Jump to content


duran

Recommended Posts

evrensel-insan,

 

 

 

Ayrica evrensel, bilimsel, bilissel temelde TUM INSANOGLUNU KAPSAYAN ORTAK BIR DOGRULUK, GERCEKLIK YA DA DOGRULAMA/GERCEKLEME EYLEMI DE YOKTUR.

 

Bu yapmış olduğunuz çıkarımları nasıl ulaştığınızı açıklayıcı şekilde yazabilir misiniz.

 

Ben bu konuda şöyle düşünüyorum,

 

Bir taş belli şartlarda hiç şaşmadan aynı davranışı gösterir, bir taşı tanımlayabiliriz, taş şu şu özelliklere sahiptir diyebiliriz, bu bilgiye sahipiz şuanlık. taşın etkileşime girebileceği ortamları tanımlayabiliriz ve bu ortamlarda göstermiş olduğu değişimleri gözlemle doğrulayabiliriz. Her seferinde aynı etkileşimi gösterir, aynı özelliklere sahiptir. Tüm taşlar aynıdır.

Ama insanı bu şekilde net olarak tanımlayabilir miyiz, iki çocuk doğuyor aynı zihinsel özelliklere sahipler aynı şartlarda besleniyorlar, aynı dış etkilere sahipler ama daha ilk günlerinde bile bir farklılığa sahipler, kaygı düzeyleri yine farklılık gösteriyor, iki kişi aynı yerde yetişmesine karşı aynı şeyleri görmesine karşı farklı anlam dünyaları oluşturuyorlar, insan çok kompleks bir yapıya sahip, insanı tanımlamaya çalışan çeşitli bilim dalları var günümüzde, ama daha bilinmeyen birçok yönü var insanın. Tam anlamıyla insanı taş gibi tanımlaya bilseydik, o zaman insana yarar ve yaramaz şeylerin tanımını yapabilirdik - bu yarar ve yaramaz şeylerde kesin DOĞRU olurdu- taşın diğer nesneler ile etkileşime girmesi sonucunda çıkan sonuçlar hep aynı iken, insanın insanla etkileşime girmesi sonucunda farklı sonuçlar çıkabiliyor. 

 

Çeşitli bilim dallarının araştırmalarına değineyim; Antropoloji bilimi dünyadaki toplulukları inceliyor ve bu incelemesinde insanlarda bazı evrensel doğrulara ulaşıyor. Toplumsal düzeni sağlayacak kuralları var. Sosyal psikolojide, insan davranışlarını ölçen deneyler var, otorite karşısındaki insanların tutumunu ölçen deneylerde %70 civarın da ki denekler, kararlarını otoriteden etkilenerek veriyorlar. Bir insan kapalı bir ortamda uzun süre kaldığında, kimseyle iletişime geçmediğinde, büyük bir kısım psikolojik sorunlar gösteriyor. Mesela tutum ölçme çalışmaları var, burada insanların tutumlarını nasıl değiştirdiklerini açıklıyor, ama burada çoğunluğun davranışından bahsediyor. Sosyal psikoloji deneylerinde farklılık gösteren bireyleri de kişilik psikoloji inceleme konusu yapmış durumda kendisine.

Sosyoloji biliminde toplumları açıklayan çeşitli kuramlar var, Kitlesel ayaklanmalar ne zaman başları inceliyorlar, şu şu şartlarda kitlesel ayaklanma olur diyorlar, ve bir birinden bağımsız ve çok farklı tarihlerde -100 yıl zaman farkı var iken- bahsedilen şartlar oluştuğunda kitlesel ayaklanmaların olması büyük olasılıkla olur -ama olasılık asla yüzde yüz değil-.

 

Benim burada var olmam, şuan bunları yazıyor olabilmem ve karşımdan bir tepki almam benim gerçek olduğunu gösterir. ama yazdıklarımın gerçek olduğunu göstermez. 

 

 

 

 

Dogru ve gercek ise hem kisinin kendi beyninde hem de kisiler arasi algi da gozxlemde degisken ve gorecelidir.

 

Genelde bir ideolojik inancsal etik estetik temelindedir.

 

Insanoglunu yeniye karsi tutucu gerici kilar ve biasta teslimiyete yonlendirir.

