Jump to content

Neden ceza verilir ?


Nihilist

Recommended Posts

Saygideger nihilist;

 

Yani tanrı fikri cezadan dogmuş olabilir demek istiyorum.-nihilist-

 

Tanri fikri, insanoglunun ERISIMSIZLIGINDEN ve KENDI OTESI BIR GUC ARAMASINDAN ve HER SEYE CEVAP VERMEK ISTEYEN EGOIST BIR AKLA SAHIP OLMASINDAN ve de KENDI VARLIGININ FARKINDA VE BILINCINDE OLAMAMASINDAN dogar.

 

evrensel-insan

Link to comment
Share on other sites

Saygideger nihilist;

 

Yani tanrı fikri cezadan dogmuş olabilir demek istiyorum.-nihilist-

 

Tanri fikri, insanoglunun ERISIMSIZLIGINDEN ve KENDI OTESI BIR GUC ARAMASINDAN ve HER SEYE CEVAP VERMEK ISTEYEN EGOIST BIR AKLA SAHIP OLMASINDAN ve de KENDI VARLIGININ FARKINDA VE BILINCINDE OLAMAMASINDAN dogar.

 

evrensel-insan

 

Ama sen "bundan dolayı" doğar diyorsun.

 

"Nasıl" doğar sorusuna bir cevabın var mı ?

 

Mutlak ateizmdeki insanlar ile dolu olan bir toplumda tanrı fikri nasıl benimsenir?

Link to comment
Share on other sites

Saygideger nihilist;

 

Yonlendirim ve yapilandiris ile ve yayilimin kitleselligi ile.

 

Suraya bir goz at.

 

http://forum.dusunce...d__470#entry470

 

Ateizm, tanri fikrinin tedaulden kalkmasini degil; gundemde kalmasini saglar. Cunku teolojik anlamda tanrinin varligi konusunda teizme karsit ve olumsuz bir gorustur. Bir karsitlik soz konusudur.

 

Ayrica ateizm, tanrilastirmayi ve tanrisal zihniyeti de oldurmez. Sadece ortaya konmus bir tanri algisina karsi cikistir. Hem non teist degildir, hem de tanri disinda degildir.

 

Onemli olan tanrinin varlanmasi/yoklanmasi degil; bilinc ve farkindalik olarak boyle bir kavrama ihtiyac ve gereksinimin gereksizliginin ortaya konmasidir.

 

evrensel-insan

Link to comment
Share on other sites

Benim buradaki çıkarımım şu -biri diğerine kötü birşey yapıyor ?- -Neden yapıyor ?- Bir şekilde kendince ceza veriyor. Hayvanlarda ceza verebilir ısırmak gibi :) Diger grup üyeleride cezaya karşı ceza veriyorlar ve bunun bütününe ahlak diyoruz?

Yani yine dediğime dönüyoruz cezadan doğuyor ahlak ? Yanlışsam düzelt dahada detaylandır açıkla temellendir kaynaklandır vs.

 

 

 

İnsan kötü bir şeyi, onu yaptığı kişiyi cezalandırmak için yapmaz ki her zaman.. Evet, öç almak veya cezalandırmak için başkalarının canını türlü yollarla yakmak istemek diye bir şey var ama bu başka..

 

Yukarıda "dedikodu yaparak" cezalandırmışlar dedik ya, işte onu yapmaya başlamanın nedeni bilinçli olarak cezalandırmak değil. Dedikodusu yapılan kişi utandığı, yaptığı şeyle bu yolla yüzleştirildiği için dedikodusu yapılmak bir tür cezaya dönüşmüş. İnsanın, önce kendisinden utanması sağlanmış, sonra da diğerlerinden. İç disiplin geliştirebilenler zaten bile isteye kötülük yapmayacağı için daha çok sevilmiş, işbirliği yapmak için tercih edilmiş, saygı görmüş ve lider olmuş belki.

 

Suç olmazsa ceza da olmaz. Yine de bana göre ahlakın mı cezanın mı önce oluştuğu çok önemsiz bir ayrıntı. Mantıklı olanı, cezanın ahlaki yargılar nedeniyle ortaya çıktığı.

