Valery Legasov Konu tarihi: 10 Ocak Report Paylaş Konu tarihi: 10 Ocak Değerli dostlar, hepimiz biliyoruz ki, Muhammed ve onun takipçileri, Mekke'de Kureyşliler tarafından kabul edilmedikleri için 622 yılında Medine'ye kaçmak zorunda kalmışlardır. Medine'ye hicret ettikten bir süre sonra, Muhammed burada İlk İslam Devleti'ni, diğer adıyla Medine Devleti'ni kurmuştur. Biliyorsunuz, devletleri ayakta tutmak için para, yani ganimet, özellikle Orta Çağ'da önemli bir kaynak olmuştur. Muhammed, Medine'de kurmuş olduğu bu yeni devlet için para, yani ganimetlere ihtiyaç duymaktaydı. Hac Suresi 39 ile birlikte, Allah tarafından Muhammed'e cihada çıkma izni verilmiştir. Allah'dan onay gelince, Muhammed ve takipçileri, hem Kureyşlilere karşı güçlerini göstermek hem de Kureyşlilerin kervanlarına ve değerli eşyalarına el koymak, ganimet elde etmek amacıyla bir dizi sefer, baskın ve pusu düzenlemişlerdir. Bu baskınlardan en önemlisi ise Batn-ı Nahle Baskını'dır. Çünkü bu baskın, Müslümanların "Kur'an'da saldırı savaşı yoktur, yalnızca savunma savaşı vardır" iddialarını tam anlamıyla çürütmektedir. Bu konuda anlatacaklarım, Türkiye Diyanet Vakfı Ansiklopedisi'nde yer alan "Batn-ı Nahle Seri̇yyesi̇" sayfasında mevcuttur. Kaynak arayan Müslümanlar, bu sayfayı inceleyebilirler. Medine’ye hicretten sonra yeni bir devletin kurulması ve Kur’an-ı Kerim’de İslam düşmanlarıyla savaşa izin verilmesi (bk. el-Hac 22/39) üzerine Hz. Peygamber, mücadele ettiği Kureyşli müşriklere karşı kesin bir tavır sergiledi. Kureyş kervanlarının Medine çevresinden geçişini engellemeyi, baskınlar düzenleyerek onlara ekonomik baskı yapmayı ve can ve mallarına zarar vererek karşılık vermeyi kararlaştırdı. Bu amaçla, hicretten yedi ay sonra Suriye’den gelen Kureyş ticaret kervanlarına karşı çeşitli gazve ve seriyyeler düzenledi. Ancak Kureyşliler, kendi istihbaratları ve Medine’deki bazı münafıklarla Yahudilerden aldıkları haberler sayesinde bu baskınlardan kurtulmayı başardılar. Hicretten sonraki 7-16. aylarda, Hz. Peygamber’in hazırladığı dört gazve ve üç seriyyede ticaret kervanlarına baskın yapılamadığı gibi herhangi bir çatışma da yaşanmadı. Muhammed, Medine'de İslam Devleti'ni kurduktan sonra Allah'tan cihada çıkılması için izin alır. Muhammed ve takipçileri, Kureyşlilere ekonomik baskı uygulamak ve canlarına ile mallarına zarar vermek amacıyla Medine çevresinden geçen Kureyş kervanlarına karşı çeşitli pusu ve baskınlar düzenlemeye başlarlar. Ancak Kureyşliler, kendi istihbaratları ve Medine’deki bazı münafıklar ile Yahudilerden aldıkları haberler sayesinde bu baskınlardan kurtulmayı başarırlar. Ey Müslümanlar! Allah tarafından âlemlere rahmet olarak gönderildiği söylenen Muhammed, Kureyşlilerin kervanlarına pusu kuruyor, baskınlar düzenliyor ve onların mallarına ile canlarına zarar veriyor. Peygamber olarak kabul ettiğiniz Muhammed, kervan soygunculuğu yapıyor! Hz. Peygamber, hicretten on yedi ay sonra (Receb 2 / Ocak 624), Batn-ı Nahle Seriyyesi veya Abdullah