Jump to content

Bu günlere nasıl geldik?


mantik

Recommended Posts

Türkiye'de bugünler de gelecekti demek.

 

80'li yıllardan beri bazı endişeler dile getirilirdi. Din dersinin zorunlu hale getirilmesi, İmam Hatip liselerinin sayısının ihtiyacın çok üzerinde arttırılması, solun kökünü kazıyacağım diye islami eğitime gaz verilmesi ile başladı herşey. "Kömünizmin ilacı dindir" dedi darbe lideri.

 

Ondan sonra yeşil sermaye oluştu. Al Baraka'lar, İhlas Holding'ler ve onların günümüzdeki benzerleri türedi. 90'lı yıllarda Bilim Araştırma Vakfı adıyla icraatlarına başlayan Adnan Oktar ve ekibi, dinci eğitimle zaten beyni yıkanmaya başlanmış 80'lerin gençliğini ABD tarzı "Yaratılışçılık" akımı ile tanıştırdı. 10-20 yıl gibi çok kısa bir süre içinde Türkiye, modern dünyada bilim sınıfına sokulmayan "Yaratılışçılık" akımının ABD'den sonra dünyada en güçlü olduğu ülke haline geldi, evrim teorisine inanmayanların sayısı muazzam boyutlara ulaştı.

 

O arada Fethullah'çılık adamakıllı güçlendi. Atatürkçü ve laiklerin bile bir bölümü onların okullarında ve dersanelerinde eğitim iyiymiş söylentisine uyup çocuklarını akın akın bu tarikatın etkisi altına soktular.

 

70'li yıllarda sosyalistlerle çarpışan ülkücülerin çocukları veya o zaman yaşça küçük olanları zaman içinde dincileşti, bir kısmı Fethullah'çıların kontrolü altına girmeye başladı. Zamanla Fethullah Gülen ülkedeki polis örgütünü kontrol eder duruma geldi.

 

Sonra AKP geldi. Bunlar ılımlı dendi, merkez sağ dendi. İşte Özal gibi birşey canım, ne olacak dendi.

 

AKP elde avuçtakileri satarak, yabancı sermayeye peşkeş çekerek, yapay bir "Güçlü Türkiye Ekonomisi" balonu yarattı. İnsanlarımız bunu yuttu, akın akın kendilerine oy vermeye başladı.

 

Ondan sonra AKP'nin ikinci dönemi geldi, bazı şeyler daha bir göze batmaya başladı o zaman artık.

 

Çünkü artık o dönemde Türkiye internet sitelerine sansür konusunda, gazetecilerin içeri atılması ve fikir hürriyeti konusunda dünya çapında göze batan ve bu konuda gerilemekte olduğu söylenmeye başlanan bir ülke haline geldi.

 

Son internet sansürü yasasında ise içeriği dini açıdan sakıncalı sitelerin kapatılmasına karar verme konusunda Diyanet İşlerine özel yetki verildi.

 

Zaten bu konuda internette polislik yapmayı kendine görev edinmiş Adnan Oktar ve ekibi ise boş durmuyordu ve önemli bölümü onların girişimiyle olmak üzere ülkede binlerce web sayfasına erişim engellendi. Zaman içinde sadece web sayfası engellemelerinin de ötesine geçmeye başladı bu uygulama, artık insanlar din aleyhtarı karikatür yapıyorlar diye, evrim teorisini savunan ve anlatan videoları yabancı dillerden çevirip youtube'a koyuyorlar diye, Ekşi Sözlük denen web sayfasında din aleyhtarı yorum yazıyorlar diye, ya da ateizm üzerine web sayfası yapıyorlar diye evlerinden alınıp karakola götürülmeye, ifadeleri alınmaya ve ceza kanununun maddelerinden yargılanmaya başlandı.

 

Daha içerikli hazırlanmaya çalışılan ve çocukları zararlı içerikten koruma maskesiyle internetteki Atatürkçü, laik ve şeriat mücadelesi veren tüm ortamları filtrelemeyi amaçlayan internet filtresi uygulaması tepki çekince biraz hafifletildi, standard pakette yapılması düşünülen sansürlerin önemli bölümünden vazgeçilmek zorunda kalındı.

 

Ama Evrim Olgusu gibi, Evrim Çalışkanları Grubunun bazı çalışmaları gibi pek çok bilimsel içerikli site filtreye takılmaktan kurtulamadı.

