Jump to content

Kültürel Yozlaşma


mantik

Recommended Posts

Ben ABD'de yaşıyorum. Bugün yaşadığım kentteki büyük Barnes & Noble kitap mağazalarından birine gittim ve kitaplara şöyle bir göz atayım dedim.

 

Koca mağazada bilim kitapları bölümünü bulamayınca, orada çalışanlardan birini buldum ve bilim kitaplarının nerede olduğunu sordum.

 

Kendisini takip etmemi istedi ve beni kenarda köşede kalmış, az sayıda bilim kitabının bulunduğu bölüme götürdü.

 

Mağazada "bölme" adını vereceğim her bağımsız kısım, insan boyu yüksekliğinde, yaklaşık 1.5 metre eninde ve 5-6 raftan oluşuyordu, ve bilim kitapları bu "bölme"lerden sadece 2 tanesini kaplıyordu.

 

Fakat çalışan kişi beni bilim kitapları bölümüne götürürken, yemek tarifi kitaplarının bulunduğu bölümden de geçtik ve yemek kitaplarının en az 4-5 bölmelik bir kısmı kapladığını gördüm.

 

Görevliye, "Yemek tarifi kitaplarınız, bilim kitaplarınızdan daha çok" dedim. O da bana "İnsanlar malesef yemek tarifi kitaplarını tercih ediyor" diye cevap verdi.

 

Sonra kitap mağazasına dikkat ettim ve vampir ve aşk kitaplarının yemek kitaplarından da fazla yer kapladığını gördüm.

 

Hele din bölümü, vampirler ve aşk kitapları bölümünün bile 2-3 katıydı.

 

"New Age" kitapları bölümü bile, yemek tarifi kitaplarının yaklaşık iki katı büyüklüğündeydi.

 

"Self help", "Personal Finance" ve zengin olmanın sırlarını falan anlatan kitaplar ise rekor büyüklükte bir yer kaplıyordu.

 

Mağazada insanı gerçekten zihinsel olarak geliştirecek, birşeyler öğretecek kitapların sayısının ne kadar az olduğu gözüme çarptı orada birden.

 

Eskiden kitapçıların benim gözümde imajı, insanın kendini geliştireceği, bilgi yuvası yerler olmalarıydı. Lise ve üniversite yıllarımda, İstanbul'da Beyazıt'a gider, sahaflar çarşısında saatlerimi geçirirdim.

 

Orada pek çok kitap inceler, param varsa bazılarını satın alır ve eve gelerek büyük bir heyecanla okumaya başlardım.

 

O zaman da bazı şeylerden şikayetçiydim, örneğin sahaflar çarşısındaki onca kitabın ne kadar çoğunun dini kitap olduğunu görür ve üzülürdüm.

 

Ama felsefe, edebiyat, psikoloji, bilim, politika, vs gibi pek çok alanlarda da bolca kitaplar bulunurdu orada, dolayısıyla, yine de kitapçının imajı benim gözümde olumluydu.

 

En son Türkiye'ye gittiğimde, İstiklal Caddesinde Mephisto kitapçısının durumu da gözüme çarpmış, Türkiye'deki kitapçıların da ABD'dekilere benzemeye başladığını üzülerek görmüştüm.

 

Neler oluyor acaba?

 

Bu durum, kapitalizmin tüm kültürü esir alışının bir uzantısı mı, yoksa bilgisayar ve multimedya çağının, DVD'lerin, görsel ve işitsel materyalin yazılı materyallerin tabutuna çivi çakmasının bir sonucu mu?

 

Ya da ikisi birden mi?

 

Çünkü yazılı ve görsel materyallere bakıyorum, onlar da hep içi boş olan türden.

 

Yani multimedya kültürü bahanesi de tek başına meseleyi açıklamıyor.

 

Olay bence sosyalizmin zayıflamasından sonra, meydanı boş bulup atını dört nala süren kapitalizmin etkilerini uygarlığın her alanına yaymasıyla ilgili sanırım.

 

İnsanların beyinlerinin içinin boşaltılıp, sadece para harcamaya, tüketime ve zengin olma hayallerinin peşinde koşmaya teşvik edilmelerinin bir sonucu.

