Jump to content

Cagdas Yasam ve Iliski


evrensel-insan

Recommended Posts

Bir kisinin caga uygun olarak yasam ve iliski surebilmesi icin; once cagin bilisselligi gerekir.

 

Cagimiz bilgi ve bilisim cagidir.

 

Bir bireyin cagdas yasam ve iliskisi iki farkli faktore baglidir.

 

Birinci faktor, ozgur birey olabilme faktorudur.

 

Ozgur birey olabilmek, bireyin kendisinden ziyade; yasam ve iliski surdugu ulkesine toplumuna duzenine sistemine kisaca ozgur bir birey olarak yetisip yetismemesine baglidir.

 

Ne demektir ozgur birey?

 

Ozgur birey demek, birey olarak her turlu dusunce ve davranisini yasam ve iliskisinde kendi adina dile getirebilmesi demektir.

 

Bunun icin bulundugu ortam ozgur birey yetistiren bir ortam olmalidir. Yani devlet her turlu sekilde bireyin kendi iradesi ile kendi degerleri ile yetisebilmesi egitim alabilmesi icin uygun olmalidir.

 

Boyle bir devletin herhangi bir belirli ustun hakim bireyine dayattigi bir etigi yoktur.

 

Tek etigi, o da bireyler birbiri uzerinde hakimiyet ve ustunluk kurmamasi adina; evrensel hukuk ve insan haklari temelinde bireyin hem hak ve ozgurlugunu saglamak, hem de hak ve ozgurlugu ihlal etmesini onlemektir. 

 

Bir birey kendi adina hak  ve ozgurluk talep ederken, baskasinin kendi adina hak ve ozgurluk talebini ihlal etmemelidir. Yani hak ve ozgurluk adaletini devlet hukuku ile korumasi ile saglamalidir.

 

Yani devlet her bir bireyini ozgur birakirken, bir bireyin baska bir bireyin ozgurlugune olan mudahelesini karismasini baskisini zorlamasini hakim ve ust olmasini onlemelidir.

 

Buradaki devletin tek yonlendirmesi hak ve ozgurluk adaletidir.

 

Eger devlet bireyini hak ve ozgurluk olarak adil kilmaz ise, ozgur birey olmak ve ozgur birey olarak yasam ve iliski surmek ve de yetismek mumkun degildir.

 

Ayrica devlet bireyini sadece ozgur adaletli birakmek degil; bu ozgurlugun hak egitimini almak icin de yetistirmelidir.

 

Iste buradaki ana faktor devletin kendine has ve toplumu yonlendirici bir etik degerinin olmamasidir. Tum etik degerlerin kontrolu bilimsel ve evrensel hukuk ile insan haklarina adil olmalidir.

 

Devlet bir yerde her bir farkli bireyinin hak ve ozgurlugunu hic birinin digerin i ihlal etmemesi temelinde kucaklamasi savunmasi ve korumasidir.

 

Kisaca devletin bir etigi (milli dini siyasal geleneksel toresel toplumsal v.s.) yoktur.

 

Yani devlet, sosyal sivil, adil, olarak bireyine ozgurluk hakki taniyan bir devlettir.

 

Iste bu sekilde ozgur olarak yetismis bireyler de, birbirlerinin her turlu etik degerini saygi ile karsilar ve bireyler birbirlerini degerleri ile birlikte kabullenirler.

 

Cunku ozgurluk haklari sadece kendi degerlerini yasam ve iliskilerine tasimak icindir ve hic bir degerin digerleri uzerinde bir hakimiyet veya ustunlugu soz konusu degildir.

 

Boyle bir devleti yonetecek ve yonlendirecek devlet kadrolari da bu duzeydeki bireylerdir.

 

Ayrica hukumet hic bir sekilde etik degerler uzerinden bir siyaset yapmamaktadir.

 

Cunku etik degerlerin siyasetin degil; sosyal yasam ve iliskinin bir vazgecilmezi oldugunun bilincindedirler.

 

Iste bu temelde, ozgur bireyin ortaminda ulke ve toplumunda ETIK SIYASET YOKTUR.

 

Yani siyasi olarak herhangibir etik degerin propagandasi ustunlugu hakimiyeti yok sayilmasi eliminesi v.s. soz konusu degildir. 

 

Cagdas yasam ve iliskinin bir diger unsuru da serbest bireydir.

 

Serbest birey, ozgur birey gibi degildir. Yani bireyinm serbest olmasi, ortama ulkesine toplumuna devletine v.s. bagli degildir; aksine kendi bilisselligine baglidir.

 

Serbest birey demek, dogumdan itibaren kendisine verilen her turlu yasam ve iliski degerini; kendi adina ve insanlik yararina sorgulayabilen ve verilen degerlerden bu temelde beynini kurtaran ve arinan birey demektir.

 

Bir bireyin serbestligi ne kadar cok konu ve kavramda gerceklesirse, zihinsel ve davranissal insanlasmasi ve devrimi de o duzeyde gelisir.

 

Birey, bireyleri birbirinden ayiran, otekilestiren distalayan birinin uzerinde hakimiyet ve ustunluk kuran guc ve otoriteye baski vesayet olarak ihtiyac duyan; carpistiran savastiran dusman kilan v.s. tum degerlerden arindikca ve kurtuldukca serbestlesecektir.

