Mantılı Konu tarihi: 21 Ağustos Report Paylaş Konu tarihi: 21 Ağustos İnancında samimi ve dürüst olan insanlarla hiçbir sıkıntım yok. Bunu baştan söyleyeyim. Hepimiz birtakım konularda inanmak zorundayız. İnancında samimi olmak benim için şu demek: Bir şeye onu yeterince destekleyen bilgi olduktan sonra inanmak. Bunu samimi ve dürüst bir yaklaşım olarak görüyorum. Ki, bu tür insanlar dini inançları konusunda bu yaklaşımı uyguladıkları zaman inanmaktan vazgeçebiliyor. Ateist olanların çoğuna bakın, böyle insanlardır. Öte yandan dini inanç denen şey sizden samimi ve dürüst olmamanızı ister. Nedenini dilim döndüğü ölçüde kısaca anlatmaya çalışayım. Eskiden samimi bir şekilde inandığını ama inançlarını gerçeklerle kıyasladıktan sonra inanmaktan vazgeçtiğini söyleyen insanlara dindar/dinci insanlar ne der biliyor musunuz? "Sen aslında inanmıyormuşsun. Gerçek inanç yokmuş sende meğer." Halbuki bir zamanlar dindar olan yeni ateist eskiden samimi, içten ve dürüst bir şekilde inanıyordur. Bu kelimelerin anlamlarına bakalım: Samimi: İçten, açık yürekli, yapmacıksız İçten: Her türlü çıkar düşüncesinden uzak; ılım ılım, içtenlikli, kalpten, yürekten, kalbî Dürüst: Sözünde ve davranışlarında doğruluktan ayrılmayan, doğru (kimse) Böyle insanlar inançlarını destekleyen yeterli delil olduğunu düşünürler. Ta ki o delilleri de samimi ve dürüst bir şekilde gözden geçirene dek. Yetersiz kaldığını hissettiği noktada da iş işten geçmiş olur. Oysa bu tür insanları inançsızlıkla suçlayan insanlar çoğu zaman yeterli delil olmamasına rağmen inanmayı "tercih ederler". Diğer bir deyişle, "yalancıktan inanırlar." Bundan kastım ne? Gördüğüm kadarıyla dini bağlamda inanç şu anlama geliyor: Delillerden bağımsız olarak ve hatta aksi yöndeki delillere rağmen benimsenmiş, akıl ve mantıkla bağdaşmayan her türlü bir kanaat. Bu tür bir inanç sabittir ve hakikatin karşısında bile değişmez. Samimi bir inanca sahip insanlar er ya da geç "samimi olmak" ve "inançlı olmak" arasında bir seçim yapmak zorunda kalırlar. Kısacası zamanı gelince fikirlerini değiştirirler. Link to comment Share on other sites More sharing options...
Kovulmuş Üye Mesaj tarihi: 21 Ağustos Report Paylaş Mesaj tarihi: 21 Ağustos 50 dakika önce, Mantılı yazdı: İnancında samimi ve dürüst olan insanlarla hiçbir sıkıntım yok. Bunu baştan söyleyeyim. Nasıl yani ? İnancı belirleyen sözde kutsal kitaplardır. IŞİD İslam'ın en samimi halidir. Hadisleri reddeder ve tastamam kuran ayetleri üzerinden hareket eder. Diğerleri onlara göre fasıktır. IŞİD de diğerlerine göre fasıktır. Şimdi çık işin içinden. Samimiyet sözü dinciler için tehlikeyi işaret eder. Bir kere Kuran'da onlarca çelişki var , yani Allah samimi değil. Adamına göre ayet çizdirmiş kitabında. Link to comment Share on other sites More sharing options...
