Kahin Mesaj tarihi: 2 Mart Yazar Report Paylaş Mesaj tarihi: 2 Mart @Max Stirner beni tek korkutan manik atak sırasında beyin hücrelerini öldüren bir salgı var imiş ona da bir çözüm bulmamız gerekiyor Beyin hücrelerini öldüren bu salgı nedir? Bana bunu daha ayrıntılı açıklayabilir misin? Link to comment Share on other sites More sharing options...
ateist otobüs şöförü Mesaj tarihi: 2 Mart Report Paylaş Mesaj tarihi: 2 Mart Şu an, Kahin yazdı: @Max Stirner beni tek korkutan manik atak sırasında beyin hücrelerini öldüren bir salgı var imiş ona da bir çözüm bulmamız gerekiyor Beyin hücrelerini öldüren bu salgı nedir? Bana bunu daha ayrıntılı açıklayabilir misin? Bu soruyu cevaplamak için psikiyatrist ile tekrar görüşmem gerekiyor Link to comment Share on other sites More sharing options...
Kahin Mesaj tarihi: 2 Mart Yazar Report Paylaş Mesaj tarihi: 2 Mart @Max Stirner Bu soruyu cevaplamak için psikiyatrist ile tekrar görüşmem gerekiyor Ayrıca bilimsel çalışmayı da sor: bu tam olarak nerede ayrıntılı olarak açıklanıyor? Link to comment Share on other sites More sharing options...
Kahin Mesaj tarihi: 2 Mart Yazar Report Paylaş Mesaj tarihi: 2 Mart Kahin: Her şeyi anlamak için çok zamana ihtiyacın var, arkaik(!) düşünebilmen ve düşüncelerini ve başka bir kişinin düşüncelerini inceleme yeteneğine sahip olman gerekiyor. Arkaik düşünmek ne anlama geliyor? Canlılarda insanlar, hayvanlar (memeliler ve omurgalılar) sınıfına ve orada kuru ve kıllı burunlu maymunlar ailesine aittir. Biyolojik anlamda, kuru burunlu maymunlar veya kıllı burunlu maymunlar (Haplorhini), biyolojik sistematikte insanların da ait olduğu primatların bir alt aile grubudur. Başka bir deyişle: Hayvanlardan hiçbir farkımız yok. Daha doğrusu farkımız, soyut düşünebilmemiz ve kavramlar oluşturabilmemizdir. Bunu mutlaka anlamalıyız, aksi takdirde 5 biyolojik yasayı anlayamayız. Bu da arkaik düşünebilmemiz gerektiği anlamına geliyor! İnsanın Gelişimsel Geçmişi Beyin sapı (en eski beynimiz) tarafından kontrol edilen tüm organlar, ilk ve en eski embriyonik filiz katmanı olan Endodermden türer. Bağırsak mukozasından kaynaklandıkları için, Bağırsak silindir epitelyum içerir. Biyolojik bir çatışma durumunda, bağıntılı organ çatışma aktif fazı sırasında hücre çoğalması başlatır. Pcl-fazında, ilave hücreler mantar veya tüberküler bakteri yardımıyla ortadan kaldırılır. Ağız ve yutağın sağ tarafı, hala yeme işini ('giren lokma') düzenleyen beyin sapının sağ tarafından kontrol edilirken, ağız ve yutağın sol tarafı artık boşaltım işini düzenlemeyen (bu şimdi rektum tarafından yönetilmektedir) fakat onun yerine kusma refleksini yöneten (gırtlağın bir önceki dışkı boşaltım işlevinden miras kalan) beyin sapının sol tarafından kontrol edilir. Ayrıca gırtlağın sol tarafının orjinal sinir bağıntısının korunmuş olması, organizmaya zarar verebilecek bir lokmanın kusarak dışarı atılabilmesi (boşaltım nitelikli) biyolojik amacına da hizmet etmektedir. İlkel deniz Atamızın, yiyeceği içine aldığı ve dışkıyı dışarı bıraktığı ilkel bir ağzı vardı, ilkel denizde yaşadı. Atamız halka şeklinde, solucan benzeri bir yaratık olmalıydı (deniz anemonları bugün hala böyle görünür). Hayattaki amacı yemek yemek ve çoğalmaktı. Organları glandüler (salgı bezi) dokudan ve beyni Beyin Sapından oluşuyordu. Çatışma potansiyeli besin (yiyecek) yığınıydı. Eğer yiyecek parçasını yakalamakta çok yavaşsa, o zaman beyin sapında tiroid bezine giden rölede bir sorun var demektir. Tiroid bezi artık doğanın 3. yasasına uygun olarak hücre çoğalması ve işlev artışı yapar. Daha fazla tiroid hormonları üretilir ve bu nedenle hipertiroidizm vardır. Ancak bu aynı zamanda hayvanı gerçek anlamda daha hızlı hale getirir ve böylece 'çok yavaştın' nedenini çözebilir. Eğer hayvan lokmayı yakalarsa, tiroid bezinin hücre çoğalması durur ve artık ihtiyaç duyulmayan artı hücreler iyileşme aşamasında ilişkili mikroplar, mantarlar ve mantar bakterileri tarafından ortadan kaldırılır. Eğer hayvan bağırsakta sindirilemeyecek şekilde duran bir lokmayı yutarsa, o zaman beyin sapındaki bağırsak villus hücreleri rölesinde bir çatışması vardır. Ağız yönüne doğru bağırsak villusları artık çoğalır ve karnabahar benzeri bir bağırsak kanseri gelişir ve bu sıkışmış lokmayı sindirebilmek için litrelerce sindirim suyu üretir. Bu lokma sonunda kayarsa, bağırsak villuslarının hücre bölünmesi durur. Iyileşme fazında, artık ihtiyaç duyulmayan bağırsak kanseri, mantarlar ve mantar bakterileri tarafından ayrıştırılır ve tüberkülozlu bir şekilde ortadan kaldırılır. Burada hala anlamayı öğrenmemiz gereken şey, Doğa 'Annenin' çağrışım yapması. Hayvan için genellikle gerçek gıda yığınıyla ilgilidir. Bugün biz insanlar için bu yığın kişinin almak isteyip de alamadığı para veya ev, ya da kayınvalideyle ilgili hazmedilemeyen, 'midede oturan' bir sorun olabilir. Dolayısıyla glandüler doku söz konusu olduğunda, her zaman aktif fazda hücre çoğalması ve dolayısıyla fonksiyonda bir artış söz konusudur. Bu nedenle biyolojik anlamı, hemen çatışma-aktif aşamasında bir lokmayı daha iyi parçalamak için daha fazla sindirim suyu üretmek. İyileşme fazında her zaman mantar ve mantar bakterileri tarafından bez dokusunda tüberküloz, nekrotizan bir parçalanma olur. Tüberküloz, nekrotizan parçalanma, çürüyen bir elmaya benzer. Biz her şeyi atalarımızdan miras aldık. Sindirim sistemi ve bunun için de beyni. Günümüzde beyin sapı beynimizin en eski bölümüdür. Kara Atamız denizden çıktı ve karayı fethetti. Ek organlara ihtiyacı vardı, keskin taşlara karşı kendini (iç derileri) korumak için. Bu ek organlar için ek bir kontrol ünitesine ihtiyacı vardı ve Beyincik eklenmesi gerekiyordu. Çağrışımlı çatışma içeriği şöyledir: Bütünlüğün ihlali, örneğin saldırı, tahribat veya kirlenme/lekelenme çatışmaları. Çatışma beyincikte, deri cilt rölelerinde. Örneğin atamiz lekelenme çatışması yaşadığında, biyolojinin üçüncü doğal yasasına göre, dermis (derı cilt) hücreleri çoğaltır, 'duvar dışa doğru' kalınlaşır. Bir melanom (deri kanseri) gelişir ve bu melanom lekelenme giderilene kadar büyür. Yani biyolojik anlamı melanom! Lekelenme çatışması çözülürse melanom durur ve iyileşme fazında sorumlu mikroplar, mantar tarafından parçalanır ve tüberküler bakteri yardımıyla ortadan kaldırılır. Kanamaya ve sızıntı yapmaya başlar. Ayrıca her tüberküloz iyileşme aşamasında olduğu gibi çürümüş et gibi kokmaya başlar. İyileşmenin sonunda melanom kaybolur ve artık teşhis bile konulamaz. Beyincikle birlikte atamıza, Doğa 'Ana' tarafından ilk sosyal davranış da programlanmıştır. Meme bezleri, gelişimsel olarak dönüşmüş ter bezleridir, bu yüzden meme karsinomunu beyincikte de buluruz. Anne çocukla birlikte bir kaza geçirirse ve çocuğu için bir endişe çatışmasını ilişkilendirirse, çatışması beyincikteki 'rölededir' ve program meme bezi hücrelerinin artışıyla tepki verir, yani meme karsinomuyla. Buradaki biyolojik anlam çatışma-aktif aşamasındadır, hücre çoğalması yoluyla daha fazla anne sütü üreterek yaralı çocuğa daha iyi bir hayatta kalma şansı vermek içindir. Bu çocuk sağlıklı hale gelirse, fazladan anne sütü gerekli değildir ve meme bezlerinin hücre çoğalması durur. İyileşme aşamasında inaktif meme kanseri, melanom gibi, mantar tarafından parçalanır ve tüberküler bakteri yardımıyla ortadan kaldırılır. Her tüberküloz iyileşme aşamasında gece terlemeleri de görülür. 