Natan Konu tarihi: Temmuz 19, 2011 Report Paylaş Konu tarihi: Temmuz 19, 2011 Birinci soru: Zihnin bölümleri var mıdır? Yapısı nasıldır? İkinci soru: Zihin nasıl çalışır? İşlevselliği nasıl açıklanabilir? Üçüncü soru: Zihin ne kadar mantıklı olursa, insanın o kadar sağıklı bir aklı olur. Zihin mantıktan ne kadar uzaklaşırsa, davranış temelinde, insan memeliler ailesinden kuzenlerine o ölçüde yakınlaşır. O halde zihni mantıksız yapan nedir? Gelin bu somut olgulardan bahsedelim. Bu bizi önce sorgulamaya sonra araştırmaya ve öğrenmeye yönlendirsin. Buyrun.. 1 Link to comment Share on other sites More sharing options...
pembe Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2011 Report Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2011 Mantığa yüklenen anlam aslında insanların bir zaafı olabilir. Şöyleki ; bazı düşünceler ya da duygular insana anlamsız gelir, ben o yoldan gitsem nereye ulaşıcam ki der ve en iyisi mantığımın yolundan devam ediyim der. İşte burdaki mantık matah bişey değildir. Sizin yazdığınız mantıklı zihin sağlıklı zihindir, mantıktan uzaklaşıldıkça memelilere yaklaşırız gözlemi bana göre yanlıştır. Önemli olan şey mantıksız gelenleri ve mantıklıları tek bir potada eritebilmektir. Bunun için de şu anki mantık algımızı bi kenara bırakıp, mantıksız işler yapmalıyız. Link to comment Share on other sites More sharing options...
evrensel-insan Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2011 Report Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2011 Zihin konusu, beynin fenomenal degil; numenal yapisinin bir konusudur. Akli, hafizayi, otomatik kullanimi, zekayi, dusunceyi, bilinci ve farkindaligi icerir. Konusu cognitive science, yani bilissel bilimdir. Bu konu daha once E. Kant tarafindan kim temelinde tanriya verilmistir. Konuyu fenomenal ele alirsak, beynin kendisine yansiyana verdigi !? temelli ve var icerikli algisidir. Zihnin nasil calistigi konusunda ve kullanimi konusunda bugun bilim hala uzerinde calismaktadir. Sonucta konu numenal oldugundan ve goruntu vermediginden,zihnin islevi sadece insanoglunun yasam iliski ve her konudaki dusunce ve davranisinin gozlemi olarak islenip, konu psikolojik ve sosyolojik olarak degerlendirmektedir. Biyolojik olarak beynin loblari ve bolumleri ad olarak ortaya konabilir, ama; tum bu yukaridaki ayrimlar, ideolojilerin, inanclarin, bilimin, felsefenin, dilin v.s. kisacasi insanoglu soyutlamasinin temelidir. Burada onemli olan, beynin hafizadan ve alisilagelmis bir kullanim mi uyguladigi, yoksa hafizada olanlari degerlendirdigi ve sorguladigi midir? Sonucta zihnin ve zihinsel faaliyetlerin her turlu, degisimi ve gelisimi; olanlari uygulamak yerine, sorgulamaya baglidir. Bu da evrimsel degil; devrimsel bir gelismedir. Cunku beyni sorgulayan kisinin kendisidir. Yani kisi beyini sadece kullanmaz, beyini calistirir ve dusundurur de. Oyuzden dusunen beyin ile, kullanan beyin farklidir. Saygilarimla;evrensel-insan Link to comment Share on other sites More sharing options...
Neva Mesaj tarihi: Temmuz 21, 2011 Report Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 21, 2011 Zihin ne kadar mantıklı olursa, insanın o kadar sağıklı bir aklı olur. Zihin mantıktan ne kadar uzaklaşırsa, davranış temelinde, insan memeliler ailesinden kuzenlerine o ölçüde yakınlaşır. O halde zihni mantıksız yapan nedir? Sevgili Natan ; -Saglikli akil'dan kastiniz nedir? Bunun kriteri nedir? -Davranislarimizin temelinde, her zaman mantik yatmaz. Genetik gecisle aldiklarimiz ve sonradan edindiklerimiz buna engel olur. Mantikli dursun diye de davranis sergileriz. Cunku "akil" alinik/satilik'tir. -Mantiktan uzaklasildiginda, insan mutlak surette hayvansal davranislar gostermez. Boyle bir kural yoktur. Hayvansal davranislarin temelinde de mantik yatabilir. Bu, insanin saglikli akil'dan ne anladigi ile iliskilidir. Link to comment Share on other sites More sharing options...