Mantılı Mesaj tarihi: 21 Ağustos Yazar Report Paylaş Mesaj tarihi: 21 Ağustos 22 dakika önce, Bre Zındık yazdı: Nasıl yani ? İnancı belirleyen sözde kutsal kitaplardır. İnanç kelimesini kullandığım bağlama dikkat et. İnsanlar hatalı olabilir. Dinde anlatılan şeyleri gerçeklerle kıyasladıktan sonra inancını değiştiren insanlara samimi diyorum. Samimi olmayanlar ise dinlerinin doğru olmadığını delillere rağmen kabul etmeyen, hatta yanlış olduğunu bilmesine rağmen inanmakta ısrar eden kişiler. Özünde insan ya samimidir ya da değildir diyorum. Samimi insan gerçeklere inanmayı tercih eder sonunda. 26 dakika önce, Bre Zındık yazdı: Samimiyet sözü dinciler için tehlikeyi işaret eder. Bu kelimeyi yanlış kullanıyoruz ne yazık ki. Samimiyet kelimesi "körü körüne" ile eş anlamlı değildir. Dinde objektif bir hakikat yoktur, sadece dini hakikat vardır ki bu da subjektiftir. Bir insan inandığı şeyin objektif olduğunu sanıyorsa ve bu yüzden inanıyorsa daha sonra gerçeği görebilir. Bu kişi samimidir. @Bre Zındık mesela sen eskiden inanıyordun, değil mi? İnançların nasıl değişti? Dine inanmayı neden bıraktın? Gerçek olmadığını anlayınca mı mesela? Çoğu kişi için böyle. Samimi bir insan bırakır o noktada. Ama samimi değilse inanmaya, kendine yalan söylemeye devam eder. Link to comment Share on other sites More sharing options...
Kovulmuş Üye Mesaj tarihi: 21 Ağustos Report Paylaş Mesaj tarihi: 21 Ağustos 2 saat önce, Mantılı yazdı: Bu kelimeyi yanlış kullanıyoruz ne yazık ki. Samimiyet kelimesi "körü körüne" ile eş anlamlı değildir. Ben inanmayı bıraktım , buna samimi inanç diyemeyiz. Ateist inanmaz, bilir. İnanmak gerçek olmayan yada carlığı hakkında hiçbir kanıt olmayan birşeyin var olduğunu düşünmektir Şimdi ben ateşzme inanmıyorum ki , ateizmi biliyorum. Link to comment Share on other sites More sharing options...
kavak Mesaj tarihi: 21 Ağustos Report Paylaş Mesaj tarihi: 21 Ağustos Mesele samimiyet veya dürüstlük değil. Meselenin özü şu: Körpecik beyinlerin dünyaya ayak basar basmaz bir güzelcene yıkanmasıdır, mevzubahis olan. Bir gün değil, beş gün değil; senelerce devam eden bir süreçten bahsediyoruz. Aileniz başta olmak üzere, çevreniz sizi çok sevdiği(!) için size güzel şeyleri şırıngalıyor. Yetişkin yaşa geldiğinizde bunlardan sıyrılmanız o kadar kolay değil. Kolay olsaydı, dünyanın neredeyse %70´i dindar kalmazdı. Link to comment Share on other sites More sharing options...