 

Artık önemli bölümü zaten evrim teorisi gibi bilimin temel yapıtaşlarından biri olan bir konuya inanmayan ve bu konuda son derece cahil olan yeni neslin bu konuyu bilimsel olarak anlatan ve savunan sitelerden öğrenmelerinin de önüne geçilmeye başlandı.

 

Meclisteki çokluğun verdiği güçle bu dönemde bir yasa değişikliği yoluyla yargı alanında da darbe yapıldı ve HSYK'dan başlamak üzere hukuk ve yargı da dincileştirildi.

 

Bir kez bu başarıldığında ise zaten sonraki adımlar açıktı, ki bunlar da artık son dönemde uygulanmaya başlandı.

 

Yargıyı ele geçirmiş, kendini yeterince güçlü konumda gören ve ABD'den de icazetini almış AKP hükümeti, bir sonraki proje olarak Ordu ile uğraşmaya başladı.

 

Ülkedeki laik rejimin baştan beri hem koruyucusu, hem de savunucusu olan TSK, Ergenekon diye, Balyoz diye sudan sebeplerle ve fasa fisolarla rahatsız edilmeye başlandı, üst düzey emekli askerlerin önemli bölümü tutuklandı, hapse atıldı.

 

Baktılar ki bunu yapabilyorlar ve korktukları kadar tepki çekmiyor, son dönemde gemi iyice azıya aldılar ve İlker Başbuğ'u bile tutukladılar ve CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu hakkında soruşturma açtılar.

 

Tüm bunlar, internet siteleri ve kitaplar gibi konularla başlayan "yargı sistemini rakipleri sindirmek için kullanma" uygulamasının daha geniş ve sofistike yeni varyasyonları olarak gerçekleştirildi.

 

Şimdi son dönemde dini olmayan bayramlara da el attılar ve onların da kökünü kazımaya başlıyorlar. Cumhuriyet Bayramı kutlamaları, Gençlik ve Spor Bayramı kutlamaları gibi uygulamaların geleceği tehlikede.

 

Bu gidişatı daha 10-20 yıl öncesinden gören ve bizleri uyaranlar vardı. Bu kişilere paranoyak gözüyle bakıldı. Şeriat tehlikesi deyince, Suudi Arabistan'daki gibi el kesmeli, çarşaflı ve kırbaçlı bir şeriattan bahsedildiği zannedildi ve bu endişenin yersiz olduğu söylendi. Halbuki paranoyaklık dedikleri ileri görüşlülüktü belki de. Çünkü Türkiye'de şeriat belki bu korkulduğu şekilde gelmez, ama bu tür rejimlerin ortak özelliği ve zaten kendilerini sakıncalı yapan kısım demokrasiyi hiçe saymalarıdır. İşte Türkiye şu anki haliyle ve yakın gelecek için yöneldiği istikametiyle, demokrasinin altını oyan teokratik bir diktatörlük halini almıştır. Mücadele edilmesi gereken budur.

 

Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllarında iki defa denenen çok partili rejime geçiş denemeleri isyanlarla sonuçlanmıştı, İnkılap Tarihi derslerinden hatırlayanlar bilecektir.

 

Geçmişi İttihat ve Terakki'nin Padişah ve o zamanki monarşi ile çekişmelerine dayanan ve Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca da sürekli çeşitli şekillerde tekrar eden çatışmanın günümüzde geldiği yer ve günümüzdeki şekli bu.

 

Bu ülkedeki iki eğilim ve aralarındaki çekişme biçim değiştirerek de olsa hep devam etti. Bunların biri İttihat ve Terakki ile başlayan, sonrası CHP ve Atatürk, sonra İsmet İnönü, vs ile devam eden ilerici, laik, batılı, bağımsızlık yanlısı, Atatürkçü eğilim, diğeri ise Padişahçılar ve onların devamı olan islamcı, doğulu, gelenekçi, mandacı kesim.

 

Bu iki kesim ve temsil ettikleri hala aynı. Zamanında çok partili rejime geçiş denemeleri Şeyh Sait isyanı gibi isyanlarla sekteye uğrarken, o zaman oluşan Nurculuktan kopmuş ve sonra kendi kimliğini bulmuş Fethullahçılık da günümüzdeki benzer oluşum. Ama bunlar daha bir akıllı, daha bir yavaş ve içten çalıştılar. Silahları ele alıp, din elden geliyor diye sokaklara dökülmek yerine onyıllar süren, hatta nesiller süren bir beyin yıkama politikasıyla sürdürdüler çalışmalarını.