Huysuz Mesaj tarihi: Temmuz 26, 2011 Report Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 26, 2011 Saygilarimla;evrensel-insan Sayın evrensel insan sizin bilimle ilgili konulardakı yazılarınızı okumadan önce sormak istiyorum..Bilimle ilgili bir çalışmanız var mı yada bu alanda eğitim aldınız mı? Soru size yada okuyan arkadaşlara ters gelmesin sadece yazılarını okuycagım kişileri seçiyorum.. Saygılarımla.. Link to comment Share on other sites More sharing options...
evrensel-insan Mesaj tarihi: Temmuz 26, 2011 Report Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 26, 2011 Ben epistemolojik gozlemciyim ve serbest dusunurum.. 1990'larda kendi gelistirdigim bir zihniyet var. Bu zihniyet temelinde, insanoglunun kavrami ile yapilandirdigi fenomenal ve numenal yapi ve isleyisi disaridan ve notr gozlemleyerek, bunun zihinsel insanlasma ve evrensellesme temelli sorunlarini ve bu sorunlara karsi, birey bilinc ve farkindaliginin tursel temelli bir zihinsel devrimini dile getiriyorum. Bu dogal ve sorunsal yapilandirilmisligin, evrensel-insan zihniyeti temelinde her turlu farkinin farklarinin bilimselligi, bilisselligi, insan haklari, evrensel hukuk ve hak ve ozgurlukler temelinde de insan ve insanligin degersel farkliligi ve cesitliligi adina karsilikli saygi ve vicdan temelinde birlikteligini ve beraberligini ve bunun olabilirligini dile getiriyorum. Dolayisiyle, bu tur bir gozlerm; bir ideoloji, inanc ve herhangibir konuda herhangibir cografyasal ve toplumsal , ayrimci, cikarci, guce ve otoriteye yonelen bir deger icermiyor. Saygilarimla;evrensel-insan Link to comment Share on other sites More sharing options...
Natan Mesaj tarihi: Ağustos 1, 2011 Yazar Report Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 1, 2011 Beyin denen mucize organin reaktik/analitik zihin denilen altyapısal parçaları vardır. Bunlardan biri hesaplamaların yapıldığı reaktif hafızadır; diğeri tepkisel zihindir. Zihni bir bütün olduğunu postula (varsayım) etsek de çeşitli bölümleriyle iki alana ayrıldığını anlayabiliriz. Bu birinci sorumuza yönelik cevabın genel içeriği olablir. Bir bilgisayar üreteceksin. Ürettiğin bilgisayarın hangi özellilere sahip olmasını istersin. Unutma ki bu bilgisayar optimum özelliğin zirvesinde işlem yapabilmelidir. Üreteceğin bilgisayar yada hesap makinesi çok süratli olmalı, problemin ve hesap işleminin sözle ifade edilebilirliğinden çok daha hızlı çalışabilmelidir. Çok sayıda değişkeni ve birçok problemi eşzamanlı olarak ele alabilmelidir. Aynı zamanda tüm verileri en doğru ve hızlı biçimde değerlendirmeli,, yalnızca önceki sonuçların kayıtlarını değil, onu bu sonuçlara götüren değerlendirmelerin kayıtlarını da mevcut bulundurabilmelidir. Tüm bu aksiyomları düşün. Bu işlemlerin daha da karmaşıklaştığını ve uygulanabilirliğini postula et. Üreteceğin optimum bilgisyarın işlevseliği ve çalışma şekliyle ilgili olarak devam edelim. Mesela içinde gözlemsel verileri, ve gecek hesaplara yardımcı olacak geçici sonuçları depolayabileceği, neredeyse sınırsız kapasiteli bir hafıza bankasıyla desteklenmeli ve bu bankadaki veriler, bilgisayarın analitik bölümlerince silsileler içinde kullanılabilecek biçimde hazır bulunmalıdır. Üreteceğin bilgisayar, yeni deneyimlerin ışığında, önceki sonuçlaıtekrar düzenleyebilmeli ve değiştirebilmelidir. Bunu yaparken dışarıdan dışarıdan bir program yöneticisine ihtiyaç duymamalı, kendisinin belirleyeceği çözümün gereklilik değerlerine göre, kendi kararlarını tamamen kendisi verebilmelidir. Şuandaki ve gelecekteki hasarlara karşı kendi bakımını yapabilmeli, oluşan yada oluşacak olan hasarlaruı ustalıkla onarabilme kailiyetine sahip olmalıdır. Bilgisayarımızın bir diğer özelliği, gereklilik değerlerinin tahmininde yardımcı (belirleyici) olabilecek algı yeteneklerine sahip olmalıdır. Donatımı sonlu (ölümlü) dünyada, arzu edilebilir tüm niteliklerle bağlantı kurabilme yöntemlerini içermeli; renk / visio, ses / işitme, koku, dokunma algıları olup, aynı zamanda kendi kendini de algılayabilmelidir.