Mantılı Mesaj tarihi: 21 Ağustos Yazar Report Paylaş Mesaj tarihi: 21 Ağustos Şu inanmak, inanış, inanç, dini inanç, iman, itikat... Bu kavramları dilimizde ifade edip karşı tarafa doğru şekilde aktarmak ne kadar da zor... Her inanıyorum diyeni aynı kefeye koymaya itiyor insanları. Farklı nüanslar söz konusu olduğu zaman farklı kelimelerle anlatmak isterdim ama elimizde sadece bunlar var. Ateist bilir Hayır, ateistte her şeyi bilemez ve bazı şeylere inanmak zorundadır. İnancı seviyelere ayıralım: 1-İnanmak/inanç: Bir duruma duyulan güven. Örnek: "Eşimin beni sevdiğine inanıyorum." Elimde bu yönde çok kuvvetli göstergeler var bu fikrimde büyük ölçüde eminim. Eşimin beni sevdiğini "biliyorum" gibi kesin bir ifade de kullanabilirim günlük hayatta. Ama gerçekten bildiğim anlamına gelmez çünkü gerçekten bilmem mümkün değil. Örnek: "Silahlı kuvvetlerimizin bu görevi de başaracağına olan inancım tamdır." Ordunun tecrübesi belli, donanımı belli, rakamlar belli. Ayrıca düşmanın durumu da belli. Böyle bir inanç ifade etmek aynı zamanda bir temenni de olabilir. Her halükarda bu cümleyi sarf eden kişinin ateist olması ordunun başarılı olacağını "bildiği" anlamına gelmez. Ateist bir kişi illa "ordumuzun başarılı olup olmayacağını bilmiyorum" demek zorunda değil. 2-Samimi bir insanın dini inancı: Bu kişi aslında günlük hayatında rasyonel biridir. Belki dini inançları üzerine fazla eğilmemiştir, belki fazla sorgulamamıştır. Sorguladığı zaman veya sorgulamak zorunda kalıp aklındaki tüm şüpheleri silecek kadar araştırma yaptıktan sonra vereceği karar bu kişinin dürüst ve samimi birisi olup olmadığını gösterir. Dindar olup daha sonra ateist olan insanlar genelde bu kategoriye girer. (Bazı ateistler yanlış nedenlerden ötürü ateist oldukları için sonra ateizmden de vazgeçip yeniden dindar olabiliyorlar.) 3-Dini inanç/iman/itikat: Samimi olmayan inanç dediğim bu işte. Çoğu zaman bir inanç sistemi içinde gelişmiş, hiçbir delile gerek duymadan, hatta aksi yöndeki delillere rağmen bir duruma duyulan sarsılmaz güven. Bu konuda çok örnek verilebilir. Hepsinin de ortak noktası bu inancın sarsılmaz olmasıdır. Mesela zaman makinesi olsa, bu kişi Muhammed'in yaşadığı döneme gidip adamla tanışsa ve aktarılanların doğru olmadığını kendi gözleriyle görse bile bu kişi inancından vazgeçmez. Şimdi gelelim bilmek - inanmak tabirlerine. Bu ikisi birbirinin zıttı değil. "Ben inanmam, bilirim" diyemezsin. Mantık hatası. Doğru bir ikilem değil bu. "Bilmek - Bilmemek" ve "İnanmak - İnanmamak" diyebilirsin. Ama yukarıda anlatmaya çalıştığım gibi inanmanın da farklı seviyeleri var. Mesela ben Einstein'ın görecelilik kuramını biliyorum diyemem. Çünkü dürüst olayım, defalarca okumama rağmen net anlamıyorum, bilmiyorum. Peki bilmiyorsam bu konuda bir fikir sahibi olamaz mıyım? Bence olabilirim. Bu kurama ilişkin yapılan çalışmalara bakarım ve güven duyduğum kişilerin ifadelerini tartarak bir fikir sahibi olabilirim. Ondan sonra görecelilik kuramının doğru olduğuna olan güvenim yüksek, dolayısıyla inanıyorum diyebilirim. Bunun aksi şöyle olur. Görecelilik kuramını bilmiyorum, fikir sahibi de değilim, o halde inanmıyorum. Biliyorum ifadesi pozitif bir önermedir. Dolasıyla bu ifadeyi kullanacaksan "o zaman göster bakalım" dediklerinde bildiğini göstermeye hazır olmak zorundasın. Biliyorum lafını arkasını getiremeyeceksen, içini dolduramayacaksan kullanmamalısın. 