Jump to content

"Kendiliginden yaratilis" Zihniyeti


evrensel-insan

Recommended Posts

Ingilizlerin dunyaca unlu, fizik profosoru S.Hawking'in gecenlerde yapmis oldugu aciklamalari, hem bilim hem de felsefe alaninda yanki bulmustur.

 

Konuyu bilim yerine, felsefe basliginas acmamin sebebi, konunun tanri ile ilgisi olmasidir. Tanri konusu bilimin degil, felsefenin konusudur.

 

Tarihte donem donem ya bilim ya da felsefe dalindan bir karakterin cikarak, dile getirdigi soyleviye, bu insanoglunun iki alanini etkilemesi ilginctir.

 

Genelde bilimin ya da felsefenin soylevleri kendi dallari bunyesinde olur.

 

Birincisi, Hawking'in bu aciklamasinin AKILLI TASARIMCILIGA karsi bir soylem oldugu ve "tanri yok, evren kendi kendini YARATABILIR. Istenirse BILIM YASALARINA TANRI diyebilirsiniz" temelli aciklamalarinin bir kac onemi vardir.

 

Birincisi, aciklama, bilimsel bir icerikten ziyade, inancsal bir icerik tasimaktadir. Cunku Hawking; kisisel bir tanriya inanmadigini yine kisisel olarak aciklamistir, ama yukaridaki soylem, mantiksal olarak onun, BIR YARATICI ARADIGINI VE BUNU DA BILIMIN YASALARI ILE OZDESLESTIRDIGINI acikca ortaya koymaktadir.

 

Eger hatirlanirsa, bu baslikta onceki mesajlarimda, yaraticinin nasil akilli tasarimci,, planlayici, programciya "terfi ettigini" aciklamistim. Bu dindeki ve tanrisal zihniyetin INANC KANADINDAKI GELISMEYI, Hawking; AYNI TANRISAL ZIHNIYET ILE, BILIME TASIMISTIR.

 

Bir yerde akilli tasarimcilik cikisina, karsi ortaya konmus bir cikistir.

 

Hawking'in bu aciklamasi, diyalektik acidan cok onemlidir. Cunku madde kokenli ve tanri kokenli dusunceler, AYNI TANRISAL ZIHNIYETTEN, DOGAL ZIHNIYETTEN KAYNAKLANIR.

 

Akilli tasarimcilik, bilimi bir cesit karsisina alirken; Hawking, INANCA EL UZATARAK BILIM VE INANCI BIR MONIZM ALTINDA BIRLERSTIRMEYE YONELIK BIR SOYLEV DILE GETIRMISTIR.

 

Soyle dusunelim. Ortada bir sey varsa ve bu sey ortaya cikmissa; dogal zihn iyetin iki dusunce uretimi vardir. Birincisi, bu sey kendi kendine ortaya cikamaz, o yuzden bunu bir ortaya cikaran vardir. Bu da tanridir. Iste tum inancsal yanasimin kaynagi bu aciklamadir.

 

Simdi, ayni zihniyetin Hawking'in "acilim getirdigi" bilimsel kanadina, dusuncesin e bakalim. Ortada bir sey varsa, ve bu sey ortaya cikmissa, KENDI KENDINE ORTAYA CIKABILIR. Dolayisiyla, tanriya gerek yoktur ve evren kendi kendini YARATMISTIR.

 

Iste bu iki farkli gibi gozuken dusunce ayni dogal zihniyetin urunudur.

 

Ben, evrensel insan olarak; bir gucun yarattigi, ya da kendiliginden yaratilisi, ayni zihniyet altinda ve KENDILIGINDEN BELIRIS" olarak topluyorum.

 

Yani, sonucta bir sey ol deyip olmus olsa da, yani onu bir olduran varsa; ya da kendiliginden kendisini oldurmussa da, ortada bir kendiliginden beliris vardir.

 

Iste dogal zihniyetin, tanrisal, inancsal ve bilimsel siniri buraya kadardir. Burdan sonra dogal zihniyetin bir ufku yoktur.