 

 

Bir şeye doğru ve gerçek olarak inanmış bir kişi, bu doğru ve gerçek ne olursa olsun, bu doğruya ve gerçeğe göre değerlerini oluşturuyor, çevresini ona göre şekillendiriyor, hayattan beklentilerini ona göre oluşturuyorsa, o doğru ve gerçeğe insanmasından ötürü bir aidiyet duygusu hissediyorsa, ve o doğruyu ve gerçeği savunduğu için toplumdan bir çıkar sağlıyorsa, kısaca onu o yapan şey olmuşsa, kişi bu doğruyu ve gerçeği kaybetmemek için tüm benliği ile onu savunur, çünkü onu o yapan şey olmuştur, onsuz bir hiçtir o kişi, yeni karşılaşacağı durumlardan kaçar, o fikirlere kapalıdır, yeni gelen fikirleri göremezlikten gelir, çünkü o bu doğru ve gerçek ile hayatta yerini almıştır, yeni bir durum onun hayatını olumsuz şekilde etkileyebilir, onun için bu doğru ve gerçeğine sıkı sıkı bağlıdır. Doğru ve gerceğinide genelde çevresinden gördükleri ile oluşturur, sorgulayarak oluşmaz, atalardan öyle gördük, onlar yanlış bilmez derler, aslı ise aidiyet duygusunu terk edememeleri ve yalnız kalma endişesidir.

Link to comment
Share on other sites

 

 

evrensel-insan,

 

 

Bu yapmış olduğunuz çıkarımları nasıl ulaştığınızı açıklayıcı şekilde yazabilir misiniz.

 

Yukaridaki alintiladiginiz ifade, sosyal bilgi icin gecerlidir. Bilimsel olarak zaten kavram ne dogru ne de gercektir, kavram olgudur ve bir olgunun gecerliligi ise gozlem ile yanlislanabilene kadardir.

 

 

 

Ben bu konuda şöyle düşünüyorum,

 

Bir taş belli şartlarda hiç şaşmadan aynı davranışı gösterir, bir taşı tanımlayabiliriz, taş şu şu özelliklere sahiptir diyebiliriz, bu bilgiye sahipiz şuanlık. taşın etkileşime girebileceği ortamları tanımlayabiliriz ve bu ortamlarda göstermiş olduğu değişimleri gözlemle doğrulayabiliriz. Her seferinde aynı etkileşimi gösterir, aynı özelliklere sahiptir. Tüm taşlar aynıdır.

 

Buradaki bilgiler, insanoglu gozleminin bilgileridir. Tasi da ilgilendirmez. Tas sadece insanoglu gozlemine algi veren fenomenal tabandir.

 

 

 

Ama insanı bu şekilde net olarak tanımlayabilir miyiz, iki çocuk doğuyor aynı zihinsel özelliklere sahipler aynı şartlarda besleniyorlar, aynı dış etkilere sahipler ama daha ilk günlerinde bile bir farklılığa sahipler, kaygı düzeyleri yine farklılık gösteriyor, iki kişi aynı yerde yetişmesine karşı aynı şeyleri görmesine karşı farklı anlam dünyaları oluşturuyorlar, insan çok kompleks bir yapıya sahip, insanı tanımlamaya çalışan çeşitli bilim dalları var günümüzde, ama daha bilinmeyen birçok yönü var insanın. Tam anlamıyla insanı taş gibi tanımlaya bilseydik, o zaman insana yarar ve yaramaz şeylerin tanımını yapabilirdik - bu yarar ve yaramaz şeylerde kesin DOĞRU olurdu- taşın diğer nesneler ile etkileşime girmesi sonucunda çıkan sonuçlar hep aynı iken, insanın insanla etkileşime girmesi sonucunda farklı sonuçlar çıkabiliyor.
 

 

Insanoglunu da tasi da hic bir seyi VARLIKSALOLARAK TANIMLAYAMAZSIN. Cunku bilimsel olan fenomenin ne oldugu degil, onun gozleminin ne verdigidir. Zaten dogru, gercek v.s. gibi kullanimlar, kisinin kendi fikrini kendi aklinca kendine inandirmak icin vardir. Bir cesit kendi kendini kendi aklinin inanci ile tatmin etmektir.

 

 

 

Çeşitli bilim dallarının araştırmalarına değineyim; Antropoloji bilimi dünyadaki toplulukları inceliyor ve bu incelemesinde insanlarda bazı evrensel doğrulara ulaşıyor. Toplumsal düzeni sağlayacak kuralları var. Sosyal psikolojide, insan davranışlarını ölçen deneyler var, otorite karşısındaki insanların tutumunu ölçen deneylerde %70 civarın da ki denekler, kararlarını otoriteden etkilenerek veriyorlar. Bir insan kapalı bir ortamda uzun süre kaldığında, kimseyle iletişime geçmediğinde, büyük bir kısım psikolojik sorunlar gösteriyor. Mesela tutum ölçme çalışmaları var, burada insanların tutumlarını nasıl değiştirdiklerini açıklıyor, ama burada çoğunluğun davranışından bahsediyor. Sosyal psikoloji deneylerinde farklılık gösteren bireyleri de kişilik psikoloji inceleme konusu yapmış durumda kendisine.