b. Cahş Seriyyesi olarak da bilinen seriyyeyi düzenledi. Bu seriyyenin nereye ve hangi amaçla gönderileceği, çok gizli tutulmaya karar verildi ve bu sebeple bazı önlemler alındı. Halası Ümeyme'nin oğlu ve aynı zamanda süt kardeşi olan Abdullah b. Cahş el-Esedî'ye, bir akşam sabah namazına silahlarıyla birlikte gelmesini söyledi. Sabah namazının ardından, muhacirlerden yedi veya sekiz kişiyle bir araya geldiler. Hz. Peygamber, kâtibi Übey b. Kâ‘b’a bir mektup yazdırarak Abdullah’a verdi ve kendisini seriyye kumandanı olarak tayin ettiğini bildirdi. Abdullah’a, Medine'nin doğusundaki Necid yolunu takip ederek iki gece yol aldıktan sonra mektubu açmasını ve içindeki emri yerine getirmesini söyledi. Abdullah, iki gece sonra Batn-ı Melel’deki İbn Dümeyra kuyusuna varınca mektubu açtı ve arkadaşlarına okudu. Hz. Peygamber, mektubunda, Tâif ile Mekke arasında bulunan Batn-ı Nahle’ye kadar ilerlemelerini ve orada güneyden gelecek Kureyş kervanını gözetlemelerini emretmişti. Abdullah, Hz. Peygamber’in emrine uyarak, arkadaşlarını kendisiyle birlikte gelme konusunda serbest bıraktı. Seriyyede bulunanlar onunla birlikte gelmek istediklerini söylediler. Hepsi de muhacirlerden olan seriyye mensupları şunlardı: Ebû Huzeyfe b. Utbe, Âmir b. Rebîa, Vâkıd b. Abdullah, Ukkâşe b. Mihsan, Hâlid b. Bükeyr, Sa‘d b. Ebû Vakkās ve Utbe b. Gazvân. İbn Hişâm ile Taberî, sekizinci olarak Süheyl b. Beyzâ'nın adını zikrederler. Seriyye mensuplarının on iki veya on üç kişi olduğuna dair rivayetler de vardır. Kur'an'da "haram aylar" (el-Bakara 2/217, et-Tevbe 9/5) olarak adlandırılan dört ay bulunmaktadır: Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Recep. Bu aylar, Arapların pagan inancından gelen bir uygulamadır. Araplar bu aylarda savaşmaktan kaçınır, barış ve huzur içinde olmayı tercih ederlerdi ve bu aylara kutsallık atfederlerdi. Muhammed, takipçilerini toplar ve Receb ayında, yani haram ayların olduğu dönemde, adamlarını kervanlara baskın düzenleyip ganimet toplamak amacıyla Batn-ı Nahle'ye gönderir! Bu kısım oldukça önemlidir değerli dostlar! Tekrar vurgulamak gerekirse, haram ayların olduğu, kimsenin kimseye saldırmaması gereken bir zamanda Muhammed, adamlarını kervanlara baskın yapıp ganimet toplasın diye Batn-ı Nahle'ye gönderiyor! Ey Müslümanlar! Hani haram aylarda kimse kimseye saldırmazdı? Abdullah aldığı emir gereğince yolunu değiştirerek Mekke’nin güneyine Batn-ı Nahle’ye doğru ilerlemeye başladı. Burası Yemen-Tâif istikametinden gelenlerin Mekke’ye giderken uğradıkları son menzildi. Seriyyede iki kişiye bir deve düşüyordu. Sa‘d b. Ebû Vakkās ile Utbe b. Gazvân’ın nöbetleşe bindikleri deve kayboldu. Onlar iki gün boyunca deveyi ararken arkadaşlarından uzaklaştılar, bir daha da buluşamadılar. Batn-ı Nahle’ye varan Abdullah ve arkadaşları orada beklemeye başladılar. Receb ayının son günü İbnü’l-Hadramî’nin başkanlığında Tâif’ten dönmekte olan bir Kureyş kervanını farkettiler. Savaşın yasaklandığı haram ayların son gününde