 

Cunku ha bilimin, doganin yasalari tanri olmus, ha ol deyince olduran bir tanri varmis; bu ikisinin hem bilim ve bilimsellikle ilgisi yoktur. Hem de biri soyutun somutundan, digeri somutun soyutundan yola cikarak, ikisi de tanrilarini bulmuslardir.

 

Simdi gelelim, evrensel-insan zihniyetinin; insanoglu turu ve biri temelli aciklamasina.

 

Ortada, bir beliren var ise, bu belirenin belirlenisi ve belirtilisi vardir.

 

Epistemolojik olarak, kendi de dahil; belireni, belirleyen ve belirten tek tur ve biri, alternatifsiz olarak insanoglu turu ve biridir.

 

Yani, beyninde belireni, dusunce ile belirleyen ve ifade ile belirten, kendi de dahil; epistemolojik olarak alternatifsiz tek tur ve bir; insanoglu turu ve biridir.

 

Ustelik, insanoglu turu ve biri, belirenin, belirlenmesini ve belirtilmesini kendi turu ve biri adina, ait, icin, eliyle ve kendi monologuyla yapar. Yani, belirenin, ne belirlendigiden, ne de belirtildiginden bir haberi yoktur. Cunku BOYLE BIR YETISI YOKTUR.

 

Iste bu temelde, dogal zihniyet; ister bilimsel, ister inancsal olsun tanrisal zihniyetten, yaratilistan ve inancsalliktan kurtulamaz ve kendi dogal sinirlari icinde de kendini kurtaramaz.

 

Ister somut, madde ve varliktan yola cikip, kendiliginden yaratilis olarak, ister se, bunlari bir yaratan, tasarliyan vardir dan yola cikip, yaratan, tasarliyan olarak dusunce uretilsin, ikisinin ortak noktasi, YARATILIS VE BELIRIStir. Yani dogal zihniyetin ufku, belileyeni, belirleyisi ve belirteni, belirtisi icermez. Bu yuzden de hem bilimsel, hem inancsal insandisi bir guc arar, bu madde olur, doga olur, evren olur, ya da insanoglunun biliminin, dogasinin, evreninin, maddesinin yasalari, kurallari, kanunlari olur; ya da ortaya konamayan, bilinemeyen, gizemli, mistik v.s. zamasndan, mekandan muaf, evren ustu v.s. bir yaratici olur, akilli tasarimci, planlayici, programlayici olur v.s. farketmez. Cunku sonucta her iki koldan da ayni tanrisal, inancsal, bilimsel zihniyete, dogal zihniyete varilir.

 

Iste en azindan, dogal zihniyete ve onun her koldan dusuncesine, notr algi ve disaridan bakabilmek ve epistemolojik gerceklik olarak, dogal zihniyetin icinde yer almadan tum resmini sorunsal olarak ortaya koyabilmek icin, INSANSAL ZIHN IYET ve INSANOGLU TURU VE BIRI TEMELI GEREKLIDIR.

 

Ne yapayim, INSANOGLU TURU VE BIRININ, EPISTEMOLOJIKM OLARAK ALTERNATIFSIZ OLMASINI BEN ISTEMEDIM KI.

 

Insanoglu turu ve biri disinda, ciksin, baska bir soyutlama yetisi olan ortaya, rekabetini koysun. Bizde bu turun elemanlari ve birleri olarak degerlendirelim ve rakibimizi taniyalim. Ama, epistemolojik gerceklik olarak boyle bir durum soz konusu degil. Sirf bu nedenden bile, insandisi bir guc aramak ya da insandisi bir guce oznellik ve ozellik, ustelik kendi tur ve bir ozelligimizi vermek, abesle istigaldir.

 

Oyuzden, ne kendiliginden yaratilisin, ne de bir yaraticinin yaratisinin KENDILIGINDEN BELIRISI" Sadece BELIRENI, BELIRLEYEREK BELIRTIS.

 

Bu da epistemolojik olarak ve bizlerinde uyesi oldugu insanoglu turu ve birinin alternatifsizligi.

