Mantılı Posted May 21 Report Share Posted May 21 Bu konuya verilebilecek çok örnek var. Ben kurandaki iki ayeti örnek vereceğim. Benzer kıyaslamalar varsa paylaşırsanız ne kadar iki yüzlü olduklarını gözler önüne serelim. Bakalım Kuran dinsizler için ne öngörüyor? Zuhruf suresinde geçen ayet henüz yeterince güçlü olmadıkları zaman inmiş. Tevbe suresindeki ayet ise orduları varken. Zuhruf Suresi, Ayet 88-89 "Allah, peygamberin “Ey rabbim! Bunlar iman etmemekte direnen bir topluluk” dediğini de biliyor. Onları bırak ve “Sizinle kavgam yok” de. Yakında bilecekler!" Tefsir: 89. âyet bütün tebliğciler için geçerli bir ilkeyi ifade etmektedir: Tebliğcinin vazifesi bildirmektir, yapılacak her şey yapıldıktan sonra inkârda direnenler kendi hallerine bırakılır, insanları zorla imana getirmek için savaşılmaz, farklı inanç taşıyanlarla barış içinde yaşanır. Savaşın sebebi karşı tarafın hukuk tanımazlığıdır, insan hak ve hürriyetlerine saldırmasıdır. Bunlar engellenir, hak ve özgürlükler kurtarılır, hür düşünceleri ve iradeleri ile inkârı seçenlerin gerçeği anlamaları ya zamana veya âhirete bırakılır. Kaynak: https://kuran.diyanet.gov.tr/mushaf/tefsir-2/zuhruf-suresi-43/ayet-89/kuran-yolu-meali-5 Tevbe Suresi, Ayet 29 "Ehl-i kitap’tan Allah’a ve âhiret gününe inanmayan, Allah ve resulünün yasakladığını yasak saymayan ve hak dine uymayan kimselerle, yenilmiş olarak ve kendi elleriyle cizye verinceye kadar savaşın." Bunun tefsirini buraya yazmayacağım. Çünkü uzun uzun bu ayetin kuranın diğer öğretileriyle nasıl çeliştiğini anlatmışlar. Daha sonra da rivayetlerle aslında neyin kastedilmiş olabileceğini yazmışlar. Merak eden aşağıdaki linkten okuyabilir. https://kuran.diyanet.gov.tr/mushaf/tefsir-2/tevbe-suresi-9/ayet-29/kuran-yolu-meali-5 Bir zamanlar kediyken sonradan aslan kesilmişler bana sorarsanız. Bunlara ne kadar yüz verirseniz o kadar yüzsüzleşirler. Ne kadar güçlenirlerse akıl ve ahlaktan o kadar uzaklaşırlar. 1 Link to comment Share on other sites More sharing options...
Mantılı Posted May 21 Author Report Share Posted May 21 Burada gördüğümüz olay, çoğu islam bilgininin (?) görüşüne göre, sonradan gelenin öncekinin yerine almasıdır. Buna nesih adını veriyorlar. Neyi kastettiğimi yine bir ayetle anlatayım. Kuranın kendisi bile bazı ayetlerin sonradan değiştirildiğini bakın nasıl da kabul ve izah ediyor. Bakara Suresi, Ayet 106 "Biz bir âyetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya onu unutturursak, mutlaka daha iyisini veya benzerini getiririz. Bilmez misin ki Allah her şeye kādirdir." Tefsir: Sözlükte “iptal etmek, gidermek, yok etmek, nakletmek” gibi anlamlara gelen nesh (nesih), İslâmî bir terim olarak “dinî bir hükmün yürürlükten kaldırılması veya daha sonra gelen bir hükümle değiştirilmesi” anlamında kullanılır. Sadece buyruk ve yasaklarda nesih söz konusu olabilir. Ortadan kaldırılan hükme mensuh, onu ortadan kaldırana da nâsih denir. Prensip olarak neshin aklen mümkün olduğu, ayrıca diğer dinlerde de fiilen