Jump to content

Kavram Felsefesi


evrensel-insan

Recommended Posts

Kavram felsefesi, konu olarak metafizigin ontolojik ideolojilerinin, real existance, yani gercek varlik kisminda yerini alir.

 

Yalniz, felsefe de gercek varlik, ayni zamanda universals, yani evrensellerin ne oldugu konusunda da aciklama getirir.

 

Gercek varlik temelinde, uc tane bilinen ana ideoloji vardir. Bunlar, gercek varligi su sekildetanimlarlar.

 

 

Conceptualizm(Kavramcilik):Evrenseller, sadece oznel ve kisisel olarak

vardir.

Nominalizm(Isimleme, isimcilik):Evrenseller yoktur, mevcut degildir.

Realizm(Gercekcilik):Evrenseller, sadece nesnel olarak vardir.

 

Burada, gercek varlik katagorisinin, substantial existance, yani mustakil var olan varlik katagorisindeki, ideolojilerle karistirilmamasi gerekir.

 

Bunlarda, kisaca; materyalizm, idealizm ve pozitivizmdir.

 

Yukaridaki ontolojik gercek varlik ve evrenseller konusu, aslinda epistemolojinin ana konusudur, yani kavram epistemoloji de, bilgi temelli aciklamalarin temelini teskil eder. Buradaki kavrami, ontolojinin ideolojisi, kavramcilikla karistirmamak gerekir.

Kavram-CONCEPT-kelime anlami olarak, hamilelek, gebelik, doguma yonelen demektir.Yani, beynin hamile kalmasi, ya da gebe kalmasidir.

 

Beyin nasil hamile kalir? Beyin, herhangibir somutu-maddeyi-yansi yoluyla, 5 duyuyla; veya bir soyutu,-inanci- duyu yoluyla algilar, bu algilama SORUDUR. Sonra bu soruyu, algiladigiyla ISARETLER. Yani ozdeslestirir.

 

Boylece SORU ISARETI-?-beyinde hamile kalir. Goruldugu gibi, beyin hamile kaldiktan sonra, artik soruyu-ki beyinde- ve isareti-soyut veya somut- biribirinden ayirmak imkansizlasmistir.

 

Bu soru isaretine bir cevap vermek gerekir. Iste o cevap kavramdir. Yani hamile kalan beynin-soru isaretine-dogumudur.

 

Madde dilinden konusacak olursak; YANSI, BEYINDE SORU OLARAK BELIRIR, BEYINDE BU BELIRLEDIGI SORUYU ISARETLER. Dolayisiyle, madde kavrami, hem soru, hem isareti hem de cevabidir.Iste buna uclu ozdeslesme denir.

 

Kavramlar hep pozitiftir. Pozitivizm adini burdan almistir. Pozitivizm kavrami tek gordugu icinde, yansiyi vereni, yani maddeyi yok sayar. Idealizm veya materyalizm, kavrama bir acilim getirmemistir.

 

Kavramlar ayni zamanda, belgit, axiom, yani ispati gerekmiyen olgulardir.

 

Sorun ise, bundan sonra, yani kavramin kullaniminda, diger bir deyisle ifade edilisinde baslar. Ifade ya kavrama paralel- yani positif, ya da kavrama ters-yani negatiftir.

 

Kavramin, isaret olarak, bir soyutlami yoksa bir somutlami ozdeslestigi bilinemedigi veya algilanamadigi icin, cikan ilk ifade sorunu kavramlananin, oznel mi nesnel mi oldugudur. Daha sonraki sorun, inancmi maddemi oldugudur. BIR MADDEMI, DUSUNCEMI URUNU OLDUGUDUR. Kavramlastirilanin var mi, yok mu oldugudur.

 

Buradan da kavramin karakteri ortaya cikmaktadir.Soru ve isareti-ikilem,kavramlayan ve kavramlanan-karsitlik, yani X in cizgisel hali, yani 4'lu kesisimdir.

 

Yine ifade de yasanan bir sorunda, ifade eden beynin tek olmasi, kavramin ise evrensel olmasidir. Sevgiyi ornek alirsak;soruyu isaretleyen ve bu isaretin sevgi oldugunu dusunen, beyin; bu sevgiyi, bir baska vucutla ozdeslestirir. Bu rada ki sorun sevgi uzerine ozdeslenen vucudun, bu isareti isaretlememis olmasidir. Boylece sevgi tek isaretleyen tarafindan vardir. Uzerine isaretlenen tarafindan degil. Eger, soyut degerler, hem isaretleyen hem de uzerine isaretlenen ile ortusurse; iste o zaman andlasma saglanir. Aksi taktirde tek taraflidir. Tum soyut degerler icin bu gecerlidir. Dogru, iyi, demokrasi, hak, hukuk v.s.

