Jump to content

Diktatorun "Basina Tas mi Dustu?"


evrensel-insan

Recommended Posts

Bilindigi gibi diktator soylem ve uygulamalarinda "eski tas eski hamam"

Yalniz yapilan yeni kabine degisikliginden sonra, diktatorun; provakotif, hipokritik ozellgi kendinden kabineye gecmis durumda.

Bunun en guzel ornegi son TIR olayi guya " TIR Turkmenistan'a yardim goturuyormus"

Basta bu soylemi Turkmenistan yalanladi. Peki sormazlar mi? "be kardesim, ne var bunda bakalim TIR'da ne var, dedigin gibi yardim malzemesi varsa; sorun yok" Peki ne oldu savcinin verdigi gorevi vali onledi jandarma uygulamadi savci tek basina kaldi ve davadan degisti. TIR'da "sirri kadem basti"

Yolsuzluk kara para aklama rusvet davasindaki ikinci dalga, bir kac is adaminin mal varligina el koymak ile sinirli kaldi.

Gelelim su an en guncel konuya.

"Ergenekon, Balyoz gibi davalar askere kurulmus bir komplodur" aciklamasindan sonra ortalik karisti. Diktatorden cit yok. Bu arada E.Alan hala icerde ve sadece iki BDP'li milletvekili serbest birakildi ve diger ucu ile de ihlal olduguna karar verildi.

TBMM baskaninin aciklamasi ise hem itiraf hem de evlere senlik kisaca AKP'nin devleti yargiyi adaleti bitirdigini" ortaya konusarak itiraf etti.

Bu arada cemaat ile ilgili her turlu sorusturma basladi.

Neyse bu kadar yogun gundem de, en son olan Barolar baskani Feyzioglu'nun hem cumhurun hem de hukumetin basi ile yaptigi gorusmeler ve sonrasi yaptigi basin toplantisi idi.

Sanki diktatorun "basina tas dusmus/kafasini sert bir kayaya carpmis" gibi, Feyzioglu'nun talep ve aciklamalarini "onayladigini/sicak baktigini" Feyzioglu kendi soyledi.

Belki de 11 yiilik diktatorun iktidarinda, bu onun ilk OTOKRASISININ DARBE ALMASIYDI.

Bunun nedenine gecmeden once; TSK ile pazartesi gununden itibaren baslayacak gelismeleri aktaralim.

Bilindigi gibi buu davalari diktator direktifinde ve tarafligida ozel yetkili mahkemeler yurutuluyordu. Sonradan bu mahkemelerin sona erdirilmesi ve yetkilerinin kaldirilmasi temelinde; TSK davalari devam etti biri yargilandi digeri yargi asamasinda.

Iste burada Feyzioglu bu hukuksuzlugu su sozler ile acikladi "siz ilaclarin satilmasini yasakliyorsunuz, yalniz elde olan stoklar bitsin diye yasakladiginiz ilaclarin satisina devam ediyorsunuz. Yani ilaclar eliyle onu kullananlasri olume mahkum ediyorsunuz.

Yine Feyzioglu'nun aciklamasina gore bu gorusmelerden cikan karar su. Basta af soz konusu degil; bu iceride tutuklu olanlarin masumiyet kasrinesine bir hakaret yani sucun kabulu anlamina gelir.

Peki ne olacak iki set olacak.

Ortadan kalkmis ozel mahkemelerin verdigi yargi bozulacak ve davalar yeniden gorulecek.

Yargi asamasinda olanlar da yeni "adil/hukuki" mahkemelerde yeniden gorusulecek.

Kisaca herkesin beklentisi bir komplo uzerine kurulan bu tutuklamalardaki tum tutuklularin sahte belgeler ile tutuklandigi yargilandigi ve elde olan delillerin yetersizliginden de TUMUNUN BERATI. Dikkat edelim tahliyesi degil, berati.

Burada Feyzioglu, her turlu hak ve ozgurluk temelli evrensel hukukun tarafsizligina da eginerek; "burada KCK v.s. gibi bir ayrim yok, hukuk herkes icindir" diyerek bu konuya da aciklik getirdi.

Hatta burada suc temelli teror ayrimina da karsi cikti. Cunku ortada herangibirinin teroir orgutu oldugunu ortaya koyacak bir delil bulunmuyor. Bilindigi gibi ebn basta hahamin acikladigi gibi tum deliller duzmece ve sonradan eklenme.

Peki iyi guzel de, bugune kadar "dedigim dedik/caldigim duduk" diyen diktatordeki bu "yumusamayi" nasil algilamak lazim.

Bilindigi gibi AKP teror partisindeki calkanti bir turlu bitmiyor ve her turlu parti yetkilisinin yaptigi kendilerince "vicdanli/insanlik iceren" aciklamalasr diktatorun ne yaptiklari ne de soylemleri ile uzlasi halinde.

Kisaca her bir aciklama, sadece AKP ve basi diktatorun yeni bir "hatasini/pisligini/otoritesini/" v.s. ortaya cikariyor.

Bir TBMM baskaninin "yargi olmustur/devlet olmustur" aciklamasi neyin aciklamasidir butun bunlari "olduren" kendi savundugu partisi ve kendi biat ettigi diktatoru degil midir?

Su anki taktik, sanki 11 yildir basta olan onlar degillermis gibi "paralel devletten/yargiya mudaheleden" bahsediyorlar. Yani "biz magduruz" edebiyatina yastmaya calisiyorlar.

Toplum artik bunu yemiyor. Cunku devleti de olduren yasrgiyi da olduren kuvvetler ayriligini da bitiren sirf bunun icin her turlu kabine dahil, gorev degisikligine ulke tarihinde gorulmemis yogunlukta giden diktator ve emir erleri degil mi?

Su anda diktatorun tek "dedigi dedik caldigi duduk" soylem ve davranisi ve de uygulayisi, oglu Bilal'in sorgulanmamasi temelinde; biliyor ki, OGLU SORGULANIRSA SONUCTA YOLSUZLUGUN KARA PARA AKLAMANIN RUSVETIN HER TURLU IHALE SAHTECILIGININ BANKALARIN HORTUMLANMSININ IZNINI DE VEREN UYGULAMASINI DA YIONLENDIREN KENDISI, YANI "BUYUK PATRON"

Iste o yuzden ortada gun gibi asikar yolsuzlugun uzerine gidecegine hem "kim yapti" temelli ortbasa ve dikkati baska yere cekmeye calisiyor, hem de bu yolsuzlugu ortaya cikaracak olanlara goz dagi veriyor ve gorevden aliyor.

Iste belki de bu TSK daki "yumusama" bir oy kaygisi.

Soyle bir bakalim Basta "taraf olmayan bertaraf olur/dindar-kindar yetistirme" de gelinen nokta. "Dostum Esad'dan, Dusmanim Esed. Orta Dogu'daki her turlu nufuzun cokusu, Iran Suriye yakinlasmasi, Misir olayi, Libya olayi, O.Dogu batakliginda hem dini mezhepsel hem de milli/etnik terore sadece destek ve yataklik degil; uklke bunyesinde her turlu terorist konuclanma ve teroru besleme calismasi. Iste son TIR ve daha onceki iki TIR olayi buna ornek, Kamplarim milletvekillerine ziyaret yasagi buna ornek. Bugun BM ve AB AKP'yi teror orgutu ilan etme asamasinda.

Peki bakalim simdi, her turlu sahtecilik % 10 baraji kiyagi bunyesinde de olsa AKP ye oy veren % 49 da kimler vardi ve bunlar bugun artik AKP'ye oy verir mi?

Laiberaller, ikinci cumhuriyetciler-Cemaat temelli MGK kararlarini ve dersane sonrasi krizi ortaya atan onlar.

Askeri vesayet karsitlari-Sivil vesayetin ve ulkenin otokrasiye gittiginin farkindalar

Milliyetciler- Teokratikm bir devlet kurulmak isten diginin farkindalar

Milliyetci olmayan, askei vesayete karsi cikan; ilericiler, solcular, sosyalistler- Herhalde bunlarda artik neyin ne oldugunu algilamistir.

Soldan bekledigini alamayanlar- Diktatorun isteklerini karsilayamayacaginin farkindalar.

Aleviler/ermeniler ya da gayri muslimler-Orta dogu da yapilanlar temelinde sadece sunni seri tarafin gecerli oldugunun farkindalar

Gayri turkler-kurdler- Son Diyarbakir govde gosterisinde, hicc bir zaman istemedikleri ayrilmanin kendilerine BOP temelinde dayatildiginin farkindalar. Ustelik sosyo-etik hak olarak sadece klavye ozgurlugu "kazandilar" Kisaca kullanildiklarfinin farkina vardilar.

Her turlu halk kesimi isci koyl memur v.s.- gecim isten atilma yoksulluk ve aclik ile bogusmaktalar

Genclik-Iki dalda ulusalci genclik ve gezi gencligi Diktatore ilk korkuyu tattiranlar

Gencligin destekcileri- Eb eveynler kurumlar ve kuruluslar onlarin ihtiyacinda gorevini yerine getiren saglik gorevlileri

Dindarlar, dini sadece bir uygulama ve inanc olarak degerlendirenler- Diktatorun yalanlari talanlari yolsuzlugu yetim hakkina el koyus, kisaca diktatrun dini sadece kendi cikari adina kullandiginin farkinda olanlar ve kafasi karisiklar. Buna turbanlilar da dahil.

Kisaca ileri demokrasi gelisen buyuyen ulke AB'ye girecek ulke O.Dogu sefligi, v.s. nin sadece "taraf olan icin oldugu" nu gorduler. Her turlu dindar ve kindar nesil yetistiriminin temelinin 4+4+4 ile atilmasi, T.C ibaresinin ve her turlu T.C.Kurulus degerlerinin tek tek ortadan kalkmasi; bilimin rafa kaldirilmasi, toplumun her turlu dini/mezhepsel milli/etnik ve de her turlu sosyo-etik temelde ayristirilmasi kutuplastirilmasi ve taraf karsi taraf ayriminin her dalda medyada kamuoyunda siyasette adalette v.s. uygulamaya konmasi.

Hi bir kurumun Anayasa da belirtildigi gibi gorevini yapamamasi.

Kisaca DIKTATORYUN KURMAK ISTEDIGI OTOKRATIK VE OTOKRAT OLARAK SADECE ONUN IKI DUDAGI ARASINDAN CIKACAK HER NE ISE ONA BIAT VE ONUN UYGULANMASI.

Gezinin hak ve ozgurluk uyanisi/uyandirisi, 17 Araligin 11 yilda neden nasil ve hangi yolla siyasetin basinda olanin zengin oldugu gemicikler aldigini ortaya cikarmasi.

Demekki geriye sadece Diktatore "ol de senin icin oluruz, sana dokunmak kutsaldir, senin yuzunu goren cennetliktir, senin g.t.nun kiliyim," temelli "Allahuekber" ciler kaliyor. Hizbullah'i buna dahil etmek gerekir. Bir de oy adina, T.C. vatandasi yapilan Suriyelileri hesaba katmak gerek.

Bu arada bu cumhurbaskani kimdir.nedir ne ise yarar yetkileri nedir, bence oturup anayasayi bir okumasi lazim. Yoksa "o yanlistir bunun ustune gitmek lazimdir" v.s. gibi demogojiler ile ustelik yururluge konmayan soylemler ile kimse cumhurun basinin varligini hissetmiyor.

Son durum. AKP tuzugune gore diktatorun ve bircogunun milletvekili olamamasi. Yerel secimlerde, nereleri ele gecirecegi.

En onemlisi de, madem CUMHURBASKANINI HALK SECECEK, KIMSE ACABA BU HALKIN DIKTATORU CUMHURBASKANI SECECEGINI DUSUNEN VAR MI?

Yoksa orda da bir hile, ya da TOPLUMUMUZUN MILLET DEGIL DE MINNET EDEN BIAT EDEN UMMET OLDUGUNA MI SAHIT OLAC AGIZ.

Oyle ise vah bu ulkenin haline.

Demekki "her seyi abartmisiz, gercekleri gormek yerine; gormek istedigimizi gormusuz" demektir.

Cumhurun basi secimi bir yerde ulke ve toplumumuzun ne beyin duzeyine sahip oldugunu ortaya koyacak.

Cunku boyle bir secim; katilimci demokrasinin en cagdas secimidir.

Tabi sececek olanlar birey ise ve KENDI SERBEST IRADESI ILE SECECEK ISE. Yoksa bir asiret aga v.s. "benim oyum diktatore" deyip; emrindeki yuzlere binlere boyun egdiriyor ve hukmediyorsa; hala tehlike var demektir.