 

Kaynak, ahlakın evrimsel kökeni..

 

Tanrı fikri, bir cezalandırıcıya ihtiyaç duyulması durumunu elbette beslemiş ama çıkış yeri tam olarak o değil. Bilinmeyen her şeye verilen en kestirme yanıttır Tanrı. Müdahale edememek nedeniyle başvurulan büyülerle birlikte var olduğuna inanılan ruh ve cin, Tanrı fikrinden daha önce ortaya çıkmış. İnsan beyni boşluklara tahammülsüz..

 

Tabii Atatürk örneği pek oturmamış. Ben onun ruhunun gelip yardım edeceğine ve ceza verdiğine inanan, Atatürk sevgisini mistik hezeyanlara bulayan hiç kimseyi görmedim, duymadım. Varsa da o muhtemelen hastadır. Akıl sağlığı yerinde değildir kısacası.

Link to comment
Share on other sites

Saygideger IFeelGood;

 

Pekçok ahlaki duyarlık evrensel hukuki yasalara dönüşmüştür ve değişmezler. Hırsızlık, gasp, tecavüz vb.-IFG-

 

Kelimeler ayni kalsa da, anlam ve icerigi caglar, teknik, bilim ve bilinc degistikce de degisir. Ayrica, her toplumun kendi algisinca neyin o oldugu da degisir.

 

Bunun yaninda, yukaridaki kelimelerin, kitabina uydurularak uygulanmasi da, farkli bir konudur.

 

Mesela, hirsizlik nedir?

 

Bugun hirsizlik bir suc ve ceza olsa, "buyuk hirsizlar/yolsuzluklar" olmazdi. Yani, kendi kanunlarinca cebini dolduranlar, kose donenler.

 

Bugun UBL' cezalandirildi. Bush'un yaptiklarinin farki neydi de, cezalandirilmadi?

 

Sonucta neyin ne oldugu, neye kime gore mesru mu/suc mu oldugu, kimin ona ne anlam ve icerik verdigi ve kendi bakis acisiyla degerlendirmesiyle paraleldir.

 

evrensel-insan

 

 

Merhaba evrensel-insan,

 

Hırsızlık her yerde hırsızlıktır. Anlamı da içeriği de değişmez. Değişen, neyin neden ve nasıl çalındığının kişisel yorumudur. Bir de tabii yasalarda kimi derecelendirmeler vs. vardır ama bir hukukçu olmadığım için çok kesin bir yorum yapamam.

 

İnsan mutlak iyi değil ki.. Mutlaka birileri yasaları kötüye kullanacak ve kötülüğü yapmak için türlü yollar arayacaktır.

Onları cezalandırmayı bir yana bırakın, koruyup kollayan ahlaksızlar da olacaktır. Var da.

Ama bu, ahlakın ve cezanın yanlış ya da gereksiz olduğunun değil, yasaların işlemediğinin delili olur sadece.

 

Burada yapılması gereken en doğru şey nedir?

Yıllar yılı bankaları hortumlamış ve masum insanların paralarını çalmış olan kişinin bütün çaldıkları ondan geri alınmalı ve hak sahiplerine iade edilmeli, o kişi de ağır bir hapis cezasına çarptırılmalıdır.

Adalet bunu gerektirir.

Link to comment
Share on other sites

Saygideger IFeelGood;

 

Anlamı da içeriği de değişmez. Değişen, neyin neden ve nasıl çalındığının kişisel yorumudur.-IFG-

 

Benim de dedigim bu yorumlar zaten.

 

Mesela benim algimda, karni ac olan bir kisinin ekmek calmasi hirsizlik degildir, ama; birinin malini onu kandirarak onun rizasi olsa bile elinden almak hirsizliktir.

 

Onemli olan da, hirsizla mucadele degil; hirsizligi olusturan nedenlerin ortadan kaldirilmasidir.

 

Iste bu temelde, sana bir ornek vereyim.

 

Ortaya bir sandalye koyup "buraya oturma" dedigin zaman, ben oturursam bu benim secenegimdir. Eger sen o sandalyeye oturulmamasini istiyorsan, o sandalyeyi ortaya koymazsin.