______ki bu sonuncu algı olmaksızın bilgisayar kendi bakımını ve onarımını gerektiği gibi yapaamz. Bilgisayarının hafıza bankaları, algı alanlarındakimümkün olan en küçük süre aralıklarıyla, kavranır kavranma, ardışık olarak depolamalıdır. Böylece, tüm; renkkörü(içindeki bütün hareketler de dahil), ses-işitme (akıcı olarak), kokular, dokunma duygusu ve kendi kendini algılamanın tüm karşılıklı münasebetlerini içerecek biçimde depolanırlar. Çözümler üretme açısından bilgisayarımız, yeni algılar yaratabilmeli ve yarattığı algıları, renk/visio, ses/işitme, koku, dokunma ve öz duygular çerçevesinde kendisinde tasarlayabilmeli; bu şekilde tasarlanan herşeyi " anılar" olarak etiketleyip dosyalayabilmelidir. Fakat hafıza depoları, incelemeyle boşalmamalı, merkezi alguı sisteminde , herşeyin çarpıtılmamış mükemmel kopyalarıyla yani renk/visio, ses/işitme, koku, dokunma ve organihk duyguları gönderebilmeli, tekrar tekrar işleyebilmelidir. Sayılan tüm bu işlevsel optimum bilgisayar taşınabilir ve kavranabilir olmalıdır. Aksiyomlar dizisinin tüm bu bütünsel yapısını saniyelerde işleyebilen bir makineye sahip olmak isterdiniz değil mi!? ______evet! Böyle bir makineye sahibiz. Aslında bundan çok daha karmaşık, düzenl, sistemli ve pratik bir yapısıyla!! Yukarıda özellikleri verilen makine yada optimum bilgisayar bizimle ilgilidir; O, bizim bir organımız yani beynimizdir. Tam olarak çalıştıramadığımız yada işletemediğimiz sistemin bütünü yada yapısal parçacıkları. İşte en başta sözünü ettiğimiz " REAKTİF, OPTİMUM ZİHİN" budur!___Hatta bundan çok daha fazlasıdır. Öyle süratle düşünebilmelidir ki; düşüncenin kelime ile ifade edilebilirliği onun bir tek hesaplamasının binde birine bile yetişemeemlidir. Hesaplamaların görüş açısıyla ve eğitimsel veriyle değişse bile daima haklı olmalı ve asla yanlış cevaplar vermemelidir! Bu zamana kadar beyin ve standart hafıza bankalarıyla ilgili pek bir bilgimiz yoktu yada bu bilgiyi elde etmek için uğraşmadık. Fakat ilerleyen süreçte bize ait olan mükemmel hesap makinesinin yada bilgisayarın proseslerini kavrayabileceğimiz süreçlerle karşılaştık. O bize ait, Onun hakkında öğrenebilir, onu kavrayabilir ve anlayabiliriz. Link to comment Share on other sites More sharing options...
Neva Mesaj tarihi: Ağustos 3, 2011 Report Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 3, 2011 Beyin denen mucize organin reaktik/analitik zihin denilen altyapısal parçaları vardır. Bunlardan biri hesaplamaların yapıldığı reaktif hafızadır; diğeri tepkisel zihindir. Zihni bir bütün olduğunu postula (varsayım) etsek de çeşitli bölümleriyle iki alana ayrıldığını anlayabiliriz. Bu birinci sorumuza yönelik cevabın genel içeriği olablir. Sevgili Natan; Bu tarif Scientoloji din/Kilisesinin fikir babasi Ron Hubbard'in kitabinda(Dianetik) tarif ediliyor bildigim kadariyla.. http://sonsuzluktutsakbedenimde.blogspot.com/2009/02/engramlar-analitik-zihin-ve-tepkisel.html Yaniliyor muyum? Bilgisayar, sizin kendi teknik bilginizle uretmis oldugunuz, kendisini vidasina kadar bildiginiz bir makinedir. Yani %100 cozmus oldugunuz bir isleyis butunlugudur. Beyin ise henuz %100 cozmus oldugunuz bir yapi degildir.Bu sebeple reaktif hafiza ve tepkisel zihin diye birsey yoktur diyorum. Zira bilimsel oldugunu dusundugum bir calisma degil bu. Link to comment Share on other sites More sharing options...
