad/object/sefer-torah/ 4) https://kutsalkitap.org

Pek bilinmeyen bir tarihi gerçektir. Rusya İmparatorluğu'nun Kırım Savaşı sonrasında 1867'de Alaska eyaletini Amerika Birleşik Devletleri'ne İngiliz İmparatorluğu ile Osmanlı İmparatorluğu sattırmıştır. Tabi, o dönemde Çarlık Rusyası; Alaska'nın altında altın, elmas, petrol gibi değerli madenlerin olduğunu bilmeyerek Alaska'yı Amerika'ya sattı. İşin tuhaf tarafı, Sovyetler Birliği'nin var olduğu dönemlerde Alaska'yı ABD'den istememiş olmasıdır. Sonuçta Alaska'yı satan Çarlık yönetimiydi, SSCB değil. Hatta öyle ki Ruslar, gerek Sovyet döneminde gerek Rusya Federasyonu'nun olduğu günümüzde Alaska'nın ABD'ye satılmasını "büyük bir tarihi hata" olarak görürler. İlgili linkler: 1) https://medyagunlugu.com/alaska-osmanli-kurbani-2/ 2) https://indyturk.com/node/747018/türki̇yeden-sesler/abd-alaskayı-rusyadan-villa-fiyatına-aldı 3) https://yenicaggazetesi.com.tr/alaskanin-satisindan-rusya-ne-kaybetti-abd-ne-kazandi-osmanlinin-etkisi-neydi-332162h.htm 4)

İnsanlık tarihinin en eski dinlerinden birisi olan Mitra dininin Diyarbakır'daki merkezi, uluslararası camianın gündemine oturdu. Bilindiği üzere Hıristiyanlığın tüm ritüellerinin kaynağı Mitraizm'den gelir. ABD'den gelen uluslararası bir ekip; Zerzevan Kalesi'nde araştırma yapacaklarmış ve ardından, Morgan Freeman da bu konuda bir belgesel çekecekmiş. İlgili linkler: 1) https://arkeofili.com/diyarbakirdaki-gizemli-mithras-tapinagi-doc-dr-aytac-coskun-roportaji/ 2) https://arkitera.com/soylesi/zerzevan-kalesi-ve-mithras-tapinagi-uzerine-aytac-coskun-ile-soylesi/ 3) https://indyturk.com/node/151581/kültür/hristiyanlığın-rakip-gördüğü-mithras-dininin-diyarbakırdaki-tapınağının-hikayesi 4) https://sozcu.com.tr/illuminati-nin-dogdugu-tapinak-diyarbakir-mithras-ayinler-gizemini-koruyor-p83426

Yadsınamaz acı bir gerçektir. Başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere emperyalist Batılı devletler, zamanında Yeşil Kuşak Pırojesi'ni boşuna mı desteklediler? Türkiye'deki 12 Eylül 1980 Darbesi de bu işin tuzu biberi oldu.

@gun Elbette, ilgili ifadenin doğru hali senin dediğin gibi olmalı: Suyu ve aklı kıt olan yerden kork. 😃

@Martin Eden Ben, ilgili mesajımda çölün insanından korkması gerektiğini söyledim. Herkesçe bilindiği üzere bozkır, çölden daha sulak bir yerdir. Biz nonteistlerin karşı çıktığı şey, çöldeki Semitik-Bedevi kültürünün gericiliğidir. Yoksa Türk kültürü, bozkır kültürüdür ve dinamiktir. Çöller, jeolojik özelliklerine göre sıcak çöller ve soğuk çöller olmak üzere ikiye ayrılır ve Orta Doğu(Güneybatı Asya) Çölleri, sıcak çöllere girer. Bozkırda tarım yapabilirsin fakat çölde tarım yapamazsın. Aklın Gözü'nü sayan ve seven birisi olarak onun bazı fikirlerine asla katılmıyorum. Örneği de ilgili Tweet'idir. Ben bir Türkçü'yüm ve bunları iyi bilirim.

İye; Türk ve Altay mitolojisinde ''koruyucu ruh'' demek olup nesnelerin içinde var olan, olağanüstü doğasını aktaran gizli güçtür ve onun koruyucusudur. İye, ayrıca iyiliksever ruhlara verilen isimdir. Türk mitolojisinde pek çok doğa unsurunun özellikle de belirli bir anlamı ve değeri bulunanların mutlaka bir iyesi vardır: Dağ İyesi, Ağaç İyesi, Su İyesi gibi… Örneğin Bağ İyesi, üzüm bağını korur.

