Jump to content

Uzaylılar var mı?


hegel

Recommended Posts

Birinci soru: Kuvvetle muhtemel var. Uzayda serbest halde amino asitler bulunduğunu biliyoruz. Doğru şartlar oluştuktan sonra hayatın ortaya çıkması kaçınılmaz. Sadece zamana bakar.

Diğer soru: Kısa cevap hayır. Olduğunu iddia etmek bu uzaylıların dünya üzerindeki belli ülkelerin hükümetleri dışında iletişime geçmekten kaçırdığını ima etmek olurdu. Onların böyle bir tercihte bulunacağını varsaymak için yeterli ölçüde kuvvetli bir gerekçe yok. 

Bizimle iletişime geçmek için kullanabilecekleri yöntemleri kullanacak kadar gelişmiş bir canlı türü hakkında spekülasyonda bulunmak mümkün olsa da varsayımlardan kaçınmak lazım. Öte yandan, özellikle bizimle olmasa bile yakın çevresi ile iletişim kurma çabası içinde olan bir medeniyet olma ihtimali daha kuvvetli. 

Benim gözümde uzaylılar bazı insanlar için yeni birer tanrı adayı. Neden mi? Delil olarak ortaya koydukları her şey içi boş birer iddiadan ibaret olmasına rağmen uzaylıların dünyayı ziyaret ettiklerine inanmak istiyorlar. 50'li yıllarda CIA ile ABD'nin prestijli üniversitelerinden birinin toplum üzerinde ortak yürüttüğü deneyler arasında "uzay peygamberleri" konusu da var. Bu deneylerde "rol alan" kişiler kendisine uzaydan telepati yoluyla vahiyler geldiğini iddia eder ve "kanıt olarak" bulundukları çevre içinde yaşayan insanlar hakkında normal şartlarda bilmesi mümkün olmayan (fakat CIA tarafından paylaşılan) detayları bilirler. Bu şekilde kurulan tarikatların kısa zamanda çok sayıda mürit toplayabildikleri, bu müritlerin toplu halde intihar edebilecek kadar inançlı oldukları kayıtlara geçti. 

O halde siz söyleyin. Siz bizimle iletişime uzaylılar olduğuna inanıyor musunuz?

  • Thanks 1
Link to comment
Share on other sites

3 saat önce, Mantılı yazdı:

O halde siz söyleyin. Siz bizimle iletişime uzaylılar olduğuna inanıyor musunuz?

Evet uzayda yaşam olduğuna inanıyorum. Eldeki bilimsel verilere göre bu evrende hatta bazı bilim adamlarının iddia ettiği paralel evrenlerde yalnız olmamız ihtimali yalnız olmadığımız ihtimaline göre çok daha düşük. İnsan aklının sayılara sığdıramadığı bu koca evrende mutlaka başka yaşam formaları olmalı.

ilginç olan kısım bu yaşam formları dünyamızla iletişime geçebilir mi? Benimle geçmediler ama iletişime geçmeye çalışan ileri medeniyet uzaylılar olduğuna inanıyorum. Ama bizden daha geri bir medeniyet uzayda mevcutsa bile zaten bizimle iletişime geçmesi imkansız. Bizden çok daha ileri medeniyetler olduğunu düşünüyorum. Bizden çok daha ileri bir medeniyetin bizimle iletişime geçmesi için de bazı astro fiziksel engelleri aşabilmeleri gerekiyor, ışık hızı yada solucan delikleri, kara delik gibi. Biz şuanki bilimsel ilerlememizle bile araştırmalara göre ne kadar uzak gelecekte olursa olsun bu formumuzla ışık hızında bile yolculuk yapabilmemiz imkansız. Fermi paradoksundaki gibi; uzaydaki diğer yaşam formlarının bizimle iletişime geçebilmesi yani ışık hızında yolculuk vs diğer yollarla yapabilmeleri için bizim dünya yaşam formumuzdan daha üst düzeyde bir formda olmaları ön şartı gerekiyor. Evrende bu şekilde bir üst düzey form olması ihtimali bilimsel olarak araştırılmış mıdır bilmiyorum (4 boyutlu 5 boyutlu yaşam formları? Michio Kaku sanırım ihtimal veriyordu) Bu şekilde bir form olsun, peki bu şekilde bir üst düzey form (4,5 veya 6 boyutlu yaşam formu yada başka birşey aklımıza getirebiliriz hayal gücümüze bağlı) dünyaya geldiğinde bizim onları mevcut formumuzla farketmemiz mümkün olabilir mi? bizler görüntü ve ses ile iletişim kuruyoruz, onlarda farklı bir iletişim olabilir mi? Telepatik veya düşünce gücü farklı dalgalar kulanıyor olabilirler? (mesela bu zamandan geri gidip ilk çağlardaki insanlarla iletişim kurmaya kalksak ne olurdu? Şu anki teknolojimizle mesela mobil telefonlarımızla konuştuğumuzu görseler bu bile onları çok şaşırtırdı, belkide uzaydan geldiğimizi düşünürlerdi.) Bunların hepsi sağlanıp dünya dışı ileri üst düzey bir medeniyet kendi formlarında bizimle iletişim kurmak isteseler belki de bunu başaramayacaklar yada kısmi olarak başaracaklar. 