Natan Mesaj tarihi: Ağustos 4, 2011 Yazar Report Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 4, 2011 Hubbard'ın dini bir akım kurudğu( aslında buradaki din bildğimiz semavi dinler gibi değil) doğrudur. Daha önce de söyleyecektim fakat henüz ( farklı şeylerle uğraşıyorum) fırsat bulamadım. 700 sayfalık bir kitabından alındıda da bulundum. Yani kaynak olarak bu kitabı verebilirim. Okuduğum 400, 500 sayfalık diğer kitaplarında da benzer yapı hakkında bahsediliyor. Aslında Hubbard'ın beyin çalışması dianetik denilen din-dışı bir alanın konusu. Scientologi ise farklı bir oluşum. Yani iki farklı alan var. Bence beynin bazı bölümleri analitik yani hesaplama yapabilen, üreten, geliştiren altyapıyı oluştururken bazı bölümleri ise farklı alanlarla ilgileniyor, koku, algı, ses-renk-visio vs. Beynin bütünü düşünce üretmiyor, biliyorsun. Bu açıdan bakıldığında haklılık payı var diyorum. Link to comment Share on other sites More sharing options...
Neva Mesaj tarihi: Ağustos 4, 2011 Report Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 4, 2011 Hubbard'ın dini bir akım kurudğu( aslında buradaki din bildğimiz semavi dinler gibi değil) doğrudur. Daha önce de söyleyecektim fakat henüz ( farklı şeylerle uğraşıyorum) fırsat bulamadım. 700 sayfalık bir kitabından alındıda da bulundum. Yani kaynak olarak bu kitabı verebilirim. Okuduğum 400, 500 sayfalık diğer kitaplarında da benzer yapı hakkında bahsediliyor. Aslında Hubbard'ın beyin çalışması dianetik denilen din-dışı bir alanın konusu. Scientologi ise farklı bir oluşum. Yani iki farklı alan var. Bence beynin bazı bölümleri analitik yani hesaplama yapabilen, üreten, geliştiren altyapıyı oluştururken bazı bölümleri ise farklı alanlarla ilgileniyor, koku, algı, ses-renk-visio vs. Beynin bütünü düşünce üretmiyor, biliyorsun. Bu açıdan bakıldığında haklılık payı var diyorum. Sevgili Natan ; Ben de bahsettigim linkte kitabi okuyan birinin aktarimini gordugum icin vermistim. Bu resmi bilimsel bir dokuman degil. Semavi veya degil onemi yok. Sonucta bir din. "Kelimesi bir sente (hikaye) yazmak saçmalıktır. Eğer biri gerçekten 1 milyon dolar kazanmak istiyorsa, bunun en iyi yolu kendi dinini kurmasıdır" Sozuyle de ne tur bir din oldugu acik bence.. Bir kere beyin komplike bir organ. O saydiklarinin hepsini ayni surecte yapabiliyor. Beynin butunu dusunce uretmiyor diyorsun ama dusunce butunsel bir islevin sonucu olusuyor. Bu tip bolumler(islevsel) zaten bilimsel calismalarda da ortaya konuyor. Neyse tabi ki dogru olduguna inaniyorsan, elbette senin secimin. Link to comment Share on other sites More sharing options...
Natan Mesaj tarihi: Ağustos 4, 2011 Yazar Report Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 4, 2011 Tam olarak tanrısını bile ortaya koymayan bir dinden bahsediyorsun. Ben zaten bu akıma inanmıyorum ki. Ki bahsettiğimiz akımı geçelim, hiç bir zeminde inanç taşımamayı ilke edinmiş biri olarak prim vermem mümkün değil. Burada beynin yapısıyla ilgili konuşmak istiyorum. Hubbard yüzlerce kişide terapi uygulamış ve 5.000 yazılı eser ( hepsi de bilimseldir demiyorum), 3,000 konferans vermiş, fizik eğiti almış biri. Düşüncelerini otorite olarak algılamıyoruz burada aslında. Söylenenleri değerlendirelim bence. Şimdi yoğun olduğumdan devam edemiyorum. Neva dostum, Seninle konuşmak sevindiriyor beni ama.. Link to comment Share on other sites More sharing options...