bulunmaları sebebiyle kervana hücum edip etmemekte tereddüt gösterdiler. Bir gün sonra ise kervanın Mekke haremine gireceğini ve yeni bir yasağın başlayacağını, dolayısıyla kervanın kurtulacağını düşündüler. Sonunda dört kişinin bulunduğu kervana saldırmaya karar verdiler. Kervanın yöneticisi Amr b. Hadramî’yi öldürüp Osman b. Abdullah b. Mugīre ile Hakem b. Keysân’ı esir aldılar ve kervana el koydular. Nevfel b. Abdullah ise kaçıp kurtuldu. Abdullah b. Cahş ele geçirilen ganimeti beşe bölerek beşte birini Hz. Peygamber için ayırdı; geri kalanı kendi aralarında bölüştüler. Ganimetlerin taksimini bildiren âyetin (el-Enfâl 8/41) henüz nâzil olmamasına rağmen Abdullah’ın bu taksimi ilâhî emre uygun düştü. Muhammed'in adamları Batn-ı Nahle'ye vardıktan sonra Receb ayının son gününde bir Kureyş kervanını gözlerine kestirirler. Ancak savaşın yasaklandığı harram ayların son gününde bulunmaları sebebiyle "acaba bir gün bekleyip bu kervana öyle mi saldırsak" diye kendi aralarında tereddüt ederler. Bir gün sonra kervanın Mekke sınırlarına gireceği ve başka bir yasak başlayacağı içinde kervanın kurtulucağını düşünürler. Sonunda harram aylar içerisinde bulunmalarına rağmen kervana saldırmaya karar verirler. Kervanın yöneticisi Amr b. Hadramî öldürülüp, Osman b. Abdullah b. Mugīre ve Hakem b. Keysân esir alındı ve kervana el konuldu. Nevfel b. Abdullah ise kaçıp kurtuldu. Abdullah b. Cahş, ele geçirilen ganimeti beşe bölerek beşte birini Hz. Peygamber için ayırdı; geri kalanını ise kendi aralarında paylaştılar. Değerli dostlar! Haram aylar içinde kervanlara baskınlar düzenleniyor! Kervan sahipleri öldürülüyor, insanlar esir alınıyor! Kervanın taşıdığı mallara ise "ganimet" adı altında el konuluyor ve Muhammed efendiye de pay ayrılıyor! Mücahidler Medine’ye geldiklerinde Hz. Peygamber iki esiri hapsetmekle beraber kendisine ayrılan ganimet hissesinden bir şey almadı ve haram ayda savaştıkları için onları azarladı. Seriyye mensupları Hz. Peygamber’in ve müslümanların kendilerini kınamalarına çok üzüldüler. Ancak bir süre sonra durumu aydınlatan âyetler nâzil oldu: Allah Teâlâ haram aylarda savaşmanın büyük günah olduğunu, fakat Allah’ı inkâr etmenin, insanları Mescid-i Harâm’ı ziyaretten alıkoymanın ve halkını oradan çıkarmanın daha büyük günah olduğunu, fitne çıkarmanın ise adam öldürmekten de beter olduğunu (el-Bakara 2/217) beyan etti. Böylece seriyye mensuplarının haklılığı ve Allah tarafından bağışlandığı (el-Bakara 2/218) kesinlik kazanınca Hz. Peygamber kendisine ayrılan ganimeti aldı. Muhammed, ilk başta baskından dönen adamlarını haram aylarda niye insanları öldürdükleri için azarlamaya başlar. Ancak kısa bir süre sonra Allah, Bakara 217'yi göndererek "Ey Muhammed, haram aylarda savaşmak elbette büyük bir günahtır, ancak bu günahtan daha büyük günahlar da vardır" der. Ardından Bakara 218 ayeti gelir ve Allah, Muhammed'in baskından dönen adamlarını bağışlar. Ortada bir sıkıntı kalmayınca Muhammed efendi de kendisine ayrılan