 

Yani,m neyin hirsizlik, kimin hirsiz oldugunu tartismak yerine "insanoglunu hirsizliga iten nedenlerin ne oldugunu bulup ortaya cikarmak ve bunu ortadan kaldirmaktir, onemli olan.

 

Sonucta hirsizlik, ne duzeyde uygulanirsa uygulansin, bir dusunce ve davranis urunudur. Kisinin ihtiyacindan kaynaklanir, bu ihtiyac bir kurus ta, bir ekmekte olabilir, milyarlarca lira ve sinirsiz esya da.

 

evrensel-insan

Link to comment
Share on other sites

Mesela benim algimda, karni ac olan bir kisinin ekmek calmasi hirsizlik degildir, ama; birinin malini onu kandirarak onun rizasi olsa bile elinden almak hirsizliktir.

 

Onemli olan da, hirsizla mucadele degil; hirsizligi olusturan nedenlerin ortadan kaldirilmasidir.

 

 

 

Sevgili evrensel-insan,

 

Bold yaptığım cümlenize katılmamak mümkün değil. Benim algım da elbette o yönde.

Fakat yukarıda da söylediğim gibi, yasa koyucular bir yere kadar düşünürler bu gibi ayrıntılar. İşte burada karşımıza çıkan çok önemli bir başka sorun vardır: Yargıçlar.

Onlar inisiyatif de kullanabilecek kadar iyi yetişmiş bireyler olmalıdır.

 

Yeni doğum yapmış ve sokakta bebeğiyle aç kalmış bir annenin çaldığı ekmek, o annenin değil, onu o koşullara terken yakınlarının ve toplumun suçludur. Normale yakın her akıl sahibi birey bunu bilir ve kabul eder. İşte bu bile genel bir ahlak ve adalet anlayışının olduğuna işaret ediyor.

 

 

Iste bu temelde, sana bir ornek vereyim.

 

Ortaya bir sandalye koyup "buraya oturma" dedigin zaman, ben oturursam bu benim secenegimdir. Eger sen o sandalyeye oturulmamasini istiyorsan, o sandalyeyi ortaya koymazsin.

 

Buna pek katılmıyorum. Ortadaki sandalyeye oturulmaması gerekiyorsa oturulmamalı. İç disiplin dediğimiz şey, tam da bunun için vardır. O sandalyeyi sizden kaçırarak nereye kadar idare edebileceğim mesela?

 

Herkes suç işleyebilir. Herkes bir yolunu bulup hırsızlık yapabilir, zengin olabilir... Aslolan insanları hırsızlığa iten sebepleri ortadan kadırmak gibi görünse de, bence bu da bir yanılgıdır. İçinde bulunduğu durumu kabullenip kendi gücüyle hayatta kalmak isteyenlere edilen bir küfür gibi geliyor bana bu..

 

Gecekonduları düşünelim...

Herkes o gecekondu sahipleri için üzülür, onlara acır ve haklı görür. Oysa onlar, hiçbir bedel ödemeden o toprağı gaspetmiş, veya oraya ev yapmak için gerekli izni almamış, yolun, suyun, elektriğin olmadığı bir yere temeli çürük ve sağlıksız bir yapı inşaa etmiş.

Peki hangi hakla? Ben aptal mıyım da kira ödüyorum veya sahip olduğum ev ve aldığım hizmet için vergi ödüyorum? O kaçak yapıları yapanlar, neden bağışlanır oluyor?

Büyük paraları çalanlar onlardan biraz daha fazla suçlu ve daha zengin diye mi?

 

Yani,m neyin hirsizlik, kimin hirsiz oldugunu tartismak yerine "insanoglunu hirsizliga iten nedenlerin ne oldugunu bulup ortaya cikarmak ve bunu ortadan kaldirmaktir, onemli olan.

 

Sonucta hirsizlik, ne duzeyde uygulanirsa uygulansin, bir dusunce ve davranis urunudur. Kisinin ihtiyacindan kaynaklanir, bu ihtiyac bir kurus ta, bir ekmekte olabilir, milyarlarca lira ve sinirsiz esya da.