Neva Mesaj tarihi: Ağustos 4, 2011 Report Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 4, 2011 Tam olarak tanrısını bile ortaya koymayan bir dinden bahsediyorsun. Ben zaten bu akıma inanmıyorum ki. Ki bahsettiğimiz akımı geçelim, hiç bir zeminde inanç taşımamayı ilke edinmiş biri olarak prim vermem mümkün değil. Burada beynin yapısıyla ilgili konuşmak istiyorum. Hubbard yüzlerce kişide terapi uygulamış ve 5.000 yazılı eser ( hepsi de bilimseldir demiyorum), 3,000 konferans vermiş, fizik eğiti almış biri. Düşüncelerini otorite olarak algılamıyoruz burada aslında. Söylenenleri değerlendirelim bence. Şimdi yoğun olduğumdan devam edemiyorum. Neva dostum, Seninle konuşmak sevindiriyor beni ama.. Sevgili Natan ;Tam olarak para'nin tanri oldugu bir dinden bahsediyoruz. Bircok insan somuruldu ve zor sartlarla yuzyuze kaldi.(borclancdirilma, cinsel taciz,ozel hayatin desifresi vs.) Herneyse.. Hubbard'in kullandigi yontem basit bir hipnoz olayi sevgili Natan, telkinsiz hipnoz. Degerlendirilmisi bir sekilde var zaten. Ve ileri surdugu Engram kendi calismasi olmayip, Lashley'in calismasidir. Kendisi bunu fareler uzerinde denemistir ve Engram'i ilk ortaya suren fikir babasi Lashley'dir. http://en.wikipedia.org/wiki/Karl_S._Lashley Ve Noropsikoloji'de kullanilir. http://en.wikipedia.org/wiki/Engram_%28neuropsychology%29 Ve bugun gelismis ulkelerde ozellikle ilkogretim doneminde, okudugunu anlama problemi oldugu dusunulen cocuklar bu yolla tespit edilir.(long term memory-short term memory) Yani cocuga kitaptan bir bolum okutursunuz, okuttugunuz bolumden bir cumle secerek, digerlerini yakalayip, yakalayamadigini gozlemlersiniz. Ona hicbir telkinde bulunmassiniz, sadece cumleyi tekrar edersiniz. Bu adamcagiz dedigin kadar konferanslar vs.ler vermisse, yuzlerce kiside terapi uygulamissa ispatliysa, bir kere devletler kendisiyle kontaga gecip, resmi arastirma veya normal hastanelerde alt bolum haline getirirlerdi diye dusunuyorum. Bir suru rehabilitasyon merkezi olmasi cok da onemli degil, zira para gucu ile bu tip merkezler kurmak hic zor degil. http://shipbrook.com/jeff/CoS/narconon/faq-skep.html What is the cost of the Narconon drug rehabilitation program? "It costs US$ 15000.- [[in 1992]] to get one person fully completed through the Narconon program Narconon Chilocco New Life Center in Oklahoma". Adam basi bu kadar para, hic de fena para degil be sevgili Natan. Neyse yogun olmadiginda konusuruz gene.. Link to comment Share on other sites More sharing options...
evrensel-insan Mesaj tarihi: Ağustos 4, 2011 Report Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 4, 2011 Neva; Aslinda cok ilginc, Insanoglu Kant'tan sonra numen ve numenal yetiyi bilim ve bilimselligin alanina kattiktan sonra, scientology (adindan da anlasilacagi uzre), insanoglunun bu numenal yetisini, yani fenomenal bir goruntu vermeyen yonunu, idealist temelde tutmak ve yururlukteki tanri ve dini orgutlenmenin, insanoglunun kendi disindaki bir guce teslimiyetinin ve hatta kendi gucune teslimiyetinin kaliciligini ve gecerliligini saglama adina, numenal yetiyi, bir cesit; doga ustu ve dunya otesi temelli ve tabanini sadece insanoglu yaparak, bilim ve bilimsellige bu konuda alternatif olma cabasinda. Eger kiside, kendi varliginin bilinci ve kendisini teslim etmemesi gereken bir guc olmadigi bilinci yoksa, tanri ve din konusunda, numenal yeti konusunda, varolus, mistisizm, sir, gizem (bu kelimeler bana birini hatirlatti) konusunda scientology, sanki numenal yetilerin bilimiymis gibi bir goruntu veriyor. Bu tuzaga dusmemek lazim. Link to comment Share on other sites More sharing options...
drekinci Mesaj tarihi: Eylül 15, 2011 Report Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 15, 2011 Kabullenmemiz zor olsa da, Kendi kendini yapılandıran, kendi enerjisini kendi bulan veya üreten, kendi gibi birinin oluşması için başlangıç şartlarını yerine getiren, bedenindeki hasarları tamir edebilen, çeşitli duyargalarla çevreden veriler alıp, bu verileri işleyerek çevreyi anlayıp anlamlandıran, bu anlayış uyarınca bir hareket ve davranış gösterebilen, üstüne üstlük çevreyi olduğu gibi kabul etmeyip kendi yaşam standartlarını iyileştirme yönünde değiştirebilen, biyokimyasal ve biyofiziksel altyapısı olan bir ROBOT'uz.Zihin, akıl, düşünme vs yetiler, altyapımızın kendi yapısal özellikleri kapsamında çalışmasının ürünleridir. Altyapıyı ortadan kaldırırsanız veya çalışmasını engellerseniz, ne zihin kalır ne akıl ne de düşünce. Sevgiler. Link to comment Share on other sites More sharing options...
