Jump to content

Ukrayna/Kirim ve Turkiye Uzerinde Oynanan Oyun


evrensel-insan

Recommended Posts

T.C. devleti 2000'ler ile tarihte 100 yillik surece girmistir. Bati ve emperyalizm acisindan bu yuzyillik sure "gecici bir sure" dir.

Bu cumle ne anlama gelmektedir.

Bati herzaman Turkiye ve toplumu ulkesi uzerindeki EMPERYALIST TEHLIKEYI saklayarak, ulke ve toplumu her zaman cesitli projelerle, SERIAT, BOLUNME temelinde taseron ve cephe ulkesi olarak kullanmis ve BOP projesi, Kuresellesme ve Avrupa Birligi temelinde de oyalayarak bugunlerte getirmistir.

Bati ve emperyalizmin su anki gundeminde TURKIYE'YI RUSYA ILE SAVASA SURME ve cephe ulkesi olarak kullanma plani vardir.

Bir yerde bugunku kaset skandallari, DIktator cemaat kapismasi bu ana amacin ustunu ortmeye yoneliktir.

Aslinda 100 yila bakildiginda, 1915, 1918 ve 1923 tarihleri 100 yilini tamamlama surecine girmistir.

Bolunme plani olarak sevr gundemdedir.

O.Dogu plani olarak seriat gundemdedir.

Avrupa birligi ruyasi bitmistir ve kuresellesme de tedaulden kalkmistir.

Emperyalizmin Turkiye'yi kullanma sureci Cephe ulkesi yapma adina, GUNEY HAZAR BOLGESINDEN KUZEY HAZAR BOLGESINE GECMISTIR.

Zaten dikkat edilirse, butun projeler birer bati ve emperyalizm projeleri olarak asil EMPERTYALIZM TEHLIKESINI SAKLAMAYA YONELIKTIR.

Butun bu tehlikelere karsi, Turkiye'nin ne Iran ile ne Rusya ile savasacak her hangi bir projesi onun bitmesinin isaretidir.

Peki bugun Turkiye'nin ne yapmasi gerekiyor.

Herseyden once bati ve emperyalizmin ULKEYI CEPHE VE TASERON OLARAK KULLANMASI ana planini bozmasi gerekmektedir.

Iste bu ana planin bugunku asamasi, TURKIYE RUSYA SAVASI planidir.

Turkiye'nin MERKEZ ULKE KONUMUNA GERI DONMESI VE BUNU SAGLAMASI GEREKMEKTEDIR.

Bu da tum ic guclerin kendi aralarindaki sunni yaratilan ve gunumuze kaset diktator-cemaat catismasi olarak yansiyan ic sorununu gormesi ve bunu bertaraf etmesidir.

Yapilacak sey;

Ulus yapisini bugunku sinirlar temelinde korumaktir.

Bu yapinin korunabilmesi ulus bunyesindeki milliyetlerin hak ve ozgurlugunu tanimaktan gecer

Bu yapinin korunabilmesi demokratik, laik, sosyal ve hukuk iceren bir ulus devlet yapilanmasindan gecer.

Dinin hak ve ozgurlugunun laiklik guvencesi altina alinmasindan gecer.

Sosyo-etik farklarin farkina varilmasindan ve taninmasindan gecer

Avrupa Birligi, Kuresellesme ve BOP projelerinin tamamen bir emperyalist politik cikar oldugunun algilanmasindan gecer.

Emperyalizme her turlu karsi gelebilmek adina, tum komsular ile her alanda bariscil ve demokratik bir iliskiden gecer

Kisaca emperyalizme T.C. devletinin "100 yillik bir gecici ulke, taseron ulke ve cephe ulkesi" olmadigini kanitlamk ve gostermekten, MERKEZI ULKE OLUNDUGUNU KANITLAMAKTAN gecer.

Bu ayni zamanda emperyalizmin "bolunme, seriat ve milliyetcilik" oyunlarini acigacikarmaktan gecer.

