Jump to content

Parca ve Butun/Kap ve Icerik Uzerine


evrensel-insan

Recommended Posts

Gunumuzun epistemolojik gelismisligi temelinde; canli ve cansiz tum varliklarin; ortaya atilmis en kucuk parcasi belirlenmistir. Parca konusunda; evrimci ve bilimsel girisimler her zaman gozlemlendigi halde; yaratisiscilik ve akilli tasarim, hic bir zaman parca ile ilgilenmemis ve parcayi; tanriya teslim etmis ve mahkum kilmistir.

Hem evrim, hemde bilim ise; parca konusunda, en kucuk parcaya epistemolojik temelde ulasabilmek ve onu ortaya koyabilmek icin devamli gozlem ve teori uretmektedir. Her parcanin, ki epistemolojik olarak; hem ortaya konabilir daha kucugu ve hemde kendi tek butunu olacaktir. Buradaki, ilk butun; ayni parcalarin olusturdugu birimsel butundur. Mesela atom. Fakat, bu birimsel butunlerde, aslinda baska bir butunun parcasidir ve bu butun parca iliskisi bu sekilde surer gider. Ana butune gelindiginde; bu bilimsel olarak; bugun evren temelinde ortaya konmustur.

Yaratiliscilarin butunu ise bellidir, Yaratan, ki bu Allah, ilah, tanri v.s. olarak kavramlastirilmistir. Yaratilisciligin; parca ile ilgilenmemesinin disinda; butunde de, bir sabitligi soz konusudur. Bilim ise; bugun butunu orata epistemolojik temelde koymus olsa bile; bilimselliginden dolayi, onu da sorgulamakta ve nedenlemektedir.

Dini ve tanrisal temelde; bazi ideolojiler; evren-tanri bagini bir cesit inanc olarak ortaya koymuslardir. Her iki temelde de, goruldugu gibi.

Buradaki inanclar panteizm ve panenteizmdir. Her ikiside evreni fenomen olarak tanrilari ile ozdeslestirirler. Biri evrenin yaraticisi olarak alirken, digeri evren=tanri esitligini one surer. Buradaki ana sorun evrenin mekan olmasidir. Tanri bir mekandan ziyade bir varliksal anlam ve icerikte algilandigindan, tanrinin mekani ikileminde tanri mekan zamansal sorunu ortaya cikar. Tanri zamansiz kilinsa bile, bir mekani olmasi gerekir. Bu acidan yaratilisciligin bir baslangici ve sonucu olmasi yaninda; bilimin hem parca, hem de butun temelindeki epistemolojik olarak gozlem ve teorileri daimi olarak surmektedir.

Iste, bundan dolayi; yaratiliscilik sabit; bilim ve bilimsellik ise, epistemolojik duzeyde degiskendir. Yaratiliscilik, ancak; bilimin bu epistemolojik degisimine karsi; kendi inanci capinda bazi cevaplar turetmektedir. Ki, akilli tasarimcilikta bunlardan biridir.

Konuyu eger kap ve icerik temelinde ele alirsak; bilime gore epistemolojik kap, evren; yine bilime gore icerik ise; cesitli katagoriler temelinde siniflandirilmis; ve her katagorinin kendi bilim dali yaratilmistir.

Bu konuda ise; yaratisciligin, belirtebildigi bir inanc yoktur. Yani, tanri bir kap degildir, cunku insanoglu veya diger varliklar, tanrinin icinde, bunyesinde yer almaz. Sanki; tanri bir yerde; evren ve icindekiler baska bir yerdedir. Buradaki icerikte, yaratiliscilarin inancina gore; tanrinin icerigidir, yani nelere "muktedir"oldugu ve "ne" oldugu. Tanri kap olarak; algilanmadigindan; icerikte; kabin kapsami icinde bulunan, icinde barinan veya icinde yer alan v.s. olarak algilanmaz.