'Eski beyin' (beyin sapı ve beyincik) temel yaşam meseleleriyle ilgili olan soluk alma, beslenme veya üreme için programlanmış. Lokomotor sistemi Sonra atamız kemikler, kaslar, tendonlar, kıkırdaklardan oluşan bir kas-iskelet sistemine ihtiyaç duydu. Bu ilave organlar için medüller yatak eklenmiştir. Medüller yatağın bulunduğu yer öz değerin koltuğudur. Sağlıklı özgüvene sahip bir kişi dik bir yürüyüşe sahiptir. Özgüveninde çöküş yaşayan bir kişinin skolyoz gibi kas ve iskelet sistemi ile ilgili sorunları vardır, ankilozan spondilit, lumbago, kemik kanseri, anemi, lösemi ve benzeri. Dikkat: Medüller yatak ile şu anda serebrumdayız (büyük beyinde) ve doğanın 3. biyolojik yasasına göre çatışma-aktif aşaması artık hücre çoğalması yerine hücre kaybı söz konusudur. Bu hücre kaybı bağ dokusunda nekroz, kemikte ise osteoliz olarak adlandırılır. Doğada, kendi öz değerindeki bir çöküşü çözemezsen, bu delikler kemik kırılana veya tendon yırtılana kadar gittikçe büyür. Doğada, av olurdun ve yenilebilirdin. Yani Doğa 'Anne' burada hemen yardımcı olmuyor. Bu programda önce çatışma çözülmeli! İyileşme aşamasında, buradan sorumlu mikropların, yani bakterilerin yardımıyla bu delikler şişlikle tekrar dolar. İyileşme aşamasının sonunda şişlik iner, ancak kemik ve tendon eskisinden daha kalın kalır. Aynı iyileşmiş kemik kırığı gibi, eski kırılma alanı da güçlendirilmiş olarak kalmaktadır. Bağ dokusundaki fonksiyon güçlendirmesi yaşamın geri kalanında kalıcıdır. Bu sebepten dolayı Dr. Hamer bu bağ dokusu grubunu 'lüks grup' olarak da adlandırmaktadır. Doğa 'Anne' burada hemen yardımcı olmuyor, ancak iyileşme sürecinin sonunda, ama bir ömür boyu. Sosyal etkileşim En genç beynimiz serebral korteksimizdir. Aynı zamanda en karmaşık beyin. Burada sosyal etkileşim koordine edilir ve bu ayrılık ve bölgesel alan çatışmalarını içerir. Serebral korteks yassı epiteli ve fonksiyonel kaybları kontrol eder. Ayrılık çatışması Doğada yavrunun anneden ayrılması yavru için kesin ölüm demektir. Bir ayrılık çatışmasının aktif aşamasında, kısa süreli hafızamız zayıflar. Alzhaymer bu nedenle çok sayıda şiddetli ayrılık çatışmalarıdır. Dokunmanın çoğunun anneden çocuğa doğru olduğu yerlerde, dış cilt derisi ülserleşir. Cilt pul pul dökülmeye başlar ve pürüzlü bir hal alır. Bu, kuru nörodermatitin tablosudur. Bunu bir tutkal ekleminin yırtılarak açılması gibi hayal edebilirsin. Bu acı vermez çünkü dış deride sensorik bir felç eşlik eder, burası sensorik uyuşukdur. Derideki bu uyuşukluk, kısa süreli hafızasının zayıflamasıyla birlikte, annenin hayatına devam edebilmesi için çocuğunu daha kolay unutmasına yardımcı olur. Eğer anne ayrılık çatışmasını çözebilirse, dış derinin altındaki ülserler şişlik ve iltihaplanmayla tekrar dolar. Skuamöz epitelin bu iyileşme aşaması mikropsuz çalışır. Deri artık kırmızı, sıcak, kaşıntılı ve ağrılıdır. Şimdi dermatologlar, aslında bir iyileşme aşaması olan cilt bozulmasından bahsederler. Bu tür çözümlenmiş ayrılık çatışmaları egzama, çiçek açan nörodermatit, kurdeşen vb. içerir. Alan Bölgesi-Çatışması Alan çatışması, bireyin eylem alanını (bölge) kaybetmesi anlamına gelir, örneğin geyik kendi orman bölgesini, kurt sürüsü lideri kendi bozkır bölgesini. Insanda ailesi, evi, şirketi, işyeri, vb. hatta bir araba bile bir alan olabilir. Doğa 'Ana', biyolojik olarak doğal hiyerarşiyi bölgesel çatışmalar yoluyla inşa eder, yani alfa hayvanı ve ikinci hayvan. Doğada sadece en güçlü olan genlerini aktarır. Doğada, bireysel insan varlığı hayatta kalma yeteneğine sahip değildir. Başarılı bir şekilde avlanabilmek için kendini sürü içinde organize etmek zorunda. Sürünün işleyebilmesi için bir yapıya, bir komuta ihtiyacı vardır. Klasik bölge savaşı Güçlü olan güçsüz olanı yener. Güçsüz olan artık bölgesini kaybetmiştir. Çatışması, koroner arterlerin beyin rölesinde. Bu bölge kaybı çatışmasında, koroner arterlerin yassı epiteli ülserleşir. Biyolojik anlamı, koroner arterlerin haciminin (enine kesit) daha büyük hale gelmesi ve kalp kasına daha fazla kanın ulaşabilmesi. Kalp daha güçlü olur! Bu özel programın amacı yine aktif aşamada, hücre kaybıyla fonksiyonel bir güçlendirme elde etmek için. Eğer bu özel programa ve kalbin gelişmiş performansına rağmen, bu bölge savaşındaki güçsüz taraf bölgesini geri kazanmayı başaramazsa, pes eder. Yani vazgeçer ve olaya teslim olur. Bu şekilde çatışmanın yoğunluğunu aşağıya doğru dönüştürebilir ve kaşeksıcden (zayıflıktan) ölmeden yaşlanabilir. Yaşadığı çatışmayla yüzleşti ve buna boyun eğdi. Böylece asılı-aktif çatışma sürecinde kalır ve çatışma kitlesi oluşturmaya devam eder. Boyun eğmesiyle birlikte, erkeğin beyindeki bölgesel tarafı kendisine kapalı kalır ve onu dişi yapar. Biz insanlarda, böyle bir pes etme yaklaşık 6 ay sonra gerçekleşir. Çatışma kitlesi 9 aydan fazla sürdüğü için artık bu bölgesel çatışmayı çözmemeliyiz. Çünkü klasik kalp krizini atlatamayız ve ölürüz. Şimdi, dişi doğada yumurtladığında, alfa hayvan mevcuttur. İkinci hayvanın hiç arzusu yoktur, çünkü aktif çatışma nedeniyle libidosu (cinsel içgüdü) yok denecek kadar az. Böylece dişi her zaman en iyisinden, alfadan çocuk sahibi olur. 'Eski beyin' (beyin sapı ve beyincik) temel yaşam meseleleriyle ilgili olan soluk alma, beslenme veya üreme için programlanmışken, 'yeni beyin' (serebral medula ve serebral korteks) çok daha gelişmiş konulara, örneğin alan veya alan korku çatışmaları, ayrılık çatışmaları, ve öz-değersizlik çatışmaları için programlanmıştır. Serebral korteks ve serebral medüller kontrollü kanserler söz konusu olduğunda, 'eski beyin' (beyin sapı ve beyincik) kontrollü organlardaki hücre çoğalmasının aksine, burada tam tersi bir durum söz konusudur, yani epitelyal mukozada hücre kaybı olur ve daha sonra bu mukoza yeniden inşa edilir. Sindirim sistemi iç filiz yaprak (Endoderm), kas-iskelet sistemi orta yaprak (Mezoderm), duyu organları ve epidermis ise dış yaprak (Ektoderm) tarafından oluşturulur. Hamer ayrıca bu 'doku tiplerinin' her birinin beynin belirli bir bölümü tarafından kontrol edildiğini ve çok özel çatışmalara ya hücre çoğalması ya da hücre kaybı ile tepki verdiğini keşfetti. Stres evresinde beyin sapı tarafından kontrol edilen 'iç yaprağın' (endoderm) ve beyincik tarafından kontrol edilen 'orta yaprağın' (eski mezoderm) organları hücre çoğalması ve onarım aşamasında hücre yıkımı yaptığını keşfetti. Tümörlerin Ontogenetik Sistemi gösteriyor ki 'eski beyin' (beyin sapı ve beyincik) tarafından kontrol edilen endoderm veya eski mezodermden oluşan organlar, akciğer, karaciğer, kalın bağırsaklar, prostat, rahim, alt deri, akciğer zarı, karın zarı, kalp zarı veya meme bezleri gibi, bağlantılı çatışma yaşanır yaşanmaz her zaman hücre çoğalması yaratırlar. Bu yüzden bu organlar sadece çatışma aktif fazı sırasında tümör geliştirirler. Serebral medulla tarafından kontrol edilen 'orta yaprağın' (yeni mezoderm) ve serebral korteks tarafından kontrol edilen 'dış yaprağın' (ektoderm) organları ise tamamen zıt bir şekilde davranır. Embriyonik filiz yapraklarını dikkate alındığında, 'yeni beyin' yönetimindeki tüm organ ve dokular (yumurtalıklar, testisler, kemikler, lenf nodları [düğümleri], epidermis, rahim ağzı duvarı, bronşiyal tüpler, kalp damarları, süt kanalları vb.) ektodermden veya yeni mezodermden kaynaklanırlar. Çatışma yaşandığı anda, biyolojik olarak bağlantılı organ hücre kaybı (örneğin yumurtalıklarda ya da testislerde nekroz, osteoporoz, kemik kanseri veya mide ülseri gibi) ve iyileşme fazında yeniden yapılanma ile tepki verir. Link to comment Share on other sites More sharing options...