meydana geldiği hususunda görüşbirliği vardır. Nitekim Tevrat’ın bazı hükümleri İncil ile yürürlükten kaldırılmıştır. Aynı şekilde Tevrat ve İncil’deki hükümlerin bir kısmı da Kur’an-ı Kerîm tarafından değiştirilmiş veya kaldırılmıştır. Ayrıca Hz. Peygamber’in kabir ziyaretiyle ilgili hadislerinde olduğu gibi İslâm’ın gelişme sürecine bağlı olarak önceki bazı hükümler sonradan değiştirilmiştir. Ancak Kur’an-ı Kerîm’de neshedilmiş âyetler bulunup bulunmadığı konusu tartışmalıdır. İslâm bilginlerinin çoğunluğu bâzı âyetlerin sonradan gelen başka âyetler veya hadislerle neshedildiğini savunurken bazı âlimler de bu görüşü reddetmişlerdir. Bu arada Kur’an’da neshi mümkün görenler de mensuh âyetlerin sayısıyla ilgili olarak 5 ile 200 arasında değişen farklı rakamlar ileri sürmüşlerdir. Daha çok son dönem İslâm bilginlerinin tercih ettiği ve bizce de isabetli olan anlayışa göre bir konuda iki farklı hüküm içeren iki âyetten, sonra gelenin –nihaî bir düzenleme getirme amacının açıkça anlaşıldığı durumlar dışında– öncekinin hükmünü tamamen ortadan kaldırdığını kabul etmek yerine, her iki âyetin de kendi şartlarında geçerli ve yürürlükte olduğunu, hangisinin indiği şartlar mevcutsa onun hükmünün uygulanması gerektiğini, böylece duruma göre birinin veya ötekinin uygulanabileceğini, eğer birinin şartları artık sonsuz olarak tekrar doğmazsa pratikte o hükmü uygulamaya da imkân bulunmayacağını düşünmek daha isabetli görülmektedir (nesih hakkında ek bilgi için ayrıca bk. “Tefsire Giriş” bölümü, “I. Kur’an-ı Kerîm F Nesih” başlığı). “Unutturursak” diye çevirdiğimiz “nünsi(hâ)” fiiliyle ne kastedildiği konusunda farklı yorumlar yapılmıştır. Şevkânî’nin özetlediği bilgilere göre söz konusu fiili “nense (hâ)” şeklinde okuyanlara göre âyette bu fiil, “(neshedilmesini) ertelersek” anlamında kullanılmıştır. Bizim de tercih ettiğimiz “nünsi(hâ)” şeklindeki okunuşa göre bu ifade, “... o âyeti (değiştirmeden, neshetmeden) olduğu gibi bırakırsak” veya “o âyetin yürürlükten kaldırılmasına izin verirsek” şeklinde açıklanmıştır. Şevkânî, son yorumun, “lugat ve nazar ehlinin çoğunluğunun üzerinde birleştiği yorum” olduğunu söyler (Başka yorumlar için bk. Şevkânî, I, 138-139). Buradaki “unutturma” ifadesiyle, geçmiş dinlere ait kitaplarda bulunan ilâhî mesajların unutturulması, yani sonraki kitaplara ve rivayetlere hiç intikal etmemesi de kastedilmiş olabilir. Kaynak: https://kuran.diyanet.gov.tr/mushaf/tefsir-2/bakara-suresi-2/ayet-106/kuran-yolu-meali-5 Demek ki neymiş? Kuran zaman, yer ve duruma göre önceki ayetlerini işine geldiği gibi değiştirirmiş. Kuranın tanrının mükemmel ve değişmez kelamı olduğuna inananlara kapak olsun bu da. 1 Link to comment Share on other sites More sharing options...
Recommended Posts
Create an account or sign in to comment
You need to be a member in order to leave a comment
Create an account
Sign up for a new account in our community. It's easy!
Register a new accountSign in
Already have an account? Sign in here.
Sign In Now