Jump to content

BİLMEDİĞİNİ BİLMENİN ÖNEMİ


Huysuz

Recommended Posts

İnsan yavrusu sürekli soru sorar. Gerekli gereksiz (çünkü henüz neyin gerekli olduğunu bile bilmemektedir) her şeyi bilmek, öğrenmek ister. Sormuş olmak için sorar.

 

Büyüklerini bayacak kadar, tekrar tekrar sorar.

Herhalde bu takıntıda

(1) hayatta kalmak için ne çok şey bilmesi gerektiğini içindeki hayvanın (genlerinin) ona fısıldamasının ve

(2) büyüklere benzeme dürtüsünün rolü vardır.

 

Ama aynı çocuk çabucak büyür ve büyürken tavrı tamamen değişir.

Önce (bilmemeyi ayıp ve küçültücü gibi algılamaya başlayarak) sormayı keser, bilir gibi yaparak susar.

 

Ve sonunda bildiği, ama özellikle de bilmediği konularda ahkâm kesmeye başlar.

Her konuda bir fikir sahibi olduğunda, nihayet bir 'yetişkin insan' haline gelmiş demektir.

 

Artık hayata (çalışma hayatına ve aile kurmaya yani anne baba olmaya) hazırdır.

Artık büyük bir köşe yazarı, başarılı bir yönetici, bir film yönetmeni, bir bakan filan olabilir.

 

Bir konu olduğunda, bir soru sorulduğunda "Bilmiyorum. Bir bileni bulup soralım; araştıralım, öğrenelim" diyeni hemen hiç görmedim.

Aslında soru sorana da pek rastlamadım ya...

 

Daha önce burada defalarca okudugum yazdıgım gibi...

Bilmediğini bilmemenin ne büyük bir güç olduğunu geç fark ettim.

Bilmediğini gizlemenin gerçek erdem olduğunu yeni anladım.

Cehaletin verdiği güvenin insanları tepe noktalara yükselttiğine şahit oldum.

 

Gelecek, siyasi/coğrafi/mesleki doğrulukları/kesinlikleri açısından en mobil/esnek/hızlı olmayı başaranlara ait olacaktır". (Jacques Attali)

Link to comment
Share on other sites

Insanoglu dogal zihniyet alisilagelmisligi olarak, dogumdan itibaren kendisine verilenleri SADECE OGRENIR, BILMEYE TASIMAZ.

 

Bilindigi gibi, papagana da bazi seyleri ogretirsen, tekrarlar.

 

Dolayisiyle, bir kisi neyi bilip bilmediginin bilinc ve farkina varabilmesi icin, ona ogretilenin, ya da ogrenilenin, ne oldugunu algilamasi gerekir.

Genelde ogrenilenler babadan kalmadir ve inancsaldir. Sadece alisilagelmislik olarak uygulanir.

 

Bunun yaninda, bir seyi bilmek; ona nokta koymak, onu kesinlestirmek ve sabitlemek degildir. Cunku bilgi, surekli suregelen bir surec olarak ufku aciktir ve ozgurrdur.

 

Oyuzden, kimse biliyorum dememeli; sadece bugune kadar bildigim budur, demeli.

 

Sonucta bilgi yenilenen, yasnlislanan ve degisen bir olgudur. Oyuzden de bilgi olarak insanoglu cagi yakalamasi ve takip etmesi gerekir.

 

Oyuzden bilmek ve inanmak ve bilmek ve ogrenmek farklari cok iyi algilanmalidir.

 

Cunku bugun bilinenler, yarin bilgi olarak yetersiz kalacaktir.

 

Inanilani ve ogrenileni bilmeye tasima bilinci,birey bilinci ile paraleldir. Cunku biulincli ve farkinda olarak bir seyin sorgulanmasi, ancak o bilinir ise mumkundur.

 

Bilmedigini bilmenin onemi, bilginin degisken, yenilernen ve yanlislanan oldugunu algilamak ve surekli suregelen bir sekilde, hem ogrenileni, hem inanilani bilmeye acmak ve bilineni de sorgulayabilmektir.

 

Ayrica, bilmek de cesitlidir. Bilimin epistemolojik olarak billdigi, kisinin inandiklarini ve ogrendiklerini bilmesi ve bilginin herkese ogrenilebilir aciklikta olmasi ve ogrenilen ve inanilan her verinin, degerin, tabunun bilmek icin sorgulanmasi.

 

En onemlisi de, bilginin insan ve insanlik icin kullanilip, paylasilmasi.

 

Saygilarimla;

evrensel-insan

Link to comment
Share on other sites

Create an account or sign in to comment

You need to be a member in order to leave a comment

Create an account

Sign up for a new account in our community. It's easy!

Register a new account

Giriş yap

Already have an account? Sign in here.

Sign In Now
×
×
  • Create New...