Yalçın BAHADIR Konu tarihi: 18 Haziran Report Paylaş Konu tarihi: 18 Haziran Celal Şengör'den, Dan Brown'a, Neil De Grass'dan Turan Dursun'a bir çok saygın isimden duyduğumuz, okuduğumuz bu önermenin gerçeklik payı nedir? Bu iddiayı duyanların ne kadarı gerçekliğinden şüphe etmiştir? Neredeyse hiç biri. Çünkü söyleyenler o kadar saygın ki; insanlar sorgulama gereği bile hissetmediği için bu önerme neredeyse gerçek haline dönüştü. Gobbels diyor ki: "Yeterince büyük bir yalan söyler ve onu tekrar etmeye devam ederseniz, insanlar sonunda ona inanmaya başlayacaklardır." Peki Gazali ne diyor? El Munkiz Mined Delal adlı kitabından bir alıntı koyuyorum; "Riyâziyye: matematik, geometri ve astronomi ilmlerinden ibâretdir. Bunların hiçbirinin ne müsbet ne de menfî yönden, dînî mes’elelerle bir alâkası yokdur. Bunlar, aklî delîller ile isbât edilen şeylerdir. Anlaşılıp öğrenildikten sonra, inkâra yer kalmaz. Fekat bu ilmlerden iki mahzûrlu durum ortaya çıkmıştır. Birinci musîbet: bu ilmlerle uğraşan kimse, bunlarda gördüğü incelikleri ve delîlleri hayretle karşılar. Bu sebeble felsefecilere karşı takdîr hissi uyanır. Felsefecilerin bütün ilmleri açık ve kuvvetli delîle dayanmak bakımından bu ilmler gibidir zan eder. Sonra, felsefecilerin Allahü teâlâyı inkâr ettiklerini, küfrlerini, ma’neviyâta kıymet vermediklerini, sağdan soldan işitir ve sırf onları taklît etmek sebebiyle kâfir olur. Kendi kendine din hak bir şey olsaydı, matematik ilminde bu kadar ilm sâhibi olan büyük insanlarca ma’lûm olurdu, onlara gizli kalmazdı der. Onların inkârını işitince, dîni inkâr etmenin doğru olduğuna kanâ’at getirir. Başka hiçbir dayanağı olmadığı hâlde, sâdece böyle bir düşünce ile doğru yoldan çıkmış nice kimseler gördüm." O dönem Felsefe = Bilim demekti. Felsefeci ise bilim adamı. Felsefe 6 kısımda incelenirdi; 1- Riyaziye (Matematik, Geometri) 2- Mantık 4- Tabiiyye (Fizik, kimya, biyoloji, tıp, jeoloji vs..) 5- Siyasiyye 6- Ahlak Felsefeci ise bu dalların hepsi ike uğraşan kişi idi. Yani bir felsefeci aynı zamanda astronom, doktor, matematikçi ve filozoftur... Gazali'ye göre birinci musibet; felsefeciler matematik ve geometri gibi akli bilimlerde şüpheye yer bırakmayacak şekilde ortaya koydukları bilgiler avamda hayranlık uyandırabilir bu hayranlıklarından ötürü aynı filozofun metafizik alanındaki saçmalamalarını da doğru kabul edip küfre girebilir demek istiyor. Farabi ve İbn-i Sinayı tekfir etmesinin sebebi de metafizik alanında söyledikleridir. Oraya geleceğim, şimdi ikinci musibet ile devam edelim; "İkinci Musibet: islâm dîninde samîmî olan kimseler sebebiyle doğmuştur. Bunlar, felsefecilere âit bütün ilmleri red etmeyi dîne hizmet saydılar. Böylece, onların bütün ilmlerini red edip, câhil olduklarını iddi’â ettiler. Hattâ onların güneş ve ay tutulması ile alâkalı sözlerini kabûl etmediler. Bu iddi’âların dîne muhâlif olduğunu söylediler. Câhillere yakışan bu iddi’âları, güneşin ve ayın tutulmasını kesin delîllerle bilen kimse işitince, kendi delîlinde şüpheye düşmez. Fekat islâm dîninin kat’î delîlleri tanımadığını, câhillik üzerine kurulduğunu zan eder ve felsefeye karşı sevgisi artar. İslâmiyyetten yüz çevirir. Bu ilmleri red etmekle, islâmiyyete hizmet yaptıklarını zan edenlerin, din aleyhinde işledikleri cinâyet çok büyüktür. İslâmiyyette bu ilmler hakkında müsbet ve menfî bir şey bildirilmemiştir. Bu ilmlerde de dînî mes’elelere dokunacak bir şey yoktur. " Gazali aksine; din adına müspet ilimleri toptan batıl ilan eden din alimlerine fırça kaymıştır... Reddiye yaptığı filozoflar da Farabi ve İbn'i Sina'dır. İbo-i Sina'nın 10 ciltlik dev eseri ŞİFA yı baştan sona incelemiş ve 20 başlıkta reddiye yaptığı Filozofların Tutarsızlıkları adlı eseri kaleme almış. Bu 20 maddenin tamamı günümüzdeki anlamı ile metafizik konularıdır. Bu 20 maddeden 3 tanesi nedeni tekfir etmiş kaşan 17 si ise dinen sakıncasın olmayan bidatlar olarak kabul etmiştir. Peki nedir o 3 madde? 