ganimetleri alır. Evet değerli dostlar, ilginç bir durum var: Muhammed’in takipçileri, haram aylar içerisinde insan öldürmüş olmalarına rağmen, Allah’tan gelen bir ayetle durumları farklı bir şekilde ele alınıyor. Bakara 217 ayetinde, "Haram aylarda savaşmak büyük bir günahtır, fakat bu günahtan daha büyük günahlar da vardır" deniyor. Sonrasında Muhammed ganimetlere gönül rahatlığıyla çökebilsin diye Bakara 218 ayetiyle, Muhammed’in adamları bağışlanıyor. Muhammed efendinin keyfine göre Allah ayet gönderiyor! Kureyşliler’in iki esiri kurtarmak için gönderdikleri fidyeyi Hz. Peygamber, develerini aramakta olan Sa‘d ile Utbe’nin Medine’ye dönüşüne kadar kabul etmedi. Daha sonra her esir için 1600 dirhem fidye aldı. Esirlerden Hakem b. Keysân İslâmiyet’i kabul ederek Medine’de kaldı. Batn-ı Nahle Seriyyesi, müslümanların ilk defa bir düşmanı öldürdüğü, onlardan esir alıp ganimet ele geçirdiği bir seriyyedir. Bu seriyye ile Hz. Peygamber, Mekke’nin güneyinden böyle bir saldırı beklemeyen Kureyşli müşriklere gözdağı verdi. Asırlardan beri kullandıkları ticaret yollarını kesebileceğini, hatta isterse Mekke’ye kadar yaklaşabileceğini onlara gösterdiği gibi Medine İslâm devletini ciddiye almak mecburiyetinde olduklarını da hissettirdi. Bu sefer aynı zamanda iki taraf arasındaki savaş ateşini tutuşturan bir kıvılcım vazifesi gördü. Nitekim iki ay sonra büyük Bedir Gazvesi meydana geldi ve onu diğerleri takip etti. Kaynak; https://islamansiklopedisi.org.tr/batn-i-nahle-seriyyesi Batn-ı Nahle Baskınını değerlendirdiğimizde, Kur'an'da "sadece savunma savaşı vardır" şeklindeki görüşün geçerli olmadığını görmekteyiz. Haram aylarda dahi, savunmasız kervanlara Muhammed ve sahabeleri tarafından baskın yapılmıştır, kervan sahipleri öldürülmüştür. 1 Link to comment Share on other sites More sharing options...
Valery Legasov Mesaj tarihi: 10 Ocak Yazar Report Paylaş Mesaj tarihi: 10 Ocak Şimdi Müslüman arkadaşlar gelir de "Diyanet Vakfı yalan söylüyor" derler diye, Batn-ı Nahle olayını Taberi'den de buldum. Biliyorsunuz, İbn Cerir et-Taberi, İslam dünyası tarafından güvenilir bir tarihçi ve tefsir alimi olarak kabul edilir. Nakhlah Seferi Abu Ja'far (el-Taberi)'ye göre, Allah'ın Elçisi, Jumada el-Ahir'de (Aralık 623) Kurz b. Jabir el-Fihri'yi takip ettikten sonra Medine'ye döndüğünde, Rajab ayında (29 Aralık 623'te başlayan) hiçbir Ansar olmadan sekiz Muhacirden oluşan bir grup ile 'Abd Allah b. Jahsh'ı gönderdi. Bu bilgi, İbn Humayd, Selame, Muhammed b. İshak, el-Zuhri ve Yazid b. Ruman ile 'Urve b. el-Zübeyr tarafından bana aktarıldı. El-Vakıdi ise Allah'ın Elçisi'nin on iki Muhacirden oluşan bir birliğin başında 'Abd Allah b. Jahsh'ı gönderdiğini iddia ediyor. İbn İshak, el-Zuhri ve Yazid b. Ruman-'Urve'ye göre, Allah'ın Elçisi, 'Abd Allah b. Jahsh'a bir mektup yazmış ve iki gün seyahat etmeden mektubu açmamasını söylemiş. Mektubu açtığında, talimatları yerine getirmesini amaçlamış fakat arkadaşlarından hiçbirine zorla bir şey yaptırmamasını