 

Sorun, bunun bir sınırı, bir sonu olmamasında zaten. O nedenle yasalar var. Uygulanmıyor, kötüye kullanılıyor ve dünya ne yazık ki adaletsiz bir yere dönüşüyor...

Siz ihtiyaçlarınızı düsürt yollarla karşıladığınız sürece kimse sizi yargılamaz, ahlaksızlıkla suçlamaz, ceza vermez. Herkesin, ihtiyaç duyduğu şey her ne ise, başkaları tarafından her ne kadar absürd bulunursa bulunsun, siz onu yasal yollarda başkalarından çalmadan elde edebiliyorsanız sorun yok.

 

Selam ve Sevgiler.

Link to comment
Share on other sites

Saygideger IFeelGood;

 

Konu dagilmasin diye uzatmayacagim. Yalniz, kimse anasinin karnindan hirsiz olarak dogmaz. Hirsizlik sistem ve duzenin yarattigi bir insan caresizligi ve cikar aracidir.

 

Ben o sandalye ornegini yukaridaki cumleye bagli olarak vermistim. Oyuzden konu sandalyeyi kacirmak, saklamak degil; ortadan kaldirmaktir.

 

Bu da bir bilincli ve insan zihniyetli sistem ve duzen konusudur ve de egitim, ogretim konusudur.

 

Aslinda bu dile getirdiklerim, sadece hirsizlik icin degil; tum duzen ve sistemin insanogluna dayattigi insanlik ayibi, sorunu her turlu dusunce ve davranis icin gecerli.

 

Sonucta hirsizlik, her turlu emek calimi ve su istismari olarak duzenin ve sistemin bir parcasi haline gelmistir.

 

Guc ve otorite ile, kanunlari kitabina uydurarak calarsiniz, hirsiz olmazsiniz; ama bir ekmek calarsiniz, hirsiz olursunuz.

 

Ayni oldurmek gibi, savasta oldurursunuz, kahraman olursuunuz, sokakta oldurursunuz katil olursunuz, kalem kirarak, operasyon ile, bombalayarak oldurursunuz, "adaletli/mesru" olursunuz.

 

Iste bir dusunce ve davranis, sarta duruma gore farklilasir.

 

Ama; "insan insani olduremez," diye dusunurseniz, hepsine karsi cikarsiniz.

 

Oyuzden de "mesru" kilinan hirsizlik uzerine iyi dusunmek lazim. Cunku bu tip hirsizlik, ayni olum gibi suc teskil etmiyor.

 

evrensel-insan

Link to comment
Share on other sites

İnsan kötü bir şeyi, onu yaptığı kişiyi cezalandırmak için yapmaz ki her zaman.. Evet, öç almak veya cezalandırmak için başkalarının canını türlü yollarla yakmak istemek diye bir şey var ama bu başka..

 

Yukarıda "dedikodu yaparak" cezalandırmışlar dedik ya, işte onu yapmaya başlamanın nedeni bilinçli olarak cezalandırmak değil.

 

Ortada bir ceza varsa cezanın bilinçli yada bilinçsiz yapılması ne fark eder? Belki içgüdüsel olarak ceza veriyordur ama sonuçta ceza cezadır.

 

 

Suç olmazsa ceza da olmaz. Yine de bana göre ahlakın mı cezanın mı önce oluştuğu çok önemsiz bir ayrıntı. Mantıklı olanı, cezanın ahlaki yargılar nedeniyle ortaya çıktığı.

 

Konumuz ceza ahlak ile cezayı birbirinden ayırmıyoruz :)

 

Tabiki bu ikisinin arasındaki her türlü ilişkiyi inceleyeceğiz.

 

Tanrı fikri, bir cezalandırıcıya ihtiyaç duyulması durumunu elbette beslemiş ama çıkış yeri tam olarak o değil. Bilinmeyen her şeye verilen en kestirme yanıttır Tanrı. Müdahale edememek nedeniyle başvurulan büyülerle birlikte var olduğuna inanılan ruh ve cin, Tanrı fikrinden daha önce ortaya çıkmış. İnsan beyni boşluklara tahammülsüz..

 

Kanıt?