 

Oyuzden, ne bir yaratici, ne bir akilli tasarimci ne de "guclu olan ayakta kalir" ile baslayip, "gen bencildir" ile devam eden ve "tanri yok, evren kendi kendini yaratmistir ve isterseniz, bilimin yasalarina tanri diyebiliriz" ile guncellesen ve dogallik ve de bilimsellik kisvesi altindaki, bu emperyalist zihn iyetin, dogal zihniyet aciklamalarini ve de gelecek olanlarini, en azindan turumuz ve birimiz adina, sorgulayarak, irdeleyerek, uzerinde dusunce ureterek v.s. degerlendirelim. "bu aciklama bir bilim adamindan geldiyse, mutlaka dogrudur" gibi, teslimiyet guvencesi yanasim; bizleri hic bir zaman, kendi turu ve birimizin varliginin farkina varilmasina yonlendirmez.

 

evrensel-insan

  • Like 5
Link to comment
Share on other sites

S. Hawking'in yaptigi aciklama, aslinda anlam olarak yeni bir aciklama degildir. E. Kant'in, fenomen'e karsit olarak yaptigi neomena aciklamasi (thing in itself), bu konuyu gundeme getirmis, ve o tarihlerde, nesnenin oznel ozelligi, algi olarak yaratici olarak algilanmistir.

 

Hawking'in gundeme getirdigi icerik, anlam olarak, noumen'i yaraticidan alip, nesneye monte etmektir.

 

Iste bu Hawking' in aciklamasi, bir "yaratim" icerigi olarak;

 

Kim/ne yaratmistir? Sorusuna yeni bir karsitlik getirmistir. Yani, "yaratici yaratti" yerine, "sey kendiliginden yaratildi" icerigi eklenmistir.

 

Yani, TANRI SOYUT OZNELLIKTEN, SOMUT OZNELLIGE TASINMIS olmaktadir.

 

Bu aslinda diyalektik monizm tartismasinin da bir ayrimi durumuna gelmistir.

 

Idealistler "yaratici" oznelliginden, dem vururken;

Hawking'in aciklamasindan sonra, materyalistler, maddenin/nesnenin yaratici oldugunu soyleyeceklerdir.

 

Bu da aslinda, panenteizmin, tanri=evren iciceliginin dualizmini, yeni bir yaratilis tartismasi boyutunda, yaratici ve madde MONIZMine indirgeyecektir.

 

Daha oncei mesajlarimda da belirttigim gibi, bir dusunce yaraticisini ararsa bulmak zorundadir. Hawkihg'de aradigi yaraticisini, madde ile ozdeslestirmekle bulmustur.

 

Yaratilis konusunda son durak ise, henuz pek dini ve de bilim eliyle dile gelmeyen, INSANOGLUNUN KENDISINI YARATTIGI konusudur.

 

Iste, ozneli, nesneli tanrilastirmanin son duragi da, nesneyi ortaya koyan ve nesneye oznellik icerigi ve anlami veren insanoglunun kendisini tanrilastirmasidir.

 

Aslinda, bilince cikmayan, farkina varilmayan ve algilanamayan konu ise "insanoglunun neden bu yaratilis konusunda, hem bilim hem de inanc olarak israr etmesi ve illa bir yaratilis temelli yaratici aramasidir.

 

Iste dogal zihniyetin, dogal egosunun; insanoglu turu ve birini hala "ortaya cikarmamak, onemsememek, gale almamak" "inadi" ve insanoglu turu ve birini, baska bir guce teslim etme, mahkum etme, caresiz birakma v.s. bilincalti yonlendirimi aynen devam etmektedir.

 

Onemli olan bilimin, neden hala bu "oyuna geldigi/getirildigi" bilimin ve bilimselliginin onunun bir insandisi guc ile sinirlanmaya ve bunun da dogallik kisvesi altinda insanoglu turu ve birine empoze edilmeye calisildigidir.

 

Bu da bize emperyalist zihniyetin ve onun insanoglunu kendi bunyesinde her turlu ayristirarak, bundan nemalanmasinin amac oldugunun ve bu amac icin, bilim ve bilimselligi de alet etmesinin ve arac olarak kullanmasinin bir gostergesidir.