Sosyoloji biliminde toplumları açıklayan çeşitli kuramlar var, Kitlesel ayaklanmalar ne zaman başları inceliyorlar, şu şu şartlarda kitlesel ayaklanma olur diyorlar, ve bir birinden bağımsız ve çok farklı tarihlerde -100 yıl zaman farkı var iken- bahsedilen şartlar oluştuğunda kitlesel ayaklanmaların olması büyük olasılıkla olur -ama olasılık asla yüzde yüz değil-.

 

Benim burada var olmam, şuan bunları yazıyor olabilmem ve karşımdan bir tepki almam benim gerçek olduğunu gösterir. ama yazdıklarımın gerçek olduğunu göstermez.

 

 

Gercekligi hangi temelde algiliyorsun, varliksal mi/bilgisel mi/mantiksal mi v.s.?

 

 

 

Bir şeye doğru ve gerçek olarak inanmış bir kişi, bu doğru ve gerçek ne olursa olsun, bu doğruya ve gerçeğe göre değerlerini oluşturuyor, çevresini ona göre şekillendiriyor, hayattan beklentilerini ona göre oluşturuyorsa, o doğru ve gerçeğe insanmasından ötürü bir aidiyet duygusu hissediyorsa, ve o doğruyu ve gerçeği savunduğu için toplumdan bir çıkar sağlıyorsa, kısaca onu o yapan şey olmuşsa, kişi bu doğruyu ve gerçeği kaybetmemek için tüm benliği ile onu savunur, çünkü onu o yapan şey olmuştur, onsuz bir hiçtir o kişi, yeni karşılaşacağı durumlardan kaçar, o fikirlere kapalıdır, yeni gelen fikirleri göremezlikten gelir, çünkü o bu doğru ve gerçek ile hayatta yerini almıştır, yeni bir durum onun hayatını olumsuz şekilde etkileyebilir, onun için bu doğru ve gerçeğine sıkı sıkı bağlıdır. Doğru ve gerceğinide genelde çevresinden gördükleri ile oluşturur, sorgulayarak oluşmaz, atalardan öyle gördük, onlar yanlış bilmez derler, aslı ise aidiyet duygusunu terk edememeleri ve yalnız kalma endişesidir.

 

Iste bu bahsettigin insanoglunun kendi kendine ve akilci dogal/fenomenal zihniyet temelinde giydirdigi sahte ego elbisesidir. Kendi ise butun bunlardan zihinsel devrim ile, insanoglu fenomenal varligi farkindaligi ve birey bilinci ile arinmak/kurtulmak ve zihinsel devrimini kendi kendiligi adina gerceklestirmektir.

 

Aksi kisinin ne kendi ne kendilik farkindaligi ve yasami degil; ona dogumdan itibaren verilenleri ve bu verilenlerin onu yasatmasidir.

Link to comment
Share on other sites

  • 2 hafta sonra...

Dogru ile epistemoloji arasindaki bagi nasil kuruyorsun.

 

"Bilim ve bilimsellik, epistemolojiktir." e-i

 

Bu cümle sana ait. Tersine okursan eğer; -Epistemolojik olan, bilim ve bilimselliktir- şeklinde olmuyor mu?

 

Bilimsellik ise, zamansal ve mekansal, yani görece doğrular değil mi?

Link to comment
Share on other sites

"Bilim ve bilimsellik, epistemolojiktir." e-i

 

Bu cümle sana ait. Tersine okursan eğer; -Epistemolojik olan, bilim ve bilimselliktir- şeklinde olmuyor mu?

 

Bilimsellik ise, zamansal ve mekansal, yani görece doğrular değil mi?

Buradaki "epistemolojik" bilim ve bilimsellligin felsefi dali olan bilgi temelinde olmasi anlamindadir. Yani klasik bilimin varlik tabanina karsi olarak.

 

Yalniz tersi gecerli degil, Yani "epistemolojik olan sadece bilim ve bilimsellik degildir, cunku epistemolojik "bilgisel" demektir ve insanoglunun her turlu soyutlama tabani zaten bilgiseldir. Yani varlik tab anlari bile bilgiseldir.

 

Bilimselligin epistemolojik olmasi ise, bilimsel bilginin gelmis oldugu anlik sinirdir. Yani epistemoloji ustu bilgiyi (gnostik) icermez.

 

Dogru ise sadece bir aklin inandigi bir seyi kendine inanc ideoloji ile dogrulamasidir, goreceli ve degiskendir.

 

Dolasyisi ile "dogru/yanlis bilgi" diye bir algi, carpitmadir. Bilginin dogrusu yanlisi onu nitelemez. Cesidi (fiziksel, sosyal, matematiksel/mantiksal) ve niteligi (inancsal, ideolojik, ontolojik, fizik otesi, teolojik, bilimsel, bilissel, dilsel, felsefi, etik,estetik v.s.) onu niteler. 

 

Epistemoloji=bilgi demektir.

