Rhodium

Asherah ile aşure kelimesi arasında etimolojik bir bağlantı olduğuna dair bilimsel bir kanıt yoktur. Aşure kelimesi Arapça "aşara" (on) kelimesinden türemiştir ve Muharrem ayının onuncu günüyle ilişkilidir. Bu nedenle, aşure ile Asherah arasında etimolojik bir ilişki kurmak hatalı olur.

Allah'ın islamiyyette, cinsiyeti yoktur. Ayrıca eş veya çocuk adletmek de sıkça Kuranda lanetlenir. Mekkeli inkarcılar, kız çocuklarını sevmez ve bunu bir utanç olarak görürlerdi. Ama buna rağmen Allahında kız çocukları olduğunu iddia ederlerdi. Mesela Allahın erkek çocuğu olduğunu neden iddia etmediler. İslam'da kadın hakları; eşitlik, adalet ve merhamet temeline dayalıdır. Kadınlar, eğitimden mirasa, ekonomik bağımsızlıktan toplumsal hayata kadar birçok hakka sahiptirler. Ancak İslam, aynı zamanda kadının fiziksel ve biyolojik yapısını dikkate alarak ona uygun roller ve sorumluluklar da belirler. Bu haklar, İslam’ın erken döneminde kadınların sosyal hayatta daha aktif rol almalarını sağlarken, tarih boyunca bazı topluluklarda bu haklar ihmal edilebilmiştir. İslam’ın kadınlara verdiği haklar, toplumsal adaletin sağlanmasına yönelik önemli adımlardır.

A. F. kapandığı için oradaki önemli gördüğüm bir başlığı buraya kopyaladım. Yıl 2010. O zamanlar fetöcülüğün kötülüğünü anlatmaya çalıştığımız zamanlar. Siz Ezoterizm hakkında ne düşünüyorsunuz? Küreselcilik, youtube komple teorisyenleri, tarikatlar, vs. Gelecekte bu yapılara ne olacak? Memleketteki tüm … grupların ortak yapılanması ezoterizmdir. Ezoterizm bilindiği gibi içe dönük gizil yapılanmadır. Ancak bizde grupların ezoteristik bir hiyerarşisi vardır. Bu yapı yönetsel anlamda merkezde yer alırken sempatizan veya propaganda erişiminde şefaflaşır. Sempetizan veya propaganda erişimde şeffaflaşan “idea” yazılı ve kayıtlı hale geçer. Ayrıca bu noktada para söz sahibidir. Merkezdeki ezoteristik yapı ise kayıtsız ve semboliktir. Para değersizdir. Merkezdeki gizli ve içe dönük örgütlenme sebebi bir baskı veya “anti demokrasiden” oluşmaz. Nedeni örgüt mensuplarının özellikle merkeze yaklaştıkça “inisiyasyon” sağlamalarının en merkezden istenmesi sebebiyle gerçekleşir. Ancak halk ve örgüt bunu baskı ve anti demokrasi olarak algılaması yine örgütün merkezinden sağlanır. İnsiyatik bir ezoteristik merkezde çeşitli kademeler ve ast üst ilişkilerine sahip olununca “üye” her türlü eylemi sorgusuz sualsiz yapar. Sorumlu imamlar, şakirtler, abiler, ablalar, şeyhler vs. insiyatik yapının elemanlarıdır. Yüklenen bu kutsiyetin ve asaletin gururuyla beraber işlenen iç benlik tartışılmaz bir kıvam yaratır. Şayet bu gruplar gizil bir yapılanma ve sembolik değerlere sahip olmazlar ise o zaman insiyatik merkez üyelere de sahip olamazlar. Emir komuta zinciri oluşamaz. Bize saçma gelen ama onlar için elzem olanları yapamazlar. Sembolik değerlerin ve gizilliğin sebebi anti demokrasi değil bilakis kendi antidemokratik yapılanmalarından kaynaklanır. Ezoteristik Deccal, Ecüc mecüc, dabbetül arz, Mehdi, Tebliğ, şehitlik, Nur, Gülistan, Işık, Ruh, Günah, Sevap gibi öğeler sembollerle; arap alfabesi, ağır Osmanlıca Latin harfler, Sahabe hikayeleri, grup içi toplantılar, vaazlar vs yollarla gizil bir şekilde işlenir. Bu işleme örgüt amacına yöneliktir asla salt doğruya erişme amacı gütmez. Örneğin mülk Allahındır bağışla ama sokağındaki fakirle değil örgütle. Bu yapıyı iyi algılayan “ajanlar” içinde mantıksızı gerçekleştirmek son derece kolaylaşır. Ajanlar için kullanım çiftli menfaate dayanır ve uzun soluklu bir politikadır… Türkiyedeki gruplar bu sahte antidemokrasi bahanesi içinde gizilliklerine bahane bulmaktalar. Örneğin acı. Merkezleri şefaf değil. Gerçekleri aklın, bilimin, tarihin yada duyguların, sevginin, kalbin süzgecinden geçmiyor. Millet irade psikolojisi bu ezoteristik yapı içinde kullanılıyor. Fatihteki bir tarikatın camideki toplantısına şişlideki bir ateist katılamıyorsa şişlideki bir loca faliyetine bağcılardaki esnaf gelemiyorsa ve Halk da bunu Atatürk Cumhuriyetinin baskısı olarak algılıyorsa yağ sürülen tek ekmek ABDAB olmaktadır. Esasen Atatürk için Mu uygarlığının bu kadar önem arz etmesi de Türklük inşasından değil asırlardır işlenen Vatikan Ezoterizminin İslam versiyonu olan İstanbul tarikat ezoterizminin ifşası içindir. Zaten Halka ifşa olan değersiz bilgi yok olmaya mahkumdur. Herkesin erişebildiği bir kitapla aralarına perde koyanlara karşı çıkmayıp perdeyi koyanlarla bir olup o perdeye dokunanlara savaş açılması ne kadar garip bir durum.