belirtmiş. İki gün seyahat ettikten sonra 'Abd Allah mektubu açmış ve şu talimatları bulmuş: "Mektubuma baktığında, Mekke ile et-Taif arasındaki Nakhlah'a kadar ilerle. Orada Kureyş'i gözlemle ve ne yaptıklarını öğren." Mektubu okuduktan sonra 'Abd Allah b. Jahsh, "İşittim ve itaat ettim." demiş. Ardından arkadaşlarına, "Allah'ın Elçisi bana Nakhlah'a gidip Kureyş'i gözlemem ve onlar hakkında haber getirmem için emir verdi. Hiçbirinizi zorla bir şey yapmaya mecbur etmemem gerektiğini söyledi, bu yüzden şehit olmak isteyenler benimle gelebilir, istemeyenler geri dönebilir. Ben Allah'ın Elçisi'nin emrini yerine getireceğim." demiş. Ve arkadaşlarının hepsi onunla gelmeyi tercih etmiş. Onlar Hicaz'dan geçerken, al-Fur' yakınlarında, Buhran adlı bir madenin yakınında, Sa'd b. Ebi Vakkas ve 'Utbe b. Gazzan'ın dönüşümlü olarak bindiği bir deve kaybolmuş. İkisi geride kalarak deveyi aramış, 'Abd Allah b. Jahsh ve geri kalan arkadaşları yollarına devam etmişler. Nakhlah'a ulaştıklarında, Kureyş'e ait bir kervanla karşılaşmışlar. Kervan, üzüm, deri ve Kureyş tarafından sıkça ticareti yapılan başka mallar taşıyormuş. Kervandakiler arasında 'Amr b. el-Hadrami, 'Utman b. 'Abdullah b. el-Mugire ve kardeşi Nevfel b. 'Abdullah b. el-Mugire (her ikisi de Makhzum kabilesinden) ve Hisham b. el-Mugire'nin mawlası el-Hakam b. Keysan varmış. Müslümanları gördüklerinde ilk başta korkmuşlar çünkü Müslümanlar onlara çok yaklaşmış. Ancak 'Ukkasha b. Mihsan'ın tıraşlı kafasını görünce Kureyş rahatlamış ve "Bunlar umre için yola çıkmışlar, onlardan korkulacak bir şey yok." demişler. Müslümanlar aralarında konuşmuşlar, çünkü o gün Rajab'ın son günüymüş ve harekete geçip geçmemeyi tartışmışlar. "Allah'a yemin ederiz ki, bu insanları bugün bırakırsanız, Haram'a (Mekke'nin kutsal alanına) girerler ve onlara ulaşamazsınız. Eğer bugün onları öldürürseniz, bu kutsal ayda olur." diyerek tereddüt ettikten ve korktuktan sonra cesaretlerini toplamışlar ve saldırmaya karar vermişler, mümkün olduğunca çok sayıda kervan üyesini öldürüp mallarını ele geçirmeye çalışmışlar. Vagid b. 'Abdullah et-Tamimi, 'Amr b. el-Hadrami'yi bir okla öldürmüş. 'Utman b. 'Abdullah ve el-Hakam b. Keysan teslim olmuş, fakat Nevfel b. 'Abdullah kaçmayı başarmış ve onu yakalayamamışlar. Sonrasında, 'Abd Allah b. Jahsh ve arkadaşları kervanı ve iki esiri Medine'de Allah'ın Elçisi'ne geri götürmüşler. Kaynak: Al-Tabari Tarihi Cilt 7: Topluluğun Kuruluşu, Hadis No: 1274, 1275 https://www.kalamullah.com/Books/The History Of Tabari/Tabari_Volume_07.pdf Sayfa 59, Expedition of Nakhlah başlığı altında bizzat Taberi tarafından Batn-ı Nahle Baskını anlatılmaktadır. 1 Link to comment Share on other sites More sharing options...
Recommended Posts
Create an account or sign in to comment
You need to be a member in order to leave a comment
Create an account
Sign up for a new account in our community. It's easy!
Register a new accountGiriş yap
Already have an account? Sign in here.
Sign In Now