 

Epistemolojik=bilgisel demektir ve buradaki bilgisellik her seye bakis acisidir.

 

Epistemolojik= Bilginin geldigi sinir demektir.

 

Yani bir cesit metafizigin (varliksal, ontolojik, teolojik ve fizik otesi) seye bakis acisi alternatifidir.

 

Epistemoloji ustu- gnostik yani bilimsel olmayan bilgidir.

 

Bilissel yani cognitive ise, BILGININ NE OLDUGU BILINCININ KAVRANMASI, IDRAKI VE ALGISIDIR. 

 

Buna her turlu bilgi dahildir. Mesela gnostik bilginin BILIMSEL OLMADIGI BILINCININ KAVRANMASIDIR.

Link to comment
Share on other sites

Bilginin doğruluğu, yanlışlığı olmayacak mı? Yani güvenilir, tutarlı, bilgi olmayacak mı? "Doğru bilgi" demekten neden çekineceğiz?

 

Yüzlerce deneyin sonucunda edindiğimiz, aralarında örtüşen bilgilere neden "doğru bilgi" diyemeyeceğiz?

 

Ve yukarda söylediğin; "Epistemoloji üstü- gnostik yani bilimsel olmayan bilgidir." cümlesinden anlaşılan, epistemoloji üstü olmayan bilgiye bilimsel bilgi diyorsak eğer, neden doğru bilgi diyemiyoruz? 

Link to comment
Share on other sites

Bilginin doğruluğu, yanlışlığı olmayacak mı? Yani güvenilir, tutarlı, bilgi olmayacak mı? "Doğru bilgi" demekten neden çekineceğiz?

 

Yüzlerce deneyin sonucunda edindiğimiz, aralarında örtüşen bilgilere neden "doğru bilgi" diyemeyeceğiz?

 

Ve yukarda söylediğin; "Epistemoloji üstü- gnostik yani bilimsel olmayan bilgidir." cümlesinden anlaşılan, epistemoloji üstü olmayan bilgiye bilimsel bilgi diyorsak eğer, neden doğru bilgi diyemiyoruz? 

Burada konu "cekinmek" degil. Bilgi insanoglunun ortaya koydugu turetimdir. Bu ortaya konulan turetimi "dogru/yanlis" olarak nitelemenin, akilciligin inancini tatminden baska kimseye bir yarari olmadigi gibi, kisisel atasma satasma polemik v.s. temelli egonun da en onemli dayanagidir. Bilgi ve dusunce icermedigi gibi, inatlasma otekilestirme catisma ve gelisen cagda da tutuculuk gericilik cagdisiliktan baska bir sey de saglamaz. 

 

Iste burada onemli olan bilgiyi "dogrulamak/yanlislamak" yerine, NITELIGINI VE DE BILIMSEL OLMADIGINI ORTAYA KOYMAK VE DE NITELIGI NE ISE ONU ORTAYA KOYMAK YETERLIDIR. Bu hem dusunce hem de bilgi paylasimi ve beyinleri dusunceye iten sorgulamanin da temelidir. Ayrica bilimselligin onemini de vurgular ve de bilissellige yonlendirir. Ayrica bilinc ve farkindaligin da temelidir. Kisaca buna kritik dusunce diyoruz.

 

Yani SORUSU "EVET/HAYIR, DOGRU/YANLIS, HAKLI/HAKSIZ" V.S. TEMELLI YANITLAR ICERMEYEN DUSUNME VE SORGULAMA SEKLI.

 

Cunku BILIMSEL BILGININ NITELIGI DOGRULUK ILE DEGIL, GOZLEM VE OLGU ILE OLCULUR. Yani insanoglunu tartisma disi birakir.

 

Dogru, aklin kendini inandirmak icin sigindigi bir tatmin subobudur. Ayrica bir seyin dogru oldugunu soylemek, ONU SONLANDIRMAK, NOKTALAMAKTIR.

 

Bilim ise bilimselligi bilisselligi ile her zaman BIR VIRGUL KOYAR. BU DA GECERLILIK TEMELINDEKI BIR VIRGULDUR, YA GOZLEM ILE YANLISLANIR, YA DA GELISTIRILIR.

 

Burada "epistemoloji ustu" yerine; aslinda "gozlem ve olgu ustu" kullanmak, daha algilanir olacak; herhalde.

Link to comment
Share on other sites

Cunku BILIMSEL BILGININ NITELIGI DOGRULUK ILE DEGIL, GOZLEM VE OLGU ILE OLCULUR. Yani insanoglunu tartisma disi birakir.

 

Dogru, aklin kendini inandirmak icin sigindigi bir tatmin subobudur. Ayrica bir seyin dogru oldugunu soylemek, ONU SONLANDIRMAK, NOKTALAMAKTIR.