 

Bu gidişatı hiç beğenmiyorum ve sonunun nasıl olacağını çok merak ediyorum.

Link to comment
Share on other sites

Kisaca emperyalist zihniyet ve amerikan idealizmi, hem tanriya oynuyor, hem de dogallik kisvesi altinda; insanoglunu yonlendiren ve yonlenen temelli kalici bir ayrimciliga ve belirginlige dogru gidiyor.

 

Asil amac,ortacagin o karanlik donemine bu yondeki tek soz sahibi ve guc olarak geri donmek istemesi.

 

Bunun da gerceklesebilmesi icin, bati beyinlerinin, robotlasmasi, teknik ve sanal dunya ile vaktini gecirmesi ve verilen her turlu direktifiharfiyen yerine getirmesi.

 

Dogu da zaten beyin degil de, duygu one cikiyor. Bu temelde de amac, toplumlarin cemaatlestirilmesi, suru psikolojisi ve korku felsefesi temelinde birer emireri haline getirilmesi.

 

Bunun disinda,, toplumlar her turlu sorosun mikro ayrimciligi temelinde jkendi icinde biribirine dusurulmesi, terorun desteklenmesi ve bu temelde savasan her bir ayrimin desteklenip, sanki halk ve toplum da korunuyormus izlenimi verilmesi.

 

Bunun temelinde sanki insanlarin guvenligi icin her turlu kisi hareketinin takip altina alinmasi ve kontrol altinda tutulmasi.

 

Kisaca dusunen beyinler degil; dusunceye itaat eden beyinler yetistirmek.

 

Ben de Buyuk Britanya'da uzun yillardir yasiyorum ve egitime, ogretime devletin ve politikalarin verdigi "onem" in gitgide azaldigini ve her turlu bu konunun bilhassa ekonomik olarak zorlastirildigini goruyorum.

 

Gencler, daha genc yasta, devlete,ozel firmalara kredi kartlarina borclandiriliyorlar. Mesela, yuksek tahsil icin gereken parayi bir senede bulmak hemen hemen calisan bir aile icin imkansizlasiyor ve gencler borclandiriliyor.

 

Aslinda konu acilmisken, Buyuk Britanya'nin Londra bastaolmak uzere, cogu yerlesim yerlerinde son zamanlarda olan ve bir hafta kadar suren, anarsi icerikli, gencligin her turlu ortaligi savas alanina cevirme, yagmalama, yakip yikma eylemleri; bence batida neler oldugunun ya da olacaginin en guzel gostergesi.

 

Sen, ulkeni kendinden kilometrelerce uzaktaki ulkelere her turlu saldiri yaparken, ve bu ekonomik harcamayi toplumdan cikarmaya calisirken ve bunu mesru kilarken, hangi akila kulluk bu hareketlere karsi cikabilirsin?

 

Balik bastan kokuyor, bugun herkes en "basit/dusuk" akliyla, guc gosterisinin bir mesruluk oldugunu algiliyor.

 

Bu suna benziyor, baba gidip disarida, bir baska babaya saldiriyor, onun ailesine bomba yagdiriyor ve kendi cocugu aile icinde isyan edince de bunu onlemeye calisiyor. Cocuk demezmi ki "baba, ne kiziyorsun; bende senin yaptigini yapiyorum" diye.

 

Bu da bir seyi gosteriyorki, iki yuzlu emperyalist zihniyet siddetini sadece disariya degil, gerektiginde kendi ulkesine toplumuna da kullaniyor ve bunu hic gostermek istemiyor. Cunku bu algilanirsa, ikiyuzunun gercek olan canavar yuzu aciga cikacak.

 

Dolayisiyle, bu arada nihilizmin hicliliginin ve bilincsiz gelen bireyci akilciligin da yardimiyla, her bir cocuk potansiyel bir anarsist, ya da pasifist olarak yetisiyor.

 

Bu genel yonlenim, zaten kultur,etik v.s. farkini da ortadan kaldiriyor. Bunun boyle olmadigini gerektiginde hukumet kendi politik cikari amacinda bir fark catismasina tasima gibi bir hatayayoneliyor, ama; toplum ve farkli halklari bu politik oyuna gelmiyor. Yok olaylari zencilere yikmak isterken, beyazlarin olduguda goruluyor, muslumanlara yikmak isterken baska dini inanislarinda oldugu goruluyor.