Iste bu da bizim hala NE KADAR FEODAL OLUP OLMADIGIMIZIN GOSTERGESI OLACAKTIR.

Tum soru; biz neyiz

FEODAL BIR UMMET MIYIZ?

KENDI KARAR VEREN MILLET MIYIZ?

Iste asrin sorusu ve yaniti da ulkenin gelecegi hem 2023 hem de 2071 hedefi.


 

__________________
Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
  • Like 5
Link to comment
Share on other sites

Cumhurbaşkanının görev ve yetkileri ile nitelikleri,
seçimi ve diğer hususlar Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 101, 102, 103,
104, 105 ve 106'
ncı maddelerinde belirtilmiştir.

A. Nitelikleri ve
Tarafsızlığı
(Değişik madde 101) (*)

B. Seçimi (Değişik madde 102)
(*)

C. Andiçmesi (Madde 103)

Cumhurbaşkanı, görevine başlarken
Türkiye Büyük Millet Meclisi önünde aşağıdaki şekilde andiçer
:


Cumhurbaşkanı sıfatıyla, Devletin varlığı ve bağımsızlığını,
vatanın ve Milletin bölünmez bütünlüğünü, Milletin kayıtsız ve şartsız
egemenliğini koruyacağıma, Anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye,
Atatürk ilke ve inkılaplarına ve laik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağıma,
Milletin huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin
insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden
ayrılmayacağıma,
Türkiye Cumhuriyetinin şan ve şerefini korumak, yüceltmek
ve üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün
gücümle çalışacağıma büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim
üzerine andiçerim.

D. Görev ve Yetkileri
(Madde 104)

Cumhurbaşkanı Devletin başıdır. Bu sıfatla
Türkiye Cumhuriyeti'ni ve Türk Milleti'nin birliğini temsil eder; Anayasa'nın
uygulanmasını, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını
gözetir.


Bu amaçlarla Anayasa'nın ilgili maddelerinde gösterilen
şartlara uyarak yapacağı görev ve kullanacağı yetkiler şunlardır:

a) Yasama ile ilgili olanlar :
Gerekli
gördüğü takdirde
, yasama yılının ilk günü Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde
açılış konuşmasını yapmak, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni gerektiğinde
toplantıya çağırmak,

■Yasaları yayımlamak,
■Yasaları yeniden
görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne geri göndermek,
Anayasa
değişikliklerine ilişkin yasaları gerekli gördüğü takdirde halkoyuna
sunmak,

■Yasaların, kanun hükmündeki kararnamelerin,Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğü'nün, tümünün ya da belirli kurallarının Anayasa'ya biçim ya
da esas yönünden aykırı oldukları gerekçesi ile Anayasa Mahkemesi'nde iptal
davası açmak,

Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin yenilenmesine
karar vermek,


B) Yürütme alanına ilişkin olanlar
:
■Başbakanı atamak ve istifasını kabul etmek,
■Başbakanın
önerisi üzerine Bakanları atamak ve görevlerine son vermek,
Gerekli
gördüğünde Bakanlar Kurulu'na Başkanlık etmek ya da Bakanlar Kurulu'nu
Başkanlığı altında toplantıya çağırmak,

■Yabancı devletlere Türk
Devleti'nin temsilcilerini göndermek, Türkiye Cumhuriyeti'ne gönderilecek
yabancı devlet temsilcilerini kabul etmek,
■Uluslararası andlaşmaları
onaylamak ve yayımlamak,
Türkiye Büyük Millet Meclisi adına Türk Silahlı
Kuvvetleri'nin Başkomutanlığını temsil etmek,

■Türk Silahlı
Kuvvetleri'nin kullanılmasına karar vermek,
■Genelkurmay Başkanı'nı
atamak,
■Milli Güvenlik Kurulu'nu toplantıya çağırmak,
■Milli Güvenlik
Kurulu'na Başkanlık etmek,
■Başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu kararıyla
sıkıyönetim ya da olağanüstü hal ilan etmek ve kanun hükmünde kararname
çıkarmak,
■Kararnameleri imzalamak,
Sürekli hastalık, sakatlık ve
kocama sebebi ile belirli kişilerin cezalarını hafifletmek ya da
kaldırmak,

Devlet Denetleme Kurulu'nun üyelerini ve Başkanını
atamak,

Devlet Denetleme Kurulu'na inceleme, araştırma ve denetleme
yaptırmak,

■Yükseköğretim Kurulu üyelerini seçmek,
■Üniversite
rektörlerini seçmek,

c) Yargı ile ilgili
olanlar:


Anayasa Mahkemesi üyelerini, Danıştay üyelerinin
dörtte birini, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcıvekilini, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi üyelerini, Hakimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu üyelerini seçmek.

Cumhurbaşkanı, ayrıca Anayasada ve
kanunlarda verilen seçme ve atama görevleri ile diğer görevleri yerine getirir
ve yetkileri kullanır.


E. Sorumluluk ve sorumsuzluk hali (Madde
105)


Cumhurbaşkanı'nın, Anayasa ve diğer yasalarda Başbakan ve
ilgili bakanın imzalarına gerek olmaksızın tek başına yapabileceği belirtilen
işlemleri
dışındaki bütün kararları, Başbakan ve ilgili bakanlarca
imzalanır. Bu kararlardan Başbakan ve ilgili bakan sorumludur.
Cumhurbaşkanı'nın resen imzaladığı kararlar ve emirler aleyhine Anayasa
Mahkemesi dahil, yargı mercilerine başvurulamaz.


http://www.tccb.gov.tr/sayfa/cumhurb...i/gorev_yetki/

Bu
cumhurbaskani neye yarar?


 

__________________
Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Serbest Dusunurluk/Devrimci
Sorgulama/Numenal Devrim -
Evrensel-Insan Zihniyeti
  • Like 3
Link to comment
Share on other sites

T.C. Anayasası
5. Madde
Devletin Temel
Amaç ve Görevleri


Devletin temel amaç ve görevleri, Türk Milletinin
bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin
ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak
; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk Devleti ve adalet
ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik
ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının
gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya
çalışmaktır.


Devletin gorevi nedir, kimin devletidir?

 

  • Like 2
Link to comment
Share on other sites

Yasama

 

Büyük Millet Meclisi Başkan Cemil Çiçek-Kimdir AKP kokenli degil mi?

 

Ana Muhalefet Lideri Kemal Kılıçdaroğlu-Yasamadaki nufuzu/etkisi nedir? Var midir?

 

Siyasi partiler-!?

 

Yürütme

 

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül-Yurutmedeki hangi gorevini renine getiriyor.

 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan

 

Bakanlar Kurulu 61. Hükûmet-Diktator ve Otokrata karsi giki cikiyor mu?

 

Bakanlıklar-Taraf olmayan bertaraf olur

Millî Güvenlik Kurulu-

 

Yargı

 

Anayasa Mahkemesi-Kimin emrindedir?

Danıştay-Kim yonlendirir?

Yargıtay-Kim yonlendirir?

Sayıştay-Kim yonlendirir.

 

Bu T.C. devletinde gecerli mi

  • Like 2
Link to comment
Share on other sites

Millî Güvenlik Kurulu Nedir, Görevleri
Nelerdir?


Millî Güvenlik Kurulu (MGK) Türkiye Cumhuriyeti 1982
Anayasası'nın 118. maddesiyle kurulmuştur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin millî
güvenlik siyasetinin tayini, tespiti ve uygulaması ile ilgili kararların
alınmasını ve gerekli kurumlar arası eşgüdümün sağlanması konusundaki
görüşlerini Bakanlar Kurulu'na bildirmekle görevlidir.

MGK, gerekli
haller dışında iki ayda bir defa cumhurbaşkanı başkanlığında toplanır. Kurulun
üyeleri; Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Başbakan yardımcıları, İçişleri Bakanı,
Dışişleri Bakanı, Millî Savunma Bakanı ve Adalet Bakanı'dır.Millî Güvenlik
Kurulu sekreteri de toplantılara katılmakta ama oy hakkı
bulunmamaktadır.

Milli Güvenlik Kurulu Kuruluş ve
Görevler

Kuruluş

Madde 3 - Anayasanın 118 inci maddesi gereğince
Milli Güvenlik Kurulu kurulmuştur. Milli Güvenlik Kurulu, Cumhurbaşkanının
başkanlığında, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Milli Savunma, İçişleri, Dışişleri
bakanları, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanları ve Jandarma Genel
Komutanından oluşur. Kurul toplantılarına üyeler dışında, gündemin özelliğine
göre ilgili bakan ve kişiler de çağrılarak bilgi ve görüş alınabilir.
Milli
Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri toplantılara katılır, fakat oylamaya
katılamaz.

Görevler

Madde 4 - Milli Güvenlik Kurulu;

a)
Devletin milli güvenlik siyasetinin tayini, tespiti ve uygulanması ile ilgili
kararların alınması ve gerekli koordinasyonun sağlanması konularında, görüş
tespit eder;

B) Devletin milli güvenlik siyaseti doğrultusunda tespit
edilen milli hedeflerin ve hazırlanan milli plan ve programların
gerçekleştirilmesine ilişkin tedbirleri belirler;

c) Devletin milli
güvenlik siyasetini etkileyecek milli güç unsurlarını ve ülkenin siyasi, sosyal,
iktisadi, kültürel ve teknolojik durum ve gelişmelerini sürekli takip ederek
değerlendirir, milli hedefler yönünde güçlenmelerini sağla yacak temel esasları
tespit eder;

d) Devletin varlığı, bağımsızlığı, ülkenin bütünlüğü ve
bölünmezliği, toplu mun huzur ve güvenliğinin korunması hususunda zorunlu
gördüğü tedbirleri tespit eder;

e) Anayasal düzeni koruyucu, milli birlik
ve bütünlüğü sağlayıcı, Türk Milletini Atatürkçü düşünce,Atatürk ilke ve
inkilapları doğrultusunda ve milli ülkü ve değerler etrafında birleştirerek
milli hedeflere yönlendirici gerekli tedbirleri belirler. Sayılan bu hususlara
yönelmiş yurtiçi ve yurtdışı tehdide karşı koymak, bu tehdidi etkisiz kılmak
için gereken strateji ve temel esaslar ile birlikte planlama ve uygulama
hizmetleri konularında görüşleri, ihtiyaçları ve alınmasını lüzumlu gördüğü
tedbirleri tespit eder;

f) Olağanüstü hallerde, sıkıyönetim, seferberlik
veya savaş hali ilanı için görüş tespit eder;

g) Olağan hal ile savaş,
savaşı gerektiren ve savaş sonrası hallerde, kamuve özel kurum ve kuruluşlar ve
vatandaşlara düşecek topyekün savunma, milli seferberlik ve diğer konularda
hizmet ve yükümlülükler ile bu hususlarda yapılacak planlara temel teşkil edecek
esasları tespit eder;

h) Devletin milli güvenlik siyasetinin öngördüğü
hususlar ve topluma yönelik hizmetler ile topyekün savunma hizmetlerinin
gerektirdiği mali, ekonomik, sosyal, kültürel ve diğer konulara ilişkin tedbir
ve ödeneklerin kalkınma plan, program ve yıllık bütçelerde yer almasını sağlamak
üzere gerekli esasları tespit eder;

i) Milli güvenlik kapsamına giren
konularda yapılan ve yapılacak milletlerarası andlaşmalar hakkında görüş tespit
eder. Milli Güvenlik Kurulu, tespit ettiği bu görüş, tedbir ve esasları kurul
kararı halinde Bakanlar Kuruluna bildirir ve kanunlarla verilen diğer görevleri
yerine getirir.


 

__________________
Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Serbest Dusunurluk/Devrimci
Sorgulama/Numenal Devrim -
Evrensel-Insan Zihniyeti
  • Like 2
Link to comment
Share on other sites

Anayasa Mahkemesi;

 

Görevler

 

 

Anayasa Mahkemesinin temel görevi, yasama organının kimi işlemlerinin Anayasa'ya uygunluğunu denetlemek ve bireysel başvuruları karara bağlamaktır. Anayasa Mahkemesinin görevleri bizzat Anayasa’da sınırlı sayıda belirtilmiştir. 1982 Anayasası'nın başta 148. maddesi olmak üzere ilgili diğer maddelerinde Anayasa Mahkemesinin görev ve yetkileri aşağıdaki şekilde ifade edilmiştir:

 

1. Anayasa Mahkemesi, kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Anayasa’ya şekil ve esas bakımlarından uygunluğunu denetler. Anayasa değişikliklerini ise sadece şekil bakımından inceler ve denetler.