 

Bilim ise bilimselligi bilisselligi ile her zaman BIR VIRGUL KOYAR. BU DA GECERLILIK TEMELINDEKI BIR VIRGULDUR, YA GOZLEM ILE YANLISLANIR, YA DA GELISTIRILIR.

 

Burada "epistemoloji ustu" yerine; aslinda "gozlem ve olgu ustu" kullanmak, daha algilanir olacak; herhalde.

 

İnsanoğlu bir bilginin bilimsel, tutarlı, güvenilir, ispatlı, gözlemlenebilir, olgusal vs. olduğunu biliyorsa, bunun karşılığını "doğru bilgi" şeklinde kavramlaştırmasının ne sakıncası var anlamıyorum?

 

Diğer kavramları kullanmamışımda, "doğru bilgi" kavramını kullanmışım. Değişen hiç bir şey yok. Yanlışa, ha epistemoloji üstü demişsin, ha gözlem ve olgu üstü veya veya fizik ötesi/üstü. Değişen hiç bir şey yok.

 

Aynı anlamları ifade eden kavramları farklı göstermekle nereye varacağız? Kafa karıştırmaktan başka hiç bir işe yaramıyor.

 

Dogru, aklin kendini inandirmak icin sigindigi bir tatmin subobudur. Ayrica bir seyin dogru oldugunu soylemek, ONU SONLANDIRMAK, NOKTALAMAKTIR. 

 

Keza bu cümle; hayır efendim sonlandırmıyor. "Doğru"ya zamansal ve mekansal olarak görece demiştik neden sonlandırsın? Doğru olduğunu söylemek sonlandırıyorsa, aynı sonlandırmayı senin kavramsallaştırdığın "gözlemlenebilir, yanlışlanabilir" ifadesi de sonlandırmış oluyor. Zira bu kavramlara ait bilgilerin diğer bilgilere göre tercih edilirliğini vurguluyorsun.

 

Evet, dogmatik bilgiler taşıyan insanların her söylediğine karşı çıkılmasını anlıyorum da, aynı anlamları ifade eden kavramlara da karşı çıkılması "yeter artık yahu" dedirtiyor.

 

Ne söylersek karşı çıkılıyor. Halbu ki "doğru" kavramı, bilimsel bilgiyi ifade eden evrensel kabul görmüş bir kavram.

 

İnsanlar senle tartışmaktan korkar hale gelmiş. Seni en uzun takip eden, tartışan, faydalanmaya çalışan birisi olduğum halde, uzlaşabildiğin hiç bir insan, hiç bir ifade, hiç bir bilgi göremedim. Belki bir kaç istisna vardır.

 

Artık kendi bu yapını da sorgulamalısın. Senin kavramsal kabulün, bilginin yanlışlanabilir, olgusal, epistemolojik olması, benimkisi de aynı kavramların eş değeri olan "doğru bilgi" olması. Farkı ne?

 

Yeter artık yahu, beni bile isyan ettirdin.. :)

Link to comment
Share on other sites

İnsanoğlu bir bilginin bilimsel, tutarlı, güvenilir, ispatlı, gözlemlenebilir, olgusal vs. olduğunu biliyorsa, bunun karşılığını "doğru bilgi" şeklinde kavramlaştırmasının ne sakıncası var anlamıyorum?

 

Diğer kavramları kullanmamışımda, "doğru bilgi" kavramını kullanmışım. Değişen hiç bir şey yok. Yanlışa, ha epistemoloji üstü demişsin, ha gözlem ve olgu üstü veya veya fizik ötesi/üstü. Değişen hiç bir şey yok.

 

Aynı anlamları ifade eden kavramları farklı göstermekle nereye varacağız? Kafa karıştırmaktan başka hiç bir işe yaramıyor.

 

 

Keza bu cümle; hayır efendim sonlandırmıyor. "Doğru"ya zamansal ve mekansal olarak görece demiştik neden sonlandırsın? Doğru olduğunu söylemek sonlandırıyorsa, aynı sonlandırmayı senin kavramsallaştırdığın "gözlemlenebilir, yanlışlanabilir" ifadesi de sonlandırmış oluyor. Zira bu kavramlara ait bilgilerin diğer bilgilere göre tercih edilirliğini vurguluyorsun.

 

Evet, dogmatik bilgiler taşıyan insanların her söylediğine karşı çıkılmasını anlıyorum da, aynı anlamları ifade eden kavramlara da karşı çıkılması "yeter artık yahu" dedirtiyor.

 

Ne söylersek karşı çıkılıyor. Halbu ki "doğru" kavramı, bilimsel bilgiyi ifade eden evrensel kabul görmüş bir kavram.

 

İnsanlar senle tartışmaktan korkar hale gelmiş. Seni en uzun takip eden, tartışan, faydalanmaya çalışan birisi olduğum halde, uzlaşabildiğin hiç bir insan, hiç bir ifade, hiç bir bilgi göremedim. Belki bir kaç istisna vardır.