 

Serbest birey, bilgisel bilimsel ve bilissel kendini degistirmis yenilemis bireydir. Insana saygi duyan vicdanini adalet ile yonlendiren bireydir.

 

Baristan, esitlikten hosgoruden yana olan bireydir. Serbestlenen beynini ozgurlugu icin kullanan bireydir.

 

Bireyler arasinda yetisme gelisme degerler v.s. olarak farklar vardir. Iste bu farklardir ki; bireylerin ozgur ve serbest olmasini gerektirir.

 

Cunku farklar hem ayristirma temelinde serbestlik icin sorgulanmali; hem de kullanim temelinde ozgur olmalidir.

 

Yani farklar birinin digerini ayirmasi ya da digeri uzerinde hakimiyet ustunluk kurmasi icin degil; bir arada biribirine saygili ve kabullu birlikte yasam ve iliski icindir.

 

Farklar bir mozaiktir, cesitliliktir ve her bir fark kendi degerini ortaya koyar. Dolayisi ile bir bireyin bu mozaik ve cesitliligi hem kullanmasi ozgurlugu hem de ayirmamasi serbestligi cok onemlidir. 

 

Iste o yuzden insanoglunun dillendirdigi herhangibir konu ya da kavramin yasam ve iliskide paylasimi ve kullanimi bilissel ve bilimsel olmalidir.

 

Zaten saygi ve vicdani adaletin bilisselligi de hem ozgur hem de serbest birey olarak bu yuzden elzemdir.

 

Burada bir onemli nokta da; cagi dogmalastirmamak ve sabitlememektir.

 

Cunku insanoglu bilgilendikce bilissellendikce teknik  ve bilim olarak gelistikce ve degistikce bir onceki eskimekte vecagdisi kalmaktadir.

 

Iste basta serbest bireyin bu bilissellikte olmasi ve serbestligini gelisen yenilenen ve degisen caga insanlik adina uyarlayabilmesi gerekir.

 

Yoksa serbestligi yeni gelen caga uymayacaktir. Yani eski caga bagimli kalacaktir. Bu da onun beyninin serbestligini onleyen bir sinir olacaktir.

 

Bu ayni zamanda nesil farkinin dogmamasini da saglamak adina onemlidir. Sonucta caga uymak ve ayak uydurmak eski nesilin cok daha kendini serbeste erdirmesi ile paraleldir. Yoksa yeni nesile ayak uyduramadigi gibi, ayak bagi da olabilir. 

 

Bu hem kendisinin gericiligi hem de gelisen yeni neslin uzerindeki baskiyi getirir. Bunun ilk farkedileni yeni neslin ozgur birey olamamasi ve kendisine bu ozgurlugu tanimayan nesil yuzunden caga uygun gelisememesidir. Bu da insanligin tumden gelisimi onundeki engellerden biridir.

 

Eski nesil ne kadar caga uygun ozgur ve serbest olursa, yeni nesil de ondan aldigi ile daha ozgur ve serbest olur ve boylece insanoglunun insanlasmasi zihinsel ve davranissal olarak sekteye ugramaz.

 

Eski nesiller olarak kendimizi ne kadar serbestlersek; yeni neslin ozgurluk mucadelesine ozgur bireyler yetistirerek ve de onlarin bizlerin serbestleyemedigimiz degerlerini sorgulamasina izin vererek o kadar yardimci oluruz.

 

Unutmayalim ki her bir neslin dunyaya insanliga bilime bilgiye v.s. bakis acisi caga daha uygun olacaktir. Onlar biz eski nesile cagi tanitacak ve bizim cagdasligimizda yardimci olacaklardir.

 

Iste bir yerde nersiller arasi celiskinin iliskiye donusmesi de bu karsilikli yardimlasma adaleti temelindedir. Cunku yeni nesil ozgur birey olarak, eski nesile onun degerlerinin ozgurlugunu taniyacak kendi neslinin yeniligini de talep edecektir.

 

Iste bu tanima ve talep birlikteligi nesillerin de birlikteligidir. Cunku buradaki tanima ayni zamanda eski neslin yeni nesile tanidigi ozgurluktr de.

 

Kisaca eski nesil yeni nesilden kendi ozgurlugunu talep ederken, ona kendi yeni ozgurlugunu taniyacak; yeni nesil de; eski nesilden kendi yeni ozgurlugunu talep ederken, ona eski nesilliginin ozguirlugunu taniyacaktir.

 

Onemli olan degerler degil; degerlerin baska degerler uzerinde hak ve ozgurluk ihlali olmamasidir. Boylece eski nesil kendi degerleri ile serbeste ererken; yeni nesil yeni degerleri ile ozgur olacaklardir.

 

Iste serbest dusuncenin bireyin kendi iradesinde olmasi, hem kendini serbestlerken; yeniye ozgurluk getirmesi anlamini tasir.

 

Yeni de kendi ozgurlugu ile yeni serbestliklere adim atacak ve eski nesil de bundan esinlenerek caga tutunmaya gayret edecektir.

 

Iste eski ve yeni neslin cagdas yasam ve iliskisi hem kendi adlarina hem de birliktelikleri adina hem cesitlilik hem de mozayik kullanimi ve paylasimi adina; bireyleri once ozgur sonra da ozgurluklerini sorgulayan serbest bireyler yetistirecektir.