evrensel-insan Mesaj tarihi: Eylül 15, 2011 Report Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 15, 2011 Kabullenmemiz zor olsa da, Kendi kendini yapılandıran, kendi enerjisini kendi bulan veya üreten, kendi gibi birinin oluşması için başlangıç şartlarını yerine getiren, bedenindeki hasarları tamir edebilen, çeşitli duyargalarla çevreden veriler alıp, bu verileri işleyerek çevreyi anlayıp anlamlandıran, bu anlayış uyarınca bir hareket ve davranış gösterebilen, üstüne üstlük çevreyi olduğu gibi kabul etmeyip kendi yaşam standartlarını iyileştirme yönünde değiştirebilen, biyokimyasal ve biyofiziksel altyapısı olan bir ROBOT'uz.Zihin, akıl, düşünme vs yetiler, altyapımızın kendi yapısal özellikleri kapsamında çalışmasının ürünleridir. Altyapıyı ortadan kaldırırsanız veya çalışmasını engellerseniz, ne zihin kalır ne akıl ne de düşünce. Sevgiler. Bizler robot degiliz, tabi ki; ayni robot gibi birilerinin bizi programlamadigini dusunuyorsak. Sonucta robotu programlayan insanogludur. Zaten insanoglu varliginin bilinc ve farkina varilmadiysa, o zaman insanoglunu yonetim, yonlendirim olarak akil baska bir gucun idare ve iradesine varir. Bu tanri olmus, Allah olmus, Varolus olmus,madde olmus, doga olmus, evren olmus, evrim olmus farketmez. Yalniz unutmamak gerekirki, tek bir programlayici ve akilli tasarimci vardir, o da insanoglunun ta kendisidir. Link to comment Share on other sites More sharing options...
drekinci Mesaj tarihi: Eylül 15, 2011 Report Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 15, 2011 Sevgili evrensel-insan,Sana ateistforumda dedim ki, ben senin iletilerini okumuyorum.Mümkünse sen de benim iletilerimi okuma ve yanıt yazma.Hem anlaşılmaz bir dil kullanıyorsun, hem de polemiğe yol açacak yaklaşımlar sergiliyorsun.Konu zihin nasıl çalışır?Sen ise Zaten insanoglu varliginin bilinc ve farkina varilmadiysa, o zaman insanoglunu yonetim, yonlendirim olarak akil baska bir gucun idare ve iradesine varir. Bu tanri olmus, Allah olmus, Varolus olmus,madde olmus, doga olmus, evren olmus, evrim olmus farketmez. diyorsun. Kendi korku ve kaygılarını bütün insanlar için geçerli sanıyorsun. İnsanoğlunun aklının başka bir gücün idaresine girmesi ne demektir? Konu ile ne alakası var? Kendi varlığının farkına varmayan insanoğlu var mı?Farkına varınca bu saydığın şeylerin etkisinden kurtulmuş mu olacak? Tanrının, allahın, varoluşun yanına, madde, doğa ve evrimi de katınca bunların üstüne çıktığını mı zannediyorsun?Kör değneğini beller gibi hep aynı şeyleri yazıyorsun.Sevgiler. Link to comment Share on other sites More sharing options...
evrensel-insan Mesaj tarihi: Eylül 15, 2011 Report Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 15, 2011 Sevgili evrensel-insan,Sana ateistforumda dedim ki, ben senin iletilerini okumuyorum.Mümkünse sen de benim iletilerimi okuma ve yanıt yazma.Hem anlaşılmaz bir dil kullanıyorsun, hem de polemiğe yol açacak yaklaşımlar sergiliyorsun.Konu zihin nasıl çalışır?Sen ise diyorsun. Kendi korku ve kaygılarını bütün insanlar için geçerli sanıyorsun. İnsanoğlunun aklının başka bir gücün idaresine girmesi ne demektir? Konu ile ne alakası var? Kendi varlığının farkına varmayan insanoğlu var mı?Farkına varınca bu saydığın şeylerin etkisinden kurtulmuş mu olacak? Tanrının, allahın, varoluşun yanına, madde, doğa ve evrimi de katınca bunların üstüne çıktığını mı zannediyorsun?Kör değneğini beller gibi hep aynı şeyleri yazıyorsun.Sevgiler. Kusura bakma, ben boyle bence "gereksiz/anlamsiz" uyarilari aklimda tutamiyorum. Oyuzden de senin alginca polemik dogmamasi icin, yanit vermiyorum. Sen kendi kendine takil. Ayrica sen robotlugu kabul ettikten sonra, bana zaten soz dusmez. Ama herkesin bunu kabullenecegini de bekleme. Link to comment Share on other sites More sharing options...