2 saat önce, Bre Zındık yazdı: Ateist inanmaz, bilir. Ayrıca "ateist bilir" lafı tam da teistlerin duymak istediği şey. Çünkü onlar ateist için "tanrı yoktur diyen kişi" derler. Hayır, ateist, teistin doğaüstü iddialarına inanmaz. Genellikle "gösterdiğiniz deliller yetersiz, ikna edici değil" gibi cümleler kurar ve iddialarını kanıtlamayı karşı tarafa bırakır. Kavramları karıştırmayalım. Tanrının olmadığına inanan güçlü ateist türü de yok değil tabii. Ama bu insanlar olayı çok detaylı ele alırlar. Bu kişilere "sence tanrı var mı" diye sorduğun zaman "hangi tanrıyı kastediyorsun" der önce. Hristiyanların birbirinden farklı tanımlanan binlerce tanrı inancı var şu anda. Yahudilerin ve müslümanların tanrı kavramları da birbirinden farklı. Hinduları da katalım bu denkleme, hala devam eden en eski din hinduizm nihayetinde. Dolayısıyla "hangi tanrı" diye sorar. Ardından da o spesifik tanrının neden var olamayacağı üzerine gider. Bu kişilere bazen deistler şöyle der: "Tamam, dünyadaki kitaplara veya kültürel aktarmalara dayalı tanrıları çürüttün ama evreni yarattıktan sonra bir daha hiç karışmayan dinsiz tanrı inancını nasıl çürüteceksin?" Bunun da cevabı var: "Evrenin illa bir yaratıcısı olmak zorunda iddiasını destekliyor diye sunulan delilleri incelediğimde böyle bir zorunluluk olduğuna ikna olmadım. Benim incelemediğim bir delil sunmaya hazırsan, ben de açık fikirli bir şekilde dinlemeye hazırım." Bunu yapmaya hazırsan "tanrının olmadığını biliyorum" demene lafım yok. Yoo, her türlü tartışmaya hazır değilsen "ikna olmadım, inanmıyorum" veya "bu konuyu derinlemesine incelemiş şu şu şu kişileri okudum ve tanrının var olmadığına ikna oldum" diyebilirsin. 3 dakika önce, kavak yazdı: Yetişkin yaşa geldiğinizde bunlardan sıyrılmanız o kadar kolay değil. Bunda doğruluk payı var. Gerçekten kolay olmadığını anlıyorum. Çünkü dinlerin uyuşturucu etkisi var. Eroin bağımlısını birkaç gün mahrum bıraktığı zaman eroine gerçekten ihtiyacı olduğunu, eroinin onun için faydalı olduğunu, öyle daha mutlu olduğunu, bazen daha rahat düşünebildiğini duyarsın. Din de aynı onun gibi. Bir ara dinin uyuşturucu etkileri üzerine de bir şeyler yazarım. Ama şimdilik şu kadarını söyleyeyim. Dini bırakmanın kolay olmadığını biliyorum ama hakikate önem veren bir insan, dürüst bir insan, özellikle de yetişkinse bu ekstra çabayı gösterir. Benim derdim samimi olmayanlarla. Dini iddiaların "yanlış olduğunu" bilmesine rağmen "biliyorum ama ben inanmaya devam etmek istiyorum" diyenlerle. İşte bu noktada, kendine yalan söyleyen o kişiye samimi veya dürüst diyemem. Link to comment Share on other sites More sharing options...
Kovulmuş Üye Mesaj tarihi: 21 Ağustos Report Paylaş Mesaj tarihi: 21 Ağustos 1 dakika önce, Mantılı yazdı: Ateist bilir Hayır, ateistte her şeyi bilemez ve bazı şeylere inanmak zorundadır. Hayır yine yanlış anladın , ateist bilir ama herşeyi bilemez bilmek zorunda da değildir. Ancak bilmediği şeye hiçbir kanıt olmaksızın inanmaz. Evet belki geleceğe dair düşünceleri vardır. Bu düşünceleri günümüzdeki somut kanıtlar ile destekler. Ayrıca ateist yaptığı iyilik karşılığında kendine secde edilmesini istemez. Sen aşıyı bulana , elektriği bulana günde beş kere dua ediyor musun. Her lambayı açtığında buna sebep olanlara dua ediyor musun? Ama bir dinci hiçbir işe yaramaz Arap sülalesine sadece kuru bir inanç uğruna gece gündüz dualar ediyor. İşte inanç ile bilginin farkı budur. Selam olsun size James watt, Michael Faraday , Alva John fisher , Henry Ford , Steve Jobs.... 1 Link to comment Share on other sites More sharing options...