3 cisim problemindeki gibi bizi farkeden bir ileri uzaylı medeniyet bizimle yakın temas kurmak için geçen yüzyılda yola çıkmış olsa ışık hızına yaklaşık hızla buraya gelmesi 400 sene alıyordu.

 

Link to comment
Share on other sites

4 saat önce, Mantılı yazdı:

. 50'li yıllarda CIA ile ABD'nin prestijli üniversitelerinden birinin toplum üzerinde ortak yürüttüğü deneyler arasında "uzay peygamberleri" konusu da var. Bu deneylerde "rol alan" kişiler kendisine uzaydan telepati yoluyla vahiyler geldiğini iddia eder ve "kanıt olarak" bulundukları çevre içinde yaşayan insanlar hakkında normal şartlarda bilmesi mümkün olmayan (fakat CIA tarafından paylaşılan) detayları bilirler. Bu şekilde kurulan tarikatların kısa zamanda çok sayıda mürit toplayabildikleri, bu müritlerin toplu halde intihar edebilecek kadar inançlı oldukları kayıtlara geçti. 

Bak o CIA destekli projeleri bilerek yada bilmeyerek yaşatmaya çalışan ısrarcı dernekler bizde de var. Bir tane kemalist kılığı altında şu dernek

https://www.dkb-mevlana.org.tr/

Baya bildiğin Arap said Nursi projesinin Mevlana kemalist Türk versiyonu üretilmiş. Yöntem yordam ve amaç aynı yönde ilerliyor.

Link to comment
Share on other sites

Bu kainatta milyarlarca galaksi var, her galakside milyarlarca güneş sistemi var ve her güneş sisteminde en az 1 gezegen var. Her gezegenin en az bir uydusu(ay) var.  Şimdi bunların hepsini birbiriyle çarpın. Ortaya çıkan rakamdan yol çıkarsak, başka uzaylıların olmaması için bir neden göremiyorum. Ha bu arada şunu da söylemek lazım elbette. Bizler de uzaylıyız, yani uzaylılar var.

 

  • Like 1
Link to comment
Share on other sites

Bizden başka uzaylılar olsa bile, mesafelerin çok uzak olmasından ötürü onlara iletişime geçmek çok zor, çünkü ışık hızı çok hızlı gözükse de mesafeler o kadar çok uzak ki, bize mesajı gönderenler muhtemelen çoktan yok olup gitmişlerdir veya bizim gönderdiğimiz mesajlar hâlâ yerine varmamıştır. 

  • Like 1
Link to comment
Share on other sites

Güzel cevaplar için herkese teşekkürler, okurken keyif aldım. Ben de büyük oranda sizlerle aynı fikirdeyim. Sadece, inanmak kelimesini kullanırken dikkatli olmaya çalışıyorum. Daha önce sözlerim bu konudaki hassasiyetsizliğim yüzünden bazı çevrelerce çok çarpıtıldı.

Kısaca açıklamaya çalışayım. Bir şeyin ihtimalini göstererek kanıtlayamadığım sürece "şu anki bilgim dahilinde ihtimal yok" derim, ama her zaman açık bir kapı bırakırım. Yani gelişmiş uzaylıların varlığına dair bir ihtimali gayet güzelce gösterdikten sonra "gelişmiş uzaylıların var olabileceğine inanıyorum" derim, "gelişmiş uzaylıların var olduğuna inanıyorum" demem.

Öte yandan, kolayca bağ yapabilen karbon atomunun uzay boşluğunda kolayca amino asitler oluşturduğunu görüp anladıktan sonra, uzayda dünya haricinde hayat olabileceğine dair çok kuvvetli bir delil teşkil etmesine bağlayarak "uzayda başka canlılar olduğuna inanıyorum" demekten çekinmem. Ama burada kastettiğim inanç biraz farklı.

Ne yazık ki Türkçemizde inanç kelimesi iki farklı şeyi tarif etmek için kullanılabiliyor. Kuvvetli delile ve testlere dayalı oluşmuş bir güven duygusuna da inanç diyoruz. Hiçbir dayanağı olmayan, körü körüne inanmaya da inanç diyoruz. Şahsen bu ikinci manadaki inanca hiç tahammülüm yok. Lakin dediğim çevreler inanma kelimesini kullandığım anda "bak, senin tezlerinin arkasında da inanç var işte" iddiasına sarılarak beni de kendilerine benzetmeye ve pozisyonumu olduğundan farklı göstermeye çalışıyor. Hiç hoşlanmadığım bir durum olduğu için inanmak kelimesini kullanırken dikkatli olma refleksi gelişti biraz.

  • Like 1
Link to comment
Share on other sites

Başlığı okuduğumda, gülünecek bir şey olduğunu hemen fark ettim.