1- Cismen ahiret yoktur, manen gerçekleşecektir iddiası. 2- Evren kadimdir. (Yani sonsuzdan gelip, sonsuza gider) iddiası. 3- Tanrı iradesi ile yaratmaz, zorunlu olarak yaratır iddiası. (Aristo'nun tanrısı) Şimdiye kadar ben bilimi bitirdi denilebilecek bir şeye rastlamadım. Ama meşşai geleneğe (El-Kindi, Farabi, İbn-i Sina vs gibi Aristocular) yaptığı bir başka reddiye olan nedensellik ilkesine yaptığı itiraz. Gazaliye göre sebep, sebepli ve sonuç arasındaki ilişki zorunlu değildir. Bunun zorunlu olduğuna dair bir delil getiremezsiniz diyor. Elimizdeki tek veri gözlemlerimizdir... Bir şeyin milyonlarca kez başka bir şeyden sonra olmuş olması bundan sonra daima böyle olacağını zorunlu kılmaz demektedir ki bence haklı. Madde var iken yok edilemez, yok iken de var edilemez önermesine kanıtımız nedir? Aksini gözlemlememiş olmamızdan başka bir delilimiz yok. Gazali'den 600 yıl sonra Hume ve Bacon da aynı şeyleri söyleyecekler... Neden Gazali bilimi bitirdi de Hume ve Bacon bitiremedi o halde? diye bir soru geliyor insanın aklına. Hadi Gazali ile Bacon teistlerdi desek; Hume: "Dinler yakılıp yok edilmeli!" diyecek kadar ileri bir ateist idi. Velhasılı kelam Gazali bilimi bitirdi iddiası külliyen safsatadan ibarettir. Gazali okumuş hiç kimse böyle saçma bir iddiada bulunmaz. Bir art niyeti yoksa. 1 Link to comment Share on other sites More sharing options...
kavak Mesaj tarihi: 18 Haziran Report Paylaş Mesaj tarihi: 18 Haziran Bunu kim iddia etmişse, gidip ona/onlara sormak ve onunla/onlarla tartışmak gerek. Celal Şengör demişse onunla tartışmak daha verimli olacaktır. Yalan söyleme mevzusunu Goebbels´in dediği iddia edilse de, bunun somut bir kanıtı bulunduğunu zannetmiyorum veya ben bilmiyorum. Link to comment Share on other sites More sharing options...
gun Mesaj tarihi: Pazartesi saat 20:05 Report Paylaş Mesaj tarihi: Pazartesi saat 20:05 Ey oğul kitabına baktım. Alıntı Gramer, aruz, şiir, astronomi, belâğat, tıb, mantık, kelâm gibi ilimleri okumakla Allah'ü Teâlâ'nın rızası hilafına ömrünü tüketmekten başka ne kazandın. Ben İsâ (a.s. )'ya inen İncil'de gördüm. "Tabuta konduğu andan mezar başına gelinceye kadar Allah'ü Teâlâ ölüye kırk soru sorar. Birinci soru şudur: "— Ey kulum, insanların baktıkları yüzünü senelerce temizledin durdun. Fakat benim baktığım kalbini bir defa olsun temizlemedin." buyurur. Halbuki Allah'ü Teâlâ senin kalbine hergün bakar ve der ki: —— Benim nimetlerime gark olmuş iken, başkaları için çalışmaktasın. İyi bil ki, sen duymayan bir sagırsın." Rıza: Allah'ın bir kulun davranışlarından memnun olması, hoşnut olması anlamına gelir. Hilaf: Karşıtlık veya aykırılık anlamında kullanılır. İlim olarak din bilgilerine önem vermeyi öğütlemiş. Gramer aruz şiir astronomi tıb belagat mantık kelam vb şeyleri Allah'ın rızasına uymayan konular olarak görmüş. Kitaplarında bilim ile ilgili konularda göremedim. 1 Link to comment Share on other sites More sharing options...
Recommended Posts
Create an account or sign in to comment
You need to be a member in order to leave a comment
Create an account
Sign up for a new account in our community. It's easy!
Register a new accountGiriş yap
Already have an account? Sign in here.
Sign In Now