Bunun icin icerde ve disarda MERKEZ VE COK MILLIYETLI ULUS DEVLETI OLDUGUMUZU HIC BIR ZAMAN CEPHE VE TASERON ULKE OLMAYACAGIMIZI DINI LAIKLIK GUVENCESINDE TUTACAGIMIZI gostermek ve kanitlamak durumundayiz.

O yuzden su an oynanan oyalama oyunu olan ic kaset ve diktator/cemaat catismassinin aslinda emperyalizmin ulkeyi RUSYA ILE BIR SAVASA SURME planinin bir parcasi oldugunu gormek durumundayiz.

Eger bunu basaramazsak, Turkiye belki de bu 100 yillik gecici surecte tamamen yok olacaktir.

2023 tarihi o kadar da uzakta degil. 2071 de onumuzdeki nesilin tarihi.

En azindan kendimizi dusunmesek bile, gelecek nesilleri dusunmejk durumundayiz.

 

Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti

  • Like 1
Link to comment
Share on other sites

Turkiye'nin Karadeniz'e savas gemilerine bogazlardan cikis izni vermesi konusundaki uluslararasi andlasmalara bir bakalim.

 

Lozan Andlasmasina gore;

Boğazlar: Boğazlar, görüşmeler boyunca üzerinde en çok tartışılan konudur. Sonunda geçici bir çözüm getirilmiştir. Buna göre askeri olmayan gemi ve uçaklar barış zamanında boğazlardan geçebilecekti. Boğazların her iki yakası askersizleştirilip, geçişi sağlamak amacıyla başkanı Türk olan uluslararası bir kurul oluşturuldu ve bu düzenlemelerin Milletler Cemiyeti'nin güvencesi altında sürdürülmesine karar verildi. Böylece Boğazlar bölgesine Türk askerlerinin girişi yasaklandı.

 

Bu hüküm, 1936 yılında imzalanan Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile değiştirilmiştir.

 

Montro Bogazlar Sozlesmesi;

 

Montrö Boğazlar Sözleşmesi, Türk Boğazlarından (Çanakkale ve İstanbul) geçiş rejimini ve boğazlar bölgesinin güvenliği işlerini düzenleyen sözleşmedir. 1923'te Lozan Antlaşması ile birlikte imzalanan Boğazlar Sözleşmesinin yerine geçmiştir.

Türkiye, Lozan Antlaşması'yla birlikte imzalanan Boğazlar Sözleşmesinin getirdiği kısıtlamalardan dolayı daima kaygı içinde bulunmuştu. Sözleşmenin imzalandığı tarihlerde güncelliğini koruyan silahsızlanma ümitlerine güvenen Türkiye'nin silahlanma yarışının tekrar başlamasıyla duyduğu huzursuzluk giderek artmıştı. Türkiye, duyduğu bu huzursuzluğu ve boğazların statüsünde değişiklik yapılması yolundaki teklifini konu ile ilgili imzacı devletlere duyurduğunda farklı kutuplarda yer almaya başlayan bu devletlerin hemen hepsinden ortak bir anlayış görmüştü. İngiliz Dışişleri Bakanlığının 23 Temmuz 1936 tarihli bir notasında konu hakkında şu görüşlere yer verilmiştir: "Türkiye'nin Boğazlar Sözleşmesi'nin değiştirilmesi ile ilgili isteği haklı kabul edilmektedir."

Boğazların statüsü ve gemilerin geçiş rejimi ile her zaman yakından ilgilenen İngiltere'nin Türkiye'yi desteklemesine paralel olarak Balkan Antantı Daimi Konseyi'nin 4 Mayıs 1936'da Belgrad'da yaptığı toplantıda Türkiye'nin teklifini destekleme kararı alınmıştır. Türkiye'nin girişimi Lozan Boğazlar Sözleşmesi'nin diğer akitleri tarafından da kabul edilince boğazların rejimini değiştirecek olan konferans, 22 Haziran 1936'da İsviçre 'nin Montrö kentinde toplanmıştır. İki ay süren toplantılardan sonra 20 Temmuz 1936'da Bulgaristan, Fransa, Büyük Britanya, Avustralya, Yunanistan, Japonya, Romanya, Sovyetler Birliği, Yugoslavya ve Türkiye tarafından imzalanan yeni Boğazlar Sözleşmesi ile Türkiye'nin kısıtlanmış hakları iade edilmiş ve boğazlar bölgesinin egemenliği Türkiye'ye geçmiştir. Türkiye daha önce Sovyet Rusya ile yaptığı anlaşma uyarınca (saldırmazlık antlaşması) Sovyet Rusya'nın da desteği alınmıştır.