 

Zaten boyle bir ortam insanligin oldugu yasatildigi ve paylasildigi ve de gelistirildigi yenilendigi ortamdir.

 

Eger ozgur degilsek; bu ozgurlugu bulundugumuz ortamdan talep edelim, talep edenleri savunalim ve destekleyelim.

 

Eger serbest degilsek; nelerin bizi biribirimizden ayirdigini nedenini nasilini sorgulayalim ve tum bunlarin kavram ve konusunu degerlendirelim ve neden bizi serbeste erdirmediginin bilincine vararak; bizi birbirimizle birlikte yasatmak adina, serbestleyelim.

 

Kendimizi ne kadar serbestlersek; olmayan ozgurlugumuzun kiymetini de talebini de o kadar net algilariz ve talep ederiz.

 

Cunku serbestlik ozgur olarak yasam ve iliskiye hak temelinde tasinmazsa; sadece bir dusunce olarak kalir.

 

Bir dusunce ancak davranisa tasinirsa; baskalarinin algisina sunulmus olur. Aksi dusuncenin beyinde hapsedilmesi demektir.  

  • Like 1
Link to comment
Share on other sites

Cunku etik degerlerin siyasetin degil; sosyal yasam ve iliskinin bir vazgecilmezi oldugunun bilincindedirler.

 

Serbest birey demek, dogumdan itibaren kendisine verilen her turlu yasam ve iliski degerini; kendi adina ve insanlik yararina sorgulayabilen ve verilen degerlerden bu temelde beynini kurtaran ve arinan birey demektir.

 

Birinci cümle ile, ikinci cümledeki anlamlar çelişiyor gibi..

  • Like 1
Link to comment
Share on other sites

Bir de; serbest düşünceyi farklı değerlere bakışımızla sağladık diyelim, ekonomide nasıl sağlayacağız? Ekonomideki özgürlük ve serbestlik, yani artı değerin oluşup çoğalması, bireylerin farklı güçlerde olmasını sağlarsa, sömürü, dolayısı ile özgürlük sekteye uğramayacakmı? Zira iktisadi yapı sosyal özgürlükleri de temelden etkiliyor.

  • Like 1
Link to comment
Share on other sites

Birinci cümle ile, ikinci cümledeki anlamlar çelişiyor gibi..

Evet, cok guzel bir algi iliskisinin dogal/fenomenal zihniyetteki celiskisini yakaslamissin; afewrin, sana. :)

 

Bir birey ozgur olamadan serbest olamaz. Ozgur olmasi ona once her turlu verilen degerini, onun ozgurce talebidir. 

 

Zaten serbest olabilmesi de; aslinda bu talep ettiklerinin, onun ayristirici degerleri oldugunun farkina varmasi ve bilincle bu onun ozgurlugunu istedigi degerlerden serbeste ermesidir.

 

Soyle dusun. Sen diyelim sana verilen bir degeri ozgur birey olarak dile getiremiyor ve yasayamiyotrsun. Dolayisi ile bunu talep etme mucadelesi verirken, bu degerin ne oldugunun bilincinde degisin.

 

Iste ancak bu degerin ozgurlugunu elde ettikten ya da sorguladiktan sonra; o degerin seni zihinsel olarak insanlastirmadiginin farkina ve bilincine variyorsun.

 

Bu konuda ben baslik acmis ve iki farki cok detayli aciklamistim.

 

Dunya henuz cagdas olarak serbest dusunce olarak beyin duzeyinde yeni gecmistir.

 

Cag aslinda ozgur birey olmak mucadelesi cagi ve bunu yapanlarin da serbest dusunce sahibi olan bireyler cagidir.

 

Mesela ben; diyelim milli bir degerin getirdigi ozgurlugun, aslinda milli bir ayrimcilik getirdiginin farkinda ve bil;incinde olarak milli deger konusunda serbrest bir bireyim ve o yuzden milli deger ozgurlugu olmayan bir bireyin bu mucadelesini savunur ve desteklerim ki; bunu yasasin sorgulasin ve de aslinda bu degerin onu insanlastirmasdiginin farkina ve bilincine varsin.

 

Iste insansal zihniyet, dogal/fenomenal zihniyetin ozgur serbest celiskisini; ozgurun serbeste acilma iliskisine ceviren zihniyettir.

 

Umarim senin gibi okudugunu tam da istenen sekilde degerlendiren ve sorgulayan bir beyin icin; yeterli bir aciklama yapabilmisimdir.

 

Iste onemi de burda, sen bu celiskiyi dile getirmezsen, benim bu celiskinin celiskisinin nerden kaynaklandiginiaciklama olanagim yoktu.

 

Cunku ben bunun yazilarimda verildigi umudunu tasiyordum.

Link to comment
Share on other sites

Bir de; serbest düşünceyi farklı değerlere bakışımızla sağladık diyelim, ekonomide nasıl sağlayacağız? Ekonomideki özgürlük ve serbestlik, yani artı değerin oluşup çoğalması, bireylerin farklı güçlerde olmasını sağlarsa, sömürü, dolayısı ile özgürlük sekteye uğramayacakmı? Zira iktisadi yapı sosyal özgürlükleri de temelden etkiliyor.