Bir fıkıh terimi olan tazir(تعزير/tazeer), şeriatta hadd ve kısas cezalarından sonra gelen bir ceza olup sözlükte ''bir din devletinde belirli suçlarda kadının(hakim/yargıç/judge) veya devlet yöneticisinin isteğine bağlı olarak verilen ceza'' demektir. Tazirde genellikle kırbaç cezası verilir. İşte Gerçek İslam... İlgili linkler: 1) https://islamansiklopedisi.org.tr/tazir 2)

En önemli hayat tecrübelerindendir. Suyu kıt olan yerin -özellikle de çölün- insanı; yobazdır, kalleştir ve korkaktır. En ufak bir çıkar uğruna yakın arkadaşını hatta ailesini dahi satar. İlgili link:

Fıkıh(القانون الكنسي/alqanun alkanasiu), İslam hukuku demektir yani bildiğimiz şeriattır. Fıkıhla uğraşan kişiye fakih denilir. Arapların eskimiş bedevi gelenekleri işte, modern Dünya'yla hiçbir alakası yok.

İcma(إجما/iijman), İslam'da alimlerin Kur'an'a ve sünnete uygun bir şekilde bir konuda fikir birliği yapmasıdır.

Lezginka dansı, bir Kafkasya dansı olup daha çok Çeçenistan'da oynanır. Lezginka dansı, yakın dönem Dünya tarihinde daha çok Şeyh Şamil ve Şamil Basayev ile özdeşleşmiştir. Lezginka Dansı'na adını veren Lezgiler, aslen Kafkasya'nın yerlilerinden olup Dağıstan'ın ve Azerbaycan'ın etkisiyle tıpkı Çeçenler gibi zaman içinde Türkleşmişlerdir. ilgili linkler: 1) 2)

Sadece Hud 2 olsa iyi, Kur'an'ın her ayetinde Muhammed konuşuyor zaten. Her şeyden önce, Kur'an'da Allah; sık sık kendi adına yemin etmektedir. Bu da akıl ve mantık işi değildir ve dinlerin insan uydurması olduğunun en somut göstergesidir.

Kapitalizm; öyle aşşşağılık bir şeydir ki yeri geldi mi bilimi parasıyla satın alır ve dini, cahil halklara dayatır. Bilim ise bir insanın hayatında tek gerçek yol göstericidir ve bugüne kadar sayısız kişinin emeğiyle oluşmuştur. Dünya'nın düz olduğunu savunan, düşünme organını kalp de sanar ve aşı karşıtlığı da yapar.

Dinlerin sorgulanamamasının sebebi bir kişinin küçüklükten beri getirdiği alışkanlıklardır ve birtakım siyasi sebeplerdir. Çünkü İslam ve ondan türemiş Müslim sözcükleri Arapça teslim anlamına gelir yani kişinin aklını kendisinden üst bir şeye teslim etmesidir. Teslimiyetçi birisi, aynı amanda nakilcidir. Bu durum, kısaca dogma sözcüğüyle ifade edilir yani ''doğruluğu sorgulanmadan hemen benimsenen bir şey''. Siyasette ise buna doktirin(öğreti) derler yani dinler, doğası gereği dogmatiktir. Emperyalizm; sorgulayan insanı sevmez çünkü bu durum, onun işine gelmez ve emperyalizme beyinsiz sadık köleler lazım.