Butun bu aciklamalarin isiginda; insanoglunun en buyuk cikmazi ortaya cikmaktadir. Bilimsel olarak; epistemolojik temelde; ne parcanin en kucugune, ne de butunun en buyugune ulasamayacak olan insanoglu; nedense, kendisi de; bir butunun parcasi ve bir kabin iceriginin bir parcasi olarak; hem parcanin, ki bu parca hem kendi turu anlaminda, hemde kendi biri anlaminda, hem de butunun; ne oldugunu ortaya koymaya calismaktadir.

Bu parca/butunu ve kap/icerigi ortaya koyus; birincisi; sadece kendi turunu ilgilendirir; baska ve kendi turu disindaki parcalari hem kapsamaz hem de baglamaz.

Ustelik; insanoglu turu, sanki tum parcalarin sozcusuymus gibi; sirf kendi algisiyla butunu/kabi ortaya koymaya calismaktadir.

Bir parca ve iceriginin, butun ve kabini ortaya koymasi ancak kendi parca ve icerigi adina mumkundur, baska parca adina degildir.

Ustelik kendi parcasi dahil, parcalarida, butunlerini de ancak epistemolojik olarak ve temelde ortaya koyabilen insanoglu, parca ve icerigi, parca butununu v.s. yi de bu acidan sonlandirma olarak ortaya koyamamaktadir. Bu hem bilimsellige ters olur, hem de boyle bir sonlama inanctan oteye gecemez.

Bugun ve ayni turden olan bizler icin, herzaman; insanoglu; bir parca/icerik olarak sormus-cevaplamistir. Ne bu sorular-cevaplar bitecek; ne de bu sorular ve cevaplar; hem insanoglu turunun disindaki herhangi bir parcayi baglayacak, ne de insanoglunun kendi disindaki bu parcalar adina; yaptigi parca/butun ve kap/icerik sozculugu gecerli olacaktir.

Ayrica, bu zaten; butunun/kapin kendisini de ilgilendirmez. Cunku;

Butun/kap ve insanoglu disinda kalan parca ve icerik, ayni parcanin ve icerigin birer uyesi olarak ancak bizler eliyle, bizim algimiz ile ortaya konabilir. Bizim kendi parca ve icerigimiz de buna dahildir. Bizim disimizda kalan ve yine bizim algimiz ile ortaya konan, kendi kendini ortaya kendi adina koysa bile, bizim bu ortaya konani kendi algimiz disinda koyan adina algilayacagimiz bir dialogumuz yoktur. Ayrica bu oznel ve teleolojik icerik, yine sadece biz insasnoglu turune aittir. Baska parcalarin ya da butunun boyle bir icerigi oldugunu dusunmek, onlara kendi yeti ve ozelliklerimizi yuklemekten baska bir sey degildir. Bu temelde ortaya koyamayis ve konanlara cevap veremeyis olmak ve boyle bir sorunu olmamak insanoglu disindaki her parca icin gecerlidir.

Bu da bize;"evren, sirf dunya yasami icin mi var?" sorusuna; "evren ve dunya, sirf insanoglu icin mi var?" sorusunu sordurtur.

  • Like 1
Link to comment
Share on other sites

Yer (kap/butun), Yer Tutan Sey (parca/icerik) ve Zaman

 

Baslikta belirtilen uclemi iyi algilamak gerekir. Birincisi, yer olmadan; ne yer tutanin olmasi, ne de zamanin olmasi mumkun degildir. Burada yeri iyi algilamak icin, bir kac ornek verebiliriz. Evren, bosluk, delik , uzay, gokyuzu, dunya, doga v.s. Ikincisi; yer tutan seyin olabilmesi de; ancak yer varsa mumkundur.

Zaman konusuna gelince; zaman, herseyden once, yerde yer tutan parcanin, yani insanoglunun bir urunudur. Demekki zaman, insanoglu ile birlikte kavramlasmis ve soyut bir icerige sahiptir.