 

O zaman İngiliz, Fransız, vs mandasını savunan o gelenekçi ve islamcı kesimin günümüzdeki temsilcileri şu anda Amerikan mandasını savunmayı bırakın düpedüz uygulamaya koymuş durumda.

 

Atatürk'ün kurduğu bu laik cumhuriyet tehlike altında arkadaşlar.

 

Bu rejimin geleneksel savunucusu TSK günümüzdeki değişen dünya ve koşullar altında artık bu koruma ve savunmayı yapamaz. Bu savunu artık Atatürk Türkiye'sinin laik gençlerine, bizlere düşüyor. Arkasını Ordu'nun bekçiliğine yaslayıp rahat ve boş durmuş bu kesim, örgütlenme çalışmalarında diğer kesimin çok gerisinde kalmıştır. Fethullahçılık ve AKP'nin örgütlenmeleri onyıllar öncesine dayanırken, bu kadar geniş bir ağ haline gelmiş bir Atatürkçü dernek veya örgütlenme mevcut değil günümüzde.

 

Son yıllarda yaşananlar bunun bedelidir bir bakıma. Biz bu rahata çok alıştık. Bunu savunmamız gerekebileceğini görmedik.

 

Halbuki Atatürk daha o zamanlar gençliğe hitabesinde bunları duyurmuş, bizi uyarmış ve "istikbalde dahi bizi bu hazineden mahrum etmek isteyecek dahili ve harici bedhahlarımız" olacağını söylemişti.

 

Zamanın Padişahçıları gibi, AKP de günümüzün dahili bedhahı konumunda. Harici bedhahlar ise hiç eksik olmadı zaten.

 

Bizler rahata fazla alıştık. Gözümüzün önünde yavaş yavaş, adım adım kurulan diktatörlüğe izin verdik.

 

Evet, AKP'nin günümüzdeki çabaları ve uygulamalarıyla Türkiye artık bir diktatörlük haline gelmiştir.

 

Ortadoğudaki tüm çevre ülkeleri diktatörlerinden kurtulmaya çalışırken, hatta kurtulmuşken, biz diktatörlüğe koşuyor gibiyiz.

 

Tek şansımız, çok yara almış da olsa, ülkede hala iyi kötü yürüyen bir demokrasi olmasıdır. AKP'nin anayasayı istediği gibi değiştirip, diktatörlüğü istedikleri gibi sağlamlaştırmalarına izin vermeyelim. Daha henüz yeni kuruluyorken, henüz sağlamlaşmamışken, başını ezelim bu diktatörlüğün.

 

Bunu ise demokratik yollardan yapalım. Atatürk ve arkadaşları çalışmalarına başladıklarında, halkın önemli bölümü Padişahı seviyordu ve ona bağlıydı. Şu anda da AKP'nin ülkedeki iki kişiden birinin oyunu alıyor olması buna benzer bir durum. Buna rağmen Atatürk ve arkadaşları o zaman durumun vehametini halka anlatıp yandaş toplayabildilerse, bizlerin bunu günümüzde çok daha kolay yapabilmemiz lazım.

 

Hem iletişim araçları gelişti, hem de ülke en azından yabancı askeri güçlerin işgali altında falan değil şu anda. O zaman yapılabileni, bizim bugün çok daha rahat yapabilmemiz lazım.

 

İşin zor kısmı, AKP'nin ülkeye yarar değil, zarar getirmekte olduğuna insanları ikna edebilmek. Bu konuda gösterilebilecek ve hiçkimsenin kolay kolay itiraz edemeyeceği en açık göstergeler ise ülkedeki demokrasinin ve fikir hürriyetinin kademe kademe nasıl erimekte olduğuna dair göstergelerdir. Bunların sayısı da bol, tartışmalı tarafları da yok.

 

Demokrasinin ve fikir hürriyetinin ne derece önemli olduğunu insanlara anlatmak suretiyle, belki sadece seçimde alacağı kömür, vs yüzünden AKP'ye oy verenlerin desteği alınabilir.

 

Bu konuda herkese, hepimize çok iş düşüyor.