Özellikle Sanayi Devrimi'nden sonra ses ve görüntü teknolojileri, he dönemde baya bir ilerlemiştir. İşte, geçmişten günümüze kadar olan ses ve görüntü kayıt teknolojilerinin adları şunlar olup özellikleri şunlardır: Plak: Tarihçesi 1880'li yıllara dayanan plak, ilkin ebonitten yapılıyordu fakat daha sonraları yapılması zor olduğu için pilastikten ve taştan yapılmaya başlandı. Pilak, aslında müzik sektöründeki ilk resmi ses kayıt aletidir ve gıramofonla birlikte çalışır. Pilağın, 33'lük ve 45'lik olmak üzere iki ana türü vardır. Pilakların popüler olduğu dönemlerde pilak şirketleri baya bir para kazanırdı. Oldukça eski bir teknoloji ürünü olan pilak; zaman içerisinde popülaritesini kaybetmiş ve yerini video kaset, kaset, walkman, CD, VCD, DVD ve Flash Disk gibi diğer teknolojik araçlara bırakmıştır. Video Kaset(Video Casette): Video kaset, genellikle videonun sesinin analog olarak dışarı verildiği bir kaset türü olup ilk kez 1951'de Amerika Birleşik Devletleri'nde icat edilmiştir. Video kaset, teype takılarak çalışır ve CD'nin ilk tipidir. Kaset(Casette): Kaset, içinde bir manyetik bandın bulunduğu analog ses kayıt aleti olup ilk kez 1963'te Hollanda'da Philips şirketi tarafından üretilmiştir. 1990'larda popüler olan kaset, teype veya kaset çalara takılarak çalışır. Walkman: Walkman, tarihte ilk defa 1979'da Japonya'da Sony şirketi tarafından üretilen taşınabilir teknolojik bir alet olup Soğuk Savaş'ın bitmesinin ardından küreselleşmenin getirdiği özgürleşme akımı aracılığıyla bütün Dünya'da yayılmıştır. 1990'larda Walkman, kasetlerle birlikte patlama yapmıştır. Walkman, içindeki ufak düzenekle birlikte çalışır. CD(Compact Disc)/CD-ROM(Compact Disc Read-Only Memory): CD, bir zamanların popüler ses kaydetme cihazı olup 1982 yılında icat edilmiştir. Yıllar içinde özellikle akıllı telefonun ve sosyal medyanın gelişimiyle birlikte CD günümüzde artık kullanılmamaktadır. Tıpkı bir zamanların gıramofonu gibi. İngilizce bir sözcük olan CD'nin Türkçe'deki karşılığı Yoğun Disk'tir.(YD) VCD(Video CD/Video Compact Disc): VCD, adı üstünde videoların oynatma işlevi gören teknolojik bir alet olup ilk kez 1986'da icat edilmiştir. VCD, DVD ile birlikte 1990'larda yaygınlaşmıştır. VCD, VCD Player ile birlikte çalışır. İngilizce bir sözcük olan VCD'nin Türkçe'deki karşılığı Video Yoğun Disk'tir.(VYD) DVD(Digital Versatile Disc): 1990'larda ortaya çıkmış bir teknoloji ürünü olan DVD, seslerin ve görüntülerin kaydedildiği bir alet olup CD'den sonra piyasaya çıkmıştır. DVD'nin ortaya çıkış amacı, VCD'den daha kaliteli bir hizmet geliştirmekti. DVD'ler, DVD Player denilen bir cihazla birlikte çalışırdı. DVD, zaman içinde yerini Harddisk'e bıraktı. İngilice bir sözcük olan DVD'nin Türkçe'deki karşılığı Çok Amaçlı Sayısal Disk'tir.(ÇASD) Flash Disk: Flash disk, içine çeşitli görsellerin ve ses kayıtlarının atılabildiği bir disk türü olup tarihte ilk kez 1996'da icat edilmiştir. Filaş diskin ortaya çıkmasıyla birlikte kasetin ve CD'nin pabucu dama atılmıştır çünkü filaş diskler, diğer ikisine nazaran daha fonksiyonlu ve küçük boyutludur.

Irk sınıflandırması, 19. Yüzyıl'da yapılmış bilimsel bir çalışma olup toplamda dört guruba sınıflandırılmıştır. Sırasıyla bu ırklar, şu şekildedir: Caucasoid(Europid), Mongoloid(Turanid), Negroid ve Australoid Caucasoid(Europid): Caucasoid, ırk sınıflandırmasında dört büyük ırktan birisi olup kısaca beyaz ırktır. Caucasoid ırk, Aryan halkların olduğu Avrupalı Caucasoid ve Semitik halkların olduğu Arap Caucasoid olmak üzere ikiye ayrılır. Caucasoid ırkın temel özellikleri şunlardır: kıllı bir vücut, pörtlek gözler, mezosefalik kafa yapısı Mongoloid(Turanid): Irk sınıflandırmasındaki dört büyük ırktan birisi olan Mongoloid, Asya kökenli sarı ırkı belirtir. Mongoloid ırkın en önemli özellikleri şunlardır: seyrek kıllı vücut, çekik gözler, brakisefal kafa yapısı Negroid: Negroid; ırk sınıflandırmasında Sahra Altı Afrika'da yaşayan zencilere bilim camiasında verilen addır, bildiğimiz siyah ırk yani. Nigga sözcüğü de buradan türemiştir. Negroid ırktan olanlar, sanata ve sipora daha yatkındır. Australoid: Australoid, adı üstünde Avustralya Kıtası'nda yaşayan Aborjinleri belirten bilimsel bir addır. Australoid ırkın özellikleri şunlardır: genelinin siyah, kıvırcık ve ipeksi saçları vardır, bazılarının ise düz saçları vardır. Çikolata renginde ten renkleri vardır ve irisleri siyah veya kahverengidir. Australoidlerin büyük ve devasa çeneleri vardır ancak diş dizilimi sıtandarttır. Australoidler, tıpkı Negroidler gibi siyah ırktandır fakat bazı yönleriyle birbirinden oldukça farklıdır.