Hepiniz sık sık, doğrudan ya da dolaylı olarak, allah'a inananların cahil olduğunu yazıyorsunuz. Siz de cahilsiniz ama bunun farkında değilsiniz!

Onların cehaleti evreni yaratılışçılıkla tanımlamalarında yatıyor. Sizin cehaletiniz ise evreni aşağıdaki kavramlarla tanımlamaktır.

paralel evrenler, ışık hızı, solucan delikleri, kara delik, 4-boyutlu 4,5-boyutlu 5-boyutlu 6-boyutlu yaşam formları, bu zamandan geri gitmek ve uzay boşluğunda amino asitlerin oluşması.

Bu konseptler var değildir, sadece hayal gücünün ürünleridir!

Peki entelektüel ürünlerin bilimle ne ilgisi var? Neden böyle saçmalıkları bir bilim forumunda yazıyorsunuz? Bu tür saçmalıklar için din forumu ya da felsefe forumu daha uygun olmaz mıydı?

 

@Mantılı

Uzayda serbest halde amino asitler bulunduğunu biliyoruz. 

Hayır, ben bilmiyorum!

Birisi yazdı ve sen de inandın. Durum böyle değil mi? Eğer öyleyse, biliyoruz diye nasıl yazabiliyorsun?

 

Burada cahilliğin çok büyük bir sorun olduğunu yazmışsın:

Evet, cahillik gerçekten çok büyük bir sorun ama cahil insanın sorgulayanına, sözde eğitimli kültürlü 
insanların ise farklı türden inançlara bel bağlayanına çok rastlarsınız. Bence en büyük sorun bir şeye inanmadan 
önce düşünmemek, sormamak, araştırmamak, hatta sonucundan korkarak sorgulamaktan bile kaçınmak olabilir.

Buna katılıyorum, ama madem bu sorunu biliyorsun, neden yazdıklarına sadık kalmıyorsun: bir konu hakkında yazmadan önce neden düşünmüyor, sormuyor ve araştırmıyorsun?

 

Ne yazık ki Türkçemizde inanç kelimesi iki farklı şeyi tarif etmek için kullanılabiliyor. 
Kuvvetli delile ve testlere dayalı oluşmuş bir güven duygusuna da inanç diyoruz. 
Hiçbir dayanağı olmayan, körü körüne inanmaya da inanç diyoruz. Şahsen bu ikinci manadaki inanca hiç tahammülüm yok.

Türkçede inanç kelimesinin anlamı şudur: Bir düşünceye gönülden bağlı bulunma.

Ya da başka bir deyişle: İnanç, en geniş tanımıyla, bir kişinin sezgisel ("duygusal") olarak belirli bir iddiayı veya varsayımı "doğru" veya "yanlış" olarak kabul ettiği psikolojik bir durumdur. İnanç merkezli bir beyne sahip bir kişi için ampirik veya bilimsel kanıtlar önemli değildir.

Ya biliyorumdur ya da inanıyorumdur; arada başka hiçbir şey yoktur!

Link to comment
Share on other sites

6 saat önce, Kahin yazdı:

Peki entelektüel ürünlerin bilimle ne ilgisi var? Neden böyle saçmalıkları bir bilim forumunda yazıyorsunuz? Bu tür saçmalıklar için din forumu ya da felsefe forumu daha uygun olmaz mıydı?

Bunlara din gibi tapmıyoruz sen aradaki farkı göremiyorsun. Ama tapanlar da olabilir. Uzaylılara kadar gitmeye gerek yok televizyon ne derse inanan milyonlarca canlı var. Onlar da TV ye iman etmişler.

  • Like 1
Link to comment
Share on other sites

7 saat önce, Kahin yazdı:

Birisi yazdı ve sen de inandın. Durum böyle değil mi? Eğer öyleyse, biliyoruz diye nasıl yazabiliyorsun?

Kısa cevap evet. Yazıyı paylaşayım önce.

https://www.hou.usra.edu/meetings/lpsc2022/pdf/1781.pdf

Alanında uzman insanlarca bilimsel metotla ortaya konmuş, akran ve hakem denetiminden geçmiş, yanlışlanabilir nitelikte olan bir rapora duyduğumuz güven ile gelenekler ve kutsal kitaplar dışında dayanağı olmayan, delile dayanmayan, yanlışlanamaz nitelikte olan inançları aynı kefeye koymayalım. 

Örneğin hastalık yapıcı mikrop teorisine inanmak için bütün deneyleri tekrar yapmak, alanda uzmanlaşmak zorunda değiliz. Aşağıdaki cümleden kasıt bu. 

Kuvvetli delile ve testlere dayalı oluşmuş bir güven duygusuna da inanç diyoruz.

İnanç kelimesinin anlamlarına gelelim.

 

7 saat önce, Kahin yazdı:

Türkçede inanç kelimesinin anlamı şudur: Bir düşünceye gönülden bağlı bulunma.