Kahin Mesaj tarihi: 2 Mart Yazar Report Paylaş Mesaj tarihi: 2 Mart Ernst Haeckel bu cümleyi 100 yıl önce formüle etmişti: Ontogenez, filogenezin bir tekrarıdır. Başka bir deyişle: Her canlının embriyosu, gelişimindeki tüm önemli aşamalardan ve ait olduğu türün evrim sürecinden geçer. Ontogenez: Birey oluş Filogenez: Türün, zamanın seyri içinde geçirdiği evrim Bunun anlamı: Ana rahmine düştüğümüz andan itibaren (dişi yumurta hücresinin erkek spermi tarafından döllenmesi) hepimizin yüz milyon yıl boyunca insan olma sürecinin, annemizin rahminde 9 aylık hamileliğin zaman atlamasında tamamını yaşadık. Şimdi embriyonik gelişime dönüp bakarsak, insanlığın gelişim tarihine de dönüp bakabiliriz. Tüm 'hastalıkların' gelişimsel kökeni yasası (bkz. Doğanın 3. Biyolojik Yasası). Hamer'ın tıbbi araştırmaları, embriyoloji bilimine sıkı sıkıya bağlıdır. Çünkü organların bir çatışmaya tümör büyümesi, doku erimesi veya işlev kaybı ile tepki verip vermeyeceği, organın kaynağı olan embriyonik filiz yapraklarına göre belirlenmektedir (3. Biyolojik Yasa). Anlamlı Biyolojik Özel Programların (SBS) ontogenetik olarak belirlenmiş sistemi kanser ve kanser eşdeğerleri (kanser SBS ve kanser eşdeğeri SBS). Kanser eşdeğerleri, tümör ve ülser olmadan, sadece fonksiyon kaybı SBS'lerdir. Embriyologlar genellikle embriyonik gelişimini üç sözde germ katmanına ayırırlar: Endoderm, mezoderm, ektoderm, ki bunlar zaten embriyonun gelişimi ve hangi ve tüm organların türetildiği yerdir. Bedenin her bir hücresi veya organı bu germ katmanlarından (filiz yapraklarından) birine ayırabiliriz. Geleneksel tıp'da hiç kimse bu kotiledonla (döleşi adası) ilgilenmiyordu. Hiç kimse ne kadar önemli olduğunu tahmin etmemişti. Aslında bu nedenle, şimdiye kadar hiç kimse kanser gelişimine bir sistem getirememişti. Yeni Tıbbın 3. Biyolojik Doğal Yasası, ontogenetik olarak belirlenmiş 'SBS Sistemi', yani kanser ve kansere eşdeğer SBS'ler, hastalıkları bu 3 filiz yapraklarına göre sınıflandırıyor. Eğer tüm bu farklı tümörleri, şişlikleri, ülserleri, gelişimsel geçmişine ya da filiz yapraklar olarak adlandırılan çeşitli kriterlerine göre sınıflandırırsak, o zaman aynı filiz yaprak bağlantısına sahip hastalıkların başka karakteristiklere ve özelliklere de sahip olduğunu görürüz. Gelişimsel nedenlerden dolayı, beynin her bir özel bölümü, belirli bir çatışma içeriği türü, beyinde belirli bir lokalizasyon, çok spesifik bir histoloji, filiz yapraklarıyla ilişkili spesifik mikroplar ve biyolojik anlamda gelişimsel tarih açısından anlaşılabilir sözde hastalıklar bu 3 filiz yapraklarına aittir. Embriyoda'ki 3 Filiz yaprakları (germ tabakası) – Organ düzeyi Embriyoloji döllenmiş yumurta hücresinin bir embriyoya dönüşmesinin öğretsidir. Anne karnındaki gelişim sırasında, gebeliğin ikinci haftasında döllenmiş yumurtadan hücresinden üç filiz yaprakları gelişir. Bunlar orijinal hücrelerden, yani epiblastlardan ortaya çıkar. Bu üç filiz yaprakların oluşumuna gastrulasyon denir. Filiz yaprakları 'iç filiz yaprak ' (entoderm), 'orta filiz yaprak' (mezoderm) ve 'dış filiz yaprak' (ektoderm) olarak ayrılır. Filiz yaprakların dokusu Filiz yaprakları, 3 veya 4 farklı çeşidi olan bir doku türünden başka bir şey değildir. 1. Salgı bezi dokusu 2. Salgı bezi benzeri doku 3. Bağ dokusu 4. Epitelyum Epitelyum: Tek veya çok hücreden oluşan, vücudun bütün dış ve ic yüzeylerini kaplayan doku: Geniz, ağız, mide gibi iç boşlukları epitelyum ile kaplıdır. Bir biftek yediğimizde bağ dokusu yemiş oluruz. Kas sistemi bağ dokusudur. Karaciğer yediğimizde salgı bezi dokusu ve epitelyum yemiş oluruz. Karaciğerin kendisi salgı bezi dokusudur, karaciğerde bulunan ve kesildiğinde gözle görülebilen damarlar ise epitelyum ile kaplıdır. Akciğerde oldugu gibi. Akciğerin kendisi salgı bezi dokusudur, içindeki halkalar bronşlardır ve bunlar da epitelyum ile kaplıdır. Dolayısıyla tüm vücudumuz dört farklı doku türünden oluşur. Ancak, tüberkülozu yalnızca salgı bezi ve salgı bezi benzer dokuda ve orada da sadece iyileşme aşamasında bulabiliriz. Tüberküloz bu nedenle bir iyileşme aşamasıdır, yani salgı bezi ve salgı bezi benzer dokularda gerçekleşir. Hangi tümörler salgı bezi ve salgı bezi benzeri dokuda ortaya çıkar? Salgı bezi dokusu ile: • Akciğer nodülü kanser • Karaciğer kanseri • Mide kanseri • Bağırsak kanseri • Tiroid kanseri • Bademcik kanseri vs. Salgı bezi benzeri dokusu ile: Meme kanseri Melanom Mezotelyoma vs. Filiz yaprağı ile 'akraba' olan organların, filiz yaprağı ile 'akraba' olan çatışmaları vardır! Bu kanserler her zaman lokma çatışmasıyla ilgilidir: Akciğer nodülü (şişlik kitle) kanserinde hava lokması, karaciğer kanserinde açlık çatışması, mide ve bağırsaklarda ise sindirilemeyen yiyecek lokmasıdır. Bu özel programların biyolojik anlamı da her zaman çatışma aktif aşamadadır: Hücre çoğalması yoluyla işlevde bir artış sağlamak, böylece lokmanın daha iyi sindirilebilir ve daha iyi emilebilmesi veya bu lokmanın daha iyi içeri veya dışarı kayabilmesi içindir. Akciğer nodülü kanseri söz konusu olduğunda, bunun nedeni ölüm korkusudur. Akciğerlerdeki hava torbacıkları sayısının artmasıyla kişi artık daha fazla hava alabilir ve böylece daha kolay hayatta kalabilir. Her bir biyolojik özel programın anlamını, gelişimsel açıdan anlamak lazım. Doğumdan önceki otonom sinir sistemi dağılımı ilkel halka formunu işaret eder. Sempatik sinirler omuriliğin ortasında düzenlenmişken, parasempatik sinirler (vagotonik) dış çephede, yani beyin tabanında ve sakral bölgede, yutak ve rektuma yakın konumlanmıştır. 1 Link to comment Share on other sites More sharing options...
Kahin Mesaj tarihi: 15 Temmuz Yazar Report Paylaş Mesaj tarihi: 15 Temmuz Mikrobiyal araştırmalar "neredeyse kesinlikle yanlış olan bir 18. yüzyıl paradigmasına sıkışmış durumda" Torsten Engelbrecht 15. Temmuz 2024 Brownstone Enstitüsü portalında politik ekonomist Toby Rogers, immünoloji ve aşı bilimini "bilim kılığına bürünmüş ekonomi ve politikanın dehşet verici, barbarca bir karışımı" olarak eleştiriyor. Buna karşılık, hiçbir şey bilmediklerini kabul edebilen fizikçilere şapka çıkarıyor. Brownstone Enstitüsü, viral "bilimin" temel sorununa değindiği için son derece dikkate değer bir makale yayınladı. Bu, reddedilemez, hatta ebedi gerçeklere sahip olduğunu iddia etmesidir - ve bu tutum temel bilimsel ilkeyle çelişmesine rağmen, halka en saf haliyle bilim olarak satılmaktadır. Makalenin başlığı "İmmünolojinin Fizik Kıskançlığına İhtiyacı Var". Makalenin orijinalinde, politik ekonomist Toby Rogers'ın Substack hesabında, "Fizikçiler bilmedikleri konusunda dürüstler" başlığı yer alıyor. Rogers şöyle başlıyor: "The Economist dergisini bir yıldır okuyorum. İngiliz züppe neoliberalizminin belli bir kolunun öncüsü - normalde bana göre değil. Ancak bu kesimin dünyayı nasıl gördüğünü anlamanın benim için önemli olduğunu düşünüyorum. Ve dergi zaman zaman gerçek cevherler yayınlıyor." Rogers'a göre bu, The Economist'in 22 Haziran tarihli