Iste bu dile getirdigin sorun ise ana sorun.

 

Mesela sosyal temelli sosyalizm, sosyal sorunu cozmek yerine; dogal/fenomenal zihniyetin guc otorite ve iktidar algisi ile; siyasi savasim vermis, ama ne sosyal ne de siyasi sorunlari cozememistir.

 

Dogal/fenomenasl zihniyetteki isleyisin temeli guce ve otoriteye iktidara dayandigindan ve insanoglu bunu saglama temelinde getirilen tek nitelige nicelik olarak zorlandigindan sosyal algilar ve ozgurlukler hic bir zaman etigin sosyal yonuyle degil de; siyasi yonuyle degerlendirilmis ve guc otorite ve iktidarlarin ekonomik somurulerine maruz birakilmistir.

 

Sonucta hic bir talep mucadele nitelik olarak verilmediginden de; hep guc otorite ve iktidar gudumlu nicelige dayatilan bir nitelik olarak yansimistir.

 

Iste o yuzden emperyalist olasmamis ulke ve toplumlarda her turlu ozgurluk algisi siyasi bir algi olarak yansimistir. Talep edenler de bunun bilincinde olarak talep etmemektedir.

 

O yuzden ekonomi siyasi sosyal etik yasam iliski duzen sistem bagi v.s. nin bugun insanoglu eliyle nicelikten nitelige tasinmisligi henuz gorunmemektedir.

 

Tabi ki her seyin basi ekonomi olarak gorunmekte ve algilanmaktadir. Cunku dogal/fenomenal zihniyetin insanlastirmayan yonu de zaten bu parasal duzen ve bunun getirdigi sistem ve yasam/iliskidir.

 

Bu kendi basina ozgur ve serberst bireylerin henuz dile getirilmedigi ve uzerine ciltler yazilabilecek bir konusudur.

 

O yuzden insansal zihniyet ozgur ve serbest birey olamadan bu karmasayi cozmekte mumkun gozukmuyor.

 

Cunku konu bilissel.lik ve bilimsellige dayaniyor.

 

Yani para nedir, neden vardir? paranin insanoglu yasamindaki yeri ve degeri nedir? Para olmadan duzen olur mu?

 

Ekonomi nedir, ne ise yarar insanogluna ne saglar? v.s. gibi sorular da devrededir.

 

Aslinda bu konu basli basina bir nitelik algisi ve bilinc konusudur.

 

Ayrica zihinlerin insanlasmasi bireylerin tum  farklarini kapsayan tursel farkindalik ve bilinc ile de direk bagi vardir. 

 

Kisaca soyle bir ornek vereyim.

 

Insanoglu kerndisine bir amac saptadiginda bunu elde etmek icin tum vucudu ve beyni ile calisir. Iste buradaki bu calismanin niteligi ve beyinsel yetisi ve fonksiyonu, bu calismayi anlam ve icerik olarak farkli algi kulvarlarina tasir ve bunu yapanlar fenomenal/dogal temelli bir somuru emek algisi ile degerlendirmezler.

 

Elde edilmesi gereken bir amac olarak degerlendirirler.

 

Dedigim gibi bu konu kendi bunyesinde farkli algi sorgulama gerektiren konudur. Cunku para ve ekonomiye bakis acisinin dogal/fenomenal niceligini emek sermaye somuru temelli algiyi degil; insansal zihniyet niteliginin erisilmesi gereken bir amacinin algisini getirir.

Link to comment
Share on other sites

Yani çağdaş yaşam, çağdaş olmayan yaşama ait değerlerin taleplerinin farklarının farkındalığından doğuyor. Ne güzel.

 

Zaten bilimsel gelişim, aşama bu değil mi?

Guzel ozetlemissin.

 

Insanoglu "maymun istahli" olarak bazi seyleri elde etmek icin mucadele eder ve elde ettikten sonra da onu sorgulayarak aslinda o elde edilenin ana sorun oldugunun farkina varir.

 

Iste o yuzden farklarin ayrimi ile farklarin farkindaligi ve ozgurlugu ancak farklarin ozgurlugunun aslinda ayrimin temeli oldugunun algisini verir. Iste bu bilinc ve farkindalik ozgurlugu serbestlige tasir. Cunku bu ozgurlugun herkese taninmasi zaten farkin rengidir ve herkeste olandir.

 

Iste bu algi konu ve kavramlara farklardan degil; tumun farkli farklarinin algisindan bir bakis acisi dogurur.

 

Boylece fark ile ayrimin farki ortaya cikar ve farkin bir mozaik ve cesitlilik oldugu algilanir ve her fark kendi farkinda birligi ve butunlugu farkini ortaya koymadan sagladikca da zaten insanlasma yonunde bir butunluge dogru serbestlik baslar.

 

Bu da her turlu talep mucadele v.s. nin anlam ve icerigini niteligini tamamen degistirir.

Link to comment
Share on other sites

 Hatta serbest düşünceyi de etkileyeceğini iddia edebilirim.

Tabiki, eger serbest dusunce kendisini serbestleyememeyi kendi ekonomik durumuna baglar ya da serbestleme yerine ekonomiyi one ihtiyac veamac olarak cikarirsa, en onmemli etken olur.