 

Soru sudur. Neden insanoglu, kendi disinda bir yaratici aramakta ve yaratilis uzerinde illa bir aciklama, ustelik bilim adi altinda bir aciklama yapma geregi duymaktadir?

 

Konu ne bilimin konusudur, ne de bilimseldir. Boyle oldugu halde, bu Hawking'in aciklamasinin anlam ve icerigi nedir?

 

Neden bir bilim adami, o kadar felsefe adami dururken, boyle bir aciklama yapmistir?

 

Bilim ve bilimselligi neden INANCSAL bir konuya alet edilmektedir?

 

Insanoglunun epistemolojik olarak tek soyutlama yetisi olan tur olmasi ve KAVRAM YARATICILIGI, YAPAY OLARAK AKILLI TASARIMCILIGI algilanmamakta diretilmektedir?

 

Soru neden bir insanoglu turu ve biri disi, yaratici arandigi, ustelik bunun neden bilimin yaptigidir?

 

Unutmayin, Hawking gibi, yaratici arayisinda olan yaratici kavramina kendince ateizm temelinde yok dese, bu kavrama karsi ciksa, inkar etse bile; zihniyetinde yaratici kavrami yer ettikce, dusunce uretecek ve kendince bu dusuncesine bir yaratici dayanagi bulacaktir.

 

Ama, yaratici arayanlara sunu sormak gerekir. Ne maddenin, ilki; ne de yaraticinin yaratan kisir dongusu cozulemez; ancak ve iste boyle, her ikisi monizm altinda odeslestirilir, yani maddenin kendi kendini yarattigi soylenir.

 

Ne diyelim, kim olursa ve ne duzeyde olursa olsun, yaratilis zihniyetini hala tasiyanlara ve bu zihniyet ile kendinden kanitli dusunce tatminine ulasanlara, BULDUKLARI YARATICILARI akil fikir versin.

 

Benim deginmek istedigim, bir bireyin dogal zihniyetin ve dogal egonun tanrisal zihniyetini tasimasi, onun; olumlu ya da olumsuz bu zihniyete bir dusunce eklemesini ve kendi tanrisal ihtiyac temelinde de, kendi egosunu tatmin edici bir tanrisallik ifade edecegini ortaya koymaktir.

 

Yalniz bunun bilimin taninmis bir karakterinden ve bilimin bilimselligi adina gelmesi, bize; hem emperyalist zihniyetin, ve onun tanrisal zihniyetinin dusunce ve ifade olarak guncelligini korudugunu, hem de bilim ve bilimselligin; felsefe ve inancsal temelinde hala bezenip, cikar amacli kullanildigini gosterir.

 

Sonucta amac; insanoglu turu ve birine, kendi birsel ve tursel varligini unutturmak ve bu tursel ve birsel varligin yasamini baska kaynaklara,m degerlere harcatmak.

 

Iste yukaridaki amac temelinde de yapilmak istenen budur. Yani, BILIM VE BILIMSELLIGI TANRIYA ADAMAK, DOLAYISIYLE, BILIM VE BILIMSELLIK ELIYLE INSANOGLU TURU VE BIRINI TANRIYA ADAMAK.

 

Bilim ve bilimselligin, dogallik kisvesinde "guclu olan kazanir, gen bencildir" ile baslayan sureci, epistemolojik olarak "bilimin yasalari tanridir" a donusmustur.

 

Yani, bilim bundan sonraki bilimsel calismasini, yani yeni bulus, gozlem, deney, inceleme v.s. calismasinin SOYUTLAMASI formulunu, teorisini, hipotezini, tezini, antitezini v.s. artik, TANRISINI INSANOGLU TURUNE VE BIRINE; SUREKLI SUREGELEN SUREC TEMELINDE YASALARIYLA, DAHA NET TANITACAKTIR.

 

Gorevi de, bundan sonra; surekli suregelen bir surec temelinde tanriyi ortaya cikarmak olacaktir.