 

Oyuzden maaslesef, icinde yasadigimiz gunumuz dunyasi, gucun, otoritenin, bireyci akilciligin v.s. temelli herkesi bir biriyle savastirma, her turlu kaosa davetiye cikarma gerektiginde her turlu insanlikdisi saldirma ve uygulama cagi.

 

Bir yuzyil onceki, egitim, ogretim, adalet, esitlik, hak, hukuk, ozgurluk, hosgoru, anlayis v.s. temelli toplumun her turlu farkli halklariyla birarada yasamasini saglayan degerler artik kalmadi.

 

Ne BM kaldi, ne insan haklari. Sadece guclu olan kendi otoritesi ve ideolojik/politik propagandasiyla yaptigi her turlu insanlikdisi uygulamayi, kendi ekonomik ve politik cikarinca mesru ve kanuni kilmaya calisiyor.

 

Bu bircesit orman kanunu, yani guclu olan hakli, mesru ve dogru oluyor. Taki o gucunu koruyana ve baska bir yere kaptirmayana kadar.

 

Bunca insanoglunun bilimsel, numenal yeti olarak, teknik olarak v.s. ilerlemisligineragmen ve insanlik adina daha bir gelisecegine ragmen; resmen bu gidisat ronesans onceki tarihin karanlik devridir.

 

Ben, bizden sonraki nesillerin daha bir zor sartlarda yasam surdurecegini dusunuyorum.

 

Bu aslinda bir kulturel degil; kendisine insan diyenin global yozlasmasi. Bu insanoglunun insanliginin tarihteki daha onceki donemlere nazaran, daha bir hizla geriye dogru gitmesi.

Link to comment
Share on other sites

Aslinda, belki de garip gelecek ama, ben bir birey olarak ve evrensel-insan zihniyeti tasiyan bir birey olarak, kulturel yozlasmaya, insan ve insanlik adina olumlu bakiyorum. Cunku toplum hic bir kulturel, etik (milli, dini v.s.) ayrima gitmeden, bir yerde emperyalist zihniyetin insanlikdisi politikasina, yine insanlikdisinda birleserek yanit veriyor. Bu da sorosun mikro ayrimcilik ideolojisinin gecersizligi anlamini tasiyor.

Yani, emperyalist zihniyet; kendi zihniyeti ile mucadele etmek zorunda kaliyor.

 

Bu da bilhassa bati emperyalist zihniyetini, kendi toplumlari adina ve kendi ulkelerindeki asayisi saglama adina dusunceye itiyor ve "benim gencim neden bunu banayapti?" diye dusunceye sevkediyor. Tabi bu arada cezasini da ve saldirisini da geri tutmuyor.

 

Eger insanin ve insanligin evrenselligi soz konusu ise, zaten kulturel yozlasma, bilhassa kendi kulturunde yasamayanlar icin kacinilmazdir. Kendi kulturunde yasayanlar icin, kendi kulturu hiclenmektedir. Zaten baska turlu kulturler arasi ortak bir uygulamaya gidilemez.

 

Oyuzden toplumlar kulturel farklarindan ne kadar arinir ve ne kadar ortak nokta da birlesirlerse, emperyalist zihniyetin soros ideoloisinin mikroayrimci "bol/yonet" siari islemez hale gelir.

 

Benim gibi, her turlu etik ve metafizik ideoloji ve inancsal yonlendirim ve yaptirimdan arinmis bir bireyin, bu bakis acisini algilamak belki de kulturel yonlendirim ve yaptirimlari korumak isteyenler adina ters gelecek ve algilanmayacaktir.

 

Ama onemli degil, dile getirdiklerim yeteri kadar algilanmiyor, zaten. Ama, her zaman sunu soyledim ve yine soyluyorum. Hersey beyinde ve onun numenal yetisinin gelistirilmesinde ve insanlastirilmasinda yatar. Bu evrensellesmenin belki insansallasmaya fazla bir yarari olmaz ama; en azindan emperyalist zihniyeti kendi silahiyla vurur.

 

Boylece emperyalist zihniyette, baskasina sundugu kendi toplumu temelinde kendi ilacini tatmis olur.