sayısında yayınlanan "Evrenin baskın modeli çatırdıyor: Karanlık enerji onu parçalayabilir" başlıklı "çığır açan bir makaleyi" de içermektedir: Karanlık enerji onu parçalayabilir. Rogers, bu makalenin çığır açıcı olduğunu çünkü fiziğin orijinal "zor bilimi" simgelediğini ve "diğer tüm bilimlerin dayandığı bilim" olduğunu yazıyor. "Ve bu makalede fizikçiler evrenin yüzde 95'inin nasıl işlediğine dair neredeyse hiçbir fikirleri olmadığını itiraf ediyorlar." Rogers devam ediyor: "Fizikçileri açık sözlülüklerinden dolayı kutluyorum. Ancak fizik birçok açıdan en basit bilimdir - teorileri genellikle gözlemlenebilir cisimlerin hareketlerinin ölçülmesiyle geliştirilir. Ve eğer fizik evrenin yüzde 95'inin nasıl işlediğine dair neredeyse hiçbir fikre sahip değilse, bu bize fiziği taklit etmeye çalışan ve çoğunlukla başarısız olan diğer bilimler hakkında ne söylüyor?" İmmünoloji, yani vücudun bakteri, virüs ve mantar gibi sözde patojenlere karşı savunmasının biyolojik ve biyokimyasal temellerinin incelenmesi özellikle şaşırtıcıdır. Bu alan "fizikten çok daha karmaşıktır çünkü fizik, biyoloji, kimya ve psikolojinin bir kombinasyonudur ve neredeyse sonsuz sayıda tam olarak anlaşılmamış değişken içerir". Ancak Rogers, immünolojinin hatalarını kabul ettiğini ya da hatalarından ders çıkardığını hiç görmemiş olmasını eleştirmektedir. Bugün bize dayatılan immünoloji - örneğin sonu gelmeyen aşılama kampanyaları şeklinde - 1796'dan kalma ve o zamandan bu yana önemli bir gelişme göstermemiş fikirlere dayanmaktadır. Rogers devam ediyor: "Eğer fizik evren hakkında neredeyse hiçbir şey bilmediğini kabul ediyorsa ve immünoloji kendini yansıtamıyor ya da düzeltemiyor gibi görünüyorsa, o zaman immünoloji muhtemelen bağışıklık sistemi hakkında hiçbir şey bilmiyordur. İmmünoloji alanında neredeyse hiç kimse bilmediğini itiraf edecek kadar dürüst değildir, çünkü bir şey biliyormuş gibi yaparak kazanılacak çok para vardır." Akla Sokrates'in ünlü sözü geliyor: "Hiçbir şey bilmediğimi biliyorum." Bu söz Cicero tarafından "ipse se nihil scire id unum sciat" şeklinde de ifade edilmiştir. İmmünoloji oldukça farklıdır. Rogers, kibrine bir örnek olarak Moderna'nın "koronavirüs aşısının sadece iki günde geliştirildiği" yönündeki açıklamasını gösteriyor. Ve işte diyor Rogers, o zaman işe yaramalı ve beş milyar insana enjekte edilmeli. Öte yandan fizikte her şey olduğu gibi akış halindedir. Sağlam bilimsel bulgular bile incelenmekten ve muhtemelen bir kenara atılmaktan muaf değildir. Rogers bu bağlamda Economist makalesinden bir alıntı yapıyor: "Arizona'da, Kitt Peak Ulusal Gözlemevi'nde bir teleskop üç yıl boyunca gökyüzünün üç boyutlu bir haritasını çıkardı. On milyonlarca galaksiden gelen ışığı analiz eden Karanlık Enerji Spektroskopik Enstrümanı ya da kısaca DESI, şaşırtıcı bir şey keşfetmiş olabilir. DESI, adından da anlaşılacağı üzere, evrendeki her şeyin yüzde 68'ini oluşturan ve yerçekiminin itici bir versiyonuyla uzayı birbirinden ayıran gizemli bir varlık olan karanlık enerjiyi incelemek için kullanılan bir araçtır. Ne olduğunu bilmeseler de, bilim insanları şimdiye kadar karanlık enerjinin yoğunluğunun 13,7 milyar yıl önce evrenin başlangıcından bu yana aynı kaldığını varsaydılar. Ancak DESI'nin ilk sonuçları bu varsayımın yanlış olabileceğini düşündürmektedir. DESI bilim adamlarına göre belki de yoğunluk zaman içinde değişmiştir. Çalışmada yer alan Michigan Üniversitesi'nden Dragan Huterer 'Bu çok tuhaf' diyor. Sonuçlar doğrulanırsa, kozmoloji bir krize sürüklenebilir." Rogers'a göre fizik, bilinen, sabit ve değişmez oldukları varsayımıyla evrenin demir yasalarının araştırılması olarak başladı. Ancak evrenin demir yasalarının zaman içinde değişebileceği ortaya çıktı. Rogers, "İmmünoloji [ise] bu tür bir karmaşıklığı tanımayı hayal bile edemezdi" diye eleştiriyor. Ayrıca, immünolojinin allah vergisi gerçeklere sahip olma tavrının ne kadar saçma olduğunu göstermek için Economist'in ödeme duvarının arkasına gizlenmiş makalesinden daha fazla alıntı yapıyor. Karanlık enerji hakkında şöyle diyor: "Karanlık enerjiyle ilgili araştırmalar şaşırtıcı derecede yenidir. Varlığına dair doğrudan kanıtlar ancak 1998 yılında, bilim insanları süpernova olarak bilinen son derece parlak patlayan yıldızların Dünya'dan olması gerekenden çok daha hızlı uzaklaştığını keşfettiklerinde elde edildi. Ulaştıkları sonuç: Evren sadece genişlemekle kalmıyor, aynı zamanda bu genişleme hızlanıyor. Bu keşifle 2011 yılında Nobel Fizik Ödülü'ne layık görülen Johns Hopkins Üniversitesi'nden Adam Riess, "Bu beklenmiyordu" diyor. Doğrudan incelenmesi zor olduğu için karanlık enerjinin gerçek doğası tam olarak anlaşılamamıştır." Önde gelen hipotez, boş uzay boşluğunun doğasında var olan enerji olduğudur. Kuantum teorisine göre, boşluk gerçekten boş değildir, bunun yerine yoktan var olan ve daha sonra birbirini yok eden sayısız parçacık ve antiparçacık çiftinin yaşadığı bir yerdir. Bu etkileşimler, uzayı kozmos boyutlarında birbirinden ayırabilecek bir "vakum enerjisi" yaratır. Ancak bu fikrin de sorunları yok değil: fizikçiler bu vakum enerjisinin yoğunluğunu hesaplamaya kalkarlarsa, şu anda gözlemlerle desteklenenden 60 ila 120 mertebe daha yüksek bir değer elde edeceklerdir - "vakum felaketi" olarak bilinen bir fiyasko. Economist'in aktardığına göre Huterer, "[Felaketi] çözmenin temelde yeni anlayışlar gerektirdiği konusunda genel bir fikir birliği var" dedi. "Bekle, ne?" diye soran Rogers, bu pasajdan çok önemli gördüğü bir cümleyi tekrarlıyor: "Parçacıklar ve antiparçacıklar birbirlerini yok etmek üzere yoktan var edilirler." Rogers, İncil'deki yaratılış öyküsünün "kıyaslandığında sıkıcı göründüğünü" söylüyor. Şu sonuca varıyor: "Fizikçilere, bilmediklerini kabul etmekteki alçakgönüllülükleri ve dürüstlükleri için şapka çıkarıyorum. Ancak bu, immünolojinin kibrini kıyaslandığında daha da bariz hale getiriyor. İmmünoloji, neredeyse kesinlikle yanlış olan bir 18. yüzyıl paradigmasına sıkışmış durumda, ancak nasıl yanlış olduğunu bilmiyoruz çünkü neredeyse hiçbir zaman gerçek bir araştırma yapma zahmetine girmiyor." Rogers daha sonra basitçe parayı takip etmenin mantıklı olduğunu belirtmeye devam ediyor. Bunu yaparsa, fiziğin bilmediklerini kabul ederek daha fazla para kazanabileceğini, böylece yeni teleskopları, süper çarpıştırıcıları ve benzerlerini finanse edebileceğini hayal ediyor. Rogers, "Öte yandan immünoloji, aslında hiçbir şey bilmediği halde her şeyi biliyormuş gibi davranarak para kazanıyor, böylece insanlara toksik ürünler enjekte edip onları kronik olarak hasta edebiliyor" diyor. İmmünoloji ve aşı biliminin bugün hala bilim olarak tanımlanabileceğine inanmıyor. Bunun yerine, "bilim kılığına bürünmüş ekonomi ve politikanın korkunç, barbarca bir karışımıdır". Kaynak: "bilim kılığına bürünmüş ekonomi ve politikanın dehşet verici, barbarca bir karışımı" Immunology Needs Physics Envy Link to comment Share on other sites More sharing options...