Dindoşların zoruna giden yadsınamaz acı bir gerçektir. Taaa ilkokuldan beri ballandıra ballandıra anlatılan Bedir, Uhud ve Hendek Savaşları; aslında birer mahalle kavgasıdır. Dünya tarihinde nice büyük meydan savaşları oldu, Muho ile Mekkeli müşriklerin arasındaki kavgaları savaş mı sayılır? Örneğin Bedir Savaşı'nda Müslümanların ordusu, 313 piyade / süvari: 2 at ve 70 deveden oluşuyorken Kureyşli müşriklerin ordusu, 900 piyade / süvari: 100 at ve 170 deveden oluşuyordu. Müslüman tarafı 14 kayıp vermişken müşrik tarafı 70 kayıp vermişti. Bu mu önemli savaşlar? Peh peh peh. Arap masalları işte, ne bekliyorsun ki? İlgili linkler: 1) https://tr.wikipedia.org/wiki/Bedir_Muharebesi 2) https://tr.wikipedia.org/wiki/Uhud_Muharebesi 3) https://tr.wikipedia.org/wiki/Hendek_Muharebesi 4).https://blog.namazsitesi.com/muslumanlarin-3-buyuk-savasi-bedir-uhud-hendek.html

@Saturn Aynen öyle. İlgili ifadenin doğrusu şu şekilde olmalıdır: Din, yaygın bir akıl hastalığıdır ve en etkili dolandırıcılık yöntemidir. Çölde kafasına Güneş'i yiyen, köyün delisi misali ''ben peygamberim'' diye ortada geziyor. Bu konuda Din ve Mitoloji'nin kendi internet sitesinde şöyle bir yazısı var: https://dinvemitoloji.com/2019/05/peygamberler-neden-ortadogudan.html

@Valery Legasov Aynen öyle. Yukarıda dediğim gibi hiçbir sözde kutsal kitap, beynin düşünme organı olduğunu bilmez. Varsa yoksa kalp. Rönesans gibi yakın dönem Dünya tarihinde Antik Yunanlıların çalışmaları keşfedilmeseydi olmasaydı insanlık, hala daha kalple düşündüğünü zannedecekti. Sami ırkının şizofirenik masalları işte. Ernest Renan'ın dediği gibi ''Sami ırkından felsefi bir anlayış bekleyemeyiz. Sami felsefesi, Yunan felsefesinin ucuz bir taklididir.'' ya da ''İslam dogmatizmi içinde İran’ın özgür dehasının ne olduğunu anlamak için, belki de incelenecek en ilginç kişi Hayyam'dır.'' Kaynak: https://tr.wikiquote.org/wiki/Ernest_Renan Aslında İslam'ın Altın Çağı denilen tarihi dönem; ironik bir şekilde İslam'a rağmen ve Antik Yunan eserlerinin Arapça'ya çevrilmesiyle var olmuştur. Örneğin Gazali, İbn-i Sina'yı ve Farabi'yi kafir ilan etmiştir ve İslam filozofu olarak bilinen kişilerin o dönemlerde çok sert din eleştirileri vardır. Yani işin içinde Yunan akılcılığı var. Tarihte Yahudi-Yunan mücadelesi denilen şey, aslında nakilci Semitik-Ortadoğu Kültürü ile akılcı Batı-Aryan kültürü mücadelesidir.

@Valery Legasov Her şeyden önce Kur'an ve diğer sözde kutsal kitaplarda beyinden(dimağ/brain) düşünme organı olarak bahsedilmez, onun yerine sürekli kalpten(yürek/heart) bahsedilir. Ayrıca sözde kutsal kitaplarda bilim dünyasında ''ikinci beyin'' olarak bilinen bağırsaklardan da haberi yoktu. Kur'an'da beyin sözcüğü; 2-3 yerde geçse de düşünme organı anlamında değil, inanmayanlara 'beyinsiz' olarak hakaret tarzındadır. Kutsal kitaplara beyin sözcüğü ve beynin düşünme organı olarak işlevi; Yunanlılarla(Helen/Grek) birlikte geldi çünkü bilindiği üzere Antik Yunan, özgür düşüncenin geliştiği ilk uygarlıktı. Tarihte modern anlamda insan anatomisini detaylı çizen ilk kişi, Hipokrat'tır. Yani özetle; Kur'an, son derece hatalı bir kitaptır. İlgili linkler: 1) 2) 3)