Eğer bir şey varsa varolup olmamasının gereğini tartışamayız çünkü hiç bir şey gereksiz yere var olamaz.

@John-Ahmetseni neden hayal kırıklığına uğrattım.

Evrim akıla mı güce mi doğru devam eder? Bölünmeye mi? Birleşmeye mi? Doğrudur? Evrim ve entropi arasında bir ilişki var mıdır?

Mesela eskiden insanlar odun keserlerdi, günde 20 km yürülerdi yazın şişmanlyıp kışın kilo verirlerdi. Vs. Ama hiç bir insan bu şekilde yaşamıyor. Keza gelecekte bilgisayarlar çok gelişince kafayı çalıştırmaya da pek gerek kalmaz ise? Hesap makinesi gibi. Ben lisede çok hızlı not alırdım. 78x38 kafamda çarpar hemen söylerdim. Şimdi köreldim.

Bildiğiniz gibi insanın sürekli aklının gelişmesini ve insan oluşumunun evrimini aklın ilerlemesi olarak düşündük. Diyelim ki tımarhaneden iki kişiyi evlendirsek ve çocukları olsa, doğan her çocuğuda sürekli tımarhaneden biri ile evlendirsek... En nihayetinde sürekli akıl hastası bir nesil oluşturabilirmiyiz?

Ayy off Müslüman mısın teistmisin gizli bir şey misin havası da ne oluyor? Hepimiz kayseriliyiz yani oslo da büyümedik. Ayette gayet açık net, Yer gök bitişik halde toz gaz bulutu gibi bir halden magma, kıtalar, okyanus, atmosfer felan oluşuyor... Bir gezegende hayat var mı dediğimizde neye bakarız su varmı hava varmı vb. Demek ki suyun varlığı yaşamın hayatın canlılığın kaynağı...

90 lar dan önce Aziz nesinden önce kimse ateizm nedir bilmezdi. Daha çok solcu ve komünist vardı. Komünistler halk nezninde ateizm de kapsayan daha geniş bir kitleydi. Yani her ateist aynı zamanda komünistti diye düşünülürdü. Ateistler pandalar gibi nesli koruma altında gibi geliyor. İnsanların daha çok yönelimlerinin deizm olduğunu düşünüyorum.