 

Çevrenizdeki herkese bunları ve benzerlerini anlatın. Bu yazıyı çevrenizdekilerle paylaşarak buna başlayabilirsiniz.

Link to comment
Share on other sites

Ordu hakkındaki öngörülerin dışında, güzel tespitler. Türkiye'yi bu günlere getirenlerin başında sivil iktidarlar olduğu kadar Ordu'nun da rolü vardır. Ordu bu ülkede, dünyada olmadığı kadar sivil siyasi harekete müdahil olmuş, ağır aksak da olsa mevcut demokrasiyi askıya almış, darbelerle yönetime el koymuştur. Elbette ordunun bu işi tek başına yapmadığı söylenebilir. Hem içerideki kışkırtıcılar hem de dış ABD desteği ile sürekli demokrasiyi askıya almışlardır. Ordunun aklı başına yeni geldi savunması da tatmin edici değildir. Özünde ABD nin orta doğuda ve Türkiye'de yapmak istediklerini artık ordu marifetiyle değil de sivil iktidarlar aracılığı ile yapmak istemesindendir. Yani ABD at değiştirmiştir. Daha sadık sivil iktidarlar bulmuştur.

Bunlar; somut durumun somut tahlili açısından madalyonun bir yüzü. Diğer yüzü ise devrilecek iktidarın yerine ne konulacağıdır. Hele bir devirelim de gerisi sonra gelir yaklaşımı çok tehlikeli bir yaklaşımdır. Sivil darbe anlamına gelir. (kuzey afrika da olduğu gibi) Yerine ne koyacağını bilmezseniz, mevcut iktidarı devirirsiniz bekli, ama daha beteri gelir.

Madem bu devirme işinin demokratik yollarla olması gerektiğini söylüyorsunuz. O zaman mevcut partilerden program ve tüzüğünü benimsediğiniz bir siyasi partiyi de hedef göstermeniz. O parti etrafında örgütlenmeyi öğütlemeniz gerekir. Böyle bir parti yok ise kendiniz bir program ve tüzük hazırlayıp bir siyasi parti kurmanız gerekir.

Özetle. Kişiler etrafında örgütlenmeden ziyade, fikirler ve hedefler etrafında örgütlenmek gerekir.

Bu fikirler ne olmalıdır.

Ben istediklerimi yazayım.

Emperyalizme karşı Tam bağımsızlık, gerçek bir demokrasi, Düşünce ve örgütlenme özgürlüğü,

Ekonomik eşitlik, fırsat eşitliği, hukuk karşısında eşitlik. Emek sömürüsü olanaklarının ortadan kaldırıldığı, eşit işe eşit ücretin uygulandığı, anti kapitalist, herkese iş ve sosyal güvenlik, herkese sağlık gibi hedeflerin etrafında birleşmek ve bunları gerçekleştirecek bir siyasi partinin iktidara gelmesine çalışmak gerek.

Sevgiler.

Link to comment
Share on other sites

Sevgili mantık.

Başarı ihtimali açısından AKP ye tek alternatif. Kemal Kılıçtaroğlu başkanlığındaki CHP dir.

Elbette CHP saydığım niteliklerin çoğunu yerine getirmeyecek bir partidir. Çünkü sosyalist bir parti değildir.

Bunun dışında uzun vadede başarı kazanması muhtemel bir parti var. Şu anda kurulu Komünist Parti değil, ama 91 yıl önce kurulmuş Türkiye Komünist Partisinin yeniden kurulma çabaları mevcut. Yakında resmen kurulabilir. Ürün dergisi etrafında toplanan bir grup. Yani ben bu grubu daha güvenilir bulmaktayım.

 

Sevgiler.

Link to comment
Share on other sites

Şu an görünürde kelle koltukta çalışan tek parti var oda bdp ve özgür gündem çevresi

 

BDP'nin ne için çalıştığını görüyoruz elektro.

Kürt milliyetçisi ve Kürdistan'dan başka gözü hiçbir şeyi görmeyenleri halk ne yapsın?!!

Bize Kürt-Türk demeden tüm halkı kucaklayabilecek gerçekten demokrat bir parti ve lider lazım.

Link to comment
Share on other sites

pante kürt milliyetçiliği diye bir şey yok inan bana sadece ezilenlerin başkaldırısı var.

sen buna milliyetçilik diyorsun bari sen yapma bunu sen 17-18 yaşında ergen değilsin.