Kahin Mesaj tarihi: 15 Temmuz Yazar Report Paylaş Mesaj tarihi: 15 Temmuz Uydurulmuş konsensüs: siyaset ve gerçek arasında sıkışan bilim 15 Temmuz 2024 tarihinde DF tarafından yayınlanmıştır. İklim değişikliği ve Covid-19 gibi konularda yapay bir uzlaşı üreterek bilimin siyasallaştırılması, muhalefeti bastırmakta ve bilimsel dürüstlüğü tehlikeye atmaktadır. Bilinçli politika kararları almak ve bilimsel ilerlemeyi teşvik etmek için bilimsel belirsizlikleri ve muhalefeti kabul etmek gerekir. İklim değişikliği ve Covid-19 gibi konularda bilimsel uzlaşının siyasallaşması bilimin temellerini sarsıyor. Bu teşhis, İsviçre'nin köklü dergisi Schweizer Monat'a ait. Makale, siyasi etkilerin bilimsel süreç üzerindeki etkisine ve bunun sonucunda ortaya çıkan kötü siyasi kararlara ışık tutuyor. Makalenin yazarı Judith Curry, Amerikalı bir iklim araştırmacısı ve İklim Tahmin Uygulamaları Ağı'nın başkanıdır. Kendisi Georgia Teknoloji Enstitüsü'nde Emeritus Profesör olarak görev yapmaktadır. 21. yüzyılda insanlık, büyük belirsizlikler ve sistemik risklerle karakterize edilen çok sayıda karmaşık sorunla karşı karşıyadır. İklim değişikliği ve Covid dönemi bunların başlıca örnekleridir. Bu gibi durumlarda bilim giderek siyasallaşmakta, hakikat arayışı çoğu zaman tercih edilen bir siyasi çözümün desteklenmesine tabi kılınmaktadır. Curry, siyasi önyargıların araştırma fonlarının önceliklendirilmesini, sorulan soruları ve sonuçların yorumlanmasını etkilediğini yazıyor. Bilimsel raporlar ve medya, gerçeklere dayalı iddiaları siyasi yararlılıklarına göre filtrelemektedir. Bilim insanları, üniversitelerden, meslek örgütlerinden, aktivist bilim insanlarından ve devlet fonlarından gelen bu baskıyla, fikir birliği (konsensüs) pozisyonlarını ve ahlaki hedefleri desteklemeleri için baskı altındadır. Aktivist bilim insanları konumlarını siyasi gündemleri ilerletmek için kullanmaktadır. Bu aynı zamanda meslek örgütlerini, dergileri ve konferansları da etkilemekte, bu da yayınları ve mesleki tanınırlığı kontrol etmektedir. Siyasallaşma, fikir birliğinden sapan bilim insanlarının sindirilmesine veya susturulmasına yol açar. Siyasallaştırmanın temel stratejilerinden biri, iklim değişikliği ve Covid-19 gibi siyasi açıdan önemli konularda bilimsel bir konsensüs oluşturulmasıdır. İklim değişikliğine ilişkin IPCC konsensüsü, bu BM kuruluşu içinde kasıtlı bir konsensüs oluşturma süreciyle ortaya çıkan ve belirsizliği ve muhalefeti bastırarak siyasi olarak kanonlaştırılan "üretilmiş bir konsensüs" örneğidir. Kurumsallaşmış fikir birliği oluşturma, grup düşüncesini teşvik eder ve kendi kendini güçlendiren bir şekilde fikir birliğini teyit eder. Bu durum, sorular sorulmadığı ve araştırmalar yapılmadığı için bilimsel ilerlemeyi engeller. Buna ek olarak, bir fikir birliğinin uygulanması, şüphecilik yoluyla bilimin kendi kendini düzeltmesini de baltalamaktadır. Sahte fikir birliğinin en önemli örneklerinden biri, diğer hipotezleri dışlayan ve eleştirileri bastıran siyasi ve bilimsel açıklamalarla yürürlüğe konan Covid-19'un doğal kökenine ilişkin erken dönem fikir birliğidir. Ancak çok geç bir dönemde bu fikir birliği sorgulanmış ve başlangıçtaki siyasi ve bilimsel manipülasyon ortaya çıkmıştır. Yapay olarak yaratılan bir fikir birliği, bilinçli siyasi karar alma süreçleri için gerekli olan belirsizlikleri ve görüş farklılıklarını maskelemektedir. Bilimsel bilginin ve sınırlamalarının daha eksiksiz bir resmini sunmak için bilimsel belirsizliğe izin vermek ve muhalefeti tanımak önemlidir. Uzlaşı ve iptal kültürüne yönelik mevcut eğilim, iklim değişikliği gibi karmaşık toplumsal konularda diyaloğu gerçekten de sınırlamaktadır. Bilgilendirilmiş karar verme sürecini mümkün kılmak için muhalefet ve anlaşmazlık için alan yaratmak ve bilimsel belirsizlikleri kabul etmek gerekir. İsviçreli Aylık, insanlığın 21. yüzyılda ve sonrasında ancak bu şekilde gelişebileceğini özetliyor. Schweizer Monat, eski adıyla Schweizer Monatshefte (aylık defter), liberal İsviçre'nin bir kurumudur. Dergi 1921 yılında kurulmuştur ve üç ayda bir yayınlanmaktadır. Kaynak: Uydurulmuş fikir birliği: siyaset ve gerçek arasında sıkışan bilim Uydurulmuş konsensüs Link to comment Share on other sites More sharing options...
Saturn Mesaj tarihi: 16 Temmuz Report Paylaş Mesaj tarihi: 16 Temmuz On 02.03.2024 at 23:33, Kahin yazdı: Beyin hücrelerini öldüren bu salgı nedir? Bana bunu daha ayrıntılı açıklayabilir misin? Beyin hücrelerinin hepsi iyi huylu değildir. Doktorların anlattıklarına göre bir kısmı anormal olup şizofreni gibi hastalıkların sebebidir. Yazdıkları ilaçlar bu anormal olanları öldürür. @Max Stirner'ın anlattığı hikayenin aslı bu olabilir. Link to comment Share on other sites More sharing options...
Kahin Mesaj tarihi: 7 Ağustos Yazar Report Paylaş Mesaj tarihi: 7 Ağustos FDA itiraf ediyor: "kuş gribi virüsü" ya da bulaşıcılığına dair hiçbir bilimsel kanıt yok... herhangi bir yerde, herhangi biri tarafından bulunmuş bir "genom" bile yok Bilgisayar modelleri ve çakma bilim "uzman" tavsiyelerinin temelini oluşturuyor CHRISTINE MASSEY FOIS JUL 30, 2024 29 Temmuz 2024: Sarah B. Kotler ("J.D."), Bilgi Edinme Özgürlüğü Bölümü Direktörü sıfatıyla, ABD Gıda ve İlaç İdaresi'nin (FDA) herhangi bir yerde, herhangi biri tarafından yazılmış kayıtları tutmadığını itiraf etmiştir: İddia edilen herhangi bir "kuş gribi virüsünün" varlığını bilimsel olarak kanıtlayan/kanıt sunan, "kuş gribi virüsü" olduğu iddia edilen partiküllerin doğrudan sözde "konakçıların" vücut sıvısından/dokusundan/ekstresinden saflaştırılmasını tanımlayan, İddia edilen herhangi bir "kuş gribi virüsünün" sözde "genomunun" bir "konağın" vücut sıvısında/dokusunda/ekstresinde bozulmamış olarak bulunduğu (in silico, yani bir bilgisayar modelinde üretilmiş olanın aksine) veya Sözde "kuş gribi virüslerinin" neden olduğu iddia edilen hastalıkların / semptomların bulaşıcılığını bilimsel olarak gösteren... we have not responsive records (cevap verebileceğimiz bir kayıt yok) ... FDA'daki "uzmanlara" rağmen: "Yüksek Patojenik Avian İnfluenza Hakkında Güncellemeler" "Türünün ilk örneği olan bir çalışmanın sonuçları açıklanıyor... Bu çalışmanın amacı, pastörizasyonun, pastörize sütten yapılan sıvı süt ve diğer süt ürünlerinde Yüksek Patojenik H5N1 Avian İnfluenza (H5N1 HPAI) virüsünü inaktive etmede etkili olduğunu daha da doğrulamaktı" "birden fazla eyalette süt ineklerini etkileyen yüksek patojenik kuş gribi (HPAI) virüsü salgınını araştırmaya devam ettiğini" iddia ederek "H5N1 HPAI" "Test Sonuçları" gönderme https://www.fda.gov/food/alerts-advisories-safety-information/updates-highly-pathogenic-avian-influenza-hpai#background ve Hayali "Yüksek Patojenik Kuş Gribi" testleri konusunda bir otorite olarak poz vermek https://www.fda.gov/medical-devices/in-vitro-diagnostics/influenza-diagnostic-tests Görünüşe göre mantık Sarah'nın işi değil, çünkü şöyle yazmış: "FDA virüsleri düzenlemez ya da tedavi etmez. FDA, insan ve veteriner ilaçlarının, biyolojik ürünlerin ve tıbbi cihazların güvenliğini, etkinliğini ve emniyetini sağlayarak ve ulusumuzun gıda tedarikinin, kozmetik ürünlerinin ve radyasyon yayan ürünlerin güvenliğini sağlayarak halk sağlığını korumaktan sorumludur. Bu nedenle, cevap verebileceğimiz bir kayıt yok." Sahte "kuş gribi virüsü" iddialarına ilişkin daha birçok başarısız FOI (bilgi edinme başvuru) yanıtı daha önceki haber bültenlerimden birinde yer almıştı: Hikayenin tamamını okuyun: "Kuş gribi virüsü" aldatmacasına kanmayın! (Not: Bu bilgi Kanada, Man Adası, İngiltere ve ABD'de "devlet", ana akım medya vb. için çalışan ~200 kişiye gönderilmiştir, böylece daha sonra bilmediklerini iddia edemezler). Kaynak: https://christinemasseyfois.substack.com/p/fda-confesses-zero-scientific-evidence https://substackcdn.com/image/fetch/f_auto,q_auto:good,fl_progressive:steep/https%3A%2F%2Fsubstack-post-media.s3.amazonaws.com%2Fpublic%2Fimages%2F14d19c34-4b83-44b3-ba38-96cdd5bc9521_506x600.jpeg Link to comment Share on other sites More sharing options...
Kovulmuş Üye Mesaj tarihi: 8 Ağustos Report Paylaş Mesaj tarihi: 8 Ağustos 7 saat önce, Kahin yazdı: FDA itiraf ediyor: "kuş gribi virüsü" ya da bulaşıcılığına dair hiçbir bilimsel kanıt yok... herhangi bir yerde, herhangi biri tarafından bulunmuş bir "genom" bile yok Bu virüslerin olmadığı anlamına gelmiyor. Kuş gribi bir palavra olabilir , yerel tavuk üreticilerini yok etmek için uydurulmuş bir palavra. Koronoya da inanmıyorum. Sanal ticaret ve insansız bankacılığı yükseltmek için uyduruldu ama virüs var. Link to comment Share on other sites More sharing options...
Mantılı Mesaj tarihi: 8 Ağustos Report Paylaş Mesaj tarihi: 8 Ağustos HIV denen şey de yalan mı? Link to comment Share on other sites More sharing options...
