Jump to content

aynar

Members
  • İçerik sayısı

    82
  • Kayıt tarihi

  • Son ziyareti

  • Kazandığı günler

    4

Everything posted by aynar

  1. Ülke kaynaklarının heba edilmiş olduğu kesin... AKP, bir menfaat çetesi gibi hareket etti ve sonunda hazinede para da kalmadı. Kayıp bir "128 milyar dolar"dan bahsediliyor. Merkez Bankası’nın kasasında döviz rezervi kalmadı hatta negatife geçti. Devletin elinde özelleştirilecek bir kurum da kalmadığı için iktidar çaresiz durumda. Eskiden yaptıkları özelleştirmelerden elde edilen milyarlarca dolar acaba nerelere harcandı? Kılıçdaroğlu'nun ülkenin rantını, kaymağını yemekle itham ettiği bir "Beşli Çete" var biliyorsunuz. Kılıçdaroğlu'nun "Beşli Çete" dediği şirketler şöyle: Cengiz Holding, Limak Holding, Kalyon Holding, Kolin Holding ve Makyol Holding Kamu ihaleleri çeşitli usüllerle sürekli bunlara peşkeş çekildi, hâlâ da çekiliyor... Yap-işlet-devret denen bir modelle hazine garantili ve müşteri garantili olarak ihaleler yapıldı ve Beşli Çete AKP tarafından zengin edildi... Anlaşmalar uzun vadeli yapıldığı için ülkenin geleceği de ipotek altına alındı... Ülkedeki televizyon ve gazetelerin de büyük kısmı bu Beşli Çetenin (veya diğer yandaş müteahhitlerin) kontrolünde olduğundan, sıradan vatandaşın olan bitenden doğru dürüst haberi olamıyor... Medya iktidar yanlısı bir hale geldiği için medyanın halk adına iktidara hesap sorabilme gibi bir özelliği de kalmadı Türkiye'de... Kılıçdaroğlu iktidara geldiklerinde Beşli Çeteye aktarılan kaynakların hesabını soracağını vaat ediyor... Beşli Çeteyle ilgili 2020'de yayınlanmış bir analiz: https://medyascope.tv/2020/12/14/kilicdaroglunun-besli-cete-dedigi-holdingler-cengiz-limak-kalyon-kolin-ve-makyolun-aldigi-kamu-ihaleleri/ "Kayıp 128 milyar dolar"la ilgili vikipedi sayfası: https://tr.wikipedia.org/wiki/128_milyar_dolar_tartışması
  2. Tayyip'in son seçimde aldığı % 52 oyun % 42'si kendisinin, % 10 kadarı da MHP'lilerden gelen oy idi... Ama artık ne kendisinin % 42 ne de MHP'nin % 10 oy toplayabilmesi kolay değil... 2018'den sonra ülkede fiyat istikrarı bozuldu, hayat pahalılığı başgösterdi ve geldiğimiz noktada ülkede halkın tek gündemi ekonomi oldu... Yani, Tayyip'in daha önce girdiği ve kazandığı bütün seçimlerden çok daha farklı bir durum, çok daha farklı bir atmosfer var bugün ortada... Tek gündemin bozuk ekonomi olduğu bir seçim yarışında, bir iktidarın % 50+1 gibi yüksek bir oy alması düşük bir ihtimal... Tayyip'in seçmeni, Tayyip'in mesela dış politikadaki tutumundan, "dik ve bağımsızlıkçı" yaklaşımından veya PKK ve Fetö gibi tehlikeli terör örgütleriyle kararlı-sert mücadelesinden çok memnun gözükmektedirler. Veya işte savunma sanayiinde ülkede ciddi atılım yapıldığına inanmaktadırlar. Tayyip'in yerli ve millilik vurgusundan veya "İHA-SİHA-kalekol yaptık", "yol-köprü-hastane-havalimanı yaptık" söyleminden de çok etkilenmektedirler... Tayyip'in elinde ciddi bir medya gücü de bulunmakta ve bu medyadaki yoğun propagandayla sanal bir gerçeklik yaratıp kendi seçmeninin algısını yönlendirebilmektedir. Fakat neticede "iktidar ekonominin yönetiminde başarısız oldu, belli bir zümreyi zengin ederken halkı fakirleştirdi" algısı da artık ülkeye hakim olduğu için ne söylerse söylesin belli bir miktar oy kaybını önleyememektedir Tayyip... (İlk kez oy kullanacak olan 6.4 milyon genç