 

Kavramin bu uclu ozdeslesmesinden dolayidir ki-soru, nokta;isaret, positif; ve cevap-isim veya adlama, bir dir.Yani-bir pozitif nokta.

 

Ne madde, ne dusunce ne de kavramin kendisinin metafizik-yani varlik temelinde evrensel bir ispati veya kabulu yoktur. Cesitli ideolojiler, bu uc ayri ogeyi teke indirgeme veya ilkleme mucadelesi vermektedirler. Bu teke indirgemenin sebebide; alginin noktasal olmasi ve dilin noktasal icerikte olmasindandir.

 

Burada ki benim aciklama yontemim, cizgisel (linear) ve yansal (lateral) dir. Yani ozdeslenen ve biribiriyle kesiserek teke indirgenmeye calisilani; yanyana ve cizgisel olarak ortaya koyar, bu ortaya koyusta-yanlamasina, birbirine bitisik- (juxtapositional) temellidir. ki bu 3 bacakli Y dir.

 

Kavram konusu yasamin ve herseyin ne olarak ve nasil olusturuldugunu bize anlatan bir olgudur.O yuzden algilanmasi cok onemlidir.

 

 

KAVRAM-CONCEPT-Tarih sahnesine, insanoglu dusuncesinde onemi algilandiktan ve insanoglunun davranisina ifade olarak yansidiktan buyana;Tum yasami yoneten ve yonlendiren aliskanliklarda ve bu aliskanliklarin alisilagelmis dogal dusunce yapisinda ; hem bir devrim yapratmis, hem de bu devrimle birlikte kaosu ve celiskiyi alisilagelmis felsefe, bilim temeline tasimistir.

 

Kavramin yaptigi bu devrim, butun eski bilinen ideolojileri ve bilime bakis acisini kokunden sarsmis, ve yeni bir suru felsefi, bilimsel bakis acisinin da dogmasina sebep olmustur.

 

Surasi bir gercektir ki, dogal ve alisilagelmis bakis acisinin dusunce ve davranisindaki bu devrim, hem dunyayi hem insanligi hemde insani-hem bireysel hem de evrensel temelde-tarihin gerisine cekmeye, bosluklar yaratmaya ve insanoglunu eskiden oldugu gibi, insanlik disi ve guc temelli davranisa zorlamistir.

 

Bugun insanoglunun ve onun yonetip yonlendirdigi dunyanin, icine dustugu cikmaz, bence akil yapisinin son ve nihayi cikmazidir.

 

Ya bir cikis noktasi bulunacak-hem bireysel hemde evrensel temelde- ve insan ve insanligi, yeni dogal olmayan bir bakis acisiyla tanisacak ve bu bakis acisi temelinde-ki bu insan ve onun insanligidir-hem kendini hem de iliskilerini yeniden ve kokten gozden gecirerek, kendine ve icinde bulundugu dunyaya, hem felsefe hemde bilimde yeni yontem ve sistem getirecek, ya da eski alisilagelmis ve dogal algiladigi dusunce ve davranista hem kendini hem insan yapisini hemde insanligini, aklinin sinirlari temelinde tarihe gomecektir.

 

Onerim, kavramin insan hayatindaki onemini ve yerini iyi algilamak ve bunun icinde tum dusunce kokenini ve onun dogal attedilen dusunce ve davranis yapisini ve onun getirdidgi sabit bakis acisini yeniden gozden gecirmektir.

 

Bireyin hem insansal hem de evrensel dusunce ve davranisi acisindan. Benim cikis yolum bu konuda felsefidir. Kisaca kavramin, hem mustakil var olan varlik temelinde, hemde evrensel temeldeki, birligini, butunlugunu ve beraberligini sunmaktadir.

 

Kavramin, felsefenin metafizik dalinin-ki varligi her yonuyle sorgulayan dali-getirdigi temeldeki, yeni bakis acisini vermekte ve alisilagelmis bakis acisini curutmeye yoneliktir. Kavram ya evrimci olarak insanoglunu kaos icinde tutacak ve yasadigi dunyasini ve kendini algilanmaz kilacak; ya da devrimci temelde, insanogluna hem bireysel hemde evrensel devrimi yeni bakis acisiyla yaptiracaktir.