Buradan ise; bir celiski ortaya cikmaktadir. Insanoglu, herseyini zaman soyutuna gore kavramlar ve belirtir. Bu da su demektir. Zaman, kavrami olmadan; ne yerin, ne de yer tutanin; belirlenmesi veya belirtilmesi mumkun degildir.

Burdan da, su sonuca variriz. Eger, yer tutan olarak; insanoglu olmasaydi ve zamani soyut olarak yaratmasaydi, hicbir seyin ne belirtilebilmesi ne de kavramlastirilabilmesi mumkun olmayacakti.

Iste, insanoglunun en buyuk sorunu ve cikmazi; zamandan bagimsiz olan, hem yerin; hem de yer tutan parcanin, belirtilmesi, kavramlastirilmasi veifade edilebilmesi icin; insanoglunun yarattigi zamanin gerekliligidir.

Bunu sayiya dokersek; 1) yer, 2) yer tutan parca 3) zaman

Ki burada zamani yaratan yer tutan parca, insanoglu olduguna gore; siralamamiz; daha dogrusu insanoglunun siralamasi, 1) zaman 2) yer ve 3) yer tutan olarak belirir.

Bu celiskiyi daha iyi algilayabilmek icin; baska bir uclu kullanabiliriz. Beyin olmazsa, dusunce; dusunce olmazsa kavram olmaz. Burada, beyini, yer yerine; dusunceyi, yer tutan yerine, kavrami da, zaman yerine koyarsak; ayni paradoxla karsilasiriz. Paradoxumuz; 1) beyin 2) dusunce 3) kavram iken; kavram; herseyi belirler ve belirtir olma vasfiyla, yani kavram olmasa; ne beyini ne de dusunceyi belirtememe vasfiyla, siralamamiz 1) kavram 2) beyin 3) de dusunce olur.

Iste insanoglunun bu zamana endeksli celiskisi; bir seyin ilkini, basini-sonunu v.s. belirlemede, her zaman bir paradoxal sonuc sunar.

Bunu en son insanli-insansiz degerlendirdigimizde, su sonucla karsilasiriz. Insandan once ne vardi? Yer. Peki zaman? o da insanla birlikte ve insanin getirdigi soyut. O zaman siralamamiz; 1) yer 2) insanoglu 3) zaman

Ama sonucta; yeri zamanlayan, yani kavramlayan insanoglu olduguna gore; siralamamiz, 1) zaman 2) yer 3) insan olur.

Iste, maddezamansal ve yersel olarak; insanoglundan once olsa bile; insanoglu, onu zamansal kavramla -ONCE- dile getirdiginden, insanoglu sonrasi ifade olarak ortaya cikmistir. Iste buradaki paradox, oncesi ve sonrasi karsitliginin, bir birine zamansal zitligi; ne oncesi?, ne sonrasi? sorulari da; zamansal ikilemidir. Uclemimiz ise; yer, zaman ve insan-yer tutan parca- olur.

Eger, bu paradox algilanirsa; evrenin insan yaratimi zamanla ancak, ortaya konabilecegi; fakat, aslinda evrenin; hem zaman, hem de insanoglundan, bagimsiz olan varligi ortaya cikar. Cunku, sorumuz; zaten zamansal ve insansal dir.

Evren ne zaman olustu?, iste bu soru, evrene gore; mantikdisidir. Cunku ebvren, var olmak icin hem zamanahem de insanogluna bagimli degildir.

Bu paradoxu algilayabilmek; insanin mi one cikacagini, yoksa insan disinin mi-tanri ve madde- one cikacagini da aciklar.

Ilk nedir?, ilk zamansal bir kavramdir. O zaman insanoglunun insandisi (tanri ve madde) bir urunudur.

Iste sorun da burda, bu kulvardadir.         

Link to comment
Share on other sites

Create an account or sign in to comment

You need to be a member in order to leave a comment

Create an account

Sign up for a new account in our community. It's easy!

Register a new account

Giriş yap

Already have an account? Sign in here.

Sign In Now
×
×
  • Create New...