 

Ancak, olağanüstü hallerde, sıkıyönetim ve savaş hallerinde çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin şekil ve esas bakımından Anayasa’ya aykırılığı iddiasıyla, Anayasa Mahkemesine dava açılamaz (Madde 148). Ayrıca usulüne göre yürürlüğe konulmuş uluslararası antlaşmalar kanun hükmünde ise de, bunlar hakkında Anayasa’ya aykırı oldukları gerekçesiyle Anayasa Mahkemesine başvurulamaz (Madde 90).

 

Şekil bakımından denetim kanunlarda son oylamanın, öngörülen çoğunlukla yapılıp yapılmadığı; Anayasa değişikliklerinde ise, teklif ve oylama çoğunluğuna ve ivedilikle görüşülemeyeceği şartına uyulup uyulmadığı hususları ile sınırlıdır. Şekil bakımından denetleme sadece Cumhurbaşkanınca veya Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin beşte biri tarafından istenebilir. Kanunun yayımlandığı tarihten itibaren on gün geçtikten sonra, şekil bozukluğuna dayalı iptal davası açılamaz; şekil denetimi def’i yoluyla da talep edilemez (Madde 148). Şekil bozukluğuna dayalı iptal davaları Anayasa Mahkemesince öncelikle incelenip karara bağlanır (Madde 149).

 

2. Anayasa Mahkemesi bireysel başvuruları karar bağlar. Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır. Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.

 

3. Anayasa Mahkemesi Cumhurbaşkanını, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanını, Bakanlar Kurulu üyelerini, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başkan ve üyelerini, Başsavcılarını, Cumhuriyet Başsavcıvekilini, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ve Sayıştay Başkan ve üyelerini görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan sıfatıyla yargılar. Genelkurmay Başkanı, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanları ile Jandarma Genel Komutanı da görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divanda yargılanırlar.

 

Yüce Divanda, savcılık görevini Cumhuriyet Başsavcısı veya Cumhuriyet Başsavcıvekili yapar. Yüce Divan kararlarına karşı yeniden inceleme başvurusu yapılabilir. Genel Kurulun yeniden inceleme sonucunda verdiği kararlar kesindir.

 

4. Siyasî Partilerin kapatılması, Cumhuriyet Başsavcılığının açacağı dava üzerine Anayasa Mahkemesi tarafından kesin olarak karara bağlanır (Madde 69). Siyasî partilerin kapatılmasına ya da Devlet yardımından yoksun bırakılmasına karar verilebilmesi için toplantıya katılan üyelerin üçte iki oy çokluğu şarttır(Madde 149).

 

5. Siyasî partilerin mal edinimleri ile gelir ve giderlerinin kanuna uygunluğunun tespiti Anayasa Mahkemesi tarafından yerine getirilir. Anayasa Mahkemesi, bu denetim görevini yerine getirirken Sayıştaydan yardım sağlar. Anayasa Mahkemesinin bu denetim sonunda vereceği kararlar kesindir.(Madde 69).

 

6. Yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına veya milletvekilliğinin düştüğüne Türkiye Büyük Millet Meclisi'nce karar verilmesi durumunda, bu karar tarihinden başlayarak yedi gün içerisinde ilgili üye ya da milletvekillerinden herhangi biri tarafından bu kararın Anayasa'ya, kanuna veya İçtüzük hükümlerine aykırılığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurulabilir. Anayasa Mahkemesi bu iptal istemini onbeş gün içinde kesin olarak karara bağlar (Madde 85).

__________________

Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti

  • Like 1
Link to comment
Share on other sites

Danıştay; Türkiye Cumhuriyeti'nin yürütme organlarına yardımcı bir inceleme, danışma ve karar organı olup yönetimin yargı yoluyla denetlenmesi görevini yapan bir yargı kuruluşudur.

 

Yargıtay, Türkiye'nin altı yüksek yargı organından birisidir. Adliye mahkemelerince verilen ve kanunun başka bir adli yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme merciidir.

 

Sayıştay, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında düzenlenen mali yargı organı.

 

Sayıştay, merkezî yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idareleri ile sosyal güvenlik kurumlarının bütün gelir ve giderleri ile mallarını Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetlemek ve sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlamak ve kanunlarla verilen inceleme, denetleme ve hükme bağlama işlerini yapmakla görevlidir. Sayıştayın kesin hükümleri hakkında ilgililer yazılı bildirim tarihinden itibaren onbeş gün içinde bir kereye mahsus olmak üzere karar düzeltilmesi isteminde bulunabilirler. Bu kararlar dolayısıyla idari yargı yoluna başvurulamaz.

 

Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), Türkiye Cumhuriyeti'nde adli ve idari hâkim ve savcılarını mesleğe kabul etme, atama, nakletme, geçici yetki verme, yükselme ve birinci sınıfa ayrıma, kadro dağıtma, meslekte kalmaları uygun görülmeyenler hakkında karar verme, disiplin cezası verme veya görevden uzaklaştırma işlemlerini yapan yüksek yargı kurumu. Başkanı Adalet Bakanı'dır.

 

22 asil, 12 yedek üyesi bulunan Kurul, 1. Daire, 2. Daire ve 3. Daire olmak üzere 3 ayrı daireden oluşmaktadır.

__________________

Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti

  • Like 1
Link to comment
Share on other sites

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı,
Türkiye'nin yasama organı olan TBMM'ni temsil eden makam. Devlet Protokolünde
Cumhurbaşkanından sonra ikinci sırada yer alır.

TBMM Başkanının görevleri
şunlardır:
Türkiye Büyük Millet Meclisini Meclis dışında temsil
etmek
Genel Kurul görüşmelerini yönetmek
Tutanak dergisi ile tutanak
özetinin düzenlenmesini denetlemek
Başkanlık Divanına başkanlık etmek ve
Divanın gündemini hazırlamak
Danışma Kuruluna başkanlık etmek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi komisyonlarını denetlemek; işlerde birikme olması halinde
komisyon başkanı ve üyelerini uyarmak ve durumu Genel Kurulun bilgisine
sunmak
Başkanlık Divanı kararlarını uygulamak
Türkiye Büyük Millet
Meclisinin idarî ve malî işleri ile kolluk işlerini yürütmek ve
denetlemek

Başkanlık Divanı bünyesinde oluşturulacak “Türkiye Büyük
Millet Meclisi Kültür, Sanat ve Yayın Kurulu” aracılığıyla Meclisi ve
çalışmalarını yurt içinde ve yurt dışında tanıtıcı tedbirler almak ve yayın
yapmak
Kendisine Anayasa, kanunlar ve İçtüzük gereğince verilen görevleri
yerine getirmek.


 

__________________
Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Serbest Dusunurluk/Devrimci
Sorgulama/Numenal Devrim -
Evrensel-Insan Zihniyeti
  • Like 1
Link to comment
Share on other sites

C. Bakanlar Kurulunun Görev ve Yetkileri

Bakanlar Kurulunun görev ve yetkilerini tek tek saymak mümkün değildir. Zira, böyle bir sayma Anayasada ve kanunlarda yapılmamıştır. Bakanlar Kurulu, yürütmenin genel karar organıdır. Anayasanın ve kanunların kendisine verdiği görevleri yerine getirdiği gibi, kanunların uygulanmasıyla ilgili bütün görevleri yerine getirir. Zira, Bakanlar Kurulu merkezî idare teşkilâtının en yüksek karar organıdır. Bakanlar Kurulu, yasama ve yargı fonksiyonuna giren işlemler yapmamak şartıyla yürütme fonksiyonu alanında istediği her işlemi yapabilir. Ancak, yürütme alanına giren bu işlemlerinde Bakanlar Kurulu, bir kanuna dayanmak ve Anayasaya ile kanunlara aykırı olmamak zorundadır. O nedenle, Bakanlar Kurulunun yürütme alanına giren görev ve yetkilerini tespit ederken kullanmamız aramamız gereken iki şart vardır: (1) Bakanlar Kurulunun yaptığı işlemin bir kanuna dayanması; (2) Anayasaya ve kanunlara aykırı olmaması.

 

Bu iki şarta uyarak Bakanlar Kurulu, yürütme alanına giren her konuda işlem yapabilir. Yani Bakanlar Kurulunun görev ve yetkileri konu itibarıyla sınırlandırılmamıştır. Ancak burada, Bakanlar Kurulunun işlemlerinin “yürütme fonksiyonu” kapsamında kalması gerektiği, Bakanlar Kurulunun yasama ve yargı fonksiyonuna giren işlemler yapamayacağı ortadadır.

 

O nedenle, burada Bakanlar Kurulu görev ve yetkileri için tam bir liste vermek mümkün değildir. Biz yine de Anayasada Bakanlar Kuruluna verilen belli başlı görev ve yetkilerin bir listesinin yapmaya çalışacağız.

 

1. “Genel Siyaseti” Yürütmek

Anayasamıza göre, Bakanlar Kurulunun, diğer bir ifadeyle Hükûmetin ana görevi “genel siyaseti” yürütmektir (Anayasa, m.112/1). Ancak Anayasamız “genel siyaset ”in ne olduğunu tanımlamamıştır. Bundan neyi anlamak gerekir? Kanımızca, bundan, İlhan Arsel’in ifadesiyle “memleketin iç ve dış siyasetini tayin ve tespiti”ni[32] anlamak mümkündür. Aslında bu tabir de genel bir tabirdir; bizatihi tanımlanmaya ihtiyacı vardır. Arsel, bir diğer kitabında, “devletin iç ve dış siyasetinin tayin ve tanzimi”nin “hükûmet etmek” anlamına geldiğini söylemektedir[33]. Yazara göre, “hükûmet etmek demek, Devletin bu iç ve dış siyasetinin umumî hatlarını, umumî istikametlerini tespit etmek demektir”[34].

 

O halde, “genel siyaseti” yürütmek aslında “hükûmet etmek (gouver-ner)” demektir. Zaten bu genel siyaseti tespit ve tanzim eden organ olan bakanlar kuruluna “hükûmet (gouvernement)” de denmektedir.

 

Uzun lafın kısası, Anayasamıza göre, ülkenin genel siyasetini belirlemek, yani hükûmet etmek görevi Bakanlar Kuruluna ait bir görevdir. Yani, “ülkeyi kim yönetecek” sorusuna bizim Anayasamızın verdiği cevap “Bakanlar Kurulu”dur. Anayasamızın 112’nci maddesinin ilk fıkrasından çıkacak nihaî anlam budur.

 

Bakanlar Kurulunun bu ana görevi dışında, Anayasada geçen diğer görevleri şunlardır:

 

2. Kanun Hükmünde Kararname Çıkarmak

 

Anayasamıza göre iki tür kanun hükmünde kararname vardır. Olağan dönem kanun hükmünde kararnameleri ve olağanüstü hâl ve sıkıyönetim kanun hükmünde kararnameleri.

 

3. Tüzük Çıkarma Yetkisi

 

4. Yönetmelik Çıkarma Yetkisi

Anayasamızın 124’üncü maddesinde, yönetmelik çıkarmaya, Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzel kişilerinin yetkili olduğu belirtilmiştir. Anayasamızda yönetmelik çıkarmaya yetkili makamlar arasında Bakanlar Kurulu sayılmamıştır. O nedenle Bakanlar Kurulunun yönetmelik çıkarma yetkisi tartışmalıdır.

 

5. Bakanlar Kurulu Kararnamesi Çıkarmak

Bakanlar Kurulu kanunların kendisine verdiği görevleri kararname ile yerine getirir. Burada ilk önce “kararname”den ne anlaşılması gerektiğini kısaca belirtelim. Kanun hükmünde “kararnameleri” bir yana bırakırsak iki çeşit kararname vardır. Bunların birinci çeşidine “ortak (müşterek) kararname veya üçlü kararname”, ikincisine ise, “Bakanlar Kurulu kararnamesi” denir.