 

Ne dediniz, insanoglu turu ve biri mi ne olacak?, cok acik; emperyalist zihniyet tanrisini oynar ve insanoglu turu ve birini;insandisi ve insanlikdisi, ideolojik inancsal dogru temelinde, dogrular arasi "benimki dogru" savasiminda, tartismasinda tutarken ve bunu uygulayan onculeri kendine kul ve onculerin dogrusuna cekme ye calistigi ve cekebildikleri kitleleride kendisine kole yaparken, ve bu kaostan, ayni "kan emici vampir" gibi beslenir ve nemalanirken, insanoglu turu ve biri varligi tabiki rafa kalkacak.

 

Iste onemli olan; ne duzeyde ve icerikte olursa olsun, insanoglu turunun, insansal zihniyet ve tursel selfi, bilinc ve farkindalik olarak one cikarmis ve cikaracak olan bireyleri; hem bilimin, inancla bezenmesine, hem de insan temelli yasam ve iliskilerin hic bir insandisi ve insanlik disi metafizik ve etik ideolojik inancsal dogru deger, tabu ve verilerine degismeyecegini, kendi turleri ve birlerinden baska da, bir guc olmadiginin algi, bilgi, birikim, bilinc ve farkindaligini dusunce ve davranis olarak dile getirmeye devam edecek.

 

Sonucta; konu bilim, felsefe, dil v.s. temelli hangi soyutlama olursa olsun, kisinin dogal zihniyeti ve dogal egosu ona, bilinc alti olarak, tanrisa zihniyete yonelik bir dusunce urettirecek ve ona tanri ile ilgili bir ego tatmini ifade ettirecektir.

 

evrensel-insan

Link to comment
Share on other sites

  • 1 sene sonra...

bir şey kendiliğinden nasıl olur...

 

sebeb sonuç ilişkisinin dışında mıdır yani...

 

sebebi kendinde olan bir iş bir oluş bir şey var mı...

 

bu olayın sebebi nedir...

 

onun sebebi yok o kendiliğinden öyle oluyor mu diyeceğiz...

 

bildiğimiz kadarıyla her şeyin bir sebebi var gibi görünüyor...

 

ama bu sebebler i sonuna kadar tekip ettiğimizde yine bir yerde tıkanıyor ve artık bizim için bilinemez oluyor...

 

işte o noktada kendiliğinde oldu deyiveriyoruz...

 

önceleri az çok bir kaç sebebini sıralayabilirken artık herhangi bir sebeb bulamadığımız göremediğimiz için o şey artık kendinden öyle oldu demeyi kurtuluş olarak görüyoruz...

 

her olayın erdındaki sebeb arayışımız sorgulamamız sürdükçe bu kendiliğinden oluşa ermemiz kaçınılmaz bir durum...

 

ama bıkmadan sormamız gerek...

 

bize her gösterilen sebebin ardındaki sebebi sormadan neden çekinelim...

 

bizi buraya kadar getiren bu sorgulamamız değil miydi...

 

öyleyse niçin biryerde duralım...

 

önceleri her şey kendiliğinden öyle oluyor sanıyorken ardındaki sebebleri öğrendikçe bizde benzer sebebleri olauşturarak baya ilginç buluşlar gerçekleştirdik...

 

niçin bu dursun...

 

foton neden bu hızda gider...

 

elektron niçin o ağırlıktadır ve niçin artı yükü çeker...

 

doğal seleksiyon niçin vardır...

 

doğa neden seçer...

 

sıcak neden yakıcıdır...

 

varlık neden vardır...

 

kendiliğinde öyle olan şeylere o özellik neden nasıl geçmiştir...

 

kendiliğinden öyle olmak ne kadar muhteşem bir özellik değil midir...

 

sebeb sonuca gerek duymaz mı kendiliğinden olan...

 

kendliğinden olan her şey tanrı mıdır...

 

yoksa sadece kendiliğinden olan bir tek şey vardır o da tanrıdır mıdır...