seçmeni de kendi safına çekmekte pek başarılı değildir bu arada) Tayyip'in seçmeninin bir kısmı tamamen dinsel (ideolojik) gerekçeyle oy veren bir seçmendir. Tahminimce, % 42'lik kitlesinin % 25 kadarı dinsel gerekçeyle kendisine koşulsuz bağlıdır. Bu % 25 oy, bir nevi garanti oydur ve kemikleşmiş bir tabandır... Bunlar AKP'yi "müslüman partisi", rakip partileri de "kâfir partisi" gibi algıladıkları için her koşulda ve kör fanatik biçimde AKP'yi desteklemektedirler... Şimdi bu % 25 kemik oyun üzerine en fazla % 10 oy koymayı başarsa bile AKP'nin toplam oyu % 35 eder... MHP'den de % 9-10 oy gelse bile hepsinin toplamı % 45 eder... Neticede Cumhur İttifakı'nın cumhurbaşkanlığı seçiminde maksimum alabileceği oy % 45 gözüküyor... Bu da, cumhurbaşkanlığı seçimini kaybetmeleri anlamına gelir... İkinci turda tüm muhalif partilerin seçmenlerinin sandıkta birleşeceğini varsayıyorum tabii... KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır, ilginç bir tespit yapıyor... "Artık iktidarla seçmeni arasında kalan tek motivasyon, dindarlık" diyor... Bence isabetli bir tespit... Çünkü hakikaten de "dindarlık motivasyonu" gibi bir bağ eğer hiç var olmasaydı, zaten AKP şu ekonomik buhranda % 10 oyu bile alamazdı herhalde... Dincilik maalesef ki hâlâ Türkiye'de seçmen davranışını etkileyen bir faktör olmaya devam ediyor ve maalesef ki din istismarı belli bir miktar "beleş" oy getirebiliyor partilere...
  3. Evet tabii, kişi başına düşen milli gelir rakamı ancak ve ancak "gelir dağılımında adalet" de bir yandan sağlanabilirse gerçek bir anlam ifade eder... Türkiye'de gelir dağılımında da gitgide bozulma görülüyor, iyiye doğru bir gidiş görülmüyor...
  4. "Somut" ekonomik vaatler neler olabilir? Ben ekonomi biliminden pek anlamam ama ülkede ekonominin hiç de iyiye doğru gitmediğini esas olarak şu 3 kritere bakarak tespit ediyorum: 1) Ülkenin Gayri safi Yurt içi Hasılası (GDP nominal) son 10 yıldır adeta yerinde sayıyor. 700 milyar dolar civarına takıldık kaldık... Üretimimiz artmıyor... Uzun süre dünyada bu alanda 17. sırada yer alırken nihayet 21. sıraya düştük... AKP 2002'de iktidara geldiğinde Türkiye'yi ilk 10 ülke içine sokacağını vaat etmişti. Bırakın ilk 10'a yükselmeyi, bir de 21. sıraya geriledik... (Aynı süreçte, Amerika Birleşik Devletleri 17 trilyon dolardan 23 trilyon dolara çıktı) 2) Kişi başına düşen milli gelirimiz, bir ara 12.000 dolar civarında iken ve artması umulurken, son 7 yıldır sürekli düşüş yaşadı ve 9.000 dolara kadar geriledi. (Ülke içindeki 10 milyon mülteci bu ortalamaya dahil değil üstelik)... Dünyada bu alanda şu anda 94. sıradayız... 3) Ve tabii ki enflasyonun fırlaması ve alım gücünün bariz şekilde düşmesi... Halkın en çok hissettiği ekonomik veri zaten budur... Enflasyon bir ara % 6 civarındayken şu anda resmi rakama göre % 48... Kaldı ki, gerçek enflasyonun (hissedilen enflasyonun) % 100'ün bile üzerinde olduğu söyleniyor... 2018'den beri tüm ürünlere gelen zam yağmuru duracak gibi görünmüyor... Muhalefet (Millet İttifakı), bu 3 konuyu somut rakamlarla seçim meydanlarında gündeme getirerek çok net ve açık vaatlerde bulunabilir. Mesela, 5 sene içinde hem GSYH'da hem kişi başına düşen milli gelirde hem de enflasyonda çok ciddi başarılar elde edeceğine söz verebilir. Çok ama çok net taahhütlerde bulunabilir. Halkı ikna edebilirse ve halka güven verebilirse de pekala oyunu arttırabilir... Dünyadaki ülkelerin GSYH ve kişi başına düşen milli gelirlerine dair linkler: https://en.wikipedia.org/wiki/List_of_countries_by_GDP_(nominal) https://en.wikipedia.org/wiki/List_of_countries_by_GDP_(nominal)_per_capita