 

 

Bakanlar Kurulu kararnamesi ise, Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılır, yani Başbakan ve bütün bakanların imzasını taşır. Bakanlar Kurulu kolektif bir karar organıdır. Bakanlar Kurulunu oluşturan Başbakan ve bakanlar arasında dayanışma ve kolektif sorumluluk esası vardır. Bu nedenle, Bakanlar Kurulu kararnameleri, bir kolektif işlem olarak, Başbakan ve istisnasız bütün bakanlar tarafından imzalanmalıdır. Bakanlar Kurulu kararnameleri oy birliğiyle alınır. Bakanlar Kurulu kararnamesini beğenmeyen ve imzalamak istemeyen bakanın istifa etmesi gerekir. İstifa etmemekte direnen bakan aşağıda göreceğimiz gibi Başbakan tarafından görevinden alınabilir. Yukarıda Cumhurbaşkanının yetkilerini incelediğimiz bölümde gördüğümüz gibi, Bakanlar Kurulu kararnamelerinin tekemmül etmesi için Cumhurbaşkanı tarafından da imzalanması gerekir. Keza, adı “kararname” veya “karar” olsun, tüm Bakanlar Kurulu işlemlerinin tekemmül etmesi için, yukarıda gördüğümüz gibi, Cumhurbaşkanı tarafından imzalanmaları gerekir.

 

6. Kanun Tasarısı Hazırlamak

, Anayasamızın 88’inci maddesine göre, “kanun teklif etmeye Bakanlar Kurulu ve milletvekilleri yetkilidir”.

 

7. Bütçeyi ve Kesinhesap Kanunu Tasarılarını Hazırlamak

Anayasamızın 162’nci maddesine göre, bütçeyi hazırlama görevi ve yetkisi Bakanlar Kuruluna verilmiştir.

 

8. Olağanüstü Hâl ve Sıkıyönetim İlân Etmek

Anayasanın 119 ve 120’nci maddelerine göre, olağanüstü hâl ilân etme yetkisi Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kuruluna aittir. Keza, Anayasanın 122’nci maddesine göre ise, sıkıyönetim ilân etme yetkisi Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kuruluna aittir.

 

9. Millî Güvenliğin Sağlanması

Anayasamızın 117’nci maddesine göre, millî güvenliğin sağlanmasından Türkiye Büyük Millet Meclisine karşı Bakanlar Kurulu sorumludur. Bir demokraside sorumluluk ile yetki beraber olduğuna göre, Anayasanın 117’nci maddesi, şu anlama gelir ki, millî güvenliğin sağlanması konusunda karar verme yetkisi Bakanlar Kuruluna aittir. Millî güvenliğin sağlanması konusunda Bakanlar Kuruluna yardımcı olmakla görevli bir danışma organı Millî Güvenlik Kuruludur (m.118).

 

10. Silahlı Kuvvetlerin Yurt Savunmasına Hazırlanması

Anayasamızın 117’nci maddesine göre, Silahlı Kuvvetlerin yurt savunmasına hazırlanmasından Türkiye Büyük Millet Meclisine karşı Bakanlar Kurulu sorumludur.

 

11. Genel Kurmay Başkanını Seçmek

 

 

12. Anayasada Verilmiş Diğer Görev ve Yetkiler

Bakanlar Kuruluna Anayasada verilmiş diğer görev ve yetkiler de vardır. Örneğin, Anayasanın 127’nci maddesinin son fıkrasına göre, mahallî idarelerin belirli bir kamu hizmetinin görülmesi amacıyla kendi aralarında birlik kurmak için Bakanlar Kurulunun izni gerekir. Keza, Anayasanın 131’inci maddesine göre, Yükseköğretim Kurulunun bir kısım üyeleri Bakanlar Kurulu tarafından seçilen üyeler arasından Cumhurbaşkanınca atanmaktadır. Ayrıca, Anayasanın 167’nci maddesine göre, “dış ticaretin ülke ekonomisinin yararına olmak üzere düzenlenmesi amacıyla ithalat, ihracat ve diğer dış ticaret işlemleri üzerine vergi ve benzeri yükümlülükler dışında ek malî yükümlülükler koymaya ve bunları kaldırmaya kanunla Bakanlar Kuruluna yetki verilebilir”.

 

13. Kanunlarla Verilmiş Görev ve Yetkiler

Bakanlar Kuruluna kanunlarla verilmiş birçok görev ve yetkiler de vardır. Ayrıca Bakanlar Kurulu, yukarıda da belirttiğimiz gibi, kanunlarla ayrıca ve açıkça yetkilendirilmiş olmasa bile, kanuna dayanmak ve kanuna aykırı olmamak şartlarıyla kanunların uygulanmasını sağlamak üzere gerekli işlemleri yapma yetkisine genel olarak sahiptir. Zira kanunlarda kanunu yürütecek makam belirtilmektedir. Bu makam da genellikle Bakanlar Kurulu olmaktadır. Birçok kanun, “bu kanunu Bakanlar Kurulu yürütür” şeklinde hüküm içermektedir.

 

Bakanlar Kurulunun İş Yükü.- Bakanlar Kurulunun yukarıdaki görev ve yetkilerini kullanarak yaptığı işlem sayısı yılda genellikle onbinden fazladır. Örneğin 1999 yılında alınan Bakanlar Kurulu kararı sayısı 13000 den fazla olmuştur[39].

 

D. Bakanlar Kurulunun Sorumluluğu [40]

Parlâmenter hükûmet sistemlerinde Bakanlar Kurulunun ve bakanların siyasî sorumluluğu vardır. Siyasî sorumluluk, hukukî veya cezaî sorumluluk değildir. Siyasî sorumluluk parlâmento karşısında olan sorumluluktur. Siyasî sorumluluk, Bakanlar Kurulunun ve bakanların görevlerine parlâmento tarafından son verilebilmesi anlamına gelir[41].

 

Siyasî sorumluluk parlâmenter hükûmet sistemlerinde iki türlüdür: “Kolektif (ortak) sorumluluk” ve “bireysel (kişisel, şahsî) sorumluluk”[42].

 

1. Kolektif Sorumluluk

Kolektif sorumluluk (responsabilité collective), hükûmetin genel siyasetinin yürütülmesinden dolayı Bakanlar Kurulunun bütün üyelerinin birlikte sorumlu olması demektir[43]. Anayasamız Bakanlar Kurulunun kolektif sorumluluğu esasını kabul etmiştir. Anayasamızın 112’nci maddesinin ilk fıkrasına göre, Bakanlar Kurulu hükûmetin genel siyasetinin yürütülmesinden birlikte sorumludur.

 

a) Kolektif Sorumluluğun Araçları

Bakanlar Kurulunun kolektif sorumluluğunu gerçekleştirmenin yöntemi, “güven oylaması usûlü”dür. Anayasamızda üç tür güven oylaması vardır. Bakanlar Kurulunun göreve başlaması sırasında yapılan güven oyu (m.110), görev sırasında Başbakanın gerekli görmesi durumunda Bakanlar Kurulunda görüştükten sonra güven istemesi sonucunda yapılacak güven oylaması (m.111) ve gensoru görüşmeleri sırasında verilecek güvensizlik önergesi sonucunda yapılan güven oylaması (m.99/3-4).

 

aa) Göreve Başlarken Güven Oyu (m.110)

Bakanlar Kurulunun göreve başlaması sırasında yapılan güven oyu usûlünü daha önce Bakanlar Kurulunun kurulması ve göreve başlamasını incelediğimiz yerde gördük[44]. O nedenle buna tekrar değinmiyoruz. Yeni kurulan Bakanlar Kuruluna da güven oyu verilmezse, kurulmuş olan Bakanlar Kurulu düşer.

 

bb) Görev Sırasında Güven Oyu (m.111)

Anayasamızın 111’inci maddesine göre, Başbakan, gerekli görürse, Bakanlar Kurulunda görüştükten sonra, Türkiye Büyük Millet Meclisinden güven isteyebilir. Biz bunu yukarıda Bakanlar Kurulunun görevinin sona ermesi hallerinden biri olarak gördüğümüz için burada tekrar incelemiyoruz[45].

 

cc) Gensoru Görüşmeleri Sırasında Güvenoyu (m.99/3-4)

Yukarıda Türkiye Büyük Millet Meclisinin Bakanlar Kurulunu denetleme yollarını incelediğimiz bölümde ayrıntılarıyla gördüğümüz gibi[46], Anayasanın 99’uncu maddesinin 3’üncü fıkrasına göre, gensoru görüşmeleri sırasında, Bakanlar Kurulu hakkında güven oylamasına gidilebilir. Bu iki durumda ortaya çıkar:

 

aaa) Gensoru görüşmeleri sırasında milletvekilleri veya siyasî parti grupları güvensizlik önergeleri verebilirler (m.99/3). Bu güvensizlik önergeleri sonucunda, güven oylaması yapılmaktadır.

 

bbb) Anayasanın 99’uncu maddesinin 3’üncü fıkrasına göre, gensoru görüşmeleri sırasında, Bakanlar Kurulu da güven isteyebilir.

 

Bakanlar Kurulu hakkında güvensizlik önergesi verilmiş veya Bakanlar Kurulunun kendisi güven istemiş ise, Anayasanın 99’uncu maddesinin 3’üncü fıkrasına göre, bu güven isteminden veya güvensizlik önergelerinin verilmesinden bir tam gün sonra güven oylaması yapılır. Güven oylamasında, Bakanlar Kurulunun düşürülebilmesi için, üye tamsayısının salt çoğunluğu gerekir.

 

B) Kolektif Sorumluluğun Sebebi: “Hükûmetin Genel Siyaseti”

Kavramı

Bakanlar Kurulunun kolektif sorumluluğuna, “hükûmetin genel siyaseti”nin Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından benimsenmemesi durumunda gidilir. Hükûmetin genel siyasetinin yürütülmesinden dolayı Türkiye Büyük Millet Meclisi sorumluluk yoluna gidecek ise, bu sorumluluk mutlaka, “kolektif sorumluluk” yoludur. Türkiye Büyük Millet Meclisi, hükûmetin genel siyasetinden memnun değil ise, Bakanlar Kurulunun bir kısım üyelerini düşürüp, diğer bir kısım üyelerini görevde bırakamaz. Türkiye Büyük Millet Meclisi Bakanlar Kurulunu bir bütün olarak düşürmelidir[47].

 

O halde kolektif sorumluluk , “hükûmetin genel siyaseti”nden doğan sorumluluktur. “hükûmetin genel siyaseti” kavramı içine girmeyen bir şeyden dolayı Bakanlar Kurulunun kolektif sorumluluğuna gidilemez. Peki ama, “hükûmetin genel siyaseti ” nedir? Bunu kim, nasıl tespit eder? Hangi sorun hükûmetin genel siyasetiyle ilgilidir? Hangi sorun ilgili değildir? Kanımızca, bu soruya objektif bir cevap verilemez. Hangi sorunun hükûmetin genel siyaseti kapsamına girdiği, hangisinin ise girmediğini nihayette kolektif sorumluluğu tahrik edem makam veya organ tespit edecektir.

 

Görev Sırasında Güvenoyu .- Görev sırasında güvenoyu (m.111) isteme yetkisi Başbakana ait olduğuna göre, hangi sorunun hükûmetin genel siyasetini ilgilendirdiği, hangisinin ilgilendirmediğine Başbakan karar verecektir. Diğer bir ifadeyle, Başbakanın “hükûmetin genel siyaseti” çerçevesine soktuğu her şey, Bakanlar Kurulunun kolektif sorumluluğuna yol açabilir[48]. Bu çözüm, Anayasamızın hükümleriyle de bağdaşır niteliktedir. Zira, Anayasanın 112’nci maddesine göre, “Başbakan, Bakanlar Kurulunun başı olarak, bakanlıklar arasında işbirliğini sağlar ve hükûmetin genel siyasetinin yürütülmesini gözetir”. Buna göre ise, hükûmetin genel siyaseti sebebiyle Bakanlar Kurulunun sorumluluğunun tahrik edilmesinde yetkinin Başbakana ait olması normal bir çözüm tarzıdır.

 

Gensoru Görüşmeleri Sırasında.- Gensoru görüşmeleri sırasında güven oyu ise, yukarıda gördüğümüz gibi, başlatılması bakımından ikiye ayrılmaktadır.

 

a) Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri veya siyasî parti grupları tarafından verilmiş güvensizlik önergeleri durumunda, hangi sorunun hükûmetin genel siyaseti kapsamına girip girmediğine, güvensizlik önergesi veren üyeler veya parti grupları karar verir. Ancak burada üyelerin veya parti gruplarının değerlendirmesi kesin değildir; Türkiye Büyük Millet Meclisinin kararına bağlıdır. Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının salt çoğunluğuyla Bakanlar Kuruluna karşı güvensizlik kararı vermiş ise, bundan güvensizlik önergesini veren üyelerin veya parti gruplarının değerlendirmesinin geçerli olduğu; Türkiye Büyük Millet Meclisi geçersizlik kararı vermiş ise, güvensizlik önergesi veren üyelerin değerlendirmesinin geçersiz olduğu sonucu çıkar. Kısacası, böyle bir durumda, neyin hükûmetin genel siyaseti kapsamına girdiğine ve dolayısıyla hükûmetin kolektif sorumluluğuna yol açacağına; neyin hükûmetin genel siyaseti kapsamına girmediğine ve dolayısıyla Bakanlar Kurulunun kolektif sorumluluğunun işletilmesine gerek olmadığına karar verme yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisine aittir.