Daha açıklayıcı olursam, İnsan herhangi bir şeyi deneyimlediğinde hem bir şey alır hemde verir, örneğin viski içtiğinizde sarhoşluk hissi alırsınız. Vücudunuza alkol girer. Kanınızda alkol olmadığı zaman beyniniz olduğu zamanı da bilir. Ve alkol yoksunluğu hissedersiniz. Bir puan eksiklik... Sonra tekrar alkol alırsınız, sonra tekrar eksiklik hissedersiniz. Üç puan eksiklik oluşur... Eksiklik hissetme durumunuz ve alkol alma dozunuz git gide artar... Bir haftanın %1 zamanında alkol alıp %99 zamanında alkol almıyorsunuz dur. Ama o %99 zamanda eksiklik hissedersiniz. Eksiklik hissettikçe normal insanlar gibi hissetmek için alkol almaya "motive" olursunuz. Yani ilk baştaki hiç alkol almamış halinize dönmek için alkolik olursunuz. Bütün motivasyonlar böyledir. Normalleşmek için, aşk, sigara, yemek, spor, para kazanma aklınıza ne gelirse böyledir.

Peki o zaman galaksi (ler) bir gün evrenin sınırına çarpar mı?

Motivasyon, normal insan gibi hissetme çabasıdır. Kaynağı, deneyimlerdir.

İnsan arabası pek doğal bir şey değil gibi. Mesela bir fil yürürken kirpiyi ezse anlayabiliriz. Aslan sürüleri bile kirpiye çok temkinli yaklaşır poposundan iğne atar valla. Akıl çok önemlidir evet ama sadece de akıl ile yaşamıyoruz. Bu hayat alemlerden oluşuyor. Darwinin memeliler sınıfı gibi. Bitkiler alemi mesela... Yaşamın sırrı aleme saygı ve sevgiyi göstermektir. Her zaman cahillik yapabileceğini bilmektir. Mesela bir ağaç dalını kırabilirsin bu senin cahilliğin olabilir. Bir ağacı baltayla kesebilirsin de. İşte sen: eğer ki baltayla kesersen, bir çeşit cinayet işlemiş olursun. Ağaçların alemi hayatın bir parçasıdır. Ve bu alem senden kat kat fazlası ile alıp götürür ama sen bunu fatkedemezsin. Belki de bir ağaç dikmelisin! İşte o zaman hayat sana kat ve kat fazlasını verir. İşte yaşamın sırrı burada başlar. Bir düşün! Çok paran olmasıyla Çok bolluk olması arasında ne fark vardır. Bolluk ve bereket paradan bağımsızdır. Bereketli bir araba kullanıcısı sürekli park yeri bulur. Ama ultra lüks jipli birinde bereket yoktur asla park yeri bulamaz. Demek ki hayat ve onun sana vereceği bolluk bereket ile senin hayata nasıl davrandığının önemli bir ilişkisi var. Akıl tek başına yeterli değildir.

Konuyu anlayamadım? Evren genişliyormuymuş? Patlama oluyorya ondan dolayı dağılıyoruz işte.

Burada fakirler siyah nokta sarı olanda %1 mi oluyor.

Refaha ulaşamamak, coğrafya, aile gibi değilde daha çok psikolojik etmenlere bağlıdır. Hani kendini tekrarlayan aile psikolojik dramları gibi... Baba alkoliktir, dede de alkoliktir ve sende alkolilsindir. Eğer bir yer ile ilgili mekan travmanın varsa oraya gitmek için istemsizce nedenler bulabilirsiniz. Ama aslında bilinç altınız yönlendiriyordur. Bir işletme sahibi ilk 1 milyonunu 10 yılda, 2. 1 milyonunu 1 yılda kazanır. Demek ki zenginlik öğrenilen bir şeydir. zengin aile zenginliği miras olarak bırakmaz, para nasıl kazanılır ve nasıl yönetilir, nesline aktarır. Zengin bir aile de büyüyen birini bütün parasını alıp hiç bilmediği bir ülkeye sokarsanız yine zengin olur. Bu durum bir belgeselde denenmişti. Hatırladığım kadarı ile bir milyarder hiç parası olmadan bir süre yeni bir yaşam kuruyor ve yine de kısa sürede çok para kazanıyordu. Örneğin seni verdiğin formülle, hiç bir zengin para kazanamayacağını bilir. Bütün bunları değerlendirdiğinizde refahı engelleyen şey insanın kendisidir. Diyebiliriz.