Ya da başka bir deyişle: İnanç, en geniş tanımıyla, bir kişinin sezgisel ("duygusal") olarak belirli bir iddiayı veya varsayımı "doğru" veya "yanlış" olarak kabul ettiği psikolojik bir durumdur. İnanç merkezli bir beyne sahip bir kişi için ampirik veya bilimsel kanıtlar önemli değildir.

Madem dayanak olarak TDK Sözlük ve Vikipedi'yi kabul ediyorsun, argümanını orada gördüğün tanımları rastgele cımbızlayarak oluşturuyorsun, günün birinde senin gibi birinin karşına çıkıp "bunların doğru olduğunu nereden biliyorsun" diye sormasına şaşırmazsın herhalde.

TDK Sözlük'teki ve Vikipedi'deki tam tanımları görmek isteyen yukarıdaki linkleri inceleyebilir.

Her neyse, "ben bilmiyorum" diye yazana kadar azıcık araştırma yapmış olsaydın böyle yazmazdın diye düşünüyorum. Gerçi belli de olmaz, buraya art niyetli geldiğini de çok belli ediyorsun.

7 saat önce, Kahin yazdı:

Başlığı okuduğumda, gülünecek bir şey olduğunu hemen fark ettim.

 

7 saat önce, Kahin yazdı:

Siz de cahilsiniz ama bunun farkında değilsiniz!

Ancak aşağılık kompleksi olan bir insan argümanlarını sunmadan önce karşı tarafa saldırmayı düşünür. Yukarıdaki cümleler iddialarını desteklemekten uzak ve tamamen gereksizdi. Yazının içinde yer almasındaki amaç kendini tatminse umarım başarılı olmuştur. Bizi üzmek veya cesaretimizi kırmaksa bir etkisi olmaz, çünkü zaten ben de çoğu konuda cahil olduğumu kabul ediyorum. Durumun farkına varıp cehaletimizi gidermemizi sağlamaksa, bende bir değişiklik yaratmadı ne yazık ki, çünkü birisi bana bir şeyi yanlış bildiğimi söylediği zaman arkasından gelen argümanlara bakarım.

Argümanların tamamen subjektif birer iddia olmaktan öteye gidemediği gibi,  ampirik ve bilimsel delillerden yoksun ve bizi sahip olmakla suçladığın inançlarla dolu. Buradaki konuşmalar senin için birer araç sadece. Amacınsa insanlara saldırarak tatmin olmak. Kusura bakma Kahin, seni şöyle alalım. Makul bir tartışma sınırları dahilinde ciddiye alınacak fikirlerin yok maalesef.

 

Link to comment
Share on other sites

@Mantılı

lk olarak, yukarıda mantıklı bir soru soruldu: Uzaylı var mı?

Ve içinizden biri buna mantıklı bir cevap vererek şöyle dedi: Biz varız!

Bu da demek oluyor ki, başka uzaylı olup olmadığını bilmiyoruz. Nokta! Bilmiyor olmamız başka uzaylılar olmadığı anlamına gelmez. Bu konuda eklenecek başka bir şey yok. Ama siz ne yapıyorsunuz, solucan delikleri, kara delikler, zaman gezileri veya evrendeki boşluk gibi kurgular ve fantezilerle ortaya çıkıyorsunuz.

Bilimsel açıdan bakıldığında, kurgular ve fanteziler gereksizdir, çünkü doğa bilimine hiçbir katkıda bulunmaz!

Madem dayanak olarak TDK Sözlük ve Vikipedi'yi kabul ediyorsun, argümanını orada gördüğün tanımları 
rastgele cımbızlayarak oluşturuyorsun, günün birinde senin gibi birinin karşına çıkıp "bunların doğru 
olduğunu nereden biliyorsun" diye sormasına şaşırmazsın herhalde.

Ben burada argümanlamiyorum! Burada genel olarak inanç kelimesinin anlamını açıklıyorum. Bilimde, inanç kelimesi benim için mevcut değildir. Ya bilirim ya da bilmem. Ve bilmemek de bilmektir, yani neyi bilip bilmediğimi biliyorum.

 

Her neyse, "ben bilmiyorum" diye yazana kadar azıcık araştırma yapmış olsaydın böyle yazmazdın diye düşünüyorum. 

Araştırma yapmamış olsaydım, bilmediğimi yazmazdım, değil mi?

 

Gerçi belli de olmaz, buraya art niyetli geldiğini de çok belli ediyorsun.

Bu klasik bir önyargıdır.

 

Ancak aşağılık kompleksi olan bir insan argümanlarını sunmadan önce karşı tarafa saldırmayı düşünür. 

İnsanlara saçmaladıklarını gösterdiğimde bu onlara saldırdığım anlamına mı geliyor? Güldürme beni.

 

Yukarıdaki cümleler iddialarını desteklemekten uzak ve tamamen gereksizdi. 

Ne gibi iddialarda bulundum? Herhangi bir kanıt olmaksızın iddialarda bulunan sizler değil misiniz?