 

B) Gensoru görüşmeleri sırasında Bakanlar Kurulunun kendisinin güven istemesi durumunda ise, neyin hükûmetin genel siyaseti kapsamına girdiği, neyin girmediği konusunda inisiyatifi Bakanlar Kurulu almış olur.

 

Neyin hükûmetin genel siyaseti kavramına girdiğini tespit etmeye hangi makam veya kişi yetkili olursa olsun, bu konuda mutlak bir takdir yetkisi vardır. Her sorun, bu kişi veya makamın takdirine göre, hükûmetin genel siyaseti kavramının çerçevesine sokulabilir. Mahiyeti itibarıyla hükûmetin genel siyaseti kavramına dahil olamayacak meseleler yoktur. Bu hukukî sorun değil, saf siyasal bir sorundur.

 

c) Kolektif Sorumluluğun Sonuçları

Bakanlar Kurulunun kolektif sorumluluğunun birtakım sonuçları vardır. Bunları burada kısaca görmekte yarar vardır:

 

aa) Dayanışma

Kolektif sorumluluğun en önemli sonucu “bakanların dayanışması (solidarité ministérielle) ilkesi”[49]dir. Bakanların dayanışması ilkesi parlâmenter sistemin temel unsurlarından biridir. Bakanların dayanışması ilkesi, bir bakanın, Bakanlar Kurulunda kaldığı sürece, Bakanlar Kurulunun bütün kararlarını kabul etmiş sayılması demektir[50]. Bir bakan Bakanlar Kurulunda kararın alınması esnasında bu kararı eleştirmiş, bu karara karşı birtakım çekincelerini dile getirmiş olsa bile, bu karar alındıktan sonra, bu kararı, üstlenmek, o kararı savunmakla yükümlüdür. Bakan, kurul olarak alınmış Bakanlar Kurulu kararlarını eleştiremez. Bakan, alınan Bakanlar Kurulu kararını beğenmiyorsa, “ya çenesini kapar, ya çekip gider”[51].

 

bb) Gizlilik

Bakanlar Kurulunun kolektif sorumluluğu , Bakanlar Kurulu toplantılarının gizli olmasını da gerektirir[52]. Şöyle ki, Bakanlar Kurulu kararından bakan da sorumlu olacağından, bakanın bu kararı savunması gerektiğinden, bakanın bu kararın oluşumuna aktif bir şekilde katılmış olması, bu kararın alındığı toplantıda bu karar hakkında olumlu ya da olumsuz tüm düşüncelerini serbestçe, hiçbir şeyden korkmaksızın dile getirebilmesi şarttır. Aksi takdirde, bakanın Bakanlar Kurulu kararlarından sorumlu tutulması, onları savunmak zorunda kalması mantıksız olurdu. Bu nedenle, Bakanlar Kurulu toplantıları gizli olmalıdır ki, bu toplantılardan çıkacak her kararın sorumluluğunu üstlenecek ve savunacak olan bakanlar, rahatça, hiçbir şeyden çekinmeksizin bu karar hakkında düşünce ve önerilerini dile getirebilsinler.

 

cc) Bakanların Sır Saklama Yükümlülüğü

Bakanlar Kurulunun kolektif sorumluluğu ilkesi, bakanların, Bakanlar Kurulu toplantısında konuşulanları dışarıda açıklamamasını gerektirir[53]. Bakan, Bakanlar Kurulunda yapılan tartışmaları, özellikle diğer arkadaşlarının görüş ve önerilerini dışarıda açıklayamaz. Aksi takdirde, Bakanlar Kurulunun kolektif sorumluluğu ilkesi zedelenir. Belli bir Bakanlar Kurulu kararı hakkındaki olumsuz görüşleri, düşünce ve önerileri dışarıda bir başka bakan tarafından açıklanan bir bakanın, artık o kararı dışarıda savunması, ondan doğan sorumluluğu üstlenmesi beklenemez. Bakanlar Kurulu toplantılarında konuşulanları dışarıda açıklayan bakan istifa etmelidir. İstifa etmemekte direnen bakan, Başbakanın önerisi ve Cumhurbaşkanının onayı ile azledilebilir.

 

dd) Eleştirmeme Yükümlülüğü

Bakanlar Kurulunun kolektif sorumluluğu ilkesi, bir bakanın Bakanlar Kurulu kararını dışarıda eleştirmemesini de gerektirir. Bir bakan, Bakanlar Kurulu kararı hakkındaki tüm eleştirilerini bu kararın alınması esnasında dile getirmelidir. Karar alındıktan sonra, kolektif sorumluluk ilkesi uyarınca, bakana bu kararı eleştirmek değil, savunmak düşer. Kararı her halükârda yanlış bulan ve ne olursa olsun kararı eleştirmek isteyen bakan, istifa etmeli ve ondan sonra eleştirilerini dile getirmelidir. Ancak istifa ettikten sonra, eleştirilerini dile getirirken Bakanlar Kurulu toplantısında yapılan konuşmaları, bakan arkadaşlarının düşüncelerini kamuoyuna açıklamamalıdır. Zira, aksi takdirde, bakan arkadaşlarının o kararı savunabilmesi imkânını da tehlikeye sokmuş olur. Oysa Bakanlar Kurulunun kolektif sorumluluğu ilkesi olduğuna göre, o karar istifa etmemiş her bakan tarafından savunulmalıdır.

 

2. Bireysel Sorumluluk

“Bireysel sorumluluk (responsabilité individuelle)” ise, bakanların parlâmentoya karşı tek tek sorumluluğu anlamına gelir. Parlâmenter hükûmet sistemlerinde Bakanlar kendi bakanlıklarındaki işlerden dolayı parlâmentoya karşı sorumludurlar. Parlâmento sadece bir bakanı görevden alabilir. Bu durumda diğer bakanlar görevde kalır. Anayasamızda bakanların bireysel sorumluluğu ilkesi de kabul edilmiştir. Anayasamızın 112’nci maddesinin 2’nci fıkrasına göre, her bakan “kendi yetkisi içindeki işlerden ve emri altındakilerin eylem ve işlemlerinden de sorumludur”. Bu sorumluluk gensoru (m.99) usûlüyle işletilir. Gensoru görüşmeleri sırasında bakan hakkında “güvensizlik önergeleri” verilip üye tamsayısının salt çoğunluğu ile kabul edilirse (m.99/3-4), bakan bakanlıktan düşer. Bu durumda Bakanlar Kurulunun diğer üyelerine bir şey olmaz. Bakanlar Kurulu görevde kalır.

 

Bakanlar Kurulunu oluşturan Başbakan ve bakanların sorumluluğunu aşağıda ayrıca Başbakan ve bakanları incelediğimiz başlıklar altında göreceğimiz için, sorumluluk konusundaki açıklamalarımızı burada kesiyoruz.

 

E. Geçici Bakanlar Kurulu

Seçimlerde geçici Bakanlar Kuruluna gidilmesinin nedeni, seçimlerin dürüst ve her türlü şaibeden uzak geçmesini sağlamaya yöneliktir[54]. Anayasanın 114’üncü maddesine göre, geçici Bakanlar Kurulu iki değişik durumda oluşturulur:

 

1. Birinci durum, Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin seçim döneminin sonunda (beş yıl) yenilenmesi (Anayasa, m.77/1) veya seçimlerin yenilenmesine Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından karar verilmesi (erken seçim) (m.77/2) durumlarında genel seçimlere gidilmesidir. Bu durumda, Adalet, İçişleri ve Ulaştırma Bakanları çekilir. Seçimin başlangıç tarihinden üç gün önce, seçim dönemi bitmeden seçimin yenilenmesine karar verilmesi halinde ise, bu karardan başlayarak beş gün içinde, bu bakanlıklara Türkiye Büyük Millet Meclisi içinden veya dışarıdan bağımsızlar Başbakanca atanır (m.114/1).

 

2. İkinci durum ise, Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin Anayasanın 116’ncı maddesi uyarınca Cumhurbaşkanı tarafından yenilenmesine karar verilmesidir. Bu durumda, Bakanlar Kurulu çekilir ve Cumhurbaşkanı geçici Bakanlar Kurulunu kurmak üzere bir Başbakan atar (m.114/2). Geçici Bakanlar Kuruluna, Adalet, İçişleri ve Ulaştırma Bakanları Türkiye Büyük Millet Meclisindeki veya Meclis dışındaki bağımsızlardan olmak üzere, siyasî parti gruplarından, oranlarına göre üye alınır. Siyasî parti gruplarından alınacak üye sayısını Türkiye Büyük Millet Meclis Başkanı tespit ederek Başbakana bildirir. Teklif edilen bakanlığı kabul etmeyen veya sonradan çekilen partililer yerine, Türkiye Büyük Millet Meclisi içinden veya dışarıdan bağımsızlar atanır. Geçici Bakanlar Kurulu, yenilenme kararının Resmî Gazete'de ilanından itibaren beş gün içinde kurulur. Geçici Bakanlar Kurulu için güvenoyuna başvurulamaz. Geçici Bakanlar Kurulu seçim süresince ve yeni Meclis toplanıncaya kadar vazife görür (m.114). Anayasa her ne kadar “yeni Meclis toplanıncaya kadar vazife görür” diyorsa da Ergun Özbudun’un belirttiği gibi, bunun “yeni Bakanlar Kurulu kuruluncaya kadar” şeklinde anlamak uygun olur[55].

 

Görüldüğü gibi, normal beş yıllık sürenin dolmasıyla yeni seçimlere gidiliyorsa veya bu süre dolmadan erken seçimlere Meclis kararıyla gidiliyorsa mevcut Bakanlar Kurulunda sadece üç bakanlık değişmektedir. Başbakan değişmediğine göre, burada yeni bir Bakanlar Kurulu yoktur. Buna karşılık, Türkiye Büyük Millet Meclisi Cumhurbaşkanı tarafından feshedilmiş ise, tamamen yeni Bakanlar Kurulu kurulmaktadır. Yeni Başbakan atandığına göre bu yeni bir Bakanlar Kuruludur. Bunun amacı, seçimlerin tam bir tarafsızlık ortamında yapılmasını sağlamaktır[56].

  • Like 1
Link to comment
Share on other sites

Aslinda hepsi okunup algilansin diye fazla kisaltmadim. Cunku okundugunda anlasilacakki, BIATCI OLMAYAN DIKTATORE VE ONUN OTOKRASISINE BOYUN EGMEYENLER ANCAK BAKANLAR KURULUNU OLUSTURUR.

 

Ustelik BAKANLAR KURULU, IKTIDARIN KURULU DEGILDIR.

 

Bakan, PARTISININ DEGIL; TBMM TEMELINDE AIT OLDUGU BAKANLIGIN BAKANIDIR.

 

Ayni bir devlet yetkilisinin, IKTIDARIN DEGIL; DEVLETIN YETKILISI OLDUGU GIBI.

 

Butun sorun bu kadar demokrastik gorunebilen kurumlar ve islerliklerinin nasil oluyor da, hangi bosluktan doguyorda; hepsii her yonu ile bir diktatorun otokrasisi altina girebiliyor?

 

Bence yanitlanmasi gereken soru bu?

 

Nedir, korku mudur, cikar midir, biat ve suru psikolojisi midir? nedir bir gorecliyi kurumu tek bir iktidarin emir eri yapan. Devletine hukumetine ulkesine toplumuna yonelik calisacagi yerde, tek bir politik cikarci iktidarin emir eri kulu kolesi olmak?

 

Nedir bunun yaniti?

 

Butun b bunca mesajda aciklanan kurumlar yetki ve gorevleri nedir islemeyecek ise neden var? Bir gostermecilik bir goz boyamaciligi mi?

 

Bir sey yasamda uygulanmadiktan islemedikten sonra kuralda kagitta olmus neye yarar?

 

Cagdaslik, esitlik, firsat esitligi, antiayrimcilik, demokrasi hak ve ozxgurlukler, adalet, hukuk kuvvetler ayriligi islemedikten sonra neden var?

 

Cok acik;

 

Ummet isek zaten ihtiyacimiz yok.