şu an 2012 kışında en çok üzerine gidilen politik hareket kürtlerin kanıyla ve canıyla gündemde tuttuğu

kürt özgürlük hareketi var.sen demokrat bir türkiyeli olarak şunu demelisin

onların ulusal mücadelesinde sonuna kadar yanındayız.çünkü türk halkının gerçekten demokratikleşmesi

kürt özgürlük hareketinin başarısından geçiyor.bizler varoş çocukları kürtlerin yanındayız onları destekliyoruz.

umarım tüm kürt halkı ulusal bilince ulaşır ve hak ettikleri özgür ülkede yaşar.

biz kardeşleri olarak hep yanındayız.birlik olmassak emperyalistlerle zor savaşırız.

Link to comment
Share on other sites

pante kürt milliyetçiliği diye bir şey yok inan bana sadece ezilenlerin başkaldırısı var.

sen buna milliyetçilik diyorsun bari sen yapma bunu sen 17-18 yaşında ergen değilsin.

şu an 2012 kışında en çok üzerine gidilen politik hareket kürtlerin kanıyla ve canıyla gündemde tuttuğu

kürt özgürlük hareketi var.sen demokrat bir türkiyeli olarak şunu demelisin

onların ulusal mücadelesinde sonuna kadar yanındayız.çünkü türk halkının gerçekten demokratikleşmesi

kürt özgürlük hareketinin başarısından geçiyor.bizler varoş çocukları kürtlerin yanındayız onları destekliyoruz.

umarım tüm kürt halkı ulusal bilince ulaşır ve hak ettikleri özgür ülkede yaşar.

biz kardeşleri olarak hep yanındayız.birlik olmassak emperyalistlerle zor savaşırız.

 

Kürtlerin ulusal mücadelesi ayrı konu, Türkiye'nin ve halkın genelinin sorunları ayrı konu elektro.

Ki ulusal mücadeleler milliyetçiliktir. Milliyetçiliğin olmadığı yerde ulusal mücadele olmaz.

BDP'nin ulusal mücadelesi, kimsenin karnını doyurmuyor.

Ne Van'da çadırlarda yaşayanların çilesine çare oluyor ne de Tokat'taki, Burdur'daki dar gelirlinin geçim çilesine.

Kimsenin bu zamanda ulusallıkmış, bağımsızlıkmış taktığı yok. Büyükşehirdeki Kürd'ünde yok, köydeki çiftçinin de.

Dolayısıyla Kürt sorunundan başka gündemi olmayan BDP'den halkın genelinin bir beklentisi yok.

Biliyorlar ki bunlar hep milliyetçi ayrılıkçı Kürtlere çalışacaklar.

Ee, kalkıp da kendi sorunları varken, hele kendi sorunlarıyla Kürtlerin sorunlarını aynı görüyorken ne diye kendi sorunlarına eğilmeyen bir partiyi desteklesin.

Kaldı ki, teröristleri destekliyor, vatanı-milleti bölmeye çalışıyor diye BDP'ye antipati duyuyor.

 

Senin nasıl ki Türkiye'nin laiklikten uzaklaşması, giderek gericileşmesi umrunda değilse ve önceliğin Kürt sorunuysa, herkesin de kendi önceliği var.

Ve 80-100 sene önceki ulusal mücadelelerin gerekliliği ile bugünküler çok farklı artık. O dönem kölelik vardı, o dönem hukuk yoktu, ayrımcılık vardı, ilkellik vardı, siyah-beyaz ayrımı vardı. Ama şimdi öyle değil ki?

Ben anadil sorunundan ve geri kalmışlıktan-feodaliteden başka bir sorun görmüyorum ve bunun için de etle-tırnak olmuş halkların bölünmesi gerekmiyor.

Buna rağmen ulusal kurtuluş mücadelesi verenleri desteklerim yeter ki emperyalistlerin maşası olmadan, bağımsız bir mücadele versinler ve teröre-uyuşturucuya girişmesinler.

Link to comment
Share on other sites

Kürtlerin ulusal mücadelesi ayrı konu, Türkiye'nin ve halkın genelinin sorunları ayrı konu elektro.

Ki ulusal mücadeleler milliyetçiliktir. Milliyetçiliğin olmadığı yerde ulusal mücadele olmaz.