 

bütün öteki şeylere kendiliklerini veren tek bir şey midir tanrı...

 

ya varlıklar adedince tanrıdan ...

 

ya da bir kendiliğinden olan bir tek tanrıdan söz edebiliriz...

 

ya herşey bir şeydir...

 

yada bir şey herşey...

Link to comment
Share on other sites

bir şey kendiliğinden nasıl olur...

 

sebeb sonuç ilişkisinin dışında mıdır yani...

 

sebebi kendinde olan bir iş bir oluş bir şey var mı...

 

bu olayın sebebi nedir...

 

onun sebebi yok o kendiliğinden öyle oluyor mu diyeceğiz...

 

bildiğimiz kadarıyla her şeyin bir sebebi var gibi görünüyor...

 

ama bu sebebler i sonuna kadar tekip ettiğimizde yine bir yerde tıkanıyor ve artık bizim için bilinemez oluyor...

 

işte o noktada kendiliğinde oldu deyiveriyoruz...

 

önceleri az çok bir kaç sebebini sıralayabilirken artık herhangi bir sebeb bulamadığımız göremediğimiz için o şey artık kendinden öyle oldu demeyi kurtuluş olarak görüyoruz...

 

her olayın erdındaki sebeb arayışımız sorgulamamız sürdükçe bu kendiliğinden oluşa ermemiz kaçınılmaz bir durum...

 

ama bıkmadan sormamız gerek...

 

bize her gösterilen sebebin ardındaki sebebi sormadan neden çekinelim...

 

bizi buraya kadar getiren bu sorgulamamız değil miydi...

 

öyleyse niçin biryerde duralım...

 

önceleri her şey kendiliğinden öyle oluyor sanıyorken ardındaki sebebleri öğrendikçe bizde benzer sebebleri olauşturarak baya ilginç buluşlar gerçekleştirdik...

 

niçin bu dursun...

 

foton neden bu hızda gider...

 

elektron niçin o ağırlıktadır ve niçin artı yükü çeker...

 

doğal seleksiyon niçin vardır...

 

doğa neden seçer...

 

sıcak neden yakıcıdır...

 

varlık neden vardır...

 

kendiliğinde öyle olan şeylere o özellik neden nasıl geçmiştir...

 

kendiliğinden öyle olmak ne kadar muhteşem bir özellik değil midir...

 

sebeb sonuca gerek duymaz mı kendiliğinden olan...

 

kendliğinden olan her şey tanrı mıdır...

 

yoksa sadece kendiliğinden olan bir tek şey vardır o da tanrıdır mıdır...

 

bütün öteki şeylere kendiliklerini veren tek bir şey midir tanrı...

 

ya varlıklar adedince tanrıdan ...

 

ya da bir kendiliğinden olan bir tek tanrıdan söz edebiliriz...

 

ya herşey bir şeydir...

 

yada bir şey herşey...

 

Bilim, bilimsel olarak gozlemini dile getirir. Bu da bilimin bilimsel olarak varliktan, onun ne oldugundan, gercekliginden v.s. degil; onun gozleminden yola cikar. Yanitlarini da bu gozleme ya da teoriye dayandirir.

 

Gordugum kadariyla sorulan sorular ve aranan cevaplar bilimsel degil; inancsal ve ideolojiktir. Bilim ise bilimsel, bilgisel ve bilissel konulari ele alir.

 

Sonucta senin bu sorularin "iste o yuzden bir yaratan ve yaratici var" yanitina yonelir. Yalniz unutmamak gerekir ki, bu bir kisir dongudur ve ilklik oncelik sorunu vardir. Yani akli tatmin eden yaratici her ne ise onun da bir yaratani olmasi ve bu zincirin oncelik cikmazi.

Link to comment
Share on other sites

yaratanı kim yarattı...

 

o kendiliğinden mi var oldu...

 

eğer yaratan hiç olmadıysa bu varlık nasıl var oldu...

 

ilk varlık neydi...

 

ilk varlık nasıl var oldu...

 

ilk varlıktan önce ne vardı...

 

şimdiki varlıkların bir zaman sonra yok olduğunu gözlemliyoruz...