X'in varlığından şüphe eden ya da ret eden kişi değil, X'in varlığını iddia eden kişi iddiasını gerekçelendirme yükünü taşır!

 

Buradaki konuşmalar senin için birer araç sadece. Amacınsa insanlara saldırarak tatmin olmak. Kusura bakma Kahin, 
seni şöyle alalım. Makul bir tartışma sınırları dahilinde ciddiye alınacak fikirlerin yok maalesef.

Yazmamın amacı, öncelikle inanç konusunda allah'a inananlardan bir farkınız olmadığını göstermek, ikinci olarak da onları cahillikle suçladığınızda onların nasıl bir duygu içinde olduklarını göstermektir. Bu duyguları sen burada gösterdin, yazdıklarından bunu okuyabiliyorum!

Link to comment
Share on other sites

On 19.06.2024 at 12:23, hegel yazdı:

Uzayda yaşam var mı? Dünya ile iletişime geçen uzay medeniyetleri olabilir mi?

Evet, uzayda yaşam var. Bu gezegen dışında da.

Basit bir mantık yürütmekle bunu dogrulayabiliriz.

Birşeyden bir tane varsa ikincisi de vardır.

Bir gezegen, bir yıldız, bir uydu, tek başına bir insan, bir tane maymun, bir tane böcek yok.

Üzerinde yaşam olan bir gezegen varsa ikincisi de vardır.  

Evren o kadar büyük ki size çok benzeyen bir canlının başka bir gezegende yaşıyor olma ihtimalini yok sayamayacaginiz kadardır bu büyüklük.

İkinci soru.

İletişim de olduğumuz zeki bir uygarlık yok. Arıyoruz. Sondalar yolluyoruz. Belki birileri bulur diye mesaj yolluyoruz. Onlarda benzer şeyler yapıyor olabilir. 

Bu aralar Dyson küresi arıyorlar. 7 kadar yıldızdan şüphe ettiklerini okudum. Bana imkansız gelse de bilim böyle birşey her taşın altına bakıyorlar.

 

  • Like 2
Link to comment
Share on other sites

15 saat önce, Mantılı yazdı:

Daha önce sözlerim bu konudaki hassasiyetsizliğim yüzünden bazı çevrelerce çok çarpıtıldı.

Yine aynı fenomene tanık oluyorum. Öncelikle seninle kavramlara yüklediğimiz anlamlar konusunda anlaşmamız lazım. Yanlış anlamadıysam inanç kelimesini sadece "hiçbir dayanak olmadan, körü körüne inanmak" olarak algılıyorsun. Bu ingillizcedeki "faith" kelimesine denk geliyor. 

Öte yandan "kuvvetli delile ve testlere dayalı oluşmuş bir güven duygusuna da inanç diyoruz" demiştim. Bu da ingilizcedeki "confidence" kelimesine denk geliyor. Bunun ayrımını yapmaya çalışmıştım yukarıda.

29 dakika önce, Kahin yazdı:

Ne gibi iddialarda bulundum?

1. Bana ait olmayan fikirler benimmiş gibi gösterme.

12 saat önce, Kahin yazdı:

Sizin cehaletiniz ise evreni aşağıdaki kavramlarla tanımlamaktır.

Evreni bu kavramlarla tanımladığımız çok büyük bir iddia. İleri sunulan fikirleri değerlendirmeye almak ile onları birer tanım olarak kabul etmek çok farklı şeyler.

2. Varsayıma dayalı imalar.

12 saat önce, Kahin yazdı:

bir konu hakkında yazmadan önce neden düşünmüyor, sormuyor ve araştırmıyorsun?

3. Çelişkili iddia, kendini doğru ifade edememe(?)

12 saat önce, Kahin yazdı:

Bu konseptler var değildir, sadece hayal gücünün ürünleridir!

Bir konseptin varlığı onun doğru veya yanlış olduğunu göstermez. "Konseptler var değil" diyorsun. Olmayan bir konsept üzerine nasıl konuşabiliriz ki? Belki de bunlar doğru değil demek istedin ama bu konseptlerin doğruluğunu da iddia etmedik ki. Hayal gücünü kullanarak yeni fikirleri keşfetmekle ilgili bilimin hiçbir sorunu yoktur. Çünkü bazı bilimsel gerçekler insanın sınırlı algılama kabiliyeti nedeniyle sezgilerine terstir. 

57 dakika önce, Kahin yazdı:

Bilimsel açıdan bakıldığında, kurgular ve fanteziler gereksizdir, çünkü doğa bilimine hiçbir katkıda bulunmaz!

Atom modeli de ilk aşamada eldeki verilere bakılarak, kurgulanarak oluşturuldu. Daha sonra laboratuvarda yapılan deneylerin sonuçları atom modelinde öngörülen sonuçlarla uyumlu olduğu için modelin doğru olduğu kabul edildi. Kimse açıp atomların içindeki protonları nötronları görmedi, saymadı. Bu da bilimsel bir yöntem. Bunlar daha fazla araştırılması gereken konular. 