 

Iste o yuzden serbestleme bireyin kendi oz insiytifidir. Bunu yapip yapamamasi da kendi degerlendirmeleri temelindedir. Ya da degerlerin onun adina onemi temelindedir. 

 

Iste o yuzden bizler gibi ulkeler devamli sicak savasimda tutulur ki beyinler baska seyler dusunemesin ve ekmek derdine dussun ve bunu da alisilagelmis degerler ile "coluk cocugas bakma" v.s. gibi ortelesin.

 

Cok guclu iktidar yonlu ve otoriter bir zihin dusmanligi ile karsi karsiyadir insanoglu. Ayrica bu oyle bir zihniyerttir ki kendi cikari icin kendini bile harcarken ona bir bahane bulur.

Link to comment
Share on other sites

Yani para nedir, neden vardir? paranin insanoglu yasamindaki yeri ve degeri nedir? Para olmadan duzen olur mu?

 

Çözüm, bu sorulara verilecek bilimsel cevaplarda sanırım. Bunun cevabı da serbest düşünce toplumunda, zaten PARA'nın soyut bir sömürü değeri olduğunun farkına varıldığında otomatikman çözülür diye düşünüyorum.

Link to comment
Share on other sites

Çözüm, bu sorulara verilecek bilimsel cevaplarda sanırım. Bunun cevabı da serbest düşünce toplumunda, zaten PARA'nın soyut bir sömürü değeri olduğunun farkına varıldığında otomatikman çözülür diye düşünüyorum.

Icime insanlik insanlasma mucadelesi zihinsel insanlasma v.s. adina su serptin.

 

Senin bu cumlen bilincli ya da bilincsiz dogal/fenomenal zihniyetin algilama olanagi bulamadigi (ego bencillik v.s.) bir cumledir.

 

Ben henuz bunca yillik yasam ve iliskilerimde bu konulara deginecek ne bir firsati ne de bir acilimi ne de bir sorgulamayi bulamadim ve sosyal ozgurlukler serbestlik saglanmadan da bu konuda gereken sorgulamayi ve bilgi dile getirimini yapmiyorum.

 

Cunku insanoglunun nicelik algili guc otorite ve iktidar temelli sahte egoisal beyni bu temeldeki bir algiyi kaldirmiyor ve sosyalizmin ortaya cikisi ve yanlisi da bunun kaniti.

 

Yalniz bu konuda hic aciklayamadigim dusuncelerim var. Cunku algi icermiyor.

Link to comment
Share on other sites

Senden bir ricam var.

 

Asagidaki basliktaki;

 

http://forum.dusuncedunyasi.net/index.php?/topic/1350-bireyin-evrensel-insan-zihniyeti/&do=findComment&comment=11538

 

Okisacik iki paragraf o kadar yogun ki her kelimesinin tamlamasinin kavramsal anlam ve iceriginin algilanmasi adina sorgulanmasi ve degerlendirilmersi ve uzerine bir omrun yetmeyecegi sekilde ciltler yaszilmasi gerekiyor.

 

Gerci ben bireysel olarak 1990 ardan bu yana tum sanal ve gunluk yasam ve iliskilerimde her aninda yeri geldigince bunlari kah soz kah yaziolarak dile getiriyorum.

 

Ricam ise, senin bu sorgulamali algi iceren beyninin bu baslikta benim basligi her bir yeri olarak daha bir algiya yonelik detaylandirma adina sunacagin katkidir.

 

Cunku aslinda daha once de acikladigim gibi, bir konu ya da kavramin detaylanabilmesi sadece yazarin dile getirmesi ile degil; farkli sorgulayan beyinlerin yazarin dile getirmediklerini ondan talep etmesi ile detaylanir.

 

Sonucta yazar bir cumleyi kendi algisi ve vermek istedigi ile yeterli gorur ve ancak baska beyinler onun yetersizligini ortaya koyar.

Link to comment
Share on other sites

Yalniz bu konuda hic aciklayamadigim dusuncelerim var. Cunku algi icermiyor.

 

Neyse bunlar şimdilik sende kalsın. :)

 

Daha günümüzde, sömürüye yol açan doğal zihniyete ait değerleri kutsal sayan bireylerin algılarıyla uğraşıyorsun. Sıra onlara gelene kadar çok yolu(n)muz var. 

Link to comment
Share on other sites

Neyse bunlar şimdilik sende kalsın. :)

 

Daha günümüzde, sömürüye yol açan doğal zihniyete ait değerleri kutsal sayan bireylerin algılarıyla uğraşıyorsun. Sıra onlara gelene kadar çok yolu(n)muz var.

Maalesef bizim nesil ki ben takvim olarak orta yolu gectim, gelecek nesillere ozgur ve serbestligin oneminin bilisselliginin farkindaligini verebilmek ile bana gore yukumlu ve sorumlu.

 

Bunu alan yeni gelecek nesiller zaten parasalekonomiyi ileride bir "delilik/mantik bozuklugu" v.s. olarak algilayacaklasr.

 

Yalniz bugunden dogal/fenomenal zihniyetin parasal/egosal sistemi bunun cozumunu ve algisini mumkun kilmiyor.

 

Mesela "ben o zaman neden calisayim?" sorusu ilk celiski olarak cikiyor ve tembellik hic bir sey yapmadan yasam ve iliskinin olamayacagini egosal bir varsayim olarak dile getirme algisi doguyor ki bu alginin yikilmasi serbeste ermemis beyinler icin imkansiz yani noncognitive.