 

önce yoktular şimdi varlar biraz sonra da yok oluyorlar...

 

bu değişimin başlangıcı nasıldı...

 

ve bu başlangıçtan önce ne vardı...

 

her şey kendiliğinden mi oluyor...

 

yoksa bizim sebeb dediğimiz şeyler aslında bir sebeb değilde başkaca kendiliğinden olan şeyler mi...

 

yani sebebler aslında sebeb değil de sonuçtan önce onu gördüğümüz için ona sebeb demişiz midir acaba...

 

yani belki sebeb sonucu gerektiren bir şey değildir...

 

biz sebeb dediğimiz olaydan sonra hep sonuç dediğimiz olayı gözlemlediğimiz için onları böyle adlandırmışızdır...

 

yani şeyler aslında sebeb ve sonuçla birbirine bağlı değildir de her şey kendi kendine oluyordur...

 

bunu sanırım söylemiştim önce...

 

sebeb ve sonuç zincirinin kalktığı durumları incelemek gerekir...

 

görünür bilinir anlaşılabilir hiç bir sebeb olmadan olan bir olay nedir...

Link to comment
Share on other sites

yaratanı kim yarattı...

 

o kendiliğinden mi var oldu...

 

eğer yaratan hiç olmadıysa bu varlık nasıl var oldu...

 

ilk varlık neydi...

 

ilk varlık nasıl var oldu...

 

ilk varlıktan önce ne vardı...

 

şimdiki varlıkların bir zaman sonra yok olduğunu gözlemliyoruz...

 

önce yoktular şimdi varlar biraz sonra da yok oluyorlar...

 

bu değişimin başlangıcı nasıldı...

 

ve bu başlangıçtan önce ne vardı...

 

her şey kendiliğinden mi oluyor...

 

yoksa bizim sebeb dediğimiz şeyler aslında bir sebeb değilde başkaca kendiliğinden olan şeyler mi...

 

yani sebebler aslında sebeb değil de sonuçtan önce onu gördüğümüz için ona sebeb demişiz midir acaba...

 

yani belki sebeb sonucu gerektiren bir şey değildir...

 

biz sebeb dediğimiz olaydan sonra hep sonuç dediğimiz olayı gözlemlediğimiz için onları böyle adlandırmışızdır...

 

yani şeyler aslında sebeb ve sonuçla birbirine bağlı değildir de her şey kendi kendine oluyordur...

 

bunu sanırım söylemiştim önce...

 

sebeb ve sonuç zincirinin kalktığı durumları incelemek gerekir...

 

görünür bilinir anlaşılabilir hiç bir sebeb olmadan olan bir olay nedir...

 

Zamansal oncelik sorunu ve cikmazi olan her turlu akilciligin tek bir sebep-sonuc iliskisi vardir.

 

 

 

Sebep-Aklin kendine sordugu bir soruya, epistemoloji ustu, bilim disi ve bilimsellik disi, gozlem vermeyen ve yanlislanamayan yanit aramasi

 

Sonuc- Bu aradigi yanita bir cesit kendi aklini kendine dogruluyacak ve gerceklestirecek tatmin edici, bilincli/bilincsiz bir yanit vermesi.

 

Cikarim- Verilen yanit ne olursa olsun, onun; varliksal, inancsal, dogrusal ve ideolojik bir oncelik sorunu ve cikmazi olacagi ve aklin bunun bilinc ve farkinda olmadigi. Kisaca egosal tatmin.

 

Sorun- Bu sabitlenilen ve sahiplenilen dogrunun/gercegin kisiyi zamanla bilimsel, bilgisel ve bilissel olarak gerici, tutucu, cagdisi, muhafazakar ve bilincsiz bir sorgulanmaz icine sokacagi.

Link to comment
Share on other sites

Create an account or sign in to comment

You need to be a member in order to leave a comment

Create an account

Sign up for a new account in our community. It's easy!

Register a new account

Giriş yap

Already have an account? Sign in here.

Sign In Now
×
×
  • Create New...