 

Bu secimin zamani gelmis ve gecmektedir.

 

Yasamin, iliskinin ve dusunce ve davranisin bir eziyet, aci kesmekes ve kaos temelli celiskimi? yoksa, bir eglence, zevk, uyum, ve kosmos iceren bir iliski mi oldugunu herkes kendini aynada gorerek karar verecektir. Verdigi karar dogrultusunda da kendine bir yol cizecektir.

 

Kavramin en onemli ozelligi beyin ile dusunce ve fenomen ile numen bagini aciklamasidir.

 

Cunku kavramin algisi, hem metafizigin ontolojik, yani numenofenomenal birlikteligi temelindeki varlik, hem de epistemolojinin fenemonumenal birlikteligi temelindeki bilgidir

 

Iste burada, bilgi ve varlik bagi da, insanoglunun seylere bakis acisinin temelini olusturur. Bu temel bizi, ya insandisi bir degere, guce v.s., ya da insan temelli bir veriye yapilandirilmisliga goturur.

 

Iste bu fark ayni zamanda insanoglunun dogal insan ve insanlikdisi zihniyeti ile, yineinsanoglunu insanlastiracak olan insansal zihniyet farkinin da bilinc temelidir.

 

Tam da bu nedenden dolayi pozitivizm, hem metafizigin ontolojisinde, hem de epistemolojide ideoloji ve teori olarak yerini alir. Cunku pozitivizme gore, ontolojik olarak ve substantial existance, yani mustakil var olan varlik olarak, bir varlik yoktur. Bu ayni zamanda, gercek varlik ideolojilerinden nominalizm, yani isimciliginde ideolojik inancidir.

 

Oyuzden pozitivizm, bir ideolojik akim olarak; epistemolojide one cikar.

 

Bu arada, bir not olarak, benim bakis acimin pozitivizm degil; constructive epistemoloji, yani yapilandirmaci bilgi oldugunu, ben; "bilimin felsefi tabani nedir?" basliginda aciklamistim.

 

Saygilarimla;

evrensel-insan

 

 

 

  • Like 5
Link to comment
Share on other sites

  • 2 sene sonra...

Kavram uclemi; Isaret, isaret eden ve uzerine isaret edilen olarak belirlenmistir.

Demekki; kavram oldurumu icin; once bir isaret gerekir. Peki bu isaret nedir? Bu isaret dilin linquistics ve etimolojik kokenini ortaya koyan; harfler, rakamlar sembollerdir. Bu isaretler sayesinde; bilim, felsefe, dil ortaya konabilir. Bu isaretler sayesinde, ileti, iletisim, belirtim, saglanabilir.

Birincisi bu isaretin mucidini ortaya koymak gerekir. Bu isaretin tek bir mucidi vardir, o da insanogludur. Fakat, burada insanoglu isareti kullanima tasidiginda; ilk karmasa ve celiski ortaya cikar. Cunku isaret eden de; edilende ilk etapta isareti dogrultan ve bu isareti kendi ustune dogrultan insanogludur.

Isareti dogrultmanin en belirgin, dilbilgisi ogeleri; isaret zamirleri; bu, su ve o ve bunlarin cesitli versiyonlaridir. Buradaki ilginc olan; isaretin tek basina anlam kullanimi acisindan yeterli olmadigidir. Bu, guzelde bu nedir? Iste buradaki verilecek, herhangibir soyut veya somut isim , bu nun esdegeridir (isaret zamiri/sifati)

Yani, bu kitaptir, bu kalemdir, bu sevgidir, bu demokrasidir, bu dogrudur, bu iyidir, v.s. ki bu izah sekli; tersiyle de mumkundur. Dogru budur. Iste, isaret edenin isaret ettigi olmazsa; isaret mumkun degildir.

Cumlemize bakarsak; bu, isarettir ve isaretin isaret edilen uzerine yonelimi ve isaret edilende noktalanisidir. Iste o noktalanis ta; bu'nun esdegi olan ve noktalanana verilen addir.

Ben zamirini ele alalim. Buradaki isaret, "ben" dir. Beni isaret eden, fiziksel veya sessel yonlendirim ile, ben isaretinin; yonu ve uzerine yonleneni bir arada kesismistir.