 

Savaş Gemilerinin Tabii Olacağı Yaptırımlar ve Geçiş Rejimi

1.Barış Zamanı

Karadeniz'e kıyıdaş Devletler, bu deniz dışında yaptırdıkları ya da satın aldıkları denizaltılarını, tezgaha koyuştan ya da satın alıştan Türkiye'ye vaktinde haber verilmişse,deniz üslerine katılmak üzere Boğazlardan geçirme hakkına sahip olacaklardır. Söz edilen Devletlerin denizaltıları, bu konuda Türkiye'ye ayrıntılı bilgiler vaktinde verilmek koşuluyla, bu deniz dışındaki tezgahlarda onarılmak üzere de Boğazlardan geçebileceklerdir.Gerek birinci gerek ikinci durumda, denizaltıların gündüz ve su üstünden gitmeleri ve Boğazlar'dan tek başlarına geçmeleri gerekecektir.

Savaş gemilerinin Boğazlar'dan geçmesi için, Türk Hükümetine diplomasi yoluyla bir önbildirimde bulunulması gerekecektir.[/b] Bu ön bildirimin olağan süresi sekiz gün olacaktır;ancak, Karadeniz kıyıdaşı olmayan Devletler için bu süre onbeş gündür.

Boğazlar'dan geçiste bulunabilecek bütün yabancı deniz kuvvetlerinin en yüksek toplam tonajı 15.000 tonu aşmayacaktır.

Herhangi bir anda, Karadeniz'in en güçlü donanmasının (filosunun) tonajı sözleşmenin imzalanması tarihinde bu denizde en güçlü olan donanmanın (filonun) tonajını en az 10.000 ton aşarsa diğer kıyıdaş ülkeler Karadeniz donanmalarının tonajlarını en çok 45.000 tona varıncaya değin arttırabilirler. Bu amaçla, kıyıdaş her Devlet, Türk Hükümetine, her yılın 1 Ocak ve 1 Temmuz tarihlerinde, Karadeniz'deki donanmasının (filosunun) toplam tonajını bildirecektir; Türk Hükümeti de, bu bilgiyi, kıyıdaş olmayan diğer devletlerle Milletler Cemiyeti nezdinde paylaşacaktır.

Bununla birlikte, Karadeniz kıyıdaşı olmayan bir ya da birkaç Devlet, bu denize, insancıl bir amaçla deniz kuvvetleri göndermek isterlerse, bu kuvvetin toplamı hiçbir varsayımda 8.000 tonu aşamaz.
Karadeniz'de bulunmalarının amacı ne olursa olsun, kıyıdaş olmayan Devletlerin savaş gemileri bu denizde yirmi-bir günden çok kalamayacaklardır.

2.Savaş Zamanı

Savaş zamanında, Türkiye savaşan değilse, savaş gemileri yukarıda belirtilen koşullar içinde, Boğazlar'da tam bir geçiş ve gidiş-geliş (ulaşım) özgürlüğünden yararlanacaklardır.

Saldırıya uğramış bir Devlete ve Türkiye'yi bağlayan bir karşılıklı yardım antlaşması gereğince yapılan yardım durumları dışında savaşan herhangi bir Devletin savaş gemilerinin Boğazlar'dan geçmesi yasak olacaktır.

Karadeniz'e kiyidas olan ya da olmayan Devletlere ait olup da bağlama limanlarından ayrılmış bulunan savaş gemileri, kendi limanlarına gitmek maksadıyla boğaz geçişi yapabilirler.

Savaşan Devletlerin savaş gemilerinin Boğazlar'da herhangi bir el koymaya girişmeleri, denetleme (ziyaret) hakkı uygulamaları ve başka herhangi bir düşmanca eylemde bulunmaları yasaktır.