 

Yok, millet isek ihtiyacimizin oldugunun bilincinde ve farkinda olarak bu kagit uzerindeki yazanlari isletme mucadelesi verelim.

 

Yoksa, el etek open, cok yasa diyen, AAllah seni basimizdan eksik etmesin diyen, agligina duaciyiz diyen, kulun koleniz diyen ol de olelim diyen Allahuekbercilerden bir farkimiz kalmaz.

 

Zahmet edip ne ne imi herkes bir okusun ve varligina isleyip islemedigine karar versin.

 

Cunku diktatorun basina tas da dusse, o burdan bir cikar saglayacak ve butun bu yasanan acilari en kisa zamanda firsatini bulunca tekrar yasatacaktir. Cunku onun bu yumusamis gibi gorunmesi aslinda, sadece "sirin gozukern/timsah gozyaslari doken/bak gordunuzmu, icerdekiler yine benim sayemde cikti denmesini bekleyen bir konumdadir.

 

Kimsenin yaptgigi leyhte gibi gorunen hic bir konusmanin da (mesela cicek) bir anlami yoktur. Cunku UYGULAMA SOZDE DEGIL; ISLEVDE VE YURURLUGE KOYMAKTADIR.

 

Sunu da soylemeden edemeyecegim. Bu kadar acik ve net goryunebilen herseyden bir bosluk bulup, bunu kendi emrin altina almak ve tek adam olabilmek, ya buyuyk bir zeka ve beceridir, ya da hakikaten bizler butun bu kurumlarin birakin gorevini yapmasini korunmasini bile saglayacak ANAYASAL GUVENCEYI alamamisiz.

 

Demekki saflik bizde, bunu kendine yontanlar da zeki olanlar.

 

Eee ne yaparsin, insanoglku akli zaten terse isliyor.

__________________

Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti

  • Like 1
Link to comment
Share on other sites

Son gelismeler, AKP ve diktatorunun CHP-cemaat birlikteligini kamuoyuna kabul ettirmek ve her ikisi hakkinda sorusturma acmak.

 

Bu arada son gelismeler, AKP'nin ulusalcilara "goz kirptigini" da gosteriyor.

 

Tabi bunun icin basta komplodan iceride tutuklu olanolarin tahliyesi gerekir.

CHP ise AKP'nin sagin hakimiyetini elinden alma adina, hem sarigul'u hem de MHP'liyi Ankara ve Istanbul belediye baskan adayi yapti.

 

Amaci AKP'ye oyle ya da boyle ses cikaran direk biat etmeyen dindarlari kendi safina cekebilmek.

 

Bir secenek te "ipi pazara cikmis" diktatorun yerine, AKP'nin basina "sevilen/adi cikmamis" birinin getirilmesi.

Boylece herkesin sesi de "kesilir" CHP/cemaat dahil.

 

Belki AKP'de o eski Erbakan'in laiklik bunyesindeki istedigi hak ve ozgurlukler doinemine AKP geri donebilir. Gerci turban konusu halloldu, geriye ne kaldi bilmem.

Cunku Erbakan'in dini ulke rejimine teokratik olasrak tasima gibi bir dusuncesi yoktu ustelik parlementer demokrasiden yana idi.

Sonucta AKP'nin her turlu zarar gormesi sag tarafin yeni bir politik ondere ihtiyacini gerekli kiliyor. Ya da eskisi gibi daginik cok sesli bir sag.

Ulusalcilar ise hem ne idugu belirsiz hem de cok daginik.

Sirf ulke butunlugunu isteyenler var

Sirf turklugu isteyenler var

Kurdlugun hak ve ozgurlugunun ulusal butunlukte verilmesini isteyenler var

Yalniz kitle olarak binde 2 oraninda olmalari vasfi ile bir agirliklari yok. Yani bir tarafi desteklemeleri pek fark etmeyecek.

Ayrica su anki TSK'nin da birden bire "asker oldugunu hatirlamasi" ayni planin bir oyunu.

Burada dis guclerin basta ABD ve Israilin ve ulke disindakmi kurdlerin ve de komsularin tutumu da bir suru seyi degistirecek.

 

Birilerinin "sol ne olacak?" dedigini duyuyorum, sol mu; hangi sol?

BAGALIM NELER OLACAK?

Belki ilk secim erken secim olur? Yani hukumet istifalar ile dusebilir.

Burasi turkiye, burda hersey olabilir, olan hic bir seye sasmamak lazim. http://www.turandursun.com/forumlar/images/smilies/smile.gif

 

Ortada hayret edecek bir sey yok. Tarih bunun ornekleri ile doilu, is cikara ve bunun onunun kesilmesine gelince kimse ailesini bile tanimaz.

 

"Sen de mi brutus" siari bunun en guzel ornegidir.

 

Ya da kendi basa gecsin diye kardesini katledenler v.s.

 

Isin iki yonu var.

 

Ortaya cikan pisliklerin carpitilmasi ve konunun baska tarafa kaydirilmaya calisilmasi

 

Daha cok pislik ortaya cikmasin diye diktatorun kendince her turlu tedbirini almasi.

 

Onumuzdeki secim kaygilarini da "dun yaptiklarinin bugun tam tersini yaparak telaffi yoluna giderek, daha once karsisina aldigi ile bugun 'dost' gibi gorunmeye calisarak onu kendine cekme cabasi.

 

Diktator su an kendince karsi tarafi CHP-CEMAAT olarak belirlemis onlar ile ilgili yeni oyunlara sorusturmalara duzmecelere baslamistir.

 

Buda ulusalcilar dahil, diger kesimlere "goz kirptigi" anlamina gelir ki; burada oynanan baska bir kandirmaca vardir.

 

O yuzden herkes sapkasini onune koyup iyice dusunmeli eskiyi hatirlamali; diuktatorun provakator, hipokritik, otokrat ve "dun soyledigini bugun inkar eden" ve de hazirladigi her turlu oyunu iyi algilama adina, herkesin DIKTATOIRU HER YONU ILE IYICE TANIMASI gerekir.

 

Aksi, onun bu her turlu uckagidi iceren her turlu uygulamayi iceren her turlu olanagi kendi lehine cevirmeyi iceren "dost gorunumunun" tuzagina dusmektir.

  • Like 1
Link to comment
Share on other sites

Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), Türkiye Cumhuriyeti'nde adli ve idari hâkim ve savcılarını mesleğe kabul etme, atama, nakletme, geçici yetki verme, yükselme ve birinci sınıfa ayrıma, kadro dağıtma, meslekte kalmaları uygun görülmeyenler hakkında karar verme, disiplin cezası verme veya görevden uzaklaştırma işlemlerini yapan yüksek yargı kurumu. Başkanı Adalet Bakanı'dır.

22 asil, 12 yedek üyesi bulunan Kurul, 1. Daire, 2. Daire ve 3. Daire olmak üzere 3 ayrı daireden oluşmaktadır.

 

Özel yetkili bakan!

İşte yeni teklif yasalaşırsa bakana tanınacak süper yetkiler...


Oya ARMUTÇU / Hürriyet - HAKİMLER ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) yetkilerini Kurul başkanı Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'a
devreden ve Kurul üyelerini görevden alma yetkisi getiren AK Parti teklifi kanunlaştığında HSYK tek kelimeyle boşalacak ve dört yıl önce seçimle gelen 22 HSYK üyesi yeniden seçilecek.

Teklifle HSYK'da "asıl" ve "tamamlayıcı üyelik" diye yeni bir üyelik modeli gelecek. Kimin asıl kimin tamamlayıcı üye olacağını ise Bakan belirleyecek. Üye sayısı 11'e çıkarılıp görev alanı yeniden belirlenen HSYK 3. Daire ise "5+5" şeklinde iki heyet halinde çalışacak. Adalet Akademisi'nin Başkanı'na da kanun çıkınca ilk toplantısında Bakanlar Kurulu seçecek.

Soru ve cevaplarıyla teklif şöyle:

1-Teklifi neden hazırlandı ve kim verdi?
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın, HSYK'nın Adli Kolluk Açıklaması'nın ardından "Yetkim olsa HSYK'yı anında yargılardım" sözlerinin
ardından HSYK Kanunu'nunda değişiklik bekleniyordu. Ancak, AK Parti beklenenden kapsamlı altı kanunu değiştiren, HSYK ve Adalet Akademesi'ni kökten yeniden yapılandıran 52 maddelik kanun teklifini TBMM'ye verdi. Teklifin verilmesinin HSYK 3. Dairesi'nin İstanbul Emniyet Müdürü Selami Altınok, Büyük Rüşvet operasyonunu yöneten Zekeriya Öz ve savcılara inceleme kararı verip 1. Daire'nin
Öz'ü Bakırköy'e atandığı güne rastlaması da ilginç bir tesadüf oluşturdu.

2- Seçimle gelen 22 HSYK üyesi ve bürokratlar ne olacak?
Kanunun yürürlüğe girmesiyle dört yıl önce neredeyse tamamı Bakanlıktan geçen tüm personelin görevi sona eriyor. HSYK'daki mevcut müfettişler, tetkik hakimleri, Teftiş Kurulu Başkanı ve Başkanvekili ile HSYK Genel Sekreterinin görevi bitiyor. HSYK'daki idari personel görevden alınıyor. Aynı zamanda HSYK 3. Daire Başkanı da olan Başkanvekili Ahmet Hamsici, HSYK 1.
Daire Başkanı İbrahim Okur, HSYK 2. Daire Başkanı Nesibe Özer başta seçimle gelen 22 Kurul üyesinin dairelerdeki görevleri sona erecek. On gün içinde Bakan, hangi HSYK üyesinin hangi dairede görev yapacağını kendisi belirleyecek.

3- Üyelerin durumu ne olacak?
HSYK Daire Başkanlarını, daireler kendi içlerinde seçiyordu. Şimdi Bakanın seçtiği iki adaydan birini o daire değil HSYK Genel Kurul'u seçecek. Daire başkanlığında üyelerin çoğunluğunun oyunu alma şartı değil katılanların oyunun çoğunun oyunu almak yeterli olacak. Yasak kalktığı için artık Müsteşar üç daireden birine başkan olabilecek.

4-Teftiş Kurulu Başkanı ve genel sekreteri kim atayacak?
Teftiş Kurulu Başkanı, Genel Sekreter ve sayıları 4'ten 5'e çıkarılan biri idari yargıdan gelecek genel sekreter yardımcıları Bakan
tarafından yeniden belirlenecek. Teftiş Kurulu Başkanlığı doğrudan bakana bağlı olacak. HSYK'da görev yapacak tetkik hâkimlerini de bakan seçecek. Kurula nakden ve açıktan atanacak personel için Bakan yetkili.

5-HSYK'nın genelgeleri ne olacak?
HSYK'nın dört yıl boyunca yayımladığı tüm genelge ve kararlar, kanun yürürlüğe girdiğinde iptal edilecek. Yönetmelik çıkarma yetkisi Genel Kurul'dan alınarak Bakan'a verildi. Savcıların adli, hâkimlerin idari görevlerini belirleme ve bu konuda genelge çıkartma yetkisi de Adalet Bakanı'na geçti.

6- Bakan HSYK üyelerine soruşturma açabilecek mi?
Seçimle gelen HSYK üyeleri hakkındaki disiplin işlemlerini artık HSYK Genel Kurulu yerine Adalet Bakanı tek başına yürütecek ve karara bağlayacak. Bakan HYSK üyelerini görevden alma yetkisine kavuşacak. HSYK üyelerinin adli suçlarıyla ilglii soruşturma ve dava açılması izinlerini de yine Bakan verecek. Bakan, Genel Kurul'un disiplinle ilgili kararları vereceği toplantılara da bundan sonra
katılabilecek. AK Partililerin "korsan bildiri" diye eleştirdiği bildiriye imza atan 17 HSYK üyesine, Bakan Bekir Bozdağ kanun yürürlüğe girdikten sonra soruşturma açabilecek. Bakan artık hakim ve savcıların, yönetmeliklerine aykırı davranışlarına soruşturma açabilecek.

7- Dairenin hangi işe bakacağını kim belirleyecek?
HSYK Genel Kurulu, daire kararlarına yapılan itirazları karara bağlayamayacak. Dairelerin hangi işlere bakacağına artık bakan karar
verecek. Bakan, gelen dosyayı istediği daireye sevk edebilecek. Genel Kurul'un toplantı günlerini ve gündemini de bakan belirleyecek. Dairelerin kararlarına yapılan itirazı Genel Kurul değil, bir sonraki numaralı daire karara bağlayacak. Genel Kurul'un toplantı yeter sayısı da korsan toplantıları önlemek için 15'ten 17'ye çıkarılıyor.