BDP'nin ulusal mücadelesi, kimsenin karnını doyurmuyor.

Ne Van'da çadırlarda yaşayanların çilesine çare oluyor ne de Tokat'taki, Burdur'daki dar gelirlinin geçim çilesine.

Kimsenin bu zamanda ulusallıkmış, bağımsızlıkmış taktığı yok. Büyükşehirdeki Kürd'ünde yok, köydeki çiftçinin de.

Dolayısıyla Kürt sorunundan başka gündemi olmayan BDP'den halkın genelinin bir beklentisi yok.

Biliyorlar ki bunlar hep milliyetçi ayrılıkçı Kürtlere çalışacaklar.

Ee, kalkıp da kendi sorunları varken, hele kendi sorunlarıyla Kürtlerin sorunlarını aynı görüyorken ne diye kendi sorunlarına eğilmeyen bir partiyi desteklesin.

Kaldı ki, teröristleri destekliyor, vatanı-milleti bölmeye çalışıyor diye BDP'ye antipati duyuyor.

 

Senin nasıl ki Türkiye'nin laiklikten uzaklaşması, giderek gericileşmesi umrunda değilse ve önceliğin Kürt sorunuysa, herkesin de kendi önceliği var.

Ve 80-100 sene önceki ulusal mücadelelerin gerekliliği ile bugünküler çok farklı artık. O dönem kölelik vardı, o dönem hukuk yoktu, ayrımcılık vardı, ilkellik vardı, siyah-beyaz ayrımı vardı. Ama şimdi öyle değil ki?

Ben anadil sorunundan ve geri kalmışlıktan-feodaliteden başka bir sorun görmüyorum ve bunun için de etle-tırnak olmuş halkların bölünmesi gerekmiyor.

Buna rağmen ulusal kurtuluş mücadelesi verenleri desteklerim yeter ki emperyalistlerin maşası olmadan, bağımsız bir mücadele versinler ve teröre-uyuşturucuya girişmesinler.

 

 

panteidar

 

bdp politik örgütlenmesinin şu an 4 yada 5 bin elemanı içerde tutuklu,sanırım kck operasyonları hakkında bir fikrin yok

bu durum sana normal geliyorsa bdp'yi milliyetçilikle suçlaman gayet doğal.ülkemizdeki aydınların bu iki yüzlü tavrı beni yiyip bitiriyor.

gözümüzün önünde açık açık yapılan bir imha ve inkar operasyonu var ve biz hala bir birinin tekrarı yaklaşımları düşünce diye kendimize sunup duruyoruz.

karşı taraf yani egemenler dersine çok iyi çalışmış hiç açık kapı bırakmıyor.onların bu tavrı tarihsel ve bilinen tavırlar.

ama aydınım diye geçinen arkadaşlarımızın gerçeği böylesine çarpıtmaları yada göz önünde gerçekleşen büyük haksızlıklara

hep aynı bildik yanıtlarla cevap vermesi bıkkınlık ötesi tiksinti uyandırıyor artık.

 

açıkça içimden şunu söylemek geliyor bu size az bile .umarım fetocu amerikacı işbirlikçi kapitalist islamo faşist zihniyetler

tüm türkiyede iktidarı %100 ele geçirir.bizde böyle forum köşelerine ama öylede ama şöylede diye diye kendimizi avuturuz.

Link to comment
Share on other sites

panteidar

 

bdp politik örgütlenmesinin şu an 4 yada 5 bin elemanı içerde tutuklu,sanırım kck operasyonları hakkında bir fikrin yok

bu durum sana normal geliyorsa bdp'yi milliyetçilikle suçlaman gayet doğal.ülkemizdeki aydınların bu iki yüzlü tavrı beni yiyip bitiriyor.

gözümüzün önünde açık açık yapılan bir imha ve inkar operasyonu var ve biz hala bir birinin tekrarı yaklaşımları düşünce diye kendimize sunup duruyoruz.

karşı taraf yani egemenler dersine çok iyi çalışmış hiç açık kapı bırakmıyor.onların bu tavrı tarihsel ve bilinen tavırlar.

ama aydınım diye geçinen arkadaşlarımızın gerçeği böylesine çarpıtmaları yada göz önünde gerçekleşen büyük haksızlıklara

hep aynı bildik yanıtlarla cevap vermesi bıkkınlık ötesi tiksinti uyandırıyor artık.