Tamam her şey birbirinden kopuk. Belki bu da bir üsluptur. Kuzum bu yazıyı kime yazıyorsun?

Güçlü devlet ile medeniyeti karıştırmamak lazım. Örneğin bir devlette akademisyen, okumuş insan sayısının fazlalığı devleti güçlü hale getirmez ama medeni yapar. Örneğin, roma ile Mısır mücadelesinde roma mısıra hükmetmiştir. Mısır medeniyeti romadan çok daha estetik ve bilgili bir toplumdu, ama roma güçlüydü. Güçlü bir devlet için bağnazlık, otorite, hukuksuzluk gibi temel gereksinimlere ihtiyaç vardır. Estetik, sanat, özgürlük gibi meseleler devletleri güçlü hale getirmez.

@Predictor kardeş sakin ol relax ol. Buradaki insanlardan sana hep fayda gelir zarar gelmez. Allahım ara ara girip bakıyorum, konu nerelere gitmiş. Öncelikle şunu belirtmek isterim ki, ben kendim tekim, bir den fazla üyeliğim yok. Ve o kadar da zaten bu tip şeylere kafam çalışmıyor. Forumların kendine ait kuralları var. Herkese eşit medafede olmak vb. Ama bir de yazılı olmayan kuralları var. Bir bakarsın bir üye gelir her gün yeni konular açar bir sürü şey yazar. Üstelik bunlar çokda iddialı şeylerdir. Ateşli savunur bunları. Sonra onla bunla tartışır. Sonra onla bunla küfürleşir. Sonra yönetenler varsa onlarla çatışır. Sonra da forumu terk etmiş... Oysa ki forumların da yazışmaların da belli amaçları var. Yazılı olmayan kuralları var. Misal alçak gönüllü olmak. Bir şeyleri öğrenme isteği ile bulunmak. Bunlar olduğu zaman iyi niyet beslenildiğinde: yıllarca belli platformlarda insan yazışır. Ve tüm bunlardan mutluluk hazda alır. Benim yıllar önce tartışmaya girdiğim insanlarla 10 yıllar sonra aynı düşünceye gelmişliğim çok oluyor. Onlardan Bi şeyler öğrenmiş oluyorum. Bana kattıklarından sonra onları saygı ile yad ediyorum. Ama ilk başta fikirler çatışırken, o farkındalık oluşmuyor. Tartışıyorsun Tartışıyorsun sonra bir bakmışsın lan adam haklıymış diyorsun. Bilim forumunun kurallarına uyuyormuyuz. Çokta umrumda değil. Işık hızı varmı? Bana göre var ama sen olmamasını mı istiyorsun: o zaman yok amk... Senden değerli değil o ışık hızı. Yok valla yok benim için. Mutlaka seninde onun olmadığını düşündüğün haklı kanıtların vardır. O yüzden de ışık hızı diye bir şey yok. Sen yine yazmaya fikirlerini savunmaya devam et. Önemli olan doğruluğu değil emeği bizim için.

Valla @Rhodium diye konuya geldim. Kardeşim senin nedir hızla ışık hızıyla derdin anlamış değilim. Belki Dinlere ve Tanrıya kızgınsın onların kurgu olduğunu düşünüp bir benzeşimle fizikçilere ve hıza kızıyorsun. Bilim ilerledikçe dünya insanı bulduğu matematiksel ifadeleri tanımladı. Bunlardan biri de ışığın tanecik modeli ve E=mc2 dir. Işık hızı da hızda vardır. Lütfen bilim insanlarının ve bilim tarihinin ortaya koyduğu bu terimleri bulandırma. Hem filozofların yeri bilim değil diyorsun hemde kurgu vb. Deyip kendin felsefeyi bilimin içine alarak terimleri yok sayıyorsun. Hem bir şey yok diyorsun hem diyer paragrafta yok kabul ettiğine atıfta bulunuyorsun. Fizikte cümle olmaz. Fizikte kelimeler ise, ama, ya yada gibi basit ifadelerdir. Bir kuantum defteri yüzlerce sayfa diferansiyel integral bunlardan ibarettir. Eğer sana göre ışık hızı yok mu, buyur ispatla zira karşında ben değil Einstein var.