 

Kanıtın yoksa benimde kanıtım yok dolayısı ile ikimizinde fikri doğru olabilir.

 

Tabii Atatürk örneği pek oturmamış. Ben onun ruhunun gelip yardım edeceğine ve ceza verdiğine inanan, Atatürk sevgisini mistik hezeyanlara bulayan hiç kimseyi görmedim, duymadım. Varsa da o muhtemelen hastadır. Akıl sağlığı yerinde değildir kısacası.

 

Kastettigim atatürkün toplumun önünde bir lider konumunda olması herkesce biliniyor ve tanınıyor olması.Neredeyse herkesin Atatürke borçluluk hissetmesi.

 

Bu yüzden asmıyormuyuz resmi yerlere Atatürk resmi? Bundan değilmi okullarda Atatürkün övülmesi?

 

Küçük kabilelerdede neden bu yapılmasın ? Neden ölmüş liderlere "birşekilde" borçluluk hissedilip yaşatılmaya çalışılmasın?

 

Şuandada yapılan ruh olarak olmasada fikirsel olarak Atatürk ile beraber onun fikirlerini yaşatma çabası degil mi ?

Sadece fikirleri öğretilmiyor üstü çiziliyor bu fikirlerin sahibi Atatürk diye.

Link to comment
Share on other sites

Ceza fiilini kendisine dayanarak aciklamak mumkun degil.

Devam edersek oznel bir yargi elde ederiz.

Suc fiilinin ifasi seklinde ancak tarif edebiliyoruz onu.

Sucun ve cezanin sinirlarini yasalarla belirliyoruz.

Fakat isin icerisine hirsizlik orneginde oldugu gibi nesnel sebepleri olan toplumsal esitsizlikler ,guc ,otorite ,mulkiyet iliskileri v.b. girince o sinirin ne kadar kirilgan oldugunu goruyoruz.

 

Ahlak ve adalet kavramlari isin icerisine giriyor.

Hukuk ise bunlarin hepsini kapsiyor.

Hukuk toplumsal iliskileri ,o iliskilere ickin daha ozel olarak bireyler arasindaki iliskileri ifade ediyor.

 

Sorunun siniri ve sonu olmamasi onermesini pek cok ornekteki celiskilerle anlamlandirabiliriz ama cozum olarak yasalarin uygulanamamasi ya da kotuye kullaniliyor olmasini gerekce gosteremeyiz.

 

Cunku adaletsizligin kaynagini ` bireyin durustlugu` gibi oznel bir seye baglayamayiz.

 

Somut ornekler veriyor fakat cozumlemelerimiz oznel oluyor.

 

Halbuki ,yasama ve yurutme ,kanun yapma ,cezayi onama yetkisi oldukca nesnel bir erkin ,devletin

 

elindedir.

 

Kanunlari kitabina uydurmak gibi fiili bir surec mevcutsa sorun aslinda sinirlari olan bir sorundur.

 

Cok zengin ile cok fakirin hirsizlik yapmasi ,ayni fiili islemesi ,suc kavramini kendisine dayanarak aciklarsak ayni seydir.

 

O zaman suc ,suctur totolojisi calisir.

 

Fakat ; toplumsal esitsizligin kaynagina dair bir aciklama getiremiyorsak anlam ifade etmez.

 

Sucu ve cezayi tanimlarken adalet ve ahlaktan yararlaniyorsak ,toplumsal esitsizlik basli basina bir adaletsizlik degil mi ?

 

Kanun baska bir sey hukuk cok baska.

 

Sadece yasama yaparak system kurabilirsiniz ama bu hukuki oldugunu gostermez.

 

Burada baska bir sorun daha var.

 

Kime gore suc ,neye gore suc ,kime gore ceza ,kime gore degil ?

 

Ornegin mesru kilinan hirsizlik ve oldurmek (suc tanimina dayanarak) neye gore ,kime gore mesrudur ?

 

Ben o yuzden ceza neden veriliri degil ama `ceza neden vardir ,nasil cikmistir` onu dusunuyorum.

 

 

Link to comment
Share on other sites

aslında ceza değil de KARŞILIK demek daha makuldur...