mustafa2116 Mesaj tarihi: Eylül 15, 2011 Report Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 15, 2011 Kabullenmemiz zor olsa da, Kendi kendini yapılandıran, kendi enerjisini kendi bulan veya üreten, kendi gibi birinin oluşması için başlangıç şartlarını yerine getiren, bedenindeki hasarları tamir edebilen, çeşitli duyargalarla çevreden veriler alıp, bu verileri işleyerek çevreyi anlayıp anlamlandıran, bu anlayış uyarınca bir hareket ve davranış gösterebilen, üstüne üstlük çevreyi olduğu gibi kabul etmeyip kendi yaşam standartlarını iyileştirme yönünde değiştirebilen, biyokimyasal ve biyofiziksel altyapısı olan bir ROBOT'uz.Zihin, akıl, düşünme vs yetiler, altyapımızın kendi yapısal özellikleri kapsamında çalışmasının ürünleridir. Altyapıyı ortadan kaldırırsanız veya çalışmasını engellerseniz, ne zihin kalır ne akıl ne de düşünce. Sevgiler.Bir bilgisayar programcısı olarak bile dediklerinize katılmıyorum. Bukadar yapıyı bir araya toplamak birde düzgün çalışmasını sağlamak üzerine birde yan ürün üretebilemsini sağlamak ve buna ROBOTluk demek Biraz uçuk bir fikir..Siz düşünün Çevrenizi araştırdığınızda hayvanlarda neden akılyok onlar yan ürün üretmiyormu??? Link to comment Share on other sites More sharing options...
BioSphere Mesaj tarihi: Eylül 16, 2011 Report Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 16, 2011 İnsan beyni verileri rastlantısal işleyen bir bilgisayar gibidir. Mantık ikinci plandadır. İnsan hata yapar.Bilgisayar hata yapmaz. Nöronlar ve duyu organlarımız veri dışında gürültü denilen sinyallerde üretirler. Rüyalarımızın sanrılarımızın yaratıcılığımızın sebebi budur. Bilgiyarlarda kullanılan transistorlarda gürültü değerine sahiptir. Hatalı işlem yapmaması için bu gürültüler en aza indirilir.Diyelim en büyük sinyal değeri 1 volt olsun.0 ile 0.5 volt arası 0 volt kabul edilir.0.5 ile 1 arasıda 1 volt kabul edilir. Satranç programlarında bilgisayarın hamlelerini insana benzetmek için mantık işlemleri sonucu üretilen hamleler yerine rastlantısal hamle kullanılır.Hata yaptırılır. Her hamlede değil tabi. Link to comment Share on other sites More sharing options...
mustafa2116 Mesaj tarihi: Eylül 16, 2011 Report Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 16, 2011 İnsan beyni verileri rastlantısal işleyen bir bilgisayar gibidir. Mantık ikinci plandadır. İnsan hata yapar.Bilgisayar hata yapmaz. Nöronlar ve duyu organlarımız veri dışında gürültü denilen sinyallerde üretirler. Rüyalarımızın sanrılarımızın yaratıcılığımızın sebebi budur. Bilgiyarlarda kullanılan transistorlarda gürültü değerine sahiptir. Hatalı işlem yapmaması için bu gürültüler en aza indirilir.Diyelim en büyük sinyal değeri 1 volt olsun.0 ile 0.5 volt arası 0 volt kabul edilir.0.5 ile 1 arasıda 1 volt kabul edilir. Satranç programlarında bilgisayarın hamlelerini insana benzetmek için mantık işlemleri sonucu üretilen hamleler yerine rastlantısal hamle kullanılır.Hata yaptırılır. Her hamlede değil tabi. İnsan beyni verileri raslantıyla işeler ana raslantı sonucuda ürettiği yolları kullanarakta bu verilere geri ulaşır.Nöronlar dış dünyaya bağlı oalrak şekillenir dışardan gelen (gürültü tekil olmuş)ses ışık tat koku gibi yapıları bize işler.Beynimiz dışardan aldığı verileri işler ve düşünme sürecine saklar.Düşünme sürecimizi hafızamız oluşturur buda düşünme gücümüzün alıcı-verici ile sınırlandırıldığını gösterir.Hayal gücümüzüde oluşturan hafızamızdır. Ama burda unutulan veriler yada alıcılardan alınan hatalı bilgiler daha ön plana geçer. Haya gücümüz aynı zamanda bir savunma mekanizmamızdır ama bu baştan aşşağı bir savunma olmadığından düşüncemizi ençok etkileyen veri rüya yada hayalimizi kontrol altına alır.Bilgisayar hata yapmaz değil yapar. Her nekadar programlamayı mükemmel yapsakta çevre içinde olan biligsyar manyetik dalgalanmalardan etkilenir ve sapmalar oluşur. bu sapmalar sadece manyetikten değil bulunan ortamdaki herşeyden oluşabilir. Bir suyun dökülmesi elektirik kesilmeleri yada voltaj düşüklükleri. Tıpkı insan gibi oda hafızaya giden işlemlerde dış etkenlere bağlı olduğundan yolda yaşanılan soruna hatayla cevap verir. Bilgisayarda 1-0 arası akım grafiğiniz tamda dediğiniz gibi işlemez.Devre direnci 0,02 volta kadar düşüyorsa bu 1 olarak kabul edilir. Buda devredeki elektirik miktarının gösterilmesinde devre dirençlerininde etkin rol oynadığını gösterir. Dediğiniz metot Standart olarak kabul gören bir teoriden ibarettir. Satran konusuna gelince dediğiniz aynen geçerlidir. Yazılımda herkesi hüsrana uğratmamak gerek. Düşünsenize en küçük bir açığınızda şahmat olacak bir yapıdasınız... Link to comment Share on other sites More sharing options...