 

Artık kendi bu yapını da sorgulamalısın. Senin kavramsal kabulün, bilginin yanlışlanabilir, olgusal, epistemolojik olması, benimkisi de aynı kavramların eş değeri olan "doğru bilgi" olması. Farkı ne?

 

Yeter artık yahu, beni bile isyan ettirdin.. :)

Sana yanit yazmayacagim. Cunku gozlem ve algim senin DOGRU KAVRAMINA YONELIK SORGULANMAZ BIR IMANIN OLDUGUNU GOSTERIYOR. 

 

O acidan dogru ile ilgili ne soylenirse soylensin, algi disi kalacaktir.

 

"Neden benim bir seye dogru deme ihtiyacim var?" sorusuna vercecegin yanit temelinde, dogru konusuna devam edecegim. :)

 

Ayrica DOGRULAMA ILE DOGRU AYNI KULLANIMLAR DEGILDIR. Dogrulama bir eylemdir, dogru ise aklin takintisidir.

 

Bu temelde DOGRULAMA EYLEMI zaten bilimin bilimsellik ve bilisselliginde GOZLEM VE OLGU olarak kullanilir.

 

Benim burada yaptigim "karsi cikis" degil, sadece dile gelenin verildigi gibi algilanabilmesine yardimci olan dusunce ve bilgiyi paylasmaktir.

 

Cunku gelewn yanitlar, verilmek istenenin verildigigibi algilanilmadigini gozleme sunmaktadir.

 

Bu temelde sirf "karsi cikma" yanlis algisi adina, "hatir icin cig tavuk yenmez" :)

Link to comment
Share on other sites

Ayrica DOGRULAMA ILE DOGRU AYNI KULLANIMLAR DEGILDIR. Dogrulama bir eylemdir, dogru ise aklin takintisidir.

 

Bu temelde DOGRULAMA EYLEMI zaten bilimin bilimsellik ve bilisselliginde GOZLEM VE OLGU olarak kullanilir.

 

Doğrulama ile doğru kavramını da sen kendi sarsılmaz imanınınla kendin için algılanmaz hale getirmişsin. Belki sende iman vardır da bende hiç yok. Mesela sende felsefi bazı imanlar gözlemliyorum. Neyse bunun ayrıntılarına fazla girmeyeceğim.

 

Yukardaki alıntılara cevap vereceğim.

 

Doğrulama niçin yapılır? Bir tezin dogmatik mi yoksa bilimsel mi olup olmadığını ortaya koymak için. İspat yöntemi. Bu eylemin sonucunda "doğru bilgi" ortaya konulur.

 

İşte net'ten bir açıklama:

 

TR

doğrulamak, doğruluğunu belirtmek, onaylamak, (özellikle bir incelemeden, testten sonra) açıklamak, bildirmek

 

 

****        ****

 

Artık sen de başka insanların fikirlerini, bilgilerini algılayabilir, paylaşabilir olman gerekiyor ki, BİLGİ PAYLAŞIMI OLUŞABİLSİN.

Link to comment
Share on other sites

Doğrulama ile doğru kavramını da sen kendi sarsılmaz imanınınla kendin için algılanmaz hale getirmişsin. Belki sende iman vardır da bende hiç yok. Mesela sende felsefi bazı imanlar gözlemliyorum. Neyse bunun ayrıntılarına fazla girmeyeceğim.

 

Yukardaki alıntılara cevap vereceğim.

 

Doğrulama niçin yapılır? Bir tezin dogmatik mi yoksa bilimsel mi olup olmadığını ortaya koymak için. İspat yöntemi. Bu eylemin sonucunda "doğru bilgi" ortaya konulur.

 

İşte net'ten bir açıklama:

 

TR

doğrulamak, doğruluğunu belirtmek, onaylamak, (özellikle bir incelemeden, testten sonra) açıklamak, bildirmek

 

 

****        ****

 

Artık sen de başka insanların fikirlerini, bilgilerini algılayabilir, paylaşabilir olman gerekiyor ki, BİLGİ PAYLAŞIMI OLUŞABİLSİN.

Tamam, bir kelimeye ...egore ve hedefi temelinde verilen kavramsal anlam ve icerik ve buna bagli olarak dile getirilen, algi, bilgi, bilinc farki diyelim ve konuyu kapatalim.

 

Cunku bir kelimeye farkli kavramsal anlam ve icerik yuklendiginde, ortaya cikan farkta israrci olmak sadece kisisellige donmek satasmak, atismak ve polemik getirir.

 

Benim buna hic ihtiyacim yok. :)

 

Ayrica dogru da farklilassak bile dogrulama eyleminde ayni kanidayim.

 

O yuzden zaten "dogru ile dogrulama farklidir" dedim.