54 dakika önce, Kahin yazdı:

Herhangi bir kanıt olmaksızın iddialarda bulunan sizler değil misiniz?

Altında 40'tan fazla bilim insanının imzası olan makale sundum. Cevap verirken buna en ufak bir atıfta bulunmadan beni kanıt sunmamakla suçluyorsun. Bu makalede belirtilen bulguları kabul etmiyor musun? Yoksa bunun ne anlama gelebileceğine ve nelerin olasılığını arttıracağına mı katılmıyorsun? Cevabında araştırma yaptığını söylediğin

58 dakika önce, Kahin yazdı:

Bu klasik bir önyargıdır.

Akla ya da fiili deneyime dayanmaksızın peşinen oluşmuş görüşlere ön yargı denir. Benim vardığım sonuç tamamen senin yazdıklarına dayalı. Ön yargı değil. Belki seni biraz daha tanısam farklı bir fikir edinebilirim ama şu anda bıraktığın izlenim bu.

59 dakika önce, Kahin yazdı:

X'in varlığından şüphe eden ya da ret eden kişi değil, X'in varlığını iddia eden kişi iddiasını gerekçelendirme yükünü taşır!

Cevabında kısmen katıldığım şeylerden biri bu. Kısmen diyorum çünkü neyin varlığından şüphe duyduğuna veya neyin varlığını reddettiğine göre değişir. Örneğin dünyanın yuvarlak olduğunu reddeden kişi iddiasını gerekçelendirmek zorundadır. Ben bunu reddediyorum deyip işin için sıyrılamaz. Çünkü karşı taraf çok sayıda delille tezini desteklemiştir. Benim ortaya koyduğum tek iddia uzayda tespit edilen amino asitlerin  dünya haricinde hayat olabileceğine dair çok kuvvetli bir delil teşkil ettiği, en azından ihtimalleri arttırdığı iddiasıdır.  Bu iddiamı da bilimsel bir makale ile destekledim. Bunu hala reddedebilirsin istersen. 

 

1 saat önce, Kahin yazdı:

allah'a inananlardan bir farkınız olmadığını göstermek

Bu iddianın elle tutulur bir tarafı yok. Bu fikrini desteklemek için yaptığın şeyler neler: 1) Açıklamalarımı görmezden gelip inanç kelimesinin tek bir tanımına odaklanarak sözlerimi çarpıtmak 2) "Solucan delikleri, kara delikler, zaman gezileri veya evrendeki boşluk" gibi doğruluğu konusunda tek kelime etmeme rağmen beni bu şekilde yaftalamak. (namıdiğer strawmanning)

 

1 saat önce, Kahin yazdı:

onları cahillikle suçladığınızda onların nasıl bir duygu içinde olduklarını göstermek

Bize bu duyguyu tattırdığına "inanmaya" devam et. Bu tezini destekleyen tek şey bunu "yazdıklarımdan okuyabilmen". Daha önce de dediğim gibi düşüncelerin tamamen subjektif. Ampirik ve bilimsel delillerden yoksun ve bizi sahip olmakla suçladığın inançlarla dolu. 

13 saat önce, Kahin yazdı:

Başlığı okuduğumda, gülünecek bir şey olduğunu hemen fark ettim.

İşte ön yargı budur. 

Link to comment
Share on other sites

@Mantılı

Yine aynı fenomene tanık oluyorum. Öncelikle seninle kavramlara yüklediğimiz anlamlar konusunda anlaşmamız lazım. 
Yanlış anlamadıysam inanç kelimesini sadece "hiçbir dayanak olmadan, körü körüne inanmak" olarak algılıyorsun. 

Hayır, çünkü doğada önce bir Nesne (bilgi) gelir, sonra inanç gelir. Eğer bir nesne yoksa, ne hakkında bir inanç yaratabilirsin?

Örneğin Büyük Patlama'ya inanan herkes, sadece proton ve elektron nesnesinden oluşan evreni inançla yorumlar. İnança dayalı teorileri için kesinlikle hiçbir kanıtları yoktur. Tıpkı evrenin allah tarafından yaratıldığını iddia eden dindarlar gibi.

Aradaki tek fark, allah'a inananların sadece işitsel iddialarda bulunmasıdır, bu bilim kurgu bilimcileri ise var olmayan kavramları kanıtlamak için ek olarak teknoloji ve matematiksel formüller kullanmaktadır.

 

Bir konseptin varlığı onun doğru veya yanlış olduğunu göstermez. "Konseptler var değil" diyorsun. 

Doğada sadece nesneler (objeler) vardır. Örneğin, zaman, enerji, gölge, ışık, dalga, kara, delik gibi kavramlar (konseptler) obje değildir. Onlar biz insanların bir şeyi tanımlamak için kullandığımız kavramlardır, var değildirler!

Gezegen, güneş, ay, su, bitki, hayvan ve insan bir objedir. Bir obje (örneğin su) yalnızca algılanabilir, asla düşünceden ortaya çıkmaz!