Kahin Mesaj tarihi: 8 Ağustos Yazar Report Paylaş Mesaj tarihi: 8 Ağustos @somebody Bu virüslerin olmadığı anlamına gelmiyor. Bunu tercüme edeyim: "Bu, allahların olmadığı anlamına gelmiyor." Bu ifade yıkıcı bir mantık kırılması içermektedir!!! Ne zamandan beri bir nesne bir kavramdan (düşünceden) ortaya çıkabiliyor? Bana insanlık tarihinde bir kavramdan bir nesnenin ortaya çıktığı tek bir örnek göster? Bir obje yalnızca algılanabilir, asla düşünceden ortaya çıkmaz!!! @Mantılı HIV denen şey de yalan mı? Evet, o da bir yalan! "HIV" (İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü) yalanı ilk kez 80'li yıllarda Avustralya'dan "The Perth Group" tarafından ortaya çıkarıldı. 1990'ların sonunda bir bilim adamı, Alman Sağlık Bakanı'ndan "HIV" in bilimsel kanıtını istedi. Bakanlık, ileri geri bir sürü yazılar yazıldıktan sonra entelektüel çıkmaza girdi (bilimsel kanıt yok!). Bu entelektüel çıkmazdan çıkmak için şöyle cevap verdiler: "Selbstverständlich gilt das Humane Immundefizienz-Virus (HIV) - im internationalen wissenschaftlichen Konsens - als wissenschaftlich nachgewiesen." ("Elbette enternasyonal bilimsel konsensüste, İnsan immün yetmezlik virüsü (HIV'in) bilimsel olarak kanıtlanmış olduğu kabul edilmektedir.") Ulla Schmidt, Almanya Sağlık Bakanı Bir konsensüs (fikir birliği) ne kanıtlanabilir, ne izole edilebilir, ne de EM mikroskobu ile fotoğraflanabilir! "HIV"i çürütmek aslında oldukça basittir: hiç kimse bugüne kadar bir canlının organizmasında bir "bağışıklık sistemi" keşfetmemiştir! Kimse "bağışıklık sisteminin" ne olduğunu bilmiyor. Bu mantıklı, çünkü böyle bir şey yok! Bu dünyada herhangi biri "bağışıklık sisteminin" kimyasal bileşimini gösterebilir mi? Link to comment Share on other sites More sharing options...
Kahin Mesaj tarihi: 24 Ağustos Yazar Report Paylaş Mesaj tarihi: 24 Ağustos FDA itiraf ediyor: "maymun çiçeği virüsü" ya da bulaşıcılığına dair hiçbir bilimsel kanıt yok... herhangi bir yerde, herhangi biri tarafından bulunmuş bir "genom" bile yok Tıpkı hayali "kuş gribi virüsü" ve "SARS-COV-2" gibi. CHRISTINE MASSEY FOIS AUG 20, 2024 ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) Bilgi Edinme Özgürlüğü Bölümü Direktörü olarak görev yapan Sarah B. Kotler ("J.D."), FDA'yı yöneten kişilerin hiçbir yerde, hiç kimse tarafından yazılmış hiçbir kayda sahip olmadığını resmen itiraf etti: 1. iddia edilen herhangi bir "maymun çiçeği virüsünün" varlığını bilimsel olarak kanıtlayan/kanıt sunan veya 2. "maymun çiçeği virüsü" olduğu iddia edilen partiküllerin doğrudan sözde "konakçıların" vücut sıvısından/dokusundan/ekstresinden saflaştırılmasını bile tanımlayan veya 3. Sözde "maymun çiçeği virüsünün" sözde "genomunun" sözde bir "konağın" vücut sıvısında/dokusunda/ekstresinde bozulmadan bulunduğunu tanımlayan (in silico, yani bir bilgisayar modelinde üretilmiş olanın aksine) veya 4. Sözde "maymun çiçeği virüslerinin" neden olduğu iddia edilen hastalığın / semptomların bulaşıcılığını bilimsel olarak gösteren. "...elimizde cevap verebilecek bir kayıt yok." Ne yazık ki mantık hala Sarah'nın ilgi alanına girmiyor gibi görünüyor, çünkü itiraf e-postasında (ilk kez değil) yazmış: "FDA virüsleri düzenlemez ya da tedavi etmez. FDA, insan ve veteriner ilaçlarının, biyolojik ürünlerin ve tıbbi cihazların güvenliğini, etkinliğini ve emniyetini sağlayarak ve ulusumuzun gıda tedarikinin, kozmetik ürünlerinin ve radyasyon yayan ürünlerin güvenliğini sağlayarak halk sağlığını korumaktan sorumludur. Bu nedenle, yanıt verebilecek kayıtlarımız bulunmamaktadır." (vurgu eklenmiştir) Bu, FDA'daki "uzmanların" "maymun çiçeği hastalığını önlemek" için bir şarlatan ilacını onaylamasına, "maymun çiçeği ile ilgili... in vitro teşhislerin" "Acil Kullanım İzinlerinde" suç ortağı olmalarına ve "Maymun Çiçeği Testi Geliştiricileri için Bilgi" sağlamalarına rağmen, vb. Ama hey, Xavier Becerra'nın "koşulların var olduğuna" dair bir beyanı çok daha ikna edici ve meşruyken ve herkes bunu kabul edebiliyorken kimin bilimsel kanıta ihtiyacı var ki? (Sarah'dan yanıtını imzalı bir mektup haline getirmesini ve "kuş gribi" ile ilgili alakasız referansları çıkarmasını istedim). [Güncelleme, 21 Ağustos 2024: Sarah şimdi imzalı bir mektup sunmuştur ve bu mektup daha önceki e-posta itirafıyla birlikte pdf'ye eklenmiştir]. (Not: Bu bilgi Kanada, Man Adası, İngiltere ve ABD'de "devlet", ana akım medya vb. için çalışan ~200 kişiye gönderilmiştir, böylece daha sonra bilmediklerini iddia edemezler). CHRISTINE MASSEY christine massey fois Link to comment Share on other sites More sharing options...
hades Mesaj tarihi: 25 Ağustos Report Paylaş Mesaj tarihi: 25 Ağustos atomları da inkar et. zaten similasyon da(!) yaşıyorsun, yani sen yoksun... 1 Link to comment Share on other sites More sharing options...
Kahin Mesaj tarihi: 25 Ağustos Yazar Report Paylaş Mesaj tarihi: 25 Ağustos @hades "İnkar" ve "inkarcı" terimleri ciddi bilimsel söylemlerde kullanılmaz. Bunun yerine "reddetmek" veya "şüphe" gibi terimler kullanılır! Ve simülasyonun anlamı: bir gerçeğin, durumun veya koşulun değiştirilmiş, (güçlü bir şekilde değiştirilmiş veya çelişkili) bir şekilde temsil edilmesi. Köken: simulātio → 'görünüş, aldatma, taklit'. Latince similis → 'benzer'. Zekam yazdıklarını anlamak için yeterli olmadığından, lütfen bana simülasyonla ne demek istediğini açıklar mısın? Link to comment Share on other sites More sharing options...
hades Mesaj tarihi: 25 Ağustos Report Paylaş Mesaj tarihi: 25 Ağustos 5 saat önce, Kahin yazdı: @hades "İnkar" ve "inkarcı" terimleri ciddi bilimsel söylemlerde kullanılmaz. Bunun yerine "reddetmek" veya "şüphe" gibi terimler kullanılır! Ve simülasyonun anlamı: bir gerçeğin, durumun veya koşulun değiştirilmiş, (güçlü bir şekilde değiştirilmiş veya çelişkili) bir şekilde temsil edilmesi. Köken: simulātio → 'görünüş, aldatma, taklit'. Latince similis → 'benzer'. Zekam yazdıklarını anlamak için yeterli olmadığından, lütfen bana simülasyonla ne demek istediğini açıklar mısın? 1 Link to comment Share on other sites More sharing options...
Kahin Mesaj tarihi: 26 Ağustos Yazar Report Paylaş Mesaj tarihi: 26 Ağustos @hades Bu video çocuk ruhlu biri tarafından, çocuk ruhlu yetişkinler için hazırlanmıştır. Bunu anlamak için sadece 20 saniye izlemek yetti. Entelektüel saçmalıkların gerçeklikle hiçbir ilgisi yok!!! Paylaşmak istediğin bilimsel bir şey var mı? Eğer öyleyse, o zaman lafı dolandırmadan sadede gel! Link to comment Share on other sites More sharing options...
buddha Mesaj tarihi: 26 Ağustos Report Paylaş Mesaj tarihi: 26 Ağustos 1 dakika önce, Kahin yazdı: @hades Bu video çocuk ruhlu biri tarafından, çocuk ruhlu yetişkinler için hazırlanmıştır. Bunu anlamak için sadece 20 saniye izlemek yetti. Entelektüel saçmalıkların gerçeklikle hiçbir ilgisi yok!!! Paylaşmak istediğin bilimsel bir şey var mı? Eğer öyleyse, o zaman lafı dolandırmadan sadede gel! Mikroskopla gördüğün o belirsiz virus değil dediklerinden bedenine sokunca neden hastalanıyorsun? 1 Link to comment Share on other sites More sharing options...