Bir tanım, özellikle Fen bilimlerinde matematiksel formüle dayanan bir cümledir. Yani aslında tanım denen şeyde matematiktir. Birim alana düşen madde miktarından mı yola çıktınız. Yani avagadro sayısı yada proton ve nötron sayıları toplamı kütle numarasını verir. Kütle numarasında ki proton ve nötron nedir buradan mı titreşime geçtiniz? Kütle net olarak basitçe: maddenin herhangi bir kuvvete karşı ivmelenmeye gösterdiği dirençtir. F=ma newton. (klasik mekanik fizik) Kuantum fiziğine göre de kütle, enerjidir. E=mc2 Yani bu ikisi dışında kütle tanımlayabilmeniz için bir fiziksel formüle ihtiyacınız var. Ve birim alanda ki titreşimi formüle etmelisiniz. O zaman enistein veya newton gibi sizde kütleyi tanımlayabilirsiniz.

Gerçekten hakaret etmek istiyorsan hepimizin yaptığı gibi direkt yapabilirsin. Senin ciddi bir travman felan mı var. Ortaya koyduklarının sonucu dispotik bir dünya olur bu gidişle. Sen hiç bir elektrik ustasının, kabloları bağlamayayım, nasıl olsa Allah iletişimi sağlar. Dediğini duydun mu? Bu örnek verdiğin fizikçi ye katılmasam da söylediği bir bilimsel makale mi. Her insan hürdür isterse patetesin uzaylı olduğunu düşünsün söylesin, bu onu özel bir konumda ekstra bir şey yapmaz. Biz senin gibi yargıları olanlara bilim hapishanesinde kiler diyoruz. En üzücü tarafı da bazen bu hapisabedejilerin hem mahkumu hem gardiyanı aynı kişi olması oluyor. Dostum, dön bak dünya ya bırak konsepti nesneyi biraz yüz, eğlen, köpekleri sev, dua et, dans et, insan olduğumuzu unutma.

Yazdıklarından anladığım şu: Hız senin için bir konsept. Kurgusal bir tanım. Gerçek değil. Örneğin elma gerçek. Buna göre de hız bir kurgudur ve hız diye bir şey yoktur diyorsun. Öncelikle bu senin konsept-nesne dualizmin doğru değil. Çünkü gerçekleri oluşturan şey onların uzaydaki formu değil beynimizde ki yansımasıdır. Örneğin bir elmayı gerçek yapan onun uzaydaki formu değildir ona bakıp dokunduğunda beyninde oluşan yansıma onu gerçek kılar. Mesela bir araba yanından hızla geçer ve ne kadar hızlı olduğunu beynimiz algılar. Kaplumbağa yavaştır. Dolayısı ile hızı var eden şey onu beyinsel olarak tanımlamamızdır. Bunu yaparken de maddeden bize beynimüze yansımasını kullanmamızdır.

Söylediklerin çorba olmuş, Yaratıcı ve yaratılan farklı sıfatlar. Yaratmak ve yapmak farklı eylemler. Örneğin bir oyun sümüle ettiğini (yazılımla yazdığını) hayal et. Oyunun karakteri yaptığı her hatada can kaybedebilir ve bir ceza-ödül ilişkisine maruz kalır. Ancak oyunun yazılımcısı can kaybetmez. Ceza-ödül almaz. Yine yazılımcı olarak, simüle ettiğin karakterin tercihlerine göre hangi durumu yaşayacağını bilirsin. Örneğin a kapısından girerse bölm sonu canavarı ile karşılaşacaktır. Yani aşağı yukarı kader ve Allahın yaratıcı inancı böyle şeyler. Boyutsal farklar var.