Link to comment
Share on other sites

Olay bence sosyalizmin zayıflamasından sonra, meydanı boş bulup atını dört nala süren kapitalizmin etkilerini uygarlığın her alanına yaymasıyla ilgili sanırım.

 

İnsanların beyinlerinin içinin boşaltılıp, sadece para harcamaya, tüketime ve zengin olma hayallerinin peşinde koşmaya teşvik edilmelerinin bir sonucu.

 

Bence de asıl faktör bu.

Bilgisayar ve internet, kitap okumaya büyük bir darbe vurdu ama dini kitaplar diğerlerinden çok daha fazla satılıyor ve okunuyorsa bunun nedeni meydanın kapitalistlere ve onların destek verdiği dincilere kalmış olmasındandır.

Türkiye'de 12 Eylül öncesinde sol ve bilimsel yayınlar diğerlerine fark atarken, 12 Eylül'den sonra palazlanan ve Doğu Bloğunun yıkılmasından sonra meydanı boş bulan dincilerin yayınları diğerlerini sildi süpürdü.

 

Ondan öncesinde öyle ki bazı kitapları okumamış olmak büyük eksiklik olarak görülürdü. Gençleri okumaya teşvik eden de buydu. Sahafların ve kitapçıların haricinde bir çok semtte açık kitap sergileri vardı ve 2. el kitap değişimiyle okuma imkanı daha kolaylaşmıştı. Şimdi hem bu tür teşviklerin olmaması hem de kitap fiyatlarının can yakıcı olması kitaba ilgiyi azalttı. 12 Eylül'ün yetiştirdiği kitap okumayan ya da boş kitaplar okuyan apolitik gençlikten sonra şimdi de kitap yerine bilgisayar oyunlarına zaman ayıran gençlik oluştu. Artık gençler arasında bazı kitapları okumamış olmak değil, bazı oyunları oynamamış olmak büyük eksiklik olarak görülüyor.

Link to comment
Share on other sites

Kulturel yozlasma konusunda dediklerinize katiliyorum. Su anda 'cool' olmak demek kurallara uymayan, etrafindakilere saygisiz davranan ama son moda kiyafetleri takip eden, i-pod'larla gezip, i-phone'larla textlesen ve pop kulturu disinda dunyadan bir haber olan demek. Okuyan, egitime onem verenler aptal yerine konuyor, bu yuzden yeni nesilin derdi bizim zamanimizda oldugu gibi amac universiteye gitmek, kitap okumak, kulturel aktivitelerde bulunmak, kendini yetistirmeye calismak gibi seyler degil. Biz arkadaslarla kim hangi kitabi okumus diye paylasimlarda bulunurduk, simdikiler ise tuketime yonelik hangi filmi izledin, hangi kiyafeti aldin diye paylasiyor... Evet bu bence de kapatalizmin bir dayatmasi...
Link to comment
Share on other sites

  • 13 sene sonra...
On 18.08.2011 at 07:27, mantik yazdı:

Mağazada insanı gerçekten zihinsel olarak geliştirecek, birşeyler öğretecek kitapların sayısının ne kadar az olduğu gözüme çarptı orada birden.

 

Eskiden kitapçıların benim gözümde imajı, insanın kendini geliştireceği, bilgi yuvası yerler olmalarıydı. Lise ve üniversite yıllarımda, İstanbul'da Beyazıt'a gider, sahaflar çarşısında saatlerimi geçirirdim.

Bir kere kitapçılık ticarettir. Kitapçıların amacı öğretmek değil çok kitap satmaktır.

İnsanlar ise masallara ve yalanlara çok kolay eğilirler. Dolayısıyla dini , romantik yada macera masal kitaplarının hacminin büyük olması normaldir.

İnsanlar zaten kötüdür. Onlara bilim öğretilmemelidir.  Zaten popülist bilimde yalandır. Bu nedenle çok dikkat çeker.

Link to comment
Share on other sites

Create an account or sign in to comment

You need to be a member in order to leave a comment

Create an account

Sign up for a new account in our community. It's easy!

Register a new account

Giriş yap

Already have an account? Sign in here.

Sign In Now
×
×
  • Create New...