 

açıkça içimden şunu söylemek geliyor bu size az bile .umarım fetocu amerikacı işbirlikçi kapitalist islamo faşist zihniyetler

tüm türkiyede iktidarı %100 ele geçirir.bizde böyle forum köşelerine ama öylede ama şöylede diye diye kendimizi avuturuz.

 

İçerde binlerce elemanının olması, bu hareketin milliyetçi niteliği olmadığını göstermez elektro.

Bu bir çarpıtma değil, sen milliyetçilik sözcüğünü kabullenemiyorsun.

Çünkü milliyetçilik denince aklın hemen MHP'ye, faşistlere gidiyor doğal olarak.

Ama bu yönde hareketlerin tanımı budur. İsterse hareketin öncüleri ve BDP sol bir parti olsun, farketmez. Milliyetçi değil ulusalcı dersin neticede.

 

Ben şu yaşanılanlara bakınca keşke 1923'lerde ayırsalardı sınırları diye düşünüyorum.

O zaman çok daha kolay olurdu. O zaman da içiçe yaşıyor olmaktan dolayı ayrılığın olanaksız olduğundan bahsedilmiş ama şimdi durum daha beter.

Yoksa artık çoğu kimse toprak-moprak olayında değil, aşırı milliyetçiler dışında kimsenin Güneydoğu elden gidecek diye düşündüğünü de sanmıyorum.

Düşünülen batıya yayılmış olan, büyükşehirlerdeki Kürtler. Bir ayrılık durumunda en büyük zararı Kürtler görecektir.

Örneğin Ahmet Altan'lar 8-10 sene önce "Kürtlerden kurtulursak daha çabuk gelişir, kalkınırız" diyorlardı. Yani, Kürtleri Türkiye için bir kambur olarak görüyorlardı. "Güneydoğu'dan gelir sağlanmıyor, tersine para akıtılıyor gözüyle bakıyor" birçoğu.

Senin gibi düşünenler ise sömürge gözüyle bakmakta. Neyini sömürüyorsa. Maddi olmayan bir sömürüden bahsedilebilir ancak. Dil gibi, kültür gibi.

Bunlar zaman içinde çözülecek konular.

Ama amaç illa Kürdistan kurmak olunca, olursa eğer bu milliyetçi duyguların eseri olacaktır ve sonucu da Kürtler için pek hayırlı olmayacaktır.

Link to comment
Share on other sites

panteidar

 

kürt politik hareketinin 2012 gerçekliği bdp ve temsil ettiği zihniyet aynı zamanda türkiye demokrasisininde bana göre reel durumudur

eninde sonunda ortalık mhp ve bdp zihniyetine kalacak.türkiyede emperyalist destekli faşizme en çok sırtını geleneksel türk sağı yaslamıştır.

bunu bilmeyene vede hala anlamamış olana ahmak derler.ben bir demokrat olarak bdp partisinin arkasındayım.

zaten seçimlerdede oyumu sırrı süreya öndere verdim adamın zihniyeti ortada

sayımızın artması lazım mücadele şart.

Link to comment
Share on other sites

  • 3 ay sonra...

panteidar

 

kürt politik hareketinin 2012 gerçekliği bdp ve temsil ettiği zihniyet aynı zamanda türkiye demokrasisininde bana göre reel durumudur

eninde sonunda ortalık mhp ve bdp zihniyetine kalacak.türkiyede emperyalist destekli faşizme en çok sırtını geleneksel türk sağı yaslamıştır.

bunu bilmeyene vede hala anlamamış olana ahmak derler.ben bir demokrat olarak bdp partisinin arkasındayım.

zaten seçimlerdede oyumu sırrı süreya öndere verdim adamın zihniyeti ortada

sayımızın artması lazım mücadele şart.

 

Mhp faşist ama bdp demokrat öyle mi?Hani şu ikide bir ortalığı teröre bulamakla tehdit eden teröristler ? Pkk'nın uzantısı olan terör örgütü partisi öyle mi? Mücadeleden de kastın araba yakıp bomba patlatmak sanırım!!!

Link to comment
Share on other sites

Create an account or sign in to comment

You need to be a member in order to leave a comment

Create an account

Sign up for a new account in our community. It's easy!

Register a new account

Giriş yap

Already have an account? Sign in here.

Sign In Now
×
×
  • Create New...