@Ateist-Bakış yazılarını güzelce okudum ve anladığımı düşünüyorum.
Biliyor musun, insanların çok eskiden bir sürü kuzenleri vardı. Sadece Home Sapiens yoktu. Sence bütün kuzenlerimiz yavaş yavaş yok olmuşken ve kuzenlerinin hepsini yok eden tek biz kalmışken sen bu canlıya nasıl güvenebilirsin. Anlaşılan insanı Anarşist bakış açısı ile nitelendirip kusursuz sayıyorsun. Ama bu sosyolojiye terstir. İnsan kusurlu bir varlıktır ve böyle de kalacaktır. İnsan her atladığı günde yeni canlılara zarar verir. Böyle bir türün yaptığı şeylere önceden bakman gerek. Sence insan çevresini yok etmedi mi bunca yıldır. Tarım Devrimi ile yerleşik hayata geçen insan çok fazla hata yapmıştır. Zaten bunlar da normaldir. İnsan doğası gereği hatalıdır, kusurludur. Böyle bir canlının yapacaklarına güven duyulamaz.
Kaldı ki şirketleri yöneteceklerin başında da gene insan olacaktır.
Dostum sosyolojiyi anlamak için biyolojiyi de anlamak gerekir. İnsan dili sayesinde organize olmuştur. İnsan dilini keşfettiği ilk zamanlarda "Derenin orada aslan var." gibi terimler ile iletişime geçiyordu. Bu da bir grup insanı daha rahat yaşamaya sevk ediyordu. Bu tür iletişimler nedeniyle insan toplulukları ortaya çıktı. Ardından insanlar dillerini daha iyi kullanmaya başladı. Sadece gündelik yaşam için değil dedikodular için de dili işler hâle geldi. Evet, doğru okudun, dedikodular için de... İnsanlar dedikodu yaptıkça birbirleri ile yakınlaştılar ve uzaklaştılar. Dedikodu ufak çaplı bir topluluğu bir arada tutan şeydir. Bilime göre bu topluluk nüfusu en fazla 150 olabilir. İnsanlar birbirleri hakkında dedikodular yaptıkça birbirlerini tanıdı ve daha büyük gruplar haline geldi. Tabii bu gruplarr en fazla 150 kişiydi. İnsanlar ardından daha büyük topluluklara ulaşacak şeyleri dili sayesinde üretti: Mitler, Dinler, Gelenekler...
İnsanların fiziksel olarak evrimleri milyonlarca yıl sürerken zeka olarak evrimleriyse çok hızlı ilerledi. İnsanlar dillerini o kadar iyi kullanır oldular ki artık hayal ürünü şeyleri bile üretmeye başladılar. Bunlar dinler veya mitler gibi şeylerdi. İnsanlar dilinin gelişmesi sayesinde düşüncesinin de gelişmesi ile sadece nasıl hayatta kalacağına veya kimin kim ile ne yaşadığına (dedikolar) kafa yormak dışında Ne İçin Yaşadığına da kafa yordu. Doğal olarak dinler, mitler ve gelenekler ortaya çıktı. Dinler veya mitler sayesinde 150 kişilik gruplar bir anda binlerce nüfusa ulaştı. Çünkü artık insanlar bir inanış etrafında toplanmaya başladılar. Bu inanışlar sayesinde bir Hristiyan hiç tanımadığı bir başka Hristiyan için Haçlı Seferlerine katılır oldu. Bu mitler sayesinde bir Türk hiç tanımadığı bir başka Türk için Kurtuluş Savaşına katılır oldu. İnsanlar işte Yuval Noah Hararinin deyimi ile HAYALİ DÜZENLER oluşturdu. Bu düzenleri yıkmak imkansızdır. Yerine sadece yenisi gelebilir. Çünkü insanın kapasitesi anca buna yeter.
Şahsen bir düzeni değiştirmek için bir şeyleri yıkmaya gerek yoktur. Onu bir üst seviyeye çıkartabiliriz. Dünyadaki dinleri yıkacaksak yerine yeni mitler bulmalıyız. Bu da bir olay çevresinde değil bin yılları aşacak bir olgu çevresinde olabilir.
Şahsen bence toplumları din işe değil de millet ile birleştirmek daha uygundur...
Bu dediklerimi kısaltmak zorunda kaldım. İleride insanların nasıl bir araya geldiği hakkında forumlar açacağım. Aynı zamanda toplumların millet olarak ifade edilmesi ile de. Esenlikler...