 

Aslinda bende 1990 larda once burdan yola ciktim ve hic bir seyin algilanmasinin mumkun olmadigini gozlemledim.

 

Birak bunu serbestlik bile ekonomik cikar olarak onumeengel olarak kondu.

 

Yani "bu neslin algisinin disinda ve ekonomik bir getirisi olmasdigi" one suruldu.

 

Filozoflar v.s. bunun icin bile "bir kac yuzyil gerekli" algisina burunduler.

Link to comment
Share on other sites

 

 

Bu başlığı da bu sabah bir kaç kez okudum. Gerçekten çok değerli ve öz bilgiler var. Üzerinde çalışmayı bir başka güne erteledim. Konuyu sonra da seninle birlikte çalışmayı düşündüm. (benim için bir-iki yıldır anlamaya çalıştığım ama zorlandığım konular)

 

İsteğin beni daha da heveslendirdi. Benim için zaten anlaşılması ve özümlenmesi çok gerekli konular.

 

Tamam, önce konunun üzerinde çalışıp sonra da döneceğim.

Link to comment
Share on other sites

Bu başlığı da bu sabah bir kaç kez okudum. Gerçekten çok değerli ve öz bilgiler var. Üzerinde çalışmayı bir başka güne erteledim. Konuyu sonra da seninle birlikte çalışmayı düşündüm. (benim için bir-iki yıldır anlamaya çalıştığım ama zorlandığım konular)

 

İsteğin beni daha da heveslendirdi. Benim için zaten anlaşılması ve özümlenmesi çok gerekli konular.

 

Tamam, önce konunun üzerinde çalışıp sonra da döneceğim.

Aslan, beyindasim; benim :)

 

Ben ilk 1990'lardayola ciktigimda; tamamen tersten yola ciktim. Yani kendi geldigim beyin duzeyini dile getirdim.

 

Zaman ile fark ettim ve gozlemledim ki; ben kendi duzeyimi dile getirdikce algilama sorunu doguyor ve ben de yavas yavas BENI BU DUZEYE GETIREN BILGI VE DUSUNCVELERIMI YAZIYA DOKMEYE BASLADIM VE KENDI GELISIMINI KENDIM ADINA ERTELEDIM VE BUNU OKUR VE YAZARLARIN BENI DUSUNDURTMESINE BIRAKTIM.

 

Iste ekonomiden sonra yolla cikisim yapilandirilmisligin yapi ve koken bilisselligi ve oinun cozumu olan x ve y yi de simdilik biraktim.

 

O yuzden de bilgi ve dusuncelerimi daha guncel zamana uygun ve yasanmmakta olan ve benim onceden sorgulayarak bilgilendigim konu ve kavramlara yonelttim ve dile getirdim.

 

Her gunumuze ve algisina yaklastikca da daha bir algilanir oldugumu fark ettim ve gozlemledim.

 

Sonucta her sey bir tecrube bunun farkindal;igi ve verdigi gozlemin getirdigi yeni sorgulamanin beyni yonlendirmesi.

 

Bu konuda seni tanidigimdan beri, senden dile gelenlerin bana cok yarari oldu ve olmaya da devam etmekte.

 

Umarim insanlasma yolunda hem kendi adimiza herm de okur/yazar kitleye kendi beyinlerini sorgulatma adina bir seyler verebiliyorium.

 

Zaten bu algim olmazsa, devam etmem.

 

Cunku sonucta bir birey olarak kendime ait yapilmasi gerekeni kendim kendime yasam ve iliskilerimde bilgi ve dusunce gelistirimim de yapiyorum.

 

Burada onemli olan bir dusuncenin dile gelmedigi zaman kitlesellesemeyecegidir.

 

Ben bunun farkinda ve bilisselligindeyim.

Link to comment
Share on other sites

Bu başlığı da bu sabah bir kaç kez okudum. Gerçekten çok değerli ve öz bilgiler var. Üzerinde çalışmayı bir başka güne erteledim. Konuyu sonra da seninle birlikte çalışmayı düşündüm. (benim için bir-iki yıldır anlamaya çalıştığım ama zorlandığım konular)

 

İsteğin beni daha da heveslendirdi. Benim için zaten anlaşılması ve özümlenmesi çok gerekli konular.

 

Tamam, önce konunun üzerinde çalışıp sonra da döneceğim.

Sana konu ile bagi olan bir link vermek istiyorum;

 

http://forum.dusuncedunyasi.net/index.php?/topic/1278-ctetology/page-1&do=findComment&comment=11379

 

Konunun uzerinde calismana yardimci olacagini umuyorum.

Link to comment
Share on other sites

Ben ilk 1990'lardayola ciktigimda; tamamen tersten yola ciktim. Yani kendi geldigim beyin duzeyini dile getirdim.

 

Özü olarak kopyaladığım bu cümleye ait yazın senin için bir özeleştiri olmuş. Bana göre de daha kapsamlı olması gerekirdi.

 

Elbette ki senin gibi bilgi, bilinç, ve bilişselliğin üst seviyelerinde olan birisi, hedef kitlenin algı seviyesinin ne/nasıl olduğunu da bütün ayrıntıları ile bilebilmeli.