kaşif Mesaj tarihi: Eylül 16, 2011 Report Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 16, 2011 Bir bilgisayar programcısı olarak bile dediklerinize katılmıyorum. Bukadar yapıyı bir araya toplamak birde düzgün çalışmasını sağlamak üzerine birde yan ürün üretebilemsini sağlamak ve buna ROBOTluk demek Biraz uçuk bir fikir..Siz düşünün Çevrenizi araştırdığınızda hayvanlarda neden akılyok onlar yan ürün üretmiyormu??? Düzgün çalıştığını nereden çıkarıyorsun?Akıl hastalarını, özürlüleri, sakat doğanları, genetik bozuklukları, sonradan hastalananları ne yapacağız? Link to comment Share on other sites More sharing options...
karakedi Mesaj tarihi: Eylül 16, 2011 Report Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 16, 2011 Valla beni beynim beni nereye götürürse oraya giderim,beynimin icinde ki atomlarin kafasina göre hareket etmesi beni ben yapandir... Link to comment Share on other sites More sharing options...
mustafa2116 Mesaj tarihi: Eylül 16, 2011 Report Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 16, 2011 Düzgün çalıştığını nereden çıkarıyorsun?Akıl hastalarını, özürlüleri, sakat doğanları, genetik bozuklukları, sonradan hastalananları ne yapacağız?Doğal sellek dediğiniz bu olmuyormu:???Akıl hastları yada diğerlerini yöneltiyorsun bana Onlarında yaşamalrı belli sınırlar içinde düzgün çalışmış olmuyormu?? Cevaba cevap verirken savundıklarınında gerçek birer canlı olduğunu ve onlarındanhasta dahi olsa çoklu-tekli can taşıdıkları gerçek olmuyormu:? Genetik bozukluklar diyorsun. genetik bozukluklar cevre değişimiyle oluşuyor. Ve genelde doğa onları ayıklıyor. Sonradan hastalananları demişsin hastalıkta kendi işini yapmış oluyor. Cevap olarak soruyu sana yöneltiyorum. bunlar düzgün çalışan parça hata nerde... Link to comment Share on other sites More sharing options...
mustafa2116 Mesaj tarihi: Eylül 16, 2011 Report Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 16, 2011 Valla beni beynim beni nereye götürürse oraya giderim,beynimin icinde ki atomlarin kafasina göre hareket etmesi beni ben yapandir...Katılmamak elde değil. )) Link to comment Share on other sites More sharing options...
kaşif Mesaj tarihi: Eylül 16, 2011 Report Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 16, 2011 Doğal sellek dediğiniz bu olmuyormu:???Akıl hastları yada diğerlerini yöneltiyorsun bana Onlarında yaşamalrı belli sınırlar içinde düzgün çalışmış olmuyormu?? Cevaba cevap verirken savundıklarınında gerçek birer canlı olduğunu ve onlarındanhasta dahi olsa çoklu-tekli can taşıdıkları gerçek olmuyormu:? Genetik bozukluklar diyorsun. genetik bozukluklar cevre değişimiyle oluşuyor. Ve genelde doğa onları ayıklıyor. Sonradan hastalananları demişsin hastalıkta kendi işini yapmış oluyor. Cevap olarak soruyu sana yöneltiyorum. bunlar düzgün çalışan parça hata nerde... Düzgün çalışmış olmuyor.Kendi başlarına yaşayamayacak olanlar da var. Yani Allah hatalı imalat yapmış mı oluyor.Genetik bozukluklar her zaman çevre etkisiyle olmaz. DNA kendini kopyalarken hatalar meydana gelir.Bu hatalar birikerek mutasyonlara sebep olabilir. Bu da genetik bozukluklara yol açar.Yani bu soruları kusursuz tasarımın olmadığını söylemek için yazdım.. Link to comment Share on other sites More sharing options...
Recommended Posts
Create an account or sign in to comment
You need to be a member in order to leave a comment
Create an account
Sign up for a new account in our community. It's easy!
Register a new accountGiriş yap
Already have an account? Sign in here.
Sign In Now