  5. "Mavi gözlü adam mantığı" demişsiniz de... Deniz Baykal CHP'nin başındayken ağırlıklı olarak "laiklik" yani ideoloji üzerinden siyasi söylem geliştiriyordu. Ve bu söylem, siyaseten CHP'ye iyi sonuçlar getirmedi. Bunun farkına varan Kemal Kılıçdaroğlu, CHP'nin başına geçince söylem bazında laiklik üzerinden bir kutuplaşma yapma politikasını rafa kaldırdı. Hatta Tayyip kendisini tahrik etmesine rağmen onun tuzağına düşmüyor ve din-laiklik üzerinden bir siyasi çekişme içine düşmemeye bir hayli gayret gösteriyor Kılıçdaroğlu... CHP, elbette laikliğe ve Atatürk'e bağlı bir partidir ama bu iki konuyu siyasetin gündemine ve merkezine oturtup bir çekişme konusu yapmanın siyaseten yanlış bir tutum olduğu kanaatine vardı Kılıçdaroğlu bence... Türkiye'nin gerçek gündemi, son 3.5 yıldır ülkenin ekonomik durumudur. Gerçi demokrasi, laiklik, hukuk devleti, özgürlük gibi değerler de AKP tarafından son dönemde tarumar edilse de halkın çoğunluğu maalesef bu çağdaş değerlerin aşınmasını pek de umursamıyor. Halkın en çok umursadığı şey, ekonominin içinde bulunduğu tablodur! O yüzden Millet İttifakı, daha çok ekonomik vaadlerde bulunarak ve AKP'nin ekonomideki başarısızlığını gündemde tutarak gelecek seçimi kazanma yolunu tercih etmelidir.
  6. Türkiye'de yayınlanan siyasî anketler, çok sağlıklı veriler sunmuyor... Bir çok anket şirketi, ya baştan taraflı davranıyor ya sonuçlar üzerinde oynama yapıyor ya da 'örneklem"i (bilerek ya da bilmeyerek) yanlış seçtiği için sonuçta yanıltıcı sonuçlar açıklıyor. Fakat ilginç bir durum var... Son 1 yılda, taraflı ya da tarafsız istisnasız bütün anket şirketlerinin yayınladığı sonuçlar, Cumhur İttifakı'nın oy kaybettiğini gösteriyor... Hiçbir ama hiçbir ankette, AKP+MHP toplamı %50'yi bulmuyor... Son aylarda yayınlanan anketlerde, AKP+MHP toplamı % 40'ı ancak buluyor... Öyle ki, AKP'nin kendi yaptırdığı anketlerde bile AKP'nin oy kaybetmekte olduğu sonucu çıkıyor... AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Şen, kendi yaptırdıkları anket sonuçlarında son zamlar nedeniyle AK Parti'nin oy oranının 34-36 bandına düştüğünü söyledi: https://www.yurtgazetesi.com.tr/guncel/akpli-mustafa-sen-de-anket-sonuclarini-kabul-etti-oyumuz-dustu-h194768.html
  7. Yeni sistemde bence esas önemli olan, cumhurbaşkanlığı seçimidir. Yeni sistemde, % 49.9 bile oy alsanız cumhurbaşkanı olamıyorsunuz! Mutlaka ama mutlaka (ya ilk turda ya da ikinci turda) en az % 50 ve + bir kişinin oyunu almanız lazım... Cumhur İttifakı'nın adayı Tayyip, 2018 cumhurbaşkanlığı seçiminde % 52 oy almıştı... (Aynı gün yapılan parlamento seçiminde ise AKP % 42, MHP % 11 almıştı) Demek ki Tayyip, Türkiye genelinde % 3 oy kaybetmesi durumunda seçim filan kazanamaz! Başka deyişle, son seçimde Tayyip'e oy atmış kişilerden % 3'ü bile oyunun rengini değiştirirse, cumhurbaşkanlığı koltuğundan inmek zorunda... Durum bu kadar kritik ve bıçak sırtında yani... Tayyip'in bir sürü seçim kazandıktan ve özellikle de orduyu ve yargıyı ele geçirdikten sonra yarattığı "çok güçlü adam", "yenilmez adam" imajı, aslında pamuk ipliğine bağlı...
×
×
  • Create New...