buddha Mesaj tarihi: 26 Ağustos Report Paylaş Mesaj tarihi: 26 Ağustos On 03.03.2024 at 00:22, Kahin yazdı: Kahin: Her şeyi anlamak için çok zamana ihtiyacın var, arkaik(!) düşünebilmen ve düşüncelerini ve başka bir kişinin düşüncelerini inceleme yeteneğine sahip olman gerekiyor. Arkaik düşünmek ne anlama geliyor? Canlılarda insanlar, hayvanlar (memeliler ve omurgalılar) sınıfına ve orada kuru ve kıllı burunlu maymunlar ailesine aittir. Biyolojik anlamda, kuru burunlu maymunlar veya kıllı burunlu maymunlar (Haplorhini), biyolojik sistematikte insanların da ait olduğu primatların bir alt aile grubudur. Başka bir deyişle: Hayvanlardan hiçbir farkımız yok. Daha doğrusu farkımız, soyut düşünebilmemiz ve kavramlar oluşturabilmemizdir. Bunu mutlaka anlamalıyız, aksi takdirde 5 biyolojik yasayı anlayamayız. Bu da arkaik düşünebilmemiz gerektiği anlamına geliyor! İnsanın Gelişimsel Geçmişi Beyin sapı (en eski beynimiz) tarafından kontrol edilen tüm organlar, ilk ve en eski embriyonik filiz katmanı olan Endodermden türer. Bağırsak mukozasından kaynaklandıkları için, Bağırsak silindir epitelyum içerir. Biyolojik bir çatışma durumunda, bağıntılı organ çatışma aktif fazı sırasında hücre çoğalması başlatır. Pcl-fazında, ilave hücreler mantar veya tüberküler bakteri yardımıyla ortadan kaldırılır. Ağız ve yutağın sağ tarafı, hala yeme işini ('giren lokma') düzenleyen beyin sapının sağ tarafından kontrol edilirken, ağız ve yutağın sol tarafı artık boşaltım işini düzenlemeyen (bu şimdi rektum tarafından yönetilmektedir) fakat onun yerine kusma refleksini yöneten (gırtlağın bir önceki dışkı boşaltım işlevinden miras kalan) beyin sapının sol tarafından kontrol edilir. Ayrıca gırtlağın sol tarafının orjinal sinir bağıntısının korunmuş olması, organizmaya zarar verebilecek bir lokmanın kusarak dışarı atılabilmesi (boşaltım nitelikli) biyolojik amacına da hizmet etmektedir. İlkel deniz Atamızın, yiyeceği içine aldığı ve dışkıyı dışarı bıraktığı ilkel bir ağzı vardı, ilkel denizde yaşadı. Atamız halka şeklinde, solucan benzeri bir yaratık olmalıydı (deniz anemonları bugün hala böyle görünür). Hayattaki amacı yemek yemek ve çoğalmaktı. Organları glandüler (salgı bezi) dokudan ve beyni Beyin Sapından oluşuyordu. Çatışma potansiyeli besin (yiyecek) yığınıydı. Eğer yiyecek parçasını yakalamakta çok yavaşsa, o zaman beyin sapında tiroid bezine giden rölede bir sorun var demektir. Tiroid bezi artık doğanın 3. yasasına uygun olarak hücre çoğalması ve işlev artışı yapar. Daha fazla tiroid hormonları üretilir ve bu nedenle hipertiroidizm vardır. Ancak bu aynı zamanda hayvanı gerçek anlamda daha hızlı hale getirir ve böylece 'çok yavaştın' nedenini çözebilir. Eğer hayvan lokmayı yakalarsa, tiroid bezinin hücre çoğalması durur ve artık ihtiyaç duyulmayan artı hücreler iyileşme aşamasında ilişkili mikroplar, mantarlar ve mantar bakterileri tarafından ortadan kaldırılır. Eğer hayvan bağırsakta sindirilemeyecek şekilde duran bir lokmayı yutarsa, o zaman beyin sapındaki bağırsak villus hücreleri rölesinde bir çatışması vardır. Ağız yönüne doğru bağırsak villusları artık çoğalır ve karnabahar benzeri bir bağırsak kanseri gelişir ve bu sıkışmış lokmayı sindirebilmek için litrelerce sindirim suyu üretir. Bu lokma sonunda kayarsa, bağırsak villuslarının hücre bölünmesi durur. Iyileşme fazında, artık ihtiyaç duyulmayan bağırsak kanseri, mantarlar ve mantar bakterileri tarafından ayrıştırılır ve tüberkülozlu bir şekilde ortadan kaldırılır. Burada hala anlamayı öğrenmemiz gereken şey, Doğa 'Annenin' çağrışım yapması. Hayvan için genellikle gerçek gıda yığınıyla ilgilidir. Bugün biz insanlar için bu yığın kişinin almak isteyip de alamadığı para veya ev, ya da kayınvalideyle ilgili hazmedilemeyen, 'midede oturan' bir sorun olabilir. Dolayısıyla glandüler doku söz konusu olduğunda, her zaman aktif fazda hücre çoğalması ve dolayısıyla fonksiyonda bir artış söz konusudur. Bu nedenle biyolojik anlamı, hemen çatışma-aktif aşamasında bir lokmayı daha iyi parçalamak için daha fazla sindirim suyu üretmek. İyileşme fazında her zaman mantar ve mantar bakterileri tarafından bez dokusunda tüberküloz, nekrotizan bir parçalanma olur. Tüberküloz, nekrotizan parçalanma, çürüyen bir elmaya benzer. Biz her şeyi atalarımızdan miras aldık. Sindirim sistemi ve bunun için de beyni. Günümüzde beyin sapı beynimizin en eski bölümüdür. Kara Atamız denizden çıktı ve karayı fethetti. Ek organlara ihtiyacı vardı, keskin taşlara karşı kendini (iç derileri) korumak için. Bu ek organlar için ek bir kontrol ünitesine ihtiyacı vardı ve Beyincik eklenmesi gerekiyordu. Çağrışımlı çatışma içeriği şöyledir: Bütünlüğün ihlali, örneğin saldırı, tahribat veya kirlenme/lekelenme çatışmaları. Çatışma beyincikte, deri cilt rölelerinde. Örneğin atamiz lekelenme çatışması yaşadığında, biyolojinin üçüncü doğal yasasına göre, dermis (derı cilt) hücreleri çoğaltır, 'duvar dışa doğru' kalınlaşır. Bir melanom (deri kanseri) gelişir ve bu melanom lekelenme giderilene kadar büyür. Yani biyolojik anlamı melanom! Lekelenme çatışması çözülürse melanom durur ve iyileşme fazında sorumlu mikroplar, mantar tarafından parçalanır ve tüberküler bakteri yardımıyla ortadan kaldırılır. Kanamaya ve sızıntı yapmaya başlar. Ayrıca her tüberküloz iyileşme aşamasında olduğu gibi çürümüş et gibi kokmaya başlar. İyileşmenin sonunda melanom kaybolur ve artık teşhis bile konulamaz. Beyincikle birlikte atamıza, Doğa 'Ana' tarafından ilk sosyal davranış da programlanmıştır. Meme bezleri, gelişimsel olarak dönüşmüş ter bezleridir, bu yüzden meme karsinomunu beyincikte de buluruz. Anne çocukla birlikte bir kaza geçirirse ve çocuğu için bir endişe çatışmasını ilişkilendirirse, çatışması beyincikteki 'rölededir' ve program meme bezi hücrelerinin artışıyla tepki verir, yani meme karsinomuyla. Buradaki biyolojik anlam çatışma-aktif aşamasındadır, hücre çoğalması yoluyla daha fazla anne sütü üreterek yaralı çocuğa daha iyi bir hayatta kalma şansı vermek içindir. Bu çocuk sağlıklı hale gelirse, fazladan anne sütü gerekli değildir ve meme bezlerinin hücre çoğalması durur. İyileşme aşamasında inaktif meme kanseri, melanom gibi, mantar tarafından parçalanır ve tüberküler bakteri yardımıyla ortadan kaldırılır. Her tüberküloz iyileşme aşamasında gece terlemeleri de görülür. 'Eski beyin' (beyin sapı ve beyincik) temel yaşam meseleleriyle ilgili olan soluk alma, beslenme veya üreme için programlanmış. Lokomotor sistemi Sonra atamız kemikler, kaslar, tendonlar, kıkırdaklardan oluşan bir kas-iskelet sistemine ihtiyaç duydu. Bu ilave organlar için medüller yatak eklenmiştir. Medüller yatağın bulunduğu yer öz değerin koltuğudur. Sağlıklı özgüvene sahip bir kişi dik bir yürüyüşe sahiptir. Özgüveninde çöküş yaşayan bir kişinin skolyoz gibi kas ve iskelet sistemi ile ilgili sorunları vardır, ankilozan spondilit, lumbago, kemik kanseri, anemi, lösemi ve benzeri. Dikkat: Medüller yatak ile şu anda serebrumdayız (büyük beyinde) ve doğanın 3. biyolojik yasasına göre çatışma-aktif aşaması artık hücre çoğalması yerine hücre kaybı söz konusudur. Bu hücre kaybı bağ dokusunda nekroz, kemikte ise osteoliz olarak adlandırılır. Doğada, kendi öz değerindeki bir çöküşü çözemezsen, bu delikler kemik kırılana veya tendon yırtılana kadar gittikçe büyür. Doğada, av olurdun ve yenilebilirdin. Yani Doğa 'Anne' burada hemen yardımcı olmuyor. Bu programda önce çatışma çözülmeli! İyileşme aşamasında, buradan sorumlu mikropların, yani bakterilerin yardımıyla bu delikler şişlikle tekrar dolar. İyileşme aşamasının sonunda şişlik iner, ancak kemik ve tendon eskisinden daha kalın kalır. Aynı iyileşmiş kemik kırığı gibi, eski kırılma alanı da güçlendirilmiş olarak kalmaktadır. Bağ dokusundaki fonksiyon güçlendirmesi yaşamın geri kalanında kalıcıdır. Bu sebepten dolayı Dr. Hamer bu bağ dokusu grubunu 'lüks grup' olarak da adlandırmaktadır. Doğa 'Anne' burada hemen yardımcı olmuyor, ancak iyileşme sürecinin sonunda, ama bir ömür boyu. Sosyal etkileşim En genç beynimiz serebral korteksimizdir. Aynı zamanda en karmaşık beyin. Burada sosyal etkileşim koordine edilir ve bu ayrılık ve bölgesel alan çatışmalarını içerir. Serebral korteks yassı epiteli ve fonksiyonel kaybları kontrol eder. Ayrılık çatışması Doğada yavrunun anneden ayrılması yavru için kesin ölüm demektir. Bir ayrılık çatışmasının aktif aşamasında, kısa süreli hafızamız zayıflar. Alzhaymer bu nedenle çok sayıda şiddetli ayrılık çatışmalarıdır. Dokunmanın çoğunun anneden çocuğa doğru