 

Yalniz her dogrulama bilimsel ve bilissel degildir.

 

Buradaki farkta dogru kelimesinin kavramsal anlam ve iceriginden kaynaklanir.

 

Yalniz dogrulama zaten epistemolojide yani bilgide INANC ILE GERCEGIN NE OLDUGU ARASINDAKI KOPRUDUR.

 

Bunu ben daha once aciklamistim.

 

Zaten bu temelde BILIMSEL OLARAK OLGU VE GOZLEM DOGRULAMA DA GEREKTIRMEZ. O yuzden zaten YANLISLANABILMEYE ACIKTIR.

 

Cunku OLGU VE GOZLEMI OLMAYAN DOGRULAMALAR, YANLISLANAMAZLAR.

 

Bu her turlu metafizik etik estetik temelli ideolojik inancsal baglamdaki sosyal bilgi icin gecerlidir.

 

http://forum.dusuncedunyasi.net/index.php?/topic/977-sosyal-gerceklik-sosyal-dogru-ve-sosyal-bilgi/

 

http://forum.dusuncedunyasi.net/index.php?/topic/949-bilgi-felsefesi/

Link to comment
Share on other sites

Ayrica dogru da farklilassak bile dogrulama eyleminde ayni kanidayim.

 

O yuzden zaten "dogru ile dogrulama farklidir" dedim.

 

Yalniz her dogrulama bilimsel ve bilissel degildir.

 

Doğrulama ve doğrulama yöntemlerinde farklı düşünmediğimizi sanıyorum. Ama doğrulama eyleminin doğru bilgi çıkarımı için yapıldığını da biliyorum. Başka ne için olabilir ki?

 

Her doğrulamanın, bilimsel ve bilişsel olmadığında da hem fikir olduğumuzu sanıyorum.

 

Verdiğin linkleri okuyacağım. Ayrıca doğru bilgilerinden yararlanmak için seni takibe devam edeceğim. Bunu daha önce de söylemiştim; Net'te en mantıklı bilgilere seninle ulaştım.

Link to comment
Share on other sites

Sosyal dogrular kisinin ideolojik inancsal temelinin dogrulamasi olsa bile, sosyal gercekler yasam ve iliskide olusmus gozlem verendir.

 

Aslinda sosyal gerceklik, sosyal bilginin sosyal dogru olarak yasam ve iliskiye tasinmasidir. Frk ta hangi ideolojik inancsal bir tabanin dogrusu oldugudur.

 

Buradaki farkindalik ve bilincliligin bilisselligi olan sosyal gercekligin verdigi gozlemin sosyal dogru olarak degil; numenal insanlik olarak gozleminin onemidir.

İşte verdiğin linkteki bilglerden çıkarttığım benim yorumum:

 

Sosyal gerçekliği, insanlık olarak gözlemden ideolojik ve inançsal farklılıklardan dolayı bilimsel doğrulara ulaşılamayacağını, buradaki GÖZLEM, sosyal gerçeklik te olsa, bilimsel yöntemlerle ise(belge, bulgu, olgu) sonuçta doğru sosyal bilgiye ulaşılacağını düşünüyorum.

 

Bir soru:

 

"Gözlem"i nasıl anlamalıyız, nedir? İdeolojik ve inançsal insanların gözlemleri farklı mıdır? Gözlem sadece olgudan bir yansı ise, tek başına bilimsel yöntem olarak kabullenemeyiz. Zira algı farklılığı vardır.

Link to comment
Share on other sites

Doğrulama ve doğrulama yöntemlerinde farklı düşünmediğimizi sanıyorum. Ama doğrulama eyleminin doğru bilgi çıkarımı için yapıldığını da biliyorum. Başka ne için olabilir ki?

 

Her doğrulamanın, bilimsel ve bilişsel olmadığında da hem fikir olduğumuzu sanıyorum.

 

Verdiğin linkleri okuyacağım. Ayrıca doğru bilgilerinden yararlanmak için seni takibe devam edeceğim. Bunu daha önce de söylemiştim; Net'te en mantıklı bilgilere seninle ulaştım.

Dogrulama eylemi benim algimda DOGRU BILGI CIKARIMI icin yapilmiyor, BILGININ CESIDI VE NITELIGINI ORTAYA KOYMA ADINA YAPILIYOR.

 

En azindan ben oyle yapiyorum.

 

Senin ile ara sira "celallensek te" ben senin ile bilgi ve dusunce alisverisinden memnunum.

Link to comment
Share on other sites

İşte verdiğin linkteki bilglerden çıkarttığım benim yorumum:

 

Sosyal gerçekliği, insanlık olarak gözlemden ideolojik ve inançsal farklılıklardan dolayı bilimsel doğrulara ulaşılamayacağını, buradaki GÖZLEM, sosyal gerçeklik te olsa, bilimsel yöntemlerle ise(belge, bulgu, olgu) sonuçta doğru sosyal bilgiye ulaşılacağını düşünüyorum.