8-HSYK'ya üye seçim sistemi nasıl değişti?
Anayasa Mahkemesi'nin anayasaya aykırı diye iptal ettiği düzenleme yeniden getirildi. HSYK'ya üye seçiminde Danıştay, Yargıtay ve ilk derece mahkemelerindeki seçimlerde her yargı mensubu aday sayısı kadar kişiye oy verebiliyordu. Ancak değişiklikle artık sadece bir adaya oy verilebilecek. Hükümet çevrelerinde, HSYK'nın mevcut dengesinin, bu hükmün daha önce Anayasa Mahkemesi'nce iptal
edilmesinden dolayı bu şekilde oluştuğu görüşü yaygın.

9-Dairelerin dengeleri Bakan nasıl değiştirecek?
Şu anda HSYK'nın üç ayrı dairesinde 7'şer kurul üyesi var. Teklifle üç dairenin üye dengesi Bakan'ın istediği gibi değişecek. 1 ve 2. Daire beşer, 3. daire ise 11 üyeden oluşacak. HSYK'da üç dairenin üye dengeleri bizzat bakan tarafından belirli kesimlere yakın üyelerin çoğunlukta olmayacağı şekilde değiştirilecek. Yargı çevrelerinde "3 Daireye operasyon yapıldı. İlk 2 daire önemli daireler. İstenmeyen üyeler 3. daireye" yorumu yapıldı.

10- HSYK 3. Daire'nin görev alanı nasıl değişti?
HSYK 3. Dairesi'nin, hâkim ve savcılarla ilgili denetlemelerde karar verme ve şikâyetleri karara bağlama yetkisini HSYK 2. Daire'ye devredecek. Bu daire 5'er kişilik iki heyet halinde çalışabilecek ve 11 kişiden oluşacak.

11-Komisyon başkanını belirleme yetkisi ne oldu?
Mahkemelerin görev alanlarını ve üye dengesini belirleyen adli yargı ilk derece mahkemesi adalet komisyonlarının başkanları ve bir asıl, bir yedek üyesini belirleme yetkisi de HSYK'dan alınarak bakanlığa verilecek.

12-Adalet Akademisi'nde ne olacak?
Türkiye Adalet Akademisi'nin Başkanı da yapısı da kökten değişecek. Eğitimler konusunda hükümetin belirleyiciliği esas olacak. Teklif yürürlüğe girdiğinde, Türkiye Adalet Akademisi'nin başkan, başkan yardımcıları, genel kurul, yönetim kurulu, denetim kurulu üyeleri; yeni usule göre atama, seçim ya da görevlendirme yapılması için, mevcut görevleri sona erecek. Eğitim Merkezi Müdürü ve müdür
yardımcıları, HSYK tarafından; kadrosu Akademide bulunan diğer personel ise Adalet Bakanlığı tarafından görevlerinin sona erdiği tarihten itibaren 15 gün içinde başka bir göreve atanacaklar. Hakim-Savcıların meslek içi eğitimleri HSYK'dan alınıp Adalet Akademisi'ne verilecek.

13-Akademi Başkanı'nı kim seçecek?
Kanun yürürlüğe girince Adalet Akademisi'nin Başkanı Yardımcıları ve Daire Başkanı'nı on gün için Bakan atayacak. 15 gün içinde ise Bakan üç Akademi Başkanı adayını Bakanlar Kurulu'na sunacak. İlk Bakanlar Kurulu'nda başkan atama ya da görevlendirmesi yapılacak. Adalet Akademisi Genel Kurulu'na Bakan tarafından seçilen üye sayısı 0'dan 6'ya çıktı. Yargıtay ve Danıştay'ın 7 üyesi, 3'e düştü.

http://www.gercekgundem.com/siyaset/...-yetkili-bakan

__________________
Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti


 

{C}http://www.turandursun.com/forumlar/images/geruh/misc/progress.gif
  • Like 1
Link to comment
Share on other sites

10 Ocak 2014 11:08

HSYK: Düzenleme Anayasa'ya aykırı

HSYK'dan 66 sayfalık açıklama...

ANKARA, (DHA) - HAKİMLER ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Başkan Vekili Ahmet Hamsici, HSYK'nın yapısında değişiklik öngören düzenleme ile ilgili olarak 66 sayfalık açıklama yaptı. Açıklamada "Anayasa değişikliği ile birlikte HSYK Adalet Bakanlığından bağımsız, yargının ayrı bir erk olması kuralına uygun bir düzenlemeye kavuşturulmuş iken, yapılmak istenen Kanun değişikliği ile Kurulun fiilen Adalet Bakanına bağlı ve bağımlı, ayrı bir erkten daha çok yürütmenin emir ve gözetimi altında görev yapan bir yapı haline getirilmesi söz konusudur. Bu durum yapılan Anayasa değişikliği ile kurulan bağımsız bir Kurulun oluşumuna aykırıdır" denildi.

Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Başkan Vekili Ahmet Hamsici'nin Kanun teklifi ile ilgili değerlendirmeleri şöyle;

"BAĞIMSIZ BİR KURULUN OLUŞUMUNA AYKIRIDIR"

"12 Eylül 2010 Anayasa değişikliği ile birlikte HSYK Adalet Bakanlığından bağımsız, yargının ayrı bir erk olması kuralına uygun bir düzenlemeye kavuşturulmuş iken, yapılmak istenen Kanun değişikliği ile Kurulun fiilen Adalet Bakanına bağlı ve bağımlı, ayrı bir erkten daha çok yürütmenin emir ve gözetimi altında görev yapan bir yapı haline getirilmesi söz konusudur. Bu durum yapılan Anayasa değişikliği ile kurulan bağımsız bir Kurulun oluşumuna aykırıdır."

"ÖZERK BİR İRADE TANIMAYI AMAÇLADIĞI GÖRÜLMEKTEDİR"

"Anayasanın Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (Kurul) düzenlendiği 159. maddesine bakıldığında dikkati çeken ilk husus Kurul'a Adalet Bakanlığından ve dolayısıyla siyasi iradeden bağımsız ayrı özerk bir irade verilmesinin amaçlandığı ve tüm maddenin bu temel amaçtan hareketle düzenlendiğidir. Nitekim bu amaç 159. maddenin ilk fıkrasında "Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kurulur ve görev yapar." denilerek tereddüde yer bırakmayacak açıklıkta ifade edilmiş ve Kurul'un organizasyon yapısı ve işleyişine ilişkin tüm kuralların klasik bir kamu kurumundan farklı olarak "mahkemelerin bağımsızlığıö ve "hâkimlik teminatı" ilkelerine uygun olması gerektiği belirtilmiştir. Madde metni bütünüyle incelendiğinde; anayasa koyucunun öncelikle Kurulu, yerine getirdiği hassas fonksiyon nedeniyle, klasik bir kamu kurumu olarak görmediği ve olağan bürokratik hiyerarşiden ayırdığı, ardından da Kurula Adalet Bakanlığı ve siyasi iradeden bağımsız kendi inisiyatifi ile kullanabileceği özerk bir irade tanımayı amaçladığı görülmektedir."

TEKLİF METNİNDE DÖNÜŞTÜRME/SİYASALLAŞTIRMA' ÇOK AÇIK BİR ŞEKİLDE GÖRÜLEBİLMEKTEDİR"

"Anayasa koyucu bu amaçtan hareketle ilgili maddenin ilk fıkrasında, Kurulun organizasyon yapısı ve işleyişine ilişkin yapılacak düzenlemelerin "mahkemelerin bağımsızlığı" ve "hâkimlik teminatı" ilkeleri çerçevesinde yapılacağını belirterek Meclisin sahip olduğu takdir yetkisini bu ilkeler ile sınırlamış ve bu anlamda Kurulun özerk iradesinin varlığını anayasal güvenceye kavuşturmuştur. Bu sebeple Kurulun organizasyon yapısı ve işleyişine ilişkin tüm kuralların ihdasında Meclis'in kullanabileceği takdir yetkisi, klasik kamu kurumlarının organizasyon yapısı ve işleyişine ilişkin kullanılabilecek olağan takdir yetkisinden farklıdır/farklı olmak zorundadır, zira bu farklılığın gerekliliği ilgili maddenin ilk fıkrasında "mahkemelerin bağımsızlığıö ve "hâkimlik teminatı" ilkelerine atıf yapılarak açık bir şekilde ifade edilmiştir.

Bu noktada Anayasanın 159. maddenin son fıkrasında Meclis'e tanınan, kurul üyelerinin seçimini, dairelerin oluşumunu ve işbölümünü, Kurulun ve dairelerin görevlerini, toplantı ve karar yeter sayılarını, çalışma usul ve esaslarını, dairelerin karar ve işlemlerine karşı yapılacak itirazları ve bunların incelenmesi usulü ile Genel Sekreterliğin kuruluş ve görevlerini kanunla düzenleyebilme yetkisi, tamamen sınırlı bir yetki olup ancak ilk fıkrada belirtilen "mahkemelerin bağımsızlığıö ve "hâkimlik teminatı" ilkeleri çerçevesinde kullanılabilecek bir yetkiyi ifade etmektedir. Oysa Meclis'e sunulan teklif metni incelendiğinde; Kurul'un organizasyon yapısı ve işleyişine ilişkin düzenlemelerde 159. madde uyarınca riayet edilmesi gereken "mahkemelerin bağımsızlığı" ve "hâkimlik teminatı" ilkeleri hiçe sayılmış ve bir yandan Kurul adeta Adalet Bakanının emrinde, Bakanın iradesi dışında irade kullanamayan sıradan klasik bir kamu kurumuna dönüştürülürken, diğer taraftan seçimle gelen üyeler de Bakanın emrinde, Bakanın izni dışında karar alamayacak konuma getirilmiştir. Teklif metninde öngörülen aşağıda belirtilen değişikliklerin büyük bölümünde "dönüştürme/siyasallaştırma" çok açık bir şekilde görülebilmektedir. Buna göre belirtilen düzenlemelerin Anayasa'nın 159 ncu maddesi ile 2 nci maddesinde ifadesini bulan 'hukuk devleti' ilkesine aykırılık teşkil ettiği değerlendirilmektedir."

"ANAYASAYA AYKIRILIK TEŞKİL EDECEKTİR"

"Anayasa'nın 138. maddesine göre hâkimler görevlerinde bağımsızdırlar. Doğrudan ve dolaylı olarak Kurul üzerinden hâkim bağımsızlığına ve tarafsızlığına yönelik getirilecek düzenlemeler, bağımsızlık ve tarafsızlık ilkesi ile çelişecek ve Anayasaya aykırılık teşkil edecektir."

"KUVVETLER AYRILIĞI PRENSİBİNE AYKIRILIK TEŞKİL ETTİĞİ AÇIKTIR"

"Anayasamızda kuvvetler ayrılığı esası benimsenmiştir. Teklifte yer alan düzenlemeler incelendiğinde yargıya ilişkin en temel ve önemli yetkilerin doğrudan veya dolaylı olarak Kurul Başkanı sıfatıyla Adalet Bakanı'na verilmiş olduğu görülmektedir. Bu durumun da yargı bağımsızlığına, kuvvetler ayrılığına ve HSYK'nın mahkemelerin bağımsızlığı ile hâkimlik ve savcılık teminatı esaslarına göre hareket etmesi prensibine aykırılık teşkil ettiği açıktır."

MEVCUT TEKLİF, AVRUPA YARGI KURULLARI AĞI (ENCJ) RAPORLARI) AYKIRILIK TEŞKİL ETMEKTEDİR"

"Mevcut Teklifteki düzenlemelerin birçoğu, yüksek yargı kurumlarının oluşumuna ilişkin kural ve ilkelerin yer aldığı uluslararası belge ve raporlara (Venedik Kriterleri, İlerleme ve İstişari Ziyaret Raporları, Avrupa Hâkimleri Danışma Konseyi (CCJE, 10/2007 Sayılı Görüşü), Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin Hâkimlerin Bağımsızlığı, Verimliliği ve Rolü Hakkında 94/12 Nolu Tavsiye Kararı, Avrupa Yargı Kurulları Ağı (ENCJ) Raporları) aykırılık teşkil etmektedir."

"ULUSAL PROGRAM İLE BAĞDAŞMAMAKTADIR"

"Teklifteki düzenlemeler Hükümet tarafından benimsenen ve uygulanan Yargı Reformu Stratejisi Belgesi, Eylem Planları, Katılım Ortaklığı Belgesi, Ulusal Program ile bağdaşmamaktadır. Hükümet bu belgelerde öz olarak HSYK'nın objektiflik, tarafsızlık, şeffaflık ve hesap verebilirlik temelinde geniş tabanlı temsil esasına göre yapılandırılacağı ilkesini benimsemiştir."