olduğu yerlerde, dış cilt derisi ülserleşir. Cilt pul pul dökülmeye başlar ve pürüzlü bir hal alır. Bu, kuru nörodermatitin tablosudur. Bunu bir tutkal ekleminin yırtılarak açılması gibi hayal edebilirsin. Bu acı vermez çünkü dış deride sensorik bir felç eşlik eder, burası sensorik uyuşukdur. Derideki bu uyuşukluk, kısa süreli hafızasının zayıflamasıyla birlikte, annenin hayatına devam edebilmesi için çocuğunu daha kolay unutmasına yardımcı olur. Eğer anne ayrılık çatışmasını çözebilirse, dış derinin altındaki ülserler şişlik ve iltihaplanmayla tekrar dolar. Skuamöz epitelin bu iyileşme aşaması mikropsuz çalışır. Deri artık kırmızı, sıcak, kaşıntılı ve ağrılıdır. Şimdi dermatologlar, aslında bir iyileşme aşaması olan cilt bozulmasından bahsederler. Bu tür çözümlenmiş ayrılık çatışmaları egzama, çiçek açan nörodermatit, kurdeşen vb. içerir. Alan Bölgesi-Çatışması Alan çatışması, bireyin eylem alanını (bölge) kaybetmesi anlamına gelir, örneğin geyik kendi orman bölgesini, kurt sürüsü lideri kendi bozkır bölgesini. Insanda ailesi, evi, şirketi, işyeri, vb. hatta bir araba bile bir alan olabilir. Doğa 'Ana', biyolojik olarak doğal hiyerarşiyi bölgesel çatışmalar yoluyla inşa eder, yani alfa hayvanı ve ikinci hayvan. Doğada sadece en güçlü olan genlerini aktarır. Doğada, bireysel insan varlığı hayatta kalma yeteneğine sahip değildir. Başarılı bir şekilde avlanabilmek için kendini sürü içinde organize etmek zorunda. Sürünün işleyebilmesi için bir yapıya, bir komuta ihtiyacı vardır. Klasik bölge savaşı Güçlü olan güçsüz olanı yener. Güçsüz olan artık bölgesini kaybetmiştir. Çatışması, koroner arterlerin beyin rölesinde. Bu bölge kaybı çatışmasında, koroner arterlerin yassı epiteli ülserleşir. Biyolojik anlamı, koroner arterlerin haciminin (enine kesit) daha büyük hale gelmesi ve kalp kasına daha fazla kanın ulaşabilmesi. Kalp daha güçlü olur! Bu özel programın amacı yine aktif aşamada, hücre kaybıyla fonksiyonel bir güçlendirme elde etmek için. Eğer bu özel programa ve kalbin gelişmiş performansına rağmen, bu bölge savaşındaki güçsüz taraf bölgesini geri kazanmayı başaramazsa, pes eder. Yani vazgeçer ve olaya teslim olur. Bu şekilde çatışmanın yoğunluğunu aşağıya doğru dönüştürebilir ve kaşeksıcden (zayıflıktan) ölmeden yaşlanabilir. Yaşadığı çatışmayla yüzleşti ve buna boyun eğdi. Böylece asılı-aktif çatışma sürecinde kalır ve çatışma kitlesi oluşturmaya devam eder. Boyun eğmesiyle birlikte, erkeğin beyindeki bölgesel tarafı kendisine kapalı kalır ve onu dişi yapar. Biz insanlarda, böyle bir pes etme yaklaşık 6 ay sonra gerçekleşir. Çatışma kitlesi 9 aydan fazla sürdüğü için artık bu bölgesel çatışmayı çözmemeliyiz. Çünkü klasik kalp krizini atlatamayız ve ölürüz. Şimdi, dişi doğada yumurtladığında, alfa hayvan mevcuttur. İkinci hayvanın hiç arzusu yoktur, çünkü aktif çatışma nedeniyle libidosu (cinsel içgüdü) yok denecek kadar az. Böylece dişi her zaman en iyisinden, alfadan çocuk sahibi olur. 'Eski beyin' (beyin sapı ve beyincik) temel yaşam meseleleriyle ilgili olan soluk alma, beslenme veya üreme için programlanmışken, 'yeni beyin' (serebral medula ve serebral korteks) çok daha gelişmiş konulara, örneğin alan veya alan korku çatışmaları, ayrılık çatışmaları, ve öz-değersizlik çatışmaları için programlanmıştır. Serebral korteks ve serebral medüller kontrollü kanserler söz konusu olduğunda, 'eski beyin' (beyin sapı ve beyincik) kontrollü organlardaki hücre çoğalmasının aksine, burada tam tersi bir durum söz konusudur, yani epitelyal mukozada hücre kaybı olur ve daha sonra bu mukoza yeniden inşa edilir. Sindirim sistemi iç filiz yaprak (Endoderm), kas-iskelet sistemi orta yaprak (Mezoderm), duyu organları ve epidermis ise dış yaprak (Ektoderm) tarafından oluşturulur. Hamer ayrıca bu 'doku tiplerinin' her birinin beynin belirli bir bölümü tarafından kontrol edildiğini ve çok özel çatışmalara ya hücre çoğalması ya da hücre kaybı ile tepki verdiğini keşfetti. Stres evresinde beyin sapı tarafından kontrol edilen 'iç yaprağın' (endoderm) ve beyincik tarafından kontrol edilen 'orta yaprağın' (eski mezoderm) organları hücre çoğalması ve onarım aşamasında hücre yıkımı yaptığını keşfetti. Tümörlerin Ontogenetik Sistemi gösteriyor ki 'eski beyin' (beyin sapı ve beyincik) tarafından kontrol edilen endoderm veya eski mezodermden oluşan organlar, akciğer, karaciğer, kalın bağırsaklar, prostat, rahim, alt deri, akciğer zarı, karın zarı, kalp zarı veya meme bezleri gibi, bağlantılı çatışma yaşanır yaşanmaz her zaman hücre çoğalması yaratırlar. Bu yüzden bu organlar sadece çatışma aktif fazı sırasında tümör geliştirirler. Serebral medulla tarafından kontrol edilen 'orta yaprağın' (yeni mezoderm) ve serebral korteks tarafından kontrol edilen 'dış yaprağın' (ektoderm) organları ise tamamen zıt bir şekilde davranır. Embriyonik filiz yapraklarını dikkate alındığında, 'yeni beyin' yönetimindeki tüm organ ve dokular (yumurtalıklar, testisler, kemikler, lenf nodları [düğümleri], epidermis, rahim ağzı duvarı, bronşiyal tüpler, kalp damarları, süt kanalları vb.) ektodermden veya yeni mezodermden kaynaklanırlar. Çatışma yaşandığı anda, biyolojik olarak bağlantılı organ hücre kaybı (örneğin yumurtalıklarda ya da testislerde nekroz, osteoporoz, kemik kanseri veya mide ülseri gibi) ve iyileşme fazında yeniden yapılanma ile tepki verir. Kahve falı gibi astroloji gibi. Çatışma diye içi boş bir kavram üzerinde bol bol saçmalamışsın. Freudun uydurduğu kavramlardan farkı yok. O herşeyi cinselliği bağlardı. Bebeğin annesinden meme emmesini bile. 1 Link to comment Share on other sites More sharing options...
Kahin Mesaj tarihi: 26 Ağustos Yazar Report Paylaş Mesaj tarihi: 26 Ağustos @buddha Mikroskopla gördüğün o belirsiz virus değil dediklerinden bedenine sokunca neden hastalanıyorsun? Bunlar sadece iddialar! Bunun böyle olduğuna dair bilimsel kanıt nerede? Ya virüslerin var olduğunu ve hastalığa neden olduğunu doğrulayan kanıtlar getirirsin ya da git başka bir yerde trollük yap! Link to comment Share on other sites More sharing options...
buddha Mesaj tarihi: 26 Ağustos Report Paylaş Mesaj tarihi: 26 Ağustos 2 dakika önce, Kahin yazdı: @buddha Mikroskopla gördüğün o belirsiz virus değil dediklerinden bedenine sokunca neden hastalanıyorsun? Bunlar sadece iddialar! Bunun böyle olduğuna dair bilimsel kanıt nerede? Ya virüslerin var olduğunu ve hastalığa neden olduğunu doğrulayan kanıtlar getirirsin ya da git başka bir yerde trollük yap! Al bir mikroskop kanına dışkılarına bak. Optik mikroskop ile bile görülebiliyor. 1 Link to comment Share on other sites More sharing options...
Kahin Mesaj tarihi: 26 Ağustos Yazar Report Paylaş Mesaj tarihi: 26 Ağustos @buddha ><(((°> Link to comment Share on other sites More sharing options...
hades Mesaj tarihi: 26 Ağustos Report Paylaş Mesaj tarihi: 26 Ağustos 25 dakika önce, Kahin yazdı: @buddha Mikroskopla gördüğün o belirsiz virus değil dediklerinden bedenine sokunca neden hastalanıyorsun? Bunlar sadece iddialar! Bunun böyle olduğuna dair bilimsel kanıt nerede? Ya virüslerin var olduğunu ve hastalığa neden olduğunu doğrulayan kanıtlar getirirsin ya da git başka bir yerde trollük yap! Aynı hükümet gibisin(kendi yaptığını başkası yapıyor sanan). trollük yapan biri varsa sanırım o da sizsiniz. neyin kanıtı şakamısınız siz? "evrim bir teoridir(kanıtlanmamış), dünya düzdür." bla, bla, bla... git kendini kuduz bir köpeğe ısırt da millet görsün "virüs" var mı, yok mu? burada olgunun aleni olanın, aksini kanıtlamak senin görevin, anladın mı cici trol? -Notorium non eget probatione Link to comment Share on other sites More sharing options...
buddha Mesaj tarihi: 26 Ağustos Report Paylaş Mesaj tarihi: 26 Ağustos 1 dakika önce, Kahin yazdı: @buddha ><(((°> https://nobelprizemuseum.se/en/viruses-captured-in-photos/ Al viruslerin en büyüklerinden biri tütün bitkisinin virüsünün 160000 kat büyütülmüş hali. Çatışma yaşıyor onda oluşuyor dersin ona da. Annesi babası ölmüştür. Link to comment Share on other sites More sharing options...
buddha Mesaj tarihi: 26 Ağustos Report Paylaş Mesaj tarihi: 26 Ağustos Bak bu maymun çiçeği virusu. 500 x mikroskop ile bile görülebiliyor. Link to comment Share on other sites More sharing options...
Recommended Posts
Create an account or sign in to comment
You need to be a member in order to leave a comment
Create an account
Sign up for a new account in our community. It's easy!
Register a new accountGiriş yap
Already have an account? Sign in here.
Sign In Now