 

Neden demişler ki; "senin bildiğin, karşı tarafın anladığı, algıladığı kadardır" diye..

 

Ben ve diğer arkadaşlar senden çok şeyler öğrenmeliydik. Ama olmuyor, olamıyor.

 

Daha önce yazmıştım diğer arkadaşlar da yazmıştı, çok üst seviyelerden yazıp hitap ediyorsun. Yukarda söylediğin gibi felsefeni veya görüşünü güncel yada insanların acil sorunlarına giydirerek sunman daha bir algılanır olabilir, oluyor da..

 

Üst seviyeden kurduğun cümleler bile halkın güncel konuştuğu cümlelere benzemiyor. Bir cümleyi bile dönüp bir kaç kez okumak gerekiyor. Bu da insanı çok yoruyor ve bir süre bırakmak zorunda kalıyor.

 

Benim gibi bilgiye ihtiyacı olan bir insan da bırakmıyor, o da başka tabi. Şu bir gerçek; eğer kitleye hitap edeceksek onların anladığı dilden, şekilde hitap etmek gerekiyor.

 

Aydın ve entellektüel kesim halkın seviyesine inemediğinden, hep halktan soyut kalıyorlar. Bu, sol kesim için bariz bir gerçek. "Marks şunu dedi yok öyle demedi, Engels şunu dedi ama şu anlama geliyor" şeklinde kendi aralarında bir kısır tartışmadır gidiyor.

 

Onları ne soma ne cumhurbaşkanlığı ne de sıfırlanan paralar, hırsızlıklar pek ilgilendirmiyor. Kendi farklı dünyaları ve varsa yoksa teorileri. Halk da teorilerinden anlamıyor maalesef. Halbuki teorileri, toplumun güncel sorunları ve onların çözümü için, çok rahatça  bağdaşlaştırılacak teoriler.

 

Söylenecek çok şey var ama az ve öz yazmak benim tabiatımda var. Yani kısaca hitap edilen hedefin anladığı dilde ve onları bilginin, tartışmanın içine çekerek bilgi paylaşımı en somut olanı.

 

Eğer tabi, amaç, özgür ve devamında serbest düşünür bir toplum özlemliyorsak. 

Link to comment
Share on other sites

Özü olarak kopyaladığım bu cümleye ait yazın senin için bir özeleştiri olmuş. Bana göre de daha kapsamlı olması gerekirdi.

 

Elbette ki senin gibi bilgi, bilinç, ve bilişselliğin üst seviyelerinde olan birisi, hedef kitlenin algı seviyesinin ne/nasıl olduğunu da bütün ayrıntıları ile bilebilmeli.

 

Neden demişler ki; "senin bildiğin, karşı tarafın anladığı, algıladığı kadardır" diye..

 

Ben ve diğer arkadaşlar senden çok şeyler öğrenmeliydik. Ama olmuyor, olamıyor.

 

Daha önce yazmıştım diğer arkadaşlar da yazmıştı, çok üst seviyelerden yazıp hitap ediyorsun. Yukarda söylediğin gibi felsefeni veya görüşünü güncel yada insanların acil sorunlarına giydirerek sunman daha bir algılanır olabilir, oluyor da..

 

Üst seviyeden kurduğun cümleler bile halkın güncel konuştuğu cümlelere benzemiyor. Bir cümleyi bile dönüp bir kaç kez okumak gerekiyor. Bu da insanı çok yoruyor ve bir süre bırakmak zorunda kalıyor.

 

Benim gibi bilgiye ihtiyacı olan bir insan da bırakmıyor, o da başka tabi. Şu bir gerçek; eğer kitleye hitap edeceksek onların anladığı dilden, şekilde hitap etmek gerekiyor.

 

Aydın ve entellektüel kesim halkın seviyesine inemediğinden, hep halktan soyut kalıyorlar. Bu, sol kesim için bariz bir gerçek. "Marks şunu dedi yok öyle demedi, Engels şunu dedi ama şu anlama geliyor" şeklinde kendi aralarında bir kısır tartışmadır gidiyor.

 

Onları ne soma ne cumhurbaşkanlığı ne de sıfırlanan paralar, hırsızlıklar pek ilgilendirmiyor. Kendi farklı dünyaları ve varsa yoksa teorileri. Halk da teorilerinden anlamıyor maalesef. Halbuki teorileri, toplumun güncel sorunları ve onların çözümü için, çok rahatça  bağdaşlaştırılacak teoriler.

 

Söylenecek çok şey var ama az ve öz yazmak benim tabiatımda var. Yani kısaca hitap edilen hedefin anladığı dilde ve onları bilginin, tartışmanın içine çekerek bilgi paylaşımı en somut olanı.

 

Eğer tabi, amaç, özgür ve devamında serbest düşünür bir toplum özlemliyorsak. 

Elestiriler ve serzenis bir noktaya kadar yerinde ve hakli.

 

Yalniz hani derler ya "kazin ayagi oyle degil" diye.

 

Insanoglu turu birinin kendi beynince kendine ve etrafina nasil bir dusunce ve davranis sundugu ve bunun verildigi gibi algilanip algilamadigi iki turlu degerlendirilir.