kavak Mesaj tarihi: 21 Ağustos Report Paylaş Mesaj tarihi: 21 Ağustos 9 dakika önce, Mantılı yazdı: Benim derdim samimi olmayanlarla. Dini iddiaların "yanlış olduğunu" bilmesine rağmen "biliyorum ama ben inanmaya devam etmek istiyorum" diyenlerle. İşte bu noktada, kendine yalan söyleyen o kişiye samimi veya dürüst diyemem. Kim, uluorta yanlış olduğunu bilmesine/inanmasına rağmen inandığını söyler? Milyonda biri belki. Onun da kafası dumanlıdır. İnanç, insanların benliğine işliyor adeta. Bir de şu var tabii. İnsanların birçoğu rasyonel hareket etmez. Bu husus önemli bir nokta teşkil ediyor. Link to comment Share on other sites More sharing options...
Mantılı Mesaj tarihi: 21 Ağustos Yazar Report Paylaş Mesaj tarihi: 21 Ağustos 1 dakika önce, kavak yazdı: Milyonda biri belki Ben böyle çok insan gördüm. Adem ve Havva'nın gerçekte var olmadığını, olamayacağını biliyorum ama buna inanmaya devam edeceğim çünkü kutsal kitabımda öyle yazıyor derler mesela. Dünyanın şekli ve gökyüzünün ne olduğu konusunda da bildiğimiz gerçeklerle çelişkili ayetler var. (İncil'de bu tür ayetler çok daha fazla var hatta) Dünyanın, gökyüzünün ve canlıların yaradılışı konusunda da bilime aykırı pek çok şey var. Bunları bilen ve doğrusunu kabul eden insanlar ateist olmuyor ki. Biliyorum ama inancımı muhafaza etmek istiyorum diyor. 13 dakika önce, kavak yazdı: İnsanların birçoğu rasyonel hareket etmez. Bu cümleyi şöyle değiştirebilir miyiz? İnsanların birçoğu günlük hayatta rasyonel kararlar vermeye çalışsa veya verdiğini sansa da rasyonel hareket etmez. Çünkü bu düşündüğümüz insanlar rasyonel olmaya karşı değiller. Bir araba alacaksa rasyonel bir insanın dikkat edeceği süreçleri onlar da işletiyor mesela. Hangi arabayı alacağına karar verirken gökten vahiy inmesini beklemiyorlar. Çoğu en azından. Link to comment Share on other sites More sharing options...
Kovulmuş Üye Mesaj tarihi: 23 Ağustos Report Paylaş Mesaj tarihi: 23 Ağustos On 21.08.2024 at 16:38, Mantılı yazdı: Bu cümleyi şöyle değiştirebilir miyiz? İnsanların birçoğu günlük hayatta rasyonel kararlar vermeye çalışsa veya verdiğini sansa da rasyonel hareket etmez. Yaptığı bir işi neden sonuç ilişkisine dayandırabiliyorsa sonuç olumsuz da olsa rasyoneldir. Çünkü ya nasip , mevlam neyler gibi hiçbir bağlamı olmayan işleri yapmaktan iyidir. Örneğin müminler hep aynı davranışları yapıp farklı sonuç bekliyorlar. Olmuyor , sonra yine aynısını daha büyük bir samimiyet ile yapmaya çalışıyorlar olmuyor..... Sonra bir el ( ABD , siyonizm, Rusya gibi ) onlara destek olunca , aha işte allah gabul itti duvalarımızı, diye seviniyorlar. Aslında yaptıkları davranış kendileri açısından hiç rasyonel olmasa da onları kullanan el tarafından oldukça rasyonel bir hal alıyor. 1 Link to comment Share on other sites More sharing options...
Recommended Posts
Create an account or sign in to comment
You need to be a member in order to leave a comment
Create an account
Sign up for a new account in our community. It's easy!
Register a new accountGiriş yap
Already have an account? Sign in here.
Sign In Now