Eger isaretimiz, "sen" ise; seni isaret eden, fiziksel ve sessel yonlendirim ile; sen isaretinin, yonu ve uzerine yonleneni, kesismemektedir.

Bu iki farktan su ortaya cikar; Eger isaretin kendisi; yonlendirimi yapan ile; uzerine yonlenim uygulanan farki ortaya cikar. Aksi; sen, ile ben isaretlerinin, birbirine karismasi demektir. Bu karisikligi onleyen, yondur.

O zaman; buradan 7li olusumumuz, ya da oldurum ortaya cikar; isaret, isaret eden, uzerine isaret edilen, yon, yonu veren, uzerine yon verilen ve noktalama. Iste, buradaki noktalamanin noktasi; kavramin da baslangicidir.

Butun bunlarin disinda; noktalamanin; ikili ve karsit karakter yapisininda farkina varmak gerekir. Bu ikilem olarak; isaret ve yon; karsitlik olarak; yonu ve isareti veren ve uzerine verilendir.

Iste bir dilin, ifadesinin, kavraminin v.s. arkasindaki; epistemolojik gerceklik bu temelde yatmaktadir.

Bu epistemolojik gerceklikte; insanoglunun, hem kendi; hemde kendi disinda kalan her kavramlastirdigi ile, ileti, iletisim ve belirtiminin temelini teskil eder.

Kavramin; yon, isaret ve nokta olarak; uclu uc tane uclemi vardir. Yon ve isareti yukarida acikladik. Nokta ise; pozitif ve tek olarak, zaten daha once aciklanmisti. Iste bu da kavramin; uclu uclugu, yani dokuzlulugudur.         

Link to comment
Share on other sites

Soyut Kavram Nedir, Nasil Ifade Edilir?

 

Somut kavramlara nazaran, soyut kavramlarin; evrensel, ortak bir tanimi ve tarifi yoktur. Bunun ana nedeni; soyut kavramlarin; somut kavram gibi yansisinin olmamasi ve sadece yansitilmasinin algiya acik olmasidir.

 

Herseyden once, daha once aciklandigi gibi; yansitan ile, algilayan arasinda buyuk bir kopukluk vardir. Yansitan, kendi algiladigi gibi yansitmayi; algilayan da kendine yansidigi gibi; algilamayi uygular.

 

Muslumanligi ele alalim. Bugun muslumanligin ne olduguna dair bir soru sordugumuzda; ister inanan, ister inanmayan; ister sahip cikan, ister karsi cikan; bu tanimi kendi ideolojik inancsal dogrusu ile ortaya koyacak ve dusuncesini ona gore yonlendirecek ve davranisa sunacaktir.

 

Buradaki en onemli bir fark; muslumanligin otomatikman kazanilisi ve musluman olmak icin, herhangibir dusunce uretimine ihtiyac duyulmamasidir. Tabi, bu musluman ulkeler icin gecerli bir durumdur.

 

Bu temelde; kendisini musluman kabul eden, her kisinin; kendi kisilik ve kimlik degerleri temelinde bir muslumanlik anlayisi mevcuttur. Kimi muslumana gore; musluman olmayana "kotu gozle" bakilirken; kimi muslumana gore, boyle bir bakis acisi yoktur. Kimi muslumana gore; siddet, oldurme, ve herturlu insanlikdisi olgu "benimsenirken; kimine gore benimsenmemektedir.

 

Kimine gore kadin konusu; "asagilayici, insan sayilmayici, ikinci sinif v.s." degerlendirilieken; kimine gore insan, es, ve erkeklerle esit v.s. degerlendirilir.

 

Simdi, bu temelde olaya bakarsak; bu iki farkli ve tamamen birbirine zit muslumanlik anlayisi ve musluman olustan hangisini, muslumanlik adina one cikarabiliriz?

 

Bence bunun onu alinamaz. O yuzden onerim; musluman olmayan arkadaslarin, dusunce ve davranislarini "her musluman ve muslumanlik anlayisi farklidir" olarak algilamalari ve ona gore muslumanlari degilde; muslumanligi bir yapi ve isleyis olarak ortaya koymalari.