 

Ne dedigini ne yazdigini bilmek ve bunun bilincinde farkinda olmak

 

Ne dedigin ve ne yazdigindan ziyade, yazdiklarin ile populerr olmak.

 

Yani konunun bir duzey yonu bir de gozlem yonu vardir.

 

Benim her zaman tasidigim endise, yazilanlari algilanir kilma adina; verilmek istenenin algilanabilmesi adina ...e gore temel ve hedeflerinden sapmak korkusu.

 

Bu genelde bu duzeye gelememis kendine aydin diyen kesimler icin gecerli degildir. Cunku onlar ne temellerini ne de hedeflerini bilirler. Sadece olan bir inancin ideolojinin ve izmin kendi algilarinca kendil.erine uygun sozculugunu yapmaya calisirlar. Bu da her sozcunun kendi algi ve dogrusu temelindeki farkli sozculugu demektir.

 

Iste ben bunu ne yaptim, ne yapmak isterim ne de kimse bana bunu yaptirabilir.

 

Sonucta verilenler algilansin diye, temel ve hedeflerden sapmak ancak dusunce ve bilgi paylassimindan cikar elde edenlerin donemezamana gelene gore donenlerin bir dedigi bir dedigini tutmayanlarin, dedikleri saglam bir tabana oturmayanlarin dile getirdigidir.

 

Benim sorunum ise, kendi duzeyimin algisi bilgisi bilinci ile konulari kavramlari dile getirmek.

 

Eskiden ise dile getirdigim, kendi duzeyime denk ve kendi duzeyimi de gelistirici idi.

 

Yani dile getirdiklerim kendi beynim icindi.

 

Iste bunun algilanmasinin gozleminin ben farkina vardim. 

 

O yuzden de kendi sorguladiklarimi KENDIM ICIN DEGIL; YENI SORGULAYACAKLAR ICIN DILE GETIRMEYE BASLADIM.

 

Burada kullanilan her bir kelime cumle ve de kavramsal anlam ve icerikleri ister istemez felsefi bilimsel duzeyin geldigi cagdas duzeydir.

 

Teolojiyi bilmeden algilamadan tanrinin varligini yoklugunu tartismanin bilincli bir tarafi yoktur.

 

Teleolojiyi algilamadan determinizmin ve diger amaclarin tartisilmasinin bir bilinci yoktur.

 

Metafizigi algilamadan varligin ontolojinin fizik otesinin tartismasinin bir bilinci yoktur

 

Epistemolojiyi algilamadan, bilginin tartisilmasinin bir amaci yoktur.

 

Etigi algilamadan, dogumdan itibaren verilen ideolojik inancsaal degerlerin tartisilmasinin bilinci yoktur.

 

Iste burada onemli olan tartisma degil; neyin neden ve nasil tartisildigini tartisan taraflarin bilmesi bilinci ve farkindaligidir.

 

Kisaca tartismanin saglikli olmasi sadece bilgi de degil; bilginin kaynagini tartisanin bilmesinde yatar.

 

Etimolojiyi bilmeyen dili tartisamaz.

 

Iste benim verdiklerimin sorunu bu. Her seyi en temelinden en olmasi gereken yerden vermek.

 

Ve de verilen ile ilgili her turlu soruda ve istenen de istenen ve soruya yonelik bilgiye sahip olmak. 

 

O yuzden de her zaman soruyorum "neresi algilanamadi?" diye.

 

Tabi ki burada duygusal/akilsal ve egosal yanasimin getirdigi yazilani verildigi gibi algilama cabasi pek mumkun olmyuyor.

 

Yani her bir seyi okuyan illa algilamak istiyor. Yani bunun icin gerekli donanimin olmadiginin farkinda ve bilincinde degil.

 

Ya da konu ve de kavram ilgilendirmediginden onemsemediginden ya da etkilenmediginden; sorup ogrenmek yerine; satasmayi atismayi polemigi tercih ediyor.

 

Neyse, en azindan sen; ogrenmek isteyen bir beyne sahip olarak, sorabiliyor ve benden verilenin yetersizligini dile getirerek daha fazla verim almak istiyorsun, ki zaten bu da arzu edilen durumdur.

 

Aksi zaten dusunce ve bilgi paylasimi degil; "sidik yarisi" ego tatmini v.s. dir.

 

Ayrica daha once bir ornek vermistim. Bir cumhuriyet ile bir hurriyetin dili ayni degildir. Cunku icerdikleri bilgi ve dusunce ayni degildir. Herkes belki hurriyeti okur anlar, ama; cumhuriyeti okuyup anlayamaz.

 

Iste dusunce ve bilgi de boyledir. Herkese hitabeder ama; herkesin algilayabilmesi belirli bir birikimi duzeyi gerektirir ve kisi ya bunun farkinda olarak bu yonde kendini gelistirir, ya da farkina varmaz; kendi yetersizligi ile asik atmaya girisir.

 

Zaten burada dusunce ve bilgiye yonelik algi ve saygi soz konusudur.

 

En azindan okuyan beynin bu duzeyi gerekir.

Link to comment
Share on other sites

Create an account or sign in to comment

You need to be a member in order to leave a comment

Create an account

Sign up for a new account in our community. It's easy!

Register a new account

Giriş yap

Already have an account? Sign in here.

Sign In Now
×
×
  • Create New...