 

Bir soru:

 

"Gözlem"i nasıl anlamalıyız, nedir? İdeolojik ve inançsal insanların gözlemleri farklı mıdır? Gözlem sadece olgudan bir yansı ise, tek başına bilimsel yöntem olarak kabullenemeyiz. Zira algı farklılığı vardır.

Ben gozlemi qua felsefesi ile ortayakoyuyorum. Yani nasil yapilandirilmis ve hangi ideolojik inancsallarla yapilandirilmis oldugunun dile gelmesi ile.

 

Zaten burada her yapilandirilmislik kendi ideoloji v e inanci temelinde kendine dogrudur.

 

Yani qua felsefesi tum bu ideoloji inanca gore dogrularin zihinsel insanlasmaya gore sorunlarini ortyaya koyar.

 

Zaten aksi olsa farkli ideolojiler ve inanclarin gozlemi ve duzen/sistem fenomenlestirmesi ve bunun icin mucadelesi farkli olmazdi.

 

Demokrasi ornegini her zaman veririm ve bir fasizme gore olan demokrasi sosyalizme gore degildir.

 

Benim algimdaki demokrasi de, evrensel hukuk ve insan haklari temelindeki hak ve ozgurluklerin cok sesliligi cok etikliligidir.

 

Yine bu temelde demokrasi BIR NITELIGIN TUM TOPLUMA DAYATILMASI DEGIL, NITELIKLERIN HEPSININ SOZ HAKKI OLMASIDIR.

 

Bilimsel olarak zaten gozlem olguya tasinir ve bu olgu tartiosmasiz gecerlidir. Buradaki gozlemin olgu ile alinmasi da, olgunun gecerliliginin delilidir.

Link to comment
Share on other sites

Yukarda, olguya gözlem veya bakış açısı, hep felsefi  olarak bahsedilmiş. Gözlemin veya bakış açısının bilimsel olanı yok mu? Konu sosyal konular olsa da bilimsel, objektif bakış açısı vardır mutlaka.

 

Yine,

 

Dogrulama eylemi benim algimda DOGRU BILGI CIKARIMI icin yapilmiyor, BILGININ CESIDI VE NITELIGINI ORTAYA KOYMA ADINA YAPILIYOR.

 

Cümlenin son kısmındaki "BILGININ CESIDI VE NITELIGINI ORTAYA KOYMA ADINA YAPILIYOR."u kabullensek dahi, çeşidin ve niteliğinin filtrelemesi yapılmalı. Bilimsellikte de yasa va kanun filtrelemesi yapılmaktadır.

 

Yoksa her bilgiyi geçerli olarak kabullenmek gerekir.

Link to comment
Share on other sites

Yukarda, olguya gözlem veya bakış açısı, hep felsefi  olarak bahsedilmiş. Gözlemin veya bakış açısının bilimsel olanı yok mu? Konu sosyal konular olsa da bilimsel, objektif bakış açısı vardır mutlaka.

 

Yine,

 

 

Cümlenin son kısmındaki "BILGININ CESIDI VE NITELIGINI ORTAYA KOYMA ADINA YAPILIYOR."u kabullensek dahi, çeşidin ve niteliğinin filtrelemesi yapılmalı. Bilimsellikte de yasa va kanun filtrelemesi yapılmaktadır.

 

Yoksa her bilgiyi geçerli olarak kabullenmek gerekir.

Bilimin felsefesi, onun yonu ve yontemidir. Yani OLGUSAL GECERLILIKGOZLEMSEL YANLISLANABILIRLIK, BILIMIN FELSEFESIDIR. Bilginin yapilandirilmis oldugunu soylemek, bilimin felsefesidir. Qua felsefesi bilimin felsefesidir. 

 

Kisaca Bilimin bilimsel ortaya konabilmesi, onun felsefesidir. Epistemoloji de felsefenin bilgi dalidir.

 

Bilginin gecerli olup olmadigi, GOZLEM DISINDA SAGLANABILIRLIK VE TASDIK EDEBILIRLIK TEMELINDEDIR.

 

Gozlemin amaci, ortaya konan bilginin saglanmasi ve tasdikidir.

 

Mesela senin algindaki dogru bilgiyi, verilen bilginin yani enfermasyonuin saglanabilirligi ya da tasdik edilebilirligi ile olcebiliriz.

 

Ingilizcedeki bu kullanim "correct" olarak gecer.

Link to comment
Share on other sites

Create an account or sign in to comment

You need to be a member in order to leave a comment

Create an account

Sign up for a new account in our community. It's easy!

Register a new account

Giriş yap

Already have an account? Sign in here.

Sign In Now
×
×
  • Create New...