 

Musluman arkadaslardan da; " her turlu muslumanlik anlayisi ve musluman dusunce ve davranisi olabilir, dolayisiyle; benim muslumanlik anlayisima ve musluman olarak uyguladigim dusunce ve davranisima, bazi soylemler ters gelebilir. Ben bir musluman olarak bunlari yapmadigim ve dusunmedigim icin, bu tip soylevler, bana yonelik degildir" dusuncesi one cikmalidir.

 

Dolayisiyle; bir musluman ile, musluman olmayan bir kisinin; insansal temeldeki dusunce ve davranislari icermeyen soylevlerde; ortak bir elestiri ortaya koyabilmesi mumkundur. Yani "ben bir muslumanim ama; musluman olmayan arkadasimizin getirdigi konu haklidir. Bir musluman, boyle dusunmemeli ve uygulamamalidir" temelli bir dusunce uretebilmelilerdir.

 

Ayni uretim, musluman olmayan arkadasan da gelebilir. Yani, "benim bu elestirim, tum musluman arkadaslara degil; sadece muslumanligi boyle uygulayanlara" gibi.

 

Eger, muslumanlik konusunda oldugu gibi; her soyut kavram ifadesinde, ortak bir evrensel tanim, tanitim olmadigini hatirda tutarsak;, bir ideolojik inancsal dogru ile; o dogruyu sahiplenmis, her kisiyi, ayni sekilde etiketlemeyiz.

 

Oyuzden, herhangibir; kendimize ters gelen, ideolojik inancsal dogruyu, elestirecek isek; boyle bir butunlugun ve birligin olamayacagini goz onune almak; bence, en mantikli davranis olacaktir.

 

Kisaca, herkes kendine gore; muslumandir, ya da degildir. Baskasinin muslumanligi, ya da musluman olmayisi; kendi muslumanligiyla veya degilligiyle ortusmez.

 

Oyuzden, bilhassa bu soyut kavramlari ifade ederken; toplumsal yerlesmislik yerine, ifade edenin kisisel yanasim ve sunumuna dikkat etmek; en azindan o kisinin, kendisini tanitmadaki davranisini algilamak acisindan onemlidir.

 

HERKESIN MUSLUMANLIGI VE DE MUSLUMAN OLMAYISI, YA DA MUSLUMANLIGININ ALGI VE ICERIGI, YA DA DUSUNCE VE DAVRANISI; KENDI IDEOLOJIK INANCSAL DOGRUSUNUN DUSUNCESI VE DAVRANISA YANSIMASIYLA PARALELDIR.

 

Hic bir muslumanlik anlayisi ve sunulan muslumanlik dusunce ve davranisi biribirine benzemez ve biribirini baglamaz.

 

Bu tum soyut kavramlarin kisi tarafindan ortaya konusuna paraleldir. Tum sosyal-siyasal-toplumsal-etiksel ve psikolojik kavramlar ve algilari, yansilari ve yansitmalari bu temeldedir.

 

Bu yazida, islenen soyut kavram muslumanlikti. Siz bu isleyisi, her turlu ideolojik inancsal dogrusallarin; sosyal-siyasal-toplumsal-etiksel ve psikolojik dogrularina uygulayabilirsiniz.

 

Bunun farkina varabilmek ve bu yazilanlari basarabilmenin tek yolu; bu tip soyut kavramlarin ifadelerini, toplumsal, yerlesmis, otomatiklesmis ve toplumu baglayici bir temelde degil de; kisinin kisisel dusunce ve davranisi olarak algilamak, hem kisinin taninmasinda; hem de bir soyutun tek bir anlam ve uygulasnisi olmadiginin bilincine varmakta yarari vardir.

 

Herkesin muslumanligi kendine ve kendi algisina goredir. Ne algiladigini da, ancak kisi davranis olarak yansitir. Ortak, toplumsal, bir yanasim veya algi veya tanim veya uygulama yoktur ve olamaz. Oldugunu one surmek ve dusunmek; bizi tek etiketlilige goturur ki, bu da gereksiz bir yere; kisileri ayni etiket altinda toplamak olur. Bu da kisinin kisisel yapisindan ziyade; sabitlenmis, alisilagelmis, yerlesmis ve otomatiklesmis bir anlayisin urunudur.

Link to comment
Share on other sites

Create an account or sign in to comment

You need to be a member in order to leave a comment

Create an account

Sign up for a new account in our community. It's easy!

Register a new account

Giriş yap

Already have an account? Sign in here.

Sign In Now
×
×
  • Create New...