 

cezanın kelime kökü arapça mıdır? aciz/acuze'den mi gelir acaba...

 

bi araştırayım...

 

eğer öyleyse, bu kelimenin kökeni, kişiyi aciz duruma düşürmekten geliyordur...

 

kelime kökleri bize bazen konuyu kavramada yardımcı olabilir...

 

Edit:

 

yukarıdaki iletiden hemen sonra 1 dk. içinde sonuç aldım :)

 

arapçada: ceza = karşılık...

 

birine ceza vermek ille de kötü bir anlama gelmiyormuş...

 

bir iyilik yapana ceza olarak da bir iyilik yapabilirsiniz yani...

 

dilimize ordan gişrdiğine göre ceza anlayışı şöyle gelişmiş olabilir: bir suç işleyene karşılığını vermek...

 

konuyu açan arkadaşın sorusuna gelince:

 

Neden ceza verilir ? KARŞILIK VERMEK CANLI REFLEKSİDİR, İÇ GÜDÜSEL OLARAK KARŞILIK VERME GEREĞİ DURUYORUZ, UZUN YA DA KISA VADEDE...

Ceza verilmesinin faydaları-zararları nelerdir? KARŞILIĞI VERDİĞİMİZ TARAFIN YAPTIĞININ KARŞILIĞINI MİSLİYLE (AYNEN) GÖRMESİ İÇİN.... CAYDIRICI VE/VEYA ONURLANDIRICI OLMASI İÇİN...

Ceza verme şartları ağırlaştıkça (dikdatörleştikçe-özgürlük azaldıkça) ne gibi sonuçlar doğar ? BİR EYLEME KARŞI VERİLEN BİR CEZA OLMADIKÇA ONA CEZA DENİLEMEZ... SADECE TOPLUM OLARAK BİR ŞEY YAPTIK Kİ BUNU KARŞILIK OLARAK ALIYORUZ SANRISINDAN DOLAYI BUNUN ADINA CEZA DERİZ... YANİ SADDAMIN GAZLA İNSAN ÖLDÜRMESİNE CEZA DENMEZ.... AMA KELİME KARMAŞASI YAŞIYORUZ O BAŞKA :)))

Link to comment
Share on other sites

BİR EYLEME KARŞI VERİLEN BİR CEZA OLMADIKÇA ONA CEZA DENİLEMEZ... SADECE TOPLUM OLARAK BİR ŞEY YAPTIK Kİ BUNU KARŞILIK OLARAK ALIYORUZ SANRISINDAN DOLAYI BUNUN ADINA CEZA DERİZ... YANİ SADDAMIN GAZLA İNSAN ÖLDÜRMESİNE CEZA DENMEZ.... AMA KELİME KARMAŞASI YAŞIYORUZ O BAŞKA :)))

 

Ne diyoruz saddamın gaz ile adam öldürmesine :)

Link to comment
Share on other sites

Saddam`in varlik nedeni olan sistemin hukukuna! gore Saddam halkini cezalandirmistir!

Zehirli gaz cezasi ,Saddam`in temsil ettigi otoritenin adalet anlayisidir.

Isleri bitince Saddam da cezalandirilmistir!

Buna da ABD emperyalizmi tarfindan adalet! yerine getirildi denilmistir.

 

Peki suc nedir ?

Su anda arap dunyasinda cilizda olsa demokrasi isteyen ama orgutsuz olan yoksul halk kesimlerinin diktatorlerin temsil ettigi yerli ,yabanci

guc merkezlerine muhalefetleridir.

Saddam`in gazla insan oldurmesine ceza denir...

ABD`ye gore Saddam sucludur ama onuda zamaninda destekleyen ayni guctur.

Link to comment
Share on other sites

Suc ve ceza bugun tamamen guclunun yonetimin ve yonlendirimin bir yaptirim olarak tekelindedir.

 

Bunu en basit olarak algilamak icin, bir kisi dusunun ve onun etrafindakileri yonlendirdigini ve yonettigini dusunun, bu kiside guc, otorite ve iktidar oldukca, SUCUN DA, CEZANIN DA HER TURLU SAPTAMASINI YAPAN O OLACAKTIR. Bu da tamamen o kisinin aklinin inandigi ve ideolojik dogru disina cikan her turlu dusunce ve davranisin, onun tarafindan bir suc ilan edilmesidir.