Savaş zamanında, Türkiye savaşan ise, savaş gemilerinin geçişi konusunda Türk Hükümeti tümüyle dilediği gibi davranabilecektir.

Türkiye kendisini pek yakın bir savaş tehlikesi tehdidi karsısında sayarsa, Türkiye savaş durumu geçiş rejimini uygulamaya başlayacak ancak; Milletler Cemiyeti Konseyi Türkiye'nin aldığı önlemleri 3'te 2 çoğunlukla haklı bulmazsa Türkiye bu önlemlerini geri almak zorunda kalacaktır.

Genel Hükümler
Boğazlar kayıtsız şartsız Türkiye Cumhuriyeti'ne bırakılacak, tahkimat yapmak hakkı tanınacaktır.
Türk Hükümeti, sözleşmenin, savaş gemilerinin Bogazlar'dan geçişine ilişkin her hükmünün yürütülmesine göz kulak olacaktır.

Fesih Şartları

Sözleşmenin süresi, yürürlüğe giriş tarihinden başlayarak, yirmi yıldır.Bununla birlikte, sözleşmenin 1. maddesinde doğrulanan geçiş ve gidiş-geliş (ulaşım) özgürlüğü ilkesinin sonsuz bir süresi olacaktır

20 Temmuz 1956'da sözleşmenin süresi bitmiş, sözleşmeyi imzalayan Devletler Montrö Boğazlar Sözleşmesi'ni değiştirmek için girişimlerde bulunmuşlar ancak başarılı olamamışlardır

Uluslararası Deniz Hukuku kuralları ve Fesih şartlarında da belirtildiği gibi gemilerin geçiş ve gidiş-geliş özgürlüğü ilkesi gereği sözleşmenin değişmesi durumunda dahi Türk Boğazlarından geçecek hiçbir gemiden zorunlu ücret talep edilemeyecektir.

 

Goruldugu gibi onemli noktalar.

 

Lozan, Montro'ye gore gecersizdir.

 

Eger T.C. ABD deniz savas gemilerine bogazdan gecme izni verirse, bu Montro andlasmasinin ihlali olacaktir.

 

1956 da imzalanan yenileme temelinde; bu sure sonsuzlasmis midir?

 

1956 sonrasi T.C. devleti herhangibir baska andlasma yapmis midir?

 

Montro bogazlar sozlesmesini, imzalayan devletler;

 

Neden bunu degistirme girisiminde bulunmuslardir?

 

Buradaki "basarili olamamak" ne anlamdadir?

 

Ayni "basarili olamamak" 1956'dan gunumuze kadar devam etmis midir?

 

Yukaridaki sorular ile ilgili bilgisi olan ve elinde delil olan arkadaslar, bu sorulara yanit verebilirler.

 

Kisaca Montro andlasmasi bugun ne durumdadir?

  • Like 1
Link to comment
Share on other sites

Ya Montrö’yü çiğnerlerse?

 

Montrö Sözleşmesi’nde yer alan bu koşullar, ABD’nin, müstakil olarak Kırım’a müdahale etmesi şansını ortadan kaldırıyor. Bu durumda, ABD’nin NATO üzerinden Kırım’a müdahalede bulunması gibi bir seçenek ortaya çıkıyor. Halen, Montrö Sözleşmesi’ndeki sınırlamalara tabi olmayan Karadeniz’e kıyıdaş üç NATO üyesi ülke Türkiye, Bulgaristan ve Romanya bulunuyor.

 

Bulgaristan ve Romanya’nın askeri açıdan güçsüz olmasının, Türkiye’yi ABD’nin önündeki tek seçenek durumuna getirmesi de kaçınılmaz olacak. AKP hükümeti, ABD ve NATO’nun yanında saf tutarsa, Moskova yönetimi ile ciddi bir krizi de göze almış olacak.

 

  • Like 1
Link to comment
Share on other sites

Create an account or sign in to comment

You need to be a member in order to leave a comment

Create an account

Sign up for a new account in our community. It's easy!

Register a new account

Giriş yap

Already have an account? Sign in here.

Sign In Now
×
×
  • Create New...