Dün, yarın, hafta, yıl, kilo, gram, metre, aşk, yukarı, aşağı, bir, iki, üç vb. kavramları kullandığımızda hemen herkes bunların ne anlama geldiğini bilir. Günlük yaşamda yönümüzü bulabilmemiz için bu konseptlere ihtiyacımız var.

Obje = biçime ve lokalizasyona sahiptir (diğer objelere göre konumu belirlenebilir).

Konsept = lokalizasyon yok = soyut, hayali, var değil.

Objelerin özellikleri vardır: Yükseklik, uzunluk, genişlik, eğrilik, yaş, erime noktası, yoğunluk, sıcaklık, hareket ve deformasyon.

Bir konsept bir objeye dönüşemez ve bir obje de bir konsepte dönüşemez!

Eğer bilim yapmak istiyorsan, bir obje ile bir konsepti birbirinden ayırt edebilmen gerekir!
Ancak bunu yapabildiğinde kurgunun nasıl yaratıldığını deşifre edebilirsin!

 

Hayal gücünü kullanarak yeni fikirleri keşfetmekle ilgili bilimin hiçbir sorunu yoktur.

Şimdiye kadar hangi bilgi (nesne) sadece hayal gücüyle ortaya çıkmıştır? Sadece tek bir örnek yeterli!

 

Benim ortaya koyduğum tek iddia uzayda tespit edilen amino asitlerin  dünya haricinde hayat olabileceğine dair 
çok kuvvetli bir delil teşkil ettiği, en azından ihtimalleri arttırdığı iddiasıdır.  Bu iddiamı da bilimsel 
bir makale ile destekledim. Bunu hala reddedebilirsin istersen.

O "bilimsel" makaleyi okudun mu? Detayları nerede?

Amino asitlerin "evrenin boşluğunda" var olduğunu kim, ne zaman, nerede ve nasıl tespit etti? Lütfen sorularımı adım adım burada Türkçe dilinde açıkla!

Benim bilgim şu şekilde, örneğin 357.000 ila 406.000 kilometre uzaklıktaki Ay'ımızdan Dünya'ya madde taşımanın mümkün olmadığını biliyorum. Ama bu çakma bilimciler 300.000.000 km uzaklıktaki bir asteroitten Dünya'ya madde taşıyabileceklerini mi iddia ediyorlar? Bu ancak Dünya bir disk ise mümkündür!

 

Atom modeli de ilk aşamada eldeki verilere bakılarak, kurgulanarak oluşturuldu. 

Önce bir nesne vardı ve bu nesne hakkında düşündüler, değil mi?

Ve kesinlikle nesne hakkında herhangi bir kurgu yapmadılar!

 

İşte ön yargı budur. 

Hayır, bu bilgi. Ve benim bilgim deneyime dayanır!

Link to comment
Share on other sites

Bu faydalı tartışma için teşekkür ederim. Uzaylıların olduğuna inanıyorum derken şahsen kastettiğim; bu konudaki verileri kendimce araştırıp bunun sonucu uzayda bizden başka yaşam olduğunun kuvvetle muhtemel olmasına inanmak yani güvenmek gibi. Aslında yukarda kavak arkadaşımızın dediği gibi hepimiz birer uzaylıyız ama soru genelde bilimsel mecralarda bu şekilde konuşuluyor. 

Bunların yanında eğer insanlar her hayal ettiği ve inandığı şeylerin üzerine tutkuyla gitmeseydi şimdi hiçbir bilimsel teknolojik gelişme olmamış olurdu.

Link to comment
Share on other sites

@hegel

Bunların yanında eğer insanlar her hayal ettiği ve inandığı şeylerin üzerine tutkuyla gitmeseydi şimdi 
hiçbir bilimsel teknolojik gelişme olmamış olurdu.


Buna katılırım; şunu da eklemek isterim: hayal ettiği ve inandığı şeyler nesnelere dayanır, yani insanlar nesneler hakkında düşünmüştür ve onlar hakkında düşünür. Ve bilimsel teknoloji mühendislik bilimine aittir. Mühendislik bilimi uygulamalı bir bilimdir. Geri bildirimli bir bilim - çalışmanın sonunda bir ürün yaratılır. Bu ürünlerden bazılarını her gün kullanıyoruz. Mühendislik bilimi gerçek dünya (nesneler) üzerine inşa edilmiştir.

  • Like 1
Link to comment
Share on other sites

On 19.06.2024 at 21:16, kavak yazdı:

Bu kainatta milyarlarca galaksi var, her galakside milyarlarca güneş sistemi var ve her güneş sisteminde en az 1 gezegen var. Her gezegenin en az bir uydusu(ay) var.  Şimdi bunların hepsini birbiriyle çarpın. Ortaya çıkan rakamdan yol çıkarsak, başka uzaylıların olmaması için bir neden göremiyorum. Ha bu arada şunu da söylemek lazım elbette. Bizler de uzaylıyız, yani uzaylılar var.