 

Buradaki amac, kisinin elde ettigi guc, otorite ve iktidarin korunmasidir.

Dolayisiyle, sucu ve cezayi belirleyen, guclu, otoriter ve elinde her turlu yetki olandir.

 

Eger bu algiyi gelistirirsek, etik temelli yonlendirim ve yaptirimlara toplumsal ve onun algisi disina cikanlar suc islemis olurlar ve cezaya ugratilirlar.

 

Gunumuzde suc ve ceza, topluma o kadar cok yerlesmistirki, sadece ortada olan algi ve mucadele, suclu/sucsuz ya da suclu gorulenin alacagi ceza duzeyidir. Bunun da temeli kanuna dayanir.

 

Aslinda olmasi gereken, insandisi ve insanlik disi her turlu dusunce ve davranisin bir suc olmasi gerektigidir. Yani suc, aslinda birinin hakkina onun rizasi olmadan mudahele etmek ve hakkini uygulama ozgurlugunu elinden almak olmalidir.

 

Saygilarimla;

 

evrensel-insan

Link to comment
Share on other sites

Yoo sadece Ötanazi değil, mesela adam elektrikli sandalyede ölmeyi göze alamıyordur. Yalvarır sana "Ne olur beni gaz odasında öldürün" diye, sen de buna izin vererek ona iyilik yapmış olursun.

 

"Toplu halde" olayını da Saddam'dan bağımsız bir şekilde konuştuğum için şöyle yorumlayayım; İçinde bulunduğu toplumun huzurunu bozan, ahlak anlayışlarını hiçe sayan, ne bileyim sürekli çocuklara tecavüz eden, insanlara işkence ederek öldüren yüz kişilik bir grubun gaz odasına hayatına son verirsen bir sürü insana iyilik etmiş olursun.

 

O insanlar hem bunlardan kurtuldukları için mutlu olurlar, hem de toplu halde öldürüldükleri için haz duyarlar.

Link to comment
Share on other sites

Bir can almak her halükarda kötülüktür...

 

Evrensel insani değerlere göre, bir can ancak nefsi müdafada çaresiz kalındığında alınabilir...

Niye? Sen öyle düşünüyorsun diye mi?

 

Senin nasıl düşündüğün kimsenin umrunda değil. İnsanlar neyin iyi olup, neyin kötü olduğuna senin düşüncelerine bakarak karar vermiyorlar.

 

Bu yüzden diyoruz ki bir insanın ölümü milyonlarca insanın iyiliğine olabilir. Milyonlarca insanı mutlu edebilir. Varsın sen kötü olarak kabul et. Kimsenin seni salladığı yok zaten.

Link to comment
Share on other sites

Niye? Sen öyle düşünüyorsun diye mi?

 

Senin nasıl düşündüğün kimsenin umrunda değil. İnsanlar neyin iyi olup, neyin kötü olduğuna senin düşüncelerine bakarak karar vermiyorlar.

 

Bu yüzden diyoruz ki bir insanın ölümü milyonlarca insanın iyiliğine olabilir. Milyonlarca insanı mutlu edebilir. Varsın sen kötü olarak kabul et. Kimsenin seni salladığı yok zaten.

 

 

bir canı yok yere, nefsi müdafa olmadan almak kötüdür, yani bunun nesini tartışabiliriz ki??

 

anlıyorum seni, tecavüzcü, pedofil, katil bir caniyi öldürmek neden kötü olsun ki demeye getiriyorsun mesela...

 

bir can almak kötüdür... sonrasında gelecek olumlu durum yapılan eylemin kötü olduğunu değiştirmez...

 

zaten her kim olursan ol bir caniyi bile öldürsen hukuken bu suçtur...

Link to comment
Share on other sites

Create an account or sign in to comment

You need to be a member in order to leave a comment

Create an account

Sign up for a new account in our community. It's easy!

Register a new account

Giriş yap

Already have an account? Sign in here.

Sign In Now
×
×
  • Create New...