"TEKLİFTE ÖZELLİKLE BAKANIN YETKİLERİ OLAĞANÜSTÜ BİR ŞEKİLDE ARTTIRILMIŞ"

"Teklifteki düzenlemeler ayrıca Adalet Bakanı ve Müsteşarı hakkında söylenen ve yazılan ulusal ve uluslararası raporlarda ifade edilen hususlara da tamamen aykırıdır. Bu raporlarda Bakan ve Müsteşarın yetkilerinin sınırlandırılması hatta kaldırılması tavsiye edilirken, bunun aksine Teklifte özellikle Bakanın yetkileri olağanüstü bir şekilde arttırılmış, tartışmasız şekilde Kurulda tek otorite haline getirilmiştir."

"KURULUN 3 YILDA ORTAYA KOYDUĞU UYGULAMALAR ULUSLARARASI CAMİADA TAKDİRLE KARŞILANMIŞTIR"

"Teklifin Genel Gerekçesinde belirtilen "geçen 3 yıllık süre içindeki uygulama dikkate alınarak Kurulun daha etkin ve verimli çalışması amacıyla" bu değişikliklerin ifade edilmektedir. Kurulun yeni yapısıyla 3 yılda ortaya koyduğu uygulamalar getirilen bazı kısmi eleştirilen dışında, gerek kamuoyunda ve gerekse başta AB olmak üzere uluslararası camiada takdirle karşılanmıştır. Soyut ve genel bir gerekçe, Kurulun yürütme organına bağımlı hale getirilmesine dayanak yapılmaktadır."

"İKTİDAR PARTİSİ DÜZENLEMENİN ANAYASAYA AYKIRILIĞINI VE SONUÇLARINI BİLEREK BU DÜZENLEMEYİ YAPMAK İSTEMEKTEDİR"

"Teklifin 48. maddesi ile düzenlenen Geçici 4. madde, Teftiş kurulu ve Sekretarya da tüm çalışanların yasama faaliyeti ile görevine son vermek suretiyle bu kişilerin yasama tasarrufuna dava açma hakkı bulunmadığından hak arama özgürlüklerini ortadan kaldırmak suretiyle yargı denetimini engellemektedir. Bu açıdan Anayasa'nın 2 ve 36. maddelerine açıkça aykırıdır (Anayasa Mahkemesinin 6.4.2006 tarihli ve 2003/112 Esas 2006/49 Karar sayılı Kararı, Bkz., Resmi Gazete Tarih-Sayısı : 29.11.2006-26361). Bu atamaların Anayasa'nın 159. maddesine dayanılarak HSYK Genel Kurul tarafından yapılmış olmasına karşın, görevden almaların yasa metni ile yapılması idare hukukuna hâkim olan yetkide ve usulde paralellik ilkesine açıkça aykırılık teşkil etmektedir. Teklif kanunlaşır ve yürürlüğe girerse HSYK'nın tüm çalışanların görevi sona erer. Üyelerin dairelerdeki görevleri iptal olur. Bakan 2-3 gün içinde yeni Kanuna göre atama, tayin, seçme gibi yetkilerini kullanarak kurulu yeniden dizayn eder. Bu arada kanun anayasa mahkemesine götürülür. Anayasa mahkemesi kısa süre içinde yürütmeyi durdurma verebilir ve ardından da iptal edebilir. Ancak bunun bir anlamı olmaz. Zira iptal sonrası eski kanun hükmü yürürlükten kaldırıldığı için uygulanamaz. Yeni kanun hükmü de iptal edilmiştir. İptal edildiği gün itibariyle yeni kurulan yapı ise o şekliyle kalır. Ta ki yeni bir kanunla düzenleme yapılıncaya kadar. İktidar Partisi de bu düzenlemenin anayasaya aykırılığını ve sonuçlarını bilerek bu düzenlemeyi yapmak istemektedir."

ANAYASAYA AYKIRI OLDUĞU DÜŞÜNÜLEN BAZI DÜZENLEMELER

"Teklifte yer alan ve aşağıda ayrıntılı bir şekilde değerlendirilmesi ve eleştirisi yapılan, Anayasaya aykırı olduğu düşünülen bazı düzenlemeler şunlardır:

-Teklifin 2. maddesi ile 2802 sayılı Yasa'nın 49 ve 50. maddesinde yapılmak istenen hâkim savcıların uluslararası kurum ve kuruluşlarda görevlendirilmesi, yurt dışına yüksek lisans, doktora veya bilgi görgü amacıyla gönderilmesine ilişkin tüm işlemlerin Adalet Bakanının iznine tabi kılınmasına dair düzenlemeler hem hukuk devletinde belirlilik (keyfi davranmama) ilkesine hem de mahkemelerin bağımsızlığına aykırıdır (Anayasa'nın 2. ve 138. maddelerine).

-Adalet Komisyonlarının yeniden şekillendirilmesini içeren Teklifin 4 ve 25. maddeleri hukuk devletine, yargı bağımsızlığına, soruşturmaların gizliliği prensibine aykırı olup, yürümekte olan dava ve soruşturmalar yürütmenin müdahalesine açık hale getirilmektedir. (Anayasa'nın 2, 138 ve 159. maddelerine aykırıdır).

-Teftiş Kurulunun yapısının yeniden oluşturulmasını düzenleyen Teklifin 27, 35 ve 36.maddeleri Teftiş Kurulu'nu tamamen Bakana bağlamaktadır. Anayasada yer almayan bir yetki kısıtlamasına gidilmektedir. Bu şekilde Anayasa'nın 2, 138 ve 159. maddelerine aykırıdır.

-Kurulun bağımsız şekilde çalışmasına müdahale içeren Teklifin 29. maddesi ile Kurul Dairelerinin görev ve işbölümü Başkanın iradesine bırakılmaktadır. Bu durum hukuk devleti ilkesi ile mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlerin tarafsızlığı prensiplerine aykırıdır. (Anayasa'nın 2, 138 ve 159. maddelerine aykırıdır).

-Kurulda görev yapacak tetkik hâkimlerinin ve müfettişlerin Başkanın önereceği iki kat aday arasından seçilecek olması Anayasa'nın 2 ve 159. maddelerine açıkça aykırılık teşkil etmektedir. Anayasa'da yer almayan bir yetki sınırlaması öngörülmekte, Genel Kurula ait olan yetki doğrudan Başkan'a devredilmekte ve Kurulun iradesi Anayasada verilen yetkinin özü ile bağdaşmayacak şekilde kısıtlanmaktadır. Bu düzenleme ile Anayasada herhangi bir sınırlamaya tabi tutulmaksızın verilen yetkinin Genel Kurul'un elinden Kanun ile alınması söz konusudur. (Anayasa'nın 2, 138 ve 159. maddelerine aykırıdır).

-Genel Kurulun toplanma ve karar yeter sayısı ile ilgili Teklifin 39. maddesi, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı ilkeleri doğrultusunda görev yapması gereken HSYK'nın çalışma usulüne açık bir müdahaledir. (Anayasa'nın 2, 138 ve 159. maddelerine aykırıdır).

-HSYK'nın yargı bağımsızlığı ve hâkim teminatı açısından önemli bir unsur olan etkili itiraz sistemi Teklifin 41. maddesi ile ortadan kaldırılmakta, yürütme içerisinde yer alan Başkanın iradesinde işleyecek bir sistem öngörülmektedir.

-HSYK üyeleri hakkında soruşturma ve kovuşturma işlemlerinin Başkan tarafından yapılmasını öngören Teklifin 42 ve 44. maddeleri Kurulun yürütmeden bağımsız olarak çalışması önünde çok önemli bir engeldir. Adalet Bakanlığında çalışan bir tetkik hakiminin disiplin ve soruşturma işlemleri üzerinde dahi yetkisi bulunmayan Adalet Bakanı'nın, Kurul üyeleri üzerinde böyle bir yetkiye sahip kılınması Kurul üyelerini yürütme organına bağımlı hale getirmektedir. (Anayasa'nın 2, 138 ve 159. maddelerine aykırıdır).

-Kurulda görev yapacak hâkimler, müfettişler, Daire Başkanları, Genel Sekreter Yardımcıları, Genel Sekreter, Teftiş Kurulu Başkan ve Yardımcılarının atanmasında teklif edilecek adayların belirlenmesinde yetki tamamen Adalet Bakanı'na bırakıldığından, HSYK'nın bağımsız iradesi ile Teftiş Kurulu ve Genel Sekreterlik teşkilatı oluşturulması Kurulun bağımsızlığını ortadan kaldıran bir düzenlemedir. (Anayasa'nın 2, 138 ve 159. maddelerine aykırıdır)."

'Karaoğlan' efsanesinin doğuşu - Gerçek Gündem

"HSYK'yi tamamen Adalet Bakanligi'na baglama, bitirme ve yargiyi yasama/yurutmeye tamamen teslim etme olarak" tercume edebiliriz

Gerci bu durum toplumu ummet olarak gorenler minet edenler ve biat edenler icin bir de kendini zaten yurutme/yasama'ya her turlu pislik olaral bulastirmis olanlar icin belki bir anlam ifade etmese ve hatta "sevindirici" olsada.

Mensup olmadaki karsi taraflilik ve birey oilmanin getirdigi hak ve ozgurlukler icin ve onlarin in san haklari adina hukukun adaletin ve kanun onunde esit olmanin sonu demektir.
 

http://forum.dusuncedunyasi.net/index.php?/topic/1214-minnet-etmek-mensubu-olmak-birey-olmak-qua-felsefesi/

  • Like 1
Link to comment
Share on other sites

Yasama ve yurutmenin yargiyi tamamen ele gecirme girisimindeki tum uygulamalari, gorevlerinden alinanlar yeni yasa onerileri v.s. sadece ve sadece GOZLEM VEREN VE ORTADA GUN GIBI ASIKAR OLAN HER TURLU PISLIGIN YOLSUZLUGUN, KARA PARA AKLAMANIN, RUSVETIN, TARAF OLANLARI EKONOMIK BESLEMENIN v.s. unutturulmasi ve gundemi burdan kaydirmak adinadir.

Cunku bu isin ucu tamamen iktidarabasina ve her turlu uyelerine yoneliktiur.

AYAKKABI KUTUSUNDAN CIKAN 4.5 MILYON DOLAR VE BIR ODADAKI 7 KASA VE ORTAYA CIKAN PARALAR VE ONLARI SAYMAK ICIN ALINAN PARA SAYMA MAKINESI tek unutulmamasi gereken gercektir.

"kus beyinli" olan toplumumuzun bu yonunu bilen iktidar, bunu da unutturmak adina her turlu anayasayi cignemekten hukuk,u cignemekten ve yerine gore cikari dogrultusunda "gulucukler/umutlar" dagitmaktan kacinmamaktadir.

Korku daglari sarmistir ve yukaridaki gercekler unutulmadikca ve daimi hatirlandikca da, ne yapsalar sonlarinin hazirlanmasini onleyemeyecektir.

Yeterki "ku beyinli" bir toplum olmadigimizi hatirlayalim ve bu gundem degistiren koinulara takilmadan "yaptiklarinizin hesabini verin" baskisini her turlu eylem ile ortaya koyalim.

Cunku bu surdukce iktidar kendi bunyesinde catirdamaya ve kendi kendini desifre etmeye devam edecektir.

Burada bunun kim yaptigi cemaat iddiasi v.s. sadece gundemi saptirmaktan baska bir sey degildir.

Toplum her turlu eylemi ile "yaptiklarinizin hesabini verin" deme hak ve ozgurlugunu unutmasmalidir.

Cunku toplum sunu hic unutmamalidir tum bunun faturasi sonunda soyulan topluma kesilecektir.

Kim diktator yanlisi ise kim ona biat ediyorsa kim minnet duyuyorsa kim kendi cikarini savunma adina savunuya geciyor, tarihten ornekler veriyorsa verilecek tek yanit "yaptiklarinizin hesabini verin" olmalidir.

 

__________________
Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti

 

http://www.turandursun.com/forumlar/images/geruh/misc/progress.gif
  • Like 1
Link to comment
Share on other sites

Create an account or sign in to comment

You need to be a member in order to leave a comment

Create an account

Sign up for a new account in our community. It's easy!

Register a new account

Giriş yap

Already have an account? Sign in here.

Sign In Now
×
×
  • Create New...