 

Ölçmek, gözlemlemek, tekrarlamak ve yanlışlamak/doğrulamak. Bu kıstaslar doğrultusunda verilere ulaşıp onları değerlendireceğiz. Kainatın akla sığmayan müthiş büyüklüğü, bizim dışımızda uçuz bucaksız derinliklerde canlıların olma olasılığının bir hayli yüksek olduğunu gösterse de aynı özellikten dolayı onların izine rastlamak, bir o kadar zor olacaktır. Pür dikkat uzayı dikizliyoruz; bakalım daha neleri gün ışığına çıkaracağız.

Link to comment
Share on other sites

20 saat önce, Deadanddark yazdı:

Bu aralar Dyson küresi arıyorlar. 7 kadar yıldızdan şüphe ettiklerini okudum. Bana imkansız gelse de bilim böyle birşey her taşın altına bakıyorlar.

Evet, şu aralar gündemde. Makaleyi buradan inceleyebilirsiniz.

Dyson küreleri Freeman Dyson'ın öne sürdüğü ilginç bir fikir. Kardashev skalasına göre tip-2 seviyesinde bir medeniyetin, yani kendi güneşinin enerjisini tamamen kullanabilme seviyesine gelmiş bir medeniyetin kullanacağı öngörülen, güneşin etrafını tamamen kapatarak enerjisini depolayacak kadar büyük bir yapı.  Böyle bir medeniyet olsaydı o yıldızdan gelen ışığın yayılmasını tamamen engellemiş olurlardı. Bu yapının inşası esnasında bir yıldızdan gelen ışığın yavaş yavaş azalıp yok olduğuna şahit olurduk.

O halde bunları nasıl tespit edebiliriz sorusunun cevabı şöyle. Görünür ışığı tamamen bloke etseler bile ısı yayılmaya devam edeceği için kızılötesi teleskoplarda hala görülebilirdi. Bahse konu 7 aday yıldız bu özelliklere sahip. Herhangi bir ışık kaynağı görülmeyen, ancak kızılötesi spektrumda tespit edilen büyük alanlar.

Bu noktada Ockham'ın usturası yönteminden yola çıkarak sorduğum şey şu:

Hangisi daha olası? Bir güneşin enerjisini etrafını bir Dyson küresi ile çevirerek kullanmayı başarmış bir medeniyet mi? Yoksa ısınmış bir gaz bulutunun kızılötesi radyasyon yayması mı?

Kardashev tip-2 seviyesinde bir medeniyet olması ihtimalini var olan bilgilerimize dayanarak görmezden gelebileceğimizi düşünüyorum. Hatta karşısına koyabileceğimiz başka bir açıklama henüz bulamamış olsak bile "demek ki uzaylılar yapmış" denmemeli. Lakin, medya işte tam olarak da bunu yapıyor. "Araştırmacılar muhtemel bir uzaylı mega yapısı keşfetmiş olabilir" diye başlık atan gazeteler var. Her ne kadar o ihtimal son derece düşük olsa da.

Link to comment
Share on other sites

25 dakika önce, Mantılı yazdı:

O halde bunları nasıl tespit edebiliriz sorusunun cevabı şöyle. Görünür ışığı tamamen bloke etseler bile ısı yayılmaya devam edeceği için kızılötesi teleskoplarda hala görülebilirdi. Bahse konu 7 aday yıldız bu özelliklere sahip. Herhangi bir ışık kaynağı görülmeyen, ancak kızılötesi spektrumda tespit edilen büyük alanlar.

Böyle bir durumda kendi gezegenlerini sürekli yapay ışıklandırma ile aydınlatmaları gerekir. Bu da parlak soğuk bir gezegenin varlığını gösterir. Bu iki durım gerçekleştiğinde Dyson küresi düzeyine geçmiş bir uygarlık olduğu anlamına gelecektir.

Denetimli füsyon üreteci insanlık için tükemmez bir enerji kaynağıdır. Güneşi kapatmaya da gerek kalmaz. Uzayda da yaşamamıza olanak verir.

Güneşi çevrelemek bana pek mantıklı gelmedi.

Link to comment
Share on other sites

55 dakika önce, kavak yazdı:

Peki, günümüzdeki uygarlığın seviyesi ne durumda?

Kardashev skalasında tip sıfır. Daha kendi gezegenimizdeki enerjiyi tamamen kontrol altında tutup kullanamıyoruz (tip-1). Ki bu başarılsa bile çok büyük bir gelişme olurdu. 

Soruya daha genel bir açıdan bakarsak, uygarlığımızın pek çok yönden henüz "çok genç" olduğu yorumunu yapabiliriz sanırım. 

  • Like 1
Link to comment
Share on other sites

Create an account or sign in to comment

You need to be a member in order to leave a comment

Create an account

Sign up for a new account in our community. It's easy!

Register a new account

Giriş yap

Already have an account? Sign in here.

Sign In Now
×
×
  • Create New...